• Sonuç bulunamadı

Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın Şahsiyetinin Yüceliğini Gösteren Bir Olay

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın Şahsiyetinin Yüceliğini Gösteren Bir Olay"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 9, Nisan 2014, s. 201-207

YÜCELİĞİNİ GÖSTEREN BİR OLAY

Nail Tan

*

AN EVENT WHICH SHOWS THE HIGHNESS OF MEHMET KAPLAN’S PERSONALITY

Evet, Prof. Dr. Mehmet Kaplan (18 Mart 1915-23 Ocak 1986), Türk edebiyatının zirvelerinden biridir. Evet, Yeni Türk Edebiyatı Tarihi’ne adını altın harflerle birkaç defa yazdırmayı başarmıştır. Evet, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı alanında çalışacakların onun eserlerini mutlaka okuma mecburiyeti vardır. Ancak, Türk halk bilimi/folkloru, Türk Halk Edebiyatı alanında araştırma yapan, üniversitelerimizde ders veren çok sayıda araştırmacının, bilim insanının da Kaplan Hoca’ya saygısı, sevgisi yeni edebiyatçılardan hiç de az değildir.

Kaplan Hoca, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin kurucu dekanlığını yaptığı 1959-1960 yıllarında fakültede Türk Halk Edebiyatı derslerinin okutulmasını sağladığı gibi çevresindeki öğretim üyelerinin dikkatini, yörenin halk edebiyatı zenginliğine yö-neltmiştir. Erzurumlu halk hikâyecisi, meddah Behçet Mahir’i (1919-1988) üniversite yardımcı hizmetli kadrosuna aldırmış, ondan Köroğlu kolları derlemeye başlamıştır. Bu derlemeler, daha sonra Mehmet Akalın ve Muhan Bâli tarafından tamamlanmış ve Köroğlu Destanı adlı kitap 1973 yılında Atatürk Üniversitesince yayımlanmıştır.1

Ayrıca, Saim Sakaoğlu, Muhan Bâli, Fikret Türkmen, Bilge Seyidoğlu ve Ali Berat Alptekin de Behçet Mahir’den hikâye derlemişlerdir.

Kaplan Hoca, gerek İstanbul Üniversitesi gerekse Atatürk Üniversitesinde Türk Halk Edebiyatı alanında doktora tezlerine danışmanlık yaparak altı kadar halk ede-* Araştırmacı, yazar.

1 Mehmet Kaplan-Mehmet Akalın-Muhan Bâli, Köroğlu Destanı, Atatürk Ü. Yayınları: 314, Ankara,

(2)

biyatı öğretim üyesinin yetişmesini sağlamış, böylece Türkiye üniversitelerinde bu derslerin bilinçli akademisyenler eliyle okutulmasına önemli bir katkıda bulunmuştur. Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun bir makalesinde belirttiği gibi2 DTCF’deki Prof.

Bora-tav ve asistanları macerasından sonra en geniş kadro Atatürk Üniversitesinde Prof. Kaplan tarafından yetiştirilmiştir. Söz konusu altı doktora öğrencisi şunlardır: Prof. Dr. Saim Sakaoğlu (Atatürk Ü, 1971), Prof. Dr. Fikret Türkmen (Atatürk Ü, 1972), Prof. Dr. Muhan Bâli (İstanbul Ü, 1967), Prof. Dr. Umay Günay (Atatürk Ü, 1973), Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu (İstanbul Ü, 1971), Prof. Dr. Abdullah Uçman (İstanbul Ü, 1981). Altı doktora öğrencisi, profesör olduktan sonra doktora tezi yönetmiş, onların doktora öğrencileri de aynı yolda yürümüşlerdir. Prof. Sakaoğlu’nun deyimiyle bugün üniversitelerimizde torununun torunları halk edebiyatı dersleri vermektedirler. Kaplan Hoca’nın altı kişilik halk edebiyatı kadrosundan (Abdullah Uçman, halk edebiyatına devam etmediğinden beş) elliye yakın öğretim elemanı doğmuştur. İşte, halk bilim-cilerin, halk edebiyatçıların Kaplan Hoca’ya sevgi saygılarının temel sebebi budur.

Kültür/Kültür ve Turizm Bakanlığı Millî Folklor Enstitüsü ile Millî Folklor Araş-tırma Dairesinde yöneticilik yapmaya başladığım 1971 yılından itibaren Kaplan Ho-ca’yı tanırım. Birçok toplantıda, konferansta onu dinleme şansına eriştim. Eskişehirli olması dolaysısıyla 6 Mayıs Yunus Emre’yi Anma Toplantılarına da sık sık gelirdi. Uzaktan, kendisini saygıyla izler, cesaret bulup yanına yaklaşamazdım. Gözümde, erişilmez Ağrı Dağı gibiydi.

Kültür bakanlığında Millî Folklor Araştırma Dairesi Başkanı iken 1977 yılında Prof. Kaplan’ın MEB Yayınları arasında bir kitabının yayımlandığını gördük: Türk Milletinin Kültürel Değerleri.3 O tarihlerde yürürlükte olan 1739 sayılı Millî Eğitim

Temel Kanunu’ndaki temel kavramları açıklayarak öğretmen ve öğrencilerin aynı doğrultuda düşünmelerini sağlamak amacıyla Bakanlığın siparişi çerçevesinde hazır-lanmış. Serinin ikinci kitabı Türk Milletinin Manevi Değerleri ise Prof. Dr. Âmiran Kurtkan imzasını taşıyordu. O da 1977’de yayımlanmıştı.4 Kaplan Hoca’nın kitabı,

ölümünden kısa bir süre sonra Kültür ve Turizm Bakanlığınca ek yapılmadan sadece dizin farkıyla tekrar basıldı.5 MEB, 2001 yılında ikinci baskı olarak kitabı bir kez daha

okuyucuyla buluşturdu.6

2 Saim Sakaoğlu, “Türk Halk Edebiyatına Kol Kanat Geren Bilgin: Prof. Dr. Mehmet Kaplan”, Mehmet Kaplan, Editörler: İ. Enginün-Y. Çelik, KTB Armağan Kitaplar Dizisi: 43, Ankara, 2013, s. 159-170. 3 Mehmet Kaplan, Türk Milletinin Kültürel Değerleri, MEB Eğitimde Temel Kavramlar Serisi: 1,

İstan-bul, 1977, 72 s.

4 Âmiran Kurtkan, Türk Milletinin Manevi Değerleri, MEB Eğitimde Temel Kavramlar Serisi: 2,

İstan-bul, 1977, 71 s.

5 Mehmet Kaplan, Türk Milletinin Kültürel Değerleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları: 732,

An-kara, 1987, 66 s. [İndeks eklenmiş]

(3)

1977 yılında Kültür Bakanlığı Millî Folklor Araştırma Dairesi Başkanı’ydım. Her iki kitap da dairemin alanıyla ilgiliydi. Satın alıp uzmanlık kitaplığına koydurttum. Okumayı da ihmal etmedim. O yıllarda Kültür Bakanlığınca aylık Millî Kültür dergisi yayımlanmaktaydı. Telif ücreti ödediğinden Türkiye’nin en seçkin şair, yazar ve bilim insanlarını kolaylıkla bünyesinde toplamıştı. Derginin sonunda, Kitaptan Kitaba başlıklı bir yayın tanıtım bölümü vardı. Bu bölüm için; Türk Milletinin Kültürel Değerleri’ni hem öven hem de halk kültürüne yer vermediği için eleştiren bir yazı yazmak istedim. Çünkü, dairemin görevleri neredeyse göz ardı edilmişti. Bir profesörün kitabı için yazı yazmak, hele hele eleştiride bulunmak kolay bir iş değildi. Çok düşündüm. Kaplan Hoca, müsteşarımız Prof. Dr. Emin Bilgiç’in çok saygı duyduğu bir bilim adamıydı. O tarihte, henüz Eğitim Enstitüsü Edebiyat Grubu mezunuydum. Üniversite fark dersle-rini verip Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü diploması almamıştım. “Bir eğitim enstitüsü mezunu Türkçe öğretmeni, nasıl olur da koskoca bir profesörün kitabını tenkit eder?” diye azarlanabilir, hatta görevden uzaklaştırılabilirdim. Ancak, dairemin görev huku-ku ağır bastı, yazımı yazdım. Dergide yayımlanacağından şüpheliydim ama basıldı.7

Yazımda, önce kitabın olumlu yönlerini belirten bölüm yer alıyordu. Bu bölümde şu cümlelerle yazarı ve eserin beğendiğim yönleri açıklamıştım:

“1739 sayılı kanunun 2. maddesinde yer alan ‘Türk Milleti’nin bütün fertlerini ... Türk Milleti’nin kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren yurttaşlar olarak ye-tiştirmek’ ifadesindeki Türk milletinin kültürel değerleri kavramını açıklamak vazifesi, Millî Eğitim Bakanlığınca İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Kaplan’a verilmiş. Türk kültürü üzerinde yıllardan beri bıkıp usanmadan çalışarak önemli eserler veren Prof. Kaplan’ın vazifelendirilişinde tam bir isabet vardır. Prof. Kaplan, Prof. Köprülü’den sonra, Türk kültür ve edebiyatı üzerinde çalışan bilim adamlarının en başında yer alır. Çok iyi bir araştırıcıdır. Mukayese ve tahlil metotlarını Türk edebiyatına büyük bir vukufla tatbik etmesini bilmiştir. Arı gibi çalışkandır. Kül-tür ve edebiyat dergilerini makaleleriyle devamlı olarak besler. El kitabı, kaynak eser olacak kitaplar yayımlamıştır. Şiir Tahlilleri sık sık yeni baskı yapmaktadır. Nesillerin

Ruhu, Edebiyat Araştırmaları adlı eserleri elden ele dolaşmaktadır. Yaşayan Türkçenin

güçlü kalemlerindendir. Yeni kelimelerin tutunup yerleşmesinde onun yazıları kaynak gösterilmektedir. İyi bir üniversite öğretmenidir. Asistanlarını, doçentlerini kıskançlık göstermeden yetiştirmiş, öğrencilerine daima yardımcı olmasını bilmiştir. Kısacası, Prof. Kaplan Türk fikir âleminde parlayan nâdir yıldızlardan biridir. Biz her ne kadar onun rahle-i tedrisinden geçmedikse de, kitaplarını, makalelerini devamlı surette okuyan bir öğrencisi olduk.

Prof. Kaplan, kitabında şu soruların cevabını vermeye çalışacağını belirtiyor (s. 4): 1. Türk milletinin kültürel değerleri nelerdir?

2. Bu değerler Türk milletinin bütün fertlerine nasıl benimsetilebilir? 3. Bu değerleri korumak ve geliştirmek için neler yapmalıdır?

Kültürü ‘maddi ve manevi her şeyi işlemek ve geliştirmek’ olarak tarif eden yazar (s. 5),

(4)

yeryüzünde saf kültür bulunamayacağını açıkladıktan sonra, Türklerin asırlar boyu dev-letler kurarak yaşamalarını, kuvvetli bir millî kültüre sahip olmalarına bağlamıştır. Kendi bünyelerine uymayan yabancı kültür unsurlarını alan Türk boyları varlıklarını sürdüre-memişlerdir.

Prof. Dr. Kaplan’a göre Türk milletinin kültürel değerleri şunlardır: Türk Dili, Türk Ede-biyatı, Türk Tarihi, Türk Mûsikîsi, Türk Plâstik Sanatları, Türk Şehirleri (Mimarî değer-ler), Türkiye’nin Tabiî Güzellikleri ve Servet Hazineleri, Türk Dini (İslâmiyet), Kültürlü İnsanlar (Âlimler, Sanatkârlar).

Türk milletinin kültürel değerlerini başlangıcından bugüne kadar ana hatlarıyla, özlü bir şekilde tanıtan Prof. Kaplan bu arada öğretmen, öğrenci ve kültür sahasında çalışan vazi-felilere neler yapmaları gerektiğini de açıklamayı ihmal etmemiştir. Kitabın değerini ar-tıran husus işte budur. Son bölümde ise Çağdaş Türk Kültür ve Medeniyeti’nin bazı özel-liklerini belirtmiş, nasıl meydana getirilmesi hakkında sağlam görüşler ileri sürmüştür.” Sıra tenkide/eleştiriye gelmişti. Kitapta eksik bulduğum yönleri iki paragrafta belirtmiştim:

“Kitabın birçok mükemmel özelliği yanında, Prof. Kaplan’ın Türk kültür değerleri ara-sında Türk Folkloruna yer vermemesini önemli bir eksiklik olarak görüyoruz. Her ne kadar Türk Edebiyatı bölümünde Halk Edebiyatımızdan, Türk Mûsikîsi bölümünde Halk Mûsikîmizden ve bir cümleyle el sanatlarımızdan bahsediyorsa da milletimizin asırlar boyu yaşatıp getirdiği ve çağdaş kültürümüzü üzerine bina etmemiz gereken folklor değerlerimizin sayılanlardan ibaret olmadığı düşüncesindeyiz. Her milletin folkloru o milletin kültürünün özüdür. Bakınız Prof. Kaplan folklorik hangi kültürel değerlerimizi açıkta bırakmıştır? Türk örf ve âdetleri, Türk temâşâ sanatları, Türk mutfağı (Türk ye-mekleri dünyanın en zengin mutfaklarından birisidir.), Türk Halk Oyunları (Oyunlarımı-zı mûsikî bölümü içinde bir cümleyle incelemek mümkün değildir.), Türk El Sanatları (Türk El Sanatlarının renk, desen ve form bakımlarından plâstik sanatlarla ilgisi varsa da, el sanatları plâstik sanat olarak kabul edilmemektedir.), Türk Giyim-Kuşam ve Süs-lenmesi... 19. asrın ikinci yarısından itibaren folklor da tarih, coğrafya ve edebiyat gibi bir ilim dalı olarak kabul edilmiştir. Türk üniversitelerinde folklor derslerinin müstakil bir bölümün sorumluluğunda okutulmayışı yüzünden, milletimiz ve aydınlarımız folklor denince oyun ve halk müziğini anlamaktadır. Kitapta, Türk Folkloru başlığı altında bir bölümün bulunmayışı, bu yanlış anlayışı sürdürecek, gençliğimizin kafasında Türk Folk-loru terimi boşlukta kalacaktır.

Türk ilim hayatının, Kültürlü İnsanlar başlığı altında değil de ayrı bir bölümde ele alın-ması daha faydalı olurdu. Zira, kültürün çok önemli bir bölümünü ilmî çalışmalar mey-dana getirmektedir.”

Son olarak da; kitabın iç kapağında yer alan MEB yetkililerince konan; “Kitabın metin, sorun ve şekilleri kısmen de olsa hiçbir suretle alınıp yayınlanamaz.” ifadesini eleştirmiştim. Kitap yayımlayıp yararlanmayı son derece sınırlandırdığı için.

Yazım “Prof. Kaplan’ı bu değerli eseri dolayısıyla yürekten kutlarız.” cümlesiyle sona ermekteydi.

(5)

Yazımın dergide yer almasından yaklaşık iki ay sonra Kaplan Hoca’dan bir mektup ve yeni yıl kartı aldım. Mektubu korkarak okudum. Okudukça ona hayranlığım arttı. Büyük profesör demek ki böyle oluyormuş. Mektubun fotoğrafı yazımda yer alıyor ancak okuma güçlüğü çekilmesin diye ben burada özel imlasını koruyarak tekrarında yarar görüyorum:

“29 Aralık 1977

Pek Muhterem Nail Tan Bey,

Hastahanede bir ay yattıktan sonra eve geldiğim gün, Doçentim İnci Enginün, sizin Millî Kültür dergisinde benim hakkımda çok sitayişkâr bir yazı yazdığınızı haber verdi ve henüz elime geçmeyen dergiyi getirdi. Güzel yazınızı okudum ve çok sevindim. Dostla-rım bana yaşıma rağmen genç kaldığımı söyleyince onlara Yunus’un şu mısraı ile cevap veririm:

Dost bana nazar kıldı, tâze civan oldum ben.

Sizin yazınızı okuduktan sonra aynı mısraı biraz değiştirerek ‘Sıhhat, şifa bulurum ben’ diyebilirim. Var olun, sağ olun.

Yazınızda çok haklı olarak folklora gereken değeri vermediğimi belirtiyorsunuz. Bu be-nim için güzel bir ihtar oldu. Bundan sonra, Tanrı izin verirse, folklor üzerinde daha geniş olarak düşüneceğim ve kitaba bir bölüm ekleyeceğim. Size bu ihtarınızdan dolayı da çok teşekkür ederim.

Kitabın ben de çok sayıda basılarak öğretmen ve öğrencilere dağıtılmasını istiyordum. Kavramlar serisini de ben teklif etmiş idim. 20 kitap olacaktı. Kaldı.

Yazınız benim için aynı zamanda bir yılbaşı hediyesi oldu. Size pek çok teşekkür eder, sıhhatli, mesut, verimli yıllar dilerim.

M. Kaplan”

Kaplan Hoca, mektubun içine bir de yılbaşı kartı koymuş. Kapağında ressam Halis Meriç’in 1943 tarihli Sivrihisar’ı anlattığı yağlıboya tablosunun yer aldığı kartta da şunlar yazılıdır:

“29 Aralık 1977 Sayın Tan,

İşte benim memleketim Sivrihisar. Onu hiç unutmadım. Mimarisi, sokakları, insanları, kıyafeti ile Anadolu. Dergide Türk ressamlarının Anadolu’yu tasvir eden resimleri basıl-sa ne iyi olur!

Sevgilerle. M. Kaplan”

Kaplan Hoca, çok yoğun çalışıyordu. Kendisinden sürekli kitap, makale isteni-yordu. Çok istediği hâlde kitabına istediği eki yapamadı. 1986 yılı başında aramızdan ayrıldı.

İşte Kaplan Hoca; böyle, haklı eleştiriyi olgunlukla karşılayabilen nadir, hele hele günümüzde nerdeyse hiç rastlayamadığımız bir bilim adamıydı. Mekânı cennet olsun!

(6)
(7)

Referanslar

Benzer Belgeler

Zanaatın sanattan ayrılmasıyla geriye kalan ve birinci önceliği insana haz vermek, onu mutlu etmek, onda estetik duygular uyandırmak olan resim, müzik, tiyatro, edebiyat,

Bulut, hatâyî ve rûmî üslûbu motiflerin birlikte kullanıldığı bir desen tasarımı yapmak için öncelikle ana motifi belirlemek gerekir. Kapalı form oluşturan motif

Basın yayın ve kitap yayıncılığı dallarında da verilen ödüllerin edebiyat alanındaki sahipleri hikâye dalında, Aykut Ertuğrul Mümkün Öykülerin En

Türkiye’nin birçok şehrinde sahnele- rini tiyatro ve edebiyat severlere açan Dev- let Tiyatrosu Genel Müdürlüğü, dilimizin ve tiyatro edebiyatımızın gelişmesi

2.ÜNİTE > Hikâye Kazanım: A.2.2. Metnin türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönem ile ilişkisini belirler. Genel Beceriler: Eleştirel Düşünme Becerisi Alan

Levend, edebiyat ve toplum ilişkisiyle ilgili buna yakın düşünceleri ifade ettikten sonra “ancak” diyerek devam eder: “Ancak, toplumu kaynaklardan başlayarak tarihin

Okuduğunuz metinde geçen “Teknik unsurlardan yalıtıldığında ve genel olarak bakıldığında her ikisinin de insan ruhunu kavramaya, onun düşünce, davranış ve duygularına

4. Roman kelimesi, başka birçok Batı kökenli kelime gibi Türk dünyasına Tanzimat’tan sonra girer. Bazıları bu olayın sadece kelime değil, bir edebî tür planında olduğunu