• Sonuç bulunamadı

Sinemamızı dünyaya tanıttı, şimdi unutturulmak isteniyor:Yılmaz Güney'i üç yıl önce yitirmiştik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sinemamızı dünyaya tanıttı, şimdi unutturulmak isteniyor:Yılmaz Güney'i üç yıl önce yitirmiştik"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

11 EYLÜL 1987

KÜLTÜF

SİNEMA

ATİLLA DORSAY

Yılmaz Güney 7 üç y ıl önce yitirm iştik

Sinemamızı dünyaya tanıttı,

şimdi unutturulmak isteniyor

HUDUTLARIN KANUNU’NDA — Yılmaz Güney, LütflAkad'm gerçekçi sinemamızda bir başyapıt sayılan “Hudutların Kanunu” adlı filminde en başarılı oyunlarından birini çıkarmıştı.

B ir sanatçı düşünün

ki, ülkesinin

sinemasının adını ilk

kez Batı’nın gözüne

sokmuştur. Türklerin

de sinema

yapabileceğini

göstermiştir. Ve bu

Yılmaz Güney bugün

Türkiye'de sanki hiç

yaşamamış olan

sıradan bir insan gibi

unutturulmaya

çalışılmaktadır.

İnsan belleği unutur. Ve her şey gibi, sanatçı ve onun yarat­ tıkları da zamana karşı belli bir dirençsizlik taşır. Uygar toplum­ lar, elbette ki, birçok şeyin yanı sıra, sanatın, sanat yapıtlarının ve sanatçının da unutulmaması­ nı, toplumların gündeminde hep var olmasını amaçlayan ve bunu sağlamaya çalışan toplumlardır. O toplumlarda, değerli sanat eserleri, modern sanat müzele­ rinde, koleksiyonlarda, kitaplık­ larda, arşivlerde, sinematekler­ de vb. toplanır, saklanır.. Ken­ tin meydanları yontularla, du­ varları resimlerle süslenir... İn­ san belleğinin doğuştan zayıf ya­ pısına karşı gerekli önlemler alı­ nır.

Türkiye ise sanatçılarını özel­ likle unutulmaya yargılayan bir garip ülkedir. Sanatçı unutturul- mamaya değil, sanki özellikle unutturulmaya çalışılır. Yontu­ lar kırılır bu ülkede, kitaplar ya­ saklanır, arşivler farelere terk edilir, filmler yakılır... Ve ondan

sonra da ciddi ciddi, “ çağdaş” olm ak , “ uygar” olm ak,

“ Batılı” olmaktan söz edilir... Yılmaz Güney de, bu unuttu­

rulma kampanyasından nasibini en çok alanların başında geliyor. Bir sanatçı düşünün ki, ülkesinin sinemasının adını ilk kez Batı­ nın, dünyanın gözüne sokmuş­ tur... İlk kez Türk filmi kavra­ mını dünyanın gündemine getir­ miş, Türklerin de sinema yapa­ bileceğini, yaptığını göstermiştir. “ U m ut” la başlayıp “ Ağıt” ,

“Endişe” , “Arkadaş” , “Sürü” , “ Düşman” gibi yazıp yönettiği

veya yalnızca yazdığı filmlerle tüm dünyanın ilgisini çekmiş

“ Yol” filmiyle (Şerif Gören’in

yönetimiyle) Fransa’dan İtalya’­ ya, A m erika’dan K anada’ya tüm dünyada bir filmimizin tica­ ri gösterime girmesini,

Cannes’-da Altın Palmiye almasını, Les-

lie Halliwell’in tüm sinema ya­

zarlarının (TV’de oynayan film­ leri yazmak için) ellerinin her da­ kika altında olan ünlü dev sine­ ma kılavuzuna giren tek Tfî-k filmini yapmayı başarmış olsun. Ve bu Yılmaz Güney, bugün Türkiye’de sanki yok olan, san­ ki hiç yaşamamış olan sıradan bir insan gibi unutturulmaya ça­ lışılmaktadır.

Sel gider, kum kalır... Yılmaz Güney’in sağlığındaki politik inançları veya eylemleri, büyük bir talihsizlik sonucu elini kana bulayıp katil olması, şu veya bu eleştirilebilecek tüm davranışla­ rı, artık önemini yitirmiştir. Ge­ ride yalnızca Yılmaz Güney’in sineması ve kitapları kalmıştır. Bir avuç alabildiğine duygulu, duyarlı, halkı için çarpan bir yü­

reğin atışlarını veren roman/öy- kü kitabı... Ve bir avuç önemli film: Toplumsal bir eleştiriyle görsel bir destan arayışını birleş­ tiren, çağdaş sinemanın nabzını yakalamış, artık yalnız Türk de­ ğil, dünya sinemasının önemli yapıtları arasında yer alan... Ve biz bu sanatçıyı, erdemleri ve gü­ nahları, başarıları ve kusurlarıy­ la yakın sanat tarihimizin bir önemli adı, bir olgusu olarak ele alıp genç kuşaklara anlatmak, tanıtmak yerine, onu hiç bilmez­ den gelmeyi yeğliyoruz. Yılmaz

Güney’in adı hâlâ yasak, filmleri

yasak, kitapları yasak... Oysa eloğlu gün geçmiyor ki, sinema­ larında, televizyonunda bir Yıl­

maz Güney filmi göstermesin!..

Peki ama Türkiye’yi bir mo­ dern devekuşu politikası gütme­ ye mahkûm etmenin ne denli gü­ lünç olduğunu görecek kimse çıkmayacak mı yöneticilerimiz arasından? Geçmişi yasaklama­ nın, arşiviyle, belgesiyle, kitabıy­ la, filmiyle, hatta A ta’nın kimi söyledikleriyle yasaklamanın kimseye gerçek anlamda yarar getirmeyecek, alabildiğine bilinç­ siz, sorumsuz, adeta çocuksu bir davranış olduğunu göremeye­ cek, kendi insanlarımızı eğrisi ve doğrusuyla yeni kuşaklara, on­ ların kendi yargılama yetenekle­ rine sunamayacak, her şeyin iki yasak-üç yok sayma ile güllük / gülistanlık olacağı düşünü hep ( sürdürecek miyiz? Yılmaz Gü- \ ney’e ve onun sanatsal birikimi­ ne karşı tutumumuzun giderek Türkiye’nin çağdaşlaşması ko­ nusunda çok önemli bir ölçüt olacağını düşünüyorum. Bilmem haksız mıyım?

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Onun için Atatürk her fanî gibi ölebilir, fakat, bütün dünyanın hür­.. met ettiği en büyük adam ancak bir kere

Two patients’ hearing losses were bilateral; so 30 ears of 28 patients were included in the study.. The degree of hearing loss ranged from mild to profound at the first

Üretilen malzemelerin birçoğu fiber şeklinde üretildiği için kullanılan fiber miktarına bağlı olarak çok farklı dayanım özellikleri verebilmektedir.. Fiber

Yüksek polifenollü zeytinyağı, metabolik sendroma sebep olan risk faktör- lerinin ortaya çıkışında etkisi olduğu bilinen genlerin ifadesini olumlu yönde etkileyerek

İçerisinde küf mantarları bulunan bazı peynir türleri ile soya sosu gibi gıdaları sağlık tehdidi olmaksızın tüketme- miz küflü ekmek yemenin de zararsız

Merkür, sabah gökyüzünde ve ay bafl›nda Günefl’e çok yak›n görü- nür konumda.. Do¤u ufku üzerinde bu- lunan gezegen, ilerleyen günlerde Gü- nefl’ten

Svres ayral bütün bu antla~malar ya birer zaferin veya kar~~~ yan için çok y~prat~c~~ kar~~~ koymalarm ve dostlar~m~z veya öyle say- d~klanrruzla da çok çetin tart~~malar~n

ÖZET: Endoskopik sinüs cerrahisi, burun ve paranazal sinüslerin bir teleskop yardımı ile gözlenerek uygulandığı ve özellikle rekürren sinüzitlerin tedavisine yeni