• Sonuç bulunamadı

SOSYAL HİZMETLER ÇALIŞANLARINDA ÖRGÜTSEL BAĞLILIK VE İŞ DOYUMU: BELEDİYE ÇALIŞANLARI ÜZERİNDE BİR UYGULAMA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "SOSYAL HİZMETLER ÇALIŞANLARINDA ÖRGÜTSEL BAĞLILIK VE İŞ DOYUMU: BELEDİYE ÇALIŞANLARI ÜZERİNDE BİR UYGULAMA"

Copied!
141
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

SOSYAL HİZMETLER ÇALIŞANLARINDA ÖRGÜTSEL BAĞLILIK VE İŞ DOYUMU: BELEDİYE ÇALIŞANLARI ÜZERİNDE BİR UYGULAMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ Abdiqani Ali HİRSİ

İnsan Kaynakları Anabilim Dalı İnsan Kaynakları Yönetimi Programı

Tez Danışmanı: Dr. Öğr. Üyesi M. Adil Salepçioğlu

(2)
(3)
(4)
(5)

T.C.

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYAL HİZMETLER ÇALIŞANLARINDA ÖRGÜTSEL BAĞLILIK VE İŞ DOYUMU: BELEDİYE ÇALIŞANLARI ÜZERİNDE BİR UYGULAMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ Abdiqani Ali HİRSİ

(Y1612.190003)

İnsan Kaynakları Anabilim Dalı İnsan Kaynakları Yönetimi Programı

Tez Danışmanı: Dr. Öğr. Üyesi M. Adil Salepçioğlu

(6)
(7)
(8)
(9)

ONUR SÖZÜ

Yüksek lisans tezi olarak sunduğum “Sosyal Hizmetler Çalışanlarında Örgütsel Bağlılık ve İş Doyumu: Belediye Çalışanları Üzerinde Bir Uygulama” adlı çalışmanın, tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurulmaksızın yazıldığını ve yararlandığım eserlerin Bibliyografya’da gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve onurumla beyan ederim. (25/07/2019)

(10)
(11)

ÖNSÖZ

Sevgili ve çok kıymetli Doç. Dr. Murat Adil SALEPÇİOĞLU,

Sadece görevini yapan bir hoca olmanın ötesinde geçebildiğiniz için o güzel yüreğiniz için insanlığınız için zor olduğunu düşündüğüm onlarla da umutla yol gösterdiğiniz için ve en önemlisi ailemin değerli bir parçası olduğunuz için nasıl teşekkür etsem az. Öğrenciniz olduğum için ben çok şanslıyım. Umarım tüm güzel öğrencilerin hayatına uzun yıllar dokunursunuz.

Değerli eşiniz ve dünya tatlısı evlatlarınızla hep mutlu olmanız dileğiyle, saygılar.

(12)
(13)

İÇİNDEKİLER

Sayfa ÖNSÖZ ... vii İÇİNDEKİLER ... ix KISALTMALAR ... xiii ÇİZELGE LİSTESİ ... xv

ŞEKİL LİSTESİ ... xvii

ÖZET ... xix

ABSTRACT ... xxi

I. GİRİŞ ... 1

II. BELEDİYE VE SOSYAL HİZMETLER KAVRAMI ... 3

A. BELEDİYE HİZMETİ KAVRAMI ... 3

B. BELEDİYE YÖNETİMLERİ ... 3

1. Belediye Başkanı ... 4

2. Belediye Meclisi ... 4

3. Belediye Encümeni ... 5

4. Büyükşehir Belediyeleri ... 5

5. Büyükşehir Belediye Meclisi ... 5

6. Büyükşehir Belediye Encümeni... 5

7. Büyükşehir Belediye Başkanı ... 6

C. SOSYAL HİZMET KAVRAMI ... 6

1. Sosyal Hizmet Yönetimi ... 9

2. Sosyal Hizmet Türleri ... 9

a. Tıp Alanında Yürütülen Sosyal Hizmet ... 10

b. Aile ve Çocuklara Yönelik Sosyal Hizmetler ... 11

c. Yoksullara Yönelik Sosyal Hizmetler ... 12

d. Sokak Çocuklarına Yönelik Sosyal Hizmetler ... 13

e. Suçlulara Yönelik Sosyal Hizmetler ... 14

f. Engellilere Yönelik Gerçekleştirilen Sosyal Hizmetler ... 15

(14)

3. Sosyal Hizmetin Tarihsel Gelişimi ... 17

a. Dünya’da Sosyal Hizmetin Gelişimi ... 17

b. Türkiye’de Sosyal Hizmetin Gelişimi ... 19

4. Sosyal Hizmet ve Belediyeler ... 25

III. ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ... 29

A. ÖRGÜTSEL BAĞLILIK KAVRAMININ TANIMI VE ÖNEMİ ... 29

B. ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞIN SINIFLANDIRILMASI ... 31

1. Allen ve Meyer’in Sınıflandırması ... 31

2. Etzioni Sınıflandırması ... 32

3. Q’Reily ve Chatman Sınıflandırması ... 32

4. Buchanan’nın Sınıflandırması ... 34

5. Kanter Sınıflandırması ... 34

6. Mowday Porter ve Steers’in Sınıflandırılması ... 34

C. ÖRGÜTSEL BAĞLILIK BOYUTLARI ... 35

1. Duygusal Bağlılık Boyutu ... 35

2. Normatif Bağlılık Boyutu ... 35

3. Devamlılık Bağlılık Boyutu ... 36

D. ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER ... 37

1. Kişisel Faktörler ... 37

2. Örgütsel Faktörler ... 39

E. ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞIN SONUÇLARI ... 41

IV. İŞ DOYUMU ... 45

A. İŞ DOYUMU TANIMI ... 45

B. İŞ TATMİNİ İLE İLGİLİ TEORİLER ... 47

1. Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi ... 47

2. Herzberg’in Çift Faktör Teorisi ... 49

3. Alderfer’in ERG Yaklaşımı ... 49

4. McClelland’ın Başarma İhtiyacı Kuramı ... 49

5. Vroom’un Beklenti Teorisi ... 50

6. Adams’ın Eşitlik Kuramı ... 52

7. Edwin Locke’ın Bireysel Amaç ve Başarı Kuramı ... 53

C. İŞ DOYUMUNU ETKİLEYEN FAKTÖRLER ... 54

1. Bireysel Faktörler ... 54

(15)

b. Cinsiyet ... 54 c. Eğitim Düzeyi... 55 d. Kıdem ... 55 e. Medeni Durum ... 56 f. Kişilik ... 56 2. Örgütsel Faktörler ... 58 a. Ücret ... 58 b. Terfi ... 58 c. Takdir Edilme ... 58 d. Çalışma Arkadaşları ... 59 e. İşin Niteliği ... 60

f. Yönetim ve Yönetici Davranışları ... 60

g. İletişim ... 61

h. Çalışma Koşulları ... 62

i. Güvenlik ... 62

D. İŞ DOYUMUNUN SONUÇLARI ... 62

E. İŞ DOYUMU İLE ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ARASINDAKİ İLİŞKİSİ ... 64

IV. YÖNTEM ... 67

A. ARAŞTIRMANIN AMACI ÖNEMİ ... 67

B. ARAŞTIRMANIN MODELİ VE HİPOTEZLER ... 67

C. EVREN VE ÖRNEKLEM ... 70

D. VERİ TOPLAMA ARAÇLARI ... 70

E. ARAŞTIRMANIN ANALİZİNDE KULLANILAN YÖNTEMLER ... 71

V. BULGULAR ... 73

A. DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİN FREKANS ANALİZİ BULGULARI ... 73

B. ÖLÇEKLERİN TANIMLAYICI İSTATİSTİK BULGULARI ... 76

C. DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERE GÖRE ÖRGÜTSEL BAĞLILIK VE ALT BOYUTLARI İLE İŞ TATMİNİ PUANLARININ FARKLILIĞINA İLİŞKİN BULGULAR ... 78

D. PEARSON KORELASYON ANALİZİNE İLİŞKİN BULGULAR ... 84

VI. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 87

KAYNAKLAR ... 93

EKLER ... 107

(16)
(17)

KISALTMALAR

ASPB : Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı DPT : Devlet Planlama Teşkilatı

FAO : Gıda ve Tarım Örgütü ILO : Uluslararası Çalışma Örgütü

SHÇEK : Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Std. : Standart

STK : Sivil Toplum Kuruluşları T.C. : Türkiye Cumhuriyeti TAT : Tematik Uygulama Testi

UNDP : Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNICEF : Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu Vb : Ve benzeri

Vd : Ve diğerleri

(18)
(19)

ÇİZELGE LİSTESİ

Sayfa

Çizelge 4.1 : Ölçekler ve Alt Boyutlarının Güvenirlilik Analizi Tablosu ... 70

Çizelge 4.2 : Araştırmanın Normallik Dağılımı Tablosu ... 71

Çizelge 5.1 : Cinsiyet Dağılımı ... 73

Çizelge 5.2 : Medeni Durum Dağılımı ... 73

Çizelge 5.3 : Yaş Dağılımı ... 74

Çizelge 5.4 : Eğitim Durumu Dağılımı ... 74

Çizelge 5.5 : Aylık Gelir Dağılımı ... 74

Çizelge 5.6 : Kurumda Çalışma Süresi Dağılımı ... 75

Çizelge 5.7 : Kurumdaki Kadro Durumu Dağılımı ... 75

Çizelge 5.8 : Kurumdaki Çalışma Şekli Dağılımı ... 75

Çizelge 5.9 : Örgütsel Bağlılık Ölçeği Tanımlayıcı İstatistikler ... 76

Çizelge 5.10 : İş Tatmini Ölçeği Tanımlayıcı İstatistikler ... 77

Çizelge 5.11 : Cinsiyete İlişkin Anlamlılık Analizi Tablosu ... 78

Çizelge 5.12 : Medeni Duruma İlişkin Anlamlılık Analizi Tablosu ... 79

Çizelge 5.13 : Kadro Durumuna İlişkin Anlamlılık Analizi Tablosu ... 79

Çizelge 5.14 : Yaşa İlişkin Anova Tablosu ... 80

Çizelge 5.15 : Eğitim Durumuna İlişkin Anova Analizi Tablosu ... 81

Çizelge 5.16 : Maaş Durumuna İlişkin Anova Analizi Tablosu ... 82

Çizelge 5.17 : Çalışma Süresine İlişkin Anova Analizi Tablosu ... 83

Çizelge 5.18 : Çalışma Şekline İlişkin Anova Analizi Tablosu ... 83

(20)
(21)

ŞEKİL LİSTESİ

Sayfa Şekil 3.1 : Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi ... 48 Şekil 3.2 : Vroom’un Motivasyon Modeli ... 51 Şekil 4.1 : Araştırmanın Modeli ... 67

(22)
(23)

SOSYAL HİZMETLER ÇALIŞANLARINDA ÖRGÜTSEL

BAĞLILIK VE İŞ DOYUMU: BELEDİYE ÇALIŞANLARI

ÜZERİNDE BİR UYGULAMA

ÖZET

Bu çalışmada İstanbul Başakşehir Belediyesi’nde faaliyette bulunan Sosyal Hizmetler Merkezi çalışanlarının örgüte bağlılıklarının iş doyumu üzerindeki etkisi ve iki değişken arasındaki ilişkinin ölçülmesi amaçlanmaktadır.

Sosyal Hizmetler Merkezi’ndeki 210 sayıda çalışanın örgüte bağlılık seviyelerini belirlemek amacıyla Meyer ve Allen’in üç boyutlu örgütsel bağlılık ölçeği, işe olan doyum düzeylerini belirlemek için ise “Minesota İş Doyumu Ölçeği” kullanılmıştır. Çalışanların demografik özelliklerini tespit etmek için de cinsiyet, medeni durum, yaş, eğitim durumu, aylık gelir, mevcut kurumdaki çalışma süresi, kurumdaki pozisyon, kadro durumu ve çalışma şekilleri anket formuna eklenmiştir.

Araştırma yöntemleri açısından türü nicel araştırmadır. Araştırmada veri toplama yöntemi olarak anket yöntemi kullanılacaktır. Demografik soruların başta olduğu, iş doyumu ve örgütsel bağlılık anketleri kişilere kâğıda basılı şekilde sunulacaktır. Analizler IBM SPSS v21 istatistik paket programı kullanılmaktadır. Belediye’de Sosyal Hizmetler Merkezi’nde çalışanların örgütsel bağlılık ve alt boyutları olan duygusal, normatif ve devam bağlılıkları ile iş doyumu arasındaki ilişkiyi ölçmek içinse Pearson Korelasyon testi yapılmaktadır. Elde edilen sonuçlar genel örgütsel bağlılık ve alt boyutu olan normatif bağlılık ile iş doyumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Örgütsel bağlılık, Devam bağlılığı, duygusal bağlılık, normatif

(24)
(25)

ORGANIZATIONAL COMMITMENT AND WORK

SATISFACTION IN SOCIAL SERVICES EMPLOYEES: AN

APPLICATION ON MUNICIPAL EMPLOYEES

ABSTRACT

In this study, it is aimed to measure the effect of the commitment of the Social Services Center employees in Istanbul Basaksehir Municipality on the job satisfaction and the relationship between the two variables.

Meyer and Allen's three-dimensional organizational commitment scale was used to determine the level of commitment of 210 employees in the Social Services Center and "Job Satisfaction Scale of Minnesota" was used to determine the level of job satisfaction. In order to determine the demographic characteristics of the employees, gender, marital status, age, education level, monthly income, working time in the current institution, position in the institution, cadre status and working forms were added to the questionnaire.

The type of research methods is quantitative research. Survey method will be used as data collection method in the research. Demographic questions, job satisfaction and organizational commitment questionnaires will be presented to people in printed form. Analyzes IBM SPSS v21 statistical package program is used. The Pearson Correlation test is used to measure the relationship between organizational commitment and sub-dimensions of emotional, normative and continuation commitment and job satisfaction at the Social Services Center in the Municipality. The results showed that there is a significant relationship between general organizational commitment and normative commitment which is a sub-dimension and job satisfaction.

Keywords: Organizational commitment, Attendance commitment, emotional

(26)
(27)

I. GİRİŞ

Günümüz dünyası hızlı değişmekte ve her gün yeni koşullar oluşmaktadır. Yenilenen koşullarla adapte olabilmek, rekabet ortamında ayakta kalabilmek, örgütlere kendini güncelleme zorunluluğu getirmiştir. Bu hızlı dönüşüm içerisinde kurumsal örgütlerde; amaçlara ulaşabilmek, hedefleri yakalamak, değişime ayak uydurmak insan kaynağının öneminin artmasına sebep olmuştur. Nitelikli insan kaynağı kurumların başarısında en önemli unsurlardan biridir. Çalışanı ciddiye almayan, duygularını beklentilerini anlamaya çalışmayan, farklı yapılardaki organizasyonlarda örgütsel bağ ve iş doyumu hayati öneme sahiptir.

Wiener (1982) örgütsel bağlılığı “kişinin çalıştığı örgütü pozitif değerlendirmesi ve onun amaçları doğrultusunda hareket etmesi” olarak tanımlamıştır. İş doyumu ise bireyin iş yaşamını değerlendirmesi sonucu elde ettiği haz duygusu olarak tanımlanmaktadır (Saygun, Çakmak & Köse, 2004).

Örgütsel bağlılık, çalışanların örgütsel süreçlerini kabul etmeleridir. Özellikle, iş ahlakı, iletişim, güven, saygı, katılım, paylaşım, iş devamlılığına, politika ve stratejilere, takım çalışmasına, örgütsel vatandaşlık davranışı gibi örgütsel süreçlere olan sadakat duyguları onların örgüte olan bağlılıklarını göstermektedir. Diğer bir deyişle örgütsel bağlılık, örgüt-çalışan uyumuna bağlı olarak oluşmaktadır. Örgütsel değer ve inançlarla bireysel değer ve inançlar arasındaki uyum düzeyi ne kadar yüksekse örgüte olan bağlılık duygusu da yüksek olmaktadır. Örgütsel bağlılığın yüksek olduğu örgütlerde, iş performansı, iş tatmini, bilgi paylaşım, örgütsel güven, işe devamlılık, kaynakların etkin kullanılması, örgütsel vatandaşlık davranışı gibi hususların oranı da yüksek olmaktadır. Öte yandan, örgütsel bağlılık düzeyinin düşük olduğu örgütlerde ise, işe devamsızlık, işyerinde ayrımcılık, örgütsel yabancılaşma, kaynakları ve bilgiyi kötüye kullanma, psikolojik taciz ve işten ayrılma gibi üretkenlik karşıtı davranışların ortaya çıkması kaçınılmaz hal almaktadır.

Günümüz çalışanlarının mensup olduğu kuşak özelliklerine bakıldığında örgütsel bağlılık ve iş doyumlarının az olduğu tahmin edilmektedir. Bu doğrultuda

(28)

oluşturulacak hipotezler ile çalışanların demografik özelliklerine göre örgütsel bağlılıkları ve iş doyumları da sonuç olarak aktarılabilecektir.

Çalışmanın birinci bölümünde belediyeler ve sosyal hizmetler çalışanları ile ilgili mesleki bilgiler verilecektir. İkinci bölümünde, örgütsel bağlılık ve iş doyumu ayrıca bu iki değişkenin boyutları hakkında detaylı bilgiler verilecektir. Üçüncü ve dördüncü bölümde ise sırasıyla araştırmanın yöntemi ve bulguları üzerinde durulacak hipotezler test edilecektir.

(29)

II. BELEDİYE VE SOSYAL HİZMETLER KAVRAMI

A. Belediye Hizmeti Kavramı

Belediyeler, yöre halkına kamu hizmeti sunmayı amaçlayan ve yerel halkın taleplerine yararlı olmasını isteyen ve belirledikleri yönetim organlarıyla aktif olarak çalışmayı amaçlayan siyasi ve sosyal kurumlardır. Halkın talep ve ihtiyaçlarını karşılamak için yerel halkın desteğiyle demokratik bir hizmet sunmak, kuruluşun temelidir. Belediyelerin misyonu, yerel halkına etkin bir şekilde sunduğu faaliyetlerin faydaya dönüştürülmesini sağlamaktır (Yaylı, 2012: 62).

Belediyeler hizmetlerini belirli yasalar çerçevesinde yürütmektedir. İl, ilçe ve belde belediyeleri dahil olmak üzere yasal düzenlemeler, belediyelerin örgütsel yapısı ile ilgili olan belediyeler yasası altında birleştirilmektedir. Belediyelerin örgütsel yapısı belediye meclisi tarafından kurulmaktadır. Belediyenin bu organları, insan kaynakları, finansal hizmetler, gelir tahakkuk işlemleri, zabıta ana birimleri gibi temel birimler olurken, belediye meclisindeki hukuki işler, itfaiye, kültürel ve sosyal işler gibi farklı birimleri de bünyesinde barındırmaktadır (Erdoğan, 2010: 16-17).

5393 sayılı Belediye Kanunu gereğince, belediyedeki kişilerin yerel ortak ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan kamu tüzel kişiliğine atıfta bulunmaktadır ve seçmen tarafından seçilen karar organı tarafından oluşturulan idari ve mali özerkliğe sahiptir (Hamamcı, 2007: 27).

Belediyeler, görevlerinin niteliğinden oluşan bir yaklaşımla her zaman halkla iç içedir. Bu bağlamda halkla ilişkiler faaliyetleri belediyelerde vurgulanması gereken bir noktadır (Akçakaya, 1999: 77).

B. Belediye Yönetimleri

Belediyeler iki farklı yasa ile düzenlenmektedir. 3 Temmuz 2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanunu ile 10 Temmuz 2004 tarih ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunudur.

(30)

5393 sayılı Belediye Kanunu genel kuralları içermektedir ve Türkiye'deki tüm belediyelerde uygulanmaktadır. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu yalnızca Büyükşehir belediyelerinde ve içindeki büyükşehir belediyelerinde uygulanabilir.

5393 sayılı yasa, önceki yasaya göre belediye sisteminde önemli değişiklikler getirmiştir: birincisi, yaşamın olabileceği belediye kurmak için gereken nüfus ölçütü iki binden beş bine yükseltilmiştir. Buna ek olarak, belediyelerin yerel hizmet konusundaki yetkileri ve görevleri arttırılmıştır. Belediyelere ağırlıklı olarak altyapı ile ilgili eğitim, sağlık, sosyal yardım, kültür, ekonomi ve ticaret geliştirme gibi alanlarda yetki verilerek görev ve sorumlulukları yerine getirmektedir (Eryılmaz, 2011: 168). Şehir ve ilçe merkezleri nüfustan bağımsız belediye kurulması mecburidir.

1. Belediye Başkanı

Belediye başkanı belediye yönetiminin başıdır ve belediye kamu kuruluşunun temsilcisi olarak görev yapmaktadır. Belediyenin yürütme organıdır. Belediye başkanı doğrudan 5 yıllığına halk tarafından seçilerek görev alması sağlanmaktadır ve ilkelere uygun olarak yasada gösterilmektedir.

Belediye başkanının görev ve yetkilerinden bazıları şunlardır: belediye teşkilatını belediyenin en yüksek otoritesi olarak belediyeleri yönetmek, belediyenin haklarına ve çıkarlarına sahip çıkmak, belediyeyi stratejik plan doğrultusunda idare etmek, belediye yönetiminin kurumsal stratejilerini ortaya çıkarmak ve bütçeyi, performans kriterlerini bunlara uygun olarak hazırlamak ve uygulamak, meclis raporlarına sunmak, belediyeyi devlet dairelerinde ve törenlerde, yargı yerlerinde davacı veya davalı olarak davranan, belediye meclisine ve encümene verdikleri kararların uygulanmasını sağlamak, belediye çalışanlarını tayin etmek, izlemek, değerlendirmek, belediyeyi, bağlı kurumları ve girişimlerini denetimini yapmak, koşulsuz bağışları kabul etmektir (Sayan, 2019: 13).

2. Belediye Meclisi

Belediyenin genel karar organıdır. En yüksek görüşme ve karar organıdır. Üyeler 5 yıllığına yöre halkı tarafından seçilmektedir. Millet üyesi olmak için, milletvekili koşullarına uyma ile beraber seçimden önce de 6 ay o yörede ikamet etme şartı aranmaktadır.

(31)

Belediye meclisinin görevlerinden bazıları şunlardır: Bütçeyi ve kesin hesabı kabul etmek, borç almaya karar vermek, belediye tarafından çıkarılacak düzenlemeleri kabul etmek ve şartlı bağışları kabul etmektir.

3. Belediye Encümeni

Belediye Encümeni belediyede ikinci görüşülen karar organı olan yapıdır. Belediye encümeni, belediye başkanının başkanlığında (Toprak, 2019: 7).

 Nüfusu 100.000'den fazla olan belediyelerde ve il belediyelerinde, belediye meclisinin her sene için seçmiş olduğu üç üye arasından, bir sene için gizli oy ile, finansal hizmetleri şefi ve belediye başkanının şefleri arasından bir yıl için iki üye olmak üzere yedi üye seçilir.

 Başka belediyelerde, belediye meclisi, her biri bir sene gizli oy ile seçilen iki üye, finansal hizmetler bölüm şefi ve belediye başkanının bölüm amirlerinin bir sene için seçeceği bir üyeden oluşan toplam beş üyedir. 4. Büyükşehir Belediyeleri

Büyükşehir Belediyeleri, en az üç ilçe belediyesinden oluşmalıdır, bu belediyeler arasında koordinasyon kurmalı, yasaların verdiği görev ve sorumlulukları yerine getirmeli ve yetkilerini kullanmalı, idari ve mali yönetime sahip kamu tüzel kişilikleri ve seçmenlerin oluşturduğu karar organıdır.

Büyükşehir belediyesi organları, büyükşehir belediye meclisi, büyükşehir belediye encümeni ve büyükşehir belediye başkanıdır.

5. Büyükşehir Belediye Meclisi

Büyükşehir belediyesindeki ilçe belediyesi, meclis üyelerinin beşte birini oluşturmaktadır. Meclis Başkanı Büyükşehir Belediye Başkanıdır. Büyükşehir belediyesinin karar organı olmaktadır.

Meclisin ana görevleri; kendi bütçesini kabul etmek, ilçe belediyelerinin bütçesini onaylamak, ilçe belediyelerinin aralarında veya büyükşehir belediyelerinde veya farklı uygulamalarda uyuşmazlık olması durumunda düzenleyici önlem almaktır.

6. Büyükşehir Belediye Encümeni

Belediye başkanlığında büyükşehir belediye encümeni, belediye meclisi üyelerinden bir yıl boyunca kendi üyeleri tarafından seçilen beş üyeden ve genel

(32)

sekreter ve bir baş finans memuru da dahil olmak üzere her yıl belediye başkanı tarafından seçilen beş üyeden oluşur (Toprak, 2019: 7).

Görev ve yetkileri belediye encümeni ile aynı olmaktadır. 7. Büyükşehir Belediye Başkanı

Büyükşehir belediye idaresinin başkanı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Büyükşehir belediye sınırları içindeki seçmenlerce 5 sene için seçilmektedir.

Büyükşehir belediye başkanı görevleri: belediyeyi yasalara ve stratejik plana göre taşımak ve yönetmek, bütçeye göre hareket etmek, belediye çalışanını tayin etmek, belediyeleri ve bağlı kurumları denetim altına almak, konseye başkanlık yapmak ve kararları uygulamak; belediyelere ve bağlı kuruluşlara sahip firmaların etkin ve verimli yönetimini sağlamak; belediyenin gelir, alacak, hak ve çıkarlarını gözlemlemek ve toplamak; yargı makamlarındaki belediyeyi temsil etmek; isteğe göre nikah kıymak; hizmetlerin gerçekleştirilmesinde birlik ve beraberlik sağlamaktır (Sayan, 2019: 15).

C. Sosyal Hizmet Kavramı

Sosyal hizmetler, kendilerinden dolayı olmayan fiziksel ya da ruhsal olarak yoksul olan vatandaşların, insanlık onuruna layık bir hayat yaşayabilecekleri sosyal ortamı sağlamaya yönelik hizmetler olarak tanımlanabilir (Ersöz, 2011: 167). Başlıca sosyal hizmet türleri arasında bakım evleri, engelliler merkezleri, kadın barınakları, çocuk barınakları, fiziksel terapi ve rehabilitasyon merkezleri, çocuk ve gençlik merkezleri sayılmaktadır.

Sosyal hizmet, fakir ya da muhtaç olan, maddi ve manevi eksikliğe ihtiyaç duyan bireylerin ülke şartlarına uyumlu yaşam standartlarına sahip olabilmeleri için ülkesinde maddi ve manevi, sosyal ve ekonomik gereksinimlerini karşılamak amacıyla yapılan faaliyetlerdir (Güzel & Okur, 2002: 580).

Avrupa Sosyal Haklar Komitesi, toplumun en savunmasız kesimlerinin toplumun dışına itilmesini engellemek ve toplumdan dışlananların da çalışma hayatı ile bağlantı kurmalarını sağlamak için sosyal hizmetlerin önemine dikkat çekmektedir. Komiteye göre, yaşlı, çocuk ve engelli bireylerin korunması, nüfus yaşlanmasında ve aile yapısındaki (boşanmalar, evlilik sayısı, tek ebeveynli aile sayısındaki artış)

(33)

değişiklikler nedeniyle daha fazla önem kazanmıştır. Ayrıca, sosyal hizmetlerden faydalanması gereken diğer gruplar; eski hükümlüler, gençler, şiddet mağduru kadınlar, uyuşturucu bağımlıları, alkolikler, göçmen işçiler, aileleri ve mültecilerdir (Akkuş, 2014: 99).

Sosyal hizmetlerin tanımı, çerçevenin niteliğine göre değişmektedir ve ekonomik yoksunluk, sağlık veya sosyal risklerin durumuna göre farklı alanları açıklamak için kullanılabilir.

Sosyal hizmetler, direkt ve birinci derece insanın korunmasına ve ilerlemesine yönelik faaliyetlerde bulunmaktadır. Sosyal hizmetlerdeki ana hizmet alanları sağlık, eğitim, barınma, rehabilitasyon, eğlence ve boş zamanlardır. Başka sosyal hizmetler, toplumun yoksullaşması veya bireylerin fiziksel ve ruhsal yönden yoksun olması durumunda ülkenin sağlayabileceği şartlar ve çevreleriyle uyumlu bir yaşam sürebilmeleri için maddi ve manevi, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanması için kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili Sivil Toplum Kuruluşların sunduğu hizmetlerdir.

Sosyal hizmetlerin kapsamı sosyal sigortaları da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Sosyal hizmetler, insanların, toplulukların yapı ve çevre koşullarından kaynaklanan yoksulluk ve eşitsizlikleri ortadan kaldırmak veya toplumun değişen koşullarından kaynaklanan problemleri çözmek ve insan kaynaklarını iyileştirmek, birey, aile ve toplum refahını iyileştirmek için düzenlenmektedir. Sosyal hizmetler toplum refah hizmetleri, çocuk ve aile refah hizmetleri, fiziksel ve zihinsel engelli hizmetleri, ıslah hizmetleri, sosyal sigortalar, aile planlaması, barınma problemleri ve toplum gelişimi gibi hizmetleri ve programları içermektedir (3.Milli Sosyal Hizmetler Konferansı, 1968: 364).

Sosyal hizmetin konusunu ve amacını birlikte belirten standart tanımı yoktur. Her ne kadar bazı yetkililerin tanımlarında neredeyse aynı unsurları ifade etmiş olsalar da, odak noktalarında bazı farklılıklar vardır. Temel sosyal hizmet konusu çevre ile etkileşimi ve sosyal işlevselliğine dayandığı söylenebilir (Özdemir, 2000: 6).

