h l *
Dizi
PAZAR, 9 Mart 1997
1 8
Yaşayan efsane Kalaşnikof
20. yüzyılla birlikte adı anılacak önemli kişilerden biri Mihail Tlmofeyevlç Kalaşnikof. Yaşayan efsaneyle görüşmek kolay olmadı, ama sonunda Ijvesk'teki evinde buluştuk. Hayatının bilinmeyen yönlerini ilk defa Hürrlyet’e anlattı.
S U İ K A S İTİN Y E D İ N C İ Y I L I N D A
______£ E T İN E M E
Kızı Mehveş Emeç şöyle diyor: “Yıllardır çalışıp çabalıyorum. Müziğimde sen varsın, rüyalarımda hep
beraberiz. Bazen bir çocuk gibi ağlıyorum, kaderime küsüyorum. Bazen de seninle son telefon konuşmamızı hatırlayıp, sana layık olabilmek için var
gücümle çalışıyorum. ’ ’
Çetin Emec e mektuplar
Aydınlık
Türkiye ıçm
Çetin Emeç ile son kez, rahmetli arkadaşımız Kamil Başaran’ın cenaze töreninde karşılaşmıştık. El sıkışma, birkaç sözcük... Sonra kalabalığa karışıp dağılmıştık. Aynı camiin avlusunda O’nu son yolculuğuna uğurlamak için toplandığımızda sadece bir hafta geçmişti. Nereden bilebilirdim, o karşılaşmanın bir veda buluşması olacağım. Yedi koca yıl geçti. Önceki gün gene mezarı
başmdaydık. Ama ezik ve çaresiz... Cinayetin üzerindeki karanlık perdenin, bunca yıl soma henüz tamamen açılamamış olmasının ezikliği içinde. Kimler, niçin sorularına cevap verememenin aczi içinde. Oysa geçen yıl yakalanan sanıkla umutlanmıştık. Sis bulutları dağılıyor diye, teselli bulmuştuk
Umudumuzu yitirmiyoruz. Bir dahaki anma töreninde başımız dik tesellimizi haykırmayı diliyoruz. Bu cinayet, diğerleri, tam anlamıyla aydınlanırsa, günümüzde giderek artan “AYDINLIK TÜRKİYE” isteğimize daha çabuk
kavuşacağımıza inanıyoruz.
Seçkin TÜRESAY (Hürriyet Yayın Koordinatörü)
O bir heyecan
fırtmasıydı
Bir gazeteci ne zaman ölür bilir misiniz? Heyecanı öldüğü zaman. Gazetecilik hiç kuşkusuz bitmek tükenmek bilmeyen bir heyecandır. Mesleğin her kademesinde, her an, her koşulda, gazeteciyi yaşatan ve başarıya götüren işte bu heyecandır. Çetin Emeç, yaşamının her saniyesinde müthiş bir heyecan firtınasıydı. Bize ve bizden sonraki kuşaklara örnek olacak bir büyük heyecan. Çetin Emeç, işte bunun için ölmemiştir. Sevgili Çetin
Emeç’i, sadece o menfur suikastın
yıldönümlerinde değil, her gün yaşayarak ve yaşatarak, özlem, sevgi ve saygı üe anıyor, arıyoruz.
Erol TÜREGÜN
(Hürriyet Yazıişleri Müdürü)
Biz umudumuzu
yitirmeyelim
Çetin Bey, sizinle yıllarca birlikte çalıştık. Hem Milliyetle, hem Hürriyet’te. Sizden, gazetecilik mesleğinde çok şey öğrendim. Bazen çok kızdığım da oldu. Ama, çok iyi günleri birlikte yaşadık büyük gazetecilik olayları yarattık Doğuştan gazeteci olduğuna inandığım ender insanlardan biriydiniz. Bütün bunları yaşarken, bir tek şey aklıma hiç gelmemişti. O kanlı ellerin bir gün size de kıyacağım hiç düşünmemiştim. Olan oldu. Katilleriniz inşallah bulunacak! Onların bulunduğunu biz görmesek bile, torunlarımız mutlaka görecek. Abdi İpekçi’nin, Uğur Mumcu’nun katilleri nasıl bulunduysa, sizinkiler de bulunacak
Çetin Bey! Biz umudumuzu yitirmeyelim, siz rahat uyuyun!
Emin ÇÖLAŞAN (Hürriyet Yazarı)
Sakın dertlenme
Sen gittiğinden beri burada hem çok şey oldu, hem de hiçbir şey. Neden mi hiçbir şey? Hala senin katillerini bulamadılar. Bulmak da istemiyorlar. Bir Susurluk kazası oldu. Devlet içinde yuvalanmış çeteler, bu çetelerin azmettirdikleri birtakım cinayetler, olaylar ortaya döküldü. Umutlandık, sonunda Türkiye’de birtakım olaylar artık açığa çıkabilir diye... Ama ne gezer... Yine her şey bir sis perdesinin altında kaldı. Olan sana ve senin gibi faili meçhul
cinayetlere kurban gidenlere oldu. Bizler de Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak, en
yakınlarımızı öldüren çeteler beslensin diye vergilerimizi kuruş kuruş ödedik. Ama sakın
dertlenme... Günün birinde, biraz geç olmakla birlikte her şeyin açığa çıkacağına güvenim var. Bugün, gözlerimizin içine baka baka yalan söyleyenler acaba o zaman ne yapacak? Çok merak ediyorum...
