• Sonuç bulunamadı

Özdemir Asaf:"yaşamak değil/beni bu telaş öldürecek"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Özdemir Asaf:"yaşamak değil/beni bu telaş öldürecek""

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S A N A T

ZEYNEP ORAL

lalstüalitı

Özdemir Asaf:

G

EÇTİĞİMİZ hafta bir ozan öl­ dü. Her ozanın ölümüyle, sanki birazcık biz de ölüyor gibiyiz. Neyse ki (teselli mi bu?) şiirlerini alıp götürmüyorlar öteki tarafa. Anıları da, tohumladıkları onca güzelliği de... Ge­ çen hafta yitirdiğimiz ozan özdemir Asaf. Onun ölümüyle bir şeyler yitir­ miş gibi olan bizler de şiir okuyanlar, şiiri sevenler...

“Yaşamak değil/Beni bu telaş öldü­ recek” diyordu “Telaş” adlı şiirinde. Hani insanın nerdeyse, “ İyi ki öylesine telaşlı yaşadı” diyeceği geliyor. Çünkü o güzelim telaşı içinde özdemir Asaf, yaşamı, yaşamın anlarını, tüm duyguları, sevgiyi, sıcaklığı, insanlığı, şiiri, sözü öylesine birbirine kattı ki, yaşamını şiir, şiirini de yaşam kıldı.

“ölebilirim genç yaşımda / En güzel şiirlerimi söylemeden götürebi­ lirim...” diyordu 1956’da yayınlanan “Mesaj” adlı şiirinde... özdemir Asaf, geçtiğimiz hafta 57 yaşmdaydı. Kimbi- lir nice güzel şiirlerini de söylemeden götürdü. Ama söyledikleri bile, önce Servetifünun, Uyanış dergilerinde (1940-44), sonra sekiz kitabında, sonra sayısız “edebiyat matineleri” , “şiir günleri” nde söyledikleri, koskoca bir kitleye şiiri sevdirmeye yetti.

Şiirlerini okuyanlara, dinleyenlere yalnız kendi şiirini değil, şiiri sevdiren özdemir Asaf, onu tanımak olanağım bulan herkese de kendini sevdirdi. Kendine özgü davranışlarıyla, söy­ leyişleriyle,. tepeden tırnağa .sevgiye bürünmüşlüğüyle, olayları yorum- layışındaki mizah anlayışıyla... Bir za­ manlar “gençlik” le sanat arasındaki en içli dışlı, en dolaysız ilişkiyi sağla­ yan ve ne yazık ki günümüzde yok olan “edebiyat matineleri” nin, “şiir gün!eri” nin bu en aranan ozanının öy­ lesine geniş bir ilgi alanı vardı ki, yaşamı boyunca tüm bu alanların ku­ caklayabilmek için kollarını hep ardına dek açtı. Ve hiç esirgemeden hep verdi: Sevgisini, dostluğunu, neşesini ve şiirini.

Kişiliğiyle ve şiiriyle özdemir Asaf'm ürettiği tad (keyif, neşe, sıcak­ lık, güzellik) ölümüyle neden olduğu üzüntüye bile ağır basıyor. Ondan atm gözünüzden o hüzünlü bakışları ey okurlar! Baksanıza, dünya kaçmış oza-

18

«Yaşamak değil/Beni

bu telaş öldürecek»

"Günlergeçiyor, sanki şakacıktan... nın gözüne! Gelin biz de düşünce ve duyarlık dolu o dünyadan içeri dala­ lım:

“Hey benim koca kafam./Tadlar ağzımın içindedir, /Duramaz. /Sesler kulaklarımın derinliğindedir,/Uça- maz./Kelimeler dilimin ucunda­ dır,/Kalamaz.../Aşklar içim de,/in­ sanlar yanımdadır./Hiçbiri uzaklaşa­ maz./Demir gibiyim onlarla. /Y ok et­ mek isteyen yıkamaz./Bak yüküme, bak sözüme,/Dünya kaçtı gözü­ me,/Çıkamaz."

“Dünya Kaçtı Gözüme” , özdemir Asaf’m ilk şiir kitabıdır (1955). Daha bu ilk kitabında, yaşamı boyunca ge­ liştireceği şiirinin özelliklerini ortaya koymuştur. Bu özellikleri bir başka ozan Behçet Necatigil şöyle tanımlı­ yor: “özdemir AsaTın, şairdeki ‘ikinci kişi’ problemini, ikinci kişi ile kendi

"Sapsarı saçlarım vardı aklaştı..." arasındaki bağlantıları çeşitli yönler­ den derinleştirdiği, yaşayışını doldu­ ran davranışları soyutlaştırarak bir düşünce planına yükselttiği, bunu ya­ parken de özel bir dil kullandığı görü­ lür: çelişmeli, oyunlu bir mantık düze­ ninde mısra sayısını çok kere en aza in­ dirdiği de olur.”

İlk kitabından okuyoruz:

“ Bütün renkler aynı hızla kirleni yordu, / Birinciliği beyaza verdiler.’ (J üri adlı şiir) “ Ben üç şey biliyorum, , Dinlemekle dört kılana anlatacağım.’ (Adım) “ ö y le bir kelime söylesem k. diyorum, / Dışarda bir başkası kal­ masa.” (Tohum) “ Çağırdığım balık, / Yemi çıkar, dedi, / Oltayı görmeder

gelmem,” (Gurur)

“ Hepinizi öyle seviyorum” dediğ kadınlar (hep güzel, hep akıllı, hep iyi, hep yüce, hep saygılı, hep oldukları

(2)

gi-bi olan, ya da ozanın onları görmek is­ tediği, gördüğü gibi olan kadınlar) ve onlarla ilgili her şey de şiirinin bir parçasıdır. Kendince, özdemir A saf’ça bir dille, bir duyarlılıkla aşkın, sevgi­ nin kocamanlığını, miniminiliğini söy­ ler: “ Ne »ordularsa söyledim./ Elle­ rim değdi dedim,/Gözlerim değdi de­ dim,/Ne sordularsa söyledim.” (Pek İyi)... “ Şarkı söylüyormuşum/Sokak- larda,/Görmüşler,/Yere yere ba­ kıyormuşum, yürür­ ken,/Duymuşlar,/Sonrasını kendileri uydurmuşlar,” (Altro ) . . . “Söz aramız­ da, /İkimiz de herkes gibiyiz, /Çırılçıp­ lak olduğumuz zaman. /Vücudumuz doğra söylüyor,/Elbiselerimiz yalan.”

özdemir Asaf’m ikinci kitabı, “ Sen Sen Sen’” (1956): Bir iki satıra sığdı­ rılmış sevgiler, sezgiler, çelişkiler, bü­ tünlemeler: “ Kim o, deme boşu­ na.../Benim, ben./Öyle bir ben ki gelen kapma,/Baştan başa sen.” (2= 1 )... “ Sana güzel diyorlar, Sakın olma. “ (Saygı)..: “ Gelmem dediğime bakma./Eğer geliyorsam, Eğer gide­ ceksem.../Bir akma.” (îxion)... ve ç> saçlarının her hali hoşuna giden sevgiliye de bu kitapta rastlarız: “ Bil­ miyorum ne vardı saçların­ da... /Rüzgar mı delice eserdi, Gözlerim mi öyle görürdü yoksa.../Saçlarının her hali hoşuma giderdi. ” (Saçları)... Ancak özdemir Asaf’m dillerden düşmeyen en ünlü “ sevgi şiiri” için “ Bir Kapı önünde” adlıkitabını (1957) beklemek gerek. İşte bir dönem, tüm sevenleri ve sevilenleri çok etkileyen o şiir. Lavinia...

“Sana gitme demeyeceğim/ Üşüyor­ sun ceketimi a l./ Günün en güzel saatleri bunlar./ Yanımda kal./ Sana gitme demeyeceğim./ Gene de sen bi­ lirsin./ Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,/İncinirsin./ Sana gitme demeyeceğim. / Ama gitme, Lavinia./ Admı gizleyeceğim/ Sen de bilme, Lavinia.”

....

Özdemir Asaf'ın çeşitli halleri: Edebiyat matinelerinde; dostluklar­ da (Sait Faik’le); gecelerde...

Sevgiyi avaz avaz haykırmak, bağırmak, sevgiyi kovalamak, yalvar­ mak, yakınmak ve sevgiyi çağırmak, ha bire çağırmak ve sonra bunların tü­ münü alaya alabilmek, yaşamın anla­ rım oyuna, oyunları yaşama dönüştür­ mek...

.... ölüm-yaşam, yaşam-oyun, ger­ çek- yalan gibi ilişkiler ve çelişkiler ne çok kurcalamış ozanı: “Beni öyle bir yalana inandır k i/ ömrümce sürsün doğruluğu.’ "(Bağlı) ... “Bana yalan­ lar söylese yetinecektim/ Ama yalan söyledi.” (Nokta)... Ve aklını kurcala­ yan, üzerinde düşündüğü her konuyu “Yuvarlağın Köşeleri” adlı özdeyişler kitabına (1961) kor özdemir Asaf:

“Bana dokunmayan yılan bin yaşa­ sın... Bu yılan doğadaki yılandır, top­ lumdaki değil, yanlış anlaşılıyor” ... “Bir şeyden yana isen sen belki varsm- dır. Bir şeye karşıysan sen gerçekten varsmdır” ... Dostluk, kültür, sanat, yaşamak, ölmek, toplum, birey, yalan, güzellik gibi konular üzerine ve elbette sevgi üzerine özdeyişlerdir bunlar: “Kadınlan sevmek, bir kadına haksız­ lık etmek demektir. Bir kadını sevmek, kadınlara haksızlık etmek demektir.” özdemir Asaf’m bu kitaplarını 1962’de yayınlanan “Yumuşaldıklar Değil” kitabı izler. “Şu masaya kendini sevdiremedm gitti./Masa sonunda çık­ tı g itti./ Söyle ne yaptın o masa için, söyle ne yaptın. / Üstünde bir uyuman

laktüaliie

yetecekti.” Eeeè, kolay mı, ozan bilir elbet her sevginin beslenmeye gereksi­ nimi olduğunu, her sevgiye emek ge­ rektiğini... 1968’de Oscar Wilde’dan çevirdiği, kendi araştırmalarıyla bü- tünlediği “Reading Zindanı Balladı” , 1970’de “Nasılsın” adlı şiir kitabı ya­ yınlanır. “Geleceğim, bekle dedi, gitti/ Ben beklemedim, o da gelm edi./ölüm gibi bir şey o ld u ./ Ama kimse ölme­ di.” (Çizik)... “önce, büyük büyük düşündüm. / Sonra büyük büyük yaşa­ d ım ./ Ne varsa, onlar ald ı./ Şimdi, ba­ na küçük/ bir ölüm kaldı” ... Giderek yoğunlaşmıştır düşünce ve ölüm düşüncesi... “Çiçekleri Yemeyin” (1975) ve “Yalnızlık Paylaşılmaz” (çünkü... “paylaşılsa yalnızlık ol­ maz.” ) (1978) son kitaplarıdır.

Sonra... Sonra, kahrolası, olmaz o- lası o hastalık. Yaşam, ölüm, uyuştu­ rucular, öldürücü ilaçlar, hastane ev a- rasında gidip gelmeler. Her şeyin bilin­ cindedir, adım adım izlemektedir has­ talığını, öyle ki, Onkoloji (tümör bilimi) son merakıdır. Ama kendine özgü kişiliğinden, sözünden hiç mi hiç bir şey yitirmemiştir: Eşi Yıldız, kızı Seda’dan dinliyorum: Hastanede saç­ ları dökülmektedir. Bir tutam avucun­ daki saçı gösterip, “Bakın bunlar 30 yıl daha beklemeyip de aceleci davranan­ lar” der.

Hastaneden eve dönülecektir. Artık yapılacak bir şey yok. Kendi de bilin­ cindedir, artık her şeyin bittiğinin. Tutturur, illa ki bildik taksiyi, falanca şoförü isterim diye. Başkası olmaz. Neden? “Bir de durup dururken, pisi pisine bir trafik kozasında gitmeyeyim öbür dünyaya” der...

Pisi pisine gitmemek... Öyle ya: “Daha yapmak istediği ne çok şey var- dır” ?‘Her akşam anılarımı yazıyorum” der. “Aklımda” diye ekler (tıpkı yaza­ madığı, yazamayacağı şiirleri gibi)... Pisi pisine gitmemek: “Ben öyle saygılı bir kişiyim ki, dünyada iki kişi kalsak, ölmeden önce ötekinden izin isterim” der...

Bu yazı, pisi pisine beyne saplanan bir hastalık üzerine bitmemeli. Ondan, işte özdemir Asaf’m hastaneye gitme­ den önce yazdığı, Türkiye Yazarlar Sendikası kartım koyduğu zarfın üze­ rine karaladığı son şiiri:

“Günler geçiyor, sanki şakacıktan,/ Gidiyorlar mı geliyorlar m ı/ Belli değil. / Kuşlar uçuyorlar mı, düşüyor­ lar m ı/ Belli değil. / Düşe kalka mırıl- danmalorla/ölüyorlar mı yaşıyorlar m ı/ Belli değil.”

özdemir Asaf, sen de sanki şakacık­ tan öldün. Gittin mi, geldin mi belli değil. Şiirlerin, sesin, sözcüklerin öyle­ sine capacanlı ki...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hesaplara göre 4.5 milyar yafl›ndaki Güneflimizden daha yafll› olan Beta Hydri’nin (7 milyar yafl›nda) sal›n›mlar›n›n 15-20 dakika kadar olmas› gerekiyor. Bedding

Vatanımızda m aflfe Acılığın ömrü iki asırdan fazla ofeydı, bu gün milletimizin medeniyet dünyasında elbette daha yüksek bir mevkii bulu­ nurdu, ve

Çıktığı yerler faz­ la besleyici olduğu için suyu ana Dicle- den daha b o l; çıktığı yerler yüksek ve Dicleye kavuştuğu yer aşağıda olduğu için

Fakat 19'uncu asrın başlarından itibaren AvrupalI ilim adamlarının aklına gel­ miş, eski Türk kavimlerinin dönüp dolaştıkları yerlere kadar gidip

Ayrıca turistlerin yabancı bir ülkeye gitmeden önce kültürlerarası ilişkiler konu- sunda bilgilenmelerinin ve eğitilmelerinin faydalı olacağını (Pearce 1982: 78)

Çalışmamızda Konya Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniğine 1 Eylül-15 Aralık 2003 tarihle- ri arasında vajinal akıntı

Ayrıca “Farklı yönlerde hareket eden cisimlerin yer değiştirmeleri eşit olabilir.”, “Birbirine iple bağlı makaralı bir sistemde farklı yönlerde hareket eden

Yeşil pasaport olayında da titiz olan devlet, fara­ za eski parlamenterlerine bu hakkı tanımaya zar zor rıza gösteriyor da, onlarla birçok özlük hakkı pay­ laşan