• Sonuç bulunamadı

İstanbul'da bir kültür merkezi:Sahaflar Çarşısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstanbul'da bir kültür merkezi:Sahaflar Çarşısı"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

,:

X

İ

.

(2)

B

eş asırlık bir kültür çarşısı olan Sahaflar Çarşısı, Beyazıt Camii İle Kapalıçarşı arasında yer alır. Bir kapısı Kapalıçarşı'nın Çarşı Kapısına, diğer kapısı Beyazıt Camli'nln arkasına açılan Sahaflar Çarşısı, kültür

dünyamızın atardamarıdır. İstanbul'a gelenlerin, İstanbul'u tanıyanların uğramayı ihmal edemeyecekleri bir mekân olan Sahaflar Çarşısı denilince akla kitap gelir.

Bilindiği üzere kitap, yazılmış veya basılmış ve bir kapak içinde bir araya getirilmiş kâğıtların bütünüdür. Bir İletişim aracı olan kitabın, beş bin yıl önceye, Mezopotamya ve Mısır'a dayanan bir tarihi vardır. Başlangıçta yazılar odun, ağaç kabuğu, balmumu, taş veya bronz üzerine kazınıyordu. Sonraları Mısırlılar

Çarşıdan iki görünüm

kıvrılabilen papirüs bitkisini kullandılar, ilk bilinen kitap örneğinin M.Ö. 110O'lerde Mısır'da papirüs yaprakları üzerine yazılan ve dini metinleri İçeren "Ölüler Kitabı" olduğu tahmin edilmektedir. Mısırlılar ve ibranller, kitaplarda papirüsün yanı sıra, deh de

kullanmışlardır. Kitabın gelişimindeki en büyük adımı, kâğıdı yapan Çinliler atmıştır. Ancak Çinliler kâğıdı İcat ettikleri sıralarda, Romalılar da parşömeni kullanmaya başlamışlardı. Parşömenin kullanılmaya başlanması, kitap

üretiminde bir devrim niteliğindedir. Önceleri düzgün kesilmiş tahtalarla korunan parşömen yaprakların daha

konuda İslam sanatından büyük ölçüde etkilenmişlerdir. Türk kitap el yazması döneminin Uygurlularla başladığı

bilinmektedir. Bunlar "tamar" ve "kodeks" biçimindeydi. Çoğu deri üzerine

yazılmıştı. Elyazması kitapta asıl gelişme İslam kültürünün benimsenmesinden sonra görülmüştür. Cilt ve ciltçilik, süslemecilik de kitaba bağlı olarak gelişmiştir. OsmanlIlarda kitap süsleme sanatlarından olan teship, saray nakkaşları elinde hat sanatıyla birlikte gelişti. Fatih Sultan Mehmed devrinde teship sanatında zengin motif düzenleri yapılmaya başlandı. Nilüfer, ıtır yaprağı, çeşitli matayi ve goncalar, ayırma

(3)

1 i B Ü ı ■ ' İA& r / ■i$F j 1 v f »hK İu!

L U J P g U İ İ ı İ h I M V ' J

UŞTl

Yazı kompozisyonlarında süslemelerin kullanılması hat sanatını ortaya

çıkarmıştır. Köşeli harflerle çivi yazısını hatırlatan "kûfi" yazı türü geometrik süslemeye çok uygun olduğundan çok sık kullanılmıştır. Kur'an'ın daha seri yazılması gerektiğinde ise' daha akıcı bir yazı karakteri olan "nesih" doğmuştur. Önemli yazı türleri, kûfi, sülüs, muhakkak, reyhani, nesih, celi, tevkî, rıka, talik, nestalik, divani ve siyakattır.

Matbaanın kurulmasından sonra basma kitap dönemi başlamıştır. Basım

tekniğinin gelişmesi ile matbaacılık Avrupa'da hızla yayılmıştır. Anılması gereken ilk ülke, Almanya'dır.

Almanya'da kısa sürede birçok şehirde basımevleri açılmıştır. Kitaba kapak geçirme ve buna kitap adı, yazar adı, basımevi adı, baskı tarihi koyma işleminin Köln'de başladığı bilinmektedir. 15. yüzyılda, hareketli metal baskı sayesinde dini ve din dışı konularda birçok kitap basılmıştır. 16. ve 17. yüzyılda, İngiltere, Fransa ve ispanya'da edebiyat alanında büyük bir gelişme gözlenmiş, modern bilimin ilk klasikleri kitap olarak basılmıştır. 1710 yılında İngiltere Hükümeti tarafından kabul edilen bir yasayla, "Copyright" (yayım hakkı) düzenlenmiştir.

Türkiye'de İbrahim Müteferrika

matbaasından önceki yayınlara ait bilgiler çok sınırlı olup, önemli ölçüde

S.N.Gerçek'In "Türk Matbaacılığı" adlı eserine dayanmaktadır. Eserdeki bilgilere göre, Musevilerln 1492'de Türkiye'ye gelirlerken yanlarında bir matbaa getirdikleri ve 1493'te İstanbul'da İlk

Sahaflar Çarşısı'ndan değişik görünümler

(4)

basımevinin açıldığı yolundadır. İlk Türk matbaasının kurucusu olan İbrahim Müteferrika, matbaasında ilk yayın olarak "Vankulu Lûgatf’nı basmıştır. Birinci cildi 31 Ocak 1729'da çıkan eserin yazarı

imam Ebu Nasr İsmail Bin Hammed el- Cevherî'dir. Bu izahlı Arapça-Türkçe sözlük, uzun yıllar devlet memurlarının ve Arap yazarlarını izleyenlerin el kitabı olmuştur.

Geçmişleri Osmanlı devrinde 16. yüzyıla kadar inen kitap satıcılığı, ilk olarak Bursa'da başlamıştır. Eskiden kitap satanlara "sahaf" denilirdi. Bugün "sahaf" denildiğinde, daha çok elden düşme kitapları satanlar anlaşılır. Önceleri sahaflar İstanbul'da Kapalıçarşı'nın içindeydiler. Kıymetine paha biçilemiyen el yazması kitaplar burada alınır satılırdı. Bilhassa Salı ve Cuma günleri yapılan kitap mezadı kitapsever her İstanbullu için kaçınılmaz bir fırsattı. Mezada çıkarılacak kitaplar önce sahaflar kahyasının dükkânına getirilirdi. Kâhya kitapların değeri için kitap mütehassısı diyebileceğimiz birkaç kişinin fikrine başvurur, sonra kararlaştırılan fiyat üzerinden mezada çıkarılırdı. Çarşı içindeki sahafların son kâhyası "sağır" namı ile tanınan bir oturuşta bir kuzu yediği rivayet edilen şişman ve bütün istanbullularca bilinen bir şahıstı. Yine aynı devirde yaşayan en büyük kitap ustası da Kütahyalı İsmail Efendi'ydi. Özellikle tarihi kitaplar üzerinde büyük ihtisası vardı. Kötürüm olduğundan belirli günlerde oğlu tarafından çarşıya getirilir,

kitaplara değer koyduktan sonra giderdi. Bohçacılar sahafların enteresan

tiplerindendi. Bunlar burada ele geçirdikleri nadir yazmaları, minyatürlü eserleri ya bir bohçaya sararak, ya da koyunlarında saklayarak konak konak gezelerdi. Özellikle zenginler bu eserleri değerine, bohçacıyı memnun bırakacak bir rakam ilavesiyle alır, ancak onun devamlı kendisine çalışması, yani bulduğu yeni eserleri de kendisine getirmesini sağlayabilmek İçin paranın hepsini birden ödemez, takside bağlarlardı.

1894 yılında İstanbul'un geçirdiği büyük depremden sonra telaşa kapılan esnaf Kapalı Çarşı'daki dükkanını birer ikişer Hakkâklar Çarşısı'na taşımıştır.

O yıllarda burada Tunuslu fesçiler, çorapçılar, tespih ve kâğıtçılar

bulunmaktaydı. Bu sıralarda da matbaa kurulmuş, el yazması kitapların yerini baskı işi eserler almaya başlamıştı. Türk zevkinin bütünlüğünü, inceliğini,

zarifliğini, asaletini ortaya çıkartan yazma kitaplar uzun bir müddet en fazla talep edilen kitaplardan olmuşlardır. Fransız sefareti tercümanı olarak 17. yüzyılda bir müddet aramızda yaşamış bulunan Galland, yazma esere karşı duyulan talebi şu şekilde anlatmıştır: "Türkler'in matbu kitaptan zevk almadıklarını sözüme ilave etmeliyim. Basma kitabın okunmasının daha kolay olduğunu kabul etmekle beraber, işlek olmayan bir yazıyla yazılmış bile olsa, Türkler yazma

kitapları en iyi basmalara tercih ediyorlar. İstanbul'da bir kitapçıda ibni Sina’nın basma eserlerini gördüm. Bu kitap Arap harfleriyle basılanların en güzeli, yazısı el yazısına en yakını olduğu halde, uzun bir müddet satılamadı. Halbüki aynı kitabın yazma nüshaları gerek tanıdığım bir kitapçı, gerek diğer kitapçılar tarafından ve gayet pahalı olarak satılmaktaydı." Bunda el emeğine olan saygı ve metnin tahrif edilmemiş olduğu inancının da rolü vardır.

Hacı Hüseyin Efendi adında bir şahıs tarafından yine bu devirde kurulan Şirket- i Sahafiye-i İranîye de Hakkâklar

Çarşısı'nda bir dükkânda faaliyete başlamıştı. Şirket İran ve Mısır'da basılan çeşitli din, ders ve tarih kitaplarını burada satışa çıkarır, Anadolu'ya gidecek kitaplar da burada sandıklanırdı. Kapalıçarşı'daki sahafların en son dükkânı Sağır

Kâhya'nın damadı Abdurrahman Efendi'ye ait olan dükkândır ki, bir süre sonra o da yeni çarşıya geçmiş, böylece Kapalıçarşı'daki sahaflar tamamen ortadan kalkmıştır. Böylece sahaflar sadece Beyazıt Camisi'nin bitişiğindeki Hakkâklar Çarşısı'nda kaldı. Bu çarşıda boyutları oldukça küçük olan bu

dükkânlarda, sahaflar tahta zemine yayılan kilimler üzerine otururlardı. Kitaplar İse raflara konmaz, birbirinin üstüne konmak suretiyle yerleştirilirdi. O zamanlar Matbaa-Î Âmire'de basılan kitaplar bu küçük dükkanlarda satılırdı. Çarşıda, 22 dükkân, 1 çay ocağı, 1 mezat salonu mevcuttu.

Eski Sahaflar Çarşısı’nda değişik zamanlardan iki görünüş

(5)

Sahaflar Çarşısı avlusunda İbrahim Müteferrlka'nın büstü

1950 yılında yangın çıkması üzerine, çarşı bütünüyle yok olmuş, ancak Belediye tarafından yeniden inşa edilmiştir. Yangından önce ahşap olan binalar, yeni inşaatta betonarmeye çevrilmiştir. İlaveten dükkânların önüne geniş saçaklar yapılmış, böylece

dükkânların önünde sergilenen kitapların yağmurdan korunmaları sağlanmıştır. 1981 yılında Sahaflar Çarşısı yeniden düzenlenmiş 18 dükkân daha ilave edilmiştir. Sahaflar Çarşısı'nm içinde bulunan avlunun ortasında ilk Türk matbaasının kurucusu İbrahim Müteferrika'nın büstü yerleştirilmiştir. Sahaflar Çarşısı'nda, uzun süre yazma eserler alışverişi yapılmıştır. Ancak yazma eserlerin günden güne azalması bunun yanında matbaa baskısı kitapların çoğalması ve aranması sahaflardan bir kısmını basılı eser alıp satmak zorunda bırakmıştır. Artık yeni harflerle yayınlanan ve mevcudu tükenen eserler de sahaf çeşidi olmuştur.

