Pazar Konuşması
yıklı, kâhküllü marksist
genç-ır olcu
N
apolyon’un iki yüzüncüdoğum yıldönümü tören
l/eri yapılmaktadır. Bu
fırsatla öğreniyoruz kİ şimdi
ye kadar Napolyon üzerine
dört yüz bin cild kitap yazıl mış, Napolyon Fransa’ya harb
destanları kazandıran büyük
bir asker, reformlar yapan
büyük bir hükümdar. Fakat sonunda İngiliz koalisyonuna
yenilerek düşmana sığman,
sonra uzak bir açık deniz ada sında ölüp giden bir «esir».
Atatürk, Birinci Dünya Sa vaşını kazananlara »eslim ol
duktan ve ülkenin her köşesi
düşman birlikleri tarafından işgal olunduktan, OsmanlI or
duları dağıtıldıktan, başlıca
komutanlar sürüldükten re
Anadolu içine Tunan ordusu çıkarıldıktan sonra, tek başı na,
— Hayırî
Diyen, milletin başına g e çen, ordusunu yeniden kuran, en sonunda bütün düşmanla rını ülkeden kovup atan bü yük bir asker, Ve reformları Napolyon'unkl ile kıyaslan a - mıyan bir devrimci.
Tapı ve Kredi Bankası dün ya dillerinde Atatürk üzerine yazılan eserleri aratıp getirt miş. Sayıları 2000 kadar. U - mulmadık dillerde Atatürk ti- zerine bir eser var. Yalnız va
tanında sağdan soldan vu -
ruîarak silinmek veya tiksin diği dâvalarda bayrak olarak
kullanılmak istenmektedir.
Devrimierln temeli, ki lâyi-
sizm ve eğitim birliğidir, ölü -
münden sonra kendi partisi
tarafından sarsılmıştır. Mede ni Kanun ayaklar altında çiğ nenmektedir, Kendi öz ordusun dan 27 Mayı» ihtilâlini yapan subaylar bu olupbittileri silip
süpürecek yerde körükörüne
bir solculuğa sarılmışlar, lâ- yisizm, eğitim birliği ve Me denî Kanun düzeninin on an
ırıma el bile sürmemişlerdir.
Bu da anlatıyor kİ ne parti - sinde geri kalanlar, ne de ih
tilâlci subaylar Atatürk’ü
devrimci olarak anlamamış -
hırdı.
Esere gelince son yıllarda Lenin ve Marksizm üzerine A- tatürk üzerine olduğundan on misli kitap yayınlanmıştır ve Atatürk 1920 de Denin dinini benimsemediği için tenkid o- hınmaktadır. Üniversite Ata
türk reformculuğunu kavra -
madiğini, Atatürkçülük dışın da sergüzeştlere atılarak, her gün biraz daha göstermekte dir. Onun için sık sık Terfik Fikret’in beytini tekrarlarım: «Bir nehr-i muazzam gibi cûş etmişsin - Fakat eyvah çorak yerde akıp gitmişsin!»
ap. rap, rap.,.
Teknik Üniversite kori dorlarında asker adım lan ile bir dolaşma. Sarkık bt
ler:
— Demokratik halk üniver sitesi isteriz... Demokratik halk üniversitesi isteriz.
Okudukları yer parasız. Ya taklı kalanlar devletten aylık lı. Böyle bir öğrenci Amerika
üniversitelerinde on bin lira
yirmi bin lira yıllık verir, Tür
kiye'de olduğu kadar «halka
dönük» bir eğitim yok. Her öğ rencinln masrafı devletin sır - tında.
Hayır, bizimkilerin istedikle ri komünist üniversitesi. Hu
-kıık Fakültesinde aynı cins öğ renciler hocalarına:
— Biz reform falan istemi yoruz. Biz marksist üniversite
istiyoruz. Gerektiğinde üni
versite kütüphanesini bile ya karız, demiyorlar mı İdi?
Bap, rap, rap...
Biraz sonra sokağa çıkacak lar. Ruslar adına 6 ncı Filo - yu protesto edecekler. Ameri
kan Konsolosluğu otomobili
nin ve Amerikan Bankasının camlarını kıracaklar.
Sonra da Türkiye’de komü nistlik yasak. Fakat Anayasa haklan korurluğu altında!
• * *
K
apkara, yanmış bir y ü z -Bir genç yüzü... Başı sa rılı, gözleri kapalı... K m
dini hürriyet uğruna yakan
Çek öğrencisi Jan Palach. Ö- lünceye kadar yetmiş üç saat işkence çekmiştir. Bir tek de fa of demeksizin! Vatikan’ın: «Uğrunda ölünebilecek, ölmek gereken, yaşama değeri üstün de değerler vardır,» dediği hiir riyet şehidi. Bir vietnam rahi bi değil bu, müsbet kafalı bir üniversite genci.
Bu genç, raarksistlerin Tür kiye'de faydalandığımız hürri yetlerden ve insan haklann - dan bize kaybettirmek istedik lerinin pek azı İçin canını ver iniştir.
* • *
yaşındaki Hilton oğlu
nu kaybetti. Tam o
günlerde demirperde
arkasında bir zafer kazanıyor du. Budapeşte’de kendi yöneti mindc işiiyecek kapitalist bir otel yapmak için Macar hü
kümetinden izin koparmıştı.
Hüton’un dünyada 85 oteli
var. Seksen altıncısı Budapeş te’de olacak. On dokuz yılda Hilton otellerinin kazancı iki milyondan, yüz yetmiş iki mil yon dolara çıkmıştır.
Hilton’-un babası Norveç’ten Ameri ka’da geçim aramıya gelmiş bir yoksul çiftçi. Bir dükkânı varmış, Bir çocuğu olunca üs tüne bir kat çıkarmış. Çocuk lar ayrılınca binalarım otele çe virmişler. Hilton’un macerası böyle başlamış,
* * *
D
ünyanın en eski ve tanınmış magazinlerinden «Saturday Evening Fost» 8 Şubat’ta kapanmıştır. Geçen yıl sürümü 6.800,000 idi. Fakat 1950 de 4,425, geçen yıl yalnız 804 ilânı vardı. İlânsız gazete
ve dergi yaşıyamaz. Şimdi batı
gazete ve dergilerinin büyük
derdi televizyon ilâncılığı.
Fransa basını buna engel ol mak için elinden geldiği ka - dar çalıştı.
Hele Türk gazetelerinden ba
ularının maliyeti 27 kuruş
üstünde. 25 kuruşa satılmakta, Bundan dağıtıcı payı da çıkın ca her sayıdan nekadar zarar ettiğini hesap ediniz. Bu açığı
ilân korur. Yoksa bir gazete
nekadar çok satarsa o kadar kayba girer.
* • *
M
arksistler Atatürk’e maskeük ettirecekler ya,
anıtına koydukları ç e - lenge «Bize emanet ettiğin bu
topraklar.,,» diye yazmışlar.
Atatürk Marksistlere hiç bir
şey emanet etmemiştir. Onun devrinde bütün Marksistler ha piste İdi, bir.
Ordusuna hiç, bir şey mi ema
net etmemiştir? 6 ncı Filo
O'nun şerefli ordusunun misa firi olarak Türkiye’ye geliyor.
Ta milletine? Marksistler po Us sopası ile sokaklardan ko - vulduktan sonra şehri dolaşan
Amerikalı misafirler halk ile
geceli gündüzlü pek iyi kay - naşıyor.
* * •
D
örtler yan toplantıda.Haberlerden anlaşıldığı na göre Nâsır barışçılı -
ğa yatmış. İsrail’le uyuşmak
fikrinde, Fakat başında El - Fe tih derdi var. Bu çeteler takı mı yılda Arap devletlerinden on beş milyon dolar çekmekte dir. Başlarında ve İçlerinde bir çok yiyici. Bu çeteciler:
— Biz Arap devletleri içinde ayrı bîr devletiz. Onların ba - • nş şartlarını istemeyiz, diyor lar.
Fakat İsrail büyük teknik
üstünlüğü ile El - Fetih çete
cilerini sindirmek imkânını
bulmuş. Çepçevre porlatif bir radar çemberi kurmuşj Frak
-tan gelen en küçük hayvanın yürüyüşünü bile haber alıyor muş.
Teknik üstünlüğü bir şeye benzemez: Geçen yıl Rus silâ hı ile donanmış bir Alışır harb gemisi bir İsrail harb gemisini batırmıştı. Şimdi deniz kuvvet lerini öyle cihazlamış ki artık buna da, imkân kalmamış.
6 gün savaşında hiç doku - nulmamış 200 Rus tankı al mıştı. Bunların içlerini boşalt mış. Çok daha iyi motörler koy muş ve yeni toplarla donata - rak Sina’da göreve yollamış.
Fransızların ambargosuna
karşı koyan havacılık endüst risi 1968 de 500,000,000 Türk liralık üretim yapmış. Üç - beş yıl içinde birinci sınıf harb uçakları yapmak yolunda imiş.
Rusya başlarında olmak üze re 60,000,800 Arabi susta dur duran İsrail’in hikâyesini bo - şuna anlatmıyorum. Biz İstik lâl Savaşını verdiğimiz zaman İsrail henüz devlet olmamıştı. Fakat üniversitesini kurmuş -
tu. Bu üniversitede hiç bir
grev olmamıştır.
İlim ve teknikte İsrail batı yı geçti. Biz henüz batı yo - lunda emekliyoruz.
Ve Teknik Üniversite grev de!
Bir üniversitenin her şeyle
ilişiği var: Tütün tüccarlığı
île. 6 ncı Filonun ziyaretleri İle, kapitalizm ve liberalizme karşı Marksist savaşla... Yalnız bir şeyle ilgisi yok: İlimle!
¥ • *
A
k Tayınlarında devletbaşkanlarınm tâ başlan gıçtan beri söyledikleri nutuklar bir kitapta toplan - mış. Bana, da bir sayısını gön dermişler.
Atatürk’ün dil değişik -
liği pek göze çarpıyor. 1340 ta söylediği nutuktan bazı fıkra - lar: «... Medeni milletlerden Türkiye’yi alıkoymuş olan me- vaniln ortadan kalktığını Türk Milleti büyük bir ferah ile id râk eyledi..», «... Efendiler, ge
çen içtima senesi zarfında
memleketin ahval-i dâhiliyesi ni hülâsatan ifade etmek için diyebiliriz ki ahval-i umumiye tabii ve müstakar olarak de - vam etmiştir.»
1935 yılına geliyoruz: «... Bi zim sulh ülküsüne ne kadar bağiı olduğumuzu, bu ülkünün güvenlik altına alınmasındaki dileğimizin ne kadar esaslı bulunduğunu izaha lüzum gör müyorum.», «... Türk tarih ve
dil çalışmaları büyük inanla
beklenilen ışıklı verimlerini
şimdiden göstermektedir.» Bu
ve sonraki nutukta, Türkçe -
irsine cabası He. bazı zorlama devimlere de yer verilmişse de 1938 deki ntıHamcfâ" tabii ko~- nuşnia diline dönülmüştür.
İlerici, ilerleten, kendi d «
ilerleyici bir adamdı Atatürk! /