Aktörün konuşma
şekli hakkında •••
Î
IYATRO sanatının vücut ver diği ve halledilem iyerek üze rinde konuşulup durulan m esele lerden biri de sahnede a k tö rü n ta - m am iyle tabii b ir eda ile mi, yok sa kelim elere daha kuvvet ve he yecan vererek mi konuşm ası ica- bettiği bahsidir. Biz ki sahnem iz de M anakyan’la ark a d aşla rın a ve- levki çocuk olduğumuz sırad a ye tiştik, onların koyu bir erm eni şi vesinden b aşka en b asit şeyleri de fevkalâde tu m tu ra k lı bir eda ile söyleyişlerini ve “K ont h az retle ri nin taam ların ın h azır olduğunun” bile, bütün bir F ra n sa 'y ı etra fın a te ş rifa t dekoru haline getiren XIV. üncü Louis sarayında m ü - batâgalı sayılabilecek bir ş a ta f a t la h aber verildiğini duyduk, şimdi en çok bu M anakyan m ektebinden çektiğim iz eziyetlerin hâtırasiyle- dir ki sahnenin ayrı bir lisanı ol m asını kabul etm em ek istiyoruz. Sahnedeki oyuncuların da bizim gibi tabii, bizim k ad a r sade ko - nuşm alarını istiyoruz. Ancak, el - b ette ki T ürk sahnesinde m üba - lâgalı ta rz ı katiyen istem iyen - ler, sadece "K ont hazretlerinin ta am larının hazır olduğunu” yeni - den duym ak korkusunu besliyen - ler değildir, Çünkü, tıpkı rom an gibi tiy atronun da h a y a tta n bir p arça olduğunu kabul edince, onun da h ay a tın tam am iyle ayni olm a sını ve sahnede de tıpkı h a y a tta olduğu gibi konuşulm asını iste - m ek pek m antıkî bir şeydir.YLEDÎR am a, dâvayı sade- ce bu tem el üzerine k u rm ak tenlikelidir. H er halde piyesin de, rom anın da, tablonun da h a y a tta n rastgele alınm ış b irer p arç a olduk larını kabul etm iyelim ; sanatçının mizaciyle ve kudretiyle seçilme - den ve düzenlenmeden çıkarılıp sunulan böyle p a rç a la n b irer ham madde, değerden m ahrum birer m a tah sayalım . Bunu bir kere ta sd ik edince ve bu suretle tiy a t ro eserinin de m u tlak a m uharririn sanatiyle nizam altın a konm ası icabeden bir h a y a t levhası olduğu teslim olununca, a k tö rü n h er gün konuştuğum uz dille, çok kere ne dendiğine ehem m iyet bile verm e - ! den blribirini kovalıyan cümleleri- , mlzle değil, fa k a t tesirleri uzun uzun ölçülmüş ve h er sözü yerli yerine konm uş bir lisan ile, önce den tahribedilm iş bir plâna uy gun konuştuğunu da kabul etm ek ta b ii b ir netice olacaktır. O halde de, aktörün, evvelden tertib ed ü miş bir plânla, tâ y in edilmiş ve kendisine ezberletilm iş sözleri her gün rastgele konuştuğum uz gibi konuşm asını istem ek, bunda ısra r etm ek, haksız ve yanlış bir fikir halini hem en alacaktır.
Al
NCAK, sözleri k a d a r söyle- P ü yişi de h a k ik a tte n gündelik h a y a tta n ayrılan ve uzaklaşan a k tö rü n bu ayrılış ve uzaklaşm a - sindaki had, if ra t ve m übalâğa payı n edir? B urada şunu da ilâve etm ek icabeder ki, sahnede m üba lâğalı bir eda ile konuşm ak en çok zayıf aktörün, ve bahusus kendi sine verilm iş küçük role aşırı bir eda ile k o n u şarak ve m evcut olmı- yan derinlikler k o y ara k bu küçük rolü ehem m iyetlendirm ek sevda - sm da olan ak tö rü n kârıdır. V ictor H ugo’nun aldanm ıyorsam “Le Rol s’am use” piyesindeki söz payı (Elle est m orte — O öldü) de - m ekten ib a re t bulunan bir rol v a r dır. Bu rolü oynam ış aktö rü n id dialarını a n lata n bir de monolog yazılm ıştır. Bunda m uhayyel a k tö r (o öldü) kelim elerinin piyeste k i b ütün hikm et ve felsefeyi top lam ış bulunduğunu, bu iki sözü söylerken sesine verm ek istediği tonları rejisörün kabul etm em e - sinden dolayı da piyesin ziyan edil miş olduğunu haykırır. Bu monolo gun canlandırdığı a k tö r hiç de is tisn ai bir m ahlûk değildir. Böyle küçük rollerin ak tö rleri kendi ken dilerine hayalî bir piyes nizam ı vücuda g etirirler ve ta b ia tta n ta- m am iyle uzaklaşırlar.P ek m ühim b ir ak tö r ise mü - b alâg a lara ve ifra tla ra k arşı m u t la k bir istih faf gösterebilir. N ite kim m uvaffak olm ak için ve bü yük heyecanlar y ara tm ak , için oy nadığı piyesin yüksek b ir sa n at eseri olm asına da ihtiyacı yoktur. M eselâ son asırdaki büyük a k tö r lerin en büyüklerinden biri sayı - lan Lucien G uitry’nin sesi güzel değildi ve kalın gövdesinin iki ya nındaki k ısa kolları ve kısa boy- niyle sesinin m üsaadesizliğine je s t lerinin genişliğini de ilâve ede - mezdi. Böyle iken, oğlunun yazdı ğı belki şam panya k ad a r köpüklü fa k a t o köpükler k ad a r h afif ve boş olan “Le G rand duc" isimli bir piyeste, yirm i beş yıl sürm üş bir ay rılık tan sonra k arşılaştığı
eski sevgilisinin m uhtelif suali« - rine verdiği yek n asak “yok ea - m m !” ların h er birine, en yavaş ve en tabii b ir ses m uhafaza e t - m ek şartiy le koyduğu sonsuz de
ğişmeler, sahneye ait hâtıraları
-m -m en canlı ve u n u tul-m azların dan biridir. F a k a t bu m isal elbet te dâ.vanm esasım halledecek ge nel b ir m ahiyeti haiz olam az. Çil>- kil kudretini heyecanındaki d e r s likten ve edalarındaki ihtişamdan, sesinin azam et ve heybetinden a lan büyük ak tö rle r de vardır, v>* bun ların en m eşhurlarından Siri bu lunan M ounet - Sully’n ir b azan sahnede kendisini biraz sönük h is settik çe “— Bu gece Allah bent ziy aret etm edi!” dediği, yâni ken dine sahnede b ir kul değil Alla hın bir sembolü nazariyle b ak tığ ı daim a te k ra r edilmiş sahne fık ra larından biridir. Ve böyle bir a k törün, oynadığı piyeste herkes gi bi konuşm aya razı oim ıyacağı t a biidir.