Bireyi sosyal bir varlık olarak detaylı bir şekilde inceleyerek sosyal hizmeti anlamak mümkün olmaktadır. Birey sosyal bir varlıktır ve başka birine gereksinim duymaktadır. Bir kişinin başka bir bireyin korunmasına ve desteğine sahip olarak

(34)

büyümesi ve desteklenmesi, hem fiziksel hem de ruhsal olarak diğer insanların davranışlarına ve kararlarına bağlı olmaktadır (Sheafor & Horejsi, 2014).

Bireylerin birbirine bağlı ve destekleyici olmaları ve karşılıklı etkileşimin gücü, bireylerin ilişkilerinde seviyelerini ve kalitesini geliştirmelerine ve sosyal işleyişlerini desteklemelerine yardımcı olmaktadır (Duyan, 2003: 4). Bireyin kişisel sorunlarını çözme yetkinliğine sahip olması sosyal hizmetin temel amaçlarından biridir. Bu bağlamda, bireyin mevcut haklarından herhangi bir müdahale olmadan yararlanabilmesi için gereksinim duyduğu ortamı yaratmak, sosyal hizmetin amacı anlamına gelmektedir (Duyan vd., 2008: 29).

Sosyal hizmet uygulamalarının amaçları aşağıda belirtilmiştir (Kongar, 2007: 21):

 Bireylere ve gruplara, bireysel ve çevresel faktörlerdeki dengesizliklerden kaynaklanan problemleri tanımlama, çözme veya gidermede yardımcı olmak.

 Dengesizlik oluşumunu önlemek için gruplar ve bireyler ile çevreleri arasındaki muhtemel dengesizlikleri saptamak,

 Belirtilen önleyici ve rehabilite edici önlemlerin yanı sıra toplumların, grupların ve bireylerin potansiyelini tespit etmek, tanımlamak ve arttırmak. Sosyal hizmetin hedefi çoğunlukla somut ve spesifik olmayan ifadelerle belirlenmektedir. Bu hedefte vurgu dengesizlik noktasına yapılmaktadır. Bütün insan odaklı mesleklerde olduğu gibi, sosyal hizmetin amacı maddi olmayan ve genel olan bireyin refahı, gelişimi ve mutluluğu olmalıdır. Çünkü bütün çalışmaların amacı bireye dayalı, insanları daha yaşanabilir şartlara ve refah seviyesine ulaştırmaktır. Bu özellik nedeniyle, hedef noktası insanlık olan bir işlevin hedefinin meslek gruplarından farklı nitelikler barındırması son derece zordur. Sosyal hizmetin amacı, bireyin diğer bireylerle ve çevre ile olan ilişkisini, mevcut çelişkili ifadelerin ortadan kaldırmasını sağlamaktır. Belirtilen amaçtan da anlaşılacağı üzere, sosyal hizmet hem bireyi hem de çevreyi odak noktası olarak almaktadır. Ortaya çıkan sorunların mevcut çelişkilerden kaynaklandığını düşünmektedir. Sosyal hizmetin amacı bu çelişkileri ortadan kaldırmaktır (Kongar, 2007: 25).

Sosyal hizmetlerin ana amacı, insanlık onurunu korumak ve yaşam standartlarının insanlara uygun bir şekilde düzenlenmesini sağlamaktır. Bu nedenle,

(35)

tüm müdahalelerin gerçekten profesyoneller tarafından yapılması gerekmektedir (Esping, 2006: 56-60). Bu sebeple sosyal hizmet üretecekler bu amaç ilkesi hakkında eğitilmelidir. Alanın genişliği yönünden, disiplinlerarası bir bakış açısı düzenlemek gerekmektedir. Ayrıca, sosyal hizmetlerin özel bilgisiyle belirlenmiş somut etkileme süreçleri yönünden hazırlanan profesyonel bir uzmanlık problemlidir.

1. Sosyal Hizmet Yönetimi

Sosyal çalışma yöntemlerinden biri olan sosyal çalışma yönetimi, Sosyal Hizmet kuruluşlarının organizasyonunda, sosyal hizmetlerin etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasında, sosyal hizmet gibi planlama konularında kullanılmaktadır. En genel sosyal hizmetlerden sosyal hizmet organizasyonunun işleyişine kadar ilgili politikalara uygun olarak gerekli tüm çalışmaları gerçekleştirme sürecidir. Sosyal hizmetin ana değerleri çağdaş bir yönetim yaklaşımı ile bilgi, amaç ve felsefi demokratik özelliklerdir.

Bir sosyal hizmet organizasyonunda sosyal hizmet yönetiminin temel görevi, kurumun operasyonları için belirlenen sosyal politikayı uygulamaktır. Sosyal iş yönetiminin sosyal eserin değerlerine hizmet ettiği ve bir organizasyon bağlamında sosyal refah politikasını düzenlemede işlevsel hale geldiği görülmektedir. Çağdaş ve hümanist yönetim sadece sosyal hizmet yönetiminde eğitilmiş sosyal profesyoneller tarafından gerçekleştirilebilir. Sosyal hizmet yönetiminin argümanları artık sosyal refah, özellikle sivil toplum kuruluşları alanlarında hizmet veren birçok organizasyonda kullanılmaktadır (Tomanbay, 2013: 51).

2. Sosyal Hizmet Türleri

Sosyal hizmetlerin uygulandığı ortamların saptanması genel sosyal hizmet yaklaşımı ile gerçekleşmektedir. Sosyal faktörlerin karmaşıklığı ve değişimin doğası, bireysel çerçevede olan sosyal hizmet alanlarının devamlı surette değişimine ve gelişimine yol açmaktadır. Sosyal hizmet 19.yüzyıldan şu ana kadar sosyal, iktisadi ve kültürel hayattaki değişiklikler göz önüne alındığında, bilgi, beceri ve değer sisteminin yanı sıra, eyleme dönüştürme metotlarını ve ilgi alanlarını değiştirmektedir. Sosyal hizmetin tanımı anlaşıldığı gibi, sosyal hizmetin temelinde teorileri geliştirmenin temel noktası sosyal haklar ve sosyal adalet ilkeleridir. Sosyal hizmet; bireysel, aile, küçük ve büyük gruplar, organizasyonlar, sosyal çevre ve toplum ile çalışmaktadır.

(36)

Tüm bu çalışma alanlarının temeli, bireyin yaşam standartlarının iyileştirilebilmesidir (Bulut, 2005: 74-77).

Sosyal hizmet alanları genel olarak burada açıklanmıştır ve toplumların sosyal, kültürel ve iktisadi kalkınma seviyelerine göre değişebilmektedir. Sosyal hizmet uygulama alanlarının saptanması, devletlerin refah sistemleri ile ilişkilidir. Bununla birlikte, 80’lerden sonra yeni iletişim, teknoloji, ulaşım, iktisadi ve kültürel yakınlık da 21. yüzyılda, global düzeyde değişti. Tüm bu değişimler ve gelişmeler çerçevesinde sosyal hizmetin uygulandığı alanlar aşağıda alt başlık şeklinde detaylı ele alınmaktadır.

a. Tıp Alanında Yürütülen Sosyal Hizmet

Tıptaki tüm gelişmelere rağmen, tıbbi bakım kişisel veya toplumsal çerçevede problemdir. Çoğu zaman tıbbi bakım "yaşam destek sistemi” veya “doğru tıbbi tedavi” bağlamında kabul edilmektedir. Bununla birlikte, durumun ciddiyeti, bireysel düzeyde mevcut problemlerin milyonlarca benzer insanı ilgilendiren ve hayatları hakkında doğrudan karar vermeyi içeren bir süreç olarak düşünüldüğünde daha iyi anlaşılacaktır. Mesela; yaşlı bir kişinin tek başına bakımına olan kişisel ilginin yanı sıra, milyonlarca yaşlı ve fakir insan için hizmetlerin nasıl düzenlenebileceği bir sosyal problemdir. Tıbbi bakım hizmetlerini tanıtmak için yapılması gerekenler bazı problemleri de ortaya çıkarmaktadır: Sağlık hizmetlerinin maliyeti yüksek olabilmektedir ve tüm teknolojik ilerlemelere rağmen sosyal güvenlik sisteminde yapılan uygulamalardır” (Doğan, 1999: 80-81).

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, tıp alanında sosyal hizmetler, sağlığın bireylerin fiziksel, zihinsel ve sosyal işlevlerini ve yaşam standardını iyileştirmek olarak tanımlanmaktadır. Sağlık, sadece fiziksel ve zihinsel yönlerden değil, sosyal yönlerden de iyi bir durumda olmaktır. Sağlık bazen bireysel nedenlerden olduğu kadar çevresel veya sosyal nedenlerden dolayı da bozulabilir. Bireyin sosyal refahını arttırmak ve tam bir refah elde etmek için sağlık problemlerinin çözümünde disiplinlerarası bir yaklaşım uygulanmalıdır (Erdut, 2002: 64).

Sosyal hizmet, hastaların hasta haklarının korunmasında bir işleve sahiptir. Sosyal hizmetin sağlık sorumlulukları, kişinin çevre ile uyum içinde olmasını ve halk sağlığı açısından doğru yürütülmesidir. Sosyal hizmet, bireyin sağlığını etkileyen çevresel boyutların değiştirilmesi, yoksulların ücretsiz tedavisi, sosyal ve iktisadi

(37)

hususlarda yaşam kayıplarının sosyal ve ekonomik olarak azaltılması üzerine çalışmaktadır (Coşkun, 1997: 21).

Başlangıcı 1948 yılında İnsan Hakları Deklarasyonu olan ve 1981 senesinde Lizbon Hasta Hakları Deklarasyonu ile sürdürülen sürecin, hasta hakları için sosyal hizmet politikaları ve faaliyetleri geliştirildi. Hastanın tedavisi, fiziksel, duygusal ve sosyal yönden bakmak durumundan dolayı sağlık uzmanı hastaya ve tedavisine tüm yönlerden yaklaşmalıdır. Hastalığın tedavisinde sosyal unsurun ihmalini önlemek için sosyal hizmet, tedavi programına dahil edilmesi gereken disiplinlerden biridir (Doğan, 1999: 83).

b. Aile ve Çocuklara Yönelik Sosyal Hizmetler

Aile ve çocuklar için sosyal hizmetlerin temeli 1800'li yıllara dayanmaktadır. Kentleşme ve endüstrileşmenin getirdiği bir sonuç olarak, şehirlere göç eden aileler açlık, yoksulluk, bulaşıcı hastalıklar, konut, ucuz emek, düzenli gelir eksikliği vb. problemler yaşamaya başladı. Yaşananlar sonrasında bazı gönüllü projeler yürüten kurumlar yoksul ailelere yardım etmek için ailelerin kaldığı evlere ziyaretler yapmaya başladı. 1869'da ilk kez, “Hayır Kurumu” (The Charity Organization Societies-COS) Londra'daki ailelerle sürekli başa çıkmaya başladı. Benzer bir organizasyon ilk olarak 1877 yılında ABD'de “Buffalo” ismi altında kuruldu ve iki yıllık kısa bir süre içinde farklı şehirlerde benzer yardım derneklerinin sayısı on iki katına çıktı. 1892'de bu derneklerin sayısı 84'e ulaştı. 1919 yılında, aile işlerini organize etmek için ailelerle işbirliği yapan “Aile İşlerini Organize Eden Amerikan Derneği” (The American Association for Organizing Family Work) adı altında organize edildi. 1925 senesinde, sayı 225 oldu ve bilinen ismiyle “Amerikan Aile Hizmetleri” (Family Sevice America) ortaya çıktı (Garvin & Tropman, 1992: 338-339).

Aile ve çocuklara yönelik sosyal hizmet çalışmaları 1950'lili yıllardan bugüne önemli gelişmeler göstermiştir. Ülkeler çocuk ve aile hizmetlerinin yanı sıra diğer uluslararası kuruluşlar, özellikle Birleşmiş Milletler üzerinde farklı sosyal politikalar geliştirmekte, aile ve çocukları desteklemeyi amaçlayan politikaların geliştirilmesinde aktif bir rol oynamaktadır. Türkiye’nin taraf olduğu 1990 tarihinde imzalanmış olan “Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi”dir (Garvin & Tropman, 1992: 334-335).

21. yüzyılın başında, aile ve çocuklar işsizlik, tek ebeveynlik, aile içi şiddet, ensest, belirsiz cinsiyet rolleri, depresyon, yalnızlık, alkol ve uyuşturucu gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyorlardı. Buna ek olarak, AIDS artışları ve çocuklara karşı

(38)

cinsel suçlar da önemli sosyal problemler olarak yaşanmaktaydı. Herkesin bir çocuk olduğu ve bir ailesi olduğu göz önüne alındığında, çocuk ve aile hizmetleri, tüm toplumu kapsayacak bir hizmet olarak görülecektir. Devlet, çocukların ebeveynleri ile mümkün olduğunca yaşamasını sağlamak için önlemler almalıdır ve bunun mümkün olmadığı yerlerde, devlet tarafından alınmalıdır, çünkü çocuk toplumun bir bireyidir (Garvin & Tropman, 1992: 342).

Aile ve çocuğun refahı için yapılan işler, sosyal hizmetin kavramsal olarak gelişmesine katkılar sağlamıştır. Sosyal hizmetler ve sosyal refah, çocuk hizmetleri alanında iki role sahiptir. Aile ve çocuklar için hizmetlerin gelecekte yaşanacak sosyal problemleri önlemeye yardımcı olmaktadır. Böylece, gelecekteki sosyal sorunların doğmaması için sosyal refah politikalarının yönünü değiştirebilir. Aile ve çocuklara yardım etmek çok eskilere dayanmaktadır, lakin değişen sosyal dinamikler, özellikle 1900'lü yılların başından bugüne kadar çocuklara ve kadınlara yönelik yeni yasal düzenlemeleri getirmektedir (Downs vd., 2004: 2-3). Aileler için sosyal hizmet uygulamaları, sosyal hizmet mesleğinin bireysel, aile ve grup çalışma metotları kullanılarak gerçekleştirilmektedir (Downs vd.. 2004: 104).

c. Yoksullara Yönelik Sosyal Hizmetler

Yoksulluk, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de sosyal kalkınmanın önemli bir engelidir. 20. yüzyılın sonlarına doğru küreselleşmenin bir sonucu olarak, endüstrisi gelişmiş ülkelerde yaşanan sorunlardan biri olarak ortaya çıkmıştır.

Birleşmiş Milletler, yoksulluğun ortadan kaldırılması için 1996 senesini “Uluslararası Yoksulluğun Sonlandırılması” senesi olarak kabul etti. Birleşmiş Milletler, UNDP, UNICEF, ILO, FAO vb. dışında organizasyonlarda benzer politikalar ve programlar geliştirdiler. Yoksulluk ile ülkelerin toplumsal ve ekonomik gelişimleri arasında bir ilişki vardır. Devletlerin politikalarına göre yoksullar “göçmenler”, “mülteciler”, “işsiz”, “kadınlar”, “engelli” vb. şeklinde ifade edilmektedir. Enformal ilişki ağlarının ortak olduğu ve sosyal hizmetlerin bu yönde sunulduğu toplumlarda "Aile Dışı" olarak görülür. Buna ek olarak, ülkelerin yaşam standartları modelleri yoksulluk alanında politika ve uygulamaların planlanması sürecini etkilemektedir (Tuna & Yalçıntaş, 1994: 22-23).

İnsanların kişisel, ailesel, çevresel, ekonomik, politik vb. yoksulluk ile ilgili temel dinamiklerinin araştırılacağı ve gerekli müdahalelerin belirleneceği öngörülmektedir. 2. Dünya Savaşı'ndan önce, liberal sistem yoksulluğun insanların

(39)

bireysel başarısızlıklarına, tembelliğe veya yeterli para kazanamamasına neden oldu (Gökberk, 1979: 38).

2. Dünya Savaşı'ndan sonra sosyal devletin sistematik ve etkili çalışması yoksulluk açısından önemli değişikliklere neden oldu. Yoksulluğun yalnızca bireysel sebeplere indirgeyerek değerlendirilemeyeceği ve devlet sistemindeki sosyal, iktisadi ve ideolojik yapıları kapsadığı gözlenmiştir. Sosyal hizmetler, genel sistem yaklaşımı ile yoksulluğu önlemek için müdahale yaklaşımları geliştirmiştir. Modern sonrası yapıya dönüşen sosyal hizmet yoksulluk sorununun çözümünde nitelik değiştirerek gerçekleştirilmektedir (Gökberk, 1979: 40).

d. Sokak Çocuklarına Yönelik Sosyal Hizmetler

Çocuklar tüm dünyada modern sosyal sorunların en yoğun mağdurudur. Türkiye'de değişen sosyal koşulların bir sonucu olarak, çocuk mağduriyeti artmaktadır. Büyük risk oluşturan çocuklar için sosyal politikaların kurulması, tüm organizasyonların ilk önce çözülmesi gereken meselesidir.

Sosyal devletin mecburi bir şartı olarak, çocuğun sağlık, beslenme, eğitimden sosyal gelişime kadar birçok ihtiyacı karşılanmalıdır. Devletin en temel görevlerinden biridir ve ideal fiziksel-sosyal gelişimi geliştirme fırsatı bulamayan çocukların gelişimini destekleme yükümlülüğüdür. Bu sebeple, devletin tüm kurumları bu hususta işbirliği içinde hareket etmelidir.

Sosyal hizmet uygulamaları ile devlet, sokakta yaşayan çocukların ve sosyal tehlikelerle karşılaşan sokakta çalışan çocukların ve gençlerin rehabilitasyonunu ve yeniden entegrasyonunu sağlamaktadır. Bu faaliyetler SHÇEK çocuk ve gençlik merkezleri ile yürütülmektedir.

Çocuk ve gençlik merkezlerini, fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimlerine yönelik bir tehdit oluşturabilecek risklerden korumak, temel ihtiyaçlarını karşılamalarına, hizmet vermelerine veya geçici barınmaları için gerekli hizmetleri sunmak ve sonunda kendi kendine yeterli olmalarını sağlayan her türlü sosyal hizmet ile rehabilite etmek için tüm mesleki çalışmaları sağlamak, aile ve topluma yönelik çalışmaları yapılandırılmaktadır (245339 / Madde 1).

Çocuk ve gençlik merkezlerinin sayısı artsa da, sokaklarda yaşayan, sokaklarda çalışan, uyuşturucu kullanan, ticari cinsel sömürüye maruz kalan kız çocukları gibi ihtiyaç grupları için bir hizmet ağı kurmak için yeni uygulamalara ihtiyaç

(40)

duyulmaktadır. Bu çocukların resmi eğitim veya mesleki eğitime dahil edilmesini ve ailelerine veya kurum bakımına yönlendirilmesini, eğitimlerini tamamlamasını veya iş sahibi gençliği olarak rehabilitasyonunu tamamlamasını sağlamak için yeni hizmet modeli üzerinde SHÇEK Genel Müdürlüğü tarafından yoğun çalışmalar yürütülmektedir. Kurumlararası işbirliğini gerektiren bu orijinal modellerle ilgili problemler çözülecektir (www.shcek.gov.tr/hizmetler, 2019).

İnsan kaynaklarını iyileştirmeyi ve refah sağlamayı amaçlayan sosyal çalışma sistemi, SHÇEK tarafından Türkiye'de Kurumsal Hizmetler açısından da yerine getirilir. Sosyal politika uygulamalarının, sosyal politika aktörlerinin etkin bir şekilde katılımıyla başarılı sonuçlar elde edebileceği ve bu konuyu devlet adına koordine etmek için üst düzey bir kuruma ihtiyaç duyulacağı unutulmamalıdır. Bu kurum birçok alanda uygulamaları ile SHÇEK olarak kabul edilmiştir.

Artan gereksinimler ve ilgili hizmet alanlarının çok parçalı yapısı göz önüne alındığında, bu süreçte birden fazla kişinin yer alması gerekliliği doğmuştur. Küreselleşmenin refah devleti üzerindeki etkisinin bir sonucu olarak, Türkiye'de ortaya çıkacak yeni, eşitlikçi, adil ve dünya standartlarında bir sosyal hizmet dizisi için önemli fırsatlar sağlamıştır. Önemli etkiden bir diğeri de, devlet dışındaki sosyal refahın paydaşlarını ortaya çıkardı. Bu paydaşların en önemlisi katılımcı yönetim açısından belediyeler ve sivil toplum örgütleridir.

e. Suçlulara Yönelik Sosyal Hizmetler

Her toplum kendi normlarını ve kurallarını geliştirmektedir. Geliştirdikleri normları ve kuralları korumak için kurum ve yasalar ortaya çıkmaktadır. Toplumun yasalarına karşı suç işleyenlerin cezası caydırıcılık ve toplumsal adaletin sağlanmasının nedenidir.

1900'lü yıllarda başlayan sosyal, iktisadi ve ideolojik değişikliklerin bir sonucu olarak, suç ve ceza bakış açıları da değişti (Samir, 1993: 32). Suç işlemenin veya sosyal koşulların kişisel nedenlerinin olabileceği fikri de suç faaliyetinin artmasına neden oldu ve bu durum 20.yüzyılda kabul edilmeye başladı. Bu dönemde, suç işleyeni cezalandırmak dışında başka uygulamalarında gerekli olduğu ve toplumsal adaleti sağlamak için kişiyi suç haline getiren toplumsal ve iktisadi faktörlerin de unutulmaması gerektiği fikri gelişmeye başlamıştır. Tüm bu gelişmeler, onları topluma geri getirmek için suç işleyenlerin rehabilite edilmesi gerektiği fikrine yol açmıştır. Ayrıca, suç işleyen insanların sosyal uyarlamalara ve damgalanmaya maruz

(41)

kalmamaları fikrinin geliştirilmesi de insan hakları ve hukukta önemlidir. Sosyal hizmet, suçluların suç nedenlerini anlamalarına, yasadışı durumlarını düzeltmelerine ve mesleki müdahale yöntemlerini kullanarak sorunlarını çözmelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır (Samir, 1993: 36).

19. yüzyılda suç ve cezai uygulamalarda çocuklar ve yetişkinler arasında ayrım yoktur. Ardından, İnsan ve Çocuk Hakları alanındaki gelişmeler, ayrı mahkemelerde yargılanacak çocuklar ve yetişkinler için düzenlemeler getirdi. Çocuklara “suçlu” yerine “suça itilen" yaklaşımına dayalı ayrı bir yargılama yapılmaktadır. Çocuk mahkemelerindeki sosyal hizmet uzmanları, çocuğun kendi, aile ve sosyal ortamını araştırarak çocuğun suçlarının nedenlerini tanımlamak ve ortadan kaldırmak için profesyonel uygulamaları geliştirmektedir (İkizler, 1998: 47).

Sosyal adalet ve sosyal hukuk düzenini korumak için suç ve ceza arasındaki dengenin tespit edilmesi önemlidir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 1948'de İngiltere'de işçi Partisini cezalandırmak açısından bir değişiklik oldu. Cezaevlerinde suçlular için rehabilitasyon hizmetleri başlatıldı ve “Şartlı Tahliye Yasası” amacı, Ağır Ceza almayan kişilerin toplum içinde rehabilite edilmesine ve kamu hizmetlerinde çalışmaya zorlanmasına izin veren suçluları topluma getirmeyi amaçlamaktadır. Buna ek olarak, faillerin cezası bittikten sonra istihdam edilmek üzere yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Bilhassa, çocukların ve gençlerin suçlara karışmaması için programlar geliştirilmektedir (Ülman, 2001: 107).

Sosyal hizmetin suçlularla ilgili faaliyetleri sadece faillere yönelik değildir. Adli yargılamanın adalet sisteminden istenen sonuçları üretemediği durumlarda, mağdurların sosyal ve psikolojik problemlerinin çözümü için çalışmalar yapılır.

f. Engellilere Yönelik Gerçekleştirilen Sosyal Hizmetler Sosyal hizmete ihtiyaç duyan önemli bir grup engellilerdir:

“Engelliler;…sosyal hayata uyum sağlamada, fiziksel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli düzeylerde kaybetmeleri nedeniyle günlük ihtiyaçlarını karşılamada zorluk çeken insanlar, doğumda veya sonrasında herhangi bir nedenle koruma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine gereksinim duymaktadır” olarak tanımlanmaktadır

(42)

(T.C. Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Koruma Ajansı, 2019).

Engellilerin kusurunun çoğu trafik ve işyeri kazalarından kaynaklanmaktadır. Bu insanlar okul, iş ve aile hayatı, dostluk ilişkileri ve toplum ile ilişkilerde ciddi sorunlar yaşamaktadır. Diğer önemli sorunlar, yaşam alanlarının engelli insanlar için uygun olmamasıdır. Konut ve kentsel ortamlarda yaşam engelliler için işkence haline gelebilir. Sokaklar, yollar, asfalt vb. durumların plansız yapılması engelli bireyin hareketliliğini kısıtlayan durumlardır. Bu durum sosyal ve psikolojik uyum sorunlarının yanı sıra fiziksel yaşamlarında problemlere neden olabilmektedir (Kornblum & Julian, 2001: 42).

Engelli kişilerin karşı karşıya kaldığı en önemli problemlerden biri, çalışmayı uygun olan engelli kişilerin işsizlik ve yoksulluk problemleridir. Sosyal sigorta ve yardım çerçevesinde engelli kişilere sağlanan gelir desteği de yetersiz kalmaktadır. Buna ek olarak, engelli insanlar genellikle sosyal dışlama ile karşı karşıyadır. Engellilerin rehabilite edilmesini ve sosyal hayata katılmasını sağlamak için engellerin ortadan kaldırılmasını sağlayan sosyal hizmet politikaları geliştirilmelidir. Bu grup için sosyal hizmet politikalarının ve uygulamalarının önemi, dünyadaki engelli nüfus genel nüfus oranı bilindiğinde daha iyi anlaşılacaktır (Kornblum & Julian, 2001: 43). Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2008 yılında, dünya nüfusunun yüzde 10'unun engellilerden oluştuğunu belirtmektedir. Dünyada yaklaşık 650 milyon engelli insan olması sebebiyle engelliler için sosyal hizmet politikaları ve uygulamalarına ilişkin eksikliklerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

g. Yaşlılara Yönelik Gerçekleştirilen Sosyal Hizmetler

Sanayileşmeden önce insanlar arasında bilgi paylaşımında köprü kurma ve yaşamın kısalması gibi sebepler, yaşlılığın toplumsal bir problem olmasını engelledi. Bununla birlikte, endüstrileşme sonrası süreçte yaşlılık, sosyal ve iktisadi yönden önemli bir problem oldu. Sosyal refahın artması ve tıptaki gelişmeler, beklenen yaşam süresinin uzamasına ve yaşlı nüfusta bir artışa yol açmıştır. Kentsel ortamda, ailelerin evlerinde yaşlılarına bakmak için sınırlı fırsatları elde etmesi ve kurumsal bakım maliyetlerinin yüksekliği sebebinden dolayı yaşlılık sosyal bir problem haline gelmiştir. Yaşlılığın sosyal bir problem olarak düşünülmesi, yaşlıların toplum tarafından toplumsal ve ekonomik olarak yük olduğu ve nesiller arasındaki çatışmaya yol açmıştır. Yaşlılıkta sağlık sorunlarına, sosyal statü kaybına ve iktisadi sorunlara ek

(43)

olarak yaşlılar da sosyal negatif ayrımcılığa maruz kalabilirler (Kornblum & Julian, 2001: 314).

Yaşlanmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan fiziksel değişikliklere ek olarak, toplumsal ve psikolojik ilişkilerde değişiklikler yaşamak mümkün olmaktadır. Fiziksel yaşlanma ile sosyal, iktisadi ve psikolojik problemler arasında bir ilişki vardır. Sosyal refah faaliyetlerinin geliştirilmesi, insanların tüm yaşam dönemlerinde aktif olması için önemlidir (Oktik, 2004: 19).

Yaşlılık problemi doğrudan sosyal, iktisadi ve sosyal gelişimle ilgilidir. Endüstrileşme ve şehirleşme sonucunda yaşanan değişiklikler sosyal değer yargıları ve toplumsal yapının kapsamında olan aile yapısında yapısal ve işlevsel değişikliklere neden olmuştur. Yaşlı nüfusun hızlı büyümesi, konut ve kentsel alanları yaşlılarla uyumlu getirme gereksinimini de artırmıştır (Emiroğlu, 1991: 246).

Yaşlıların sosyal bir problem olarak düşünülmesi, bölgede sosyal politika ve refah hizmetlerinin kurulmasına neden olmuştur. Ülkeler, sosyal refah seviyelerine göre yaşlılarına çeşitli sosyal çalışma programları sunabilir. Yaşlılar için evde bakım, huzurevi, rehabilitasyon merkezi, yaşlı bakım ve yaşlı gündüz bakım merkezi vb. sosyal hizmetler oluşturulabilir (Garvin & Tropman, 1992: 299).

3. Sosyal Hizmetin Tarihsel Gelişimi a. Dünya’da Sosyal Hizmetin Gelişimi

Sanayi devriminden önce, toplumlar dezavantajlı yoksul, engelli, hasta ve yetim grupların ihtiyaçlarını karşılamak için çözümler üretmek zorunda kaldı ve bu çözüm çoğunlukla aileler, komşular ve kiliseler tarafından karşılandı. Feodalizmin gelişmesinden sonra, bu ihtiyaçlar feodal Beyler tarafından karşılandı. Feodalizmin düşüşünden sonra, Ortaçağ'da savaş ve kıtlık, mağdur olan insanların artmasına neden oldu, aile sistemi ve kiliseler ihtiyaçlarını karşılamak için yetersizdi ve dolayısıyla yoksulluk arttı. “1601 Yasası" ile muhtaç yoksullara yardım sağlandı (Zastrow, 2013: 50).

18. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere'de gerçekleşen ve daha sonra Avrupa'ya yayılan sanayi devrimi, makine ve buhar gücündeki büyük ve derinlemesine değişimi, insan gücünü değiştirmeyi ve modern endüstriyel teknikleri kullanarak ifade eder. Bu değişiklikler diğerlerinden ayrı büyük bir işçi sınıfı oluşturdu, şehir nüfusu arttı,

(44)

çalışan çocuklar, kadınlar ve erkekler zor ve ağır çalışma koşullarına maruz kaldılar (Özkiraz & Talu, 2008: 108).

Sanayi devrimi sosyal hayatta radikal değişikliklere neden oldu ve bu değişikliklerin en önemlisi sosyal güvenlik alanında görüldü. Sosyal hayatta bir yandan kapitalist zengin sınıfta, diğer yandan fakir işçiler üzerinde iki kutuplu bölünme olmuştur. İşçi sınıfının, yoksulluğun ve hastalığın mevcut kötü yaşam ve çalışma koşulları sosyal arenada bir isyana yol açmıştır (Güvercin, 2004: 89-95).

Sanayi devriminin başlangıcı olan liberal kapitalist düşüncenin egemen olduğu ekonomik yapıda sosyal ve ekonomik hedeflere ulaşılamamıştır. İşgücü ve sermaye güçleri arasındaki sorunların büyümesi, sınıflar arasındaki farklılıkları artırma alanında toplumsal hareketlere yol açmıştır. Devletin sosyal alana müdahalesi ile farklılıklar en aza indirildi ve dezavantajlı kadınlar ve çocuklar acımasız iş koşullarından kurtarıldı. 19. yüzyılın sonunda Almanya'da hazırlanan Beveridge raporu ile çoğu Batılı ülke vatandaşlarına asgari bir yaşam standardı kurmak için yasal düzenlemeler benimsemiştir (Serdar, 2012: 19-21).

1900'lerin başında sosyal refah sistemi daha da profesyonel hale geldi. Bu döneme kadar, sosyal çalışma faaliyetleri çoğunlukla orta-üst sosyal ve ekonomik çevrelerden eğitim almayan hayırseverlerce karşılandı (Zasrrow, 2013: 52). Bu gönüllü kuruluşların ilk örnekleri, organizasyonları toplumda organize etmeye teşvik eden konut gruplarında ortaya çıktı ve ilk örnek 1884 yılında Toynbee Hall olarak sunuldu. I. Dünya Savaşı yıllarında, orduya katılan ve tüm toplumu ele alan erkeklerin ailelerinin yardımını kapsayan bireysel odaklı çalışmalar vardı. Orduda hizmet vermeye başlayan sosyal çalışanlar Psikiyatri kliniklerinde hizmet vermeye başladılar (Acar & Duyan, 2003: 5-7).

II. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, refah devleti sunumlarının ekonomik olarak gelişen endüstriyel ülkelerde görüldüğü öncelikli işçiler olmak üzere dezavantajlı gruplar için koruyucu önleyici politikalar yürürlüğe girmiştir. Sosyal devletin refah politikaları İngiltere'de Beveridge Raporu ve Amerika Birleşik Devletleri'nde New Deal Politikası ve Wagner Yasası ile neredeyse tüm işçiler sakatlık, yaşlılık ve hastalığa karşı sigortalıdır (Çadır, 2017: 11).

İngiltere'deki duruma baktığımızda, yoksulluk sorununun ortaya çıkması ve sosyal çalışma uygulamaları sonucunda alınan önlemler geliştirilmiştir. Yoksulluk

(45)

sorununun İngiltere'de ön plana çıkmasının başlıca nedeni, yoksulluğun ortadan kaldırılması değil, dönemin sosyal koşullarının gerektirdiği üretimi gerçekleştirmek için yoksulluk sorununun önceliğidir. Sanayinin gelişimi sonucunda tarım işçilerinin sorunlarını çözmek için Kral VIII. Henry'nin saltanatı sırasında yoksullukla mücadele için önemli adımlar atıldı. Yoksulluk için yeni önlemler alındı ve Ceza Kanunu yürürlüğe girdi. Feodalizmin düşüşüyle sosyal arenada değişiklikler oldu ve işçilerin ve yoksulların sorunları kapitalizmle birlikte büyüdü. Bu dönemde Beveridge Raporu ve II. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra vatandaşlara temel sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanma hakkı verildi. İngiltere'de genel durum göz önüne alındığında, sosyal refahın doğduğu yer olarak gösterilir. Bu durumun başlıca nedeni, sanayileşme yoluyla demokrasi, sosyal hizmet ve refah gibi kavramların ortaya çıkmasıdır ve İngiltere'nin bu konuda öncü olmasıdır (Kongar, 2007: 149).

İngiltere'nin bir kolonisi olan Amerika'da sosyal çalışmanın gelişimi, fakirlerin yasasına dayanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki sosyal hizmetler yerel bir seviyededir ve çoğunlukla gönüllü çalışmalarla sosyal hizmetler sunulmaktadır ve sadaka temelinde sağlanmaktadır (Kongar, 2007: 152). Yoksulluk yasaları 1773 yılından bu yana yürürlüğe girmiştir, ancak sosyal güvenlik hukuku 1935 yılında uygulanmıştır (Demirbilek, 2009: 27).

Almanya'da, sosyal iş gelişimi sosyal güvenlik yasaları tarafından elde edilmiştir. Sosyal Güvenlik alanındaki ilk yasalar Almanya'da kuruldu ve çalışanların haklarını koruyan Bismarck yasaları en önemlisidir (Demirbilek, 2009: 28). Sosyalist ülkeler açısından, sosyal hizmetlerin devlet tarafından yürütüldüğü görülmektedir. Sovyetler Birliği'ndeki sosyal sigorta işlemleri devlet, sendika ve yerel kuruluşlarla ortaklaşa gerçekleştirildi. Devlet kurumlarında engelli, yaşlı ve yetimler korunmuştur. Yugoslavya'da sosyal hizmetler anayasal bir garanti altındadır. Yugoslavya'da, sosyal sigortalar Federe Devletler ve yerel yönetim ile ortaklaşa yürütülür (Kongar, 2007: 156).

b. Türkiye’de Sosyal Hizmetin Gelişimi

Türkiye'de uzun bir geçmişe sahip olan sosyal hizmet faaliyetleri çoğunlukla hayırseverlik temelinde geliştirildi, ardından kurumsallaşma ve profesyonelleşme sonrasında gerçekleştirildi. Türkiye'de toplumsal çalışmanın tarihsel sürecini anlamak için Cumhuriyet öncesi ve sonrası iki aşamada incelemek gerekecektir.

(46)

Sosyal yardım ve sosyal çalışma fikri, Türklerin gelenek ve geleneklerinden biridir. İslam ile çok eski zamanlardan gelen bu fikrin daha da güçlendiği ve toplumun ihtiyaç ve beklentilerine vakıf sistemi aracılığıyla cevap verdiği görülmektedir. Bazı vakıfların sadece camiler inşa edildiğini düşünse de, bir ibadet yerinin inşasına önem veren vakıflar da bir dizi sosyal ve kültürel hizmet sağladı. Hastane inşaatı, han ve hamamlar, fakirlere yardım gibi hizmetler sunan vakıflar, devletin sosyal hizmet faaliyetlerine erişemeyeceği veya ulaşamayacağı alanlarda hizmet sağlayıcıları olarak görülmüştür (Ateş, 1982: 55).

Osmanlı Devleti kurulmasından bu yana İslam dininin gerektirdiği sosyal yaşam ve hukuk sistemine dayanmaktadır. Devlet, tüm vatandaşlarına kadınlar ve erkekler arasında ayrım yapmadan, hem askeri ihtiyaçlara bağımlı olan Müslüman-Gayr - i Müslim yardım etmek zorunda kaldı. Dullar ve yetimler devletin koruması altındaydı. Devlet, sosyal hayatta ihtiyaç duyulan hastaneler, camiler, okullar ve yol güvenliği gibi sosyal hizmetlerin sağlanmasından ve gerekli önlemlerin alınmasından sorumluydu (Yediyıldız, 1982: 34).

Osmanlı Devleti'nde sosyal hizmet uygulamaları, devlet yerine aile ve meslek kuruluşları olan vakıflar tarafından gerçekleştirildi (Kesgin, 2012: 63). Osmanlı imparatorluğunda vakıflar çok geniş bir işleve sahiptir. Sosyal hizmetler işlevleri yardım temelinde değerlendirilir. Vakıfların yönetimi ve finansal kaynakları devletten bağımsızdı ve finansal kaynakları topluma dağıtma rolünü üstlenirdi. Osmanlı İmparatorluğu'nda vakıfların farklı hizmet dallarından eğitim, kamu işleri, dini hizmetler, sağlık ve sosyal hizmetler gibi çeşitli alanlarda faaliyetleri olmuştur (Kozak, 1994: 16). Sosyal yardım, devletin yetersiz olduğu temeller tarafından sağlanmaktadır. Batılılaşmanın başladığı döneme kadar Osmanlı İmparatorluğu'ndaki sosyal hizmet uygulamalarının bölgesel olduğu görülmektedir. Bu hizmetlerin merkezi müdahale olmaksızın sivil toplum kuruluşlarıyla sağlandığı görülmektedir. Ahilik'in temelleri, organizasyonu ve esnaf dayanışma kuruluşları sosyal işleve sahip yardım kuruluşları arasındaydı (Kesgin, 2012: 63).

1846'da, dönemin büyük sadrazamına ihtiyaç duyan çocuklara ilişkin bir rapor hazırlandı ve rapor, ailelerinden ayrı bir alan ve harabe alanlarda yaşayan çocukları kapsamaktadır. Türk kültüründe, İstanbul'da Galata Köprüsü altında yaşayan sokak çocukları için "köprü altındaki çocuklar" terimi kullanılmıştır (Geçer, 2005: 118-121).

(47)

Osmanlı İmparatorluğu'ndaki yetimler için programlanan ilk çalışma olan Islahhaneler, sadece bir yetimhane veya "eytamhane" olarak değil, aynı zamanda Müslüman ve gayri Müslüman yetim çocuklar için sanat ve meslek öğrenmek için bir "sanayi okulu" olarak işlev gördü. Mithat Paşa'nın Islahhaneleri için tasarladığı Islahhaneler Nizamnamesi, 1903 yılında İstanbul'da yetimler için açılacak olan Darülhayr-i Ali yönetilmesine kaynak olmuştur (Karatay, 2007: 112).

Mesrutiyet ve Tanzimat dönemleri Osmanlı sosyo-ekonomik yaşamı açısından bir geçiştir. Tanzimat ve Mesrutiyet ile devlet için çalışanların emekliliğinin güvence altına alındığı, dullar ve yetimler için düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. Devlet adına çalışan ve ailelerini kapsayan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası, bireyin ve devletin katkılarıyla gerçekleştirildi (Talas, 1992: 39).

Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal çalışma uygulamalarında kurumsallaşma adımları II. Abdülhamid döneminde başladığı görülmektedir. 2. Abdülhamid döneminde, Darülaceze, Darülhayr-i Ali, çocuk hastalıkları için ise Hamidiye Etfal Hastanesi kurulmuştur. Balkan Savaşı'ndan sonra Osmanlı topraklarına göç eden göçmenler konusunda Muhaacir ve Aşayir Müdürlüğü kuruldu. Buna ek olarak, 2. Abdülhamid döneminde İnegöllüoğlu Hacı Saffet Dullerevi ve Bayburt Müslüman Dilandez Derneği kuruldu. Aynı yönde; merkezi yönetim tarafından Sosyal Yardım ve sosyal hizmet faaliyetleri 2. Abdülhamid döneminde oldu. Bu durumun esas olarak yoksulluk sorununun kontrolünü sağlamak amacı olduğu ve devam eden uygulamaların bozulmasının etkili olduğu söylenebilir. Çünkü dönemin koşulları altında, vakıf sistemi ve mesleki kuruluşlar etkinliğini kaybetti. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşanan savaşlar nedeniyle göçmen ve yetimlerin sayısı arttı ve bu nedenle devlet sosyal önlemler almak zorunda kaldı. Dönemin sosyal yardım ve sosyal iş faaliyetleri çoğunlukla fakirlere yönelmiştir. Yapılan katkılar ise muhtaçlık durumu iş görememe durumuna dayanıyordu (Kesgin, 2012: 64-65).

Tanzimat dönemi ile ortaya çıkan sosyal hizmet uygulamaları ve bu yönde açılan kurumlarda inovasyon ve batılılaşma etkileri gözlenmektedir. Bu doğrultuda uygulamalar ve kurumlarda iş hayatına yönelik düzenlemelerin ilki 1867 yılında hayata geçirilen Dilaver Paşa Nizamnamesi idi. Bu yönetmelik, Zonguldak kömür havzasında hayvancılık ve tarım yapan vatandaşlarının çalışma koşullarına ve ücretlerine ilişkin düzenlemeyi kapsamaktadır (Yüksel, 2017: 157).

(48)

 1869 senesinde yayınlanan Maadin Yönetmeliği, çalışanların haklarını korumak ve güvence altına almak için düzenlemeler içermektedir. Bu düzenleme ile zorla çalıştırmak yasaktır ve iş kazalarına karşı önlemler almak için düzenlemeler yapılır (Kongar, 2007: 162).

 Mecelle, ilk medeni hukuk, 1856 yılında hazırlanmıştır. Bu yasada, çalışanlarla ilgili makaleler vardı ve özgürlük içinde çalışan işverenlerin ve işçilerin çalışmaları ile ilgili iş ilişkileri düzenlendi (Tokol, 2012: 28).

 Askeri Tekaüt Sandığı 1865 senesinde Askeri sınıf ve aileler için kuruldu (Özger, 2011: 208).

 1877 senesine gelindiğinde, Dersaadet Belediyesi hukuk ve sosyal yardım görevi yerel yönetimlerden belediyelere verildi (Hacımahmutoğlu, 2009: 68-69).

 Aynı dönemde sosyal hizmetlerde çok önemli bir yere sahip olan iki kuruluş Himaye-i Etfal ve Hilal-i Ahmer kurulmuştur (Hacımahmutoğlu, 2009: 68-69).

 1873 yılında Darüşşafaka'ya açılmasıyla yetim ve öksüz Müslüman çocuklarının eğitimi bu kurum tarafından sağlanmıştır (Ünal, 2012: 15-18).

 1896 senesi 2. Abdülhamit'in Komutası ve desteği ile darülaceze, yoksul, yaşlı ve ihtiyaç sahiplerini barındıracak şekilde kurulmuştur. (Ünal, 2012: 15-18).

 1903 yılında yine 2. Abdulhamid'in katkısıyla Darülhayr-i Ali adıyla açılan okul, Müslüman çocuklar için yetimhaneydi (Özbek, 1999: 11-20).

 I. Balkan Savaşı'ndan sonra 'yetimler yurdu' anlamına gelen Darüleytam, yetimler için konaklama ve mesleki eğitim sağlamak amacıyla kurulmuştur (www.daruleytam.com, 2019).

Osmanlı döneminde sosyal hizmet uygulamalarının önemli ismi 2.Abdülhamid idi. Bu dönemde, İstanbul halkı için başvurular genel olarak gerçekleşse de, diğer birçok ilde kurumlar açıldı. Özellikle, sosyal konular ve çocuk işçiliği için hizmetlerin sağlandığı söylenebilir. Bu dönemde Darülaceze, Hamidiye Etfal Hastanesi, Darülhayr-i Ali sosyal hizmet kurumları alanında örnek bir uygulama olmuştur (Özbek, 2002: 195-237).

Cumhuriyet dönemi sosyal yardım ve sosyal çalışma uygulamalarına baktığımızda, bu alandaki sanayileşme ve çalışanların mevcut zorlukların üstesinden

(49)

gelmek ve dönem boyunca ortaya çıkan uygulamaların arka planında ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek için uygulamalar olduğu görülmektedir. Cumhuriyet ilanından önce ekonomik kalkınmayı sağlamak amacıyla, Türk ekonomisi Kongresi 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir'de işçi ve işverenlerin katılımıyla gerçekleştirildi (Koray, 2000: 100).

Cumhuriyet dönemi uygulamaları aşağıdaki gibidir:

 1923 yılında maden işçileri için Cumhuriyet Ereğli havzasının kurulması sırasında “Amele Birliği" adı verilen bir sandık kuruldu (Eryiğit, 1989: 24).

 1926 tarihli "Medeni Kanun" da sosyal hizmet uygulamaları için geçerli olan düzenlemeler dahil edilmiştir. Boşanma durumunda, eşlerin ve çocukların hakları, gözaltına alınması, çocukların kabulü ve koruyucu aile hizmeti modelleri düzenlenmiştir. Çocuklarla ilgili Medeni Kanun ile ayrıntılı düzenlemeler yapıldı (Serozan, 2000: 30).

 1930 yılında yürürlüğe giren 1580 sayılı Belediye Kanunu ile yaşlılar için huzurevleri, kamu kurumuna (belediyeler) ihtiyaç duyan yaşlıları korumak, yaşlılar için evler yapmak ve onlara sorumluluk vermek ve farklı illerde yaşlılar için konaklama sağlamak amacıyla ilk kez açıldı (DPT, 2007: 11).

 Himaye-i Etfal Derneği ilk olarak Kırklareli'de 1908 yılında açıldı. 1917 yılında İstanbul'da bir çatı altında toplandı. 1935 yılında, 612 şubesi olan cemiyet, "Türk Çocuk Koruma Ajansı" adını aldı (www.tbmm.gov.tr 2019).

 İş hayatına yönelik en önemli girişim 1936'da yayınlanan İş Yasası’yla gerçekleştirildi. Yasa, grev ve lokavt, sosyal sigortanın kurulması, iş güvenliği ile ilgili koruyucu önlemlerin alınması ile işçi ve iş bulmanın kamunun görevi olması gibi konuları düzenler (Kongar, 2007: 162).

 Çalışma Bakanlığı 1945 yılında kurulmuştur.

 1945 yılında aynı yıl İş Kazaları ile Meslek Hastalıkları ve Doğum Sigortası Yasası yürürlüğe girmiştir.

 Yaşlılık sigortası Kanunu 1949 yılında yürürlüğe girmiştir.

 Sağlık ve Doğum Sigortası Kanunu 1950 yılında yürürlüğe girmiştir, İşçi ve İstihdam Ajansı aynı yıl geliştirilmiştir (Kongar, 2007: 163).

Şekil

Şekil 3.1: Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi
Şekil  3.2’ye  bakıldığında,  beklenti  teorisinin  üç  temel  öğesinden  oluştuğu  görülmektedir
Şekil 4.1: Araştırmanın Modeli Örgütsel Bağlılık
Çizelge 4.1: Ölçekler ve Alt Boyutlarının Güvenirlilik Analizi Tablosu
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışanların cinsiyetleri ve medeni durumları ile örgütsel sinizme ait faktörler arasında bir ilişki olup olmadığını ortaya koymak amacıyla Independent Sample

Sınava girecek adayların Ek-1 başvuru formunu doldururken sınava başvuracağı adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu başkanlığını (sınav merkezi) gösterir

29. Ege Bölgesi'nde dağların doğu batı yönünde uzanması yani kıyıya dik konumda olması kıyı ile iç kesimler arasında ulaşımı kolaylaştırmış, doğal Liman

Ayrıca psikolojik güçlendirmenin etki, anlam, özerklik boyutlarının duygusal bağlılık üzerinde pozitif yönlü, yetkinlik boyutunun ise negatif yönlü bir etkisi

Buna göre hesaplanan 1,681 f istatistik değeri 0,05 önem düzeyinde istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur Yani çalışanların kurumda çalışma süreleri ne olursa

Belirtilen maddeler çıkarıldıktan sonra 17 madde için yapılan DFA analizi sonucunda elde edilen standardize edilmiş Lambda( λ ) t ve R 2 değerleri Tablo 3’de

Dershane öğretmenlerinin örgütsel bağlılık düzeyi ile iş doyumlarının dershanedeki öğretmen sayısı değişkenine göre anlamlı biçimde farklılaşıp

yacak. Yaklaşık iki saat sahnede kalacak olan sanatçının konserinden sonra sıra törenin son ve en renkli bölümlerinden birine gelecek. Her mezuniyet töreninde