• Sonuç bulunamadı

İmparatorluğumuzun son 10 yılı iki ölü ve sonrası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İmparatorluğumuzun son 10 yılı iki ölü ve sonrası"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İ M P A R A T O I M Ğ İ ^ ^

Şevket Paşa Nâzım Paşa

BİLG ELER VE FOTOĞRAFLAR YAZARIN

ÖZEL ARŞİVİNDEN ALINMIŞTIR

YAZAN: CEMAL KUTAY

m

Æ

m

f g

| | YIL: 1 9 0 8

; f | İMPARATORLUĞUMUZUN -

| | GENEL GÖRÜNTÜSÜ:

İ

kinci Sultan Abdüihamit otuz iki yıldır saltanat makartım­ dadır. 1877 - 1878 Osmaoit Moskof savaşının getirdiği bu­ nalımları öne süren Padişah, Me- busan Meclisini feshetmiş, Anaya sayı yürürlükten kaldırmış, Orrdo- kuzuncu Yüzyılın ikinci yarısında benzeri ancak Rus Çarlığında gö­ rülen sıkı merkeziyetçi sistem ge­ tirilmiştir.

Hafiyelik RESMÎ MESLEK halindedir.

| mparatorluğun bünyesindeki I TÜRK'DiEN GAYRI unsurlar, her bakımdan, Türklere göre üstündürler, refah içimdedirler ve ileridirler. Arap Yarımadası, bil­ hassa Yemen, isyanlarla kaynaş­ maktadır. Balkanlarda Rus kışkırt ması ile sınır çarpışmalarının sonu gelmemektedir. Eşkıyalık huzuru yoketmiştir. Asırların getirdiği menfî tortular içinde Sultan Ha­ mil, kendisine hâs idare sistemi ile devlet gemisini otuz iki yıldır ba­ tırmadan sürüklemektedir.

1894'de Askerî Tıbbiye ve Har- biye’de gizlice kurulan, çeşitli ad­ lardan sonra son ismi IT T IH A D

ve TE R A K K İ olan Meşrutiyetçi örgüt, Avrupa’da Sultan’a karşı mücadele etmektedir: Yolların sıkı kontrolüne rağmen ülkeden kaçış­ lar birbirini kovalamaktadır.

Batılı Emperyalistler, kendisi­ ne HASTA A D A M denilen Os­ manlI İmparatorluğunun Bilhassa petrol bakımından zengin varlığı­ nı, her türlü doğal imkâna sahip (ve halâ beş müyon kilometre ka­

relik, yâni Avrupa’nın yarısı bü­ yüklüğündeki ülkelerini paylaşmak bahsinde rekabet hâlindedirler ve. Sultan Hamid, benzeri görülmemiş meharetle bu rekabetlerden fayda­ lan rpak ta, bir konsolosun noıasım reddedemezken, bu çekişmelerin

yarattığı boşlukta Hilâfet siyaseti

bile takip etmektedir: Zaman, bu tezatlar içinde I908’e ulaşmıştır.

G

irit - Makedonya - Bosna - Hersek’te milletlerarası kon­ trol örgütü ve jandarması var dır. Saray ve Bab-ı Ali bu bölge­ lere ister istemez iyi yetişmiş, ya­ bancı dil bilen, genç asker - sivH kadroyu gönderiyor.

A

*++

Itıyüz yıl, zaman zaman ci­ hâna hâkim olmuş, kudret ve haş­ metiyle dünyaya yön vermiş İm­ paratorluğumuzun SON ON YIL’- ına geçitresmi yaptıracak tefrika­ mızın görüntü tablosu'nu olayların akışı içinde değiştireceğim. Çoğu adı - sanı ile unutulmuş vak’alar ve şahsiyetlere yabancı kalmama­ mız için... — C. K.

21 temmuz 1905 Cuma’da işte bu ALI­

ŞILMIŞ MUKADDES GÜNLERDEN birisi idi.

O yıl yazın çok sıcak geçmesine rağmen

sabahın erken saatlerinde ziyâretçilere ay­

rılmış yolun iki tarafı tıklım tıklım dolu idi.

Yüzler ve binlerce hafiye, halkın arasında

dağılmış, gözler çevrede, kulaklar konuşu­

lanlarda, vazifeleri başlarında idiler. Ya­

bancılara ayrılmış kısımda da yerler do­

luydu. Bu bölümde, üzerleri gözalıcı ve kır­

mızının galip olduğu atlas ve sırmalarla be­

zeli üniformaları içinde HÜNKAR YÂVER-

LER’i, Sultan Hamid’in hususî ehemmiyet

verdiği ecnebî misafirlerle meşgul idiler.

Padişah, halkın alkışları arasında gel­

miş, Hamidiye camiine girmiş, namaz baş­

lamış, cemaat içinde dinî vecîbelerini yeri­

ne getirenler, adı SELÂTİN CAMİLERİ ara­

sında geçmemekle ve onlar kadar büyük

olmamakla beraber bu güzel, sanatkârâne,

ibâdet yapısının dış merdivenleri bile mü­

minlerle dolmuştu. Dinine bağlı Türk Milleti

için İstanbul, mânevî yapı ve müessesele-

riyle kutsaldı ve HALİFE’nin namaz kıldığı

câmide ibâdet etmenin hususiyeti, nesilden

nesile ulaşan inançdı.

B İR BOMBA PATLIYOR,

Namaz bitmiş, cemaat dağılmaya baş­

lamıştı: Hünkâr Mâkamı’nın mermer mer­

divenleri üzerindeki işlemeli perde aralan­

mıştı. Bu, Padişahın Sarayına dönüş belir­

tisi idi. Saflar sıklaştı ve gözler merdivene

döndü.

İşte tam bu sırada, en kudretli top ba­

taryalarının birden ateş gümbürtüsünü bas

tiran korkunç bir patlama oldu: Bir BOM­

BA patlamıştı... öyle bir patlayıştı ki, baş­

ta Hamidiye câmisi, Hünkâr Yâverleri Dai­

resi, İnzibat Karakolu, o tarihte Yıldız Sa-

rayı’nın çevresindeki Padişah’ın itimadını

kazanmış kişilere tahsis edilmiş evlerin

camları tamamen kırılmış, çevredeki ağaç­

lar devrilmiş, koskoca bir çukur peydâ ol­

muştu. Daha sonra ölüler sayılmış, yirmi

altı kurban olduğu anlaşılmıştı. Yine son­

radan yapılan tesbitlere göre elli sekiz ki­

şi ağır-hafif yaralı olarak hastahanelere

kaldırılmış,

yüzlercesi de ayakta tedavi

edi’mişti. Ölülerin kimler olduğu çok zor

anlaşılmıştı. Çehreler şekillerini kaybetmiş­

lerdi.

SON SENELERİN EN BÜYÜK SUIKASDI.

B !

le rin EN BÜYÜK siyasî suikasdını

u PATLATILAN BOMBA, son sene­

temsil ediyordu: En bilgili ve en dikkatli,

mâhir ellerde, bu işi sanat edinmiş, tecrübe

lerini sağlam köklü ülküye bağlamış anar­

şist grublarının cinâyeti idi bu...

Ülke ve dünya yerinden oynadı:

ÖL­

DÜRÜLMEK istenilen kişi, 31 ağustos 1876

günü tahta geçen ve o yıl altmış üç yaşın­

da olan otuz üçüncü

Osmanlı Padişahı

Bomba 26 kişiyi öldürdü Fakat

esas hedef Sultan Hamid yoktu

İkinci

Abdiilhamid

(1842-1918)

Osmanlı Padişah­

larının otuz üçün-

cüsü.

Ağabeyisi

Beşinci Sultan Mu

rad’ın doksan üç

gün süren bahtsız

saltanatından son­

ra,

31 ağustos

1876 da tahta çık

tı, 32 sene 7 ay 27

günlük saltanattan

sonra

27 nisan

1909 da tahttan in

dirildi, 1918 sene­

sinin 10 şubatın­

da 76 yaşında öl­

dü. Yandaki

re­

sim

şehzadelik

devrine aittir.

ve dünya yüzündeki Müslümanların HALİ­

FESİ ikinci Sultan Abdülhamid idi.

Patlıyan yüz kilo ağırlığındaki bomba­

nın seksen kilosu Mélinite adı verilen tah­

rip gücü en yüksek dinamit, yirmi kilosu da

«Mitraille — Çelik ve demir patçeları-» idi.

Bomba, Viyana’da özel

olarak

yaptırılan

çok şık ve zarif bir araDa içine yerleştiril­

mişti. Kısaca selâmlık resm-i âlisi denilen

Padişah’ın Cuma namazı merâsimi her haf-

1

a belirli tören şekli içinde yerine getirildiği

için suikasdcılar arabayı Hamidiye camii-

nin dış avlusuna getirmişlerdi. Hepsi, kılık-

kıyafetlerini tam bir ecnebî misafir hususi­

yeti içinde değiştirmişlerdi. Plârf çok mü­

kemmel hazırlanmıştı. Padişahın, câmiden

ayrılması, iki taraflı sıralanmış merasim ta

hurlarının selâm resmini ifâsı için hazır ol,

maları için borozanla verilen emirden bir

dakika yirmi saniye sonra mermer merdi­

venlerde gözüktüğü, suikasdcılarla birkaç

defa gelinerek tesbit edilmiş, ve saatli bom

ma, namazın bitişi, PadişalTın çıkışı sâni-

yesi sâniyesi hesablanarak kurulmuştu. Ni­

tekim korkunç patlama asıl tahribini öyle

bir mevkide yapmış ve orasını tanınmaz

hâ­

le getirmişdi ki, eğer BEKLENİLMEYEN ve

önceden düşünülmoMne imkân ve ihtimal

olmayan hâdise vuku«, gelmemiş olsaydı,

Osmanlı Padişahı da, çlhresi tanınmıyacak

kadar parça parça olmuş, ölüler arasında

olacaktı.

ŞEYHÜLİSLÂM İLE SOHBET

S

ultan Hamid’i, Şeyhülislâm Mehmet

Cemâlüddin Efendi ile SOHBET’i

kurtarmıştı...

1891 senesinde Islâm dinînin bu

en

yüksek makamına getirilen

Cemâlüddin

Efendi, bomba vak’asının olduğu günlerden

önce hasta idi. Bir müddet makamına gele­

memişti. Osmanlı tarihinde Meşihat maka­

mında erî uzun süre kalabilmiş din adamla­

rından olan Şeyhülislâmın konağına Padi­

şah sık sık yâverlerini göndermiş, hatırını

sordurtmuştu. Oldukça uzun fâsıladan son­

ra o cuma, ilk defa Selâmlık Resm-i Âlisine

katılan Cemâlüddin Efendi’yi. saygılarını

Şeyhülislâm

Cemâlüddin

(1849-1914)

Kırk üç

yaşında

iken Şeyhülislâm

oldu, on sekiz yıl

bu makamda ka­

larak İslâm dün­

yasının bu en yü-

qe makamında en

uzun hizmet etmiş

din adamı Unvanı­

nı aldı. Bab-ı Âli

baskınından son­

ra, Mısır’a gitti, o-

rada öldü, cenaze

si İstanbul’a geti­

rilip Fatih Türbe­

sine gömüldü. De

gerli, şair, edio bir

din bilgini idi.

sunmak üzere toplanmış rrazırfart arasında

gören Padişah, kendisine doğru ilerlemiş,

hatırını sormuş ve Saray adâbına göre, di­

ğer vükelâ hemen yerlerinden ayrılmışlar,

Sultanla Şeyhülislâmı başbaşa bırakmış­

lardı. Konuşma iki dakika kadar sürmüştü,

-'şte bu hususî sohbet tamamlanmamıştı ki,

o müthiş patlama ile herkes irkilmiş, yerin-,

den fırlamıştı.

Sendeliyen Padişah, içerilere kadar ya­

yılan kokudan, ayyuka çıkan feryatlardan

olan-biteni kavramıştı. Biraz gerisinde du­

ran ve mutâd merasim kuralı gereği Padi­

şahın önünde kendisine yol gösterme,va­

zifesi olan Başkâtip Tahsin Paşa’lya bak­

mış: «Ne oldu? Ne oluyor?» demişti.

YARIN

ERMENİ KOMİTECİLERİNİN SU,¡KAST YA­

PACAĞI

ÖNCEDEN MISIR’DAN İHBAR

EDİLMİŞTİ.

s a h ib i

Wei) Ofset Basın İşletmecilik Ltd; Şti. adına

k e m a l u z a n

Genel Yayın Müdürü

Dr. Yavuz UZAN

Sorumlu Yazı İsleri Müdürü

Kayhan S,t G LAMER Dış Münasebetler Müdürü İbrahim DtNÇER A D R E S MERKEZ

Dr. Emin Pasa Sok. No: 20, Cağaloğlu - İstanbul Te! Sant: 26 51 91 (92-93) Hân Servisi : 26 33 22 ANKARA Ulus, Rüzgârlı Sokak N o .: 19 Tel : 10 44 45 İZMİR Telefon : ... 32 407 İLAN t a r i f e s i 2 ve 3'üncü sayfalarda tek sütün santimi 6 i liradır. Diğer sayfalarda 55 liradır.

ABONE

Aylık : 22.50 TL. 3 Aylık : 67.50 TL. 6 Aylık : 135.— TL. I Yıllık : 270— TL. Yurt dışına gönderilecek abonelerde posta ücreti abone ücretine eklenir.

BASILDIĞI YER

YENİ İSTANBUL Ankara ve İstanbul Web Ofset Tesisleri

YIL: 24 SAYI: 8322

Yayalar karşıdan kar­

şıya geçerken ışıkla­

ra riayet etmeniz s i­

zin menfaatini zedir.

1

i

3

I

EDEBİ R O M A N ^

YAĞMURLAR

Necati Cumalı

i

1

I

1

I

i

1

Nihat, dairelerinin bahçeye açı­ lan kapısını aralamış, gelişini bekliyordu. Perihan yakla­ şırken kapının aralığını genişletti. Kız, çarçabuk bir mer­ haba diyerek önünden geçip onu beklemeden odaya gir­ di. Hızlı adımlarla gaz sobasına doğru yürüdü. Sobanın başında durdu. Eldivenlerini çıkarmadan ellerini sobanın üstüne tuttu.

■ — Buu! Üşümüşüm...

Ellerini şöyle bir oğuşturup eldivenlerini çabuk ça­ buk çıkarmaya başladı:

— Öyle bir ayaz var ki dışarıda...

Burnunu çekti. Ellerini bir daha oğuşturduktan son­ ra sobanın üstüne tuttu. Ama hemen vazgeçmiş gibi iki elini birleştirdi. Ağzına götürdü hohladı.

Nihat, ellerini alıp avuçlarında ısıtmak isteyince: — Bırak, dedi, sızlıyor- İyice donmuşum... Sobanın yanında duramadı. Gözleri pencereye ka­ yıyordu geldi geleli. Yürüdü. Perdeyi ucundan aralayıp sokağa baktı. Kimseler yoktu. Perdenin ucunu bırakıp, so­ banın başına döndü. Ellerini yeniden sobanın üstüne tutup Nihat’a gülümsedi. Ellerini gene ağzına götürüp hohla­ yınca bu gülümseme silindi.

— Ne oluyorsun? — Oh, kusura bakm a...

Anlamıştı Nihat’ın neyi sorduğunu. Yeniden gülüm­ sedi:

— öyle ürküyorum ki, hep arkamda biri var, arkam dan biri geliyor sanıyorum. -Neyse, nasılsın?

Nihat ona doğru yaklaştı. — iyiyim. Paltonu alsam?

Kendiliğinden bir adını geri atara* uzaklaştı Nihat’­ tan:

— Daha bir iki dakika üstü.inle bilsin... sonra düşüp de bu davranış: ıın » i tildiğini anlamış

X

giıbi, bu kez bir adım yaklaştı:

■— Yahut da al. Zaten o da buz gibi...

Paltosunun düğmelerini çözdü. Hafif geriye kaykıla- v rak omuzlarından kollarından kaydırdı, Nihat’ın ellerine bıraktı.

— îyi ısıtmışsın burasını. Kaçta geldin? — Üçe geliyordu...

— Erken gelmişsin. Şimdi saat kaç? Bunu söylerken saatine baktı:

—■ Benimkisi beşi on geçiyor... w Nihat, palto kolunda gerisinde duruyor, bir adım ay- | | rılamıyor, paltosunu götürüp kaldırmadan önce öpmek is- tiyordu onu. Saatine baktı:

— Doğru. Perihan güldü:

— Ben daha Urladayım demek ki... — Nasıl?

Perihan başını yana yatırdı- Yanağını uzattı: — Anladım neyi bekliyorsun! Al...

Nihat öptü. Dışarının soğuğunu dııvdu kızın soğuk­ tan gerilmiş yanağında.

— Gördün ya sen zararlı çıktın! Az bekle de ısına­ yım.. .

Askı yoktu odada. Nihat kolundaki paltoyu iskem­ lelerden birinin üstüne bıraktı.

— Neden daha Urla'dasın anlayamadım?

— Çünkü, ablam verdiğim habere göre, son otobüsle, altı otobüsüyle İzmir'e inmem gerekirdi..

Nihat şaşaladı. Geceyi beraber geçirmelerini önleyen olaylar seziyordu bu sözlerin altında.

— Neden ?

— Bu gece annem geliyor.. Düşünmeden sordu :

— Nc zaman ? (Devamı var)

1

8

Birimizin

hepimizin

MİNİ ETEK

GİYENLER

BU HAVALARDA

ÜŞÜMEZ Mi?

Ben bir erkek olarak çok merak ederim. Mini etekli hanımlarımız genç kızlarımız bu soğuk kış günlerinde bacaklarının üs tünde kısa etekleri ile üşü mezler mi? Ben kalın bir pahtalon giydiğim halde hem de erkek olarak üşü­ yorum. Lütfen bu mini e- tçklerle nasıl üşümedikleri­ ni açıklayan fcir hanım kı zımız çıkar jla açilçlama yaparsa çok müteşekkir ka lacağım.

Doğan Yıldız KarakoHume cad. No. 7* Yel değirmeni - Kadıköy

BİR PEYNİRLİ PİDE

¡14 LİRAYA

(SATILIYOR

( Orduevi nizamiye kapısı karşısında açılan bir pizzacı |da bir adet pizza tanesi1 14 -liradan satılmaktadır. İki kişi : alimiinit bir şeyler yemek için bu dükkâna 58-60 liraya yakın para ödeme zorunluğun- d» bırakılmaktadır Hoş bura­ nın fiyat tarifesini bilen bit kinşse olsaydık zaten bu fahiş fiyatta pizza satan yere gir­ mezdik- Buranın bir İktisadî teftişten geçilesi gereklidir, kanagdindeyiıp. Yediklerimiz bizim gibi bvjirli bütçeli iki öğreııçye ateş oldu desek ya lan o|maz.

, Nadir Taner

0zel Dişçilik Kanalizasyon derdi hallenilmeyen C altf& ie köylerinden biri

ÇANAKKALE KÖYLERİNDE

HASTALIKLAR ARTIYOR

Yenice köylerinde yüznumara lâğımlarının açık olması dola yısıyla bazı hastalıklara sebep olduğu ilgililer tarafından açık tandı.

---

-OOO---BELEDİYE

ZABITASINA

AFERİN

İstanbul Belediye Zabıtası elindeki maıhdut imkân ve sı­ nırlanmış görev yetkisiyle Is tanbul gibi dev bir şehri kasa balaştırmak isteyenlerle iyi mücadele ediyor. Bütün zabı­ ta memurlarına müdürlerine ve teşkilâtta bulunanlara dik- kânımın önündeki leyyarları temizleyenlere teşekkür ede­ rim. Sağ olsunlar var olsunlar.

Nâmılı Türkkal KiiçUkköy

numara lâğımlarının toprak yüzünde olduğu ve lâğımların hemen kenarında küçük çocukların oynadığım gördüm. Köylüler yüznu- maralarını biriket ve tuğladan itina ile yapmalarına rağmen akan lâğımlar için bir kanal yapmıyorlar. Hem de yüznumaralar var ki, su içtikleri kuyuların hemen yanında. Bu lâğımların kenarında oy nayan çocuklar ve lâğımlara yakın kuyulardan su içenler bir ta­ kım hastalıklara yakalanmaktadırlar.

CAHİT YILMAZ ÇANAKKALE

---

0 ()0

---B EY A Z PEYNİR PAHALI VE KÖTÜ

İstanbul’da satılan beyaz peynirler, hem pahalı hem de yenmeyecek kadar kötü kalitededir. Ya çok tuzlu ya da içine nişasta katılmış bir tadta. Bu gıda maddelerinin kontrolü Belediye Sağlık Işlerinindir. Ancak bu ilgililer her nedense gıda maddesi satan yerlerden numune a."

-tahlil ettirmezler. _ , Nermin Tokcan --- o o o

---İSTANBUL

GAZETESİ

YAZI İŞLERİ

MÜDÜRLÜĞÜNE

Gazetenizin 1.9.1972 ta ri'hli nüshasında yayınla­ nan «Harbiye Kayahatutı sokak yürünmez halde» baş lıklı yazı ilgililer tarafın­ dan incelenmiştir:

«Harbiye Kayahatun sokağının onarımı Şişli Be lediye Şube Müdürlüğü e-, kipleri tarafından yapılmış' tır.»

RAUF OKAY Belediye Basın . Yayın ve

(2)

w m m

• *' ... ...• •,f • • ‘ •

İMPARATORLUĞUMUZUN SON 10 YILI

W/.W.WAVfVA

VE SONRASI

Mahmud Şevket Paşa

BELGELER VE FOTOĞRAFLAR YAZARIN

ÖZEL ARŞİVİNDEN ALINMIŞTIR.

YAZAN: CEMAL KUTAY

m

İjg

Y I L : 1 9 0 8

f ! İMPARATORLUĞUMUZUN —

I I GENEL GÖRÜNTÜSÜ:

| kinci Sultan Abdülhamit otuz X:jŞ 1 iki yıldır saltanat makamm-

dadır. 1877 - 1878 Osmanlı - Moskof savaşının getirdiği bu­ nalımları öne süren Padişah, Me- busan Meclisini feshetmiş, Anaya sayı yürürlükten kaldırmış, Ondo- kuzuncu Yüzyılın ikinci yarısında benzeri ancak Rus Çarlığında gö­ rülen sıkı merkeziyetçi sistem ge­ tirilmiştir.

Hafiyelik RESMİ MESLEK halindedir.

| mparatorluğun bünyesindeki | TURK’DEN" GAYRI unsurlar, her bakımdan, Türklere göre üstündürler refah içindedirler ve

v .v .

I

I

1

m M

m

Sİ#

S * •AV:

ileridirler. Arap Yarımadası, bil­ hassa Yemen, isyanlarla kaynaş­ maktadır. Balkanlarda Rus kışkırt ması ile sınır çarpışmalarının sonu gelmemektedir. Eşkıyalık huzuru yoketmiştir. Asırların getirdiği meftfî tortular içinde Sultan Ha­ mil, kendisine hâs idare sistemi ile devlet gemisini otuz iki yıldır ba­ tırmadan sürüklemektedir.

1894'de Askerî Tıbbiye ve Har- biye’de gizlice kurulan, çeşitli ad­ lardan sonra son ismi IT T IH A D ve IE R A K K t olan Meşrutiyetçi örgüt, Avrupa'da Sultan’a İcarşı mücadele etmektedir: Yolların sıkı kontrolüne rağmen ülkeden kaçış­ lar birbirini^ kovalamaktadır.

Batılı Emperyalistler, kendisi­ ne HASTA A D A M denilen Os­ manlI İmparatorluğunun Bilhassa petrol bakımından zengin varlığı­ nı, her türlü doğal imkâna sahip ve halâ, beş milyon kilometre ka­ relik, yâni Avrupa’nın yarısı bü­ yüklüğündeki ülkelerini paylaşmak bahsinde rekabet hâlindedirler ve. Sultan Hamid, benzeri görülmemiş meharctle bu rekabetlerden fayda­ lanmakta, bir konsolosun notasını reddedemezken, bu çekişmelerin yarattığı boşlukta Hilâfet siyaseti bile? takip etmektedir: Zaman, bu tezatlar içinde I9()8’e ulaşmıştır.

G

irit - Makedonya - Bosna - Hersek’te milletlerarası kon­ trol örgütü ve jandarması var dır. Saray ve Bab-ı Âli bu bölge­ lere isteb istemez iyi yetişmiş, ya­ bancı dil bilen, genç asker - sivil kadroyu gönderiyor ve bunlar, bas­ kıdan kurtulmuş olmanın imkânı içinde dünyanın ve vatanın şart­ larını gerçek yüzü ile görüyorlar, yaklaşan tehlikenin çetinliği önün­ de bir şeyler yapmak ihtiyacı ile kıvranıyorlar. Gizli örgüt ittih at ve Terakki daha çok bu bölgeler­ de. bu genç ve aydın kadro içine yayılmıştır.

★ ★ ★

lltıyüz yıl, zaman zaman ci­ hâna hâkim olmuş, kudret ve haş­ metiyle dünyaya yön vermiş im ­ paratorluğumuzun SON ON YIL’- ına geçitresmi yaptıracak tefrika­ mızın görüntü tablosu’nu olayların akışı içinde değiştireceğim. Çoğu adı - sanı ile unutulmuş vak’alar ve şahsiyetlere yabancı kalmama­ mız için... — C. K.

A

s a h ib i

Web Ofset Basın İşletmecilik Ltd. Şti. adına

K E M A L U Z A N •

Genel Yayın Müdürü Dr. Yavuz UZAN

0

Sorumlu Yazı işleri Müdürü Kayhan SAĞ LAMER

0

Dış Münasebetler Müdürü

İbra him D İN Ç E R A D R E S

M E R K E Z

D- ililin l’.ısa Sok. No -*’• ( .lialoğlıı • Islanhul Tel S.ınt: 26 51 MI (92-97. ilân Servisi 2ft n yy ANKARA th is. Rüzgârlı Sokak No 19 Tel : 10 44 -is IZ,MIR Telefon yy 407 il â n ta rifesi

2 ve .Yıincü sayfalarda lek sütün santimi 65 liradır Diğer sayfalarda 55 liradır \BONE

Aylık • yy.5i) TL. t Aylık : 67.50 TL.

6 A ylık : 155.— T l

I Yıllık 1 270.— TL. Yur! dışına gönderilecek abonelerde posta ücreti abone ücretine eklenir. BASILDIĞI YER

YENİ İSTANBUL Ankara ve İstanbul Web Ofset Tesisleri

M ısır'dan Ermeni komitecilerin suikast

yapacağı önceden ihbar edilmişti

S

oğukkanlılığını bu ölçüde muhafaza

edebilen Padişah, yine kendi idâre et­

tiği Saltanat arabası ile Sarayına dönme­

sinden hemen sonra, çok itimad ettiği Se­

lim Melhame Paşa’nın başkanlığında bir

tahkik heyeti kurdurdu ve suikastı yapan­

ların en kısa zamanda meydana çıkarılma­

sını irâde etti.

Hâdise, sadece imparatorluğun sınır­

ları içinde değil, bütün dünyada çok geniş

yankılar yapmıştı. Vehmi, kuşkusu, haya­

tını ve makamını korumak için aldığı ted­

birler mübalâğalı ilâvelerle yıllarca zihin­

lere yerleşmiş olan Sultan Hamid’in gös­

terdiği beklenilmeyen serinkanlılık, her ha­

reketinde başka maksatlar aranan Padişa­

hın zamanı gelince ifşâ edilecek gizli dü­

şünceleri olduğu söylentilerine de yol aç­

mıştı. Ülkenin olduğu kadar, Batı’nın baş­

lıca merkezlerinde kolu olan hafiye kadro­

su derhal harekete gelmiş, Yıldız Sarayı­

na jurnal üstüne jurnal yağmaya başlamış­

tı. Başkâtib Tahsin Paşa hâtıratında, daha

sonra Padişahın irâdesiyle tasnif edilen

bu jurnallerin sayısının 5 014 dosyayı dol­

durduğunu kaydeder.

Mabeyn’de kendisine tahsis edilen

dairede geceli - gündüzlü çalışmaya baş­

layan Tahkik Heyeti, İstanbul Adliyesi ve

Zaptiye Nezareti ile işbirliği yaparak evve­

lâ şüpheli gördüğü kimseleri tevkif etti.

Tecrübeli bir şahsiyet olan Zaptiye Nâzırı

Nâzım Paşa, böylesine bir suikastın mem­

leket içinde tertip edilemeyeceği düşün­

cesinde idi ve kanaatim Padişaha arzetti.

Olaylar gösterdi ki, Sultan Hamit de aynı

fikirde idi, fakat kesin kanaate dayanak o-

lacak ciddî ip uçları elde edilinceye kadar,

hakikî suçluları kuşkulandırmamayı tercih

etmi?î'.- Çeyrek yüzyılı aşmış saltanatının

verdiği tecrübe ile, kendisine bu mevzu

üzerinde daha evvel yapılmış ihbârları de­

ğerlendirdi ve bunlardan birisinin üzerin­

de dikkatle durdu: Eski Baş Hafiye Ahmet

Celâlettin Paşa’nın, siyasî sürgün ve sı­

ğıntı olarak yaşadığı Mısır’dan gönderdiği

jurnalin...

Bir zamanlar, Jön - Türkleri çeşitli

yollardan tatmin ederek mücadelelerinden

vaz geçmelerini temin için Padişahın Baş

Hafiyesi olarak Avrupa’ya giden ve Sara­

yın en nüfûzlu kimselerinden olan Ahmet

Celâlettin Paşa, bu alanda oldukça başa­

rılı olmuş, meselâ meşhur tarihçi

Murad

Bey dahil, çok Jön-Türk’ü temin ve tatmin

ederek memlekete dönmelerini sağlamış­

tı. Fakat daha sonra, kendisi gibi çok nü-

füzlü kişiler olan

Mâbeyn-i Hümâyun Kâ-

tib-i sânisi Arap İzzet Hulu Paşa ile, yine

Arap asıllı ve şimdi Tahkikat Komisyonu

Reisi olan Selim Melhame Paşa ile karde­

şi Necip Melhame Paşa ile arası açıldı­

ğından, zamanla mevkiini kaybetmiş,

Mı-rfî'A

_4£_

K * v > * 5

f

$

' i. ’ ***'"., y J ' f i 1

AHMET CELÂLETTİN PAŞA

Suikastın hazırlandığını dört ay öncesinden Kahi- re'den, Babeyn Bâşkâtibi Tahsin Paşaya bildiren eski Baş Hafiye Ahmet Celâlettin Paşa, Kendisi Mısır.a sı­ ğınmış olarak sürgün hayatı yaşıyordu. Buna rağmen duyduklarını iletmeyi sedakat ve vefâ vazifesi saymıştı.

sır’lı Prenseslerden Nimet Hanımefendi ile

evli olduğundan çok zengin ve kendisine

bağlı karısının dâveti üzerine gizlice Mı­

sır’a âdeta kaçmış ve bir daha dönmemiş,

hattâ dönmeyi reddeden Jön-Türklerle giz­

li münâsebetler kuıciuğtj ve onlara para

yardımı yaptığı haberleri de gelmişti.

SİYASÎ SÜRGÜN ESKİ BAS HAFİYE’DEN

___________ GELEN İHBAR __________

B

una rağmen aynı Ahmet Celâlettin Pa­

şa, şahsî dostu olan Mabeyn Başkâti­

bi ve Saray Kamarillasının KARA lâkabını

kullandıkları Tahsin Paşa’ya, Bomba Hâ­

disesinden dört ay evvel Kahire’den şu

hususî ihbarda bulunmuştur:

«— Ben, her ne kadar Efendimizin

nazarından düşmüş ve hakkımdaki iftira­

larla teveccühlerinden uzak isem de, ken­

dimi bildiğim günden beri nimetiyle per-

verde olduğum için hayat-ı şâhanelerini

kendi canımdan azız bilirim. Burada doğ­

ruluğuna inanılır kaynaklardan öğrendiği­

me göre Ermeni Komitecileri, Jön-Türkler

arasında bazılarını da eide ederek Efen­

dimize karşı ciddî ve muvaffakiyetine inan­

dıkları bir suikasd hazırlamaktadırlar. Bu­

nun Saray-ı Hümâyun civarında ve kuvvet­

li ihtimale göre Cuma Selâmlığı resm-i âlisi

sırasında vukua gelmesi kuvvetle muhte­

meldir. Ermeni komitecileri arasında bu

menfur işi tahakkuk ettireceklerinden daha

çok Rusya Ermenilerinden olacağı ve bun­

ların bu hususlarda zaten tecrübeli ve

mâ-ALMAN SOSYALİST LÎOERİ

Alman Sosyalistlerinin lideri Hanri Adolf'un, Berlin sefiri, Tevfik Paşaya suikasdın elebaşısı olarak bildir­ diği ve Sofya’daki tecrübeler sırasında benzer bir bombanın vaktinden evvel patlaması ile telef olan Kristifer Mikaelyan. .. takma ismi iseSamoei Fayn idi.

hir bulundukları cümlece mâlum olduğun­

dan buna göre ihtiyat tedbirleri alınması

sadâkat ve dirâyetinize aittir.»

Tahsin Paşa ihbarı alınca derhal Pa­

dişaha arzetmiş, Sultan Hamit kendisine

hâs ölçülerden olarak mevzuu asla yayma­

masını ve kimseler tarafından duyulmama-

sını irâde etmiş, o ândan itibâren de Cuma

selâmlığı töreninde çok ciddî ihtiyat ted­

birleri alınmıştı.

Fakat buna rağmen kanlı hâdise ön­

lenememişti.

ALMAN SOSYALİST LİDERİ HAKİKATİ

____________AÇIKLIYOR ____________

T

ahkikat devam ederken

Berlin sefiri

Tevfik Paşa Yıldız’a hayret uyandıran

bir yeni ihbarı ile tti: Haberi veren, Alman

Sosyalistlerinin lideri Hanri Adolf idi. Tev­

fik Paşadan gelen bilgi şuydu :

«— Prens Bismark’a karşı muhalefeti

ile tanınmış olan Alman sosyalistlerinin

reisi Her Hanri Adolf benden hususî bir

mülâkat taleb etti ve şöyle dedi :

«— Vâkıa Osmanlı Padişahı Sultan

Hamid Han Hazretleri, sosyalizm efkârına

muhalif ve memleketinde sosyalizme cevâz

ve imkân vermez ise de, biz herşeyden ev­

vel Alman olarak memleketimizin menfaat­

lerini düşünmiye mecbur ve Padişahınızın

ise Alman devlet ve milletinin dostu oldu­

ğunu bildiğimizden hayatının ve saltanatı­

nın devamını arzu ederiz. İşte bu münase­

betle size haber veriyorum ki, Rus asıllı

SELİM MELHAME PAŞA

Padişahın irâdesiyle kurulan hususî tahkikat heyetinin başkanı Selim Melhame Paşa. . Kendisi, İkinci Meşru­ tiyetin ilânından sonra mahkemeye verilmiş, bir sene ağır hapse, mallarına da el konulmasına mahkûm ol­ muş, kaçmıştı.

Ermeni komitecilerinin idâre ettiği ve bey­

nelmilel hafî teşkilâta mensub bir anarşist

komitesi zamanlardır Padişahınızın haya­

tına suikasd hazırlıyor idi. Son bomba hâ­

disesini öğrenince meselenin aslını tetkik

ettim. Tertibin bunlar tarafından tanzim

edildiğini kat’iyyetle öğrendim. Aldığım

malûmata göre içinde bombanın vaz’edil-

ği araba Viyanada imâl edilmiş ve bomba,

bu maksadla içi boş bıraktırılan arabacı­

m ı oturduğu mahallin altında sandığa ko-

hulmuştur. Yine aldığım malûmata göre

suikasdın ele başısı olan Samoel Fayn tak­

ma adını taşıyan ve asıl ismi Kristofor Mi­

kaelyan olan Rusya asıllı Ermeni ihtilâlcisi,

bu bombanın ilk tecrübesinin yapıldığı sı­

rada bombanın vaktinden evvel ateş al­

ması ile parçalanarak telef olmuştur. Bun­

lar dünyanın her tarafında suikasdlar ter­

tip eden ve yaşamasını istemedikleri kim­

seleri pervâsızca öldüren beynelmilel anar­

şist teşkilâtının adamlarıdır. Padişahınıza

suikasd tertip edenlerin maddî imkânları

Petersburgca temin edilen Rusya kolu ol­

duğu anlaşılmaktadır.»

Berlin’den gelen bu beklenilmiyen ha­

ber, o âna kadar üzerindeki esrar perdesi

acılamamış hâdisenin

gerçek çehresiyle

ortaya dökülmesini temin etti.

-YARIN

TEVKİFLER BAŞLIYOR. VELİAHT REŞAT

EFENDİ JURNAL EDİLİYOR...

V s

r-EDEBÎ ROMAN ^

YAĞMURLAR

Necati Cumalı

I

I

I

— Bu gece. Bandırma ile. Saat yediye kadar berabe­ riz. Saat yedide benim ablamlara gitmem lâzım. Gece hep beraber annemi karşılayacağız.

Nihat canının sıkıldığını gizleyemedi. Somurttu. El­ bette ki kabalıktı bu türlü davranışı. Ama sevilen bir ka­ dın, sevildiğini anlamasına yardımcı olduğu ölçüde hoş görür bu türlü kabalıkları, bencillikleri. Perihan’ın an­ nesinin geleceğini okulda Müdür Refet Aksu’ya, Nilüfer Taylan’a söylerken beklediği gözünaydın demeleriydi. Ni­ hat’a söylerken ise, içinden içinden beklediği, üzüldüğünü, çocuksu yaradılışı ile mahzunlaşıp somurttuğunu görmek­ ti onun. Yaklaştı, Nıhatın önünde durdu. Gözlerinin içine bakarak kollarını boynuna uzattı. Gülümsedi :

— Yine şansın varmış..

Umduğu gibi çarçabuk yumuşadığını gördü Nihat’ın. Nihat da kollarını beline dolamış yavaş yavaş kendine doğ­ ru çekiyordu onu. Gözleri birbirinin içindeydi.

— Neden ?

— Annem vapurla da gelebilirdi: Vapurla gelseydi, bir saattir İzmir’de olacaktı. Ben de burada olamıyacak- tım. Bu kadar olsun buluşamıyacaktık. Allah bilir belki de sana haber bile veremezdim..

Biraz daha sokuldu. Başını geriye atarak bakıyordu Nihat’ın yüzüne şimdi. Nihat yeniden somurtuyordu:

— Yoo! Haber verirdim! Ne yapar eder verirdim! Hâttâ ne türlü tedbirsizlik olursa olsun! Merak içinde bı­ rakmazdım seni. Ya yazıhanene uğrardım. Ya da buraya uğrar, bir iki satır yazar bırakırdım. Üzer miyim ben hiç haydutumu ?...

Sokuldu :

— Halâ soğuğum, üşütüyor muyum seni ?

Ayakta birbirine dolanmış, saçları yanakları birbiri­ ne karışmış, hafif hafif iki yana sallanıyorlardı. Nihat’ın § alınganlığı geçti :

— Hayır, aksine, ısıtıyorsun.. — Haydutum benim ! — Canım, güzelim, sevgilim..

Perihan biraz koptu onun gövdesinden : — Ben de ısındım..

Nihat onu tekrar kendine doğru çekti. Uzun uzun dudaklarından öptü. Sonra dudaklarını dudaklarından ayırmadan ağır ağır yatağa sürüklemeye başladı. Ayakları kenarına takılınca ikisi birden sarmaş dolaş karyolanın üstüne yıkıldılar.

Perihan zar zor doğruldu :

— Dur, üstümü başımı berbat etme.. Gülümsedi :

— Boşuna haydut demiyorum sana.. Sırtını döndü :

— Görevini yap hadi. Ensemdeki düğmeyi çöz.. Nihat, parmakları titreyerek düğmeyi çözdü, eğildi. parmak uçlarının değdiği yerden, Parihan'ın ensesini öptü.

Perihan :

— Karşılıksız tek iyilik yapmazsın rek. Hadi bana bakma, sen kendi

Entarisini başından sıyırıp

yerleştirdi. Sandalyeyi yatağa yaklaştırdı. Yatağın kenarı­ na ilişip jartiyerini çözdü. Ayakkabılarını, çoraplarını çı­

kardı. (Devamı var;

ıpmazsın, dedi gülümseye- «K 11 İşine bak, dön arkanı..

boş sandalyenin üstüne

YIL: 24 SAYI: 8322

Sigorta

acentesinden

Ticaret

Bakanlığına

Ticaret Bakanlığı biz sigorta acentelerinin al­ mış olduğu sigorta korniş yontarım % 70 e varan şekilde indirdi. Biz bu acenteler için ölümden beter oldu. Bilhassa biz- ler için hayatî anlam ta­ şıyan trafik ve kasko si­ gortalarındaki komisyon ları % 7,5 a indirmesi i- se bizleri ve çoluk çocu­ ğumuzu aç bırakacaktır.

Ayrıca bir sigorta işle­ minde devlet % 25 gider vergisi alırken, gerek maddi teminatı ve gerek­ se bedeni ile çalışan a- centelere % 7,5 komis­ yon verilmesi ne mantık­ la ne de sosyal adalet il­ kesi ile bağdaşamaz.

ATILA ERİTEN Genel Sigorta Acen­

tesi - Edirne

Birimizin

hepimizin

ŞttffVET

Şoförlerin dertleriyle kim ilgilenecek

içişleri Bakanı Kubat, İstanbul’da taksilerin müşteri­ den fazla tarife dışı para almasını önlemek, bu yolda dev­ let itibarını devam ettirmek için ilgililerle görüşmeler yap­ tı. Her gün artan hayat pahalılığı vatandaşı zora iterken biz şoför esnafını da zorluklara sürüklemektedir.’ Yedek parça ithali muayyen kişilere gelir sağlamaktan başka işe yaramaz. Yerli oto sanayii sebebiyle dışardan araba getiril­ mediğinden gerek oto, gerek yedek parça fiyatları keyfî bir piyasanın elindedir. Taksi saati ile yolcu taşımak için şoförün evine götüreceği,günlük yaşantısını temin eden bir kaç kuruşuna mani olmaktadır. Yedek parçanın dükkân vitrinlerinde ekmek peynir gibi çoğaldığı gün tabiî ki şo­ för de hizmeti karşılığı gereken, uygun görüleni alacaktır. Ama beş liralık bir parçaya hem de fatura almadan 100 Ura ödersek Japonya’dan ithali düşünülen saatlerde fayda sağlayamayacaktır. Üstelik bu Japon saatleri de bir kaç ki­ şinin yolunu bulmasına yarayacaktır. İRFAN ÇUBUKÇU Şişli - Taksi şoförü

--- oO

o---İSTANBUL MEYDANLARI KARANLIK İÇİNDE

Türkiye’nin en güzel, dünyanın sayılı şehirlerinden Is- tanbulumuz tşık yönünden çok fakir hir durumdadır. Tak­ sim, Eminönü, Karaköy, Şişli, Aksaray meydanları gecele­ ri yetersiz ışıklandırma nedeniyle karanlık haldedir. Bu meydanların pırıl pırıl olması en büyük temennimizdir. İs­ tanbul'u dünyanın diğer sayılı şehirleri hâline getirmek, ge­ rek turizm, gerek belediyecilik yönünden elzemdir.

n

A

çi a p a k Kocaınustafapaşa

KADIKÖY

TURİZM

DERNEĞİNE

TEŞEKKÜR

Kadıköy Turizm Der­ neği, iskele meydanına ı- şıklt bir pano koydu. Bu panonun üzerinde Kadı­ köy’deki tüm sinema ve tiyatroların programlan yer almaktadır. Ancak bu panonun biz Kadıköy lülerce bir eksiği nöbetçi eczanelerin isimlerini yazmamasındadır. Bir de bu pano üzerine ışıklı o- larak nöbetçi eczane i- simleri günlük olarak ya­ zılırsa teşekkürümüz son suz olacaktır. Turizm derneği ilgililerinin bu yolda dikkatini çekeriz.

Alp Doğaııav Kadıköy Acıbadem

(3)

İ M PA jfM TOML IA * U Î^

İKİ OLU

...

Mahmud Şevket Paşa

? Ç

- m » ı f

r e u -— -— ''- I» ^ Nâzım Paşa

I

&

BELGELER VE FOTOĞRAFLAR YAZARIN

ÖZEL ARŞİVDEN ALINMIŞTIR.

