TARİHTEN BİR Wägete
İLHAMI HAKKİ
ıklı bir devri
B
EŞİKTAŞ Muhafızı Arnavut Haşan Ağa’-nın, çevresindeki zaptiyelerden de aldığı cesaretle, elindeki kalın ve budaklı sopayı kafasına indirip öldürdüğünde Ali Suavi Efendi 39 yaşındaydı. Tarih ise 20 Mayıs 1878. Yani 112 yıl önce bugün...
Okuma yazma bilmez bu kara cahil, ama tam bir saray bendesi olan Arnavut Haşan, bu üstün başarısından ötürü Sultan Abdiilhamit Han ta rafından “Paşa’Mıkla ödüllendirilecek, Haşan di ye imzasını atmayı bile bilmediğinden, Arap ra kamlarıyla ters ve düz V harfine benzeyen ve 7 ve 8’i üst üste gelecek biçimde çiziktirerek sö züm ona imza attığı için Yedl-Sekiz Haşan Paşa diye tarihe geçecektir.
Ali Suavi’ye gelince, ondan da Saray çevre
si, Abdülhamld beslemesi basın ve hatta Abdü-
iazizzulmüne karşı direndikleri için adları hürri
yet kahramanına çıkmış Namık Kemal’ler, Ziya
Paşa’lar, “Bir serseri, bir maceraperest, Mektebi Sultani Müdürlüğü’nden azledilmesini hazmede- memiş bir mevki ve mansıp düşkünü. Başına bir takım gafilleri toplamış, İstanbul’da kargaşa çık masından yararlanacak Moskof’ların aleti olmuş bir karışık kişi” diye söz edecekler, daha başka
kimileri de İngiliz asıllı bir kadınla evli olmasın dan ötürü onu “İngiliz casusluğu” ile suçlaya caklardır.
İHTİLALLE YAŞAMAK
Gerçekte ise Ali Suavl’nin yaşam öyküsü baş lı başına bir ibret romanıdır ve Ali Suavi, kıskanç lıklarına kurban gittiği Namık Kemal’lerden, Zi
ya Paşa’lardan hiç de geride kalır olmayan, bel
ki de onlardan da çok ileride bir vatansever ve devrimcidir. Yıllar ve yıllar sonra İsmail Hami Da-
nlşmend onun için, “Ali Suavi anadan doğma bir ihtilalcidir, ihtilal için yaratılmış, İhtilal için ya şamış ve ihtilal İçin de ölmüştür. Tanzimat ve Bi rinci Meşrutiyet devirlerinde fikrini canından tatil bilen ve öyle bildiği için ecel şarabını kendi eliyle hazırlayabilen yegâne ihtilalci ondan ibarettir”
diye yazacaktır. Fatih Rıfkı Atay da Ali Suavi'yi
“Baş veren bir inkılapçı” diye adlandıracaktır.
Ati Suavi, 1839 yılında İstanbul'un Cerrahpa şa semtinde Çankırılı Kâğıtçı Haşan Ağa’nın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Davutpaşa İskele Rüş- tiyesi’ni bitirmiş, bu arada Cami dersleri de al
Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi paşazade ve beyzade
olmadığı, onlara göre daha ilerici ve devrimci bir kişilikle
belirdiği için kıskanılıp karalanmak istenen bir özgürlük
kahramanının öyküsü
mıştır. Rüştiyeden sonra girdiği sınavı birincilikle kazanarak Serasker Kapısı Dersaadet Yoklama Kalemine katip atanmış, burda çalıştığı üç yıl bo yunca da Medrese öğrenimini tamamlamıştır.
Üç yılın sonunda gene sınavla ve birincilikle öğretmenlik mesleğine girmiş, Bursa Rüştiyesi ne öğretmen olarak atanmıştır. Bir yıl süren bu görevinden sonra Sim av’da Kurşunlu Medrese’- ye müderris olarak atanmış, aynı sırada burada ki Rüştiye’ye de başöğretmen olmuştur.
Yolculuğu boyunca Nasayih-i Ebu Hanife adlı yapıtını kaleme aldığı Hac ziyaretinden sonra, Fi libe'de Rüştiye öğretmenliği, Sofya’da Ticaret Mahkemesi Başkanlığı, ardından da Filibe Tah rirat Müdürlüğü yapmıştır.