E
U m evzuu şu suretle hudut- landırm ak ve - iyi k ötü - bir netice ve k a r a ra g ötürm ek bence kabil görünüyor:D edik ki, sahne h a y a tın ra s t- gele b ir p arçası değil, b irta k ım estetik endişelerle güzelliği ve kuv veti a rttırıla ra k tan zim olunmuş b ir kısım dır ve h e r günkü h a y a t gibi unutulup gitm eye değil ebe diyen yaşatılm ay a nam zet, hiç de ğilse hu dâvayı güden bir levha sıdır. Bu itibarla, a k tö r h a y a tta h arek etlerin i kendi dileğine göre ta n zim edip ancak akim a geleni söyliyen insan gibi konuşam az, m üellifin dilediği gibi h a re k e t edip istediği şekilde konuşurken bu ko nuşm adan azam i te sir hasıl etm e- ve de m ecburdur. H a y a tta kendi kendiniz için, b ir iki kişi için ko nuşursunuz, f a k a t birçok in san la r a hitabedenken sesiniz ve edanız değişiverir. H albuki sahnede a k - tö r ayrıca yüzlerce insanın an cak en Ön saftak ilerin e y akın bulun - duğu halde en geri s a fta ve k a t k a t locaların en üzerindeki insan la ra da sözlerini b ü tü n kuvvetiyle a n la tm a k m ecburiyetindedir, bu te k n ik sebep de kendisini h a y a t- t a olduğu k a d a r tabii konuşm ak- ta n m en’eder. Yeni bir fen âletin den ilham alıp söyllyelim ki, a k - tör, hele büyük bir tiy a tro d a oy n a rk e n b ir “h o parlör” olm ak zo runda, jestleri gibi sözlerinde de m übalâğayı te rc ih etm ek mecbu riyetindedir. A k tö r m u h arririn bulduğu v ak a la rd a k i kuvvetten ve lisanındaki güzellikten ayrıca,, kendi uzviyetinden de fay d a lan a - r a k oynar. Sesinin güzelliği ve g a rabeti, yüzünün güzelliği veya çir kinliği, k ib a r y ah u t âdi edalı olu şu bu alandaki vasıtalarıdır. E ğ er
aom ik bir rol oynuyorea b azan se sindeki tuhaflık, çehresindeki çir kinlik ve ta v ırların d a k i gülünç eda dah a faydalı olabilir. F a k a t büyük "tra g e d y a ” rollerinde daha azam et ve heybete m uh taçtır. Y a ni trag e d y a şahıslarının, sonsuz felâketlerden yavrularını k u r ta r - m aya savaşan bedbaht ananın, v a ta n ın m ukadderatını elinde tu tm a nın g u ru ru ile ürperen veya deh şetiyle ezilen bir hüküm dar veya devlet adam ının, sevgilisini bir dah a ebediyen görem iyeceğini bile re k h ay a tın yaşanılm ağa değm ez ve dayanılm az b ir yük olduğunu düşünen âşıkm kendi hay atım ı - a n m ütevazı keder ve g u ru rla rım bildiriyor gibi konuşm asıdır k l sunîliğe benziyebilir. B üyük t r a - gedya rollerinde ve dram da, h a t t â yüksek komedide, a k tö r ta b ii konuşm aya m ecbur değil, fa k a t A llahın kendisini ziy aret etm ek te olduğunu hissettirm ekle m ükel leftir. Bunu h issettirm ek şartiyle her tü rlü m übalâğaya salâhiyeti vardır. "K ont h az retlerinin ta a m larının hazır bulunduğunu” bildi rirk e n aktö rü n tabii ve m ütevazı b ir eda ile konuşm ası lâzım dır, ve ak tö rü n daim a ve her v aziyette tabii konuşm asını istiyenler, her yerde K ont hazretlerinin ta am ı h a zır olduğunu bildirm ek için tü rlü ta v ırla r takınıp şişkin sesler çı k a ra n kötü aktörden bezmiş bulu nanlardır.
Yani, esas itibariyle, ak tö r ve aktrise, h a y a tta k i piyessiz rolle rini m eslekten olm adıklarından silik bir halde oynıyan m ilyonlar ca aktörlerden., bizden b aşk a tü r lü konuşm ak hakkını vermeliyiz, ve aktörle a k trisi m utlak su rette tabii konuşm adıkları İçin değil, fa k a t ta b ia tta olduğundan b aşk a b ir eda ile konuşurken de bize b ir heyecan verm edikleri ve güzellik y ara tam a d ık la rı için m uaheze et meliyiz. Yoksa, büyük aktör, tabii b ir eda ile konuşup konuşm am ak hususunda ta m b ir hürriy ete sa - hip bulunduğu gibi kullandığı li sanın şivesine bile ta s a rru f h ak - kın a sahiptir,
\°ii\
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi