• Sonuç bulunamadı

Edebiyat ve Edebî Eser Üzerine

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Edebiyat ve Edebî Eser Üzerine"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Orhan Okay, Edebiyat ve Edebî Eser Üzerine, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2011, 280 s. Orhan Okay’ın ilk baskısını 1990 yılında yaptı-ğı Sanat ve Edebiyat Yazıları1 adlı eseri, “1969-1987 yılları arasında” çeşitli dergilerde çıkan makalelerinden oluşmuş bir seçki kitabıdır. Okay’ın bu yıl Mart ayında Dergâh Yayınla-rı’ndan çıkan Edebiyat ve Edebî Eser Üzerine başlıklı eseri de yine aynı şekilde “son yirmi yıl içinde” kaleme aldığı makalelerinden ve bildiri metinlerinden meydana gelen bir kitap olup, bunu önceki kitabının bir devamı olarak da değerlendirebiliriz.

Kitabın “Önsöz”ünde belirtildiği üzere “ede-biyatın genel problemleri ile bazı şahsiyetler ve eserleri hakkında araştırma, inceleme ve yorumları ihtiva” eden bu eser, edebiyat tarihi ve edebiyat tarihçiliği, yeni Türk edebiyatının genel meseleleri, Batılılaşma hareketinin edebi-yata etkisi, şiir, roman ve buna bağlı olarak şair

ve yazarların eser-leriyle birlikte ede-biyata katkıları gibi edebiyatı ve edebî eseri esas alan yazı-lardan oluşmuş bir derlemedir. Kitapta çoğu birbirinden farklı konuları ele alan toplam 32 yazı bir araya getirilmiş ve bunlar

siste-matik bir çerçeveye oturtulmaya çalışılmıştır. Edebiyatın genel meseleleriyle beraber “Sihr-i Helâl’e Dair”, “Yenileşme Dönemi Türk Edebi-yatında Gül”, “Edebiyatımızda Fatih” gibi daha özel konulara da yer verilmiştir. Bunun yanı sıra kitaptaki yazıların bir araya getirilip derlen-mesinde Türk edebiyatının devreleri bakımın-dan kronolojiye dikkat edildiği görülür: Edebi-yatın genel konuları arasında yer alan edebiyat tarihi ve edebiyat tarihçiliğinden sonra, yeni

Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 4, Ekim 2011, s. 248-253

H. Harika Durgun

*

ON LITERATURE AND LITERARY WORK

* Yard. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.

(2)

Türk edebiyatının bazı hususiyetleri, Türk şiir serüveni ve Divan şiiri konuları üzerinde durul-muş, modernleşme-edebiyat ilişkisi ile birlikte modern Türk edebiyatında öne çıkan belli başlı şahsiyetlere ve eserlerine yer verilmiştir. Kitap, “Edebiyat Tarihçiliğinde Usûl: Edebiyat Tarihlerinin ve Türk Edebiyatı Tarihinin Sınıf-landırılması Meselesi” başlıklı yazı ile başlar. Orhan Okay, bu yazıda ve bir sonraki “Abdül-halim Memduh’tan Ahmet Hamdi Tanpınar’a Edebiyat Tarihlerinde Yenileşmenin Sınırları” başlıklı yazısında edebiyat tarihi ve edebiyat ta-rihçiliği üzerinde durur. Edebiyat tata-rihçiliğinin bir yönüyle objektif diğer bir yönüyle sübjektif (yazarın amacı, dünya görüşü, felsefesi, edebî ve estetik zevki, yaşadığı dönemin sosyal ve si-yasî özelliği vb.) esaslara dayandığını belirten Okay, Tanzimat’tan sonraki edebiyat tarihçili-ğinde Fransız edebiyatı tarihlerinin örnek alın-dığını, tasnif hususunda farklı yollara başvurul-sa da “kronoloji”nin ebaşvurul-sas kabul edildiğini ifade eder. Abdülhalim Memduh’un Tarih-i Edebi-yat-ı Osmaniye’sinden A. Hamdi Tanpınar’ın XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi’ne gelinceye kadar edebiyat tarihlerinin kısa bir tanıtımını yapan Orhan Okay, bunların her birinde kısmen farklı metotlara başvurulduğunu, fakat XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi’nin “tek bir metoda bağlı kalmaksızın yeni bir terkip anlayışıyla” kaleme alındığını belirtir. Bununla beraber XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi’nin Türk edebiyatı tarihleri arasında hangi özellikleriyle öne çık-tığını da açıklar.

Okay, “Yeni Türk Edebiyatının Osmanlı Döne-mi Araştırmaları Üzerine: Tespitler, Problemler ve Teklifl er” başlıklı yazısına genel anlamda kabul görmüş “Yeni Türk Edebiyatı” deyiminin içeriğini ve edebiyat tarihlerinde “Yeni Türk Edebiyatı” döneminin hangi tasnife bağlı kalı-narak alt dönemlere ayrıldığını açıklayarak baş-lar. Konusu gereği “Osmanlı dönemi”ni yani 1859-1922 yılları arasındaki edebî dönemi esas aldığını belirten Okay, modern anlamda ilk

bi-yografi denemesinin Şinasi’ye (Fatin Tezkiresi) ait olduğunu, ilk teorik yazıların Namık Kemal (“Lisan-ı Osmanî’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazatı Şamildir”) ve Ziya Paşa (“Şiir ve İnşa”) tarafından kaleme alındığını ifade eder. Edebiyat tarihleri ve edebiyat tarihçiliğinde metot meselesinden sonra biyografi çalışma-larına ve ansiklopedilere değinen, mukayeseli edebiyatın önemine dikkat çeken Okay, pek çok araştırmacıya kaynaklık eden gazete ve dergi koleksiyonlarının bilgisayar ortamına ak-tarılmasının gerekli olduğunu vurgular ve ilgili kurum ve kuruluşların bu konuyla ilgilenmele-rini talep eder. Bunun dışında özellikle edebi-yat sosyolojisini ilgilendiren bir teklifte daha bulunur:

Değişik sanat ve bilim dallarında hizmette bu-lunmuş veya şöhret yapmış büyük adamların oturdukları evlerin önemine göre ya müze hâli-ne getirilmesi ya da kapılarına bir zamanlar bu evde o büyük adamın şu kadar süre kaldığını belirten levhalar çakılması. (s. 36)

Bunun, toplum üzerinde olumlu bir etki bıraka-cağını düşünür.

Türk şiirini başlangıcından günümüze ana hat-larıyla anlattığı “Orta Asya’dan Akdeniz Kıyıla-rına Türkçenin Şiir Serüveni”nde Orhan Okay, öncelikle Orhun Kitabeleri ve destanlardaki şiir örneklerine ve şiirsel ifadeye dikkat çeker. Türk-çeyi bir şiir dili haline getiren Ali Şir Nevaî’den bahsettikten sonra 13. yy. sonlarında başlayıp 19. yy ortalarına kadar devam eden Divan şii-rinin özelliklerine kısaca yer verir. Tanzimat’ın ilanıyla başlayan yenileşme hareketinin şiirimi-zi de “Avrupaîleştirdiği”ni belirten Okay, bu dönemden yani 1858-1860 yıllarından 1980’li yıllara kadarki Türk şiir tarihini genel bir çerçe-ve içinde ele alarak tanıtır. Türk şiirinin bir nevi panoramasını veren bu yazıdan sonra “Türk Aruzunun Uygulanmasında Gelişen Usûller”de ise aruz vezninin özelliklerinden ve Türklerin bu vezni 11.yy’dan 19.yy sonlarına kadar kul-landığından bahseder. İran aruzunun tesiriyle

(3)

gelişen Türk aruzuna ait dört özel bahis (vasl, imâle, zihaf ve med) üzerinde kısaca duran Or-han Okay, diğerlerine nazaran imâlenin “Türk aruzunun en önemli ve en yaygın ârızası” oldu-ğunu ifade ederek konuyla ilgili birtakım tes-pitlerde bulunur. “Sihr-i Helâl’e Dair” başlıklı yazıda edebî sanatlar arasında “sihr-i helâl”in “güzel ve veciz söz” ve “bir kelime veya keli-meler grubu, bir beytin ilk mısraı sonunda yer aldığı zaman, önce o mısrada cümle tamam olacak, aynı zamanda birinci mısraa ait bu son unsur, bir ‘enjambement’la ikinci mısradaki ifadeye başlangıç teşkil edecek” (s. 57) şek-linde birbiriyle hiç ilgisi olmayan iki manasına ve bununla ilgili örneklere yer verir. Bu edebî sanata, klasik belâgat kitaplarında rastlanılma-dığını söyleyen Okay’ın yorumuna göre “sihr-i helâl” sanatının Kur’an-ı Ker“sihr-im’de “s“sihr-ihr“sihr-in haram edildiği hükmünün çıkarıldığı ayetle (Bakara, 102)”(s. 60) ilişkisi vardır. Yeni Türk şiirinde Fuzuli’nin izlerini aramak maksadıyla kaleme alınan “Yaşayan Fuzuli”de bütün ola-rak Fuzuli tesirinden ziyade, onun Leylâ vü Mecnun mesnevisinin çağrışımları üzerinde durulmuştur. Şinasi, Yenişehirli Avni, Abdül-hak Hamid gibi Tanzimat şairlerinden itibaren Tevfi k Fikret, Yahya Kemal, Mehmet Akif, Ah-met Haşim, Tanpınar, Necip Fazıl, Faruk Na-fi z, Halid Fahri, Enis Behiç, Arif Nihat Asya ve özellikle Sezai Karakoç’un şiirlerinde Leyla ve Mecnun motifl erinin “ebedî güzel Leyla’yı” ve “ilâhi âşık Mecnun”u çağrıştırdığı ifade edil-dikten sonra örneklerin ve değişik imajların artırılabileceği söylenir. “Galib Dede’nin Dra-mı” başlıklı bir sonraki yazıda ise Orhan Okay, Şeyh Galib’in şahsiyeti ile bazı mısraları ara-sındaki ilişkiye yer verir. Onda aşk, şöhret, gü-zel ve rahat yaşama arzusunun bir iç çatışmaya dönüşmemesinde Mevleviliğin ve dolayısıyla tasavvufun büyük etkisinden bahseden Okay, Şeyh Galip’teki iç çatışmanın “devrin şiiri ile kendi sanatı arasında” olduğunu ifade eder. “Modernleşme ve Türk Modernleşmesinin İlk

Döneminde İnanç Krizlerinin Edebiyata Yan-sıması” başlıklı yazıda Orhan Okay, “Türk modernleşmesi” ifadesiyle “19. yüzyılın orta-larından itibaren Osmanlı’nın değişen, başka-laşan hayatıyla kaybettikleri ve kazandıkları”nı (s. 78) kastettiğini belirtir. Modernleşme süreci içerisinde Batı fi kir akımlarının özellikle ras-yonalist, pozitivist ve materyalist akımların, dinî düşünce ve duyguları olumsuz yönde etki-lediğini Tanzimat dönemi şairlerinden örnekler vererek anlatır. Konusu gereği modernleşme sürecinin ilk dönemi üzerinde duran Okay, Şinasi, Ziya Paşa ve Abdülhak Hamid’in dinî inançlarındaki değişiklikleri şiirlerinden ör-neklerle açıklar. Modernleşmeyi esas alan “Modernleşme ve Edebiyat” başlıklı bir diğer yazıda “modernleşme” kavramıyla beraber “teceddüd, temeddün, medeniyet, tanzimat ve ıslahat” kavramları üzerinde durulur. Edebiyat-taki yenileşme hareketinin Şinasi ile başladığı-nı ve bunun herkes tarafından kabul gördüğünü belirten Orhan Okay, “Adem Kasidesi”nin öne-mine dikkat çekerek “Tanzimat edebiyatının yenileşmesini görmeden ölen ve bir divançe sahibi olan” Akif Paşa için “yeniliğin bir ha-bercisi olabilirdi”(s. 92), der. Daha sonra bu yenileşme hareketi ile beraber şiirin, muhteva açısından Divan edebiyatı geleneğinden uzak-laşıp âdeta yenileştiği; hikâye, roman, tiyatro vb. gibi yeni edebî türlerin edebiyatımıza gir-diği; gazetenin dile ve topluma olumlu yönde katkısı olduğu üzerinde durulur. Bunun yanı sıra ilk dönem hikâye ve romanlarda eğitim, evlilik, yanlış Batılılaşma gibi konuların ele alınmasında, şair ve yazarların dinî inançların-daki değişiklikte modernleşmenin etkisi oldu-ğu vurgulanır.

Orhan Okay, “Devlet-i Aliyye’nin Son Altmış Yılında Türk Şiiri” başlıklı yazısını “edebiyat mesleğinden olmayanlara bu devir Türk şiirine bir nebze göz atma ve şiirin başlıca meseleleri-ni yoklama imkânı vermesi” (s. 101) amacıyla yazdığını belirtir. Tanzimat’ın ilânından sonra

(4)

edebiyatta birtakım yeni edebî hareketlerin Şi-nasi ile birlikte 1859 yılında başladığını kabul ederek, bu tarihten 1919 yılına kadarki altmış yıllık Türk şiiri hakkında bilgiler verir. Yine şiirin esas alındığı “Yenileşme Dönemi Türk Edebiyatında Gül” başlıklı yazı, eski edebiyat-ta çok zengin ve karmaşık bir mazmun ve imaj dünyasına sahip “gül”ün, yeni Türk şiirinde na-sıl değerlendirildiğini konu edinir. Orhan Okay; Namık Kemal, Süleyman Nazif, Abdülhak Ha-mid, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Tanpınar, Behçet Necatigil, Sezai Karakoç, Be-şir Ayvazoğlu gibi şairlerin şiirlerindeki “gül”ü kavramsal ve sembolik açıdan ana hatlarıyla inceler.

Batılılaşma hareketini ve bu hareketin edebi-yata dolayısıyla şiire ne yönde etki ettiğini an-latan yazılardan sonra Okay, “İntibah Romanı Etrafında” başlıklı yazısıyla modernleşme sü-reci içinde edebiyatımıza giren roman türü ve bu türün ilk örneği kabul edilen İntibah hak-kında ayrıntılı bilgiler verir. Yazısında Namık Kemal’in İntibah romanı üzerine yapılmış belli başlı çalışmalardan (Tanpınar, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi; Cevdet Kudret, Türk Edebi-yatında Hikâye ve Roman I; Güzin Dino, Türk Romanının Doğuşu; Mehmet Kaplan, Namık Kemal) bahseden Orhan Okay, bütün bu incele-melerden yola çıkarak romanın muhtevası, dil ve üslûp özeliği, anlatım teknikleri, kaynakları gibi konuları eleştirel açıdan yorumlar. “İntibah ve ‘Türk Romanının Doğuşu’ Adlı İnceleme Üzerine” başlıklı bir diğer yazıda da Okay, İn-tibah’ın Batılı tarzdaki romana geçişte ilk ör-nek olması bakımından önemini vurguladıktan sonra bu roman hakkında yapılan en kapsamlı çalışma olduğunu belirttiği Güzin Dino’nun Türk Romanının Doğuşu adlı kitabı üzerinde durmuştur. Bu kitabın İntibah ile ilgili önemli açıklamalarda, yeni yorumlarda bulunduğunu belirten Okay, yazısında özellikle çalışmanın eksik ve kusurlu yönlerine de yer vermiştir. Orhan Okay’a göre Güzin Dino’nun, İntibah’ı,

Marksist düşünce ve metoda uygun olarak çö-zümlemek için zorlama yorumlara gitmesi, kullandığı kaynakların zayıf ve sınırlı olması, eski harfl i metinleri okumada ve anlamlandır-mada yer yer hatalara düşmesi “çalışmanın di-ğer bahislerini de ihtiyatla” dedi-ğerlendirmemizi gerektirir.

“Yeni Türk Edebiyatında İstanbul” başlıklı ya-zıda Okay, Divan edebiyatında olduğu kadar Tanzimat’tan sonraki Türk edebiyatında da İstanbul’un pek çok roman ve şiire konu oldu-ğunu ana hatlarıyla anlattıktan sonra İstanbul’la ilgili hatıra ve deneme tarzında yazılmış kitap-lardan da kısaca bahsetmiştir. Mekânın öne çık-tığı “Edebiyatımızda Fatih” başlıklı bir başka yazıda ise İstanbul’un Fatih semtine yer veren edebî eserleri ele almıştır. Bu konuda ayrıntılı bir araştırma yapmadığını ama Fatih semtinin tarihî özelliği ve sosyal yapısı itibarıyla araş-tırmaya müsait olduğunu belirten Orhan Okay, öncelikle hatıra kitaplarından yola çıkarak bu semtin sınırlarını çizmiş ve Fatih semtini konu alan belli başlı şiir ve romanlar üzerinde dur-muştur.

Orhan Okay’ın kitabındaki yazıların bir kısmı da Türk edebiyatında belli bir yer edinmiş olan yazarlar ve onların eserleri ile ilgilidir. Tanzi-mat döneminde değişik alanlarda ve çok sayıda eser kaleme alan, romancı, gazeteci, yayınevi sahibi, eğitimci Ahmet Mithat Efendi’nin hayat hikâyesini “On Dokuzuncu Yüzyılda Teşeb-büse Sarfedilmiş Bir Hayat”ta ana hatlarıyla anlatır. Orhan Okay, 19. yüzyıl Osmanlı fi kir hayatında materyalist ve pozitivist görüşle-riyle öne çıkan, o dönemdeki Türk aydınları arasında moda olan romantizmi ilk defa eleş-tirerek realizmi ve natüralizmi savunan Beşir Fuad’ın aslında gerek kendi döneminde gerek-se günümüzde intiharı gerek-sebebiyle kendinden söz ettiren biri olduğunu “Osmanlı Toplumunda İlk Aydın İntiharı: Beşir Fuad” başlıklı yazıda söyler. Okay, onun intiharına sebep olabilecek ihtimalleri sıraladıktan sonra Selahattin Hilav

(5)

ve Fethi Naci’nin ilgili yazılarındaki değer-lendirmelerin yanlışlığına dikkat çeker. “Süha ve Pervin: Edebiyat-ı Cedide’nin Alegorik Âşıkları” başlıklı yazıda Tevfi k Fikret’in aşk konusunu ele alan “Süha ve Pervin” şiirinin, Servet-i Fünun neslinin felsefesini, hayata ve sanata bakışını yansıttığı ifade edilir. Temelde iki farklı mizacın davranışına yer veren “Süha ve Pervin”in tahlilini yapan Okay, bu şiiri aynı zamanda Halit Ziya’nın Mai ve Siyah romanı ile ilişkilendirerek her ikisinin “o neslin ortak özelliklerini yansıttığı”nı belirtir. Fecr-i Âti topluluğunun genel bir değerlendirmesinin ya-pıldığı “Fecr-i Âti ve Ahmet Haşim”de Orhan Okay, topluluğun genel özellikleri ve dağılma sebepleri hakkında bilgi verdikten sonra Ahmet Haşim’i bir Fecr-i Âti şairi olarak değerlendirip değerlendiremeyeceğimizi sorgular.

Orhan Okay, Türk şiirinin büyük üstatlarından biri kabul edilen hatta Tanpınar’ın ifadesiyle “şiirimize eski asaletini iade eden”2 Yahya Ke-mal’e kitabında ayrı bir yer vermiştir, diyebili-riz. Nitekim bu seçki kitabında Yahya Kemal’i konu alan altı yazı bulunmaktadır. Bunlardan ilki “Yahya Kemal ve Şiiri” başlıklı yazıdır. Edebiyatımızda Yahya Kemal’in ayrı bir yeri olduğuna dikkat çeken Okay, onun çevresin-de yetişmiş olanları, meşhur sohbetlerini göz önünde bulundurarak Yahya Kemal’i “bir mek-tep-adam” olarak kabul eder. Onun tarih kül-türünden kısaca bahsettikten sonra şiir sanatı-na, şiir yazmadaki titizliğine ve şiirlerini kitap olarak neşretmemesinin tahminî sebeplerine yer verir. Yahya Kemal’in dinî inancını irdele-diği “Deizim Polemiği ve Yahya Kemal’de Din Duygusu”nda vaktiyle Yahya Kemal’in deist olup olmadığı hakkında gelişen polemikten yola çıkarak konuyla ilgili “ihtiyatlı bir değer yargısına ulaşmak” ister. Şairin hatıra ve mek-tuplarını, arkadaşlık, öğrencilik suretiyle yakı-nında bulunanların verdikleri bilgileri,

araştır-macıların değerlendirmelerini ve şiirlerini esas alarak konuya açıklık getirmeye çalışan Orhan Okay, “benim kanaatim, Yahya Kemal’in, ina-nan insanın, niçin iina-nanamadığını da sorgula-yan, zaman zaman bunun azabını da hisseden bir inanca sahip olduğudur”(s. 199) der. “Eski Şiirin Rüzgârıyle” başlıklı yazıda Yahya Ke-mal’in “divan şiir geleneğini yenileştirerek Türk neoklasiği denilen tarzda yazdığı” şiir kitabının tanıtımı yapılmıştır. Okay, Yahya Ke-mal’in şiir dili ve mısra hakkındaki görüşlerini “Yahya Kemal’de Şiir Dilinin Oluşumu” baş-lıklı yazısında anlatır. Şiir dilinin mükemmeli-yetine önem veren şairin kelime seçimi, ses ve mısra bütünlüğü konusunda titiz davrandığını ifade eder. “Saf Şiir Peşinde” başlıklı yazıda da edebiyatımızda saf şiiri “bir iddia olarak ilk defa ortaya atan ve teorisini kuran” Yahya Ke-mal’in saf şiir için önemli gördüğü “his, lisan, ses” hakkındaki açıklamalarına yer verdikten sonra saf şiir üzerinde düşünen çağdaşı Ahmet Haşim’in ve öğrencisi Tanpınar’ın konuyla il-gili görüşlerine değinir. “Türk Şiirinin Dargın İki Ustası: Yahya Kemal ve Ahmet Haşim”de ise her iki şairin ortak ve farklı yönlerine temas edildikten sonra aralarındaki anlaşmazlığın, ihtilâfın mahiyeti örneklerle ortaya konmuştur. Yakup Kadri’nin Yaban romanına yer verdi-ği “Türk Romanında Köy Gerçeverdi-ği ve Yaban” başlıklı yazıda Orhan Okay, romanın köy ger-çeğini ne dereceye kadar aksettirmiş olduğu-nu ve Yaban’ın vermek istediği mesajı anlat-maya çalışır. Ona göre bu eser “Anadolu köy realitesini aksettiren bir roman değil, bilâkis idealist bir roman”(s. 240)dır. Çünkü Yakup Kadri, Cumhuriyet devrimlerine paralel ola-rak eskiyi yıkıp, yeniyi kurma yani köyü ve köy halkını istenilen şekle getirme amacında-dır. “Sâmiha Ayverdi’nin Yaşadığı Dönemde Sanat Anlayışımız”, adının işaret ettiği üzere, Sâmiha Ayverdi’nin dünyaya geldiği 1905

(6)

yılından ölümüne kadarki 77 yıllık süre içe-risinde toplumun fi kir, sanat ve edebiyat ha-yatındaki Batılılaşmayı ana hatlarıyla anlatır. Sâmiha Ayverdi’nin son romanı Mesihpaşa İmamı’na yer verdiği “Mesihpaşa İmamı Üze-rine Bâzı Dikkatler” başlıklı yazıda Okay, aşk duygusunun ve bunun neticesinde ortaya çıkan “merhamet”in romanın temelini oluşturduğunu ifade ederek bunu roman kahramanları üze-rinden izah eder. “Hatıralar Arasında Sâmiha Ayverdi” başlıklı bir diğer yazıda ise hatırât türünün özelliklerine kısaca değindikten sonra bu türde en çok eser veren yazarlardan birinin Sâmiha Ayverdi olduğu söylenir. Orhan Okay’a göre bu hatıra kitaplarında Sâmiha Ayverdi’nin amacı –ki bu, hatıralarının en önemli özelliği-dir– “kendi hayatını anlatmak değil, başta yakın çevresi olmak üzere Türk toplumunu ve özel-likle gençleri, gelecek nesilleri irşat” (s. 256) etmektir. “Beylerbeyi’nde Bir Garip Çelebi” başlıklı yazıda Asaf Hâlet Çelebi’nin hayatı ve edebî şahsiyetinden söz edilmiştir. Orhan Okay, kitabının son yazısını hocası Mehmet Kaplan’a ayırmıştır: “Bir Edebiyat Disiplini Kurucusu:

Mehmet Kaplan”. Okay, daha önce kaleme al-dığı Mehmet Kaplan’dan Hatıralar Mektuplar3 adlı çalışmasında hocasıyla olan diyaloğuna yer verirken Kaplan’ın biyografi si ile beraber çalışma disiplinine, meselelere bakışına da dik-kat çekmiştir. Bu yazıda ise Mehmet Kaplan’ın akademik çalışmalarından bahsedilmiş ve onun “Yeni Türk Edebiyatı” kürsüsüne getirdiği ye-nilikler üzerinde durulmuştur.

Sonuç olarak yazıların içeriklerine bakıldığın-da Edebiyat ve Edebî Eser adlı kitabın, Türk edebiyatı tarihini ve yeni Türk edebiyatının belli başlı konularını ele aldığı, zengin bir konu çeşitliliğine sahip olduğu görülür. Bugün artık Türk edebiyatı tarihini ve bu edebiyatın me-selelerini bütünüyle kuşatan hocaların kalma-dığını söyleyebiliriz. Nitekim Orhan Okay, bu neslin son temsilcilerinden biridir ve Türk ede-biyatına vâkıf bir hocadır. Diğer taraftan genç araştırmacılara kaynaklık edecek bu çalışmanın bir başka −belki de en önemli− özelliği, kitap-taki yazılarda ele alınan her konunun, çok daha geniş araştırmalara müsait olup, konuyla ilgili çalışacaklara fi kir vermesidir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Dolayısıyla spor pazarının pek çok müşterisinin, kendi spor kulübüne yüksek düzeyde bağlı ve tüketime hazır halde olduğu düşünüldüğünde, gerek interaktif iletişimi

En Modern Takdim Usulleri, Dünkü ve Bugünkü El Sıkma, Selamlama, El Öpme, Dostluk, Aşk ve Flört Muhaberatı, Kartdövizit Muaşereti, Telefon Muaşereti, Kadın ve Erkek, Gece

13 World Digital Library 9716 nüshasında bu cümleden sonra: “Çocuğun aşağı inmesi yavaşlarsa, o zaman ebe, doğum yapan kadına tedbir olsun ve çocuğun çıkış

BT eşliğinde TTİAB sonrası gelişen İP oranı kliniğimizin yaptığı daha önceki çalışma (3) ile kıyaslandığında, istatiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktu.. Bunu

A Novel Modified Lévy Flight Distribution Algorithm based on A Novel Modified Lévy Flight Distribution Algorithm based on Nelder-Mead Method for Function Optimization..

Tablo 4.26’de görüldüğü üzere araştırmaya katılan öğretmenlerin % 55,4’ünün “Okul Öncesi Dönemde Piyano Eğitiminde Devamlılık Konusunda En Önemli Etken

87 yaşında ölen Şefik Bursaiı, 1926 yı­ lında Sanayii Nefise Mektebi’ni bitirdikten sonra uzun vtllar İstanbul DGSA’da da öğ­ retim üyeliği yapmıştı.