6
T Ü R K tY E T U R ÎN G ve O TO M O B İL K U R U M UV ü k e l â
Tarihimizin İçtimaî kısmında merak edilmeğe lâyık ve öğrenilmesi icab eden ne olaylar vardır. Bunlar zamanlarında bahis mevzuu edilmemiş ve muhtemeldir ki bazı rivayetler bir tarafa, ya zılmamıştır bile. Bunlar çözülmesi icabeden birer muamma halinde durmaktadır. Bu gibi muam malara meraklı olanlar zaman zaman budanmış ağaçlarda beliren tomurcuklar gibi ortaya çık maktadır. Onlardan birisi de yapılan Efendim çok dağılıyor — sanki benim için onlar mes’ul- müş gibi — sabotajlarına rağmen kendi düşün celerimin tahakkukuna çalışıyorum. Merak buya efendim, öğrenmek istiyorum. Meselâ Boğaziçi Pazar K ayıkları nasıl işlerdi ? Boğaziçi kayık donanmamızın belü başlı şekileri nelerdi? Aklıma geliyor, ne yapmalı? Bunları toplattıracak mü zelerimiz ve makamlarımız da yok. Meselâ Şir keti H ayriye idaresi Denizyollarına devredildi, inanın ki, tâ birinci numaradan itibaren bugün kü vapurların resimleri devir ve teslim edilenler arasında bir dosya hâlinde olsun yoktur ki. Gi din N ew york ve Londra’da bu şehirlerin tarihî müzelerinde canlandırılmış görürsünüz.
Bu ihmâl ve avâreliklerimizle geçmiş asır lardaki yaşayış hususiyetlerinin hemen hepsini kaybetmiş durumdayız. Yazık değil mi?
Meselâ merak bu yâ. Bundan bir asır önce Sultan Abdülaziz devrinde (1867-1876) Boğaz içi’nde bir vükelâ vapuru işlermiş. Resminden tutun da hatıralarına kadar birşey bırakma mışız.
1918 de idi. Sadnâzam Fuad Paşa toru nu Reşad Fuad B ey’e, Ressam Rıza Bey Hoca mızla gece yatışma gitmiş ve saatlerle sohbetini dinlemiştik. B ir aralık vükelâ vapuru ve ona söylenen bir beyti nakletti. Önce hikâyesi bu:
Vaktiyle Boğazda, yazın sayfiyede oturan Nazırlarım ız ve bazı ekâbir ve yakınları ufak, yandan çarklı bir buhar (buğu) gemisi ile Ba bIâli’ye varmak üzere Sirkeci iskelesine gidip gelirlermiş. Bu vekillerin yanlarında bilhassa za r if ve nükteü konuşanlar başta olmak üzere bir iki misafir de bulunursa birlikte dönerlermiş.
Birgün bir N azır Paşanın yanında zarif bir dâvetüsi var. Vapur, binecek vekilin rıhtımına yanaşıp Paşasını alınca kalkarken mutlak dü dük öttürürmüş. O hazırcevap ve nüktedan da vetlisi, bu düdükler her N azır iskelesinde teker rür edince dayanamamış, düdüğe hitaben:
V a p u r u
Dr. R ıfa t Osman Bey’e göre vükelâ vapuru. Kendi kalemleriyle çizilmiştir. 28. V III. 1927. Ressam Brendisi’ye güre Boğaziçi’nde isleyen iki yolcu gemisi muhtemelen Küçüksu Kasrı önündeki vükelâ
vapuruna benzetUebillr.
ö te g it bunda çalınmaz boru Düdüğüm bu vükelâ vapuru.
Yâni sen ötüp durma sus; burada senin de ğil, vükelânın düdüğü öter, nufuzu geçer, had dini bil diye bir nevi’ azarlar gibi ihtar etmiş.
Onu hemen ozaman yanımda Rıza Bey usu lünce bulunması mutad, her iyi ve meraklı şeyi yazıp koyduğum defterime kaydettim.
Iş bununla bitmedi. Sizde çok şeyler bulun duğuna göre acaba vapurun resmi var mı? diye sordum. Bende yok, fakat Ressam Brendizi’nin İstanbul renkli albümünde Bebek koyunda uzak tan görünen bir resmi olmalı, dedi. Am m a ben o resmi bulamadım. 1928 de Paris’de albümünü bulup satın almcaya kadar bu muammayı Dr. R ıfa t Osman üstadımızın 28. V IH . 1927 de bana çizdiği bir krokiden çözmeğe çalıştım.
Nihayet elime «A s ırla r boyunca İstanbul» seri sinde «İstanbul’da nakil vasıtası — vapurlar — » kısmında Şirketi H ayriye Kuruluşu bahsi sonun da şu malûmatı buldum:
«Boğaziçi vapur tarihinde bir de «Vükelâ Vapuru» vardır. Bu vapur geceleri Kanlıcada yatar, sabahlan orada bulunan Fuad Paşa ile mahdumu Nazım B ey’i, S affet Paşa’yı, Nevres ve Hekimbaşı İsmail Paşalarla, Saüh Efendi ve daha burada oturan diğer Babıâlî ricâlini de ala rak doğruca Bebek iskelesine gelir, Karşıyaka ricâli kayıkla Bebeğe geçerler.
 lî Paşa, Yusuf Kâmil Paşa ve diğer ricâl Hayrullah Efendi yalısı nhtımında toplanıp bir likte ve hususî merasimle vapura binerler.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi