• Sonuç bulunamadı

Juan Goytisolo'nun kaleminden Osmanlı döneminde İstanbul:'Alo, ben Juan, geri döndüm'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Juan Goytisolo'nun kaleminden Osmanlı döneminde İstanbul:'Alo, ben Juan, geri döndüm'"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Juan Goytisolo’nun kalem inden O sm anlı dönem inde İstanbul

‘Alo, ben Juan, geri döndüm!’

‘Estambuleo’ Juan Goytisolo’nun

yaratıcı dil kullanımıyla

Ispanyolcaya armağan ettiği,

“İstanbul’u gezmek” anlamına

gelen bir sözcük.

GÜL IŞIK

“Alo, ben Juan! Sevgili T ürkiye’me geri döndüm! Şimdi ‘Estambuleo’ya çı­ kıyorum ...”

Ünlü İspanyol romancısı Juan Goy­ tisolo’nun 1989 sonlarında Planeta ya- yınevince (Barcelona) basılan Estambul otomano’sunu (Osmanlı Döneminde İstanbul) okurken kulaklarımda hep onun telefonda birçok kez işittiğim bu sözleri çınlıyor; söy­ leşilerimizde İstanbul gözlemlerini anlatan coşkulu sesini duyar gibi oluyorum; gravürler, fotoğraflar, eski harita­ larla bezenmiş sayfaları çevirdikçe bir bir tanıyorum kişi­ sel yorumlarım.

“Estambuleo” Juan Goytisolo’nun yaratıcı dil kullanı­ mıyla İspanyolcaya armağan ettiği, “İstanbul’u gezmek” anlamına gelen bir sözcük (Estambul ve paseo adlarından türetmiş; fiili de var: estambulear). Kitap onun son yir­ mi yılda, İstanbul’un sokaklarında, meydanlarında, çarşı­ larında birçok kez yinelediği uzun yürüyüşlerin ürünü. Hızla değişen kentimizi tarihsel evrimi içinde izlemiş Ju­ an Goytisolo, aynı zamanda oradan kendinden önce geç­ miş Batıkların (Chateaubriand, Gérard de Nerval, Tour- nefort, Théophile Gauthier, Lady Montegu, Weissmann, Schlözer...) gezi öykülerini, özellikle

de XVI. yüzyıl ortalarında, kimliği kesin olarak belirlenemeyen bir İspanyol yazarın Türkiye yolculu- ğ u ’nu incelemiş.

Kitap, “Tarihte kentler” başlığıy­ la, dünyamızın geçmişte dillere des­ tan olmuş büyük merkezlerini do­ ğal ve toplumsal ortamları, sanatla­ rı, yazınları, eski zamanlardan günü­ müze ulaşmış kalıntılarıyla, Altın Ç a ğ İa rın ın büyüsü ve -çoğul durumda- dramıyla tanıtmayı amaç­ layan bir dizi kapsamında. Tanıtma işini “o büyüye kapılıp o dramı düş­ lemlerinde yaşayan büyük yazarlar” üstlenmiş, ilk kitap Juan Benet’nin kaleminden Victoria döneminde

Londra olmuş. Juan Goytisolo’nun

ilgisi sayesinde, şimdi İstanbul’umuz da Londra’nın yanı sıra Belle Epo-

que’ta Paris, Sezar’ların Roma’sı, Avusturya Hanedam Döneminde Madrid arasında görkemli yerini

alıyor.

Goytisolo İstanbul’a bir büyük roman ve deneme yaza­ rının inceleyici ve eleştirici kişiliğinin tüm birikimiyle yak­ laşıyor. Romanlarındaki tüm dil kalıplarını zorlayan ya­ ratıcı anlatım biçiminden ayn, yalın, rahat bir anlatımı var, ama o birikim her satırın gerisinde kendini duyuruyor. İstanbul’un güncel gerçeğinden yola çıkan yazar, bir yan­ dan geçmişe dönüyor, bir yandan da öteki Batıkların yaz­ dıklarını zihninde evirip çevirerek yer yer zarif bir alayla okuruna da aktararak dolaşıyor; Batıkların Doğu’ya ne­ denli kökleşmiş önyargıların gerisinden baktığını vurgu­ luyor, hatta bunun nedenlerini irdeliyor:

“XIX. yüzyıl ortalarında bir romantik yazar ‘İstanbul

üstüne ne yazılabilir artık? Her şey zaten söylenmiş!” di­ ye yakınıyordu, haksız da sayılmazdı. XV. yüzyıl sonla­ rından o güne değin, Osmanlı İmparatorluğunun başkenti üstüne sayısız yapıt yazılmıştı. Yalnız XVI. yüzyılda Türki- e ve Osmanlılar üstüne yazılan çeşitli boyutta inceleme, ülten ve günlüklerin sayısı iki bini aşıyor. Ancak o ki­ tapların hep birbirine dayandığım söyleyebiliriz: Bütünüyle bakıldığında, bir soyağacının dalları gibi, aynı gövdeden türeyerek, belli kaynakları -çoğu zaman efsanelerle, düş ürü n ü , kuşku götüren, ik in ci elden b elgilerle ‘tamamlayarak’ ortaya çıkmışlar. Öyle ki XVI. yüzyıl or­ talarından başlayarak İstanbul’a yaklaşmak demek, her şey­ den önce yazılı metinlerle hesaplaşmak demekti. Olaylar, anekdotlar, gözlem diye sunulan yargılar, Topkapı Sara- y ı’nın içinin betimlemeleri, hepsi metinden metne öyle bü­ yük değişikliklere uğramadan aktarılıyorlar.

“ 1453’te Bizans’ın II. Mehmet’in yeniçerilerinin eline düşmesinden sonra, Osmanlı İmparatorluğu gücü gittik­ çe artıp Viyana kapılarına dayanan ürkütücü bir hayalete dönüştü. Korku ve nefret uyandıran, ama aynı zamanda gücüne saygı duyulan ve gizli bir çekicilikten de yoksun olmayan ulu Türk, Hıristiyan âleminin düşlemine egemen oldu, kaygılarını ve isteklerini mıknatıs gibi çekti. “Gez­ ginler, meraklılar, casuslar, diplomatlar, tacirler yurtları­ na döndükten sonra, yenilik ve heyecan peşinde bir okur yığını için anılarını ve öykülerini kaleme aldılar. Yazar­ ken, gerçeği yansıtmaktan çok, hasmın yerleşik görüntü­ süne uymak kaygısındaydılar. Osmanlının askeri zaferle­ ri, dinsel inanışları, hoşgörüsü, görenekleri Avrupalıları tam anlamıyla büyülüyordu.

“Dört yüz yıl süreyle Avrupalılar İstanbul’a kafaların­ da Doğu âlemi üstüne basmakalıp kavramların birikimiyle ayak bastılar: ‘Osmanlı despotluğu’ ile ‘İslam bağnazlığın­ dan ve Binbirgece m asallarından oluşmuş bir acayip karmaşaydı bu. Osmanlı İmparatorluğunun başken­

tinde o basmakalıp görüntülere sığ­

mayan ne buldularsa güvensizlikle bir yana ittiler. Gerçeğe bağlılık da­ ha önceki metinleri kopyada göste­ rilen başarıyla ölçüldü: Gerçek Türk

kitaplarda yazılı bulunandı!”

Juan Goytisolo’nun ülkemize ve tarihine, kendi ülkesine ve tarihine gösterdiğinden daha büyük bir say­ gıyla yaklaştığını ve Batılı önyargı­ larına karşı övgüdeğer bir savaşım verdiğini söyledikten sonra, bazı yanlış anlamaların önüne geçmek için, bundan kendisinin bizim alışı­ lagelmiş “şanlı ulusal tarih” görün­ tümüzü tümüyle benimsediği, görüş­ lerinin bizimkilerle özdeşleştiği an­ lamının çıkarılmaması gerektiğini de hemen önemle belirtelim. Karmaşık ve çetin bir kişiliği olan, ayrıca şey­ tanın gör dediğini gören, yaz dedi­ ğini yazan biridir Juan Goytisolo.

Kitapta, Osmanlıların yükselişi ve çöküşü İspanyol İmpa­ ratorluğumla karşılaştırmalı olarak sunuluyor, Akdeniz’­ in iki ucu arasında ilginç koşutluklar kuruluyor. Topkapı Sarayı’ndan başlayarak eski geleneklerimiz, görenekleri­ miz, yaşayış ve davranış biçimlerimiz Avrupalıların ayna­ sındaki yansımalarıyla birlikte anlatılıyor. İstanbul’un öy­ küsü Mevlâna’dan, Kaygusuz Abdal’dan, Dadaloğlu’ndan, Yunus Emre’den dizelerle derinleştiriliyor. Yine de, ken­ dini hiç hayale kaptırmıyor yazar: Gerçekçi bir gözle ba­ karak kentin son yıllarda nasıl bir amansız yıkım ve yoz­ laşmanın kurbanı olduğunu hüzünle gözlemliyor.

ESTAMBUL

m

S A Y F A 9

Referanslar

Benzer Belgeler

Koca Yaşar, seni elbette çok seven, yere göğe koya­ mayan çok sayıda dostların, milyonlarca okuyucun ve ardında koca bir halk var.. Ama gel gör ki onların

 Don Juan is a satiric poem by Lord Byron, based on the Legend of Don Juan, which Byron reverses, portraying Juan not as a womaniser, but as.. someone easily seduced

 Pepita intenta crear más dudas a Luis en cuanto a su vocación religiosa. • posible debilidad con

Con sus obras, don Juan Manuel pretende instruir a un público amplio y para ello se sirve de elementos amenos, como la narración de hechos ficticios.. El conde Lucanor está dividido

olan Barbaros’a yönelik memnuniyetleriyle onun idaresi altında Osmanlı İmparatorluğuna tabi olmak istedikleri vurgulanmaktaydı. Yavuz Sultan Selim bu teklifi

Bu çalışmada, Dali’nin Çarmıhtaki Aziz Juan İsa’sı adlı eserinin estetik olarak daha iyi algılanabilmesi için Panofsky’nin üç aşamalı eser analizi kullanılmış

Mart 2012’de New York Times’ta yayımlanan bir yorum makalesinde “artık kuantum politika çağına girmiş bulunuyoruz ve ilk kuantum politikacımız da Mitt Romney’dir”

Yine batı bölgelerinde (bugünkü Doğu Kazakistan topraklarında) Wu-sunlarla da bir çatışma içerisine girmişler, hatta onların güney batısındaki Baktriya topraklarındaki