• Sonuç bulunamadı

Okul öncesi dönem çocuklarının duygusal zeka düzeyleri ile akran ilişkileri arasındaki ilişkinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Okul öncesi dönem çocuklarının duygusal zeka düzeyleri ile akran ilişkileri arasındaki ilişkinin incelenmesi"

Copied!
155
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

OKUL ÖNCESİ DÖNEM ÇOCUKLARININ DUYGUSAL ZEKA

DÜZEYLERİ İLE AKRAN İLİŞKİLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN

İNCELENMESİ

Büşra Şen

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TEMEL EĞİTİM ANABİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)

TELİF HAKKI VE TEZ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Büşra

Soyadı : ŞEN

Bölümü : Okul Öncesi Öğretmenliği İmza :

Teslim tarihi :

TEZİN

Türkçe Adı : Okul öncesi dönem çocuklarının duygusal zeka düzeyleri ile akran ilişkileri arasındaki ilişkinin incelenmesi

İngilizce Adı : To examine connection between peer relationship and emotional mind levels of preschool children

(4)

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı : Büşra ŞEN

(5)
(6)

TEŞEKKÜR

Çalışmaya başlamadan önce araştırma sürecinde akademik rehberliğini, ilgisini ve sabrını hep hissettiğim hocam, tez danışmanım Sayın Doç. Dr. Saide ÖZBEY’ e teşekkür ederim. Maddi manevi desteklerini hiç esirgemeyen, varlıklarını hep hissettiğim annem Nezire ŞEN, babam Mehmet ŞEN ve kardeşim Beyza ŞEN’e sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Araştırmanın veri toplama aşamasında yardımlarını esirgemeyen, her stresli anımda yanımda olan her daim desteklerini hissettiğim dostlarım Elif Yorgun, Merve Ağaçdan, Aylin Canbolat ve Hafize Arda’ya çok teşekkür ederim.

(7)

OKUL ÖNCESİ DÖNEM ÇOCUKLARININ DUYGUSAL ZEKA

DÜZEYLERİ VE AKRAN İLİŞKİLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN

İNCELENMESİ

(Yüksek Lisans Tezi)

Büşra Şen

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Mayıs, 2017

ÖZ

Araştırma okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 60-72 aylık çocukların duygusal zekâ düzeyleri ve akran ilişkileri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, çocukların duygusal zekâ düzeylerinin akran ilişkileri arasındaki ilişkiyi nasıl etkilediğini saptamak açısından önem taşımaktadır. Araştırma genel tarama modellerinden ilişkisel tarama modelindedir. Araştırmada, “Kişisel Bilgi Formu”; “Sullivan Çocuklar İçin Duygusal Zekâ Ölçeği”, “Sullivan Çocuklar İçin Kısa Empati Ölçeği”, “Ladd ve Profilet Çocuk Davranış Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini 2015-2016 eğitim-öğretim yılında Zonguldak ili Ereğli ilçesindeki resmi ilkeğitim-öğretim okullarının anasınıflarına, bağımsız anaokullarına ve özel anaokullarına devam eden 298 çocuk oluşturmaktadır. Araştırmanın sonucuna göre; çocukların duygusal zekâ becerileri, çocukların yerleşim yeri, okul öncesi eğitim kurumunun türü, annenin eğitim durumu, babanın eğitim durumu, anne çalışma durumu ve baba meslek grubu değişkenlerine göre farklılık göstermektedir. Çocukların cinsiyetine göre “Sullivan Çocuklar İçin Duygusal Zekâ Ölçeği” ‘Hikâyeler’ testinden aldıkları puanlar arasında kız çocuklarının lehine anlamlı farklılık bulunurken diğer alt boyutlarda anlamlı farklılık bulunmamaktadır. “Sullivan Çocuklar İçin Duygusal Zekâ Ölçeği” alt boyut puanları ve “Sullivan Çocuklar İçin Kısa Empati Ölçeği” toplam puanı bakımından doğum sıraları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık

(8)

bulunmazken “Sullivan Öğretmenler İçin Çocukların Duygusal Zekâsını Değerlendirme Ölçeği” toplam puanı bakımından doğum sıraları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmaktadır (p<0,05). Çocukların “Duygusal Zekâ Ölçeği”nin toplamından aldıkları puanlar ile “Akran İlişkileri Ölçeği”nden aldıkları puanlar arasında pozitif yönde anlamlı ilişki saptanmıştır. Çocukların duygusal zekâ ölçeklerinden aldıkları puanlar arttıkça akranlarıyla olumlu ilişkileri artmaktadır.

Anahtar Kelimeler : Okul Öncesi Eğitim, Çocuk, Duygusal Zeka, Akran İlişkileri, Empati

Sayfa Adedi : 138

(9)

TO EXAMINE CONNECTION BETWEEN PEER RELATIONSHIP

AND EMOTIONAL MIND LEVELS OF PRESCHOOL CHILDREN

(M.S Thesis)

Büşra Şen GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES May, 2017

ABSTRACT

The research aims at examining the relationship between the emotional intelligence levels and peer relations of 60-to-72-month children attending at a pre-school educational institution. The research was conducted in the relational survey model. A ‘Personal Information Form’; the ‘Sullivan Emotional Intelligence Scale for Children’, ‘Sullivan Short Empathy Scale for Children’ and the ‘Ladd and Profilet Child Behavior’ were used in the research. The population of the research was composed of the children attending at the kindergartens of state elementary schools, independent kindergartens and private kindergartens in Ereğli, Zonguldak in the academic year of 2015-2016. The sample comprised of 298 children. According to the result of the research; children's emotional intelligence skills vary depending on variables such as residential area of children, type of pre-school education, educational status of parents, employment status of the mother and occupational group of father. There was a significant difference in favor of girls for the scores children got from the test "Emotional Intelligence Scale for Sullivan Children" ‘Stories’ depending gender of children but no significant difference was found in the other sub-categories. No statistically significant difference was found between birth orders in terms of sub-category scores for “Emotional Intelligence Scale for Sullivan Children" and total score for "Sullivan Short Empathy Scale for Children" but there is a statistically significant difference in birth orders in terms of total score of "Sullivan Teacher's

(10)

correlation has been identified between the scores of the children's "Emotional Intelligence Scale" and the scores they got from the "Peer Relationship Scale". As the scores of children's emotional intelligence scales increase, positive associations with their peers increase.

Key Words : Pre-School Education, Child, Emotional Intelligence, Peer Relations, Empathy.

Page Number : 138

(11)

İÇİNDEKİLER

TELİF HAKKI VE TEZ İZİN FORMU ... i

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI ... ii

JÜRİ ONAY SAYFASI ... iii

ÖZ ... v

ABSTRACT ... vii

İÇİNDEKİLER ... ix

TABLOLAR LİSTESİ ... xii

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ ... xiv

BÖLÜM I ... 1

GİRİŞ ... 1

Problem Durumu ... 1 Araştırmanın Amacı ... 5 Araştırmanın Önemi ... 6 Sayıltılar ... 8 Sınırlılıklar... 8 Tanımlar ... 9

BÖLÜM II ... 11

KURAMSAL TEMELLER ... 11

Duygusal Zekâ ... 11

Duygusal Zekâ Modelleri ... 13

Peter Salovey ve John Mayer’in Duygusal Zekâ Modeli ... 14

Reuven Bar-On’a Göre Duygusal Zekâ ... 15

Robert K. Cooper & Ayman Sawaf Modeli ... 15

Daniel Goleman Modeli ... 16

Duygusal Zekâ Boyutları ... 18

(12)

Duyguları Yönetme ... 19

Güdüleme (Motivasyon) ... 19

Sosyal Yetkinlikler ... 20

Empati ... 20

Sosyal Beceriler ... 22

Duygusal Zekâyı Etkileyen Faktörler ... 22

Aile ... 22

Yaş ... 24

Cinsiyet ... 25

Eğitim Ortamları Ve Kültür ... 25

Duygusal Zekâ Düzeyi Yüksek Olan Bireylerin Özellikleri ... 26

Akran İlişkileri ... 27

Akran İlişkileri İle İlgili Kavramlar ... 29

Sosyal Gelişim ... 29

Sosyal Yeterlik ... 30

Duygusal Yeterlik ... 30

Olumlu Sosyal Davranış ... 32

Saldırganlık ... 32

Arkadaşlık ... 33

Yalnızlık ... 34

Okul Öncesinde Akran İlişkilerinin Gelişimi ... 35

Akran İlişkilerinin Okul Öncesi Dönemdeki Önemi ... 36

Okul Öncesi Dönemde Akran İlişkilerinin Gelişimini Etkileyen Faktörler ... 37

Bireysel Farklılıklar ... 37

Aile ... 39

Kültür ... 40

Okul Öncesi Eğitim Kurumları ... 40

Duygusal Zekânın Akran İlişkilerine Etkisi ... 40

BÖLÜM III ... 43

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ... 43

(13)

Duygusal Zekâ İle İlgili Yapılan Yurtdışı Araştırmalar ... 48

Akran İlişkileri İle İlgili Yapılan Yurtiçi Araştırmalar ... 52

Akran İlişkileri İle İlgili Yapılan Yurtdışı Araştırmalar ... 60

BÖLÜM IV... 65

YÖNTEM... 65

Araştırmanın Modeli ... 65

Evren ve Örneklem ... 65

Veri Toplama Araçları ... 66

Kişisel Bilgi Formu ... 67

Sullivan Çocuklar İçin Duygusal Zekâ Ölçeği ... 67

Sullivan Çocuklar İçin Kısa Empati Ölçeği ... 68

Ladd ve Profilet Çocuk Davranış Ölçeği ... 68

Verilerin Toplanması ... 69 Verilerin Çözümlenmesi ... 70

BÖLÜM V ... 73

BULGULAR VE TARTIŞMA ... 73

Bulgular ve Tartışma ... 73

BÖLÜM VI... 107

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 107

Sonuç ... 107 Öneriler ... 110

Ailelere Yönelik Öneriler ... 110

Eğitimcilere Yönelik Öneriler ... 111

Araştırmacılara Yönelik Öneriler ... 112

KAYNAKLAR ... 113

EKLER ... 131

EK 1. Kişisel Bilgi Formu ... 132

EK 2. Kdz Ereğli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden Alınan Araştırma İzni ... 135

EK 3. Sullivan Çocuklar İçin Duygusal Zeka Ölçeği Kullanım İzni ... 137

(14)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1.Goleman Modeli Boyutları ... 17

Tablo 2.Çocukların Demografik Özelliklerine İlişkin Frekans Ve Yüzde Dağılımları ... 73

Tablo 3.Çocukların Ailelerinin Demografik Özelliklerine İlişkin Frekans Ve Yüzde

Dağılımları ... 74

Tablo 4.Çocukların Cinsiyetine Göre “Duygusal Zekâ Ölçekleri ve Kısa Empati

Ölçeği”nden Aldıkları Puanlara İlişkin Mann Whitney U Testi ... 76

Tablo 5.Çocukların Doğum Sırasına Göre “Duygusal Zekâ Ölçekleri ve Kısa Empati

Ölçeği”nden Aldıkları Puanlara İlişkin Kruskal-Wallis H Testi ... 79

Tablo 6. Çocukların Okul Öncesi Eğitim Kurumunun Türüne Göre “Duygusal Zekâ

Ölçekleri ve Kısa Empati Ölçeği”nden Aldıkları Puanlara İlişkin Kruskal-Wallis Testi ... 82

Tablo 7. Çocukların Yerleşim Yerlerine Göre “Duygusal Zekâ Ölçekleri ve Kısa

Empati Ölçeği”nden Aldıkları Puanlara İlişkin Mann Whitney U Testi Testi ... 84

Tablo 8.Çocukların Anne Öğrenim Durumuna Göre “Duygusal Zekâ Ölçekleri ve

Kısa Empati Ölçeği”nden Aldıkları Puanlara İlişkin Kruskal-Wallis H Testi ... 86

Tablo 9.Çocukların Babalarının Öğrenim Durumuna Göre “Duygusal Zekâ

Ölçekleri ve Kısa Empati Ölçeği”nden Aldıkları Puanlara İlişkin Kruskal-Wallis H Testi ... 88

(15)

Tablo 10.Çocukların Annelerinin Çalışma Durumuna Göre “Duygusal Zekâ

Ölçekleri ve Kısa Empati Ölçeği”nden Aldıkları Puanlara İlişkin Mann Whitney U Testi ... 93

Tablo 11.Çocukların Babalarının Meslek Grubuna Göre “Duygusal Zekâ Ölçekleri ve Kısa Empati Ölçeği”nden Aldıkları Puanlara İlişkin Mann Whitney U Testi ... 95

Tablo 12.Çocukların “Duygusal Zekâ Ölçeği”nden Aldıkları Puanlar İle “Ladd ve

Profilet Davranış Ölçeği”nden Aldıkları Puanlar Arasındaki İlişkiye Yönelik Sperman’sRho Testi ... 97

Tablo 13.Çocukların “Öğretmenler İçin Çocukların Duygusal Zekâsını

Derecelendirme Ölçeği”nden Aldıkları Puanlar İle “Ladd ve Profilet Davranış Ölçeği”nden Aldıkları Puanlar Arasındaki İlişkiye Yönelik Sperman’sRho Testi ... 98

Tablo 14.Çocukların “Kısa Empati Ölçeği”nden Aldıkları Puanlar İle “Ladd Ve

Profilet Davranış Ölçeği”nden Aldıkları Puanlar Arasındaki İlişkiye Yönelik Sperman’sRho Testi ... 104

(16)

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

Ortalama SS Standart Sapma n Örneklem Sayısı % Yüzdelik Değeri r Korelasyon Sayısı p Önemlilik Değeri

SPSS Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi Paket Programı ( Statistical Package For Social Science

Kdz Karadeniz

(17)

BÖLÜM I

GİRİŞ

Bu bölümde problem durumu açıklanarak, araştırmanın amacı ifade edilmiş, alt problemlere yer verilmiş; araştırmanın önemine değinilerek, araştırmanın sınırlılıkları belirtilmiş ve bazı terimlerin işlevsel tanımlamaları yapılmıştır.

Problem Durumu

İnsan hayatı ve çevresiyle olan ilişkilerde duygular önemli bir yere sahiptir. Duygularının ve başkasının duygusal durumlarının farkında olabilen ve davranışlarını bu doğrultuda kontrol edebilen bireyin sosyal çevresinde daha başarılı olması beklenir (Goleman, 2011, s. 21; Ulutaş, 2005). Bunları yapabilmek için kişinin önce kendini tanıması gerekir. Kendini tanıyabilme ifadesi ise, son yıllarda üzerinde araştırmaların sıklık gösterdiği duygusal zekâ kavramını akla getirmektedir. Duygusal zekâ öncelikle bireylerin kendini tanıma, anlama ve bunun yanında başkalarının duygularını da tanıma, anlama ve empati kurabilme olanağı tanıyan bir kavramdır. Kendini tanıma (öz bilinç) duygusal zekânın temelini oluşturur. Kişinin duygularını, güçlü ve zayıf yönlerini, ihtiyaçları ve dürtülerini tanıması anlamında kullanılır. Mayer öz bilinci; kişinin ruh halinin ve o ruh hali hakkındaki düşüncelerinin farkında olabilmesidir şeklinde tanımlar. Kendini her yönüyle tanıyabilen birey duygularını kontrol edebilir ve böylece kendi dışındaki insanlarla da sağlıklı ilişkiler yürütebilir (Deniz ve Öztürk, 2008; Goleman, 2011, s. 23; Ümit, 2010).

(18)

Duygular, yaşam becerileri üzerinde önemli bir etkendir. Başkasını anlayabilme, karşıdakinin ne hissettiğini düşünebilme, insanlar arasındaki iletişimin kuvvetlenip ilişkileri düzgün şekilde yürütebilmenin temelinde duygular ve en önemlisi de duyguları tanıma olgusu yer alır (Yılmaz, 2007). Duygusal zekâ kişilerarası ilişkilerde, bireyin iletişim, problem çözme, kendine güven ve kendini tanıma gibi becerilerini geliştirerek sosyal ilişkilerindeki başarısını desteklemektedir. Kendini tanıyabilen, duygularının ve karşısındakinin duygularının farkında olabilen çocuğun akranlarıyla ilişkilerinde daha başarılı olması beklenir. Akran ilişkisi, çocuğun yakın çevresindeki diğer çocuklardan güvendiği, birlikte olmaktan mutluluk duyduğu, ilgisini çeken çocukla ya da çocuklarla etkileşime girmesiyle başlayan aileden sonra ikinci önemli sosyal çevredir. Akran ilişkileri sayesinde çocuk, paylaşmayı, işbirliğini, karşılıklı saygı duymayı, empati kurabilmeyi ve problem çözme gibi bir çok beceriyi öğrenir. Kendini başkasının yerine koyabilme, ruh halini düzenleyebilme gibi becerilere sahip olan bireyin çevresindeki kişilerle daha kolay etkileşime girmesi ve ilişkileri sağlıklı bir şekilde yürütmekte daha başarılı olması beklenir (Erten, 2012; Kuyucu, 2012).

Kendini tanıma, duygu düşünce ve hisler konusunda insanın kendisiyle sürekli diyalog halinde olmasıdır. İnsanların, kendi iç dünyalarında olup bitenleri algılayabilmesi, davranışlarının da daha bilinçli ve anlamlı olmasını sağlar. Kendini anlamayı başarabilen birey, aynı zamanda karşısındakini de anlamaya doğru ve başarılı bir adım atmış olur. Bu ise başarılı iletişim için bir anahtardır (Kasatura’dan aktaran Ümit, 2010). Çocukların akranlarıyla olan ilişkilerinde, birbirine karşı tutum ve yaklaşımlarında duygular ve kendini karşıdakinin yerine koyarak anlayabilme (empati kurabilme) yeteneği oldukça önemli faktörlerdir. Bu yüzden duygusal zekânın önemli diğer bir basamağı empati kurabilme yeteneğidir. Empati, kendini karşıdakinin yerine koyabilme ve karşısındaki bireyin neye ihtiyacı olduğunu, ne istediğini bilip ona göre tutum ve davranış sergileme yeteneği olarak tanımlanabilir (Goleman, 2011, s. 57). Çocuk, yaşamının ilk yıllarında içinde bulunduğu çevre ile etkileşime girer. Etrafındaki insanlardan etkilenir, onları gözlemler ve bunun sonucunda onlarla etkileşim içine girerek sosyal ilişkiler kurmaya başlar. Sosyal gelişimin

(19)

de etkisi ile aile, akranlar, çevresinde sıkça karşılaştığı kişiler ve okuldaki bireyler ile sosyal iletişime geçer. Çocuğun sosyal çevresinde aile bireylerinden sonra en çok birlikte olduğu kişiler, genellikle kendilerine yakın hissettikleri çevresindeki diğer çocuklardır. Çocukluk döneminde sosyal gelişim için önemli bir faktör olan akran ilişkisi, çocuğun aynı yaşta veya olgunluk düzeyindeki diğer çocuklardan güvendiği, ilgi duyup merak ettiği ve birlikte olmaktan mutluluk duyduğu çocukla ya da çocuklarla etkileşime girmesiyle başlayan bir süreçtir. Arkadaşlarıyla geçirdiği kaliteli bir etkileşim süreci sonrası çocuk; paylaşmayı, etkinliklere katılımı, saygı ve hoşgörü içinde birbirini dinlemeyi, bazen birlikte çalışılması gerektiğini öğrenerek kabul edilme- reddedilme durumlarını da tecrübe etmiş olur. Bunlar kişilerarası ilişkilerin başlatılabilmesi ve devamında da sağlıklı ilişkiler geliştirebilmek adına gerekli becerilerin kazanılmasına olanak sağlar (Erten, 2012; Yalçın, 2010).

İlişkilerde birbirni etkin dinleyerek anlayabilmek, duyguları iyi idare etmek, sosyal durumları ve ilişki ağlarını doğru algılamak, ikna ve liderlik etmek, anlaşmazlıklarda uzlaşma ve bunlara çözüm sağlamak ayrıca işbirliği ve ekip çalışması pürüzsüz bir etkileşim içinde olmanın yollarındandır (Goleman, 2011, s. 394). İnsanın çevresiyle ortak paylaşımlarda bulunması, etkili bir iletişim kurabilmesi için duygulardan yararlanması gerekir. Birlikte bir iş yapılması, bu işin yürütülebilmesi sağlıklı iletişim becerisi gerektirir. Bu yetişkinlerde böyle olduğu gibi çocuklarda da aynı şekildedir. Akranlarıyla anlaşabilen ve onlarla etkili iletişim kurabilen çocuk birlikte iş yapmayı öğrenir, akranlarıyla iş birliği içine girer. Bacanlı (1999) bir çalışmasında “başkaları ile ilişki kurabilme, işbirliği yapabilme gibi beceri alanları duygusal zekâ düzeyine bağlıdır” ifadesini kullanmıştır. Goleman’a (2011) göre ise duygusal zekâ, “kişinin kendisi ile çevresindeki insanlarla arasındaki ilişkidir”. Durumlar karşısında davranışlara şekil vermek, davranışları yönetmek ve insan ilişkilerinde sağlıklı bir ortam oluşabilmesi için duygular önemli bir yere sahiptir. İnsanların duygusal durum ve tepkilere önem vermesinin sonucunda oluşan duygusal zekanın keşfi, sosyal bir varlık olan insanın temel yapısını doğrudan ilgilendiren özellikte

(20)

olması, duygusal zekânın gördüğü büyük ilginin nedenini açıklamaktadır (Kocabaş ve Vural, 2011). Sosyal insan, çevresiyle olumlu ilişkiler kurup bunu sağlıklı bir şekilde devam ettirebilen insandır. Dolayısıyla bu insanların iş hayatlarında, aile ortamlarında ve arkadaşlarıyla ilişkilerinde başarılı olmaları beklenir. İlişkilerde ise temel taş karşıdakini etkin dinleyebilme, onu anlama ve duygularını anlayarak ortak olmaya çalışmaktır. Bu nedenle bireyde duygusal zekânın gelişimi önemli bir yere sahiptir ve duygusal zekanın gelişimi çok küçük yaşlardan hatta çoğu araştırmacıya göre anne karnından itibaren desteklenmelidir (Goleman, 2011, s. 351; Kuyucu, 2012).

Duyguların gelişimi erken çocukluk dönemine dayanmaktadır. Çocuk birçok duygu durumuyla okul ortamında akranlarıyla birlikte paylaşımda bulunarak, onlarla iletişim kurarak karşılaşır. Okul öncesi dönemde çocuk yüz ifadelerini ve duygu durumlarını tanımaya başlar. Arkadaşlarıyla paylaşımda bulunur ve bu sayede aralarında bir iletişim gerçekleşir. Bu iletişimin sağlıklı yürüyebilmesi için çocuğun kendini tanımaya başlaması; öfkelendiği, mutlu olduğu, üzüldüğü durumların farkına vararak bunları dile getirebilmesi ve arkadaşlarının duygularını da anlayabilmesi önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle okul öncesi dönemde duygulara yönelik eğitim öğretim programları ve ortamlarının düzenlenmesi, çocukların duygusal zekâlarının gelişimini destekleyici etkinliklere yer verilmesi gerekir (Kocabaş ve Vural, 2011; Ulutaş, 2005).

Sağlıklı akran ilişkileri, çocuğun sosyal gelişimini olumlu yönde etkileyecektir. Bu nedenle çocukların akran ilişkilerini olumlu yönde etkileyen faktörlerin araştırılarak söz konusu alanda çocukların desteklenmesi önem taşımaktadır. Bu düşünceden hareketle bu araştırma, okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 60-72 aylık çocukların duygusal zekâ düzeyleri ve akran ilişkileri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla planlanmıştır. Ayrıca çocukların duygusal zekâ düzeyleri çocukların cinsiyetine ve yerleşim yerlerine göre de incelenmiştir. Araştırma, çocukların duygusal zekâ düzeyinin akran ilişkilerini ne derecede etkilediğini saptamak ve sağlıklı akran ilişkilerini geliştirebilmek için duygusal zekâ eğitiminin önemine vurgu yapmak açısından önem taşımaktadır.

(21)

Araştırmanın Amacı

Araştırmanın amacı; okul öncesi dönem çocuklarının duygusal zeka düzeyleri ile akran ilişkileri arasındaki ilişkinin incelenmesidir.

Bu genel amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara cevap aranacaktır.

1- Okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 60-72 aylık çocukların duygusal zeka düzeyleri ve empati becerileri çocukların;

a) Cinsiyeti b) Doğum sırası c) Yerleşim yeri

d) Okul öncesi eğitim kurumunun türü e) Annenin öğrenim durumu

f) Babanın öğrenim durumu g) Annenin mesleği

h) Babanın mesleği

gibi değişkenlere göre farklılık göstermekte midir?

2- Okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden 60-72 aylık çocukların “Sullivan Çocuklar İçin Duygusal Zekâ Ölçeği’nden” aldıkları puanlar ile” Ladd ve Profilet Çocuk Davranış Ölçeği’nden” aldıkları puanlar arasında ilişki bulunmakta mıdır?

3-Okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden 60-72 aylık çocukların “Sullivan Öğretmenler İçin Çocukların Duygusal Zekâsını Değerlendirme Ölçeği’nden” aldıkları puanlar ile “Ladd ve Profilet Çocuk Davranış Ölçeği’nden” aldıkları puanlar arasında ilişki bulunmakta mıdır?

(22)

4- Okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden 60-72 aylık çocukların “Sullivan Çocuklar İçin Kısa Empati Ölçeği’nden” aldıkları puanlar ile “Ladd ve Profilet Çocuk Davranış Ölçeği’nden” aldıkları puanlar arasında ilişki bulunmakta mıdır?

Araştırmanın Önemi

Duygusal zekâ, “uzun zaman içinde insanın yaşamını geliştiren ve özüne ulaşmasını sağlayan sevgi merkezli becerilerdir” (Goleman, 2011). Duygusal zekâ, duyguları tanıma, duygularını idare etme ve yönetebilme, kendini harekete geçirme, sosyal ilişkileri sağlıklı bir şekilde yürütebilme ve karar verme becerisini etkilediği için oldukça önemlidir ve günümüzde giderek daha da önemi anlaşılmaya ve bu konuda araştırmaların sayısı artmaya başlamıştır.

Son zamanlarda önemi daha çok vurgulanmaya başlayan duygusal zeka kavramı empati kurabilme, problem çözebilme, yeni ortam ve durumlara uyum sağlayabilme, kişilerarası sorun çözebilme, mizacını kontrol edebilme gibi becerilerle birlikte ele alınmaktadır (Shapiro’dan aktaran Deniz, Işık ve Özer, 2013). Problem çözebilen çocuk sorunlu bir davranış karşısında akıl yürüterek akranlarıyla daha sağlıklı ilişkiler yürütebilir.

Duygusal zekâ, bireyin kendisinin ve diğerlerinin duygularını değerlendirmesi, duyguların düzenlenmesi ve problem çözümünde kullanılması gibi uyum sağlayıcı üç yetenek kategorisinden oluşmaktadır. Mayer ve Salovey duygusal zekâ kavramının, “duygular ve duygular arasındaki ilişkilerin anlamını tanıyabilme ve bunların temelinde yargılama yeteneğini temsil ettiğini” belirtmiştir. Bu yönüyle duygusal zekâ insan ilişkilerinde, bireylerle problemlerin çözümünde gözardı edilemez bir etkendir. Duygusal zekâ öğrenilebilir ve sonradan geliştirilebilir bir beceridir (Yılmaz, Yılmaz Karabulutlu ve Yurttaş, 2011).

Duygular, geçmiş yaşantıları, tecrübeleri ve yaşamın her noktasındaki insan ilişkilerini kapsar. İnsanın başarı ve mutluluğu için bir ışık olabilen duygular kişinin kendisi hakkında bilgi sahibi olmasında da önemli bir etkendir. Erken çocukluk döneminde de bu becerinin

(23)

kazanılması gerekmektedir. Çocuk, duygularını ön planda tutarak ve ona göre hareket ederek arkadaşları arasında pasif ya da aktif olabilir. Aktif olan çocuk sorumluluk alır ve karşılaştığı problem karşısında seçtiği çözüm yolunu dener ya da bunu çevresindekilerle paylaşır. Paylaşımda bulunması çocuk için iletişim sürecinin başlangıcıdır. Çevresiyle ve özellikle de akranlarıyla iyi ilişkiler kurabilen çocuk duygularını daha rahat ifade ederek karşısındakinin onu anlayabilmesini mümkün kılar. Mutluluğunu, kızgınlığını belli edebilen çocuk bu durumlarda nasıl davranması gerektiğini bilirse sorunlarla başa çıkabilir. Son zamanlarda çevreye bakıldığında yetişkin insanların duygularını tanımalarında, duygularını yönetmekte, duygu kontrolü sağlamakta ve kendini ifade etmekte zorluk çektikleri görülmüştür. Durum böyle olunca duygu eğitimine küçük yaşta başlanmasında yarar vardır. Bu yüzden okul öncesi dönemde çocuklara duygusal zekâ etkinlikleri uygulanmalı ve bu etkinlikler çocuklar için dikkat çekici ve yaratıcı olmalıdır. Duygusal zekâ yönünden gelişen çocuklar sağlıklı iletişimin temellerini de atmış olur. Çünkü sağlıklı iletişimin kurulabilmesi için çocuk kendini tanımalı, karşısındaki arkadaşının duygularını anlayabilmeli ve bu şekilde empati kurarak akranlarıyla ilişkilerini geliştirebilmelidir (Schilling, 2009; Titrek, 2010).

Günümüzde duygusal zekâya artan ilgiyi de dikkate alacak olursak bu beceri ile erken çocukluk dönemi için önem arz eden akran ilişkileri arasındaki ilişki incelenmek istenmiştir. Sağlıklı iletişim kurabilmek ve çeşitli olguları, durumları anlayabilmek için çocukluk döneminde akran ilişkilerinin yeri büyüktür. Bu yaşta kazanılan bu beceriler ileriki yaşlarda da geliştirilerek devam ederse toplum için daha mutlu, sağlıklı ve pozitif bir nesil yetişebilir.

Literatür taraması yapıldığında duygusal zekâ ve akran ilişkileri arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırmanın olmadığı görülmüştür. Bu nedenle bu çalışma çocukların duygusal zekâ ile akran ilişkileri arasındaki ilişkiyi inceleyen ilk araştırma olması bakımından önem taşımaktadır. Bu yüzden araştırmanın alana ve eğitimcilere katkı

(24)

sağlayacağı, duygusal zekânın geliştirilmesi konusunda eğitimcilere ve özellikle de okul öncesi öğretmenlerine rehber olacağı düşünülmektedir.

Sayıltılar

 Araştırma kapsamında belirlenen örneklem grubunun evreni temsil ettiği varsayılmaktadır.

Araştırmada kullanılan Sullivan Çocuklar İçin Duygusal Zekâ Ölçeği, Sullivan

Öğretmenler İçin Çocukların Duygusal Zekâsını Derecelendirme Ölçeği ve

Sullivan Çocuklar İçin Kısa Empati Ölçeği’nin çocukların duygusal zekâ

düzeylerini ölçeceği varsayılmaktadır.

Araştırmada kullanılan Ladd Ve Profilet Çocuk Davranış Ölçeği’nin okul öncesi kurumuna devam eden çocukların akranlarıyla olan ilişkilerini ölçtüğü varsayılmaktadır.

 Araştırmada kullanılan ölçme araçlarının öğretmen tarafından çocuklara doğru ve eksiksiz bir şekilde uygulandığı varsayılmaktadır.

 Araştırmada kullanılan ölçe araçlarını öğretmenlerin her çocuk için tarafsız olarak doldurdukları varsayılmaktadır.

 Araştırmada kullanılan ölçme araçlarını ebeveynlerin objektif bir şekilde doldurduğu varsayılmaktadır.

Sınırlılıklar

 Araştırma 2015-2016 eğitim öğretim yılında Zonguldak ili ilçelerinden Ereğli’ de bulunan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı tüm anasınıfları, köy okullarındaki anasınıfları ve özel anaokullarındaki gelişimsel açıdan yetersizliği olmayan 60-72 aylık çocuklar arasından tesedüfi örneklem yoluyla seçilen 298 çocukla ve bu çocukların öğretmenleriyle sınırlıdır.

(25)

Araştırma ölçme aracı olarak kullanılan Sullivan Çocuklar İçin Duygusal Zekâ

Ölçeği, Sullivan Öğretmenler İçin Çocukların Duygusal Zekâsını Derecelendirme Ölçeği” ve “Sullivan Çocuklar İçin Kısa Empati Ölçeği’nden elde edilen verilerle

sınırlıdır.

Araştırma ölçme aracı olarak kullanılan ‘‘Ladd ve Profilet Çocuk Davranış

Ölçeği’nden elde edilen verilerle sınırlıdır.

Tanımlar

Okul Öncesi Eğitim: Çocuğun doğduğu günden temel eğitime başladığı güne kadar geçen yılları kapsayan çocukların daha sonraki yaşamlarında önemli rol oynayan, bedensel, psikomotor, sosyal duygusal, zihinsel ve dil gelişimlerinin büyük ölçüde tamamlandığı, şekillendiği, ailelerde kurumlarda verilen eğitim süreci olarak tanımlanmaktadır (Aral, Can Kandır ve Yaşar, 2000, s. 3).

Duygu: Daniel Goleman’a göre duygu, bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimidir (Beceren, 2012, s. 11).

Duygusal Zekâ: Goleman duygusal zekâyı şöyle tanımlamıştır, kendinizi motive etmek için ve duygularımızı içimizde ve ilişkilerimizde yönetmek için kendi duygularımızı ve başkalarının duygularını tanıma kapasitesi (Beceren, 2012, s. 13).

Akran İlişkileri: Akran ilişkileri, aynı yaşta ya da gelişim, olgunluk düzeyinde olan; benzer geçmiş, değer, yaşantı, yaşam tarzı ve sosyal bağlamı paylaşan kişiler arasında karşılıklılık ve devamlılık gösteren etkileşimlerin bütünüdür (Gülay, 2010, s. 1).

(26)
(27)

BÖLÜM II

KURAMSAL TEMELLER

Duygusal Zekâ

Dünyanın küreselleşmesi ve ilerlemesiyle birlikte entelektüel algılamayı değiştirebilecek yeni bilgi ve buluşlar doğal olarak yeni doğrular ortaya çıkmış bu da beraberinde farklı algıların oluşmasına sebep olmuştur. Duyguların, bireyin kendisi hakkında bilgi edinmesi ve bireyi tatmin edecek doğrultuda olması için kullanabileceği bir araç olarak sunulması son yıllarda ortaya çıkan bir durumdur. Duygusal olarak gelişmek, bireyin hislerinin farkında olmasını, onları kabul etmesini ve olumlu olumsuz duyguları yönetebilmesini kapsar. Çoğu teorinin açıklamada yetersiz kaldığı akıl ve zekâ ile çözülemeyecek sorunlar yeni duygu tanımlaması ile cevaplanmaya başlanmıştır. Bireyin kendini tanıması, hayatı ve varoluşu anlaması, başkalarıyla etkileşim içine girdiğinde duyguları da aktarabilmesi önem kazanmıştır. Bireyin kendini tanımasının yolu duygusal analiz yaparak duygu durumlarının farkında olabilmesinden geçer. İnsan iletişiminde kurulan cümlelerden daha çok olumlu ve olumsuz şekliyle duygular daha önemli bir yere sahiptir (Segal, 2009; Tarhan, 2014). En eski çağlardan beri, Antik Yunan Döneminden bu yana akıl-duygu çatışması önemli konulardan biri olmuş ve çoğu zaman aklın bir çok şeyin çözümünde en etkilisi olduğuna inanılmıştır. Son yıllarda, bilimsel alanda meydana gelen son dönemdeki gelişmeler neticesinde ise insanın duygularının düşünsel faaliyetlerden ayrı olmadığını ve duyguların insanın yaşamını devam ettirebilmesi açısından hayati önem taşıdığı görülmüştür. Toplumdaki bu düşünce değişimi toplumun her alanını etkilediği gibi eğitim sistemini de

(28)

etkilemektedir. Eğitimin amacı, bireylere temel bilgileri kazandırmanın yanında onların kendilerini ifade etmelerine, isteklerini yerine getirme becerilerine ve hayatın anlamını kavrayarak bunu davranışlarına yansıtabilecek yeterliliğe sahip olabilmelerine olanak tanımaktır (Akar, 2011; Arbak ve Çakar, 2004).

İnsan yaşamı için hayati öneme sahip olan duygular birçok alanı etkilemektedir. Duyguların sürekli etkileşim içinde olduğu olgulardan biri de zekâ kavramıdır. Başarı için önemli görülen “empati, duyguları ifade etme ve anlama, duygu durumlarını tanıma, tepkileri kontrol ederek bu yönde uyum sağlayabilme, beğenilme, kişiler arası sorunları çözme, sabır, sevecenlik, nezaket, saygı, sevgi” gibi duygusal nitelikleri betimlemek için kullanılan “duygusal zekâ” kavramının önemli hale gelmesi 1995’te Daniel Goleman’ın

Duygusal Zeka kitabını yayınlaması ile gerçekleşmiştir (Kılıçarslan, 2009, s. 51). Goleman

(1995) insanların olaylar karşısındaki tepkilerinin, duygularını ifade etme biçimlerinin farklı olmasını onların ilişkileri ele alış biçiminden kaynaklandığını vurgulamıştır.

Goleman duygusal zekâyı; “kendini harekete geçirebilme, aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme, dürtüleri kontrol ederek tatmini erteleyebilme, ruh hâlini düzenleyebilme, sıkıntıların düşünmeyi engellemesine izin vermeme, kendini başkasının yerine koyabilme ve umut besleme” olarak tanımlamaktadır (Goleman, 2011, s. 62).

Mayer ve Salovey (1993) duygusal zekâyı; “bireyin kendisinin ve diğerlerinin duygu ve düşüncelerini izleme, bunlar arasında ayırım yapma ve bu süreçten elde ettiği bilgiyi, birinin düşünce ve davranışlarında rehberlik etme amacıyla kullanma yeteneği ve sosyal zekânın bir alt türü olarak, duyguları tanıma ve onların ilişkileri altında yatan neden-sonuç ilişkisini anlama yeteneği olarak da tanımlamışlardır” (Mayer ve Salovey’den aktaran Gül, İnce ve Korkmaz, 2014). Reuven Baron duygusal zekâyı tanımlarken “çevreden gelen baskı ve taleplerle başa çıkmayı başarma yeterliğini etkileyen bilişsel olmayan yeteneklerin ve becerilerin bir düzenlemesi ifadesini” kullanmıştır. Maurice Ellias ise duygusal zekâ için “öğrenci karnesindeki akademik becerilerden olmayan diğer yandaki yeterlikler seti” ifadesine yer vermiştir (Titrek, 2010, s. 77).

(29)

Tanımlar incelendiğinde duygusal zekânın, bireyin kişisel ve sosyal olgunluk düzeyi için oldukça önem taşıdığı ve iki farklı alanda yeterliliğin birleşmesi sonucu oluştuğu görülmektedir. Bu yeterlilik durumunun birincisi, kişisel yeterlilik ikincisi ise sosyal yeterliliktir. Kişisel yeterlilikler; duygusal farkındalık, kendini değerlendirme, kendine güven, kendini yönetme ve kontrol edebilme, esneklik, sorumluluk, motivasyon, olumlu bakış açısı gibi unsurları kapsarken sosyal yeterlilikler; empati, başkalarına saygı, iletişim, çatışma çözümü, iş birliği gibi unsurları kapsamaktadır (Yavuz, 2004, s. 15-16-17).

Kısacası duygusal zekâ demek, kişinin kendi duygularının ve bu duyguların durumlar karşısındaki etkilerini kavrayabilme, uyum sağlayıp uzlaşmacı olabilme ve kendini doğru bir şekilde ifade edebilme yeteneğidir. Bunlar yerine getirildiği takdirde birey başka insanların da duygularını farkına vararak o duyguların insanlar üzerinde nasıl bir etki yaptığını anlamış olur. Bu sayede birey karşısındaki kişiyi de anlayabilecek beceriye sahip olduğunda durumlara algısı değişerek değerleri ve inançlarıyla yol gösterici bir bilince de sahip olmuş olacaktır (Tarhan, 2014, s. 22; Türk’üsev, 2011, s. 129).

Duygusal Zekâ Modelleri

Son zamanlarda araştırmaların yoğunluk gösterdiği, üzerinde sık sık durulan duygusal zekâ kavramı ilk kez 1990 yılında literatüre girdikten sonra birçok model geliştirilmiştir. Duygusal zekâ ile ilgili iki tür yaklaşım bulunmaktadır. Bunlar “yetenek” ve “karma” modellerdir. John D. Mayer ve Peter Salovey’in geliştirdiği yetenek modeli duygusal bilginin kullanımı ile ilgili olup “yetenekler dizisi” olarak tanımlanırken Goleman, Bar-on ve Cooper ve Sawaf’ın geliştirdiği “karma model” ise bunun tam tersi niteliğindedir. Bu model sadece duygu ve zekayı değil ayrıca motivasyon, sosyal yetenek, mizaç ve kişilik özelliklerini de içine almaktadır (Kale, 2012; Ulutaş, 2005).

(30)

Peter Salovey ve John Mayer’in Duygusal Zekâ Modeli

Peter Salovey ve John Mayer, duygusal zekâ terimini ilk kullanan bilim insanlarındandır. Bu terim, duyguları ifade etme ve anlama, durumlar karşısında kendini kontrol edebilme, çevreye uyum sağlayabilme, empati, kişiler arası problem çözme, sabır, sevgi, nezaket ve saygı gibi duygusal nitelikleri ifade etmek için kullanılmıştır (Shapiro’dan aktaran Şahin, 2015).

Mayer ve Salovey bu modeli 4 bölüme ayrıştırmışlardır ve bunu 4 dallı diyagram olarak adlandırmışlardır. Bunlar; sezgisel duyguları algılama, duyguları düşüncede kaynaştırma,

duyguları anlamaile analiz etme ve duyguları yönetmedir. 1,3 ve 4. dallar duyguları

yorumlamayı, 2. dal ise muhakeme yeteneğini kapsamaktadır. Bu diyagramın ilk dalı olan

duyguları algılama, duygusal zekâ için önemli bir boyuttur çünkü duyguları fark

edebilmek diğer duygusal becerilerinin temelini oluşturur . Bu boyut yüz ifadeleri, ses tonu, duyguları gözlemleme ve bunları algılayıp tanıyabilme sürecini kapsar. İkinci dal olan duyguları düşüncede kaynaştırma, duygusal bilgiyi kontrol edebilme ve bu bilgiyi zenginleştirip buna yön verebilme yeteneğidir. Bu durum olaylara farklı açıdan bakmayı sağlar. Örneğin kişinin bakış açısının iyimserlik ile kötümserlik arasında gidip gelmesi gibi. Bu ise bireyin farklı bakış açılarını görmesini sağlayarak bir problem hakkında derinlemesine ve daha yaratıcı şekilde düşünmesini sağlar (Kale, 2012; Şahin, 2015; Ümit, 2010).

Duyguları anlama ile analiz etme, duyguları isimlendirme ve sözcüklerle kendi

duygularının birbiriyle olan ilişkisini anlama yeteneğidir. Örneğin, hoşlanma ve sevgi arasındaki ilişkiyi anlama gibi. Duyguları, duyguların anlamlarını, birbirleriyle ilişkilerini, zamanla nasıl ilerlediklerini anlayabilen kişi tamamıyla insan doğasının ve kişiler arası ilişkilerin temel doğrularını anlama kapasitesiyle donanmıştır (Ulutaş, 2005; Yurdakavuştu, 2012).

(31)

Son boyutu oluşturan duyguları yönetme, Duygu bilgisine sahip olan bireyin bununla yetinmeyip bu duygulara yön verebilmesi ve kontrol edebilmesiyle ilgili boyuttur (Yurdakavuştu, 2012).

Reuven Bar-On’a Göre Duygusal Zekâ

Bar-On”un duygusal zekâ konusundaki çalışmaları 1980”li yıllarda başlar. Bar-On, duygusal zekâ ile ilgili beş kategoriden oluşan karışık bir model sunmuştur. Bu model şu becerileri kapsamaktadır;

1- Kişisel beceriler (kendini ve başkalarının duygularının farkına varma ve duyguları ifade etme)

2- Kişiler arası beceriler (ilişkiler kurmak ve sürdürmek amacıyla başkalarının duygularını anlama)

3- Uyum sağlayabilirlik (kişisel ve kişiler arası problemleri uygun şekilde çözme, dışsal ipuçlarına tepkide bulunurken duygularını doğru şekilde değerlendirme)

4- Stres yönetimi (duygularını kontrol ederek stresli durumlarla baş etme)

5- Genel ruh sağlığı (kendisine ve başkasına karşı olumlu, iyimser ve memnuniyet verici duygular hissetme). Her bir kategori kendi içinde çeşitli alt becerilere ayrılmaktadır. (Bar-On’dan aktaran Ümit, 2010).

Robert K. Cooper & Ayman Sawaf Modeli

Cooper ve Sawaf duygusal zekâyı daha çok örgütler ve liderlik boyutunda ele almışlardır. Onlara göre duygusal zekâ, “duyguların gücünü ve zekâsını, insan enerjisinin, bilgisinin, iletişiminin ve etkileme gücünün bir kaynağı olarak, hissetmek, anlamak ve verimli bir şekilde kullanabilme becerisi”dir. Cooper ve Sawaf duygusal zekânın dört önemli özelliği olduğunu savunmuşlardır. Bunlar; Duygusal okuryazarlık (Duygusal dürüstlük, duygusal enerji, duygusal geribildirim ve duygusal sezgi), Duygusal zindelik (Özgün olma, güven

(32)

alanına sahip olma, yapıcı hoşnutsuzluk, esnek ve yenilikçi olma), Duygusal derinlik (Otorite olmaksızın etrafını yönlendirebilme, kendine özgü potansiyel ve amaçlarının farkında olma, dürüst olma, görev ve sorumluluk bilincine ve ahlaki duyarlılığa sahip olma) ve Duygusal simya (Fırsatları fark edebilme, geleceği yaratma, sezgisel akış ve zaman değişiminin kayması) dır (Cooper ve Sawaf’tan aktaran Uyar Kurt, 2016).

Daniel Goleman Modeli

Goleman (2005) ’ın duygusal zekâ modeli en bilinen modeldir. Hayatta başarı ve olumlu ilişkiler kurabilmek için duygusal zekânın çok önemli bir faktör olduğunu savunan Goleman, duygusal zekâyı beş temel boyutta ele almıştır. Bunlar; duyguların farkında

olma, duyguları yönetme, kişinin kendini motive etmesi, empati ve sosyal becerilerdir

(Goleman, 2011; Titrek, 2010).

Goleman kendisinin geliştirdiği bu modelde Mayer ve Salovey’in modelini temel almış ve bu modeli geliştirerek duygusal zekânın kendimizin ve başkalarının hislerini tanıma, güdüleme, içimizdeki ve ilişkilerimizdeki duyguları iyi yönetme yetisinden oluştuğunu ifade etmiştir. Mayer ve Salovey’ in temel yetenek modelinden geliştirilen Goleman’ın duygusal zekâ modeli ondan farklı olarak bilişsel yetenekleri kişinin kendi duygularının farkında olması ve diğer özelliklerini kapsayan bir karma model olarak ortaya çıkmıştır (Akgül, 2011, s. 31).

(33)

Tablo 1.

Goleman Modeli Boyutları

Boyutlar Boyutun Tanımı Temel Yapıtaşları

1) Kişinin Kendi Duygularının Farkında Olması

* Kişinin herhangi bir duyguyu hissettiğinde onu tanıyabilme, izleyebilme ve bu bilgiyi kararlarını verirken kullanabilme yeteneği * Kişinin özgüven duyabilmesi

* Kişinin gerçekçi bir

biçimde kendini

değerlendirmesi

* Kişinin kendiyle alay edebilmesi

2) Kişinin Kendi Duygularını Yönetmesi

* Kişinin duygularını ve tepkilerini uygun bir biçimde yönetebilme

* Kendini sakinleştirebilme ve olumsuz duygular kontrolden çıkmadan önce onlarla baş edebilme yeteneği

* Kişinin olumlu sonuçlar elde edebilmek için kısa vadede zevklerinin tatminini erteleyebilme yeteneği

* Kişinin güvenilir ve dürüst olabilmesi

* Kişinin belirsizliğe karşı rahat olabilmesi

* Kişinin değişikliğe açık olabilmesi

3) Kişinin Kendini Motive Etmesi

* Kişinin bir amaç doğrultusunda duygularını yönlendirebilme, karşılaştığı engeller ve sorunlar karşısında vazgeçmeme yeteneği

Kişinin akış durumuna geçebilme yeteneği

* Kişinin başarıya dönük güçlü bir istek duyabilmesi * Kişinin başarısızlıklar karşısında bile optimist olabilmesi

* Kişinin kendini örgüte adayabilmesi

4) Empati

* Kişinin diğer kişilerin duygu ve düşüncelerinin tarafsız bir biçimde farkında olabilme yeteneği

* Kişinin kendisini başkasının yerine koyabilme yeteneği

* Kişinin yetenek geliştirme ve korumaya yönelik uzmanlık geliştirebilmesi * Kişinin kültürlerarası hassaslığa sahip olabilmesi * Kişinin müşterilere hizmet edebilmesi

5) Sosyal Beceriler

* Kişinin sosyal durum ve ilişki ağlarını iyi kavrayabilme, diğer kişilerin duygularını yönetebilme yeteneği

* Kişinin liderliği yönetmede etkinlik gösterebilmesi

* Kişinin ikna edici olabilmesi

Kaynak: Arbak, Y. & Çakar, U. (2004). Modern Yaklaşımlar Işığında Değişen Duygu- Zekâ İlişkisi ve Duygusal Zekâ. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6(3), 23-48.

(34)

Duygusal Zekâ Boyutları

Goleman Duygusal Zekâ Kuramının boyutlarını iki temel yeterlilik altında 5 boyutta toplamıştır (Goleman, 1998, s. 2-3).

Kişisel Yeterlilikler

Kişisel yeterlilikler, bireyin iç halini ve olumlu-olumsuz duygularını bilme, bu duygu durumlarını da uygun şekilde kullanabilme becerisi olarak tanımlanabilir. Öz bilinç,

kendini yönetme ve dürtüleri yönetme, hedeflere ulaşmayı kolaylaştıran duygusal güdüleme

(motivasyon) başlıkları altında toplanır (Titrek, 2010, s. 92).

Öz Bilinç

Duygusal Zekâ Kuramını geliştiren psikologlardan biri olan Mayer’e (1990) göre öz bilinç, “kişinin ruh halinin ve o ruh hali hakkındaki düşüncelerinin farkında olabilmesi” demektir. Mayer, öz bilinçli insanları ruh hallerinin farkında olabilen, özerk, kendi sınırlarından emin, psikolojik açıdan sağlıkları yerinde ve hayata olumlu bir gözle bakabilen insanlar olarak betimlemiştir (Goleman’dan aktaran Titrek, 2010, s. 94).

Kendini tanıma ve kendinin farkında olma anlamına gelmektedir. Bu kendine yönelik bilince sahip olan zihin duygular da dâhil olmak üzere yaşananları gözlemler ve inceler. Öz bilince sahip insanlar, hangi duyguları hissettiklerini ve bunların nedenlerini iyi bilirler. Bu kişiler düşündükleri ile yaptıkları ve söyledikleri arasındaki bağlantının farkındadırlar. Yaşadıkları olaylardan elde ettikleri bilgilerle içinde bulundukları durumu değerlendirip uygun kararı alabilirler. Öz bilinç duygusal zekâ yapısının çekirdeği konumundadır. Yaşanılan her olayda, alınan her kararda kişinin öz bilinci etkilidir (Goleman, Boyatzis ve Mckee, 2002, s. 16-17; Kale, 2012).

Öz bilinç, insanın duygularını tanımlaması, duygularının nedenlerini anlaması ve güçlü zayıf yönlerini görebilmesidir. Kendini tanıyan insan kendi hakkında doğru

(35)

değerlendirmeler yapabilir, değerlendirme sonucunda ise hayatına kendi amaçları doğrultusunda yön verebilir (Goleman, 1995; Titrek, 2010, s. 96).

Duyguları Yönetme

Kendine çeki düzen verme anlamına da gelen duyguları yönetme, insanın kendi isteklerinin kontrolünde olmak yerine arzu, istek, dürtü gibi duyguları kontrol edebilme becerisidir. Burada vurgulanan isteklerin kölesi olmak ya da duyguları bastırmak değildir. Asıl kastedilen duyguları dengeli, uyumlu biçimde ortaya koyabilme, gerektiğinde "hedefine yönelik olarak kişinin kendisince ertelenmesi" olarak ifade edilen duygusal özdenetimdir. Duyguları yönetme becerisi 5 ayrı yeterlilik içerir. Bunlar; özdenetim, güvenilirlik, vicdanlı olma, uyumlu olma ve yenilikçiliktir (Kansu ve Beceren, 2002, s. 187; Titrek, 2010, s. 96).

Duyguları yönetme becerisi erken çocukluktan itibaren gelişim göstermesi gereken önemli bir beceridir. Bu süreçte çocuğun etkileşim içinde olduğu kişilerin davranış biçimleri çok önemlidir çünkü çocuklar yetişkinleri model alarak bu yeteneği geliştirirler. Okul öncesi dönemdeki çocuklar duygularını kontrol etme ve yönetme konusunda zorlanırken okul yıllarında çocuklar duygularını kontrol etmede daha beceriklidirler. Yaklaşık on yaşlarında duygularını yönetme yollarını bulmaya çalışarak uygun yöntemler geliştirirler. Olaylar kendi kontrolleri ise problem çözme yollarını ararlar ama kendi kontrolleri dışında ise durumu kabul edebilecekleri yeni yollar ararlar (Titrek, 2010, s. 97; Ulutaş ve Ömeroğlu, 2007).

Güdüleme (Motivasyon)

Motivasyon, belirlenmiş bir amaç doğrultusunda insanları harekete geçirme sürecidir. Kişinin bir işe başlayıp onu istekli bir şekilde bitirmesini ifade eder. Motivasyonun temelinde gereksinimler vardır. Bu da bireyde dürtü hissine sebep olur. Bu yeterliğe sahip kişiler başarma dürtüsüyle amacına en iyi şekilde ulaşmanın yollarını ararlar, özverili

(36)

davranırlar, azimli ve sabırlı şekilde amaçlarına ulaşmayı hedeflerler ve başarılı umuduyla duruma pozitif yaklaşabilirler. Bunun sonucunda başarısızlık korkusu yenildiği için kişide pozitif duygular oluşmaya başlar. Amaca ulaşıldığında hissedilen başarı hissi kişide duyguların güdülenme düzeyini yükseltir. Bu süreçte olumsuz duygulardan uzaklaşıp umudu kaybetmeden tekrar amaca ulaşabilme düşüncesi zeka yeterliliği olarak düşünülebilir (Goleman, 1998; Titrek, 2010, s. 101; Yurdakavuştu, 2012).

Goleman’ın (2011) belirttiği gibi duygusal zekâsı yüksek olan insanların arkadaşlarını anlamada konusunda başarılı oldukları, yaptıkları işlerde yüksek performans gösterdikleri, çalıştıkları ortamda çalışma arkadaşlarıyla ve iş yaptıkları kişilerle sağlıklı iletişim kurdukları görülmüştür. Çünkü böyle insanlar kendi kendini de motive edebilirler. Yani hangi durumda olursa olsun bir şeyi öğrenme, düşünebilme, akıl yürütme bireyin o an ki duygularından bağımsız olarak gerçekleşmez.

Sosyal Yetkinlikler

Çevreye uyum, insanlarla ilişkilerde başarılı olma, kabul görme ve başkalarıyla çatışmalarda başa çıkabilme unsurlarını içine alan davranış becerileridir. Empati ve sosyal beceriler boyutlarını kapsayan sosyal yetkinlikler, duygusal zekânın önemli öğeleridir (Kale, 2012; Matson ve Ollendick, 1988).

Empati

Empati kişinin tecrübelerini, hislerini veya iç duygularını düşünerek başka birisinin onun düşüncesine ve kişiliğine girmesi, başka bir deyişle onun yerine kendini koyabilmesi kapasitesidir (Tekindal, 2009, s. 23).

Goleman (1998) empatiyi, başkalarının hislerini ve ihtiyaçlarını anlamak, kendini başkasının yerine koyabilmek olarak tanımlamış ve empatiyi başkalarını anlamak, hizmete yönelik olmak, başkalarını geliştirmek, çeşitlilikten yararlanmak ve politik bilince sahip olmak şeklinde 5 alt unsura ayırmıştır.

(37)

Rogers (1970) a göreempati, bir kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi iken Dökmen (1998) empatiyi “bir insanın kendisini karşıdaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru bir şekilde anlaması” olarak tanımlamıştır.

Duygusal zekâ düzeyi yüksek olan kişiler empatiyi etkili şekilde kullanır. Empati kişilerarası ilişkileri kolaylaştırıcı özelliğe sahiptir. Empati, empatikuran kişi için de önemli bir beceridir. Empatik becerileri ve eğilimleri yüksek olan, bu yüzden de diğer insanlara duygu anlama bakımından yardımcı olan kişilerin, çevresi tarafından sevilme ihtimalleri artar. Empati becerisi gelişmiş birey insan ilişkilerinde daha anlayışlıdır. Empatik anlayış, olumlu ilişkiler kurma yolunda bireyleri motive edici etkiye sahiptir (Dökmen, 2009, s. 169).

Empati insan yaşamında iki yaşından itibaren gelişim göstermeye başlar. Çocuklar 6 yaşına gelene kadar duygusal empatiyi (arkadaşı üzüldüğünde sarılmak, oyuncağını paylaşmak) daha sonra da zihinsel empatiyi (karşıdakini dinleyerek onu anlama çabasına girme) öğrenirler. Çocuklarda gelişen empati onların ben merkezcilikten uzaklaşmalarını ve başka bireylerin duygu ve düşüncelerini de hissetmelerini sağlar. Başkalarının duygularını anlamak, aynı zamanda çocukların sosyal becerilerini, okul yıllarında ve hayatı boyunca başkaları ile olumlu sosyal ilişkiler kurmak ve sürdürmek için gerekli yeteneklerini etkiler. Duyguların şekillenmesi, empati kurma becerisi, kendini yavaş yavaş tanıyabilme becerileri erken çocukluk döneminde gelişmeye başlar. Fakat asıl empatik anlama becerisi okul yıllarında gerçekleşir. Kendisini tanıyabilen, duygularının ve karşısındakinin duygularının farkında olabilen çocuğun akranlarıyla ilişkilerinde daha başarılı olması beklenir. Ne istediğini, ne hissettiğini bilen bir çocuğun olaylar karşısında çözüme gitmek için doğru yolu seçebilmesi daha kuvvetli bir ihtimal olur. Empati kurabilen ve duyguları tanıyıp anlayabilen bir birey aynı zamanda çok yönlü de düşünebilir (Schilling, 2009; Tarhan, 2014; Yavuz, 2009; Yılmaz ve Tepeli, 2013).

(38)

Sosyal Beceriler

İnsanlar doğdukları andan itibaren sosyalleşme sürecine adım atmış olurlar. Sosyal becerilerin gelişimi sosyalleşme süreci ile yakından ilişkilidir. Goleman (1998) sosyal becerileri “başkalarının istenen tepkileri uyandırmakta usta olmak” şeklinde tanımlarken Marlowe (1986) sosyal becerileri “kişinin kendini ve diğerlerinin duyu düşünce ve isteklerini anlama, bu anlayışa uygun hareket etme becerisi” olarak ifade etmiştir. Bu beceri daha çok empati yeteneğine dayanmaktadır (Karayılmaz, 2008; Titrek, 2010).

Çocukluğun ilk yılları ve okul öncesi dönem, sosyal becerilerin kazanılmasında önemli bir yere sahiptir. Yaşamın ilk yıllarında sosyal becerilerin desteklenmesi sağlıklı iletişim kurabilmenin temelini oluşturmaktadır. Güçlü sosyal becerilere sahip çocuklar kişilerarası problem çözmede daha başarılı yani daha uzlaşmacıdır. Akran baskılarına direnerek sorunlarla başa çıkabilir, yardım etme, paylaşma, iletişim kurabilme gibi becerileri gelişmiştir. İyi ilişkiler kurabilen, başkalarının düşüncelerine saygılı, onların haklarından haberdar olan, olaylar karşısında uygun davranışı seçerek uygulayabilen çocuk sosyal hayatında daha mutlu olur ve arkadaşlık ilişkilerini de sağlıklı bir şekilde yürütür (Göktaş, 2015; Yener, 2014).

Duygusal Zekâyı Etkileyen Faktörler

Duygusal zekâ, entelektüel zekâdan farklı olarak yaşam boyu gelişimini sürdürmektedir. Bu yüzden duygusal zekâ, kişinin bireysel özelliklerinden çok içinde bulunulan koşullardan etkilenir. Bu koşulların yani duygusal zekâyı etkileyen faktörlerin en başında aile, yaş, cinsiyet ve kültür gelmektedir (Köksal, 2007; Yurdakavuştu, 2012).

Aile

Aile, çocuğun dış dünyasıyla ilk bağlantısının kurulduğu, çevresini anlamlandırdığı, dış ortam ile ilgili fikirlerini edindiği ilk yerdir. Bu yüzden duygusal zekâ gelişimi açısından çocuğun yetiştiği aile ortamı ve anne babanın kişilik özellikleri önemlidir. Aile içindeki

(39)

iletişim, birbirinietkin dinleyebilme, duygularını karşı tarafa yansıtma şekli, empati kurabilme becerisi gibi beceriler duygusal zeka gelişiminde önemli role sahiptir. Sıcak, güvene, sevgiye ve saygıya dayalı ilişkilerin yaşandığı, bireylerin birbirlerini ve birbirlerinin duygularını önemsediği bir ailede büyüyen çocukların duygusal zekâları yüksek olmaktadır (Titrek, 2010, s. 87; Uyar Kurt, 2016).

Duygusal zekâ gelişimine yön veren ilk olarak olarak ailedir. Yaşamın ilk yıllarında anne ve çocuk arasında olan iletişim, sosyal duygusal gelişimin sağlıklı olması açısından kritik önem taşımaktadır. Güvenli bağlanma gerçekleştiren çocukların ileride işbirlikçi, sosyal açıdan ilgili, öğrenmeye istekli, ilişkilerinde başarılı bireyler olduğu görülmüştür. Ayrıca bu çocukların, akranlarından daha fazla olumlu tepkiler aldıkları da gözlenmiştir. Nitelikli bir iletişim sürecinin temelleri, çocuğun ilk sosyal çevresi olan ailede atılır. Anne babanın duygu ifadesi, aile içerisindeki iletişim becerileri, empati yeteneği, kullanılan kelimelerdeki duygusal nitelik, anne babanın olaylar karşısındaki duygusal tepki şekli çocuğun duygusal zeka gelişiminde büyük öneme sahiptir. Anne-babalar duygu ve düşüncelerini çocuklarına açık bir şekilde ifade ettiklerinde, çocukların da duygu ve düşüncelerini ifade etmesi kolaylaşmaktadır (Yavuzer, 2000, 2005). Duygusal zekânın ilk okulu aile sayılmaktadır. Anne-babalar çocukları ile sağlıklı ve etkili bir iletişim kurabilmek için öncelikle çocuğu kabul etmeli, kendini çocuğun yerine koyarak düşünmeli ve çocuğa karşı dürüst olmalıdırlar. Bu doğrultuda, anne babanın çocuklarının dil becerilerinin gelişimi için, çocukları dinleme, çocuklara kendileri hakkında konuşmaları için materyal verme, konuşmaya teşvik etme, başkalarını dinleyebilmeleri için fırsat yaratma, açıklamaları anlamalarına yardım etme gibi etkinlikler yapılabilir. Böylece çocukların duygusal becerileri olumlu yönde gelişir (Kuzucu, 2011; Selçuk, 1997; Ulutaş, 2005).

Duygusal açıdan sağlıklı yetişen çocuklar yaşamları boyunca daha az davranış problemleri sergilemektedirler. Erken çocukluk döneminde beyindeki hızlı gelişimle birlikte çocuğun yaşadığı deneyimler, etkileşimler, çevresinden aldığı tepkiler onun duygusal gelişimini ve

(40)

gelecekte nasıl bir kişi olacağını kalıcı olarak etkilemektedir. Bu nedenle aile bireyleri arasında kurulan samimi, sıcak, güvenli ve sevgi dolu bir bağ sayesinde çocuklar duygularıyla baş edebilmeyi, öfkelerini kontrol edebilmeyi, kritik durumlar karşısında nasıl tepki vermesi gerektiğini ve empati kurabilmeyi öğrenerek ileride duygusal ve sosyal anlamda daha doyurucu bir yaşam sürdürürler (Shapiro, 2006; Yavuz, 2010, s. 31).

Anne babaların çocukları ile nitelikli iletişim kurması onların duygularını anlamaları ve duygusal sorunlar karşısında kontrollü tepkiler gösterebilmeleri ile mümkün olabilmektedir. Duygusal becerileri yüksek olan anne babalar çocuklarını dinleme, onlara değer verme, onları anlamaya çalışma gibi iletişimsel açıdan oldukça önemli olan tepkiler göstermektedirler. Çocukların duygularını rahatça ifade edebilmelerinin öncelikli yolu anne babanın da kendi duygularını kolaylıkla ifade edebilmesinden geçmektedir. Çocukların duygusal zeka becerileri üzerinde anne-babaların tutumu önemli etkiye sahip olmaktadır (Ulutaş ve Ömeroğlu, 2007, s. 805-809).

Yaş

Duygusal zekâ bebeklikten itibaren gelişmeye başlar. Bebekler sözel iletişime başlamadan önce, duyguların çeşitli hareket ve seslerle ifade edilmesi yoluyla bir iletişim başlatmaktadır. 6 aydan küçük bebekler daha genel duygular yaşarken 6 aydan büyük bebekler daha spesifik duygular yaşamaktadırlar. Çocuklar duyguları bebeklikten itibaren gözlem ve hisleri yoluyla tanımaya ve anlamaya başlar ama duygu kontrolleri daha ileriki yaş evrelerinde artar. Küçükken duygularını ifade edebilseler de kontrol etmekte ve olaylar sırasında uygun tepkiler vermekte güçlük çekerler. Çocukların duygusal zekâ gelişimleri öncelikle duyguların tanınması ile başlar. İki yaşından itibaren çocuklarda dil gelişimi ilerleme gösterdiğinden çocuklar duygularını daha kolay ifade ederler. 4 yaşındaki bir çocuk karşısındaki kişinin yüz ifadesinden duygusunun ne olduğunu az çok anlayabilirken, 7 yaşında duyguyu tanıyabilme oranı daha da artar. Duyguları sözel olarak ifade edebilme becerisi de çocuklarda çok erken yaşlarda gelişmeye başlar. Çocukların duyguları tanıma

(41)

ve ifade etme becerileri yaş ve artan yaşam deneyimleri ile birlikte gelişmektedir. Amerika ve Kanada’da yapılan bir araştırmada da duygusal zekâ becerisinin yaşla orantılı olarak artış gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır (Karayılmaz, 2008; Titrek, 2010, s.86; Uyar Kurt, 2016).

Cinsiyet

Duygusal zekânın gelişimi açısından en önemli faktörlerden biri de cinsiyettir. Son zamanlarda bu algı biraz değişiklik gösterse de insanlığın varoluşundan beri mutluluk, üzüntü, korku, gibi duygular ve aşırı duygusal olma kadınlarla ilişkilendirilirken öfke, kızgınlık gibi duygular erkeklerle özdeşleştirilmiştir. Ailelerin kız ve erkek çocuklarına yaklaşırken onlara yansıttıkları duygu durumları bile farklılık göstermektedir. Duygu kontrolü ve yönetimi açısından bakıldığında kız çocuklar erkeklere göre anne babalarından daha fazla etkilenmekte ve onları daha fazla model almaktadırlar. Araştırmalara göre kız çocuklarının dil gelişimi erkek çocuklardan daha hızlı gelişmektedir. Kızlar genellikle duygusal açıdan daha duyarlı, detaycı ve daha empatik tepkiler verebilirken buna karşın erkekler ise stresle baş etme yönünden kızlardan daha başarılıdır (Schilling, 2009, s. 35; Ulutaş, 2005; Yurdakavuştu, 2012).

Eğitim Ortamları Ve Kültür

Bireyin içinde bulunduğu sosyal çevrenin dolayısıyla kültürün bireyin davranışlarını şekillendirmesinde etkili olduğu için duyguların oluşmasında da, bireyin duyguları anlamlandırılmasında da farklılık göstermektedir. İnsanların duyguları kültürel özelliklere göre de farklılaşabilir. İnsanın duygularını şekillendiren çevresel şartlardan biri de; nelere sevinmeleri nelere üzülmeleri gerektiğini gösteren kültürdür. Bazı temel duygular evrensel olsa da duygusal zekâ yetilerinin kazanımı çocukların içinde bulunduğu toplumun kültürel ve sosyal değerlerinden etkilenmektedir. Özellikle kültürel etkiler, bebeklerde çeşitli duyguların oluşmasında, önemli bir rol oynamaktadır. Çocuk büyüdükçe içinde yaşadığı

(42)

çevre ve kültürden etkilenmektedir. Toplumda çocuğa, değer verilerek, saygı duyularak, empatik davranışla sevgi dolu bir yaklaşım ve ilgiyle yaklaşıldığında sağlıklı bir duygusal gelişim ortamı kurulmuş olacaktır. Duygulara verilen önem ise çocukta duygusal zekâ gelişimini yüksek düzeyde etkileyecektir (Ceylan, 2009, s. 10; Dökmen, 1998, s. 119; Karayılmaz, 2008).

Duygusal becerileri yüksek olan çocukların gerek okulda, gerekse okul dışında öğrenmeye ve başarılı olmaya istekleri vardır. Motive olmakta etkili olan heyecan, merak ve gurur duyma gibi pozitif duygular, çocukları hedeflerine daha kolay ulaştırır. Okulda ve aile içinde duygusal zekânın kazandırılması, çocukların hayatlarındaki engelleri aşmalarına yardımcı olur. Okul öncesi dönemde aileden sonra çocuk için önemli olan diğer bir unsur ise okul, arkadaşları ve öğretmenidir. Çocukta duygusal zekânın gelişiminde öğretmenlerin çocukların duygularını desteklemesi önemlidir. Öğretmenler eğitim etkinliklerini planlama ve yürütmede duygusal zekâ alanlarını destekleyici nitelikte etkinlikler sunmalıdır. Çocuk kendini rahat hissetmeli ve bu doğrultuda duygularını rahat ifade edebileceği ortam ona sunulmalıdır. Duygusal zekâsı gelişmiş çocuklar sosyal ilişkilerinde ve akademik anlamda da daha başarılı çocuklardır (Kuzucu, 2011; Selçuk, 1997; Ulutaş, 2005).

Duygusal Zekâ Düzeyi Yüksek Olan Bireylerin Özellikleri

Duygusal zekâ becerisi her bireyde mevcut olan soyut bir kavramdır. Durumlar karşısında davranışların nasıl yönetileceği, karmaşıklıklar içinden nasıl çıkılacağı düşüncesi verilen kararları ve tutumları etkiler. Duygusal zekâ becerisi yüksek olan bireylerin karar ve tutumlarında pozitiflik ve sakinlik etkindir.

Günlük hayatta duygusal zekâ insanların iş arkadaşları ve aile bireyleri ile iyi anlaşabilmelerini sağladığı için, kendileri ve çevresindekiler ile ilgili sorunları çabuk çözümlenmektedir. Duygusal zekâ becerisi yüksek olan kişiler çevresinde, meslek alanında başka insanlar ile sağlıklı iletişim kurabildiklerinden ve yönetme becerisine sahip olduklarından genellikle iş hayatlarında ve insan ilişkilerinde başarılı olmaktadırlar. Bu

(43)

bireyler aynı zamanda sağlam bir duygusal dağarcığa sahiptir. Bir çok insan duygularını ifade ederken basit ifadeler kullanırken duygusal zekâsı gelişmiş bireyler daha spesifik kelimelere başvurabilirler. Kelime seçimleri ne kadar anlaşılır ve belirli olursa duygu durumu karşısında nasıl hissettiği, bu duyguya neyin sebep olduğu, ve çözümü için neler yapılabileceğini anlamak daha kolay olacaktır. Yüksek EQ becerisine sahip bireyler kendini ifade etmek, sınırlarını çizebilmek ve empati arasında denge kurabilirler. Hem kendilerinin hem de çevresindekilerin duygularına kayıtsız değildirler. Bu yüzden empati becerileri gelişmiştir. Preobleme değil çözüme odaklanırlar. Motivasyon konusunda başarılı olmakla beraber hatalardan korkmayıp onları tecrübe olarak görürler. Değişime açık ve insanlar konusunda da meraklıdırlar. Bu merak empatinin bir sonucudur. İnsanların ne düşündüklerini, ne hissettiklerini anlamaya çalışırlar. Genel olarak yüksek duygusal zeka becerisine sahip kişiler kendini tanımada, ifade etmede, duygularını kontrol altına almada başarı gösterirler. Öfkeyi hayatlarında barındırmazlar. Zor durumların üstesinden gelebilmek için uygun çözüm yolları geliştirip uygularlar. İnsanları etkin dinlemede ve anlamada da başarılıdırlar (Bradberry ve Greaves, 2017; Goleman, 2010).

Akran İlişkileri

Sürekli değişen, gelişen toplumsal yapı içindeki durumlar farklı etkileri de beraberinde getirmektedir. Toplumdaki ve buna bağlı olaraka sosyal hayattaki değişimler eğitime farklı şekillerde yansımıştır. Son yıllarda, çalışan anne sayısındaki artış, büyük şehirlerdeki yaşam koşulları, geliştirilen imkan ve olanaklar ve yapılan araştırmalar okulöncesi eğitimin öneminin sıklıkla vurgulanmasını beraberinde getirmiştir. Günümüzde okulöncesi eğitim yaygınlaşmakta ve bunun sonucu olarak da eğitime başlama yaşı düşmektedir. Bu gelişmeler de çocukların akran ilişkileriyle daha erken yaşta tanışması ile sonuçlanmaktadır. Yaşamın ilk yıllarındaki akran ilişkilerini ele alan araştırmalara bakıldığında yıllar boyunca konunun farklı ve artan sayıdaki değişkenlerle ele alındığı görülmüştür. Özellikle son 20 yılda okul öncesi dönemde akran ilişkileri ile ilgili yapılan

Şekil

Tablo  2  ye  göre  çocukların  98’i  (%32,89)  köyde,  200’ü  (%67,11)    ilçede  yaşamaktadır
tablo 12 de verilmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

 Türk kelimesinin güzel, iyi ve büyük anlamlarına gelen leksik bir kelime olarak yalnızca Manas Destanı’nda korunmuş olması söz konusu destanın Eski

İmalâthanemizde Alaturka, Alafranga notalar, her nevi musiki âletleri ve levazımı toptan ve perakende olarak satılır ve tamir edilir. Her türlü sipariş kabul

ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) — Cumhuriyet Senotosu'nda dün 1979 yılı bütçesinin görüşülmesine başlanmış, Se­ nato Başkanı Sırrı Atalay görüşmelere

(3)Nurse’s Assistant members had better caring knowledge of patients’ daily activities after using the Balanced Score Card; and were statistically significant.. (4)The job

A high index of suspicion for an infectious process is required for prompt diagnosis and treatment of acupuncture-induced joint infections in rheumatoid arthritis patients who

Ortalamalar arasında oluşan farkın anlamlı olup olmadığını, anlamlı ise hangi gruplar arasında fark olduğunu belirlemek için tek yönlü varyans analizi yapılmış

23 Rejeksiyon olan ve olmayan grupta yaş, cinsiyet, nakil öncesi dsa, nakil sonrası dsa, dsa değişimi, postop dönemde takrolimus düzeyi, takipte takrolimus

moda resmi dersinin olmaması söz konusu değil, tasarım dediğimiz zaman aynı zamanda bu ders içerisinde renk, biçim, form, kompozisyon, doku gibi genel estetik kuralları