CAMİ VAAZLARI
1867 yılında 28 yaşında İstanbul’a dönen Ali
Şuavl, Şehzade Camiinde siyasal sorunlara da
değinen vaazlarına başlamış, bu arada da Filip
Efendinin Muhbir gazetesinde dönemin yöne
timini eleştiren yazılar yazmaya başlamıştır. Sad
razam Ali Paşa'yı şiddetle eleştiren yazılarından
ötürü Kastamonu'ya sürgün edilmiştir. Ali Sua-
vl burada iki-üç ay kaldıktan sonra rejim muha
lifi Yeni OsmanlılarT destekleyen Mustafa Fazıl
Paşa’nın Çağrısına uyarak sürgün yerinden ka
çıp Fransa’ya gitti. Paris’te Muhbir gazetesini çı karmaya başladı ki, bu Türklerin Avrupa’da çıkar dıkları ilk gazete oldu. (1867 Ağustos). Fransa’ dan çıkarılınca Londra’ya geçti ve başyazarı ol duğu Muhbir’i burada yayımlamayı sürdürdü. An cak bu arada kendilerini gölgede kalmış sayan
Namık Kemal ve Ziya Paşa, Ebüzziya Tevfik gibi
öteki Yeni Osmanlılar’la anlaşmazlığa düştü.
Mustafa Fazıl Paşa da parasal desteğini çekin
ce Muhbir kapandı.
Paris’e dönen Ali Suavi burada Ulûm gaze
tesini çıkarmaya başladı ve tek başına bu gaze tenin yanı sıra, Türklerin ilk alfabetik ansiklope disi olan Kamusu’l-ulum ve’l-Maarif’i yayımlama ya başladı. 1871 Fransız-Almanya savaşı çıkın ca gazetesini Lyon’a taşıdı. Yeni OsmanlIlar İs tanbul’a döndükten sonra da tek başına Avrupa' da muhalefetini sürdüren Ali Suavi, ancak Ab-
dülazlz'in hallinden sonra çıkan aftan yararlana
rak yurda döndü. Yeni Padişah Abdülhamit ta rafından, dış ilişkilerle ilgili Avrupa yayınlarının çevrilmesi için oluşturulan çeviri kurulunun baş kanlığına atandı. Ne var ki aynı kurulda üye olan
Namık Kemal ve Ziya Paşa bu atamaya karşı çı
kınca kurul oluşturulamadı.
~
SON SİYASAl EYLEM ~
Buna karşılık Ali Suavi Galatasaray Sultani si Müdürlüğü'ne atandı. Bu görevinde bir yıl ka labildi. Camilerdeki vaazları ve Basiret gazetesin deki sert muhalefetinden ötürü hakkında yeni den soruşturma açıldı. Birinci Meşrutiyet’in ilk
Meclls-i Mebusanı’nın dağıtılarak meşruti yöne
time son verilmesi üzerine Abdülhamid’in dikta yönetimi kurmasına karşılık olarak Ali Suavi son bir siyasi eyleme girişti. Çırağan Sarayı’nda tu tuklu olan eski padişah Sultan Murad’ı tahta çı karmak için, Balkanlar'dan İstanbul’a göçm üş göçmenler, özellikle de vaktiyle öğretmenlik yap tığı Filibe muhacirleriyle Çırağan Sarayı’na bir baskın yapıp, tutsak padişahı kurtarmak ve tah ta geçirmek, Ruslara karşı Balkanlar'da yeni bir karşı saldırı düzenlemek için Oç-beş yüz göçmen le eyleme geçti. Ama olay yerine yetişen Beşik taş Muhafızı, ayaklanmacıların başındaki Ali Su- avl’yi bir sopa darbesiyle öldürünce, ayaklanma bitmiş oldu. Geri kalan ayaklanmacılardan da 23 kişi öldürüldü. 15 kişi yaralandı ve ayaklanma bastırılıp tutuklananlar zindanlara dolduruldu.
A L I S U A V İ Bir özgürlük kahramanı
Yıldız Sarayı yakınlarında bir yere gizlice gömü
len Ali Suavl'nin mezarı ise hiç bilinemedi.
Ali Suavi, din ve devlet işlerinin birbirinden
ayrılmasını, Türk dilinin yabancı sözcük ve de yimlerden arındırılmasını, kullanıtagelen abece’- nln sadeleştirilmesini ve bunun bir din değil, dil sorunu olduğunu savunmuştur. Gazete yazıları nın halkın anlayacağı bir dille yazılması gerekti ğini, köhnemiş Osmanlı kurumlarının Avrupa’da ki gibi çağdaşlaştırılması, her ulusun Kuran'ı kendi diliyle okuması gibi, o dönemde savunul ması çok zor olan konulara el atması ve Türkçü- , lüğün ilk öncülerinden biri ve belki de birincisi olmasıyla dikkati çeken Ali Suavi, medreseden yetişmiş olmasına karşın laikliğin de ilk öncü lerinden biridir. Namık Kemal ya da Ziya Paşa gi bi şeriatı ve saltanatı savunan Yeni Osmanlılar’- dan çok daha ilerici ve demokrat bir devrimci dir.
Bu böyle olduğu için de yıllar yılı karalanmak, gölgede bırakılmak İstenmiştir.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi