• Sonuç bulunamadı

Yahya Kemal'le sohbetler:Cennete ve cehenneme inanmazdı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yahya Kemal'le sohbetler:Cennete ve cehenneme inanmazdı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

V

Yahya Kemal’le Sohbetler

Y A Z A N :

SERME?

SAMİ

UYSAL

<Bu yazı serisinin kısmen de olsa iktibas m hakkı mahfuzdur.»

• A.—

Cennete ve cehenneme

inanmazdı

«Hayatiyet bitince her şey biter.

Ruh olsa idi,

hayvanların

da

ruhu olması

icap

ederdi.»

Politikadan uzak — Türkçe kelimelerin kaidesi — Cennete, Cc- henneme inanmıyor — Ruh yok — Ya o mevzudaki şiirleri? — Dinlerin menşei ve inkişafı — «İslâmiyet ve Hıristiyanlık Ya­ hudilikten öğrenilmiş birer dindir» — İsa’nın hayali Saint Paul’c: «Ko vadis?» deyince... — Jslâmiyetin üç büyük m u za fferiyd i__

En sonra anladıklarımız eıı yakııılarımızdır.

risli kullanır. İşte ben de

İstan-18 Eylül 1956

B

u sabah Park otelin bahçe­ sinde her zamankinden da­ ha fazla bir telâş vardı. Antrenin önündeki kalabalığa dikkat edince ortadaki zatı he­ men tanıdım: Adnan Menderes... Etrafında da Vekiller ve Parti He rl gelenleri... Otomobillerini bek­ liyorlardı.. Manevra yapan araba­ lar birer birer yanaştılar. Evvelâ Başvekilimiz ve yakınları sonra da diğerleri binip gittiler. Böyle ce telâş da azaldı... Yahya Kema­ lin odasına girdiğimde, onu, bir şiirini tamamlamakla meşgul buldum. Dışardaki olup bitenler den tamamlyle habersizdi... Bel­ ki vaktiyle o da politikanın ihti­ rasına kapılmıştı... Fakat şimdi büyük fırtınalar atlatmış liman­ lar kadar sakindi. (Yahut hiç ol­ mazsa öyle görünüyordu.) Nite­ kim hemen şiir ve şiir dilinden söz açtı:

— şiirde kelimeye Türkün arap ça ve Farsçaya verdiği tonu ve mâ ııâyı verdim. Türk'âtı Türkçeleş­ tirdiği kelimeyi kullandım.

Her millet gibi bizimki de ta­ baka tabaka. Hazin kelimesini Srvasta köylü kullanmaz. İstan­ bullu kullanır. En fort'u Mallar­ ına, Gautler kullanır. Franeanın şimalindeki köylü kullanmaz. Pa

bullunuıı kullandığı kelimelere dikkat edip onları aldırn... Bir do meselâ Ses'te «hengâmeyi kul­ landım. Hengâme farisi cenk de­ mektir. Halbuki ben Türkün ver­ diği mânâda kullandım... Ama gazellerimde bu cins kelimeleri arabm ve acemin verdiği mânâda kullandım.

Sonra söz dile kaide konup ko- »amıyacağmdan açıldı. Şâir:

— «Viran» kelimesinde, dedi (1) bazaıı uzun, bazan kısa... Son ra bazan (vârol) diyoruz, sonra (varolmak) diyoruz. Bunlara k a fi kaide konamaz. Fikirler deniyor, sonra fikre diyoruz. Karun, kar­ nın oluyor. Buna naml kaide ko­ yarsın? «Endülüs'te Rakıs» isim­ li şiirimi yazdım. Aile mecmuası bu şiiri neşrederken rakısı raks yapmış... Akis, akisler deniyor. O halde rakıs ve rakıslar şekli doğrudur...

Bütün bunları toplayınca kâi- de koyamazsınız: «Türk milleti böyle söylemiştir.» den başka kil­ ide yoktur. Meselâ: Istaııbulda Zindan. Aııadoluda zindan deni­ yor... tetan-bulda elma, Anadolu- üa Alma derler. En İyisi: «Türk böyle söylüyor» diyebilmektir. Şimdi aklıma geldi, işte başka mİ sal: İstanbullu hakikati, hakika­ te diyor. Saltanata diyor da

salta-nate demiyor.

Ben taşradan. Üsküften geldim. Benim anam babam Türk amma ben Türkçeyi İstanbulda sorup öğ rendim.

Yahya Kemal sonra sözü başka mecraya döktü:

— Garp te mısraa, sonra beyte, sonra bütüne bakılır. Lâtin ter­ biyesinin İtinası bu. Bizde Ziya Paşayı sevene onun yanlışlarını kabul ettiremezsin. Fransada Ra- etne’i seven birLne Racine'ln yan­ lışlarım göster; hemen kabul e- üer. Fransız şiiri ve nesri musaffa ise lâtlnllğln terbiyesini almak sayesindedir.

Şair sigarasını tazeledikten son ra başka bir konuya geçti:

— Ne olacağız diye bütün ha-yatımca düşündüm. Avrupa kül­ türü, bizim mânevi âlem hakkın dakl İtikatlarımızı yıkmış. İnsa­ nın biolojik bir mahlûk olduğunu zihnimizde mıhlamış. Bu görüş­ ten kurtuluş güçtür. Paul Clau* de!: «Yeni asrın hakikat diye bahsettiği şeylerden kurtuldum.» diyor. Fakat beni biraz şüpheliyim. Claudel gibi yeni 6iyan-sı bilen birisinin, İnsa­ nın biolojik varlığı oldu­

ğunu kafasından atması bana mu hal görünür... Olsa oİ6a: «Teselli dindedir; dinin öğrettiklerini ay­ nen kabul ediyorum.» demek iste miştir. Çünki aşırı katolikti. Des- cartes'tan bugüne kadar olan fel­ sefeyi reddediyor. Bunlara inan­ mış şairlere küfürler savuruyor... Bana öyle gelir ki bu küfürler bile bir edebi gösteriştir.

Benim âhiret görüşüme gelin­ ce: Ben Türk ve Müslüman ola­ rak doğdum. Türk ve Müslüman mezarlığına gömüleceğim. Ölüm, benim milletimin hayalinde tes- bit ettiği gibidir. Mâdâsı bfenim şahsî flklrlerimdir,

— Ruh hakkındaki fikriniz? Şair hiç düşünmeden cevap verdi:

— Hayatiyete insanlar ruh di­ yor. Ruh denilmesinin sebebi, mürşitler, peygamberler hep ruh la uğraşmışlar. Tasavvur etmişler ki hem ruhu hem bedeni var insanın. Halbuki hayatiyet bitin ce her şey biter. Ruh olsa İdi hay yanların da ruhu olması icap e- derdi. Onlar da canlı. Yalnız bi­ raz blzdeıı geri. Biz de tıpkı hay vanlar gibi doğuyoruz ve hayvan lar gibi ölüyoruz... O halde ölür ken ruh da ölüyor, öldükten son ra ruhun kalacağına

inanmıyo-S Wİ&Nt!

r u m .

— Cennet. Cehennem? — Onların hiç biri yok. Öyle şeylere kat'iyyen inanmıyorum.

— Ya meselâ O Taraf İsimli şi­ irinizdeki öbür dünya tahayyü­ lü?

— O tahayyül milletimin gö­ rüşüdür... Ben bu cins şiirlerim­ de kendi düşünüşümü değil da­ ima milletimin düşünüş tarzını aksettirmişimdir.

— Allah hakkındaki fikriniz? — Evet, kâinatı yaratan bir Al lahm olduğuna inanıyorum.

Daha sonra şair şunları anlat­ tı:

— İslâmiyet ve hrısn;,-anlık ya hudilikten öğrenilmiş birer din­ dir. Allah hakkındaki, yâni kâ­ inatın hâliki- hakkındaki fikirler bilhassa ikiye ayrılır: Biri Vahda nî dinlerdir, diğeri de vahdet-i vü cüda kail olan dinlerdir.

Vahdânl dinler Yahudilikten İlhamını almıştı; Allah; yıldızla rı, kâinatı yaratmıştır; mahlûk­ la birleşmez. Bu itikat 1965 sene evvel yalnız Suriyede, Filistin mmtakasında sakin olan Yahudi lerde vardı. Fakat hrlstlyanlık ve ondan sonra İslâmiyet yayılıp ta arzın beş kıtasını hâkimiyetleri, altına aldıklarından sonra bütün beşeriyete yayıldı... Yâni Ailahın- birliği ve lıftllkllğl ancak hrlstlyan lığın ve Müslümanlığın kılıçlan sayesinde yayılmıştır.

Saint Bible, Yahudi tarihi iki kısım: Büyük kısım Ansiyen. kü­ çük kısım Nuvo Testeman. Büyük kısma Tevrat, küçük kısma İncil diyoruz.

İncirler dört tane ve birbirin­ den farklı... Sebebi de İsamn dört havarisi tarafından ayrı ayn yazılışı. Lâkin on iki havari İn­ cil yazmaktan ve neşretmekten başka bir şey yapmadılar. Asıl işi yapan Tarsuslu Saint Paul'dür. Tarsusta bunun bir kilisesi var­ dı. Sonra camie çevrildi.

İşte bu Tarsuslu kilimci evvelâ İsaya düşman oluyor Kendi eski Yahudi dinine mensup. İsamn di nini ortadan kaldırmak İçin Su- rlyede şehir,şehir dolaşıyor... Şa­ ma giderken yolu üzerinde bir ha yalet beliriyor; İsanm hayaleti. Ve kendisine diyor ki: «K o va- dls?». (Nereye gidiyorsun?) Adam cağız Şaşırıyor. Ve imana geli­ yor. İhtida ediyor. Bu' sefer zıddı na olarak, İsanm dinini her ta­ rafta yaymak için tekrar yollara çıkıyor. Efes'e geliyor, selânik’e,

Korent'e ve en sonunda Romaya gidiyor. Aç ve seiil tabakaya bu dini kabul ettiriyor. Ve hrietiyan lığın yerleşmesine sebep oluyor. Bu yüzdendir ki Hrtstiyanlık ta­ rihini ilmi bir görüşle yazmış o- laa tarihçiler Sraint Paui’ü. lıris tiyaıı dinini hakiki müessisl sa­ yarlar... Emest Kenan'ın Les Ori gines du Chistianisme serisini o- kuyunca bu iş vazıhan görülür. Nitekim o ciltlerden birisi de Sa­ int Paul’ün hayatına ait olan cilt tir.

Konstantin zamanında hristl- yarüık serbest bırakıldı. Teodos. 1380 de, hristiyanlığı resmi din o- laıak kabul etti, Hristiyaniar, es­ ki dinin rnâbetlerini kaldırdılar; yakıp yıktılar.

600 sene sonra da Mekkede Haz reti Muhammed doğdu. Bu sefer Bahr-ı Sefid’ln (Akdenizin) cenu­ bunda İslâmlyetln intişarı başla­ dı. Bir Allah'ı yegâne hâlik olarak ilân eden İslâmiyet üç büyük mu zafferiyet kazandı: Bizansa karşı Suriyede Yermük muzafferiydi; Mısırda, Kalılrenin yanında Füs- tad muzafferiyeti ve Irakta, Acem lere karşı Katsiye muzafferiyeti...

Bu üç zaferin neticesi hudutsuz oldu. Katsiye. muzafferiyetlnden sonra Araplar bütün İranı, Cenu­ bi Hlndistanı fethettiler. Çin’in tâ ucuna kadar gittiler. Yermük muzafferiyeti ile Bizansı Suriye- den. Mısırdan ve bütün Cenup 1- randan kovdular. Füstad muzaf- ieriyeti ile baştan başa bütün Af rlkanm şimalini fethettikten son ra İspanyaya geçtiler. Fransaya girdiler; Parise yaklaştılar, ve an cak Paris yanında Puatlye muha­ rebesinde mağlûp oldular.

İşte vahdaniyet yâni mono­ teizm İtikadı evvelâ hrlstlyanlık sonra İslâmiyet sayesinde o za­ manki malûm olan kürre-i arzın yandan fazla İnsanlarına kabu! ettirildi... Son söz olarak vahda­ niyet münhasıran bir Yahudi kon sepslyoııu (inancı) idi diyebili­ rim...

En sonra anladıklarımız en ya- kınlarımızdır, kanaatine vararak Yahya Kemale veda ettim...

Fakat bizim için mühim olan edebiyatımızın nâdir yetiştirdiği değerlerden biri olan şairin böyle düşünüşü değil, bilhassa cenneti, bir çok şiirlerinde, son derece mü kemmel ifade etmiş olmasıydı. (Öbür dünyada inşallah oraya gi dip. Cennetin varlığına inanmış­ tır.)

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ünlü ozan ve libretto ya­ zarı Hofmannsthal, Strauss'a yazdığı mektuplardan birinde şöyle der: «Salome'ye egemen olan renk menekşeydi; Elektra'- yı gri ve

Bu son travay beynelmilel Tıp edebiyatında yer a lm ış tır .1928 de kendisini yalnız tedrisata verniete üzere 3500 kuruş maaşlı Emrazı akliye tecrubî

Ümit ALEMDAROGLU İZMİR-Ayvalık’da de nizi kirlettikleri gerekçe­ siyle kapatılan 16 zey­ tinyağı fabrikasının sa­ hip ve yöneticileri fab­ rikalarım yeniden

İstanbul Belediyesi tarafından devralındığı 1937yılından beri boş kalan ve harabeye dönen İlidir Kasrı, 1982yılında Kurum tarafından onarılmaya başlanmış

Tam tutulma ortası: 22.13 Tam tutulma sonu: 23.03 Parçalı tutulma sonu: 00.02 Yarıgölge tutulma sonu: 01.01.. Tutulma, parçalı tutulmanın başlayacağı 20.23’ten sonra

İstanbul’a dün sabah gelen ve Karaköy Yolcu İskelesi kıyısına demirleyen dünyanın en büyük beş yıldızlı yüzer oteli Grand Princess, basm.. mensuplarına Setur

Ancak, Ratip Efendi dü~manlar~~ taraf~ndan olmad~k iftiralara u~ra- m~~~ ve bu iftiralar onun önce görevinden azledilmesine, daha sonra Rodos'a sürülmesine ve daha sonra da

Daha zor bir şey düşünemiyorum, titriyorum her rolü elime aldığımda, onun için kolay kolay da oynamak istemiyorum artık.. Bundan sonra Edremit’in Çamlıbel köyüne