• Sonuç bulunamadı

Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S

oğuk Savaş’ın sona ermesi Türkiye’nin jeopolitik önemi-ni azaltmamış, aksine ülke içinde Türkiye’nin uluslararası konumu ve oynayacağı rol hakkında yeni bir tartışmanın başlamasını sağla-mıştır. Soğuk Savaş sonrasında Türk toplumu Balkanlar ve Kaf-kasya’da birtakım problemlerle karşı karşıya olduğu gerçeğiyle yüz yüze gelmişti. Turgut Özal’ın aktif ve çok boyutlu dış politikası, ülkenin tarihsel sürekliliğini ve sorumluluklarını inkâr etmeyerek bunları kullanmak sûretiyle söz-konusu problemleri avantaja çe-virmeyi amaçlamaktaydı. Ahmet Davutoğlu Türkçe yayımlanan ilk kitabı olan Stratejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararası Konu-mu’nda Türk dış politikasının bu yeni yorumunun teorik çerçevesi-ni sunmaktadır. Ancak eser, yal-nızca Türk dış politikasını anlat-manın ötesinde, ele aldığı konu-lar ile üslûbu ve geliştirilecek

po-litikalar için bir kılavuz olma nite-liğiyle Türkiye’nin bir tür grand jeo-stratejisini ihtiva etmektedir. Bu anlamda eser, Alfred Mahan ve Harold Mackinder gibi jeo-stratejinin önemli isimlerinin eserlerindeki -ki yazar bunlara sık sık atıf yapmaktadır- klasik mode-li takip etmektedir.

Eserin temel iddiası, günümüz-de Türk dış politikasının bir stra-tejik vizyon eksikliğiyle malul ol-duğu ve bu eksikliğin ülkenin coğrafî konumu ve zengin tarihî birikiminin sunduğu avantajların değerlendirilememesinden kay-naklandığı görüşüne dayanmak-tadır. Davutoğlu, bu sebeple mevcut Türk dış politikasının kısa vadeli, taktik hamlelerden ibaret olduğunu vurgulamaktadır.

Davutoğlu Türk dış politikasın-daki bu vizyon eksikliğini tarihsel, psikolojik, kültürel ve kurumsal birtakım faktörlerle

açıklamakta-DÎVÂN İlmî Araştırmalar sy. 14 (2003/1), s. 213-215

213

Ahmet Davutoğlu

Stratejik Derinlik:

Türkiye’nin Uluslararası Konumu

Küre Yayınları, İstanbul 2001, xiii + 584 s.1

Hasan KÖSEBALABAN

1 Bu değerlendirme ilk olarak The Middle East Journal’da (55/4 [2001] s. 693-694) yayınlanmıştır.

(2)

dır. Yazara göre Türk toplumu bugün bir kimlik krizi yaşamakta ve bunun neticesi olarak ortaya yönü ve genel amaçları belli ol-mayan bir dış politika çizgisi çık-maktadır. Dolayısıyla, uzun vade-li bir vizyon eksikvade-liği sebebiyle Türk dış politikası, dış güçler ve onların yerli işbirlikçilerinin elle-rinde, geçmişten gelen bir bölün-me korkusuna hapsedilmiştir. “Sevr sendromu” (I. Dünya Sa-vaşı sonrasında Osmanlı İmpara-torluğu’nun dağılmasını sağlayan Sevr Anlaşması) olarak ifade edi-len ve Türk dış politikasını şekil-lendirmeye devam eden bu kor-ku, yazara göre, aşırı derecede dikkatli ve savunmacı bir millî stratejinin oluşumundaki faktör-lerden biridir. Tehdit algılamala-rıyla ilgili olarak Davutoğlu şu yorumu yapmaktadır: “İddialı ül-keler kendi stratejilerine göre tehdit tanımlamaları yaparken, iddiasız ve edilgen ülkeler kendi tehdit tanımlamalarına göre gü-dük stratejiler oluştururlar” (s. 62). Bu temel ayırım Davutoğ-lu’nun Türk dış politikasına yö-nelttiği, İslâmcılar ve Kürtler üzerinde yoğunlaşan muhayyel bir iç tehdit algılaması içine hap-solma şeklindeki eleştirinin de te-melini oluşturmaktadır.

Davutoğlu genel bir stratejik perspektife dayanarak, belli alan-larda (Orta Doğu, Orta Asya ve Avrupa Birliği) uygulamaya yö-nelik çeşitli politikalar önermek-tedir. AB üyeliği ile ilgili olarak

yazar, Türkiye’nin sonsuza dek AB kapısında bekleyemeyeceğini ve jeo-stratejik avantajlarını de-ğerlendirerek sahici bir çok-yön-lü dış politika geliştirmesi gerek-tiğini savunmaktadır. Davutoğ-lu’na göre Türk dış politikasının uzun vadeli bir stratejik düşünce-ye dayanmayışının en çarpıcı ör-neği, Türkiye’nin Orta Doğu ile ilişkilerinde ortaya çıkmaktadır. Türk siyasî elitinin ülkenin böl-geyle olan tarihî ve kültürel bağ-larını inkâr etmesi sonucunda Türkiye, kendi politikalarını üret-mek yerine küresel düzenlemele-ri takip etmektedir. Yazar ayrıca Türkiye’nin Balkanlar, Orta Asya ve Kafkasya ile olan ilişkilerini de ayrıntılarıyla ele almaktadır.

Davutoğlu’nun argümanlarını takip etmede ortaya çıkan zorluk-lardan biri, yazarın ‘devlet’ ve ‘toplum’ kavramlarını eşanlamlı olarak kullanması, ‘millet’ terimi-ne de yekpâre bir anlam (“millî kimlik” ve “millî stratejik zihni-yet” örneklerinde olduğu gibi) vermesinden ileri gelmektedir. Ya-zar, Türkiye devletinin dış politi-kasını eleştirmekte ancak bu eleş-tirisini Türk toplumundaki birta-kım sorunlara (millî kimliğin yaşa-dığı krize ilişkin tartışmasındaki gibi) bağlamaktadır. Bununla be-raber yazar, geniş anlamda bu kimlik problemiyle Türk dış poli-tikasının durumu arasında keskin bir ayırıma gitmeyi ihmal etmek-tedir. Davutoğlu’nun anahtar DÎVÂN

2003/1

214

(3)

kavramı olan “stratejik zihniyet”, sık sık kullandığı Alman ve Rus stratejik zihniyetleri benzetmele-rinde olduğu gibi, milletin bir özelliği olarak belirmektedir. Da-vutoğlu’na göre “zihniyet ile strateji arasındaki ilişki, coğrafî verilere dayalı mekân algılaması ile tarih bilincine dayalı zaman al-gılamasının kesişim alanında or-taya çıkar. Farklı toplumların farklı stratejik bakış açılarına sa-hip olmaları, aslında bu mekân ve zaman boyutlarına dayanan farklı dünya algılamalarının ürünüdür” (s. 29). Ancak stratejik zihniyetin iki belirleyici unsuru olan tarih ve coğrafya tek bir millet içinde da-hi, hele bu millet Türkiye gibi ol-dukça heterojen bir toplum ise, farklı anlamları ihtiva etmektedir. Örneğin, Kemalist ideolojinin beslediği geleneksel bölünme korkusu, Türkiye’nin dört tarafı-nın düşmanlarla çevrili olduğu

inancına dayanan ve tarihî kökle-ri bulunan bir millî güvenlik algı-sıdır; fakat bu güvensizlik kültürü liberal eğilimli hiçbir Türk tara-fından paylaşılmaz. Dolayısıyla tarih ve coğrafyaya ilişkin farklı algılamalar birbirine zıt stratejik zihniyetler ve dış politikasının na-sıl deruhte edileceğine ilişkin farklı görüşlerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. Millet kavramını yekpâre bir bütün ola-rak varsaymak sûretiyle yazar söz-konusu farklı bakış açıları ve bun-ların Türkiye’nin dış politika yö-nelimlerini nasıl etkilediği mese-lesini ihmal etmektedir.

Stratejik Derinlik, mevcut Türk dış politikasının oldukça zengin ve kışkırtıcı bir inceleme-sini ihtiva etmektedir ve bu özel-liğiyle Türkiye’nin uluslararası arenadaki ilişkileriyle ilgilenen herkesin okumaya değer bulacağı bir eserdir.

DÎVÂN 2003/1

215

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye’nin enerji üretiminde kullanıldığında bu potansiyelin en fazla olduğu bölge Güneydoğu Anadolu en az olduğu bölge Karadeniz’dir ( Doğu Karadeniz

- Türkiye’nin Kıbrıs sorununun Birleşmiş Milletler çerçevesinde ve Avrupa Birliği’nin kurucu ilkelerine uygun olarak kapsamlı çözümünün sağlanmasına yönelik

Sonuç olarak önümüzdeki yıllarda batarya ve elektrikli araç üretim fabrikalarınız olsa dahi bunların üretim yapmasını sağlayacak hammaddelere erişim ve arz güvenliği

Konuya ilişkin olarak daha ileri akademik çalışmalar; medikal turizm talebi ve talebi etkileyen faktörler, destinasyon seçim ölçütleri, medikal turizmde ülkelerarası

NATO ittifakı 1949-1989 yılları arasında soğuk savaş döneminde Avrupa’nın güvenliği ve transatlantik işbirliğinin sağlanması olarak tarif edilen önemli bir misyona

 Veya işletmede en azından on iki yıldan beri istihdam edilmiş ve asgari olarak üç yıldan beri işyeri yaşlılık sigortası sistemine prim aktarılmış olması,

Türkiye orta (ılıman) kuşakta yer aldığı için yıl içerisinde dört mevsim belirgin olarak yaşanır.... Türkiye batı rüzgârlarının

İki kutuplu dünya düzeninin hâkim olduğu Soğuk Savaş döne- minde atılan, fakat kıtada savunma alanında NATO’ya ve özel- likle ABD’ye bağımlılığı değiştiremeyen