• Sonuç bulunamadı

Türkiye - Suriye ilişkilerinin yakın geçmişi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye - Suriye ilişkilerinin yakın geçmişi"

Copied!
100
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

TÜRKİYE - SURİYE İLİŞKİLERİNİN

YAKIN GEÇMİŞİ

Hazırlayan: Sercan Ömer SARI

DanıĢman: Doç.Dr. Seda ÜNSAR

Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Uluslararası ĠliĢkiler Anabilim Dalı için öngördüğü YÜKSEK LĠSANS TEZĠ olarak hazırlanmıĢtır.

Ġstanbul, Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

(2)

2

T.C.

AREL ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER ANA BĠLĠM DALI

TÜRKİYE - SURİYE İLİŞKİLERİNİN

YAKIN GEÇMİŞİ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Sercan Ömer SARI tarafından hazırlanan bu çalıĢma 14.Temmuz.2015 tarihinde aĢağıdaki jüri tarafından Oybirliği/Oyçokluğu ile kabul edilmiĢtir.

DanıĢman: Doç.Dr. Seda ÜNSAR Üye: Doç.Dr. Tolga TÜRKER Üye: Yrd.Doç.Dr. Çiğdem KAYA

(3)

3 Tezin Adı: Türkiye-Suriye ĠliĢkilerinin Yakın GeçmiĢi

Yazar: Sercan Ömer SARI

ÖZET

Suriye‟nin 1946 yılından sonra bağımsızlığını kazanması ile Türkiye arasındaki ilk ciddi sorun 1957‟de olmuĢtur. Suriye‟de 1960‟ların Haziranından itibaren yönetim de etkili olmaya baĢlayan Baas Partisi, Hatay‟ın Suriye‟nin toprağı olduğunu iddia etmiĢ ve bu konuda hem kendi kamuoyunda hem de Arap dünyasında propagandalar yapmıĢtır.

Türkiye‟nin Güneydoğu Anadolu Projesi‟ne baĢlamasından sonra su sorununu gündeme taĢıyan Suriye, Türkiye‟yi su emperyalizmiyle suçlamıĢ ve Arap ülkelerini Türkiye aleyhine kıĢkırtmıĢtır. Arap ülkelerinden, Suriye, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi‟nden tehdit algılayan Türkiye, Ġsrail ile stratejik iĢbirliği içine girmiĢtir.

Güneydoğu Anadolu Projesini engellemek için Türkiye‟ye karĢı olan terörist örgütlere destek veren Suriye, Türkiye‟ye 1984‟ten bu yana ciddi zararlar veren PKK Terör Örgütü‟ne 1998 yılına kadar yardım etmiĢtir.

Türkiye‟nin Ġsrail ile iĢbirliğine gitmesi Suriye‟nin kendini bir anda çevrelenmiĢ hissetmesine yol açmıĢtır. 16 Eylül 1998‟de Orgeneral Atilla AteĢ ile baĢlayan Suriye‟ye uyarı ve tehdit mesajları Ekim ayında Türkiye ile Suriye‟yi savaĢın eĢiğine kadar getirmiĢtir. Özellikle Mısır‟ın arabuluculuğu ve diğer Arap ülkelerinin desteğiyle imzalanan Adana Mutabakatı sonrası Suriye, PKK‟ya olan desteğini kesmiĢ ve PKK‟nın elebaĢı Abdullah Öcalan‟ı sınır dıĢı etmiĢtir. Adana Mutabakatından sonra iliĢkiler yumuĢamaya baĢlamıĢtır. 2000 yılında Suriye‟de iktidarı devralan BeĢar Esad, Türkiye ile olan iliĢkilere önem vermeye baĢlamıĢtır. ABD‟nin Orta Doğu‟daki emperyalist tutumu Suriye ve Türkiye‟yi 2002‟den sonra yakınlaĢtırmıĢtır.

2002 yılında Türkiye de hükümet değiĢmiĢ , 2 ülke arasında 2011 Nisan ayına kadar birçok anlaĢmalar yapılmıĢ fakat bu tarihle beraber Suriye de yaĢanan iç karıĢıklıklar nedeniyle Türkiye , BaĢbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi BaĢkanlığı (AFAD) tarafından 4 ilimizde kurulan kamplarda Suriye de yaĢanan bu iç karıĢıklıklara Akparti Hükümetinin tutumu ; Suriye‟de yaĢanan trajedi sadece Türkiye‟nin sorunu değildir. BaĢta Müslüman dünya olmak üzere, vicdan sahibi her ülke bu sorunu, kanı, gözyaĢını dindirmek için elinden geleni yapmak zorundadır. Her ne kadar Türkiye üzerine düĢen sorumluluktan kaçmayacak olsa da bu sorunu tek baĢına Türkiye‟nin çözmeye kalkmasının en son tercih olduğu da ortadadır. ifadeleriyle parti tüzüğüne yer etmiĢtir. Türkiye ile Suriye ye olan bakıĢ açısı haliyle değiĢmiĢ , gün geçtikçe de değiĢmeye meyilli bir hal almaktadır.

Anahtar Kelimeler: Hatay Sorunu, Su Sorunu, Terör Sorunu, PKK, Adana

(4)

4 Name Of Thesis: Recent Histories of Turkey - Syria Relations

Author: Sercan Ömer SARI

ABSTRACT

The first serious conflict between Turkey and Syria, which gained its indendency in 1946, occured in 1957. The Ba‟ath Party that had taken power since the second half of the 1960s claimed that Hatay was Syrian land and made propaganda both in the Syrian community and the Arab World.

After Turkey decided to initiate the Project of Southeastern Anatolia (GAP), Syria brought up the water conflict issue; accused Turkey of “water imperialism”, and consistently provoked the Arab countries against Turkey. Turkey, facing threats from the Arab countries, Syria, Greece and even the Greek Cypriot Administration of Southern Cyprus, formed a strategic association with Israel in this period.

To hinder the Southeastern Anatolia Project, Syria, supporting the terrorist groups against Turkey with material and logistics, helped the PKK terrorist organization which has been seriously harming Turkey since 1984.

Turkey‟s association with Israel caused Syria to feel itself encircled. The warning and threat messages on 16th of September 1998 by General Atilla AteĢ brought Turkey and Syria to the verge of war. After Adana Agreement signed by the support of Arab coutries and especially with the mediation of Egypt, Syria interrupted its support for PKK and deported Abdullah Öcalan, the Head of PKK. Hence, following the Adana Agreement, the relations between the two countries started to calm down.

Bashar Asad, who took over the Syrian government in 2002, started to attribute special importance to relations with Turkey. The imperialist manner of conduct of the US in the Middle East caused Turkey and Syria to become closer after 2002.

In 2002, the government in Turkey changed. Until April 2011, numerous agreements have been made between the two countries. Turkey established camps through the Prime Ministry Disaster and Emergency Management Presidency (AFAD) in four provinces; and yet, the tragedy in Syria is not just a problem for Turkey.

Especially in the Muslim world, every country has to approach the Syrian crisis with conscience to do its utmost to alleviate the pain. On one hand, obviously, it is unlikely and undesired that Turkey alone should interfere to resolve the problem -although this does not mean that any responsibility on the Turkish side should be ignored. On the other, apparently,

(5)

5

the Turkish-Syrian relations have lately become prone to increasing instability which is a threat to regional peace.

Key Words: Hatay Conflict, Water Conflict, Terror Problem, PKK, Adana Agreement, Syria.

Basar Essad

(6)

6 İÇİNDEKİLER ÖZET 3 ABSTRACT 4 ĠÇĠNDEKĠLER 6 TABLOLAR 10 PROBLEM 11 AMAÇ 12 ÖNEM 12 SINIRLAMALAR 12 TANIMLAR 13 KISALTMALAR 13 ARAġTIRMA YÖNTEMĠ 15 ARAġTIRMA MODELĠ 15 VERĠLER VE TOPLANMASI 15 VERĠLERĠN ÇÖZÜMÜ VE YORUMLANMASI 15 GĠRĠġ 16

BĠRĠNCĠ BÖLÜM : TÜRKĠYE-SURĠYE ĠLĠġKĠLERĠNĠN YAKIN GEÇMĠġĠ VE GERGĠNLĠK DÖNEMLERĠ 20

1.ULUSLARARASI SĠSTEMĠN DURUMU 20

2.BÖLGENĠN DURUMU 21

3.TÜRKĠYE-SURĠYE ĠLĠġKĠLERĠ 23

4.TÜRKĠYE-SURĠYE ĠLĠġKĠLERĠNDE ĠLK BUNALIM: 1957 KRĠZĠ 23

5.TÜRKĠYE-SURĠYE ĠLĠġKĠLERĠNDE GERGĠNLĠK UNSURLARI 25

5.1.Hatay Sorunu 26

5.1.1.Sorunun Tarihsel GeliĢimi 26

(7)

7

5.1.3.Türkiye‟nin Tezi 33

5.2.Türkiye‟nin Güney Doğu Anadolu Projesi (GAP) ve Buna Bağlı GeliĢen Sorunlar: Su ve Terör 33

5.2.1.Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) 34

5.2.2.Su Sorunu 35

5.2.2.1.Sorunun Ortaya ÇıkıĢı ve GeliĢimi 35

5.2.2.2.Soruna Neden Olan Nehirlerin Potansiyelleri 36

5.2.2.2.1.Fırat Nehri 36

5.2.2.2.2.Dicle Nehri 37

5.2.2.2.3.Asi Nehri 38

5.2.2.3.Türkiye‟nin Soruna YaklaĢımı 38

5.2.2.4.Suriye‟nin Soruna YaklaĢımı 40

5.2.2.5.Sorunun Türkiye-Suriye ĠliĢkilerine Etkisi 42

5.2.3.Terör Sorunu 42

5.2.3.1.Terör Sorunun Türkiye‟de Tarihsel GeliĢimi 43

5.2.3.3.PKK 43

5.2.3.4.Suriye ve PKK ĠliĢkisi 45

5.3. Türkiye-Ġsrail ĠliĢkilerde Gerginliği : 1998 Ekim Krizi 47

ĠKĠNCĠ BÖLÜM: TÜRKĠYE-SURĠYE ĠLĠġKĠLERĠNDE YUMUġAMA VEYAKINLAġMA DÖNEMLERĠ 49

1.ULUSLARARASI SĠSTEMĠN DURUMU 49

2.BÖLGENĠN DURUMU 50

3.ĠLĠġKĠLERDE YUMUġAMA DÖNEMĠ (1998-2002) 51

3.1.Adana Mutabakatı‟nın Getirdikleri 52

3.2.BeĢar Esad Ġktidarı 53

(8)

