•-r.
S 8
Tarih Vakfından “İstanbul Gezi R ehberi’
m
Bir kentte yaşamak o kenti yaşa mak ve tanı mak anlamı na gelmiyor her zaman. M urat Belge kendine has üs lubuyla yazdığı kitabında İs tanbul’u hem sokak sokak gezdiriyor hem de tanıtıyor bizlere.AYŞEN ANADOL
C
ok kişi, yaşadığı kenti az tanır. Bunun anlaşılır bir nede ni vardır: ‘Nasıl olsa burada-y yım, bir gün gider görürüm’
tavrı. Ama söz konusu kent İstanbul olunca, buna karşı etkenler de ekleni yor. Batılılaşma sonucu yaşadığımız kültürel ikilik nedeniyle, insanların mekânları da ayrışmıştır burada. Pe- yami Safa’nın bir romanına Fatih/ Harbiye adını vermesinin altında bu yatar. Batılı eğitim görmüş kesim şeh rin belirli arterlerinde dolaşır ve bu nun iki sokak ötesine gitmez -gidince de ‘turist’ muamelesi görür. Gelenek sel kesimin de zaten böyle merakları ya da böyle bir ‘gözü’ yoktur. ”
Murat Belge, Tarih Vakfı Yurt Ya- ymları’ndan çıkan yeni kitabı, İstan bul Gezi Rehberi nin önsözünde, bu satırlarla galiba birçok İstanbullu’yu da tarif ediyor. Ve yine bu kitapla “bir gün gider görürüm” tavrını bırakıp bu koca kenti tanımaya teşvik ediyor biz- leri. Çünkü Belge, “sevdiği birçok şeyi başkalarıyla paylaşmaktan” hoşlanı yor, “İstanbul’u, ilgi duyup da fırsat bulamayanlara göstermenin iyi bir ta rafı olduğunu” düşünüyor.
Çok da iyi yapıyor. Çünkü İstanbul Gezi R ehberi, oldukça kuru ama işlev sel bir adı olmasına rağmen, sadece ge zerken değil, okurken de İstanbul’u tattıran, insana yaşama sevinci veren bir kitap.
Kitabı ilk gördüğümde Murat Bel- ge’nin ince, muntazam el yazısıyla ya zılmış, kocaman bir klasördü. İtiraf edeyim, arasından Vefa bölümünü çe kip bir bahar günü yola koyuldum. O
Murat Belge
gün dolambaçlı Vefa sokaklarında Atıf Efendi Kütüphanesinin sessiz, kemer li okuma salonunu, bahçesinden hafız - ı kütb evlerine tırmanan sarmaşıkları, kütüphanecinin özenle yetiştirdiği kü pe çiçeklerini, soğuk mahzenindeki kuyuyu keşfettim. Sıradan bir gezinti de asla dönmeyeceğim daracık bir so kakta o zarif Vefa Kilise Camii’ni kar şımda buldum. İçeri girip kafamı kal dırınca narteksin küçük kubbelerinde fresklerin olduğunu ama özellikle fi gürlerin beyaz badanayla örtüldüğünü gördüm, öfkelendim. Murat Belge’nin sözlerini aktarayım:
“... Şimdilerde Fatih’in hocası Molla Gürani’ye atfedilen bina, Ayios Theo- dorus adıyla, 10.-12. yüzyıllar arasında Yunan haçı planına göre yapılmıştır, ama bazı parçaları, örneğin cephedeki sütun başlıkları ve kabartmalar daha da yeni olabilir. Bu nartekste bazı freskler yakın zamana kadar duruyor du, ama şimdi badanayla kapatıldı. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti’nde dini hoşgörünün artacağına azaldığını gös teriyor. Bunu şöyle örneklemek müm kün: Caminin şerefesinde, üzerinde tavus kabartması olan bir taş kullanıl mış. Belli ki, kilise camiye çevrilirken bir yerde bulunan bu taş ziyan olmasın diye alınmış, İslam surete izin vermedi ği için de minare şerefesi gibi gözden uzak bir yerde kullanılmış. Ama beş yüz yıldan fazla zaman geçmişken, bü tün bu sürede orada kalabilmiş olan fresklerin üstüne badana geçiliyor. ”
Murat Belge, İstanbul’u işte böyle gezdiriyordu: sokak sokak, bina bina. Kendi kişiliğini, yorumlarını da kata rak, kendine has üslubuyla. Bir yandan İstanbul’u tanıyordunuz, bir yandan
da kitabın yazarını ve onun İstanbul ile sevgi dolu, zaman zaman duygusal ilişkisini. O zaman, bunun mutlaka bir kitap olması gerektiğini düşün müştüm. Türkçe’de, İstanbul’u gezdi recek yeterli bir rehber kitap yok tu.Sumner Boyd ve Freely’nin İngiliz ce rehberleri ya da Fransızca’daki Gu- ide Blue, yabancı dil bilenlerin işine çok yarıyordu ama bu topraklara özgü o sevecen, sıcak bakış açısından yok sunlardı.
Murat Belge’nin el yazıları sonunda ete kemiğe büründü ve Tarih Vakfı Yurt Yayınları arasında yayımlandı. İstanbul Gezi Rehberi, 17 bölümden oluşuyor:
Sultanahmet ve Civarı, Surlar, Di- vanyolu-Aksaray, Eminönü- Cağaloğ- lu, Çarşılar Bölgesi, Vefa ve Süleyma- niye, Aksaray’dan Marmara Kıyısı Bo yunca, Haliç, Unkapanı-Zeyrek, Fa- tih-Çarşamba- Karagümrük, Vatan ve Millet Caddeleri, Eyüp, Üsküdar, Ga lata- Pera, Beyoğlu Yakasının Öteki Semtleri, Boğaziçi ve son olarak Ada lar. Her birinde semt haritası ve özelli ği olan bazı anıt-yapıların planları mevcut.
Murat Belge, İstanbul’u gezdirmeye Milion Taşı ndan başlıyor. Sultanah met’te, Ayasofya’nın karşı köşesinde, Yerebatan Sarnıcı girişinin arkasında ki minik parktaki su terazisini bilir mi siniz? Yanında beyaz mermer yarım gibi bir sütun, daha doğrusu bir taş vardır. Pekçoğumuz yıllarca yanından geçip görmemişizdir. Oysa bu taş dünyanın “sıfır noktası”dır. Doğu Ro ma İmparatorluğu’nun başkentinde dünyanın başladığı yer, işte bu Milion Taşı olarak kabul edilmiştir. Tabii bi
zim de gezimize dünyanın başladığı bu noktadan başlamamız son derece uygundur. Hemen Ayasofya’yı, Sulta nahmet Camii’ni, Haseki Hürrem Ha- mamı’nı görebiliriz. Bunları biliyorum diyenler olabilir. Peki onlar Euphemia Martyrionu’nu, Talat Paşa Konağı’nı, Aya Maria Khalkoprateia’yı, Mimar Sinan’ın yaptığı Cafer Ağa Medrese sin i biliyorlar mı? İstanbul Gezi Reh beri ile insan neler keşfediyor neler...
Diyelim ki Fatih’te Fevzipaşa Cad- desi’ndesiniz (Haritaya bakıp neresi olduğunu görebilirsiniz). Cadde bo yunca ilerliyorsunuz. Önce Semiz Ali Paşa Medresesi’ni ve Hersekli bir dev- rişme olan nükteleri ve şişmanlığıyla ünlü Paşa’nın kendisini tanıyacaksı nız. Hemen karşısındaki Zincirli Kuyu Camii’ni yaptıran başka bir Ali Pa- şa’nın II. Bayezid ile Yavuz Selim ara sında nasıl taraf olduğunu, Hattat Ra kım Efendi’nin güzel barok türbesini anlatıyor Murat Belge. Sağa kıvrıldığı nızda Halil Efendi Medresesi ile Üç- baş Camii’ni keşfedin; Evliya Çele- bi’nin “Üçbaş” gibi garip bir adın ne reden geldiğini anlatmasını okuyun. Yine Fevzipaşa’ya çıkıp ilerleyin. Ni şancı Mehmet Paşa Camii ve Külliyesi gibi çok güzel bir klasik dönem yapısı na geleceksiniz. Mutlaka gezin bu ca miyi, kitabın açıklamalarını da okuya rak.
Bambaşka bir mekâna geçelim. Be- yoğlu’ndayız. Tünelden Galatasa ray’a doğru giderken, diyelim ki Posta cılar Sokağı’na saptık. Solda Dutch Chapel var. Rum Ortodoks din adamı Lukaris’in Kalvinizme nasıl ikna edil diğini öğrenip biraz aşağıdaki Fransız St. Louis şapelini, İstanbul’daki bu en eski Katolik kilisesini görelim. Glava- nilerin apartmanını, Eski İspanyol El- çiliği’ni, İspanyol Fransiskenlerini, bi raz ötede Palazzo di Venezia’yı keşfe delim. Casanova’yı analım, bu küçük İtalya’dan meydanın öbür yanındaki küçük Fransa’ya geçelim. Bütün bu sokaklarda, meydanlarda zaman için de yolculuklar yapalım, İstanbul’un zenginliğine bir kere daha şaşalım.
Murat Belge’nin sözleriyle, “Bu ki tapta, işte bütün bu anlattıklarımın -ve anlatmayı unuttuklarımın karışımı var. ■
İstanbul Gezi Rehberi/ M urat B el g e / Tarih Vakfı Yurt Yayınları/ İstan
bul, 1993,270s f
C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 9 4 S A Y F A 5
Taha Toros Arşivi