• Sonuç bulunamadı

Saray ve Babıali'nin iç yüzü:Abdülhamid 'Mitat Paşa büyük ihtilal yapmak istiyordu' diyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Saray ve Babıali'nin iç yüzü:Abdülhamid 'Mitat Paşa büyük ihtilal yapmak istiyordu' diyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sahife 10

A K Ş A M

SARAY ve BANALİNİN İÇYİIZU

Yaxan: SULEYM AN KÂNI İRTEM

Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur

Tefrika No. 474

Abdülhamid “ Mitat paşa büyük

ihtilâli yapmak istiyordu,, diyor

Abdülhamid tevbihnamesine

şöyle devam ediyor:

Hüseyin Avni ve Mithat paşa­

lar burada Napolyon Bonapart

gibi ( ! ) diktatör olmak maksadın­ da ijliler.

Mithat paşa hürriyetperver ol­ makla büyük ihtilâli fiile getirmek istiyordu.

Sulhü kuvvetli esaslarla muha­ faza mümkün iken muharebe aç­ tılar. Fransa komünleri hezimet­ ten istifade ile komün idaresini

teşkil ettikleri gibi bu adamlar

da hezimetten istifadeye çalışarak saltanat hanedanım (Nisbetiye) köşkünde katliâm etmeği tasmim ettiler!

Rejans usulünü fiile getirmek için Napolyonun yaptığı gibi ayni plânla ve terakkiperverlik namı müstearile hareket ederek devleti tehlikeye ilka eylediler.

Rusya, Almanya ve Avusturya- yı ittifakına almıştı; İngiltere de menfaatlerini temin için bunlara

ümid vermişti. Böyle iki mütte­

fiki olan Rusyaya karşı cüzî fe­ dakârlıkla sulhü muhafaza ede­

rek devletin kuvvetini tezyid lâ­

zım gelirken bunlar maksadlannı fiile getirmek için devleti muhare­ beye sevketmişlerdir. Muharebe­ nin neticesi olarak Ruslar Ayaş- tafanosa kadar geldiler.

Sınıfı askerîde terakkiperver­

lik fikrini iltizam edenlerin nasıl mühim mevkilerde bulunarak ne yaptıkları isimlerile malûmumuz- dur; amma şerhine hacet görül­

medi. Bunların birçok silâh tes­

lim ettikleri ve Rusyanm cüzî kuvvetlerine karşı birçok kuvve­

timizi feda ettikleri de malû-

mumdur.

Meselenin bidayetinden yani

culûsumuzdan infisalinize gelince­ ye kadar riyasetim altında ma­ beyinde ve serasker kapısında aktolunan meclislerin hepsinde hazır bulundunuz.

Ruslar Ayastafanosta devlete, donanmanın terki gibi, tekliflere kalkıştıkları vakitte riyasetimde­ ki mecliste vüzera vu ülema (ayal ve evlâdımızı alıp Adalara gide­

lim !» demişlerdi. Ben ise cenabı haktan başkasının yardımına maz-

har olmadığım halde her türlü

fedakârlığı göze almıştım; Alla­ hın iznile, peygamberin ruhani- yetile devleti büyük bir akabeden kurtarmağa muvaffak olmuştum; bunu hiç bir vicdan ve insaf sa­ hibi inkâr etmez; garazkâr olan­ ların da kısası İlâhîye düçar ol­

duklarını görerek müteselli ol­

maktayım.

Bosna, Herseğin ne türlü tehli­ keye uğrıyarak düşman eline düş­ tüğü malûmdur. Akdolunan mec­ liste Eyüb ve Saffet paşalar ha­ zır oldukları halde siz:

— Burada da devlet bir kan döksün!

Diye Saffet paşanın efkârına

taınamile muvafık reyde bulun­

duğunuzu tahattur edersiniz.

Bu reyinizden dolayı memle­

ket namına size bilvasıta memnu­ niyet beyan ve teşekkür etmiştim. Halbuki ikinci mecliste evvel­

ki reyinizle taban tabana zıd

reyde bulunduğunuzu maattees­ süf gördüm.

Ülkün meselesinde devletler do-

nanmalarile nümayişler yapı­

yorlardı.

Islahat namı müstearile mem­ leketin otonomilere yahut Ta- vaifi mülüke taksimini intaç ede­

cek tekliflerde bulunuyorlardı.

Bunun üzerine Almanya elçisi kont Haçfelt vasıtasile müteveffa birinci Vilhelme müracaat ettim. Yalnız Ülkünün terkile iktifa olun­ mağa muvaffakiyet hasıl oldu.

Bu muvaffakiyet bazı devletle­ ri kızdırdı.

Avrupaya olan borçlarımız için Avrupalılarm teklifi üzerine bir komisyon enternasyonal akdine Babıâli muvafakat etmek üzere

idi. Mabeyinde üç gün, üç gece

meclis akdettirdim. Düyunuumu- miye idaresinin teşkiline muvaf­ fakiyet hasıl oldu. Avrupanın di­ yeceği olmadı.

Yapılan şeylerin cümlesini ha­

tıra getirmek bir tarih yazmak­

la ancak kabildir. Ben tahattur

olunanları yani onda bir tanesini yazdım.

. Allaha şükür olunur ki devleti

aliye bugün bir devlettir.

Bu kadar mektebler açılmıştır; teminat akçesi devlete ve ehali- ye bar olmıyacak surette epice

şimendifer yapılmıştır; vaktile

muzır şartlarla yapılmış olan

Rumeli hattından dolayı elân mü­ zakerelerle uğraşılmaktadır. Hal­ buki Ankara hattının şartları bu­ na nisbet kabul etmiyecek surette devlete nafidir.

Sinobdan yapılması istenilen

hatta müsaade ounmaması (Ana­ dolu hattı yapılmazdan evvel bu yapılacak olursa Rusyaya hizmet edilmiş olur) mütalâasına ve sair mahzurlara menidir; fakat Ana­ dolu hattı yapıldıktan sonra ora­

ya da bir şube inşası mukarrer­

dir. Terakkiperver denilenler ta­ rafından:

(3,5 milyon nüfuslu Bulgarlar askere bir milyon sarf ettikleri, Sırp ve Yunan da böyle olduğu

flıalde biz çok asker besliyoruz.

Memleketi jandarma ile idare et­ meli. Böyle asker beslemek mül­ kün hnarile olur; memleketi imar ettikten sonra askeri çoğaltmak) fikirleri ortaya sürülüyor.

Bu fikirde bulunanlar bir dev­ letin himayesine girmeği göze al­

mış, kendilerinde dinî ve millî

hissiyat kalmamış olanlar, şahsî menfaatlerinden başka şeyi düşün- miyenlerdir.

Bir çiftliğin sahibi korucu ve

bekçi tedarikinden evvel ziraat

ve imara sayetmez; çünkü koru­

cusu olmazsa yabani hayvan­

lar çiftliğe zarar verir yahut

başkası gelip orayı sahihsiz bir

yer sayarak istifadeye kalkar;

çiflikteki amelenin rahatça çalı­ şabilmesi ve mahsulün muhafa­ zası korucuya muhtaçtır.

Devlete de kuvvet olursa kapi­ tülâsyonlar tedricen ref olunur; gümrük muahedeleri tadil edilir; ecnebilere verlimşi birçok muzır

imtiyazlar kuvvet sayesinde tah­

fif olunur; keenlemyekün hük­

münde bırakılır; itibar o nisbet- te artar. Dahilî işlerimize haricî işler karışmaz; işlerin tesviyesi ko­ laylaşır.

Bugün sokakta bir roüslüman bir ermeni ile kavga etse bir ter­ cüman çıkıyor ve karışıyor;

— Bunlar devlet tebaasmdan- dır; sizin karışmağa ne hakkınız var? denilince d e :

— Elhükmü limen galebe! Cevabı almıyor.

En küçük bir muvaffakiyet bir çok düşman kazanmakla, müşkü­ lât ile, birçok kâğıd doldurmak­ la elde edilebiliyor.

Mabeyni hümayun ve Babıâli ayrı ayrı birer devlet imiş gibi ha­ reket olunuyor ( ! )

Sizin ifadeleriniz de bunu teyid etmektedir.

İfadenizin alt tarafını da be­ yan edecek olursanız işallah kizbini

isbat edecek pek çok söz bula­

bilirim. Kalbim pek ziyade mü-

kedder olmuştur.

Devlete bu kadar yıl emek ver­ dikten başka şahsınıza karşı da gösterdiğim muamele üzerine böy- le gayetle adalet ve hakikate ga­ yet muhalif bir takım maksadla

ra müstenid sözlerle mukabele

görmekten naşi bu gece gözüme uyku girmemiştir.)

(Devamı var)

ilü ile 1 saat

( Baş tarafı 8 inci sahifede) için hususî bir karakteri vardır. Yani dünyaya tanıtmağa değer...

— Bugünkülerden meselâ kim­ leri tercüme edebilirsiniz..

— Meselâ Yakub, Falih, Reşad Nuri her dile tercüme edilebilecek

eserler vermişlerdir. Sonra ben

edebiyatın tereddisine filân da

kail değilim. Bunlar her zaman tekerrür eden lâflardır. Edebiyat tereddi etmiyor, istihaleler geçi­ riyor.

Büyük âlimin biraz da kendi­ sinden bahsettim.

— Çok yorulur musunuz?. — Ben fikrî mesainin insanı yormadığına kailim..

— Kendinizi çok ihmal eder­ mişsiniz.. öyle m i?.

— ■ Belki., meselâ hastalığıma hiç ehemmiyet vermem. Sık sık traş olm am ... Bazan günlerce bah­ çeye bile inmem,, bir hafta, in­ mediğim, kütüphaneden çıkmadı­ ğım vak id ir.

— En çok neden sıkılırsınız. — Okumağı çok severim de yazmaktan çok sıkılırım. Son de­ rece müşkülâtla yazarım ... Biliyor musunuz?. Deniz insanı biraz din­ lendiriyor.. halbuki biz dinlenme­ ği hiç bilmiyoruz. Dinlenmeği bil­ mek mühim şeydir. Meselâ Avru­ pa âlimleri paskalya tatillerinde mütemadiyen gezerler ve dinle­ nirler. Bizde seyahat diye bir fa­ sıl yoktur..

Kitablarına tahassurla bakan

kıymetli edebiyat ve ilim adamı­ nı kütüphanesinde bıraktım. Yeni

boyalara sürünmeden dikkatle

dışarıya çıktım..

H ikm et Feridun

Referanslar

Benzer Belgeler

Hansa kentindeki kapahçarşıyı anlatır. Han- sa’nın 6 ilçeye ayrıldığını, bu 6 ilçeden üçün- cüsünde Müslümanların yaşadığını, burada kurulan,

Ancak kişisel olarak kanım odur ki; günün koşulları içeri­ sinde uğraşılması, halledilmesi gereken bir sü­ rü sorun bizi beklerken bu hususun gündeme

Şim­ diye kadar kulakları yalnız on kişi­ nin sesine alışmış bulunan öğretmen, otuz beş çocuğun hep birden çıkara­ cağı sesin şu küçük odaya

Ancak Heyeti Temsiliye, bü tün Anadolu ve Rumebdeki teşkilât merkezleriyle bağlan­ tısını korumak zorunda oldu­ ğundan, telgraflarla yapılmakta olan

Ön sahne elemanlarının bu değişkenliği, sah­ ne mekanik ve elektrik tesisatı ile bir­ likte, büyük opera ve müzikal tiyatro kü­ çük ve büyük tiyatro,

Masalarda aileleriyle ge­ len insanlar, m üşterilerine yemek yetiştir­ meye çalışan garsonlar, kokoreç, midye ta­ va almak için çırpınan çoğunluğunu gençle­

Fuat pa­ şanın ramazanın on beşinci günü Şehzadebaşile Divanyolu arasın­ da yapılan piyasalara bu araba- sile iştirak ettiği ve herkes gibi neşeli neşeli

Wilson hastalarında sezaryen ameliyatı için genel anestezi, spinal ve epidural anestezi uygulamaları kullanılmıştır.. Doğu ve ark.’nın (9) Wilson hastalığı