arka kapaktaki ressam
VINCENT VAN
R
esim sanatının gelmiş geçmiş en büyük us talarından, hatta de halarından biri kabul edilen Van Gogh HollandalIdır. 1853 yılında Brabant eyaletinin Groot-Zundert kasabasında 'bir Kalv-inist rahibinin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Doğru dü rüst bir öğrenim görememiş; henüz onaltı yaşındayken La Haye'de tablo alıp satan dayısı onu yanına almış ve böylece hayata tablolar arasında atıl mıştı. Bu meslekte çok çabuk sivrilen genç Van Gogh’u daha sonra bir tablo komisyoncusu dolgun sayılacak bir ücretle yanına almış ve yeni patronuy la Paris İle Londra sanat çev relerini tanımak imkânını bul muştu. Hatta mesleğinde uz man bile olmuştu. Ancak bir den etkisi altına girdiği dinsel inançları onu Londra'dan tek rar vatanına çekmişti. Bir süremadencilerin arasında yaşa
yan Van Gogh sonra yeniden resim sanatına dönüş yaptı. Ancak artık bu kez başkaları nın tablolarını değerlendirme, onları alıp satma yerine ken
disi tablolar yapmak arzusuy la tutuşmaya başlamıştı. Bu yüzden Brüksel’e geçerek ora da resim tahsili yapmış ve dev rin ünlü Belçikalı ressamların dan aldığı bilgileri kendi bü yük yeteneği ile bir potada kay natmak suretiyle ilk eserlerini vermeye başlamıştı.
Ressam Van Gogh Brüksel'den dönüşte, babasının köyü Neu- nen’e giderek oraya yerleşmiş ve orada birkaç yıl kalarak sü rekli olarak köylü hayatını tu valine aktarmıştı. Ünlü tablo larından biri olan «Patates Yi yenler» İşte bu dönemin ürünü dür.
Neunen köyünden Anvers'e gi den Van Gogh, eksik kalan ta raflarını orada giderme imkân larını aramış ve yine usta res samlardan teknik bir takım bil giler alarak dağarcığını doldur muştur.
Bu sıralarda ağabeyi Theo van Gogh Paris'te bulunduğundan Vincent onun yanına gitmiştir. «Hayatta bana nasihatten baş ka şeyler veren tek insan» de- dllğ ağabeyi Theo onu sana tında ilerlemesi için yalnız
teş-GOGH
vik etmekle kalmamış ayni za manda her fedakârlığı da yap mıştır.
Paris, Van Gogh'a sanatında yeni ufuklar açan kent olmuş
tu. Burada Empresyonist ve
Neo-Empresyonlst akımları gö rüp tanıyan Van Gogh, bu sa natın ustalarının da teşvikiyle kahverengi ve kırmızı tonlarını terkedip Seurat’ın açık ve par lak renklerine geçmişti. Ve sa natçının «Montmartre’daki Lo kanta» adlı eseri, seçtiği «ay dınlık stilsin ilk önemli ürünü olmuştu.
Kabına sığamayan yaradılıştaki Van Gogh iki yıl sonra Paris’ten de sıkılmıştı. Ağabeyinin verdi ği parayla güneye inmiş ve Pro- vence eyaletinin Arles kentine yerleşmişti. Burada durmadan çalışmaya, bir şeyler yapmaya koyulmuştu. Postacıyı, hancı nın karısını, meyva ağaçlarını, ay çiçeklerini, güneşli tarlaları, hatta zaman zaman kendini tu
vale aktarmaya başlamıştı.
Tüm eserlerinde sarı ve parlak renkler egemendi. Hep aydın lığı bol konuları seçiyordu. Işı
ğı resmetmeye çalışıyordu.
Renk ve ışık onda sabit bir fi kir halini almıştı artık. Yorul mak bilmeden çalışıyor, çalışı yor, çalışıyordu...
Onun bu çalışmasının ürünü o- lan talboları sanat dünyasında
yankılar yapmaya başlamıştı.
Bir gün kendisini ziyarete ge len ünlü ressam Gaugin ile da ha ilk tanışmalarında büyük bir dost olmuşlardı. Resim sanatı nın iki büyük ustası birbirlerini çok iyi anladıklarından beraber çalışmaya koyulmuşlardı. Ancak onların bu dostlukları, biraz da Van Gogh’un anormal davranışları karşısında çok sü- rememiştir. Pek basit bir me seleden ötürü sinirlenip arka daşına bıçak çekmesi, Gaugin' in yanından ayrılmasına sebep
olmuştur. Bu davranışından
büyük bir üzüntü ve pişmanlık duyan Van Gogh, kendisini ce zalandırma yolunu seçmiş ve arkadaşına çektiği bıçakla sağ kulağını kesmiştir.
Resim çalışmalarını bundan
sonra da sürdüren ve aydınlık renkler ve bol ışıkla dolu şa
heserler yaratan Van Gogh,
ruhsal dengesinin sık sık bo zulması nedeniyle akıl hasta nesine girip çıkmaya başlamış fakat yine de resim çalışmala rını bırakmamıştır. Bunalımlı günlerinin tüm ruhsal etkisi ba zı tablolarında açıkça görül mektedir.
Vincent van Gogh, durmadan dinlenmeden tablolar çizdiğin den, sayıca çok kabarık eser ler ortaya çıkarmıştır. Bunların bir bölümü resim sanatının şa heserleri arasında yer almak tadır. Arka kapağımızı süsleyen nefis tablosu da bunlardan bi ridir.
Sık sık akıl hastanesine girip çıkmaya başlayan Vincent'e bu en buhranlı günlerinde de en büyük yardımcı ağabeyi Theo van Gogh olmuştur. Tüm ben liğini saran ruhsal bunalımı so nunda ünlü sanatçıyı intihara kadar götürmüştür. Ve nice şa heserler yaratan o usta eliyle kendi derbeder yaşamına son vermiştir.
Otuzyedl yaşında ölen Vincent Van Gogh arkasında pek çok sayıda eser bırakmıştır. Bugün bunların her biri bir servet tu
tarında değer taşımaktadır.
Dünyanın en seçkin müzeleri, en büyük koleksiyonları onun yapıtlarına baş köşelerinde yer vermektedir.
Buhranlı yaşamı romanlara,
filmlere, hattâ operalara konu olan Vincent Van Gogh, sanat dünyasının ender yetiştirdiği ressamlardan biri olarak ölüm süz bir üne sahip bulunmakta dır.
Vincent Van Gogh «Bahçe» isimli tablosunu 1888 yılı temmuz ayında mürekkepli kalemle (49,5X
Çalışmaya giden ressam (Tuval üzerine yağlı boya) - Magdeburg. Kaiser Friedrich müzesi... (Ressam: Van Gogh)
■■■
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi