• Sonuç bulunamadı

Eşi Güler Yücel, her günü başka türlü yaşayan adamı anlattı:Hey şeyi çoktu herifin

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eşi Güler Yücel, her günü başka türlü yaşayan adamı anlattı:Hey şeyi çoktu herifin"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güler Yücel, 43 yıl birlikte yaşadığı sevgili eşini anlattı

SİVİL

ş ö l e n

"Cenazesi, bu lafı da sevmiyorum ya, sivil bir şölen gibiydi. Kendiliğinden öyle oldu. Ayçiçeği severdi. Mezarına koydum. Çelenk sevmezdi. Bu

isteğine uydum. Vefat ilam sevmezdi. Vermedim". Güler Yücel'le, Datça'da, rüzgarlı bir tepede, Can Yücel’in mezarı başında... İçki şişeleri,

kağıtlar, notlar, şiirler arasmda... Onun arkasından, yine onu konuşuyoruz.

(Fotoğraf: Talat HITAY)

Can Yücel'in torunu

büyükannesine sordu

(Fotoğraf: Senih GÜRM EN)

GÜLER YUCEL'DEN CAN YUCEL'E

Hırkam, hırkam unuttun Gel, gel, gel, hadi gel Arkandan bas bas bağırıyor Bir türlü sana sesimi duyuramıyorum

Bu gidişinden mi Elimde kalan hırkadan mı Taşlanmış evin orta yerine çöküyorum

Şimdiyse askıda asılı hırkanı Öpüyor, kokluyor, okşuyorum Can, iyi ki onu unutmuşsun diyorum

edemi

nereye ektiniz

TUHAF BİR TESADÜF

Ne Bülent Ecevit, ne Süleyman Demirel arkadaşıydı. En sevdiği insanlardan biri Gazi Yaşargil’di. Ölmeden kulağına söylenen son sözler şunlar oldu: "Haşan şimdi geldi. Gazi'yle konuşmuş, lütfen ne kadar çok sevdiğimi ona söyleyin" demiş. Tuhaftır, Can, son kitabını "Gazi, bildiğin gibi değil. Giderayak" diye imzalıyor. Kitap Gazi Yaşargil'in eline geçtiği gün

Can ölüyor.

YALANSIZ YAŞADI

43 senedir yeknesak gibi gözüken ama her gün başka türlü yaşayan bir adam. Her gün aynı kişiyle değişik bir şey yaşar mı, insan? Vallahi Çan'la yaşar. Herşeyi çoktu herifin. Neşesi, keyfi, öfkesi. Kırdı mı iyi kıran, ama kendi de kırılan bir insan. Sonra, çok açık yüreklidir. "Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyidir" der ya. Hakikaten öyle yaşadı adam.

Ayşe ARMAN'ın röportajı 5. sayfada

T E L E V İ Z Y O N P R O G R A M L A R I VE A Y R I N T I L I H A B E R L E R İ . . . IC S A Y F A L A R D A

(2)

konusu

PAZAR, 12 Eylül 1999

5

Eşi

Güler Yücel,

her günü başka türlü yaşayan adamı anlattı

DATÇA'DA GULER'IM

Datçalılar sadece onunla beraber olmak istediler. O kadar. Bana da saygı gösterdiler.

İstanbul'da olsaydım sadece Can Yücel'in karısı olacaktım, burada öyle değil, burada Güler'im. Diyorum işte, Datça tuhaf bir yer, Afrodit burada yaşamış, belki de onun ruhunu

taşıyor buradakiler. Güzel insanlar.

► Kimsenin bilmediği sadece Güler Yücel'in tanıdığı bir Can Yücel var mı? Kim o? O adamı nasıl anlatırsınız?

- 43 senedir yeknesak gibi gözüken ama her gün başka türlü yaşayan bir adam. Her gün aynı kişiyle değişik bir şey yaşar mı, insan? Vallahi Çan'la yaşar. Herşeyi çoktu herifin. Neşesi, keyfi, öfkesi. Kırdı mı iyi kıran, ama kendi de kırılan bir insan. Sonra, çok açık yüreklidir. "Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyidir" der ya. Hakikaten öyle yaşadı adam. Ama bana bak, yalan söylemeyin demiyor! Sevdiklerini sever, sevmediklerini anında dışlardı. Geçen gün bir arkadaşıma şunu demişim, "Ya uyuyamıyorum Çan’ın söyleyeceği laflan kaçıracağım diye". Gerçekten. Sürekli öyle güzel ve yeni şeyler söylerdi ki.

D

eMİR LEBLEBİYMİŞİM

► Siz Can Yücel'le ne zaman, nasıl tanıştınız?

- Akademide öğrenciydim. Resmi çok seviyordum, resim yapmak istiyordum. Bedri Rahminin talebesiyim. İşte 19,20

yaşlarmdayım. İlhan Koman vardır heykeltraş, bir gün "Can gelecek Ankara'dan" dedi. Ulan kim bu . Can? Geldi. Sakallı bir adam. O zaman herif bu kadar yakışıklı değildi. Ama yine de, o bir hafta içinde biz bununla aşna fişne.

► Aşk yani. Nasıl bir aşktı?

- Ne biİeyim canım. Can anlatırdı: Ayağımı ayağına değdirirmişim masanın aİtında, dizimi dizine sürtermişim. Ben hatırlamıyorum. Bir de, Hadi Bara vardır, o da heykeltraş, Kandillideki yalısında beş taş oynamışız. Sürekli bunu söylerdi. O zaman ona göz koymuşum, ilk ben dokunmuşum falan filan. Zaten iki ay içinde de evlendik.

► Peki tanımlayın bu aşkı: Şiddetli, açık, entellektüel, baskıcı?

- Herşey, herşey. Çok

yorulduğum zamanlar olurdu, o zaman kaçardım. Şimdi

düşünüyorum da, onun kadar olmasam da, ben de demir leblebiymişim, yoksa Can, beni çiğner, atardı.

T

e k

KAÇAM AĞI İÇKİYDİ

► Birlikte olduğunuz ilk zamanlarda o Can Yücel miydi?

- Ne alakası var. İşşiz güçsüz bir adamdı. Para yok, pul yok, şan şöhret yok. Ama hep muhteşem bir ışığı vardı. Sıradan herif

sevmiyorum ben. Sıradan olsaydı, atlatırdım da, aldatırdım da. Vallahi rahatlıkla yapardım.

► 40 küsur senedir hiç

aldatmadım diyebilmek ne güzel.

- Hakikaten öyle oldu. Ama Çan'ı bilemem. Bir önemi de yok zaten. Öyle bir adamdı ki, uzaktayım mesela değil mi, olsun, yine de herşeyi görür, izlerdi. Yakup'a gideriz, ben mümkün olduğu kadar

DUVAR YIKTIM

Bir gece yalnızdım. Şurada oturuyorum. Bahçeye bile çıkmak istemedim. Bir ara bir kriz geçirdim. Ağlaya ağlaya, “Gel, gel, gel, gel, gel...” diyorum. Sonra, evin içinde bir duvar yıktım. Öyle olurmuş. Çok sevdiklerini

kaybedenler bir şeyi yıkmak isterlermiş. Faydası oldu.

"Alemde birlikteyiz". Son

zamanlarda, beni yalnız bırakacak olması ona koyuyordu.

► İçki ya da başka konularda birbirinize oyunlar oynar mıydınız?

- Yok. Pat, pat ne ise o. Derdim mesela: "Genç karı mı istiyorsun, söyle".

► Rahatlamak için birlikte küfrettiğiniz olur muydu? Bililerini çekiştirdiğiniz...

- Tabii tabü. Ölünceye kadar bililerini çekiştirdik. Ama adam müthişti, "Puşt ibnenin teki gerçi ama..." derdi, sonra da iyi taraflarını saymaya başlardı. Can işte. Güzel kiifrederdi.

Herşeyi

çoktu herifin

rahat bırakırım onu, o

arkadaşlarıyla oturur, "Sen şuraya otur," derdi, inadım ya, ben gider en uçtaki masaya otururum. Kimle konuşuyorum, ne yapıyorum hep gözlerdi. Tamam, karşısındakini de dinlerdi, ama beni de hep kontrol ederdi. Çaktırmadan. Kulağı büyürdü herifin, kiminle, ne konuşuyorum diye.

► Zaman nasıl etkiledi

ilişkinizi? Bizim bildiğimiz, siz de bir süre sonra onu idare etmeye başladınız. Çünkü o idare edilmez, delifişek bir adamdı.

- Benden çekinirdi, korkardı. Tam korkmak da değil aslında. Nasıl söyleyeyim, bir yerlerde bir şeyler anlatır, bir toplantıya gideriz mesela, ben giderim en arkada dururum, nasıl olsa ne söyleyeceğini bile biliyorum, sonra gelir bana sorardı: "Nasıl iyi sıçtım mı ağızlarına!".

► Çok mücadele ettiniz mi içkisiyle?

- Enayilik edip, başta, mücadele etmeye kalktım. Ama sonra kabullendim. Ne yapabilirsin ki? Onun tek kaçamağı içkiydi. Öyle bir zaafı vardı belki.

► İçki sizinle onun aranıza girdi mi?

- Hem girdi, hem girmedi. Daha fazla üzerime düşerdi içki içince. Benimle beraber olmak isterdi. Ama zaman zaman ben kaçardım. Bu arada şöyle de tuhaf bir durum var: Can sarhoşlara hiç dayanamazdı! Diyorum ya, ben de yollardım onları evden. Herkesi. Ama gizli gizli de içerdi. Saklardı şişeleri. Ama zamanla artık eksper oluyorsunuz, nereye saklıyor, zulada şişeler

içiyordu? Beyni çok fazla çalıştığı ve yaşadığı şeyler ona yetmediği için mi?

- Yetmiyordu. Beyninin hızına başka hiçbir şey yetişemiyordu. Adam şunu görüyor: Bardak. Ama bardağm ötesini, onun

arkasmdakini de görüyordu. Bu söylediklerimi hayranlık olarak nitelendirme, vallahi onu en acımasız yine de ben eleştirirdim.

c

arpıştığı kişi Shakespeare'di. Gerçi, rekabet gibi

5 bir duygusu yoktu ama onu kendisine yakın

hissediyordu. “ 150 sene yaşayacağım, bu herifin bütün

eserlerini Türkçe'ye çevireceğim,” diyordu.

nerede duruyor, biliyorsunuz.

► İçki onunla şiiri araşma girdi mi?

- Yok. İçki şiiri besledi. İçkiliyken yazar, ayıkken düzeltirdi. Orada imgeleri yakalar, imgeleri

çakıştırırdı. Ama içkili yazdığı şiiri o haliyle hiç neşretmedi. Tabii büyük bir şans olarak, ilk şiirler bana okunurdu. Ama gecenin dördünde!

► Sizce neden bu kadar

Beni dinlerdi ayrıca. Yıllarca insanlar bir dolu şey koparmaya çalıştılar ondan. Fikir de olabilir bu.

► Dünyanın en iyi şiirlerini yazan adam o muydu?

- Karı, adam öldükten sonra çüdırdı demesinler. Bari Mehmet’in (Ulusoy) lafını söyleyeyim: "Asrın en büyük beş şairinden biri Can Yüceldir," der.

► İyi de Shakespeare'i Türkçeye

L

a f l a r

çevirmiş adamdan söz ediyoruz. O kendisini Shakespeare'le düello ediyormuş gibi hissediyor muydu?

- Hiç unutmuyorum,

Londra'daydık. Bir telefon geldi, suratı asıldı. Yavaşça "Haşan ölmüş" dedi. "Hangi Haşan?" dedim. "Bizim Haşan, babam" dedi. Ve yanma Shakespeare'lerini aldı Ankara'ya yanma gitti. Cezaevine giderken de, yine yaranda Shakespeare vardı.

► Kendinizi hiç ondan korumak gerektiğini hissetiniz mi?

"Hücrelerime nüfuz etmesin" diye?

- Yok. Belki de çatışma çıkacaktı ondan. Bu belki de, onu

üretkenliğini önleyecekti.

► Amma fedakarsınız! "Ben de varım, tamam mı?" hiç olmadı mı?

- Adam çok güzel şeyler yapıyor, niye olsun. Daha da yapsaydı. Keşke. Onun yeteneklerinin kesilmesi, bir şekilde sekteye uğraması en korktuğum şeydi. Sanırım benim de dünyaya geliş nedenim bu.

► Peki sizce sizin özelliğiniz neydi? Herhangi bir kadın onu sizin sevdiğiniz gibi sevebilir miydi?

- Bana ne dedi biliyormusun:

I KÖPÜRTÜYORUM

► Sizin için yazdığı en güzel şiir hangisi?

- Marmaris'ta yaşadığımızda yazdığı. Ben onu çok severim. Hani "Akdeniz yaraşıyor sana," diye bir şiiri vardır.

► Ezbere bilir misiniz?

- Hiç bilmem. O da bilmez. Zekayı başka türlü işletiyordu, ezberleyerek değil. Herif açıktı, beyni açık: Kavram yaratırdı. Otobüste giderken laf kapardı. Kelime üretmekle kalmaz, "Ben imajları çakıştırıyorum" derdi, "Laflan köpürtüyorum". Hali yokken şiirleri yazdırtırdı. Sarhoşken filan. Bana da çok yazdırttı. Bak, çok komik bir hikaye anlatacağım: Ben kaçardım ya bazen, 15 gün izin alırdım, yanma da bir adam koyardım, Gümüş. Çok iyi adamdır, ev işleri filan da yapar, Çan'a bakardı. Gelirdim eve "Abla" derdi "Çok iyi Can baba. Çok iyi de içiyor. Ama diyor ki, otur ben söyleceğim sen yazacaksın. Çok ağınma gidiyor, yapamıyonım". Nasıl yapsın? Adam yazı yazmasını bilmiyor, Can ise şiirlerimi yaz diyor!

► Hani vardır ya, bazı insanlar, yazı insanlarıdır, izoledir onlar, bir dünya yaratırlar kendilerine, orada üretirler. Yalnızlığa ihtiyaçlan vardır.

- Can tek tabancaydı, yalnızdı ama öyle "Ben kendime özel bir dünya yaratayım, şairim gidip çalışayım," yapmazdı. Zaten yaratmıştı o dünyasını. Herşey doğaldı. O kadar ki, herif kıçımdan ayrılmazdı. Öyle bir çalışma masası filan yoktu. Mutfak masasında yazardı, ben içeride birşeylerle uğraşırken. "Bana bir yazı masası bile yapmadın," derdi gerçi. Yaptık. Ama adam yine peşimde!

► Şiir yazarken sevecen miydi? Huzursuz muydu? Kavgacı mıydı?

- Yok, gözler kayardı. Ben onu anlardım. Şiir gelirdi. Bahçede dolaşırken ya da gecenin herhangi bir saatinde.

► Şimdi orada da içiyor mudur?

- Bilmem. Ama onun mezarında sevenleri içiyor, şiirler yazıyor, notlar bırakıyor. Gidelim mi mezarına? Gidelim, gidelim.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu durumda, şev duraylılığı çözümlemelerinde depreme bağlı olarak etkiletilecek ivme gereğinden büyük bir deprem etkisi olarak analiz sonuçlarına yansıyacağı pek

Kitle kültürü, her şeyi satılacak “meta” olarak görür; Nâzım Hikmet’in, Necip Fazıl’ın, Turgut Uyar’ın veya Cemal Süreya’nın poetik tutumunun önemi

HES’lere karşı çıkan bu nedenle eylemlere katılan Rize belediyesi çalışanı Yusuf Esir’in sürgün edildiği iddiasıyla ilgili Rize Bediye Başkanı Halil Bakırcı;

Gene dünya kadınlar günü kutlamaları için bazı kadınlar lüks meyhanelerde yerler ayırtıp erkekler gibi eğlenme planlar ı yaptılar.. Erkek dansöz bulunan lüks

Her gün yeni bir orman yangınıyla yeşil alanlar yok olurken, sabotaj iddialarıyla ilgili Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, "En büyük servetimiz ormanlara kastedenlere

Pasif sigara dumanı maruziyetinin yol açtığı sağlık sorunları, tütün dumanının yaydığı koku, yangınlar, çevre kirliliği ve tütün tüketiminin neden oldu ğu

 Doğal polimerlerden elde edilen lifler  Sentetik polimerlerden elde edilenler.  Anorganik

— Haricen duvarlar Surrey kaplama tuğlası ile inşa edilmiş ve kal- kan duvarları krem renkli sıva ile kaplanmıştır.. Çatı ko- yu kahverengi