• Sonuç bulunamadı

Ölümünün ellinci yılında Tevfik Fikret:Büyük şairi yakından ve uzaktan tanıyanlar:Dostları ve düşmanları ona dair neler anlatıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ölümünün ellinci yılında Tevfik Fikret:Büyük şairi yakından ve uzaktan tanıyanlar:Dostları ve düşmanları ona dair neler anlatıyor"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ö limmün ellim jjılm a a

yazarıValâ Nurettin ( Va-Nû)

Büyük şairi yakından

ve uzaktan tanıyanlar

Dostları ve düşmanları

ona dair neler anlatıyor

T

EVFÎK Fikret 1888’de 21 yaşında Galatasaray! bitirdikten sonra bir müddet Babıâlide, Hariciye Neza­ keti İstişare Odasında memur oluyor. Akrabasından Bülbül Teyfik paşa, onu

Sadaret Mektubî Kalemi şubesine geçi, riyor. 1889’da şair, İstişare Odası Muavin ligine getiriliyor. Buradayken Gedikpaşa’ daki Ticaret Mektebinde Fransızca, Türk- ve ve hüsnühat (güzel yazı) dersleri ve­ riyor (1 ).

Ne var ki. delikanlının Osmanlı aydı­ nı tipindeki portresi, böylece basmakalıp çerçeve içinde pek de tamam çizilmiş olmuyor. Asıl özellik şudur: O devirde, “hamiyetli Osmanlı’ denen ve toplum hesabına dürüst davranan bir idealist in­ sanlar kategorisi vardı. Devlet ve millet onların yüzü suyu hürmetine ayakta ka­ lıyor diye inanılırdı. Teviik Fikret ha. yata atılır atılmaz, o neviden bir şah­ siyet olduğunu hamiyet belirtileri gös­ tererek isbat etmiştir.

Nitekim, memurlar resmî dairelere de. vam ederlerse de, genellikle hiç bir iş yapmazlardı. Yapmayabilirlerdi. Asıl ga­ ye maaş almaktı- Nice nice paşalar ve paşazade beyefendiler, vazife başına bile uğramaz; aydan aya ağalarını göndere­ rek maaşlarım aldırtırlardı. Ve bu, çok yaygın bir âdetti. Tevfik Fikret ise, hayatının sözü geçen devresinde, Hari­ ciye İstişare Odasındaki aylak duruma düşünce:

*'— Ben para almağı hakedeeek iş yapmadım k i.-” diyerek maaşını kabul etmemiştir. Biriken maaşlarım hepten reddetmiş; öm ür boyu sürüp gidecek o-lan namuskârlığmın böylece örneğini vermiştir.

Fikret, bür ruhunu memurluk haya, tının dar kalıbına sığdıramadığı için is­ tifa etti.

1894 yılında muallimlik müsabakası­ na girip Galatasarayın iptidaî üçüncü sı. nıfına 450 kuruş maaşla Türkçe hocası oldu. Üç yıl sonra da edebiyat ve kita­ bet muallimliğine başladı. 1900’de, baş­ ka memurların maaşlarına ilişilmediği halde daimî muallimlerinkinde indirme yapıldığı için bunu haksızlık saydı. Maarif Nezareti ile aralarında çıkan bu anlaşmazbk yüzünden istifa

etti-(1) Daktilo kullanılmadığı için, güzel el yazısına çok değer verilirdi. Fikret, yalnız şair ve nâsir değil, aynı zamanda hem ressam, hem hattattı. HALUKUN DEFTERİ isim li kitabım mürettiphanede dizdir, m emiş, ey yazısının klişelerini al. dırtarak nefis şekilde bastırmış tır. Dört kitabının, sanat bakımın, dan en kıymetlisi budur, diyenler vardır- Hakikatte en kıymetli o. lan savaşçı ruhunu taşıyan eşer

leridir. Fikret’in dört kitabı çıktı* Rühab-i Fikrete. Rübabın Cevabı Halukun Defteri, germin.

Böylece boynu bükük bir âciz insan olmadığını gösterdi. Alacağına da şâ. hindi, vereceğine de.. Kendi zümresinin

hakkını hukukunu aramaktada d a -. Ve Servet-i Fünun dergisinin edebî müdürlüğünü yapmağa başladı- Önceden başka yerlerde de eserleri basılmıştı- Fa­ kat şöhretinin parlayışı asıl bu sırada, dır.

Tevfik Fikreti, hayatının bu pek par­ lak safhasında, arkadaşları Halit Ziya­ nın, Cenap Şahabeddinin, Mehmed Ra. ufun nasıl tasvir ettiklerini - o devirdeki yazılarını bugünkü Türkçeye yaklaşıra- rak. veriyorum.

Ü ç Edebiyata Cedideci Ortasında Fikret

Romancı Mehmed Rauf, 1315 (1899) yılında, Servet-i FUnunun 465. sayısında diyor ki:

— Tevfik Fikreti ilk önce Servet-i Fü­ nun idarehanesinde gördüm. 1312 yazıy­ dı- Mai ve Siyah romanının tefrika edil- diği sıralarda- Dizgi ve tashih işleri için uğraşan Halit Ziyaya eşlik ediyordum- Halit Ziya da Fikreti yeni tanımış, Ce­ nap gahabeddinle henüz görüşmemişti. Bunun için kapıdan girer girmez, uzun, iri bir genç, kendisine ufak tefek, zarif, mümtaz arkadaşını göstererek: — "Ce. nap bey” dediği zaman, ben kendinin kim olabileceğini keşfettim- Fikreti ve Ce. nabı bir anda görerek tanımış oldum.

Halit Ziya, böyle zamanlardaki hara, ret ve samimiyetiyle Cenap Şahabeddi­ nin elini sıkıyordu. Cenap, utangaçlık ve minnet duygularıyla karşılık veriyordu. Ortadaki kanepeye oturdular. Halit Zi­ ya, süslü kelimeleriyle Cenaba bir ş e y .

ler anlatıyor- Cenap gülümseyerek din­ liyordu- Bunlar görüşmeden önca tanı­ şan iki muharrir gibi resmiyeti hemen, kaldırarak konuşurken, ben şuh ve şen Cenapla ince ve duygulu Halit Zi. yatım yanında ayakta durup gülümse, yen Tevfik Fikret’in tanırlarındaki ve sözlerindeki ateşe ve kaynayışa dikkat. E L Y A Z IS I

Şiiri) resmi, nesri kadar el yo.ısıda güz eldi

S A Y F A : 18

(2)

KİTAPLAR VE SANATLAR

rdum- Sözü bütün ruhuyla söylü-li edebiyatın en güzel zamanıydı- ıy önce birbirlerini tanımadıkları fikir ve ideal Uyuşmasıyla şimdi ılarak kuvvetlenen bu ediplerin sa. le, ümit ve kuvvet dolu, samimi- î gençlik dolu, halden mağrur ba- n emin olan bir genç edebiyat, Fikretin ateşli müdafaalarında şek uimuştu. Bu üç gence bakarak kendime; — "İşte Edebiyatj Ce-

a huzurundayım!” diyordum.

Eserlerini hiç beğenmiyen Fikret

üt Ziya, Fikret’in kendi eserlerin ımnun olmadığını yazıyor: ize; — “ Bakınız, bu hiç bir şey Hiç bir şeye benzemedi. Berbat der- Siz, kendi eserlerine karşı ar büyük insafsızlığa delâlet eden lere dayanamazsınız- Fakat o sa- söylüyor. Öyle şeyler yapmak şi, şimdi yaptıkları onlara nis. içbir.”

ehmed Rauf devam ediyor: ap gahabeddinin elinde bir kâğıt Bu, Fikretin bir şiiriydi ki Fik- ıun ilk ve son kıtasının güzelce au söylediği halde, geri kalan mı beğenmeyerek "doldurma” u Cenap, parlak, zeki gözleriyle du. Fikret, tereddütlü, hoşnut- Beğenmemekte diretiyordu. Ce. [alit Ziyanın merak ettiğini se- rek Fikretten izin istedi- O za.

u şiirin: “ gikeste ren g j sefalet der ü mağmum” diye başlayan E isimli manzume olduğunu an­ t Ziya, daima olduğu gibi, burada den son derece memnun olarak âde beğenerek Fikrete François e’nin, Fransız nazmında yaptığı i tazim şiirimize getirmekte ken. ı pek başarı kazandığını, nazmı, bu inceliğe, sadeliğe ve çevikliğe ıç bulunduğunu söylüyordu-la edip a y rılm a m ız üzerine, Halit

bana: — "Nasıl? Tevfik bey ha- Ieğil m i?” dedi. Vakıa ben kendisi arım saatten ziyade görmemişim, ondaki samimî kişilikle, bendeki

merak ve dikkat için bu kadar zaman elverdi. — "Ooo, evet!” dedim. Onun bende uyandırdığı tesir ateşli, yüksek, asil bir şair tesiriydi- Ve o zamandan, beri işte son derece samimiyetle ve mah­ remiyetle geçen dört büyük yıl içinde hiç bir şey bu tesiri değiştiremedi- Ken. dişini kim tanımış ve sevmişse, hepsin­ de bu fikri nasıl ettiğini, bu fikrin ser­ keşte devam ettiğini gördüm-”

