=
,
#
"TT- le 4 Ofc
ıji
E
İ
T A R İ H
İ
IBIlİlIllllllIIIIIIIIIIIIIIim ilIIIIIIIlIIIIIIIIIIIIIIIlIlIlllllllllIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIim illllIflIlllIlllllIim ill1111
18 inci asırda Edirnenin iktisadi,
idari durumu hakkında bir rapor
Geçen asırlarda balkımızın çektiği iktisadi güçlükler ve İdarî baskılar hakkında tarihle rimiz geniş ölçüde
bilgi vermemektedir. Bana karşı lık bazı yabancı müşahitlerin ki taplarında ve bazı raporlarda bn hususlara dair bilgilere rastlan- maktadır. Bu cümleden olan «Ha- iız Ahmet ve İbrahim kulları» im zası ile XVIII inci asırda Edirne hakkında yazılmış bir takrir, bu şehrimizin iki yüz sene evvelki İk tisadî güçlüklerine ve idari dü zensizliklerine, zorbalıklarına ışık tutmaktadır.
Hafız Ahmet ile İbrahim, uzun takrirlerinde özet olarak, Edirne- de gördüklerini şöyle anlatmakta dırlar:
«Istanbuldan Edirneye gelince ye kadar rahat ve lâkin bazı ma haller raava fıkarasma biraz sık let var. Kendi hallerinde olmıyan eşkivalar güruhlarına sahip ve şi
kâr eyledikleri şeyden hissemend ve olur olmaz işlerde oldukların beyan eder ve raayayı ekseri va kit meccanen işledirler devu be yan ederler. Edirne şehrinde bazı mahallerde müsllm ihtiyarlar dan, raava fıkarasının hal leri tecessüs oldukda tak rir ederler ki bizim memleketi mizde Molla efendi zulüm evle- medikten sonra sairler edemezler. Ve lâkin Molla zulümkâr olup ts- lâmbol'dan korkusu olmadıkça et- miveceği yoktur. Şimdi validen ziyade bunlar cürmü cinayet alı yorlar. Bizim şehrimizde Elham dülillah zahiremiz yoktur. Un ki lesi kırk yedi, kırk sekiz paraya dır. Buğday kilesi kırk beş, kırk altı parayadır. Böyle iken ekmek yüz kırk, yiiz elli dirhem bir pa raya. et sekiz paraya. Koyun çok sokaklarda sürüsüyle gezer. Sahi binden alınıp kesilse be>ş buçuk paraya gelir. Yağ, bal cümlesi bu na kıyastır. Bizim şehrimizin beş nahiyesi vardır. Nâib gezer, cümle si Voyvoda misüllû zincir taşır lar. Cürmü cinayet aldıktan son ra, avlık çıkmadı devu vergi atar- lar. Bir kaç defadır gelurler. Nâ ib Efendiler de şikâyet ederler, aman çekecek halimiz kalmadı, deyu. Bir Nâib ezil ettiremediler. Ya sizin memleketinizde Ayan yok mudur? dedikte bizim nahiye lerimizde Ayan yoktur, cümlesi ne şehirde olan Ayan karışır. Ya şehirde olan Ayan gerek sair kal
YAZAN
Halûk Y, Şehsuvaroğlu
T E Ş E K K Ü R
7.1.1961 cumartesi günü Hak kın rahmetine 'kavuşan SABİTE TARMAN’m8.14961 pazar günü yapılan ce naze törenine iştirak etmek lût-
funda bulunan, mektup, tel graf İle veya bizzat gelerek başsağlığı dileyen akraba, dost ve ailesi efradını tanıyan muh terem zevata teşekküre büyük acımız mâni olduğundan min net ve şükranlarımızın ifade sine sayın gazetenizin tavas sutlarını saygı ile rica ederiz.
Kızı. Tekrime T ARMAN Kardeşi: Lebibe GÜRAN
\
iş
m
İngilizce, Fransızca, Alman ca bilen bir bayan hususî mü-
essesede çalışmak istiyor. Muvafık şartlarla tasray gider. T el: 47 52 08
" i
u- t tiyor. ^ ;-a da Í ve raaya fıkarasma bunun gibi zulm-ü taaddi etmektedir ler. Memleketimiz eşkiya elinde ve türlü zulüm gör-bur üerine gelen ağalar niçin va-' mektedir. . . . . „ ,, rup raavava vardım etmezler? Yai
Edirnenin zulm-ü »aadd.s. Molla bizim şehrimizde öyle adam kal- ile A>an Mahrand a*a ve Mehmed1
madı. Bir Ayanımız var, onun da zulüm ve taaddisi var. Yekdil, yek- cihet olmuştur, söylemez. Bir Mehmed Efendi var, aslından Se lim Efendinin kitabet hizmetlerin de olurdu. Şimdi bir kaç senedir cizyedar ve iltizam alıyor. Bos- tancıbaşı ağa aslından pek iyi idi. Narha, teraziye karışırdı. Bundan evvel olan Molla ile bozuştular. Istanbuldan ferman geldi ki min- baad Mollanın umuruna karışmaya
sın, deyu. Şimdi o zamandır, bu zamandır karışmaz deyu beyan
e-Efendi Cizyedar bu üç adamların elinden ve Dimetoka Ayanı Timur- oraklı Haşan ağanın zulmüne hiç takatlan kalmamış ve cümle eşki ya güruhu benim Efendim, Tatar Sultanları başı altındandır. Bos- tancıbaşı korkar imiş üzerlerine varmağa varsa kıtal olacak. Her birlerinin çiftliklerinin yanında birer kahve, depo, bozahane yap tırmış bîr iki Arnavud koymuş, eşkiyalar gelüp anda eğlenirler, bir yerden bir şey haber alurlar, derakap varırlar, şikâr ederler,
İlân memuru Bay Münir Coşkun’un 17.1.1961 tarihli dünkü Cumhuriyet gazetesinde. Firmamıza ve Firmamız Umumi Vekiline müteveccih bildirisi tamamen hilâfı hakikattir. Bay Münir Coşkun, hiçbir zaman, hiçbir sebep ve surette, Sicili ticarete müseccel ve ilân edilmiş (Müzeyyen GÜrbaşkan — İSTANBUL REKLÂM) fir masının ortağı bulunmamıştır.
Haklı ve kanunî bir sebep olmaksızın Bay Münir Coşkun’un yap tığı ilânı böylece tekzip, hakkında kanunî yollara başvurulduğunu tebliğ ve Firmamızla alâka ve irtibatının kesilmesi sebebini 3. ncü şahısların takdirine, sırf bu vesile ile. teviden arzeçleriz.
İS T A N B U L R E K L Â M T e l: 22 61 61
z a m a n a ır K arışm az u e y u u cy a n r * , _ . ,__ •
derler. Ve menzil hususu ahvali. hab" a,rnf ’
menzili Ayan bir ne hangi Sultan yak.n ise orv ya firar ederler. Zulm-ü taaadılerı cümlesi Hacı Ahmed Bey başı al tından. Çoktan beru Ayan olmak hasebiyle her bir köyden bir iki adam kendüve bendeylemiş, ol se- bepden kimsenin haddi değil ki bir şey söyliye. Kaftan pahası de yu adam başına üçer kuruş, şimdi yine ikişer kuruş aldı. Andan ma ada yağ, bal, odun, otluk salyane etti. Dağlılar ahvalinden sual olu nursa dağlı eşkıyaları şimdi Di metoka kazasında, Sultan karye sinde cenk-ü cidal oluvor.
Niğbolu’ da, kıbtivan cızyedan olan mütesellim Selim ağa karın daşı Mahmed Haseki ağanın kıb- tiyan taifesine olan zulm-ü taaddi leri nihayeti olmadığından başka kazalarda gezen adamları zincir lerde döve döve öldürmeleri nü-
mavan olmuştur.
Mah-ı Rebiülâhirin on İkinci gü nünden beru re’si hududa nehrü Sava sahilinde mukim serhadni- şin kullarına Harbiyeden bazıları müceddeden sulh-ti mesalih olun du ve bazıları aslı yoktur deyu gizlice ihbar etmeleriyle filhaki ka sulhun aslı var İse emniyet ve rahat, yoğise hiyle olduğuna lş- tibah yoktur ve nehri Sava’da cüz’i tarafından Kıradcaka kalesi ve Derbendi kebir taraflarından bir miktar sefayin ve merakip zuhur etmiş iken yine bu yakınlarda bir tarafa nakil İle seyretmeleriyle lâkin tavr-u hareketleri kadime mugayir ve muameleleri başka ol duğundan intihay-i serhadde mu- hafazanişin kullan hayret ve ıstı rapta ve adem-i timnü rahat ve müntefay-i siigur-u Islâmiyette va ki klâ-ı hakaniyeye top ve cep hane ve mühimmat ve zahaire gayet muhtaç ve biraz mikdar tamire muhtaç, bazıları cüz’i ve bazıları külli olup himmet-i âli- yenize muhtaçtır.
Küçük, büyük keşfolunan kale lerin tamirleri için ve dombazlar için kazalara akçalarını salyane edüp mübaşirler tayin eylemiştir Zahire durmaz verir, yüz kıy- yesi üç kuruş bir ruhu verir. Ar pa yüz paraya bir altın verir. Defterdar Efendide para olmadı ğından külliyetli almaz. Bundan evvel olan Defterdar Birgülü E- min Efendi olaydı şimdi hiç ol masa üç aylık zahiremiz olurdu. Ve reayaya hayırlı idi deyu senâ ederler. Bu müfsiddir. Serhaddi birbirine düşüren cümlesi bunun bası altından deyu teşekki ederler, izzet Paşa Efendimiz de gelmedi. Devlet bir arz-ı kerem ede idi
hazır buğday çok, arpa çok hazi ne olsa gerek, peksimed gerek. Un cümlesi buradan alınsa ucuz o- lur derler.»
Bn takrirde XVTII inci asırdaki Edirne’nin ve dolavısiyle bütün memleket şehirlerinin çektiği İk tisadî ve idari sıkıntılar açıkça bulunmaktadır.
Türkiye'de, o yıllardan beri ya- pılagelen ihtilâllerin hareket nok talan daima içtimai sıkıntılar ol muş ve Türkiye XIX uncu asra kadar bu sosyal dertleri hallet mek, XIX uncu asrın yarısından zamanımıza kadar da. hürriyet rejimini tesis etmek yolunda bü yük gayretler sarfetmiştir. Edirnede olan
tarafa alıvermiş. Otuz kese akça- ya. Ve lâkin akça vermemiş. Me selâ bavgir almış otuz kuruşa, menzilciye vermiş altmış kuruşa; arpa almış on beş paraya, vermiş otuz paraya. Bövle böyle menzil bozulmuş, şimdi beygir yok. Ki racılar işliyor. Gelen giden u- lak, kimi kira, kimi ücret. Zah met çekiyorlar. Menzilleri Ayan kendi üzerine almış, kırk kese ak- çava, onu da bozmuş. Mollanın da hatırını hoş etmiş, ona çalışır. Hal-I perişanlan bövledir. Ve lâ kin mübalâğa Efendimizin senâla- rında olurlar, tstanbuldan gelen lerden işidiriz ki, İstanbul içinde fakir fıkaranın yiyeceğine ve içe ceğine pek dikkat eder imiş. Taş ralara dahi tebdil göndermiş, in şallah tealâ nizam bulur. Hak tea- iâ kerem eşliye âmin. Ve lâkin benim Efendim hazretleri, dua al dırmak için bunu da bu mahalle tahrire cesaret olundu: Edirnede Eski camii şerifi pek medheder- ler ki, derununda’ bazı keramete dair şeyler naklederler ve bu kul ları dahi ziyaret edip medheyle- diklerinden ziyade bir cami ve vâ- fir vakıf da var imiş. Ama çi fai- de. Islâmbolda mütevellisi vir imiş, camii şerifin ne halısı var ve ne hasın, perişan olmuş. Nâsın mabeyninde şerefli olmak hase biyle cemiyete ziyade oluyor.
Dimetoka ahvalinden beyan olu nur; hâlen Ayanlan olan Timur- oraklı Haşan ağa derler imiş. Al tı ayda iki defa tevzi edüp yirmi şer bin kuruş tevzi ve otuz gün mürurunda tahsil edüp bundan evvel olan hâkim ile kız alıp hı sım olmakla yekdil ve yekcihet olup ve kazalarında sakin ser eş kiya ve hakkında bir kaç defa e- mir isdar ve Bostancıbaşı ağa ta yin olup firar hâlâ, şimdi yine gelüp sakin ve kendü hallerinde olmavnp bu kere eşkiya ile birlik olup her tevzide bu eşkiya züm resi ile birlik ederek karyelere adamlar çıkarup hantanın kilesi ni kırk paraya füruht olunur iken beher kilesine üçer kuruş tahsil
T E Ş E K K Ü R
Kıymetli aile büyüğümüz
TEVFİK KORAY’ın
vefatı dolayısiyle. cenaze m e rasimine bizzat iştirak eden, j çelenk gönderen ve evimize kadar gelmek suretiyle tazi- yette bulunan, telgraf, telefon ve mektupla büyük acımızı paylaşan akraB’a ve dostları mıza, gösterdikleri yakın alâ kadan dolayı ailece teşekkür lerimizi arzederiz.