Leyla TAVŞANOĞLU (Cumhuriyet Yazarı)
Her zaman mükemmelin ötesini arayan yapısı, gazeteci Çetin
Em eç'in kolay memnun olmasını hep engellemişti. Birlikte çalıştığı kişilere de bunu aşılamıştı. Sadece “ İyi” ile yetinilmesinden hiç
hoşlanmazdı. Enerji doluydu. Geç saatlere kadar çalışır, sabaha kadar eğlenir, az uyur, işe erken ama sekiz saat uyumuş gibi dinç
gelirdi. Kavgacı bir üslupla kaleme aldığı köşe yazılannı, suikast gününe kadar haftanın yedi günü yazmayı sürdürdü.
bir gece kulübünde günün ağarmasına birkaç saat kalaya kadar eğlenirdi... Ertesi güne de dün hiç yaşamamış gibi başlardı. Gazetecilikte, haberlerin işlenmesinde,
renklendirilmesinde çok titizdi. En büyük özelliklerinden biri de kafasında biçimlendirdiği, hatta başlığını tasarladığı bir olayı araştırarak, soruşturarak haber yaptırmasıydı. Bu yolda gidenler, bunun adına “Haber üretm ek” diyorlar.
Haşan PULUR (Milliyet Yazarı)
Sevgili Babacığım, Bu sabah vücut ısım normalin bir hayli üzerinde. Kırmızı burnum, akan gözlerim ve termometredeki 39.4, bana hasta olduğumu söylüyor olmalı. Evde kalıp, istirahat etmek ne kadar mantıklı ve hoş görünse de, işimin başına yine tam vaktinde gideceğim.
Dünyanın dört bir yanından otele gelecek insanların incir çekirdeğini doldurmayacak şikayetlerine bıyık altından gülecek, toplanülarda konuşulanlar kulaklarımın birinden girecek, diğerinden ivedi biçimde çıkacak. Hastalık, üzüntü ve şikayet dolu bir 7 Mart’ın beni yenmesine izin vermeyeceğim. Çünkü; bugün ben Memo’dan çok Çeto’yum.
Bedenini bizden alan caniler seninle aramızdaki bağı koparamazlar. 7 değil, 70 yıl geçse seni içimizde yaşatacağız. Sıcak gülüşün, başımı okşayan elin ve kızdığında yükselen sesin aklımdan hiç
silinmiyor. Sensizlik bizi her ne kadar üzse de, bir o kadar da mücadele gücü veriyor. Kıskançlık ve yalan dostlukların bizi, memleket düşmanlarının da bu vatanı yıkamayacağım bilmeni istiyorum.
Gönül isterdi ki;
çocukluktan iki ayağı üzerinde durmayı öğrenen Memo’yu, başan merdivenlerini tırmanan Mehveş’i ve en önemlisi de, orada binlerce kilometre öteden dahi bu aileyi güçlü iradesiyle bir arada tutan Bibi’yi her sabah
kucaklayabilsen, gücümüze güç katsan.
Tekrar bir gün buluşuncaya dek...
Seni seven oğlun;
Sen rahat uyu
büyük usta
Hiç unutmuyorum, 1987’nin sıcak Eylül’ünü yaşıyorduk. Hürriyet’te manşet olan
haberlerimle altın kaçakçılarının izini sürdüğüm günlerin birinde
Çetin Bey’e, “Öylesine cesur habercilik yapıyoruz ki, zaman zaman Türkiye koşullarında böyle bir çahşmamn ancak film setlerinde gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Bu nedenle, günün birinde, bu filmin son karesinin donmasmdan korkuyorum” demiştim.
Korktuğum şey maalesef gerçekleşti. Alçaklar, Çetin Bey’e sıktıkları kurşunlarla o güzelim filmin son karesini
donduracaklarım sandılar. Ama biz, o büyük gazetecinin bıraktığı yerden yarış bayrağım alıp, habercilik kulvarında tüm hızımız ve cesaretimizle koşmaya devam . ettik. Hürriyet yaşadıkça, Çetin
Bey’in ölümsüz adı da haberlerde yaşayacak. Sen rahat uyu büyük usta...
Uğur DÜNDAR (Kanal D Haber Genel Yönetmeni)
Basın
m aratoncusu
Çetin Emeç, 24 saatinin, çok
kere 20 saatim kullanan az insanlardan biriydi. Sabah 09.00’da girdiği gazeteden geceyarısına doğru çıkar, ya bir davette, ya da
Yazgısı Abdi
İpekçi gibi oldu
Çetin Emeç’in
çocukluğundan beri tek ideali Galatasaray’dan ağabeyi olan Abdi
İpekçi gibi büyük bir gazeteci
olmaktı. Yıllar soma Abdi
İpekçi’nin yönettiği gazeteye
Genel Yayın Müdürü oldu. Gazetecilikteki ideali olan insanın koltuğuna oturdu. Bir gün gazeteyi yaptıktan soma oturmuş
konuşuyorduk. Bu olayı şöyle anlattı: “Hürriyet’ten ayrıhp
Milliyet’e gelince gazetenin kapısından girerken Tanrıya dua ettim. Tanrım, dedim, Abdi Ağabey’e layık olmak için elimden geleni yapacağım. Ne olur bana yardım et. Tanrı dualarımı kabul etti. Onun koltuğuna oturdum ve onun ruhunu mahcup etmedim.”
Soma Millyet’ten ayrıhp Hürriyet’e döndü. Aradan yıllar geçti ve bir gün Abdi Ağabeyinin kötü yazgısı gelip onu da buldu. Kirli eller Çetin Emeç’i de Abdi İpekçi gibi katlettiler. Çok iyi, pırıltılı bir gazeteciydi. Meslekte Abdi İpekçi’ye layık bir gazeteci oldu.
Tufan TÜRENÇ
(Hürriyet Yazıişleri Müdürü)
Her gün
onunlayız
HER yıl 7 Mart’ta aynı şeyler
yaşanıyor. Çetin Emeç anılıyor. Oysa, bu bizim için yfida bir gün olmuyor. Yıllarca yanyana, omuz omuza çalıştık. Bazen günde 14-15 saat süren bir maratonu paylaştık. Yorgun ve sararmış yüzlerle, “İy i geceler” dedikten soma, ertesi sabah yine keyifle biraraya geldik. O’nun iş sevgisi ve çalışma hızı, organizmalarımıza işledi yıllarca. Şimdi bunu söküp atmanın imkanı yok. Çalıştığımız, koştuğumuz her gün, O’da bizimle birlikte olur.
Fikret ERCAN
(Hürriyet Yazıişleri Müdürü)
O, bir
gazeteciydi
Çetin Emeç ile çalışmak hiç de kolay değildi. Bilgisiz biri iseniz, işiniz hayü zordu. Saatlerin nasü geçtiğini bilemezdiniz,
yazıişlerinde. Gazetenin dönmesi de eve gitmeniz için yeterü değildi. Kırmızı kalem darbelerinden soma bazen gün yeniden başlar, gazete devrilir, yeniden kurulurdu. Gün içinde, yazüşlerinin semalarından sinek bile geçmeye cesaret edemezdi. Her an bir aptallık olacakmış gibi tedirgin, teyakkuzda yaşardık. Ama bu dinamizm, sizi gazetenin içinde sabahlara kadar tutmaya yeterdi. Eve gittiğinizde, çoğu zaman titreşimler devam ederdi. Uzun bir uçak yolculuğundan yeni inmiş gibi. Çetin Emeç birkaç sözcükle anlatılmaz. O, bir gazeteciydi.
Ben burada Çetin Emeç’i saygı ile yad ederken, sevgili, canım kardeşim ve Çetin Emeç’den önce uzun yıllar benim şoförlüğümü yapan Sinan’ı da sevgiyle anıyorum. Nur içinde yatın.
Cafer YARKENT
(Hürriyet Yazıişleri Müdürü)
Ç
etin Emeç kavgacı bir üslupla kaleme aldığı köşe yazılarını,
suikasta kadar haftanın yedi günü aksatmadan sürdürdü.
Canım Babacığım
Bugün 6 m art akşamı. Ben ne yapsam da yarın sabah uyanınca 7 yıl öncesine dönebilsem. Sabahın köründe o telefon çalmasa. Kimse bana “B abam v u rd u la r” demese. Bu sensizlik sonuna kadar sürüp gitmese.
Yıllardır çalışıp
çabalıyorum. Müziğimde sen varsın, rüyalarımda hep beraberiz. Uyanmaktan nefret ediyorum, rüya olduğunu ne bileyim, herşey eskisi gibi. Bazen bir çocuk gibi ağlıyorum, kaderime
küsüyorum. Bazen de seninle son telefon konuşmamızı hatırlayıp, sana layık olabilmek için var gücümle çalışıyorum. Biliyorum ki seni hayatta en üzecek şey beni kuvvetsiz görmen olurdu. Acaba bunun için mi,
bugünlerin geleceğini sezdiğin için mi bana “Benim kuvvetli kızım ” der dururdun! Keşke demeseydin, keşke beni kuvvetti olmaya alıştırmasaydm.
Zaten bugün kuvvetli olmak da istemiyorum.
Sensizliğimden nefret ettiğimi var gücümle haykırmak istiyorum. Artık konser sonraları seni de kucaklamak istiyorum. Senin o salonlarda beni dinlediğini hayal etmekten bıktım usandım. Madem ki senin için
çalıyorum, gel bana, kucakla beni.
Artık sensizliğe alışmak için değil, seninle olmak için yaşamak istiyorum.
Mehveş Emeç