Cenap Fikreti Dâhi sayıyor

■jc Ricaâzade Ekremin Tevfik Fikret hakkında: “ genç edebiyatçılar arasında hüner sahibi olanlardan biri” demesi üze. rine, Cenap Şahabeddin bu iltifatı az buluyor- 1312 (1995) yılında Servet-i Fü- nunun 268- sayısında diyor ki:

"Hayır, Tevfik Fikret bey, hüner sa. hibi gençlerden biri değildir. O genç bir edebiyat üstadıdır. Evet, genç bir üstaddır. Zira makbul olan ve çok be­ ğenilen yeni bir edebi tarz yaratmış­ tır. §iirde böyle bir başarıyı kazanan dâhi kimdir ? Şiirleri kadar sevimk, munis, nezih, iyi ahlâklı, mütevazı, yaşı yirmi beşi geçmiş ve otuzuna varmamış esmer bir genç- Küçük siyah gözleri parlak- Yavaş hareketleriyle gûya ha. yal gözlerinde seçilmiş bir pırıltıyı ta. kibeder- Gözlerinden dış âleme çevrilen bakış çizgilerinde mahzun bir âvârelik vardır- Güzel sanatlar dışındaki fennî ve havaî konulardan hiç hoşlanmadığını söylerler. Hele âfakî sözler sırasındaki tavurlannda yorgunluk belirtileri gö­ rüldüğünde şüphe yoktur.

Konuşma güzel sanatlara, hususiyle edebiyata ve resme değinince tavru bü. tün bütün değişir: Gözlerinde birdenbi­ re bir uyanış pırıltısı, bakışlarında can- lıbk belirir. Coşkunlukla, şevkle kendi teorilerini ortaya sürer.

Kalbi şair, eli ressam olduğu gibi, hançeresi de doğuştan musikişinastır- Her kelimeye, her cümleye lâyık oldu, ğu ahengi vererek, şiirle ilgili düşün­ celerini anlatırken, o seçme kelimeler o temiz cümleler kulağa akar suyun lâtif sesi gibi

gelir-İşte eserlerini şaşkınlıkla okuduğumuz o genç, o kudretli üstadın kişiliği böyle- dir-”

Gelecek y azıd a : -O devirde, lehinde aleyhinde yazılanlar

C E N A P ŞE H ABE TTİN

“ Utangaçlüc ve minnet duygu lanyla karşdik veriyordu”

M EYD A N ^ 31 A Ğ U S T O S 19 6 5

H A L İD Z İY A

'“Har<wet ve samimiyet le el sıkıyordu.

S A Y F A : 19.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

A tatürk’ün vasiyetini yok sayarak Türk Tarih ve Dil K urum lan’nm ödeneklerini kesip, birer kapalı dem eğe dönüştürmek­ le yetinmeyerek Türkiye Cumhuriyeti Ana-

In this study, we aimed to determine the effects of low-dose atorvastatin treatment together with crush fluid resuscitation on renal functions and muscle enzyme levels in a rat

Enerji verimliliğinin artırılması amacıyla kamu binaları için; Toplam inşaat alanı en az 20.000 m 2 veya yıllık enerji tüketimi 500 TEP ve üzeri olan ticarî

BU RSA (AA) - Bursa'da açtığı fotoğraf sergisi vc dia gösterisinden dönerken geçirdiği trafik kazası sonucu ölen ünlü fotoğraf sanatçısı Sami Güner adına Bursa'da bir

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha

Çalışmada, labo- ratuvarımızda izole edilen S.pneumoniae suşlarının çeşitli antibiyotiklere karşı direnç oranlarının belirlen- mesi amaçlanmıştır.. GEREÇ

Tablo 13. Arapça ve Türkçesinde Farklı Sayı Bulunan Bazı Deyim ve Söz Öbekleri 8. Sonuç: Türkçe ve Arapçada, içinde sayı geçen deyim ya da söz öbeklerinin anlamsal yönden

ılümünUn İlk yıldönümü münasebetiyle 17 Haziran 1972 Cumar­ tesi günü (Bugün) saat 11.30’da metfun bulunduğu Şişil OTOBÜS GARAJI karşısındaki Ermeni