¿UMHURÍYET
X f .
Prens Sahahaddin
Y
avrusunun, a'ğrı İçinde kıvrandığını sevgilisinin gören en geri çağların. en ilkel insanının bile, hastası karşısında elini kolunu bağlayıp seyirci kalabileceği ne aklınız yatar nu hiç? O, canı gi- , bi sevdiği insanın ıztırablannı dindirmek için didinip çırpınmıyaeak mı dır, elinden gelen her çareye başvur- mıyacak mıdır? Türlü otları; ttlrlü bit kilerin köklerini, soğanlarını, yaprak lannı, kabuklarını, yada türlü hayvan ların etini, derisini, kemiğini birer bi- ! ter denemeğe kalkışmıyacak mıdtr?lş- | te yüz binlerce yıldanberi insanların ; derdine deva olmağa çalışan bu ko cakarı ilâçları ve daha bunlara ben- j zer bir sürü bilgi, böyle bir zaruret ken doğmuştur. Ampirik tıbbın bilgi : hazînesini meydana getiren bu me- | »odsuz ve sistemsiz bilgiler, şüphesiz hiç bir bilim değeri taşımaz; ama insanlığın yüz binlerce yıllık ampirik denemelerinin ürünü olması bakımın dan da pek yabana atılamaz. Bi yolojinin türlü dallan üzerinde uğ raşan biilm düşünüşü ile yetişmiş gü nümüz uzmanları, hekimleri için ne bereketli, ne zengin bir kaynaktır bu
Toplumlar da, tarihin karanlıklan- na gömülen en eski çağlardanberi. tıpkı ferdler gibi hastalanırlar, devir devir büyük buhranlara, sıkıntılara uğrarlar. Her çağda da bu sosyal derdlerl, sezişlerine sağduyularına da yanaVak, amprik bir takım tedbir lerle önlemeğe geçiştirmeğe çalışan, büyücü, peygamber, kahraman, bil ge fsage). filozof, devlet adamı gibi tiplerden birinin belirdiğini görürüz Tüz binlerce yıldanberi toplıımlann derdine deva olmağa çalışan bil ö- , £5'ril<“r- tedbirler de ampirik toplum
bilimin hazînesini meydana getirir. ! Hemen belirtelim: Bu ampirik bil
giden faydalanma, yalnız tıbba ve toplumlar» his bir özellik değildir. İnsanlar kendilerini ve türlerini ko rumak için pratik zaruretlerle edin diği bu bilgiden her alanda favdalan- ! mağa çalışmıştır. Zaten elinde başka | bir şey de yoktu kİ...
Pilim denen melodlu ve sistemli bilgi, insanlık tarihine göre çok ye- • nıdir. Bundrn 2300 yıl kadar önee es- ■ k! Yunaneltnde doğmuştur. Ama, ne
yazık kİ daha emikleme devresinde. Ortaçağın öbür âlemi ülküleştiren i dünva görüşünün sillesini yemiş, bu yüzden de tam bin beş yüz yıl bir ttlrlü belini doğnıltamiımıştır. Ancak Rön'ssnsla b. raber kendini tnpar- lıyabildlğlnf. Yunanlıların bıraktığı noktadan yeniden büyük bir hızla ilerlemeğe başladığını görürüz.
Daha Yunanlılar zamanında bilim sel bir değer ksz-nan ampirik geo - metri ve matematikten sonra. 1« ncı yüz vılda «Astrologla». «Astronomim ,vc, 17 nci yüzyılda ampirik fizik, bi limsel fiziğe. 18 İnci yüzyılda «Aletli mle«. «Chimle» ye; 19 uncu yüzyıl da da straril? ampirik biyoloji, sos yoloji, psikoloji de yerlerini bilimsel biyoloji, sosyoloji ve psikolojive bı rakmıştır.
Bu bakımdan İnsan düşünüşünü: »> Bilimden Önceki ampirik bilgi Çağı.
b) Bilim«**! Çiığ:
diye iki büyük bölüme ayırmak müm
Yazan: Nureddin Şazi
ıııınntnıııııınımıııııııınıııııııııuHiH
Bizde yirminci yüzyılın başlarında beliren sosyoloji
hareketlerinin iki büyük temsilcisi
vardır:
Prens
Sabahaddin, Ziya Gökalp. Prens Sabahaddin, Le
Play’ nin kurmuş olduğu «Science Sociale» okulu
na, Ziya Gökalp da «C om te - Durkheim» okuluna
dayanır. Bu yazımızda yalnız Sabahaddin Bey
üzerinde duracağız,
mmııımımıııııımıııııııııımııımıııııı
kündür. Birincisinin yüz binlerce yıl lık bir geçmişi olduğu halde; İkincisi nin Yunanelindekt emikleme devre sini hesaba katmazsak en eskisinin bile ancak bir kaç yüz yıllık hayatı vardır. Hele biyoloji; sosyoloji, psi koloji gibi yeni bilimlerin hayatı yüz elli yılı bile bulmaz.
*
Görülüyor kİ, sosyoloji, bütün dün ya için yeni bir bilimdir. Bundan yüz yirmi yıl kadar önce, 1789 devriminin buhranları içinde kıvranan, bir türlü muvazenesini bulamı-yan Fransada - 1830 He 1850 yılları arasında - Au guste Comte İle Le Play’nln elinde drğmuştur. Biraz sonra, Avrupa top- lumlarına, dalıa sonra da Amerikaya ve bütün dünyaya yayılan bu bilim 20 nci yüzyılın başlarında da memle ketimizde etkisini göstermeğe başla mıştır.
Bizde yirminci yüzyılın başlarında beliren sosyoloji hareketlerinin İki büyük temsilcisi vardır: Prena Saba haddin. Ziya Gökalp. Prens Sabahad din. Le Play’nln kurmuş olduğu «Sci ence Sociales okuluna. Ziya Gökalp de «Comte - Durklıeim» okuluna da danır. Bu yazımızda yalnız Sabahad din Bey üzerinde duracağız.
*
Prens Sabahaddin (1) (1879 - 1948) on sekizinci yüzyıldanberi çözülme
ve yıkılma halinde olan imparatorlu ğun derdine ancak bilim yolile çare bulunabileceğini memleketimizde ilk anlıyan ve ilk defa anlatmağa çalı şan insandır.
«içtimai hastalığımızın ilmi bir teş hisi yapılmadıkça, ıslahat hakkında İleri sürülecek fikirler, yanlış, alda tıcı, öldürücü görüşleri çoğaltacaktır, bunları tatbik eden devlet adamları da ne kadar iyi niyet sahibi olurlar sa olsunlar, memleketin çöküntüsü - nü hızlandırmaktan başka bir şey yapmıa olmıvacaklardır.»
Bundan elli yıl önce Prensin kale minden çıkan bu satırlar, onun sos yal konularda bile, bilimin gücüne ne büyük bir İnançla bağlandığını göstermez mi?
Kendisine göre İmparatorluğun der dl öyle. Islahat, Tanzimat. Birinci Meşrutiyet gibi üstünkörü ampirik tedbirlerle, ya da îttihadcıların san dıkları gibi Abdülhamid istibdadının yıkılmaslle hemen düzellverecek cins ten değildir; çok daha ciddi incele melere, tedbirlere başvurmak; İlkin bilimin analiz metoduyla hastalığın derin köklerini araştırmak, sonra da çaresine bakmak gerekir.
Prense göre sosyal yapımızı kemi ren ve toplumumuzu uçuruma silrükli
Kösemihal
ğt öldüren terbiye sistemi; biri de: Genel hayatta merkeziyete dnyanan idare sistemidir.
Gerçekten özel hayatta, aile ve dev let, koltuk değneklerine ihtiyaç gös teren tüketici memur tipi yetiştiriyo ruz. Genel hayatta da mahallî ihti yaçlara uynııyan, çok masrafla az İş gören, bu yüzden de memleketi baş tan aşağı hir sefalet kabristanına çe viren merkezci bir sistemle İdare e-‘ diliyoruz, işte özel hayatta memur tip! yerine kendi kendine yeten üre tici, şahsi teşebbüs sahibi ekmeğini taçtan çıkaran İnsanlar yetiştirme dikçe, genel hayatta da «merkeziyet» yerine. Vilâyet Meclisleri gibi, ma halli ihtiyaçlara uyacak az masrafla ] çok İş görecek, memleketi geliştire cek «adcmlmerkezlyct» e dayanan bir idare kurmadıkça Türkiyeniıı içinde bulunduğu çöküntüden kurtulması mümkün değildir.
Le Play okulunun en ünlü taraflı larından biri olan Demolins, dünya toplumlarını cemaalçl (Communau taire) ve infiradcı (particulariste) di ye iki zümreye ayırır. Bu sınıflamaya göre, Asya. Afrika, Güney Amerika, Güney Avrupa toplumlarile Türkiye birinci zümreye; İskandinavya, İn giltere, Birleşik devletler ikinci tipe girer. Cemaatçi toplumlnrda ferdler aile, devlet gibi zümrelerin koltuğu altında ynşıyacak şekilde yetiştirilir; İnfiradcı toplumlarda da ferdler. ken dinden başka hiç bir kuvvete ihtlvaç göslermi.ven. kendi kendilerine yeten salı»! teşebbüs sahibi İnsanlar olarak terbiye edilir.
Bu iki tip üzerinde yapılan gözlem ler. cemantçılann daima geri kaldık larım, infiradçıların da daima ilerle diklerini göstermektedir.
iste Prense göre: Türkiyenin için de bulunduğu buhrandan sıyrılması için bir tek çıkar yol vardır: Yapısı nı kökünden değiştirmek, remaatçl tipten İnfiradçt tipe geçmek: özel ha yatta. tıpkı lngilizlerln büyük top - rnklan İşleten «Gentleman» zümreşl gthl. Anadolunun bakımsız toprakla rını İşletecek, köylüyü kalkındıracak şnlıs! teşebbüs sahibi üretici aydınlar yetiştirmek, genel hayatta da «ademl- mcrkezlyet» e dayanan bir idare kur- ı mnk: yani vilâyet meclisleri yolile a- haliyi kendi kendini İdareye alıştır-; mak...
Ynlnız gene Le Play okuluna göre
j
bu İki tipin belirmesinde tabiatin. coğrafyanın rolü büyüktür. Çobanlığa elverişli stepler, Cemaatçi: tsknndi - nav flyorları da İnfiradcı toplumlar! doğurmaktadır. Hattâ okul taraflıları daha da İleri giderler, insanlar ara sındaki düşünüş farkını, kafa yapışı nı bile coğrafyaya bağlarlar. Bunlara göre, meselâ Asva stepleri inşanları çobanlığa sürükler, bu sayede de bol bol havai etmeğe, düşünmeğe j vakit bulurlar. İşte Doğunun deney den ziyade, hayale, düşünceye eğili mi buradan gelir. İskandinav flyorla- rı da İnsanları daha ziyade «göz lem» e, «deney» e sürükler. Bu du rum karşısında tabiatı, coğrafyayı değiştirmedikçe, memleketimizin Ce--1 maatçı tipten infiradcı tipe geçmesi nasıl mümkün olacak?Prens, gene Le Play okulunun dü şüncelerine dayanarak bu soruyu şöyle cevablandınr: «Bugüne kadar bu İki teşekkül, tabi! çevrelerin za ruretlerde kendiliklerinden doğmuş lardır. Ama bundan böyle «Selence Sociale» sayesinde bıınlafln nasıl doğ dukları bilindikten sonra bu İstihale yi insan iradeslle yapmak mümkün dür.»
yen hastalığın sebeblerindcn biri: ö - zel hayatta göreneğe dnyanan.
kişili-★
Bundan yedi yıl kadar önce Prens Sabahaddin üzerine hazırladığını bir incelemede şöyle demişim: «Sabahad din Bey. Le Play okulunun çok sağ lam olan, bugün hâlâ canlılığını mu hafaza eden metoduna ve monoğrafik arasırmalarına değil de; smıflamâla - rina, sistemlerine önem vermiştir. Bu yüzden de Sahahaddin Beyden bugün elimizde monoğrafik gözlem ve araş tırmalarla tahkike muhtaç bir takım ıslahat programları kalmaktadır (2)». Bu kritik belki doğrudur, ama yet miş yıllık ömrünün kırk yılını mem leket dışında geçirmeğe mecbur olan bir insandan, memleket köyleri, ka sabaları üzerine monoğrafik incele - meler beklemeğe bilmem hakkımız var mıdır? Vatan topraklarında kalmak fırsatını bulsaydı, kimbilir, belki bu yolda da çalışmak İmkânını bula caktı.
Prens Sabahaddlnln politik, ekono mik. fikir hayatımıza olan etkilerini de bir başka yazımızda ele alacağız.
(1) Prensin hayatı, eserleri, sosyo lojisi hakkında daha fazla bilgi edin mek lytiyenler şu yazılara başvura bilirler:
Nureddin Şazl Kösemihal: «Memle ketimizde Tecrübt Sosyolojinin Do ğusu ve Gelişmesi», Sosyoloji Der gisi, sayı 6, sah. 117 - 13.3.
N. Ş. Kösemihal: «TUrkiycde Sos- yol linin Doğuşu ve Prens S.ılıa- hnddlnin Yeri», Yeni İstanbul gazete si, 3 ve 4 temmuz 1953 tarihli «ayıla rı.
Paul Descamps’dan çevirdiğim «Tec rübt Sosyoloji» adlı kıtal) için hazır ladığım önsöz.
(21 N. Ş. Kösemihal: «PreıiR Saba haddin Hayatı ve Sosyolojisi», Yeni İstanbul 4 temmuz 1953.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi