Bir Türk kadım tarafından yayımlanan ilk roman olan
ve üst düzey ailelerin yaşamının anlatıldığı “Muhazarat
adlı kitabında ilk kez Fatma Aliye adını kullandı.
İlk Roman Yazan,
İlk Çeviri Yapan,
İlk Felsefe Kitabını Yazan
Kadın Yazarımız
FATMA ALİYE
HANIM
» Selma Atabek - Bütün Dünya•
1
936 yılı, 13 Temmuz gününde kaybettiğimiz Fatma Aliye Hanım, Türk edebiya tında ilk çeviriyi yapan, ilk roman yazan, ilk felsefe kitabını kaleme alan ve hakkında ilk mo nografi yazılan gerçek bir “ilk” ve “öncü” kadınımızdı.1889 yılında, George Ohret’in romanı “Volonté”, “Meram” adıyla Osmanlıca’ya çevrildi. Çevirmenin imzası şöyleydi: “Bir Kadın”.
Fatma Aliye Hanım, o yıllarda bir Türk kadınının yabancı bir yapı tı Türkçe’ye çevirmesi kuşku ile karşılanacağı için kimliğini gizle mek zorunda kalmış ve imzasını "Bir Kadın" olarak kitaba koymuştu.
Fatma Aliye Hanım, 1862 yılın da İstanbul’da doğdu. Kadınların eğitim hakkının olmadığı bir za
manda dünyaya gelmişti. Ama ağabeyi için tutulan öğretmenlerin verdiği dersleri izleyerek dilbilgisi, astronomi ve Fransızca öğrendi. Kendi kendini yetiştirmek için ço cuk denecek yaşta çaba gösterme ye başlamış ve bu çabalarının so nucu o yıllarda eğitim görme şan sını yakalayabilen ender kadınlar dan olmuştu.
O yıllannı Ahmet Mithat Efen- di’nin kaleme aldığı “Monogra- fi”sinde şöyle anlatıyordu:
"Salıncağı sevmediğim halde, üzerinde alfabe dersini rahatça yapabildiğimden dolayı artık sa lıncaktan inmez olmuştum. Bir gün bahçede dersimi yaptıktan sonra kitabımı koynuma koymayı unutarak kitap elimde olduğu hal de ekseriya tenha olan salondan
B ü tü n D ü n y a * T em m u z 2 0 0 2
geçerken pederim karşıma çık maz mı? Aman yarabbi! Ben şimdi ne yapayım? Kitabı koynuma koy maya vaktim yok.
K
itabı entarimin etekleri nin kıvrımları arasına gizlemeye çalıştım. Fakat iş işten geçmişti. Peder bir şey gizlemeye çalıştığımı gör müştü. Yanıma gelerek ‘Nedir o?’ dediğinde hiçbir cevap vermeksi zin kitabı gösterdim. Nereden bul duğumu sual edince bendeki şaş kınlık arttı. Öyleya bu kitabın bende ne işi var dı. Olsa olsa Fransızca oku yanda bulunabi lecek bir şey. Ar tık herşeyi itiraf etmek lazım gel di. Pederin verdi ği emir üzerine okumaya başla dım peder şaşa kalmıştı...”
Şaşkınlığa uğrayan babası ise, belki de Fatma Aliye Hanım’ın en büyük şansı olan ünlü tarihçimiz Ahmet Cevdet Paşa’ydı.
1879 yılında artık bir genç kız olan Fatma Aliye, II. Abdülha- mit’in yaverlerinden Yüzbaşı Faik Bey ile evlendirildi. İki çocuk sa hibi olduğu halde okumakla yetin meyip, çeviriler yapmaya başladı.
Edebiyat alanında ilk desteği Ahmet Mithat Efendi’den gördü. Ahmet Mithat’ın, onun ilk Türk ka dın çevirmeni olarak "Bir Kadın" imzası ile yaptığı "Meram” çevirisi için “Tercüman-ı Plakikat” gazete sinde övgü dolu bir yazı yazması
üzerine Fatma Aliye, yazara bir te şekkür yazısı yolladı. Bu yazının gazetede yer almasının ardından "Meram’ın Çevirmeni" imzası ile pek çok yazısı gazetede yayımlan maya başladı.
Yedi ay devam eden bu yazıla rın ardından bir çeviri yazısında "Meram’ın Çevirmeni Aliye" olarak ilk kez adını kullandı.
Yayın yaşamındaki çalışmaları giderek gelişti. Yetişmesinde bü yük emeği geçen Ahmet Mithat Efendi ile “Hayal ve Hakikat” adlı ortak bir roman yazdı. Romanda ki erkek kahra manın öyküsünü “Vefa” bölümün de Alı met Mithat Efendi yazarken, kadın kahramanı ise “Veded” bölü münde Fatma Ali ye kaleme aldı. Bu roman 1891 yılında yayımlan dı. İmza ise şöy- leydi: "Bir Kadın ve Ahmet Mithat".
Yazar, bir Türk kadını tarafın dan yayımlanan ilk roman olan ve üst düzey ailelerin yaşamının an latıldığı “Muhazarat” adlı kitabında ilk kez Fatma Aliye adını kullandı. Romanın kahramanı mutsuz bir ev lilikten sonra evini terk eden ve ça lışarak yaşamını sürdüren bir ka dındı. Daha sonraki yıllarda yazdı ğı “Rafet” ve “Udi” adlı romanların da kahramanlan yine kadınlardı.
Fatma Aliye tüm bu romanlarda evlilik kurumunu sorgulamış, ka dınların bir eş ve anne olarak eği tilmelerinin önemini savunmuştu. Dönemin toplumsal koşullarına
Fatma Aliye
Hanim,
edebiyat alanında
ilk desteği
Ahmet Mithat
Efendi’den gördü.
132
İ l k F e ls e f e K i t a b ın ı Y a z a n K a d ın Y a z a r ım ız : F a t m a A liy e H a n ım
göre düşündükleri ve savundukları gerçekten çok yürekli ve başkaldı rı sayılabilecek nitelikteydi. Daha 1909 yılında kadınların fabrikalarda çalışabileceğini savunabiliyordu.
Fatma Aliye edebiyatçı kişiliği nin yanında kadın haklarını sa vunması ile de öne çıkmaktaydı.
1895 yılında yayımlanmaya başlayan ve yayımına son verildiği 1905 yılına dek tamamen kadınlar dan oluşan bir yayın ekibi ile çıka rılan “Kadınlara Mahsus Gaze t e c in de yazı kurulundaydı.
Yayımlandığı yıllar içinde 265 kadının yazıları ile destek verdiği “Kadınlara Mahsus Gazete”de yaz dığı yazılarda, yalnız okuyup ya zan kadınların değil, yazıları ba sında çıkan kadınların da artma sından duyduğu sevincini dile ge tirmekte ve kadınların eğitimi için destek veren erkeklerin, yayın ya şamındaki kadınlara da aynı bi çimde destek olmalarını bekledik lerini vurgulamaktaydı.
O
dönemde kadınların yük sek öğrenim hakkı bu lunmadığından, bu açık, düzenlenen çeşitli konfe ranslarla kapatılmaya çalışılıyordu. Fatma Aliye’nin bu konferanslar için hazırladığı pek çok metni bu lunmaktaydı. Kadınların bu yoğun talep ve çalışmaları sonucu İstan bul Darulfünunun’da kadınlar için konferanslar haftada dört gün hu kuk, sağlık, pedagoji, ev idaresi gibi konularda dersler verilmesi biçimine dönüştü.Fatma Aliye Hanım, Avrupa’da ki kadın hareketlerini yakından ta kip ediyordu. Ama onun savundu ğu kadın kimliği "Avrupalı Kadın"
kimliği değildi. O kadınlar için ta lep ettiği hakların ve yaşam tarzı nın "batı taklitçiliği" yerine do- ğu-batı sentezi ile ulusal ve İslâmî değerlerin de katkısı ile sağlanaca ğına inanıyordu.
B
u nedenle 1894 yılında İs lam ve kadın hakları ko nusunu tartışmalar biçi minde ele alan “Nisvan- İslam” (İslam Kadınları) kitabını yazdı. Kitap, konaklarında ya da çeşitli toplantılarda karşılaştığı ya bancı kadınlarla, aile, çok kadınla evlilik, örtünme, boşanma gibi ko nularda yaptığı konuşma ve sa vunmaların derlenmesinden olu şuyordu. Ve o yıllarda bile Fatma Aliye, örtünmenin yalnızca gele nekten kaynaklandığını ve dini bir zorunluluk olmadığını savunabili yordu. Bu kitabı İngilizce, Fransız ca ve Arapça’ya çevrildi.Fatma Aliye Hanım, 1900-1901 yıllarında iki kız çocuğu daha dün yaya getirdi. Bu yıllar aynı zaman da felsefe kitaplarını kaleme aldığı yıllar oldu. Düşün yaşamımızın ilk felsefe kitabı da Fatma Aliye Hanı- m’a aittir. Filozofların yaşamını an latan bir kitabının yanında, değişik felsefe akımlarına göre "cisim" kav ramını inceleyen “Tedkik-i Escam” adlı yapıtını bu yıllarda yayımladı.
Çalışmaları yurt dışında da yo ğun ilgi görmüş, toplam 14 kita bından pek çoğu değişik dillere çevrilmişti.
Chicago’da bulunan “World Colombian Exposition Woman’s Library”, 1893 yılında ona bir mek tup gönderdi ve yıllık katalogla rında yayımlanmak üzere biyogra fisini ve kitaplarını göndermesini
B ü tü n D ü n y a * T e m a m ı 2 0 0 2
istedi. Daha sonra gönderilen bir yazı ise yapıtlarının büyük ilgi gördüğünü belirtmekteydi.
Cumhuriyet yıllarında da renkli sosyal yaşamını sürdüren Fatma Aliye Hanım, 1930’lu yıl larda kimi özel nedenlerle yazın
ve düşünsel yaşamdan uzaklaştı. Kadın haklarının gelişimi için yapıdan, yazılan, konferansları ve yaşantısı ile büyük çabalar veren bu değerli "öncü" kadınımız ardında pek çok yapıt bırakarak 13 Temmuz 1936 yılında yaşama veda etti. •
B ir Tapm ak Y azıtı...
Gürültü ve patırtının ortasında sükunetle dolaş, sessizliğin içihde
huzur bulduğunu unutma. Başka türlü davranm ak açıkça gerekm e
dikçe herkesle dost olm aya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında vere
bileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut! Ama kimse
ye teslim olma içten ol. Telaşsız kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına
da kulak ver aptal ve cahil oldukları zam an bile dinle onları çünkü
dünyada herkesin bir öyküsü vardır. Yalnız planların değil, başarı
larının da tadını çıkarm aya çalış. İşinle, ne kadar küçük olursa ol
sun, ilgilen hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen, y a
şam ında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle sev ki
başanlann bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yep
yeni hayatlar başlatmış olasın. Olduğun gibi görün ve göründüğün
gibi ol! Sevmediğin zam an sever gibi yapm a. Çevrene önerilerde bu
lun am a hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zam anın
kalm az ve unutma ki insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri sonsuz
uzunlukta bir kum saldaki tek bir kum taneciğinden fa z la değildir.
Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasında yemyeşil bahçedir. O bah
çeye layik bir bahçıvan olm ak için bir bitkinin sürekli bakım a gerek
sinimi olduğunu unutma. Kaybetmeyi ahlaksız bir kazan ca tercih et.
İlkinin acısı bir an, ötekinin acısı öm ür boyu sürer. Bazı idealler o
kadar değerlidir ki o yolda mağlup olm an bile zafer sayılır. Bu dün
yada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür. Yılların geçm esine
öfkelenme, gençliğine yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.
Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.
Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zam an yelkenlerini rüzgara göre
ayarla. Çünkü dünya karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi lim ana
getirip getirmediğinle ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da
anım sa ki evreni yargılam ak olanaksızdır. Onun için kavgalarını
sürdürürken bile kendinle barış içinde ol. Anımsar mısın doğduğun
zam anlan; sen ağlarken herkes sevinçle gülümsüyordu. Öyle bir
öm ür geçir ki herkes ağlasın öldüğünde. Sen mutlulukla gülümse sa
bırlı erdem li sevecen ol. Eninde sonunda bütün servetin serisin. •
Gönderi: Erol Dolunay Bütün D ünya-Bizbize