8

4.1.Adalet ve Kalkınma Partisi Ġktidarı ve Partinin Ortadoğu Politikası 54

4.2.Serbest Ticaret AnlaĢması ve Ekonomik YakınlaĢma 55

4.3.ABD‟nin Orta Doğu Politikası Çerçevesinde Türkiye-Suriye ĠliĢkileri 57

4.3.1.ABD‟nin Ortadoğu Politikasının Temel Hedefleri 57

4.3.1.1.Ekonomik Çıkarları 57

4.3.1.2.Stratejik Çıkarları 58

4.3.1.3.Siyasal Çıkarları 58

4.3.2.11 Eylül Terör Saldırıları Sonrası ABD‟nin Ortadoğu Politikası 59

4.4.Irak SavaĢı 61

4.5.Irak SavaĢı‟nın Türkiye-Suriye ĠliĢkilerine Etkisi 63

4.5.1.2003 Irak SavaĢı Sonrası Türkiye‟nin Kuzey Irak Politikası 63

4.5.2.2003 Irak SavaĢı Sonrası Suriye‟nin Kuzey Irak Politikası 64

4.6.Büyük Ortadoğu Projesi 65

4.6.1.BOP‟a Getirilen EleĢtiriler 66

4.6.2.BOP‟ta Gelinen Son Nokta 67

4.7.2004 Sonrası Ġsrail-Türkiye ĠliĢkilerinin Türkiye-Suriye ĠliĢkilerine Etkisi 69

4.8.Refik Hariri Suikastı ve Türkiye‟nin Tutumu 71

4.9.DemokratikleĢme Yolundaki Suriye‟ye Türkiye‟nin BakıĢı 73

4.10.AB‟nin Güneye GeniĢleme Süreci ve Türkiye-Suriye ĠliĢkileri 73

4.11.2006 Lübnan-Ġsrail Gerginliği ve Türkiye-Suriye ĠliĢkileri 74

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SON DÖNEM TÜRKĠYE-SURĠYE ĠLĠġKĠLERĠ 80

1.YAġANAN KRĠZLER 80

1.1.Ġsrail-Suriye Füze Krizi ve Türkiye 81

1.2.Ekim 2007 Türkiye-Irak Krizi 82

2.DĠPLOMATĠK YAKINLAġMALAR 84

(9)

9

2.2.Cumhur baĢkanı Ahmet Necdet Sezerin Suriye Ziyareti 85

3.SURĠYE ĠÇ SAVAġI VE KOPAN ĠLĠġKĠLER 86

3.1.RF-4 Türk Jet Krizi 88

3.2.Türkiyeye Atılan Top Mermisi Krizi 88

3.3.Reyhanlı Bombalı Saldırısı 89

3.4.Mi-17 Suriye Helikopterinin DüĢürülmesi 89

3.5.Mig-23 Suriye SavaĢ Uçağının DüĢürülmesi 90

4.SIFIR SORUN POLĠTĠKASI 90

SONUÇ 91

(10)

10 TABLOLAR

Tablo I: 24 Ağustos 1938 seçimlerine göre Sancak Meclisi Milletvekili Dağılımı 55

Tablo II: GAP Ne Getirecek? 65

Tablo III: Türkiye, Suriye ve Irak‟ın Fırat Nehri üzerindeki katkıları ve talepleri 69

Tablo IV: Türkiye, Suriye ve Irak‟ın Dicle Nehri üzerindeki katkıları 70

(11)

11 PROBLEM

Suriye ilk bakıĢta Türkiye‟nin bir güney komĢusudur. Suriye, Türkiye‟nin güney sınırları ile 911 kilometrelik uzun bir sınırının bulunduğu bir ülkedir. Doğal yapı olarak Suriye‟ye bakıldığında tamamen Anadolu yarımadasının bir uzantısı olduğu bu doğrultuda iki coğrafi bölgenin bir bütün oluĢturduğu görülmektedir. Tarihte Ön Asya‟da kurulmuĢ olan bütün devletlerin her iki bölgeyi de sınırları içine alarak çevreye karĢı güçlü bir jeopolitik konuma sahip olmak istedikleri görülmektedir.

Suriye, eski Osmanlı topraklarında kurulu bulunduğu için, Osmanlıların toplum yapısını oluĢturan bir nüfus özelliği taĢımaktadır. Bu yüzden Suriye‟nin sosyolojik olarak Türk toplumuna benzer özellikler gösterdiği açıkça görülmektedir. Ġki ülke arasında iliĢkiler geçmiĢe dayanmakla beraber zaman zaman gerginlikler de yaĢanmıĢtır. Soğuk SavaĢ yıllarında Sovyetler Birliği yörüngesine giren Suriye, Batı bloğunda yer alan Türkiye için ciddi bir tehdit oluĢturmuĢtur. Suriye, 1980‟li yıllarda Türkiye‟yi istikrarsızlaĢtırma politikası kapsamında PKK‟nın ve Abdullah Öcalan‟ın ġam‟da barınmasına göz yummuĢ ve PKK‟ya çeĢitli biçimlerde yardımlarda bulunmuĢtur. Aynı desteği Türkiye‟nin diplomatik temsilcilerine yönelik saldırılarda bulunan ASALA Terör Örgütü‟ne de vermiĢtir. Ġki ülke arasında 1980‟lerin sonuna doğru doruk noktasına tırmanan su sorununu 1998 yılındaki Ekim krizi takip edince iki ülke savaĢın eĢiğine kadar gelmiĢtir. Hemen arkasından baĢlayan Adana Süreci ve sonunda imzalanan Adana Mutabakatı ile de Suriye-Türkiye iliĢkileri yeni bir aĢamaya ulaĢmıĢtır.

Amerika BirleĢik Devletleri (ABD) 11 Eylül sonrası giriĢtiği “terörü kaynağında önleme” operasyonu kapsamında kendisine düĢman olarak radikal Ġslamcı teröristleri seçmiĢtir. Amerika tarafından terörist olarak ilan edilen bu unsurları içinde barındırmasından dolayı Ortadoğu, kendini bir anda sıcak çatıĢmaların içinde bulmuĢtur. ABD‟nin 2003 yılında Irak‟ı iĢgali sonrasında Suriye ve Ġran‟ın da teröre destek veren ülkeler arasında gösterilmesi bir anlamda Ortadoğu‟da krizlerin bitmeyeceği sinyalini vermiĢtir. Fakat Türkiye, bu tarihlerde Suriye ile devamlı bir diyalog içinde bulunmuĢ, ABD ve Ġsrail‟in Suriye‟ye saldırıyı gündeme getiren çıkıĢlarına karĢı Suriye‟ye destek vermiĢtir. Özellikle ABD‟nin Irak‟ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurdurtmak isteği Ankara, ġam ve Tahran arasındaki iĢbirliğinin artmasına yol açmıĢtır. Özellikle Ġran ve Suriye, bir Kürt devletini, bölgede istikrarı bozacak ikinci bir Ġsrail olarak görmüĢlerdir. Suriye‟nin Lübnan‟dan askerlerini çekmesi gerektiğini savunan Lübnan BaĢbakanı Refik Hariri‟nin 2005 ġubat ayında öldürülmesinden sonra ABD ve Ġsrail tarafından Suriye suçlanmıĢtır. Tüm baskılara rağmen Ahmet Necdet Sezer‟in Suriye‟ye yapacağı geziyi ertelememesi ile Türkiye-Suriye iliĢkileri ABD ve Ġsrail aleyhine iĢlemeye baĢlamıĢtır. Siyasi hedefleri ve dünya görüĢü Arap ülkelerine yakın olan Adalet ve Kalkınma Partisi‟nin Türkiye‟de iktidara gelmesi, 2002 yılından sonra iliĢkileri yakınlaĢtıran bir diğer faktör olmuĢtur. Bu dönemde imzalanan Serbest Ticaret AnlaĢması, iki ülke arasında karĢılıklı güvenin artmasına yol açmıĢtır. Ayrıca son dönemde yaĢanan Türkiye‟nin Irak ve PKK ile olan krizi ve bu kriz karĢısında sınır ötesi harekât hazırlığı Suriye tarafından desteklenmiĢtir. Sınır ötesi harekâtın gündeme geldiği sırada Türkiye‟de olan BeĢar Esad‟ın tutumu Türkiye-Suriye iliĢkilerindeki yakınlaĢmayı pekiĢtirmiĢtir. Türkiye ve Suriye Ortadoğu için olmazsa olmaz ülkelerdir. “Mısırsız savaĢ Suriyesiz barıĢ olmaz” sözü gerçekten doğrudur. Bugün Ortadoğu politikasında Türkiye ve Suriye kilit rol oynayan devletlerdir. Özellikle iki ülkenin diyalogunun güçlü olması Ortadoğu‟ya zamanla istikrar getirebilir. ĠliĢkilerin iyi olduğu yakınlaĢma dönemi Batı‟yı, özellikle ABD‟yi ve Ġsrail‟i tedirgin etmektedir. Çünkü Suriye‟nin Türkiye ile Türkiye‟nin Suriye üzerinden diğer Arap ülkeleriyle iliĢkileri Batı‟nın bölgedeki planlarına büyük ölçüde

(12)

12

engel olmaktadır. Dolayısıyla Ortadoğu, Türkiye ile Suriye‟nin bölgesel ve küresel politikalarından önemli ölçüde etkilenmektedir. Bu yüzden Türkiye- Suriye iliĢkilerinin Ortadoğu politikasına etkileri büyük ölçüde uluslararası politika gündeminin analiz edilmesinde de önemli faydalar sağlayacaktır. Bunların yanı sıra 2011 Nisan ayından sonra Suriye de yaĢanan iç karıĢıklıklar nedeniyle Türkiye‟nin müdahil olması bir defa daha iki ülke arasındaki gerilimi üst düzeye çıkarmıĢtır.

AMAÇ

Bu çalıĢmada Suriye-Türkiye iliĢkilerinin Soğuk SavaĢ sonrası dönemin incelenmesinden sonra iki devlet arasındaki iliĢkilerin Ortadoğu‟daki geliĢmeler çerçevesinde analizi ve özellikle Türkiye‟nin Suriye ile olan son 10 yıllık iliĢkilerini belirtmek amaçlanmıĢtır. Bu amaçtan hareketle Türkiye-Suriye iliĢkileri özellikle Soğuk SavaĢ Sonrası geliĢmeler ıĢığında analiz edilmiĢ olup , Türkiye‟nin yakın zamandaki Ortadoğu politikasına olan etkileri Ortadoğu‟daki geliĢmeler çerçevesinde ortaya konulmaya çalıĢılmıĢtır.

ÖNEM

Soğuk SavaĢ sonrasında Suriye‟nin gizlice desteklediği Türkiye aleyhtarı giriĢimler, iki ülke arasında gerginliklere yol açmıĢtır. 1998 yılında Türkiye‟nin harekete geçerek Suriye‟ye karĢı savaĢa hazırlandığı bir anda Suriye‟nin geri adım atması ve Adana Mutabakatını imzalaması sonucu iliĢkiler iyileĢme sürecine girmiĢtir. Hafız Esad‟ın ölümünün ardından CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟in cenaze törenine katılması ve Hafız Esad‟ın oğlu BeĢar Esad‟ın ülkenin baĢına geçmesiyle iliĢkiler ivme kazanmıĢtır. 2003 yılında Irak‟ın iĢgali sonrası Türkiye ile Suriye arasındaki iliĢkiler daha da yakınlaĢmıĢtır. Ortadoğu coğrafyasında hatırı sayılır kapasiteye sahip iki ülkenin iliĢkileri ABD ve Ġsrail için dolayısıyla tüm dünya için çok önemlidir. Ġki Müslüman ülkenin bu coğrafyada giriĢecekleri Batı aleyhtarı hareketler Huntigton‟un “Medeniyetler ÇatıĢması” tezini destekler yönde olabilecektir. Bunun yanında yaĢanan son geliĢmelerin Türkiye-Suriye arasındaki yaĢanan en güncel sorunlarını ele alıp iki ülkenin iliĢkilerinin gelecekte nasıl olacağı yönündeki tahminlerimi de belirteceğim. Ġki ülke arasında yaĢanan sorunların doğru bir Ģekilde analiz edilebilmesi için iki ülke iliĢkilerinin akademik olarak analiz edilmesi önem taĢımaktadır.

SINIRLAMALAR

Bu araĢtırmanın birinci bölümünde, Türkiye Suriye iliĢkilerinin yakın geçmiĢi , iki ülke arasında yaĢanan yakınlaĢmalar ve gerginlikler , Bu çerçevede Suriye‟nin siyasi tarihi, dıĢ politikası incelenmiĢtir. AraĢtırmanın ikinci bölümünde, Türkiye-Suriye iliĢkilerinde gerginlik dönemi ele alınmıĢ olup, bu dönemde iki ülke arasında meydana gelen krizlere değinilmiĢtir. Gerginlik unsurları olarak Hatay Sorunu, Güneydoğu Anadolu Projesi‟ne bağlı olarak geliĢen Su Sorunu ve Terör Sorunu ile Türk-Ġsrail ĠliĢkileri gözlemlenmiĢtir. Ayrıca 1998 Ekim ayında meydana gelen kriz detaylı bir Ģekilde incelenmiĢtir. ÇalıĢmanın üçüncü ve

(13)

13

son bölümünde, Türkiye-Suriye iliĢkilerinde yumuĢama ve yakınlaĢma dönemlerinden bahsedilmiĢtir. Ayrıca ABD‟nin Ortadoğu Politikası çerçevesinde 11 Eylül 2001 sonrası bölgede egemenlik kurma isteğinin nedenleri araĢtırılmıĢtır.

ABD‟nin 11 Eylül sonrası Ortadoğu‟da Irak‟ı iĢgali ve Büyük Ortadoğu Projeleri ne de bu bölümde yer verilmiĢtir. Irak‟ın iĢgalinin ve Büyük Ortadoğu Projesi‟nin tüm uluslararası ortamı etkileyen/etkileyecek bir proje olmasından yola çıkarak Türkiye-Suriye iliĢkilerinin uluslararası ortama olan yansımaları da ortaya konulmaya çalıĢılmıĢtır. ÇalıĢmada Suriye‟nin Türkmenler‟e yönelik politikaları incelenmemiĢtir. Yine Arap-Ġsrail Sorunu ve BarıĢ GörüĢmeleri‟ne yer verilmemiĢtir. AraĢtırmamın üçüncü bölümünde iki ülke arasındaki en güncel sorunlara yer verilmiĢ olup iki ülkenin yöneticilerinin kendi halklarına ve komĢu ülkerine olan politikasına yer verilmiĢtir.

TANIMLAR

AraĢtırmanın sonucunda ortaya çıkartılan ana tema ve bulgular tespit edilmiĢ ve tanımlar ile kavramlar araĢtırmanın içerisinde alana uygun terimlerle açıklanmıĢtır.

KISALTMALAR AB: Avrupa Birliği

ABD: Amerika BirleĢik Devletleri AKP: Adalet ve Kalkınma Partisi ANAP: Anavatan Partisi

ASALA: Ermenistan‟ın KurtuluĢu Ġçin Gizli Ermeni Ordusu BAC: BirleĢik Arap Cumhuriyeti

BDT: Bağımsız Devletler Topluluğu BİP: Büyük Ġsrail Projesi

BM: BirleĢmiĢ Milletler BOP: Büyük Ortadoğu Projesi

DDKO: Devrimci Doğu Kültür Ocakları DYP: Doğru Yol Partisi

(14)

14 ERNK: Kürdistan Ulusal KurtuluĢ Cephesi

FKÖ: Filistin KurtuluĢ Örgütü FP: Fazilet Partisi

GKRY: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi IÇG: Irak ÇalıĢma Grubu

IŞİD: Irak ġam Ġslam Devleti(ISĠS : Islamic State of Iraq and Sham) İKÖ: Ġslam Konferansı Örgütü

JCAG: Ermeni Soykırımı Ġntikamı Komandoları KİS: Kitle Ġmha Silahları

KYB: Kürdistan Yurtseverler Birliği MC: Milletler Cemiyeti

MENA: Mısır Ortadoğu Haber Ajansı MGK: Milli Güvenlik Kurulu

MKÖ: Müslüman KardeĢler Örgütü

NATO: North Atlantic Treaty Organisation (Kuzey Atlantik AntlaĢması Örgütü) ÖSO: Özgür Suriye Ordusu

PKK: Partia Karkaren Kurdistan (Kürdistan ĠĢçi Partisi) RP: Refah Partisi

SSCB: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği STA: Serbest Ticaret AnlaĢması

TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi TC: Türkiye Cumhuriyeti

TSK: Türk Silahlı Kuvvetleri VP: VarĢova Paktı

(15)

15 ARAŞTIRMA YÖNTEMİ

ARAŞTIRMA MODELİ

AraĢtırmanın temelini Türkiye-Suriye iliĢkilerinin Soğuk SavaĢ sonrası dönemde Ortadoğu‟daki geliĢmeler çerçevesinde incelenmesi oluĢturmuĢtur. AraĢtırmada öncelikle önceden elde edilen veriler ile ilgili ana tema ve bulgular tespit edilmiĢ, buradan hareketle siyasal ve sosyal çıkarımlarda bulunulmuĢ, bu çıkarımlar eleĢtirel ve analitik bir çerçeveye oturtulmuĢtur.

VERİLER VE TOPLANMASI

Materyal olarak, konu üzerine literatürdeki bilimsel içerikli kitap ve makaleler, çeĢitli kuruluĢların yayınları, internet siteleri ve gazete ve BaĢbakanlık arĢivlerinden faydalanılmıĢtır.

VERİLERİN ÇÖZÜMÜ VE YORUMLANMASI

Literatür taramasından sonra elde edilen veriler analitik ve eleĢtirel bir yaklaĢımla ele alınarak soruna iliĢkin saptamaların doğrulanıp doğrulanmadığı araĢtırılmıĢtır. Bu çerçevede Türkiye ile Suriye‟nin iliĢkileri ön planda tutularak Ortadoğu‟daki geliĢmeler ve bunların Ortadoğu‟ya yansıyan etkileri açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. Tüm bunlar ele alınırken uluslararası politikaya etkileri de tartıĢılmaya çalıĢılmıĢtır. Konunun siyasal ve sosyal boyutlarına özel bir önem verilmiĢtir. Bu çalıĢmada Türkiye ve Suriye‟nin politik kararları objektif olarak ele alınmıĢtır.

(16)

16 GİRİŞ

Türkiye, üç tarafı denizlerle kaplı, Asya ve Avrupa kıtalarını birleĢtiren dolayısıyla, stratejik açıdan çok önemli bir konuma sahiptir. Türkiye‟nin jeostratejik önemi, istikrarsızlık ve bunalım alanlarının ortasında yer almasının yanı sıra, ekonomik merkezlerin ve enerji kaynakları bakımından zengin bölgelerin kesiĢme noktasında bulunmasından da kaynaklanmaktadır. Jeostratejik konumu çerçevesinde Türkiye, aynı zamanda Ortadoğu bölgesine de dâhildir.1 Ortadoğu, Akdeniz kıyısındaki devletlerle (Türkiye, Suriye, Mısır,

Ġsrail, Lübnan), Arabistan, Irak ve Ġran‟ı içine alan bir coğrafyayı kapsamakta ve terim olarak Ortadoğu çoğunlukla Yakındoğu adıyla ifade edilen bölgenin tamamı için kullanılmaktadır.2

Ortadoğu coğrafyası Soğuk SavaĢ döneminde ve sonrasında Türk dıĢ politika yapıcıları açısından en sorunlu bölgelerden biri olmuĢtur. Ortadoğu siyasetinin genel karakteristikleri olan oryantalist yargı ve çatıĢma eğilimi, Türkiye‟nin Ortadoğu politikasında belirleyici unsurlar olmuĢlardır. Buna ek olarak Türkiye‟nin Ortadoğu halkları ile tarihi ve kültürel bağları olması ya da baĢka bir ifadeyle Osmanlı Devleti döneminde ve liderliğinde dört yüzyılı aĢan birliktelik Türkiye-Ortadoğu iliĢkilerini, tarihin yükünü de eklemek suretiyle, daha karmaĢık bir hale getirmektedir.3

Tarihin yükünde, Türkiye‟nin Ortadoğu coğrafyasında güney komĢusu Suriye ile olan iliĢkileri de uzun yıllar sorunlu ve sancılı olmuĢtur. Soğuk SavaĢ yıllarında Batı Bloğunda yer alan Türkiye, Doğu Bloğunda yer alan Suriye ile uzun yıllar diplomatik iliĢki bile kuramamıĢtır. Özellikle Baas Partisinin iktidara gelmesinden sonra “Büyük Suriye” ideali çerçevesinde düĢmanca faaliyetlerini arttıran Suriye, uzun yıllar Türkiye‟nin baĢına sorunlar açmıĢtır.

Türkiye-Suriye iliĢkilerini Ģekillendiren en önemli üç sorun Hatay, Su ve Terör sorunlarıdır. Bu sorunlara ek olarak Suriye‟nin uzun yıllar Osmanlı Ġmparatorluğu altında kendini ezilmiĢ olarak görmesinin dıĢavurumları ve Türkiye‟nin Ġsrail ile iĢbirliğini arttırmasına tepkileri de sayılabilir. Her iki tarafın uzun yıllar çatıĢma, düĢmanlık ve güvenlik kaygısıyla yürüttüğü iliĢkiler, 1998‟de Adana Mutabakatı ile yumuĢama baĢlamıĢ, 2000 yılında BeĢar Esad‟ın, 2002‟de Adalet ve Kalkınma Partisi‟nin iktidara gelmesi ile yakınlaĢma sürecine girmiĢtir. PKK konusunun çözülmesinin ardından Irak SavaĢı‟nın yarattığı bölgesel güvenlik kaygıları iki ülkeyi daha da yakınlaĢtırmıĢtır. CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer ile BaĢbakan Recep Tayyip Erdoğan‟ın ayrı ayrı yaptıkları ġam ziyaretleri ile Türkiye‟de ilk kez bir Suriye Devlet BaĢkanının ağırlanması, yakınlaĢmayı pekiĢtirmiĢtir. Ziyaretler, uzun geçmiĢi olan psikolojik önyargıların aĢılmasında önemli rol oynamıĢtır.

____________________________

1http://www.mfa.gov.tr/MFA_tr/DisPolitika/Bolgeler/OrtaDogu/Ortadoğu+ile+ĠliĢkiler/ (06.09.2007). 2 Mehmet Kocaoğlu, (1995): Uluslararası İlişkiler Işığında Ortadoğu, Genelkurmay Yayınları, Ankara: s.5. 3 Bülent Aras, (2003): Ortadoğu ve Türkiye, Q-Matris Yayınları, Ġstanbul: s. 9.

(17)

17

Ġki ülke iliĢkilerinin gerginleĢmesinde ve yakınlaĢmasında Amerika BirleĢik Devletleri‟nin temel aktör olduğu söylenebilir. Suriye‟nin bağımsızlığını kazanmasına rastlayan yıllarda Türkiye‟nin Marshall yardımını ve Truman Doktrinini kabul etmesi, Türkiye‟yi Batı Bloğuna yaklaĢtırırken Suriye‟nin Doğu Bloğunda yer alması ilk gerginliklerin baĢlamasına yol açmıĢtır. 1957‟de yaĢanan buhran iki ülkeyi savaĢın eĢiğine getirmiĢtir. Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın üstünden on yılın geçmesinin hemen ardından iki süper gücün Türkiye ve Suriye üzerinden yaptıkları güç gösterisi, Orta Doğu‟yu büyük bir savaĢın eĢiğine getirmiĢtir. Fakat bir dünya savaĢını daha kaldıramayacak uluslararası sistemin yapısı buna izin vermemiĢtir.

Demokrat Parti ile baĢlayan Orta Doğu‟ya ilgi, Türkiye‟nin 1959‟dan itibaren Avrupa‟ya doğru yönelmesiyle azalmıĢtır. Bu tarihten itibaren Suriye ile olan iliĢkilerde de bir duyarsızlaĢma dönemi baĢlamıĢtır. Türkiye bu dönemlerde olan Arap-Ġsrail çatıĢmalarında taraf olmamıĢtır. 1979‟daki Ġran Devrimine kendi iç politikasındaki geliĢmeler karĢısında fazla tepki gösterememiĢtir. 1980 yılında baĢlayan Ġran-Irak SavaĢında dönemin BaĢbakanı Turgut Özal arabuluculuk yapmak istemiĢ fakat ilgi görmemiĢtir.

24 Ocak kararlarından sonra liberal politikalar geliĢtirmeye baĢlayan Türkiye, bu dönemde Güneydoğu Anadolu Projesi‟ni kamuoyuna sunmuĢtur. Bu proje özellikle Suriye ve Irak tarafından ağır bir Ģekilde eleĢtirilmiĢ ve Türkiye “su emperyalizmi”yle suçlanmıĢtır.

ÇeĢitli projelerle su sorununa çözüm aranırken Türkiye her türlü iyi niyetli önerileri gündeme getirmiĢ fakat Suriye ve Irak tarafından bu öneriler geri çevrilmiĢtir. Suriye‟nin GAP‟a karĢı su sorununu gündeme getirmesi ve terör örgütü PKK‟yı Türkiye‟ye karĢı silahlı operasyonlara doğru yöneltmesi iki ülke iliĢkilerini gerginleĢtirmiĢtir. Buna ek olarak su konusunda Arap ülkelerini Türkiye aleyhine kıĢkırtması, Türkiye‟nin bu dönemde Ġsrail ile yakın iliĢkiler kurmasına yol açmıĢtır.

PKK‟nın Türkiye‟de askeri ve sivil odaklara yönelik terör eylemleri birçok üzücü olayla sonuçlanmıĢtır. Bu olaylara 1998 Eylül ayında Türkiye‟nin tahammülü kalmamıĢ ve tepkiler giderek artmıĢtır. Bunun üzerine iki ülke sıcak savaĢın eĢiğine gelmiĢtir. Türkiye‟nin güney sınırına yığınak yapması ile 1998 Ekim Krizi baĢlamıĢtır. Türkiye‟nin askeri ve siyasi kararlılığı, Suriye‟nin geri adım atmasına yol açmıĢtır. Mısır CumhurbaĢkanı Hüsnü Mübarek‟in arabuluculuğu ile Adana Mutabakatı imzalanmıĢ ve kriz aĢılmıĢtır. Adana Mutabakatı ile kendi sınırları içindeki PKK faaliyetlerine son veren Suriye, PKK‟nın elebaĢı Abdullah Öcalan‟ı sınır dıĢı etmiĢtir. Öcalan, bir yıl içinde Kenya‟da tutuklanmıĢ ve PKK ağır bir darbe yemiĢtir.

Adana Mutabakatı ile baĢlayan süreç Türkiye-Suriye iliĢkilerinde yumuĢamaya yol açmıĢtır. 2000 yılında Hafız Esad‟ın ölmesi ve oğlu BeĢar Esad‟ın iktidarı devralmasıyla Türkiye-Suriye iliĢkileri ivme kazanmıĢtır. Özellikle dönemin Türkiye CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟in ilk resmi ziyaretini Suriye‟ye Hafız Esad‟ın cenaze törenine yapması, Suriye‟de büyük yankı yaratmıĢ ve Türkiye‟ye olan güven bunalımı atlatılmaya baĢlamıĢtır.

Türkiye‟de 2002 yılında Ġslami çizgide bir partinin iktidara gelmesi Orta Doğu‟daki aynı çizgideki ülkelerle olan iliĢkiler için yeni bir dönem baĢlatmıĢtır. Bu dönemde Suriye ile olan karĢılıklı ziyaretlerin artması, ekonomik ve kültürel anlaĢmaların imzalanması ile sonuçlanmıĢtır. Ġki ülke arasındaki ticari faaliyetlerin artması siyasi iliĢkilerin de artmasına yol açmıĢtır.

(18)

18

Ġki ülke arasında yakınlaĢmanın yine ABD‟nin bölgede aktif rol almaya baĢladığı döneme rastladığı söylenebilir. 11 Eylül 2001‟de tarihinin en büyük terör saldırısına uğrayan ABD, Orta Doğu‟da Irak, Suriye ve Ġran‟ı teröre destek veren ülkeler olarak göstermiĢtir. 2003 yılında Irak‟ı iĢgal eden ABD, Suriye ve Ġran‟ı da teröre destek vermemesi konusunda tehdit etmeye baĢlamıĢtır. Arkasından da Büyük Orta Doğu Projesi‟ni gündeme getirmiĢtir. Rejim değiĢikliği tehlikesiyle karĢı karĢıya kalan Suriye, Türkiye ile olan iliĢkilerine daha da önem vermeye baĢlamıĢtır. Türkiye de, Irak‟ta kurulması düĢünülen bir Kürt Devleti‟ni istemediği için Suriye ve Ġran‟a yakınlaĢmaya baĢlamıĢtır.

Türkiye ile Suriye arasında baĢlayan yakınlaĢma Refik Hariri suikastı sonrasında daha da belirginleĢmeye baĢlamıĢtır. Suriye‟nin Lübnan‟dan askerlerini çekmesini savunan Hariri‟nin Suriyeli terör örgütü tarafından öldürülmesinin iddia edilmesinden sonra tüm dikkatler Suriye üzerine çekilmiĢtir. Özellikle ABD, bu dönemde Suriye‟yi yoğun bir Ģekilde eleĢtirmiĢtir. Fakat dönemin Türkiye CumhurbaĢkanı Ahmet Necdet Sezer‟in ABD ve Ġsrail‟in tepkilerine rağmen Suriye‟ye olan ziyaretini iptal etmemesi iki ülke arasındaki iliĢkilerde yakınlaĢmayı pekiĢtirmiĢtir.

2006 yılında Hamas‟ın siyasi büro lideri Halit MeĢal‟in Türkiye‟de kabul edilmesi Ġsrail ve ABD tarafından yoğun bir Ģekilde eleĢtirilmiĢ ve Türkiye-Ġsrail iliĢkileri bozulmaya baĢlamıĢtır. Ġsrail ile iliĢkilerin bozulması Suriye‟de ve Arap ülkelerinde büyük bir memnuniyetle izlenmiĢtir. Yine aynı yıl Ġsrail‟in Lübnan‟a giriĢtiği operasyonlarda baĢarısız olması ve ABD‟nin Irak‟ta çıkmaza girmesi Suriye‟nin elini güçlendirmiĢtir. Buna ek olarak Ġran nükleer faaliyetlerine tüm tepkilere rağmen devam etmiĢtir. Ortadoğu‟daki tüm bu geliĢmeler ABD‟de Temsilciler Meclisi seçimlere yansımıĢ ve iktidardaki Cumhuriyetçilerin güç kaybetmesiyle sonuçlanmıĢtır. Bölgede yeni bir istikrarsızlık istemeyen ABD, Yeni Irak Stratejisi ile Suriye ve Ġran‟ı Ortadoğu‟daki barıĢın tesisi için aktif birer aktör olarak görmeye baĢlamıĢtır.

Türkiye‟de 2007 yılında artan terör olayları karĢısında ABD‟nin duyarsız tutumu Türk kamuoyu tarafından yoğun bir Ģekilde eleĢtirilmiĢtir. Artan terör olaylarına rağmen iktidar partisinin seçimlerden yine birinci parti olarak çıktığı gözlemlenmiĢtir. Türkiye‟deki kargaĢa ortamından yararlanan PKK terör örgütü bu dönemde eylemlerini ĢiddetlendirmiĢtir. Türkiye‟de artan tepki karĢısında Türkiye Büyük Millet Meclisi‟nin sınır ötesi harekât için tezkere kararı alması karĢısında BeĢar Esad‟ın Türkiye ziyareti sırasında “Türkiye‟nin yanındayız” mesajını vermesi iki ülke iliĢkilerinde yakınlaĢmanın doruk noktasında olduğunu göstermektedir.

Bu çalıĢma, Türkiye ile Suriye iliĢkilerindeki gerginliklerin nasıl yakınlaĢmaya doğru evirildiğini gösterme amacıyla yapılmıĢtır. Türkiye ile Suriye arasındaki gerginlik unsurları olan Hatay, Su ve Terör sorunları zamanla aĢılmıĢtır. ĠliĢkilerdeki yakınlaĢmanın ana sebebi ABD‟nin Orta Doğu‟daki emperyalist hedefleri olmuĢtur.

Bu çalıĢmanın birinci bölümü beĢ ana baĢlıkta incelenmiĢtir. Türkiye Suriye iliĢkilerinin yakın geçmiĢi , iki ülke arasında yaĢanan yakınlaĢmalar ve gerginlikler , Bu çerçevede Suriye‟nin siyasi tarihi, dıĢ politikası incelenmiĢtir. AraĢtırmanın ikinci bölümünde, Türkiye-Suriye iliĢkilerinde gerginlik dönemi ele alınmıĢ olup, bu dönemde iki ülke arasında meydana gelen krizlere değinilmiĢtir. Son olarak da Suriye‟nin dıĢ politikasının analizi yapılmaya çalıĢılmıĢtır.

(19)

19

Ġlk iki ana baĢlıkta 1980‟lerin ikinci yarısından 1998 Adana Mutabakatı‟na kadar olan dönemde uluslararası sistemin ve bölgenin durumu anlatılmıĢtır. Ardından Türkiye-Suriye iliĢkilerinin kısa bir derlemesi yapılmıĢtır. Ġki ülke arasındaki ilk kriz olan 1957 Bunalımına değinilmiĢtir. Hemen arkasından Türkiye ile Suriye arasındaki gerginlik unsurlarına yer verilmiĢtir. Ġki ülke arasındaki gerginlik unsurları olarak Hatay, GAP ve Türk-Ġsrail yakınlaĢması görülmüĢtür. Hatay Sorununun tarihsel geliĢimi ve iki tarafın savunduğu tezler anlatılmıĢtır. ÇalıĢmanın kurgulanması sırasında su ve terör sorunlarının GAP‟a bağlı geliĢtiği görülmüĢtür. Buna bağlı olarak önce su sorunu incelenmiĢtir. Su sorunu kapsamında GAP etüt edilmiĢ, Fırat, Dicle ve Asi‟nin potansiyelleri araĢtırılmıĢtır.

Ardından iki ülkenin su sorununa bakıĢ açılarına çalıĢmada yer verilmiĢtir. Su sorunun iki ülke iliĢkilerine yansımasının çıktısının terör olduğu görülmüĢtür. Buna göre Türkiye‟deki terörün tarihsel geliĢimi araĢtırılmıĢ ve ASALA ile PKK‟nın Türkiye‟ye büyük zararlar verdiği anlaĢılmıĢ ardından da çalıĢmada yer verilmiĢtir. Yine bu dönemde iki ülke iliĢkilerinde gerginliğe yol açan Ġsrail-Türkiye iliĢkileri de incelenmiĢtir. 1998 Ekim ayında yaĢanan kriz de ayrıntılı olarak ikinci bölümün sonunda yer almıĢtır.

Ġkinci bölüm iki döneme ayrılmıĢtır: YumuĢama ve YakınlaĢma. YumuĢama döneminde Türkiye ile Suriye arasında, Adana Mutabakatı ve sonrasında yaĢanan özellikle ekonomik iliĢkilere yer verilmiĢtir. YakınlaĢma döneminde ise temel aktör olarak ABD kabul edilmiĢ ve Orta Doğu‟daki bu ülkenin faaliyetleri ayrıntılı olarak analiz edilmiĢtir. Yine yakınlaĢmanın unsurları olarak Türkiye ile Suriye‟nin Irak SavaĢı ve ABD‟nin Büyük Orta Doğu Projesi‟ne bakıĢ açılarına yer verilmiĢtir. Refik Hariri suikastı, Hamas‟ın Türkiye ziyareti ile gerginleĢen Ġsrail-Türkiye iliĢkileri ve 2006 Lübnan SavaĢı bu dönemde Suriye ile Türkiye‟yi yakınlaĢtıran diğer unsurlar olarak görülmüĢ ve incelenmiĢtir. Suriye‟nin reform çabaları ve Avrupa Birliği‟ne üyelik yolunda istekli olması da Türkiye tarafından olumlu karĢılandığı için bu konulara da çalıĢmada yer verilmiĢtir. Son Dönem ĠliĢkileri baĢlığı altında Ġsrail-Suriye Füze Krizi ve Türkiye‟nin Irak ile 2007 Ekim Krizi anlatılmıĢtır.

Üçüncü Bölümde ise Türkiye – Suriye iliĢkilerinin günümüzdeki sorunları ve yakın geçmiĢte yaĢanan krizleri yer almıĢtır. Bu bağlamda özellikle yaĢanan geliĢmeler objektif Ģekilde yaklaĢılmıĢtır

Sonuç kısmında ise iki ülke iliĢkilerinin analizi sonucu elde edilen veriler tartıĢılarak Türkiye-Suriye iliĢkilerinin hem bölge için hem de uluslararası sistem için önemine değinilmiĢtir.

(20)

20 BİRİNCi BÖLÜM

TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİNDE GERGİNLİK DÖNEMİ 1.Uluslararası Sistemin Durumu

Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan süper güç olarak çıkan SSCB ve ABD, 1947‟den itibaren Soğuk SavaĢ yıllarının iki temel aktörü olmuĢlardır. Bu yıllarda dünya, iki ülkenin yörüngesine girmiĢ ve bu durum Ġki Kutuplu Sistem olarak adlandırılmıĢtır.4 Bu sistemde

sürekli birbirleriyle rekabete giren iki ülke, giriĢtikleri silahlanma yarıĢıyla dünyada askeri ve siyasi bir gruplaĢmaya yol açmıĢtır. ABD ve müttefikleri NATO‟yu kurmuĢlar, SSCB ise Demir Perde Ülkeleri5 ile bir araya gelip VarĢova Paktı‟nı (VP) oluĢturmuĢtur. Bu oluĢumlara

üye olmayan ülkeler ise zamanla kendilerini korumak amacıyla veya tehdit edildikleri için bu örgütlere katılmıĢlardır. Blok ülkeleri arasındaki iliĢkiler sınırlı olmuĢ ve dıĢ politikalar bloğun süper gücü tarafından veya onun çizdiği plan çerçevesinde gerçekleĢmiĢtir. Zıt kutuplarda bulunan ülkelerin ise iliĢki kurarak herhangi bir yakınlaĢma veya diyalog içine girmesi ise mümkün olmamıĢtır. Ġki tarafa da bağlı olmayanların oluĢumu Bağlantısızlar Hareketi, 1955‟te ilk konferansını Bandung‟ta yapmıĢtır. 1962‟deki Küba Krizi iki süper gücü savaĢın eĢiğine getirmiĢtir. Ġki taraf daha sonraki yıllarda silahlanmayı sınırlama yoluna giderek yumuĢama dönemini baĢlatmıĢtır.

1980‟in ilk yarısında uluslararası sistemin, YumuĢama‟dan tekrar Soğuk SavaĢ‟a doğru bir geçiĢ yaĢadığı söylenebilir. ABD‟de iktidara gelen BaĢkan Ronald Reagan ve ekibi, SSCB‟ye karĢı sert bir dıĢ politika izlemeye baĢlamıĢtır. 1979‟da SSCB‟nin Afganistan‟ı iĢgali ile gerginleĢen iliĢkiler, uluslararası sistemi yeni bir Soğuk SavaĢ‟ın içine sokmuĢtur. Ayrıca SSCB bu dönemde, Çin ve müttefiklerinin (Arnavutluk,Kamboçya) ideolojik ve diplomatik rekabetiyle karĢı karĢıya kalmıĢtır. Bazı ülkeler, büyük güçlüklerle de olsa, bağlantısız kalmaya devam etmiĢtir. Bu koĢullar altında, özellikle üçüncü dünya ülkelerinde, eski ve yeni bir takım nedenlerin birbirine karıĢtığı çatıĢmalar çıkmıĢtır.

6 Ocak 1979‟da Ayetullah Humeyni, Ġran‟da Ġslam Devrimi adına iktidara el koymuĢtur.6 En büyük petrol üreticilerinden biri olan Ġran‟daki çalkantılar, yakıt fiyatlarında

artıĢa yol açmıĢtır. ABD ve Batı Avrupa, 1979-1980‟de petrol Ģoku yaĢamıĢlardır. Ġran ile sınırı olan SSCB, Ġslam Devrimi‟nin, Orta Asya‟daki Müslüman Cumhuriyetlere yansımasından çekinmiĢtir. Ġran‟la sınırı olan ülkeler de, bu ülkenin yaĢadığı çalkantılardan kendilerine göre bazı sonuçlar çıkarmıĢlardır. 1979‟dan itibaren Irak‟ı yöneten diktatör Saddam Hüseyin, petrol bakımından zengin AĢağı Fırat Vadisindeki çekiĢme konusu toprakları ele geçirmek için bu fırsattan yararlanmıĢtır. Ġran-Irak SavaĢı 1980 Eylülünde baĢlamıĢtır. Dönemin Türkiye BaĢbakanı Turgut Özal, savaĢın bitmesi için arabuluculuk yapmak istemiĢ ancak bu giriĢim iki ülke tarafından kabul görmemiĢtir.7

4 Ġki Kutuplu Sistem hakkında ayrıntılı bilgi için Bkz. Morton Kaplan, (1957): System and Process in

International Politics, Wiley and Sons, New York: pp.38-45.

5 Demir Perde Ülkeleri: Doğu Almanya, Çekoslovakya, Polonya, Macaristan, Bulgaristan ve Romanya‟dır. 6 1979 Ġran Devrimi, Ayetullah Humeyni‟nin nutuklarının kasetlere dağıtılması ve emirlerinin telefonla

verilmesi özellikleriyle dünya tarihindeki ilk elektronik olarak yürütülen devrim olmuĢtur. Hitabet yeni bir boyut kazanmıĢ, öncesinde hayal bile edilemeyecek kadar çok kiĢiye nutuk verme olanağı yaratmıĢtır. Bernard Lewis, (2006): Ortadoğu, Çev. Selen Y.Kölay, ArkadaĢ Yayınevi, Üçüncü Baskı, Ankara: s.16.

7 Ġlhan Uzgel, “Türk DıĢ Politikasında Pragmatizm”, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, Türk

(21)

21

Ġran-Irak SavaĢı, yaklaĢık bir milyon kiĢinin ölümüne sebep olduktan sonra, 1988 Ağustos ayında sona ermiĢtir. 24 Aralık 1979‟da, SSCB Afganistan‟ı iĢgal etmiĢtir. Bunu yaparken, Pakistan ve Ġran‟ın Afganistan‟daki Ġslamcılara yaptıkları yardımı durdurmak, petrol bakımından zengin ama Ġran Devrimi‟yle istikrarını kaybetmiĢ olan bu bölgeyi bir köĢesinden delerek sıcak denizlere ulaĢmak ve SSCB‟nin himayesindeki Babrak Karmal‟ı rahatlatmak gibi belli kazanımları hedeflemiĢtir. ABD ve müttefiklerinin, üçüncü dünyanın ve Müslüman ülkelerin protestoları bir iĢe yaramamıĢtır. Moskova, 1988‟e kadar iĢgalini sürdürmüĢtür.

Gorbaçov‟un Glasnost reform hareketleri SSCB‟nin çöküĢüne engel olamamıĢtır. Sözüne , gazeteci yazar Mustafa Balbay‟ın deyimiyle “Komünizmin kalesi deniz bitti demiĢtir”.8 1989 yılı tarihte bir dönüm noktası olmuĢtur. Macaristan, “Demir Perde”yi Mayıs

1989‟da açmıĢ, Marksizm-Leninizmi terk etmiĢ ve serbest seçimlerin yapılacağını haber vermiĢtir. Bunu Demokratik Almanya ve Federal Almanya Cumhuriyeti takip etmiĢ ve 9 Kasım‟da Berlin Duvarı‟nın açılmasına izin verilmiĢ ve serbest seçimlerin yapılacağını ilan etmiĢlerdir. Kasım ve Aralık aylarında, Çekoslovakya, Bulgaristan ve Romanya da Komünizmi terk etmiĢtir. Romanya‟nın Komünist diktatörü ÇavuĢesku idam edilmiĢtir. Bir anlamda Sovyet Modeli Orta Avrupa‟dan silinmeye baĢlamıĢtır. 1991‟de SSCB içten de çatlamıĢtır. Aralık 1991‟de, aralarında Rusya ve Ukrayna‟nın da bulunduğu on cumhuriyet, Sovyetler Birliği‟nin artık var olmadığını bildirerek, eski SSCB‟nin yerini alacak olan Bağımsız Devletler Topluluğu‟nu (BDT) kurduklarını açıklamıĢlardır. Gorbaçov, 25 Aralık‟ta istifa etmek zorunda kalmıĢtır. 3 Ekim 1990‟dan itibaren, iki Almanya birleĢerek 78 milyon nüfuslu tek bir devlet oluĢturmuĢtur. ABD, hem kültürel ve ekonomik, hem de siyasal ve askeri alanda tek süper güç olarak kalmıĢtır. 1990-1991‟de yaĢanan Körfez Krizi bunu açık bir biçimde gözler önüne sermiĢtir. 1990 sonrası döneme ise küreselleĢme damgasını vurmuĢtur. Ayrıca ABD‟nin yanında AB, Rusya, Japonya, Çin ve Hindistan da artık önemli rol oynayan bölgesel güçler olarak varlık göstermeye baĢlamıĢlardır.

2.Bölgenin Durumu

1980‟lerde Ortadoğu‟da önemli bazı geliĢmeler olmuĢtur. Bölgede gündemi bu olaylar belirlemiĢtir. Ortadoğu‟da 1980‟ler Ġsrail ile Mısır‟ın barıĢ görüĢmeleri için masaya oturması ile baĢlamıĢtır. BaĢta Suriye olmak üzere bütün Arap ülkeleri, Mısır‟ın ayrı ayrı olarak Ġsrail ile barıĢ imzalamasından çok rahatsızlık duymuĢlardır. Mısır, Ġsrail‟in iĢgal ettiği topraklardan 1982‟de çıkmasını sağlamıĢ ve Filistin‟e özerklik sağlamaya çalıĢmıĢtır. Ancak özerklik kavramının sınırlarında anlaĢmaya varılamaması üzerine, barıĢ görüĢmeleri Mısır-Ġsrail anlaĢması ile sınırlı kalmıĢtır. Aynı zamanda Suriye‟nin en çok ilgilendiği Lübnan‟da karıĢıklık çıkması, Suriye‟nin dikkatini bu soruna yoğunlaĢtırmasına sebep olmuĢtur. FKÖ‟nün Lübnan‟a yerleĢmesi üzerine Ġsrail, büyük rahatsızlık duyarak bölgeye müdahale etme gereği duymuĢtur.

(22)

22

1980‟lerin geri kalanı ise Ġran-Irak savaĢı ile geçmiĢtir. Türkiye, bu savaĢ sırasında aktif tarafsızlık politikası uygulayarak savaĢa taraf olmamıĢ, ancak iki ülke ile iliĢkilerini devam ettirmiĢtir. Suriye ise Ġran‟ın ġii yönetimine olan sempatisi ve Irak‟a ABD‟nin destek vermesi sebebiyle Ġran‟ın arkasında yer almıĢtır.

1990-1991 yıllarında yaĢanan Körfez SavaĢı ABD‟nin bölgeye daha sonraları tekrar geleceğinin sinyallerini vermiĢtir. Soğuk SavaĢ döneminde Sovyet eksenli bir dıĢ politikaya sahip olan Suriye, Saddam‟ın Kuveyt‟i iĢgali üzerine ABD‟nin bölgeye asker yığma giriĢimine ilk destek veren ülke olmuĢtur.9 “Çöl Tilkisi” unvanlı Hafız Esad burada pragmatik

yanını bir kez daha ortaya koymuĢtur.

Körfez SavaĢı sonrası, Soğuk SavaĢ dönemindeki denge politikasının mantıksal anlamda devamı olan ve bölgedeki önemli bir değiĢikliğin bölge istikrarını bozacağı yaklaĢımını temel alan ve ABD dıĢ politikasının geleneksel araçlarından birisi olan çevreleme politikası doğrultusunda Basra Körfezi için üretilen politika 1993-2001 yılları arasında etkili olmuĢtur.

Clinton yönetimi iĢbaĢına geldikten bir süre sonra 18 Mayıs 1993‟te Ulusal Güvenlik Konseyi Yakın Doğu Bölgesi Sorumlusu Martin Indyk tarafından formüle edilen Çifte Çevreleme Politikası, Soğuk SavaĢ döneminde birbirine karĢı kullanılan iki ülkenin Ģimdi birlikte sistem dıĢında kalmasına ve buna karĢılık, ABD‟nin Körfez devletleriyle geliĢtireceği iĢbirliğine dayanmıĢtır.

Çifte Çevreleme‟nin temel öğeleri Ġran ve Irak‟ın askeri açıdan çevrelenmesi, ekonomik yaptırımlarla bu iki rejimin davranıĢlarını değiĢtirmek, müttefiklerle olan iĢbirliğini arttırmak ve her iki ülkenin rejimlerini zayıflatmak olmuĢtur. Bu yenidüzenleme ile potansiyel düĢman iki devletin çevrelenme yoluyla birlikte sistemin dıĢına atılması hedeflenmiĢtir.10

Ayrıca bu dönemde bölgede, Türkiye-Suriye arasında yaĢanan bazen de Irak‟ın da taraf olduğu “su sorunu” gündemi belirlemiĢtir. Türkiye‟nin GAP‟ı gerçekleĢtirme idealine karĢı çıkan Suriye, PKK terörünü destekleyerek Türkiye‟yi zor durumda bırakmıĢtır. 1998 Ekim ayında savaĢın eĢiğine gelen bu gerginlikten sonra Türkiye-Suriye iliĢkileri yumuĢamıĢtır.

9 Balbay, 2006: 29.

10 Serhat Erkmen, (2003), “ABD‟nin Ortadoğu‟da DeğiĢim Ġhtiyacının Nedenleri”, Stratejik Analiz

(23)

23 3.Türkiye-Suriye İlişkileri

Suriye ile iliĢkilerin 80‟lerin ikinci yarısından önceki dönemde iyi olmadığı söylenebilir. Bu tarihlerde aramızda herhangi bir iyi komĢuluk ve dostluk antlaĢması yapılmadığı gözlemlenmektedir. 1955 ġubat ayında Bağdat Paktı hazırlanırken dönemin BaĢbakanı Adnan Menderes‟in ġam‟a yaptığı birkaç saatlik ziyaret dıĢında bir görüĢmeye de rastlanmamıĢtır. Zaten bu görüĢme de, emekli Büyükelçi Ġsmail Soysal‟ın ifadesiyle “sağırlar

konuĢması gibi” geçmiĢtir.11 1946 yılında bağımsızlığını kazanmasından 1998 Adana

Mutabakatına kadar iliĢkiler, normal diplomatik iliĢkilerle gerginlik arasında gidip gelmiĢtir. Ġki ülke iliĢkileri, bu dönemde hiçbir zaman yakın ve sıcak bir havayı yansıtmamıĢtır.12

Türkiye-Suriye iliĢkilerinde 1980‟lerin ikinci yarısından 1998 Adana Mutabakatına kadarki dönem, gerginliklerin Ģiddetli bir Ģekilde hissedildiği dönem olmuĢtur. Bu dönemde iki ülke arasındaki su ve terör sorunları 1998 sonbaharında iki ülkeyi sıcak savaĢın eĢiğine getirmiĢtir. Ġki ülke arasındaki ilk bunalım 1957‟de yaĢanmıĢtır.

4.Türkiye-Suriye İlişkilerinde İlk Bunalım: 1957 Krizi

SüveyĢ Kanalı krizi sonrasında ve Eisenhower Doktrini‟nin13 açıklanmasından

önceki dönemde Suriye‟nin Sovyetler Birliği ile iyi iliĢkiler kurması Ankara ve Washington‟da büyük endiĢe yaratmıĢtır.14 15 Ağustos 1957‟de sol eğilimli Afif Bizri‟nin

Suriye Genelkurmay BaĢkanı olması, Türkiye-Suriye iliĢkilerini kriz noktasına getirmiĢtir.15

Afif Bizri‟nin göreve gelmesinden iki gün önce, 13 Ağustos 1957‟de Suriye‟de meydana gelen bir diğer geliĢme olayın içine ABD‟yi de sokmuĢtur. Suriye hükümeti, Suriye‟deki mevcut rejimi değiĢtirmek için çalıĢtıklarını iddia ettiği, üç Amerikalı diplomatı sınır dıĢı etmiĢ, karĢılığında ABD de Suriye‟nin Washington Büyükelçisini “persona non grata”16 ilan

etmiĢtir.17

Afif Bizri ile Suriye, Sovyetler Birliği‟ne daha da yakınlaĢmıĢtır. Bu dönemde Suriye, Çin Halk Cumhuriyeti‟ni de tanımıĢtır.18

11 Ġsmail Soysal, (1999): “Türk-Arap ĠliĢkileri 1918-1997”, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, Türk

Tarih Kurumu, Ankara: s.519.

12 Öztürk, 1997: 53.

13 5 Ocak 1957‟de ABD BaĢkanı Eisenhower tarafından Kongre‟nin iki meclisine sunulup, 9 Mart 1957‟de kabul edilen bir önergede tanımlanan siyasetin adı.“Yakındoğu‟da barıĢ ve istikrarın sağlanmasına iliĢkin ortak karar” baĢlığını taĢıyan belgedir. Bölge ülkelerinin istemi üzerine ABD‟nin iktisadi ve askeri yardımda bulunmasını ve “uluslararası komünizmin egemenliğindeki herhangi bir ülkeden gelebilecek silahlı saldırılara karĢı yardım isteyen” devleti korumak için Amerikan Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasını öngörmüĢtür. ABD‟nin Nisan 1957‟de Ürdün‟deki, Temmuz 1958‟de de Ürdün ve Lübnan‟daki giriĢimlerini haklı göstermek için bu doktrine baĢvurulmuĢtur.

14 Hüseyin Bağcı, (1998): “Demokrat Parti‟nin Ortadoğu Politikası”, in Faruk Sönmezoğlu (ed.), Türk Dış

Politikasının Analizi, Der Yayınları, Ġkinci Basım, Ġstanbul: s.126.

15 ġen, 2004: 305. 16 Ġstenmeyen kiĢi. 17 Yılmaz, 2004: 113.

18 Mehmet Gönlübol ve Cem Sar, (1996): Olaylarla Türk Dış Politikası 1919-1995, Siyasal Kitabevi,

(24)

24

Suriye kabinesinde komünizm sempatisi ile tanınan Halit-el Azm Sovyetler Birliği‟ne gitmiĢ ve orada birtakım anlaĢmalar yapmıĢtır. Bu anlaĢmalardan birinde Sovyetler Birliği Suriye‟ye, 500 milyon dolarlık ekonomik ve askeri yardım yapma taahhüdünde bulunmuĢtur. Ayrıca bu anlaĢmaya bağlı olarak liman, karayolu, demiryolu, sulama ve enerji projeleri ile havaalanı projeleri de gündeme gelmiĢtir. Bu geliĢmeler Türkiye‟de olduğu kadar Ürdün, Ġsrail ve Lübnan‟da da büyük tepkilere neden olmuĢtur.19 Suriye‟nin bu davranıĢları,

Batılı ülkeleri, Orta Doğu güvenliği endiĢelerinin yanı sıra, enerji kaynaklarının kontrolü bakımındanda kuĢkulandırmıĢtır.20 ABD, bu durumda Türkiye, Ürdün, Ġsrail ve Lübnan‟a

olası bir Suriye saldırısı karĢısında adı geçen ülkelere, Suriye‟ye karĢı destek verme sözü vermiĢtir.

ABD‟nin bu tavrı Sovyetler Birliği‟nde benzer refleksler göstermiĢ ve Sovyetler Birliği bütün ağırlığını bu coğrafyaya kaydırmıĢtır. Bu arada Türkiye “kuĢatılma sendromu” yaĢamıĢ;145 sınıra asker ve silah yığınağı yapmıĢ ve gerilimi arttırmıĢtır.21 Bütün bu

geliĢmeler sonunda, Suriye Krizi Orta Doğu‟da yeni bir buhran yaratmıĢ ve anlaĢmazlık kısa bir sürede bir tarafta Türkiye ile ABD‟nin diğer tarafta da Suriye ile Sovyetler Birliği‟nin bulunduğu bir gerginlik haline dönüĢmüĢtür.22

Suriye anlaĢmazlığın BM‟de görüĢülmesini talep etmiĢtir. BM Genel Kurulu görüĢmeleri 22 Ekim 1957‟de baĢlamıĢtır. 30 Ekim‟de anlaĢmazlığa iliĢkin iki karar tasarısı Genel Kurula sunulmuĢtur. Suriye tarafından sunulan tasarıda, Türkiye-Suriye sınırında araĢtırmalarda bulunmak üzere bir komisyon kurulması öngörülmüĢtür. Ġkinci tasarı ise, meselenin Türkiye ve Suriye arasında BM Genel Sekreteri aracılığıyla görüĢmeler yoluyla çözümlenmesini öngörmüĢtür. Endonezya temsilcisinin isteği üzerine her iki karar tasarısı da 30 Ekim‟de geri çekilmiĢtir.23

Sovyet tehditleri ve Sovyetler Birliği‟nin Suriye üzerindeki giriĢimleri karĢısında ABD‟nin Türkiye‟yi desteklemesi ve bir müttefiki ve dostu olan Türkiye‟ye karĢı Kuzey Atlantik AntlaĢması Örgütü (NATO) içinde yüklenmiĢ olduğu taahhütleri yerine getireceğini belirtmesi, Sovyetlerin tutumunu yumuĢatmıĢtır.

Ayrıca Suriye‟nin yumuĢamasında Suudi Arabistan da arabuluculuk yapmıĢtır. Ürdün Kralı Hüseyin‟in de Suriye‟ye karĢı tutumunda yumuĢamasından sonra Ekim sonunda Suriye Buhranı ortadan kalkmıĢtır.24

19 Armaoğlu, 1989: 506. 20 Gönlübol ve Sar, 1996: 290. 21 ġen, 2004: 305. 22 Armaoğlu, 1989: 508. 23 Gönlübol ve Sar, 1996: 292. 24 Yılmaz, 2004: 117. 25 Armaoğlu, 1989: 509.

(25)

25 5.Türkiye-Suriye İlişkilerinde Gerginlik Unsurları

Bu dönemde Türkiye ile Suriye arasındaki iliĢkileri, genellikle iki ülke arasında yaĢanan sorunlar belirlemiĢtir.

Suriye 400 yılı aĢkın bir süre Osmanlı yönetiminde yaĢamıĢtır. Ayrıca Türkiye‟nin baĢta nüfus ve coğrafya olmak üzere birçok bakımdan Suriye‟den büyük veya önde olması, Suriye‟nin daima Türkiye‟yi potansiyel bir tehdit olarak algılamasına neden olmuĢtur. Bu açıdan bakıldığında, iki ülke arasındaki sorunlar çoğunlukla Suriye tarafından ortaya çıkarılmıĢtır.26 Fakat Suriye, sorunların kendisi tarafından çıkarılmadığını sıkça Arap

kamuoyuna empoze etmiĢtir. Öyle ki Suriye, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun devamı olarak gördüğü Türkiye‟ye devamlı ağır ve aslı olmayan suçlamalarda bulunmuĢtur. Bu suçlamaların birinde Suriye, Öfke Günleri ve Toprak Kardeşliği gibi filmleri çekerek halkına Osmanlılar tarafından mezalim yapıldığını iddia etmiĢtir.27

Suriye yönetiminin bu dönemde Türkiye‟ye karĢı izlediği düĢmanca tutuma rağmen, Suriye halkının Türklere ve Türkiye‟ye sempati duyduğunu, Osmanlı‟nın yönetimini unutmadığını savunanlar da bulunmaktadır. Bu konuda akademisyen Osman Metin Öztürk‟ün değerlendirmesi Ģu Ģekildedir:

“Halk arasında, Osmanlının adaleti ile samimiyetinin, sağladığı huzurun ve güvenliğin unutulmadığı, hala canlılığını koruduğu anlaşılmaktadır. Bu durumun nedenlerinden biri, çoğu Suriyeli‟nin ailesinde Türk kökenli veya Türkler ile bir arada yaşamış birisinin bulunmasıdır. İkinci nedeni ise ise, artık Suriye‟de rahatlıkla izlenebilen Türk televizyon kanallarıdır.” 28

Ayrıca Suriye halkının Türklere sempati duyduğuna dair bir görüĢ de bir yazısında Can Dündar‟dan gelmiĢtir:

“Galatasaray Süper Kupa‟yı kazandığında, Suriye‟nin Kamışlı kentindeki askeri kışlada bir asker, sevincinden tankına binip sokağa çıkmış ve havaya ateş açmış. Ortadoğu‟yu en iyi tanıyan gazetecilerden Hüsnü Mahalli, Postexpress dergisinde (15 Ekim 2002) anlatıyor bunu. Mahalli, Türkiye Dünya Kupası‟nda maç kazanırken de Arap aleminin çalkalandığını söylüyor. „Suudi Arabistan‟ın yenilmesi umurlarında değildi; Türkiye kazanıyordu çünkü‟ diyor. Sonra şunu ekliyor: „İbrahim Tatlıses için Şam‟da, Halep‟te, Beyrut‟ta, Fas‟ta, Cezayir‟de, herhangi bir Arap kentinde 1 milyon insan toplarsınız. Bu nedir? Adam seviyor işte…” 29

26 Öztürk, 1997: 68. 27 Balbay, 2006: 84. 28 Öztürk, 1997: 65.

(26)

26

Ġki ülke arasında Hatay, su ve terör sorunları yaĢanmıĢtır. Bunlardan Ortadoğu‟daki diğer ülkeleri de ilgilendirmesi bakımından “Su Sorunu” daha bir önem arz etmektedir. Ayrıca Su Sorununun ileriki dönemlerde yeniden gündeme gelmesi muhtemeldir. Bu yüzden yine su sorununa bağlı olarak diğer sorunların da tam olarak bitmiĢ olduğu söylenemez. Türkiye ile Suriye arasındaki bir diğer sorun, Terör Sorunu ise 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı ile bitmiĢ gözükmektedir. Ayrıca Suriye‟deki Türkmen vatandaĢlara uygulanan baskıcı ve asimile edici politikalar da bazı dönemlerde iki ülke arasında sorunlara yol açmıĢtır.

5.1.Hatay Sorunu

Türkiye ile Suriye arasındaki sorunların çıkıĢ noktası Fransa tarafından Suriye‟ye bağımsızlık verilmesini öngören 1936‟daki anlaĢmadır.30 Suriye 1946 yılında bağımsızlığını kazandığı

günden baĢlayarak Hatay üzerinde hak iddia etmeye baĢlamıĢtır. Baas Partisinin iktidara gelmesiyle birlikte, Suriye Hatay‟ın ilhakını milli bir hedef haline getirmiĢtir. Lübnan, Ürdün ve Filistin‟i de içine alan “Büyük Suriye” ideali kapsamında değerlendirilen Hatay‟a dair Suriye iddiaları, bugüne kadar Türkiye- Suriye iliĢkilerini olumsuz yönde etkileyen sebeplerin içinde yer almıĢtır.31

5.1.1.Sorunun Tarihsel Gelişimi

Birinci Dünya SavaĢı‟ndan yenik olarak çıkan Osmanlı Ġmparatorluğu 30 Ekim 1918‟de Mondros AteĢkes AntlaĢmasını imzalamıĢtır. Bu AntlaĢmanın yedinci maddesine göre Ġtilaf Devletleri kendi güvenliklerini tehdit edecek bir durum oluĢtuğunda, orayı iĢgal edebilecekti. Buna dayanarak Fransa, Ġskenderun Limanı‟na asker çıkararak Hatay Bölgesini ilhak etmiĢtir. Fransa, bölgede egemenlik kurabilmek için 27 Kasım 1918‟de Ġskenderun Sancağı‟nı kurmuĢtur. Bu sancağın yönetim Ģekli ve kuralları, merkezi Beyrut‟ta olan Yüksek Askeri Komiserlik tarafından belirlenecekti. Sancak idari merkezi Ġskenderun olmak üzere Antakya, Harim (Reyhaniye) ve Belen bölgesini kapsamaktaydı.32

Birinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra Fransa‟nın Ortadoğu‟daki nüfuz bölgelerinden biri olan “Sancak” bölgesi KurtuluĢ SavaĢı sırasında Fransa ile savaĢı sona erdiren 20 Ekim 1921 Ankara Ġtilafnamesi ile Türkiye‟nin güney sınırının dıĢında kalmıĢtır.33 Oysaki Sivas

Kongresi sonucunda Anadolu‟da bağımsızlık hareketinin programını ilan eden Misak-ı Milli Kararları‟na göre Hatay milli sınırları içinde kabul edilmiĢti. Ancak Ankara Ġtilafnamesi ile “Sancak” a muhtariyet verilmesi,34 Hataylıların Türk bayrağını içeren özel bir bayrak

kullanabilmeleri35 ve Türklerin milli kültürünün korunmasına yönelik düzenlemelerin olması

Türkiye‟nin bu konuda fazla diretmemesine yol açmıĢtır.

30 Tayyar Arı, (2005): Geçmişten Günümüze Ortadoğu, Alfa Yayınları, Ġkinci Baskı, Ġstanbul: s.641. 31 Selahattin Ġbas, (2004): “Türkiye-Suriye ĠliĢkilerinin Tarihi”, in Türel Yılmaz, Mehmet ġahin (eds.),

Ortadoğu Siyasetinde Suriye, Platin Yayınları, Ankara: s.59.

32 Hamit Pehlivanlı, Yusuf Sarınay, Hüsamettin Yıldırım, (2001): Türk Dış Politikasında Hatay (1918-

1939), Avrasya AraĢtırmalar Merkezi Yayınları, Ankara: s.33.

33 Ġdris Demir, (2004): “Hatay Sorunu”, in Türel Yılmaz, Mehmet ġahin (eds.), Ortadoğu Siyasetinde

Suriye, Platin Yayınları, Ankara: ss.342-343.

34 Erciyes, 2004: 69.

35 Sina AkĢin, (1999): “Atatürk‟ün DıĢ Siyaset Modeli”, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç,

(27)

27

Bir bakıma Hatay, Fransızlarla mücadeleyi durdurmak için Fransızlara bırakılmıĢtır 36 ama

Fransa da Hatay‟ın Türklüğünü bir ölçüde kabul etmiĢtir.37

Mütareke sırasında Türklerin elinde bulunan toprakları Misak-ı Milli sınırlarıiçinde

kalan topraklar olarak ele alan Mustafa Kemal‟e ve yeni Türk Devletine göre,Hatay‟ın Türk

sınırları içinde kalması gerekmekteydi.38 Zaten Hatay‟a da ismini verenAtatürk‟tür.39 Lozan

görüĢmeleri sırasında Mustafa Kemal Atatürk, 15 Mart 1923‟te Adana‟da yaptığı bir

konuĢmada Sancaklılara “Kırk asırlık Türk yurdu düĢman elinde esir kalamaz. Gün gelecek

siz de kurtulacaksınız” diye söz vermiĢtir.40 Hatta Atatürk,Sancak sorununu kesin bir çözüme

bağlamak zamanının geldiğine Paris‟te Fransız-Suriye görüĢmeleri yapılırken karar vermiĢtir.

Ancak Montreux‟de Boğazlar Konferansı sona ermeden, Fransa ile bir gerginlik

çıkarılmasından kaçınmıĢtır.41

Hatay bölgesinde Türklere yönelik baskıların artması üzerine, bölgede yaĢayan Türkler, göç yoluna sürüklenmiĢtir. Fakat Atatürk‟ün ve hükümetin etkili dıĢ politika hamleleriyle Fransa ile görüĢmeler yapılmıĢ ve bu durum kısmen de olsa ortadan kaldırılmıĢtır.42

Fransa‟da Mayıs 1936‟da Halk Cephesi iktidara gelmiĢtir. Fransız HükümetiSuriye

temsilcileriyle görüĢerek Suriye‟ye üç yıl içinde bağımsızlık verileceğini bildirmiĢtir. Sancak

bölgesinin bu durumu 8 Eylül 1936‟da Fransa ile Suriye arasındaimzalanan bir antlaĢma ile

yeni bir boyut kazanmıĢtır. Buna göre Fransa Suriye‟de manda yönetimine son vermiĢ ve Suriye‟nin bağımsızlığını tanıdığını açıklamıĢtır. BuantlaĢmada Ġskenderun Sancağı‟ndan ve statüsünden bahsedilmemiĢtir.43

Bu anlaĢma Türkiye‟de çok geniĢ yankı bulmuĢtur. Türkiye 9 Ekim 1936‟da Fransa‟ya nota vermiĢtir. Nota‟da “Suriye‟ye olduğu gibi Ġskenderun Sancağı‟na da bağımsızlık verilmesi gerekir” denmiĢ ve Ġskenderun Sancağı ile ilgili hükümlerin Türkiye tarafından kabul edilemeyeceği bildirilmiĢtir.44 8 Eylül 1936‟da Fransa ile Suriye arasında

parafe edilen AntlaĢma, Türkiye‟nin o zamana kadar sorunlarınıhallettiği Fransa ile iliĢkisinin tekrar bozulmasına yol açmıĢtır.45

36 Erciyes, 2004: 69. 37 AkĢin, 1999: 276.

38 ġevket Süreyya Aydemir, (1999): Tek Adam, Cilt III, Remzi Kitabevi, Onaltıncı Baskı, Ġstanbul:

ss.395-396.

39 Hatay adı 1936 yılında Atatürk tarafından verilmiĢtir. Sorunun uluslararası kamuoyunda yeniden tartıĢılmaya

baĢlandığı sırada bölgenin Türk kimliğine vurgu yapma üzere bu isim kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Buna göre, Orta Asya‟da kurulmuĢ olan Hatay devletinden gelen Eti-Ata-Hata-Hatay kelimeleri aynı kökten türemiĢ sözcüklerdir. Böylece, bir yandan Anadolu uygarlıklarından Hititlerin Türklüğü kanıtlanmıĢ oluyor, diğer yandan da Ġskenderun-Antakya bölgesinde yaĢayanların Türklükleri kesinleĢiyordu. Melek Fırat, (2003): “Sancak (Hatay) Sorunu”, in Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular,

Belgeler, Yorumlar, Cilt I, ĠletiĢim Yayınları, Yedinci Baskı, Ġstanbul: s.280.

40 Pehlivanlı v.d., 2001: 38.

41 Özden Zeynep Alantar, (1998): “Türk DıĢ Politikasında Milletler Cemiyeti Dönemi”, in Faruk Sönmezoğlu

(ed.), Türk Dış Politikasının Analizi, Der Yayınları, Ġkinci Basım, Ġstanbul: s.90.

42 Erciyes, 2004: 72.

43 Hasan Berke Dilan, (1998): Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası, Alfa Yayınları, Ġstanbul: s.138. 44 Armaoğlu, 1989: 348.

(28)

28

Nota‟dan 22 günsonra, Atatürk 1 Kasım 1936‟da Türkiye Büyük Millet Meclisi‟nde

“HatayTürklerindir” demekle bu konudaki tepkisini ve azmini dile getirmiĢtir.46 TBMM‟nin

açılıĢ konuĢmasında Atatürk Ģu sözleri söylemiĢtir:

“Bu sırada Milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük mesele, hakiki sahibi öz Türk olan İskenderun, Antakya ve havalisinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde, ciddiyet ve kat‟iyetle durmaya mecburuz” 47

Atatürk için Hatay‟ın ne kadar önemli olduğu baĢka bir açıklamasından da anlaĢılmaktadır:

“Ben toprak büyütme meraklısı değilim. Barışı bozma alışkanlığım yoktur. Ancak antlaşmalara dayanan hakkımızın isteyicisiyim. Onu almazsam edemem. Ben Meclis‟in kürsüsünden söz verdim. Hatay‟ı alacağım. Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getiremezsem onun huzuruna çıkamam, yerimde kalamam.”48

Bu geliĢmeler ıĢığında Türk hükümeti dıĢ politikada dikkatini Hatay Sorunu üzerine yoğunlaĢtırmıĢtır. Hatay Sorununun günümüze kadar gelen problemlerinin çıkıĢ noktası görüldüğü üzere Fransa ile Suriye arasındaki bu antlaĢmadır.49

UyuĢmazlık üzerine, ilk baĢlarda yanaĢmamasına rağmen50 Fransa‟nın teklifi ve

Türkiye‟nin kabul etmesiyle Sancak Sorunu 18 Aralık 1936‟da Milletler Cemiyeti‟ne (MC) götürülmüĢtür. Aynı anda Ġskenderun‟da durum gerginleĢmeye baĢlamıĢ ve Türkler ile Fransız güvenlik kuvvetleri arasında çatıĢmalar meydana gelmiĢtir. MC, olaya el koymuĢ ve Ġsveçli temsilci M. Sandler‟i Sancak Sorununa raportör olarak atamıĢtır. M. Sandler, üç maddelik bir rapor sunmuĢtur. Bu raporda Sandler, konunun MC‟de yeniden ele alınmasını istemiĢ; en kısa zamanda da Sancak bölgesine üç kiĢilik bir gözlemci heyeti gönderilmesini talep etmiĢtir. Bu raporun kabulünden sonra 22 Aralık‟ta bu defa Hollanda, Norveç ve Ġsviçre‟den oluĢan üç kiĢilik bir gözlemci heyeti Sancak‟a yollanmıĢtır. 51

MC‟ye bu konuda yapılmıĢ baĢvurunun ağırdan alınacağını anlayan Mustafa Kemal Atatürk, konunun çözümünde güç gösterisinde de bulunulmasına karar vermiĢtir.52 Bunun

üzerine Ocak 1937‟de Mustafa Kemal Atatürk önce Konya‟ya, oradan UlukıĢla‟ya bir yolculuk yapmıĢtır. Ankara‟ya döndüğünde Kabine‟ye baĢkanlık etmiĢtir. Bu Fransa‟da savaĢ korkusu yaratmıĢ ve iliĢkiler bir anda gerilmiĢtir. Fakat dönemin Ġngiltere DıĢiĢleri Bakanı Anthony Eden‟in giriĢimiyle bu gerginlik aĢılmıĢtır.53

46 Soysal, 1999: 517. 47 Armaoğlu, 1989: 348.

48 Enver Ziya Karal, (1998): Atatürk‟ten Düşünceler, ODTÜ GeliĢtirme Vakfı Yayınları,

Ankara: s.16.

49 Arı, 2005: 641. 50 Soysal, 1999: 517. 51 Dilan, 1998: 140.

52 Ercüment Yavuzalp, (1999): “DıĢ Politikada Vizyon”, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, Türk Tarih

Kurumu, Ankara: s.667.

Şekil

Tablo I: 24 Ağustos 1938 seçimlerine göre Sancak Meclisi‟nde Milletvekili Dağılımı
Tablo  V‟de  Fırat/Dicle  Nehir  Havzasında  Su  Sorunu  Matrisi  verilmiĢtir.  Su  sorununda

Referanslar

Benzer Belgeler

Irak’ta en çok tanınan Bektâşî simaları arasında Sultan Sahak, Fuzûlî, Baba Gurgur, Şeyh Hasan Berzencî, Dede Cafer ve Hicrî Dede yer almaktadır.. KAYNAKÇA

Türkiye, Suriye için ikna ve müzakereye dayalı bir yaklaşımın haklılığını savunurken; ABD tarafı, daha sert ve baskı yoluyla rejimin değiştirilmesini

iran'm 33 milyon hektar olarak kullamlabilecek arazi tahmini hakkmdaki rakamlarm 2/3 sinin tahmin fazlasl ve extensif otlak sahalan oldugu dU~linlillip, bu rakam

nan ekonomik ambargo, Türkiye ile olan dış ticareti durma noktasına getirmiş, 2005 ve 2006 yıllarında sağlanan mutabakat zaptları ile 2009 yılında akde- dilen Kapsamlı

dillendirmeleri, iki ülkenin gerçekleriyle uyuşmayan aşırı duygusal ve ideolojik bakış açılarıdır ve uzun vadede iki ülke ilişkilerine zarar verebilir.

Tarımsal üretimde, Silopi Ovası sera faaliyetleri, Cizre ve İdil ilçeleri de düşük yatırım maliyetiyle gerçekleştirilebilecek kültür mantar yetiştiriciliği için

Bu kararın bir yönü Türkiye ile Kuzey Irak arasında yeni bir boru hattı inşa edilerek Kuzey Irak’tan petrol ve doğal gazı Türkiye’ye ve oradan dünyaya taşımaya

Ekonomik Araştırmalar ve Proje Müdürlüğü 5 ilişkiler neticesinde hem Türkiye için tehdit unsuru olan DAEŞ’in ortadan kaldırılması, Kuzey Irak’taki Kürt yönetiminin