y liiv u L U R G .A A/
“T ?- 5 1MİLLİYET 23 NİSAN 1993 CUM
Selim İLERİ
MÎNAURGAN’A
SAYGI YAZISI
BİZ kitapseverlerin Mîna Urgan’la tanışması Eliza-
beth Devri Tiyatrosunda Soytarılar aracılığıyla ol
muştur. 1949 yılında yayınlanmış, Türk okuru için bu çok ilginç eser benimle yaşıt. Okuma konusun daki yürek yakıcı isteksizliğimizin bir sonucu gibi, eseri, yeniyetmeliğimde Sahaflar Çarşısı'ndaki Elif Kitabevinden edinebilmiştim. Kitap hâlâ tü kenmemişti.
Evlerin ve sarayların soytarılarını hatırlıyorum. Sonra Shakespeare’in hem güldüren, hem ağlatan soytarıları çıkageliyor. Mîna Urgan, Shakespeare'- deki soytarılara birde üçüncü bölük ekliyordu: "Ko medi ile trajedinin terkibi ’nde yer alan soytarılar.
O zamanlar Antonius ile Cleopatra’yı seyret- memişken, Mısır kraliçesine zehirli yılanı getiren köylünün “ Dilerim bu yılan size uğur getirsin...” sözü, Mîna Urgan ın kalemiyle anılıyor; ben de bir bakıma kara mizahla ilk kez yüz yüze geliyordum.
Hamlet’in eşsiz Mezarcı'sı da yine bu eserde gön
lümü çelecekti.
Şimdi Mîna Urgan deyince, Macbeth çevirisi geliyor aklıma. Sabahattin Eyüboğlu’nun o çeviri sini okuduktan sonradır ki, Mîna Urgan ın Çan Ya- yınları’nca okura sunulmuş Macbeth incelemesini okumuş, büyülenmiştim. Sırada elbette öteki çalış malar, her biri ötekine eklemlenen, Türk okuruna İngiliz edebiyatını sevdirecek nitelikte, büyük emek ürünü kitaplar. Kimilerini çok çalışan bir ya zar olduğuna inandığım Mîna Urgan yazmış, kimi lerini de ancak sevdiği eserleri çevirdiğini sandı ğım Mîna Urgan Türkçeye kazandırmış. Yazarla çevirmen daima bir sentezde buluşmuş. Bunun en güzel kanıtı da Utopia incelemesi ve çevirisi olma lı.
O zamanlar Çan Yayınları çevresinde bir araya gelen Sabahattin Eyüboğlu, Mîna Urgan, Azra Er-
hat, Vedat Günyol gibi ülküyü her zaman maddi ka
zançtan, gösterişten, önlenişten üstün tutmuş ya zarlar, bize Batı kültüründen eşsiz armağanlar ge tiriyorlardı. Bir dönem bu tutum yadırganmıştır. Adlarını andığı kişilerin Batı hayranlığı güttükleri ileri sürülmüştür. Bugün çok daha nesnel bir yak laşımla, her birinin emeğine saygı duyuyoruz.
Yorulmak bilmez usta Mîna Urgan, son yıllarda
İngiliz Edebiyatı Tarihi’ni yazmaya girişti. Kendisi
her zamanki alçakgönüllülüğüyle şöyle diyor: "Kırk yıla yakın Ingiliz edebiyatı üzerine ders ver dikten sonra, bu kitabı yazmayı bir görev bildim. Üniversitelerimizde İngiliz dili ve edebiyatı oku yanların ve genellikle edebiyatla ilgilenenlerin başvurabilecekleri, Ingiliz edebiyatı üzerine Türk çe yazılmış bir kitabın bulunmayışı, bu konuda ça ba göstermemi neredeyse zorunlu kıldı.”
Beşinci cildi yenilerde çıkan bu eser yalnızca bunlardan dolayı mı yazılmıştır, bu kadar mıdır? Öteki dört cilt gibi beşincisini de soluk soluğa okur ken, bu kez, Mîna Urgan’ın bilimle sanatı, eleştiriy le -sözcük uygun kaçacaksa- romanı birleştiren, bütünüyle kendine özgü bir yazar olduğunu belir gin biçimde ayırt ediyorum. Ruskin'i ve Oscar Wil-
de’ı irdelediği sayfalarında o, çağın ötesinde bir
ahlak, sevgi, anlayış yazarı olarak karşımıza çıkı yor. Dahası, yetinmiyor, insanlığın yaşanmış hayat hikâyelerinden yola çıkarak, birçok acıyı deştikten sonra daha umarlı bir dünyaya ulaşabileceğini belgeliyor.
Ayrıca, bize bu büyük eserini iddialardan o ka dar uzak tavrıyla sunan Mîna Urgan'ın kişiliğinden öğreneceğimiz öyle çok şey var ki...
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta ha Toros Arşivi