YAZAN: CEMAL KUTAY

M YIL: 19 0 8

M İMPARATORLUĞUMUZUN

M GENEL GÖRÜNTÜSÜ:

İ

kinci Sultan Abdülhamit otuz iki yıldır saltanat makamın- ijP dadır. 1877 - 1878 Osm anlı Moskof savaşının getirdiği bu- 88: nalımları öne süren Padişah, Me ;88 bu san Meclisini feshetmiş, Anaya İŞ : say. yürürlükten kaldırmış, Ondo- kuzuncu Yüzyılın ikinci yarısında ÜŞ benzeri ancak Rus Çarlığında gö- İŞ jrülen sıkı merkeziyetçi sistem ge-

tirilmiştir.

Hafiyelik RESMİ MESLEK $ 8 halindedir.

I

- mparatorluğun bünyesindeki TÜRK’DEN GAYRI unsurlar 8 8 her bakımdan, Türklere göre

üstündürler, refah içindedirler ve g:Ş: ileridirler. Arap Yarımadası, bil- ğ8; hassa Yemen, isyanlarla kaynaş- 8j8j maktadır. Balkanlarda Rus kışkırt

İŞ:

ması ile sınır çarpışmalarının.sonu ŞŞŞŞ gelmemektedir. Eşkıyalık huzuru 8:8 yoketmiştir. Asırların getirdiği menfî tortular içinde Sultan Ha- :i:Ş: mit, kendisine hâs idâre sistemi ile Şffi devlet gemisini otuz iki yıldır ba- 8:8 tırmadan sürüklemektedir.

•iŞŞ: 1894’de Askerî Tıbbiye ve Har-8jg hiye’de gizlice kurulan, çeşitli ad Ş i a r d a n sonra son ismi IT T !H A D

8 8 ve TE R A K K I olan Meşrutiyetçi Ş:8: örgüt, Avrupa'da Sultan’a karşı 88: mücadele etmektedir: Yolların sıkı g g kontrolüne rağmen ülkeden kaçış- iŞŞŞ: lar birbirini kovalamaktadır. 8 8 Batılı Emperyalistler, kendisi- 88: ne H ASTA. A D A M denilen Os- Ş8: manii imparatorluğunun Bilhassa 8 8 petrol bakımından zengin varlığı- 8,v nı, her türlü doğal imkâna sahip

Şii: ve halâ beş milyon kilometre ka- 8 8 relik, yâni Avrupa’nın yarısı bü- g8 yüklüğündeki ülkelerini paylaşmak 88 bahsinde rekabet hâlindedirler ve ŞŞŞ Sultan Hamid, benzeri görülmemiş ŞŞŞ: meharetle bu rekabetlerden fayda- lanmakta, bir konsolosun notasını reddedemezken, bu çekişmelerin yarattığı boşlukta Hilâfet siyaseti ŞŞ? bile takip etmektedir: Zaman, bu Ş8: tezatlar içinde 1908'e ulaşmıştır.

G

irit - Makedonya - Bosna -

Hersek’te milletlerarası kon- ■?:■$: tr°l örgütü ve jandarması var ŞŞŞ: dır. Saray ve Bab-ı Âli bu bölge- 8 8 Icre ister istemez iyi yetişmiş, ya- 8 * bancı dil bilen, genç asker - sivil ŞŞŞŞ kadroyu gönderiyor ve bunlar, bas- 8 8 kıdan kurtulmuş olmanın imkânı ŞİŞ: içinde dünyanın ve vatanın şart- ŞŞŞŞlarını gerçek yüzü ile görüyorlar, :j:ŞŞyaklaşan tehlikenin çetinliği önün- 8 8 de bir şeyler yapmak ihtiyacı ile Ş-ŞŞ:kıvranıyorlar. Gizli örgüt İttihat

ŞŞŞ;: 'e Terakki daha çok bu böigeler- .88 de. bu genç ve aydın kadro içine ŞŞŞŞ yayılmıştır.

A

Itıvüz vıl, zaman zaman ci- ' k ' k i r ŞiŞŞŞ hâna lıâkim olmuş, kudret ve haş- jŞŞŞ: mctiyle dünyaya yön vermiş Im- ŞŞŞŞ paratorluğumuzun SON ON Y1L'- :?ŞŞ:,na geç i t resmi yaptıracak tefrika- ŞŞŞŞ mızm görüntü tablosunu olayların ŞŞŞ: ak işi içinde değiştireceğim. Çoğu 8 8 adı - sanı ile unutulmuş vak’alar gx ve şahsiyetlere yabancı kalmama- 88 mız için... — C. K.

88

Bab.ı âli T ü n e l, Galata Köprüsü, OsmanlI Bankası

uçurulacak, yabancı müdahalesi sağlanacaktı.

m

8 8

S

ultan Hamit, tevkiflerin başlamasından

sonra tahkik heyetinde değişiklikler

yaptı, Başkanlıkdan Selim Melhame Paşa­

yı aldı, yerine kardeşi Necip Melhame Pa­

şayı getirdi. Mümkün olduğu kadar az tev­

kif yapılmasını ve tahkikatın kısa zamanda

neticelendirilmesini ir^de etti, basına kesin

emir verildi, hiç bir şey yazılmıyacaktı.

Padişah, suikasdın şahsını hedef alır­

ken, gayesini de kavramıştı: Zamanlardır

devletin bünyesi içinde bir Ermeni Mese­

lesi sürdürülüyordu.

Bu mesele, İmparatorluğumuzun son

devresi için çıban başlarından birisi idi ve,

devleti rahat bırakmamak kararında olan

şer mihraklarınca durmadan sömürülüyor­

du: O kadar ki, ilk sahneye çıkışında poli­

tik etkenler önde olmıyan Amerika bile, da

ha sonra ön plânda rol oynamıya başla­

mış, bilhassa o yıllarda tarih yoksunluğu

daha derin olan Amerikan Hariciye ve umu

mî efkârı, haksız ve insafsız propagandalar

la 'mparatorluğun en müreffeh ve huzurlu

unsuru olan, bir devrelerde

kendisine

millet-i sadıka denilen Ermenilerin içine

sızmış ayrılıkçı, anarşist, komiteciliği mes­

lek edinmiş aşırı mihrakları himâye eder

olmuştu. Bunda, Amerika’ya

hicret etmiş

olan Ermepi asıllı ailelerin tesiri çoktu.

Doğu bölgemizi içine

alan müstakil

Ermenistan plânı, Rusya ve Ingiltere’ce de

destekleniyordu. Londra, Slavların üzerin­

deki'tesiri malum, olan Petersburg’u Erme­

ni meselesinde tesirsiz bırakmak için mev­

zuu gizli-açık koruyordu. 1897’de İstanbul

da kargaşalık çıkarmak için yer yer hare­

kete geçen Ermeni komitecileri, takibler-

lerden kurtulmak için İngiltere elçiliğine sı­

ğınmışlardı.

Siyasetinin mihveri zaman kazanma

ve karşılıklı kaynakları çatıştırma olan Sul­

tan Hamid, Bomba suikasdının milletlerara

sı şebeke tarafından yapılmış olduğunun

yayılmasını istemiyordu.

Bunu daha çok,

sadece Eırneniler tarafından tertiplenmiş

ve gayesinin çıkacak karışıklıklar içinde

İstanbul’un yabancı devletlerce işgal ve

sonradan toplanacak konferansda İmpara­

torluğun muhtelif ırk. ve milliyetlerine muh-

târiyet tanınması gayesine dayandığını tel­

kin etmek istedi. Tahkik heyetinin başına

getirdiği Necip Melhame Paşa’dan bunu

kesinlikle istedi.

İSTANBUL ÂDETA HAVAYA

UÇURULACAKTI

B

omba kurulan saatte patlamış,

fakat

Padişah, Şeyhülislâm Cemâleddin E-

fendi ile sohbetini mutaddan iki dakika ka­

dar uzattığı için muhakkak ölümden kur­

tulmuştu. Bomba, kendisinin arabasına bin

diği mevkiin o kadar yakınında ve

öylesi-Cinâyet mahkemesinde idâm talebi ile muhakeme- leri yapılan suikasd kadrosundan ele gebenler: Sağdan

sola doğru: Serkıldoryan hademelormdsn Sogos Keçi-

yan, Kuyumcu Bitlisli Manuk Keçiyan, Serkıldoryan

idare memurlarından Manuk ütüyan, Avusturya Hasla- nesi kapıcısı Arakel Hoşuryan, arabayı Yıldız bahçe­ sine kadar getiren arabacı Mıgırdıç ın kardeşi Ohan- nes Garibyan. Suçluların hepsi ithamları tereddütsüz ve

itirâzsız kabul etmişlerdi. Ihgiliz diplomatı Fitz Morris hatıralarında şöyle demektedir: «—- Çünkü hepsi idâma

mahkûm edilseler de ölüm cezasının yerine getirilemi- yeceğinive dış ülkelerin işe karışacağını biliyorlardı. »

ne tahrib kudreti ile patlamıştı ki,bu mevki­

de bulunan bir kimsenin kurtulmasna im­

kân yoktu. Nitekim Padişah’n arabasına

binmek üzere merdiven basamaklarından

inmesi zamanı düşünülerek patlatılan bom­

ba çevredekiler! hemen hemen istisnasız

ya öldürmüş, ya da ağır yaralamıştı.

Padişahın öldüğü anlaşılınca, patlatı­

lan bomba kudretinde başkaları şehrin kav­

şak noktalarında patlatılacak, İstanbul âde

ta havaya uçurulacaktı. Bu arada bazı mer

kezler de işgal edilecekti. Bombalanacak

veya işgal edilecek mevkiler arasında Bab-ı

Âli, Tünel, ©âlata Köprüsü, OsmanlI Ban­

kası ve Serkldoryan vardı,

öylesine tav-

silâtlı bir liste hazırlanmıştı ki, suikasdcı-

ların asıl ilham kaynaklarının yurdun için­

de olduğu anlaşılıyordu. Ne kadar ibretli­

dir ki, tahkik heyetinin içinde, Devlete sa­

dık, durumlarından memnun ve Osmanlı

idâresini kavimleri için en mükemmel var­

lık sayan sadık,Ermeniler de bulunuyordu.

Bunlar, hakikatlerin meydana çıkması için

en büyük ve samimî gayreti sarfediyorlardı.

İSTANBUL BOMBA DEPOSU HÂLİNE

__________ GETİRİLMİŞTİ.

Y

akalananların verdikleri bilgilerle şeh­

rin muhtelif yerlerinde yapılan

arama-> .

S Ä

jm

İstanbul’un başlıca yapılarını, tünel ve köprü’yü hava­ ya uçurmak için belirli yerlerde depolanmış Mâlinite denilen korkunç tahrip kudreti olan bombalardan, Serkıldoryan mahzenlerinde ele geçenlerden birisi. Mü­

tehassıslar, içlerinde yetmiş kiloluk olanlarının bulundu­ ğu bu bombaların en büyük ve sağlam yapıları yerle bir edeceğini açık ve kesin şekilde tesbit etmişlerdir.

lar sonunda ele geçirilen bomba ve patla- $$

yıcı maddeler, dehşet uyandırmıştı. Meli- $$

nite denilen tahrib ve patlama gücü, o de- | |

virde bilinen en ağır vasıflı bombalardan, | |

30-70 kiloluk çeşidlerinden 148 tane ele ge- | |

çirilmişti. Bunların hepsi dışardan ithal edil | |

mişti. Kazara getirildikleri vapur veya va- 8;Ş

gonlarda patlaması hâlinde büyük fâciala- |;İ;

ra sebep olabilecek tahrib silâhları nasıl | |

olmuştu da hiç bir vak’aya sebebiyet ver- | | |

meden sokulmuş, patlatılması düşünülen §H

yerlere hâdisesiz yerleştirilmişti

|8i

Tahkikatın safhalarından saati saati- i|i|

na haberdâr olan Sultan Hamid, İstanbul iğ$

Cinâyet Müddeiumumisi (Savcısı) Cemal 88

Beyi huzuruna kabul etti ve soruşturma- | | |

ların mümkün olduğu kadar kısa zaman- |ާ

da bitirilmesini ve kararların mümkün ol- §ğ§

duğu kadar hafifletici unsurlar varsa göz- jiğ$

önüne alınarak verilmesini irâde etti. Bir :Şi$

başka Hükümdar tartından şahsına ve do- 8i§

layısiyle devrinin varlığına yönelmiş böyle şğŞ

bir suikasdın faillerine karşı gösterilen mü- ;§i$

samaha yadırganabilirdi amma,

Osmanlı :$|i

Padişahı’nın idâre-i maslahat politikasını 8ji|

bilenler aslâ yadırgamadılar.

¡88

Sultan Hamid’in neler düşündüğünü 88

yakın gelecekteki hâdiseler ibret tablosu | |

hâlinde ortaya koyuldu: Padişah, Meşruti- i l

yeti için ülke dışında mücadele eden Jön- | |

Türklerin suikasdla olan alâkasını öğren- | j |

mek için harekete geçmiş ve öğrenmek is- 88

tedikleri kendisini tatmin etm işti:Jön-Türkler||

kabullendikleri Ermeni-Rum

komitelerinin Şj8;:

suikasd iştirâkini reddetmişlerdi.

ijiijf

— Y A R I N ---

---Vatan dışında hürriyet için mücade­

le edenJön-TürklerdenParis’teki Ah­

met Rıza Bey Sultan Hamid’e sui­

kasd için teminat veriyor, fakat dön­

meyi reddediyordu.

Referanslar

Benzer Belgeler

yüzyılda Osmanlı D evleti’nin siyasi, askeri ve ekonomik olarak Avrupa Devletlerinin gerisinde kalması ile birlikte ortaya koymuş olduğu hayatta kalma

0804 Hurma, İncir, Ananas, Avokado Armudu, Guava Armudu, Mango ve Mangost Türkiye Cumhuriyeti ve Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı arasında imzalanan

BÜYÜK BRİTANYA PİYASASINA MAL SUNMAK İÇİN UKCA İŞARETİNİN KULLANIMI ÇALIŞTAYI. 02 Mart

2) Başvuru mektubumun kabul edilmesi halinde TİGEM Özel Alım Satım Ve İhale Komisyonu tarafından yapılacak pazarlığın Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü

0804 Hurma, İncir, Ananas, Avokado Armudu, Guava Armudu, Mango ve Mangost Türkiye Cumhuriyeti ve Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı arasında imzalanan

On beşinci yüzyılda başlayan Coğrafi Keşiflerle birlikte, Avrupalı devletler özellikle İspanya, Portekiz, İngiltere ve Fransa yeni topraklar keşfetmişler ve bu

Fransız Devrimi’ni yaşayan ve sadece Avrupa’da değil dünyada siyaseti etkileyen, köklü devlet geçmişi ve demokratik hareketleri ile Fransa ile Rönesans’ı

Şuurlu bir imar programının tahakkuku so- nunda memleketimizi gezen kültürlü bir yabancı, bu memlekete has bir atmosfer içinde dolaştığını, ' her yerden ayrı, fakat yine