Sahaflar Çarşısı için "sürekli fuar" veya "halka açık üniversitemiz" denilmektedir. Okumaya ve kitaba meraklı bir kişinin sahaflardan geçmemesi mümkün değildir. Eski bir sahaf olan İbrahim Derbeder: "Öyle kitap meraklıları gördüm ki, yemesinden içmesinden, giyiminden tasarruf ederek tüm parasını kitaba yatırıyorlardı. Yine bu insanlardan öyleleri vardı ki gayet şık, beyaz gömlek üzerine siyah papyon gravat takmış ancak tek

KAYNAKÇA:

ADIVAR, Adnan: OsmanlI Türklerinde İlim, 4 Bası, İstanbul, 1982.

BAYSAL, Jale: Müteferrika'dan Birinci Meşrutiyet'e Kadar Osmanlı Türklerinin Bastıkları Kitaplar, İstanbul, 1968.

BİNARK, ismet: Eski Kitapçılık Sanatlarımız, Ankara, 1975.

ERSOY, Osman: Türkiye’ye Matbaanın Girişi ve 10

gömleği olması nedeniyle gömleği kir içinde sahaflara kitap almaya gelirdi" diyor.

Dede ve baba mesleği de kitapçılık olan Sahaf Turan Türkmenoğlu'nda çarşının anı defteri bulunmakta; çarşıdaki yangından sonra kitapçı Mehmet Ertezcanlfnm kitabevinin açılışıyla başlattığı bu anı defteri 1980 yılında Turan Türkmenoğlu'na geçmiş. Anı defterinde çok ünlü isimlerin yazılarına rastlıyoruz. Defterdeki ilk yazı Haşan Ali Ediz'in 23.4.1953 tarihli yazısı. Bu yazıyı 14.9.1953 tarihli yazısıyla Reşat Nuri Güntekin izliyor. 12.6.1954 tarihli yazısında Nurullah Ataç'ın kitap hakkındaki düşüncelerini öğreniyoruz. Ataç şöyle yazmış: "Kitabın azı ağıdır, ancak çoğundan iyilik gelebilir; bir okuduğunuz bir önce okuduğunuzun kötülüğünü giderir de onun için". Yine Edebiyat Fakültesi sanat tarihi öğretim üyesi Semavi Eyice de bu anı defterine şu satırları yazmış: "Sahaflar Çarşısını ilk tanıdığımda 12-13 yaşlarındaydım. O yıllardan beri bu çarşıya devamlı, bazen sık bazen seyrek uğrarım. Buradan, bir kitap meraklısı olarak çok şey aldım. Parasızlıktan çok, hem de pek çok şeyi de alamadım. Fakat hepsinin üstünde burada eski 'üstad' diyebileceğim bazı sahafları tanıdım. Burada, bu

dükkanlarda pek çok meşhur ile tanıştım. Sohbetler yaptık ve çok şeyler de

öğrendik... Belki de öğrettik de.”

İlk Basılan Eserler, Ankara, 1959.

ERTUĞ, Haşan Refik: Basın ve Yayın Hareketleri Tarihi, I, İstanbul, 1970.

GERÇEK, Selim Nüzhet:Türk Matbaacılığı 1,2. Bası, İstanbul, 1939.

GERÇEK, Selim Nüzhet: Yazma Kitap Basma Kitap, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı: 11, Aralık 1965.

İNUĞUR, M.Nuri: Basın ve Yayın Tarihi, 2. Bası,

Prof. Metin Sözen ise "Ben bulduklarımla, gördüklerimle ve yararlandıklarımla üniversite yaşamımın tüm boşluğunu sahaflarda doldurdum" diyor.

Eskiyle yeninin birleştiği bugünkü sahaflarda sahaf Sinan Gözen

kitapseverlere şu tavsiyelerde bulunuyor: "Burada özellikle eski kitap alan

kitapseverler, sayfalarının eksik olup olmadığına, kitap İçinde başka

kitaplardan tamamlanan sayfa bulunup bulunmadığına dikkat etmelidirler. El yazma eserlerde ise aranacak hususlar şunlardır: Hattat, hattatın kimliği eserin kıymetini ilk planda tayine yarar. Bazen bir yazma tek nüshadır. O zaman hattata bakılmaz, eser kıymetlidir. Bir yazmada dikkat edilecek diğer hususlar ise; cild, cildin ait olduğu dönem, hattın tarihi, ketebesi (yazarın adını ve tarihini gösterir ibare), mürekkebin malzeme türü (Is, kök, boya, soğan, nar suyu, deve kanı, altun) ve yazının türü (tâlik, nesih, sülüs vd.). Bir bakıma Türkiye'nin kültür merkezi olan Sahaflar Çarşısı'nda eski yazma eserler bulunabildiği gibi yeni çıkan kitaplar, hatta yabancı yayınlar dahi bulunabilmektedir. Bugün haftanın 7 günü kitapseverlere hizmet veren bu çarşıda sabırlı bir alıcı, bir süre çarşıyı gezmek, vitrinleri kontrol etmek veya yere bir örtü üzerine saçılmış vaziyette duran kitapları karıştırmak suretiyle orada dilediği kitabı rahatça bulabilir.

İstanbul, 1982.

KABACALI, Alpay: Türk Yayın Tarihi, Gazeteciler Cemiyeti Yayını, İstanbul, 1987.

NECATİOĞLU, Halil: Matbaacı İbrahim-i Müteferrika ve Risale-i İslâmiye, Ankara, 1982 ÖCAL, Orhan: Kitabın Evrimi, Ankara, 1971. ÜNAL, Ertan: İstanbul'daki Kapalı Çarşılar, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı: 9, Ekim 1966,

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Son olarak araştırmacılar, tıpkı SN2007bi gibi son derece parlak ve büyük kütleli çok sayıda süpernova bulacaklarını ve bu süpernovaların evrenin oluşum

FastFFF teknolojisini tanıtan bir videoyu izlemek için https://youtu.be/8wVGaxgkmk4 adresini ziyaret edebilir ya da aşağıdaki kare kodu akıllı telefonunuza

Erol Akyavaş, Bizans ikonolarından Osmanlı minyatürlerine, o müthiş geleneklerin izdüşümünü ve hat sanatının kışkırtıcılığını yansıttı

Faringeal irritasyon şikayetleri olan hastalara orofaringeal bölgeye cerrahi girişim yapılacaksa, anormal seyirli bir karotis arterden şüphelenilmeli ve dikkatli olunmalıdır..

Five hundred cases of simple hyperplasia and 500 cases of complex hyperplasia making a total of 1000 cases of EH that had been diagnosed in our laboratory between January

Aslında sarı pasın arpa ve çavdar gi- bi diğer bazı tahılları hasta eden alt türleri de var an- cak buğday, ülkemizde ekilen başlıca tahıl olduğu için

Lise ve ön lisans mezunu olan yönetici hemşirelerin “problem çözme güve- ni” (p=0,016; F=4,320) ve “yaklaşma – kaçınma” (p=0,049; F=3,109) alt boyut puanları

Bu olağanüstülükler daha çok, çocuksuz bir anne-babanın çok ileri bir yaşta dua ile, rüyada görülen derviş ile veya dervişin verdiği bir şey ile (çoğunlukla elma)