7
?
$7
p<t
San'at dünyası ve BabIali'nin büyük kaybı
Ü
NLÜ ressam ve karikatürist Sezgin Burak, tıp adamla rının tüm gayretlerine rağmen komadaki dördüncü gü nünde kurtanlamayarak vefat etti.HUrriyet okuyucularının karşısına ilk kez 9 Nisan 1964’te “BIzimkller’Me çıkan Sezgin Burak, 3 yıl sonra da yarattığı “Tarkan” tarihi resimli romanıyla okurların geniş çapta ilgisi
ni gördü, beğenisini kazandı.
Geçtiğimiz Pazar günü geçirdiği bir bunalım sonucu akra basının 4. Levent’teki apartmanının dördüncü katından kendi ni aşağı atmıştı. Kafa travması sonucu hastaneye kaldırılan Sezgin Burak, tüm çabalara rağmen kurtarılamadı. En olgun çağında 43 yaşındayken yüzbinlerce hayranının arasından ses siz sedasız ayrüan Sezgin Burak'ın ölümü büyük üzüntü yarat tı.
Güzel Sanatlar Akademisi mezunu olan ve 17 yaşında Mine, 10 yaşında Tarkan, 9 yaşında da Tan admda çocukları bulu nan Sezgin Burak 1956 yılında çalışmalarına başladı. Ayda Bir, Hafta Dergileri, Nebioğlu Yayınevi’nin yayınlarından 20. Asır ve Bütün Dünya, Hayat Mecmuaları sonra da Cumhuri yet, Yeni İstanbul gazetelerinde çalışan Sezgin Burak, Hürriyet
Ailesi’ne 1964 yılında katıldı.
Türkay Lenger ile evlendikten sonra Etiler'deki evlerine yer leşen ve iyi bir ressam, karikatürist ve iyi bir baba olan Sezgin Burak, Httrrlyet’te yayınlanan Bizimkiler çizgisinden sonra yi ne okurların karşısına bir yenilik ile çıktı. Yaratılış itibarıyla hassas, kişilere saygılı ve tam anlamıyla bir İstanbul efendisi olan Sezgin Burak İtalya’daki stüdyoları geride bırakan bir tesis kurup tarihi resimli roman “Tarkan”ı yarattı. Stüdyosun da figüranlar kullanarak, onların resimlerini çekip sanat ru hunu ortaya koyan Sezgin Burak yarattığı “Tarkan” ile hay ranlarının ilgisini daha da fazla üzerinde topladı. Tek başma Avrupa’nın en barbar ülkelerine yanındaki kurdu ile akıllar al maz maceralar yaratan, adı bir efsane gibi anılan genç yakışık lı, sırım gibi, çelik gibi bir Türk yiğidini Tarkan’da canlandı ran Sezgin Burak, çalışırken, kendisini tüm çevresinden uzak laş tınrdı.
1966 yılında İtalya’ya giderek Rizzoli Afiş Yanşması’na katılarak bir “Afiş ödülü” kazanan Sezgin Burak, ayrıca
Hürriyet’te yayınlanan İnce Mehmet dizisinin resimlerini de
çizdi.
Çizgileriyle yarattığı tiplere de hayat veren Sezgin Burak 1967’den bu yana “Tarkan”la her geçen gün hayranlarının sa yısını daha da artırdı. Sanat gücüyle insanlığı aynı ölçüde yüce olan ve BabIali’de, sanat dünyasında yeri bir kez daha doldu rulamayacak olan Sezgin Burak, geride gözyaşı döken bir eş, üç çocuk, dostlarını ve okurlarım bıraktı.
N e d e d ile r?..
S
EZGİN Burak artık yok. “Bizimkiler” ve “Tarkan”'da yok. Ancak birlikte çalıştığı, dostluk, arkadaşlık ettiği pek çok kişide anısı Kolayca silinmeyecek. Sanatçı, duygusal, coşkulu çalışma arkadaşımız Sezgin Burak'ı kaybettiğimiz ha beri karşısında dostlarının pekçoğu önce inanamadı, inanmak istemedi sonra duygularını şöyle dile getirdi:NEZİH DEMÎRKENT: “Çığır açan bir sanatçıydı. Hissettiği
gibi yaşadı ve hayal ettiği dünyaya bir başka insan olarak göç etti.”
SALİM BAYAR: “ Kendine özgü bir yaşamı, buluşu, yaratıcı gücü olan bir sanatçıydı. Toplumumuzun ender ye tiştirdiği insanlardan biriydi. Eserleri ve unutulmaz kişiliğiyle anılarımızda daima yaşayacak. Okuyucuları heyecandan heye cana sürükleyen Tarkan’ı, Bizimkiler’i ölümsüzleştirerek ara mızdan ayrıldı.”
NEHAR TÜBLEK: “ Sezgin Burak otuz senelik arkadaşım ve
meslektaşımda Yaratıcı gücü en kuvvetli çizer. “Tarkan” kendisi idi. Çok üzgünüm. Ne söyleyeyim. Sanatçıdan ilgiyi esirgemeyin ne olur!”
YALÇIN KAMACIOĞLU: “Günümüz şartları ne olursa olsun
gerçek bir prensti o... Aramızdan biri olarak dolaşan.Burak ailesinin yıllanmış kültürü, geleneği, saygınlığı ile başını daima dik tutan prensi... "Tarkan”ın “Gümüş Eğer” hikâ yesi ailesinin yaşanmış öyküsü idi. Yüzündeki sıcak sevgi kalbimizden silinmeyecek. Anılarımızda gerçek bir prens olarak kalacak.”
ÇETİN ALTANı “Aynı odalarda çalışmanın ve aynı mahallede
oturmanın büsbütün yakınlaştırdığı bir ilişki çok acı bir sonla noktalandı. Sezgin Burak gazetecilik dünyasının ba şarılı bir çizgisi ve kalemi idi. Kendi gönül derinliklerindeki bilinmez bir cehennemin kahredici pençesinden kendini kurtaramadığı bu acı sonla anlaşılıyor. Dostlarmm acısı bü yüktür. Ne çare ki acılar ne kadar büyük olsa; yitirilen de ğerlere birer Yarın sağlayamıyor.”
BEDRİ KORAMAN: “Tanrı özene bezene yaratır da, toplum
özenmek ne kelime, kabaca kemirir, ezer sanatçı yapıdaki adamı! Hele bizimki gibi oturmamış, geçiş dönemi yaşayan çarpık bir toplum ruhsal bunalımlara iter sanatçıyı. Sez- gin’in bir çıkış yolu bulamamasına yandım. Durgun görün tüsünün gerisinde büyük çelişkilerle dolu acılar gizlediğini hep duyardım. Çalışkan ve dürüst bir sanatçıydı, son gün lerde pek göremiyorduk. Bu yüzden duyduğum acı daha da büyüdü. Ailesine, dostlarına, çalıştığı müessesedeki iş arka daşlarına, tüm sevenlere başsağlığı dilerim.”
OĞUZ ARAL: “Ne diyeyim. Ne denir. Bilemiyorum. Dalyan
gibi bir delikanlıydı.”
HALDUN DORMEN: “Sezgin’i yıllardan beri tanırım. Onun
la birlikte film çalışmalarımız olmuştu. Sürekli olarak amatör ruhla çalışan ve heyecanını asla yitirmeyen bir dost tu. Elini attığı her işte başarıh oldu. Onu en verimli çağın da yitirdiğimiz için ne denli üzüldüğümü kelimelerle anlata mam. Sanat dünyamızda kolay doldurulamayacak’ bir yer boşaldı.”
ABDULLAH TURAN: Sezgin Burak çizgi romanına yenilik
getiren şahsiyet sahibi dürüst bir sanatkârdı. Çizgi romanı paralelinde karikatüristliği de ona ayrı bir değer kazandır mıştır. Güzel ve az konuşur, şık giyinir. Dudaklarından tatlı tebessümünü hiç eksik etmezdi. Onu hiç unutmayaca ğım.”
CEMAL DÜNDAR: “Değerli meslektaşım, sevgili dostum,
akademi sıralarından arkadaşım Sezgin’i yalnız ben kaybet medim. Yetiştirebileceği çıraklarının, okurlarının, arkadaş larının ve dostlarının acısı, en az benimki kadardır. Tanrı, geride bıraktıklarına güç versin."
RIDVAN YELEKÇİ: “Sezgin Burak’la 16 yüdır aynı çatı al
tında çalıştık. Branşlarımız değişik olduğu için sık sık kar şılaşmazdık. Karşılaştığımız anda ise “Vay sporcu arkada şım nasılsın?.. Topçuların durumu ne âlemde” derdi. Ayaküstü bir iki dakika sohbet ederdik. Kendine has gülü şü ve konuşmasıyla espri yapıp, gevrek bir kahkaha atardı. En son karşılaşmamız 1 ay önce olmuştu. İçine kapanık hali vardı. Merdivende görmemezlikten geldi. “Tarkan dal- gınsın” dedim. Döndü yüzünde mahcup olmuş bir insanın ifâdesi vardı. “ Kusura bakma Rıdvan" dedi. “Tarkan'ın yeni maceraları peşindesin herhalde” “Yok kafamın içinde bir şeyler var atamadım.” Yemeğe çıktık. Konuştuk ve söy lediği son cümle şu oldu. “ Rıdvan'cığım, gazeteciliğin öyle güzel mesleğini seçmişin ki, ayak takımı ile meşgul oluyor sun...” “Beyin takımı ile uğraşanların bizden üstün bir ta rafı yok” dedim. Espri karşısında ikimiz birden güldük. Kendisi ile daha uzun yıllar böyle karşılıklı konuşmalarda bulunabilmeyi ne çok isterdim. En olgun çağında yazık oldu Sezgin’e... Nur içinde yat Sezgin.”
FARUK GEÇt “ Sevgili Sezgin, taâ çocukluk günlerinden bu
yana o kadar çok ki ortak anılarımız. Her zaman bir şeyler yapmak, bir şeyler yaratmak sancısıyla yaşadm. Fırtınalı, sanatçı kişiliğine ters düşüyordu bu dünya, bu ortam. Bizle- ri çok erken terkettin. Bundan böyle eninizden gelebilecek tek şey yıllardır bulamadığın huzurun ebediyen seninle ol masını dilemek."
Bir Sezgin Burak vardı
Tarkan'a yanıyorum
İ
NSAN, kaç hayat yaşarsa o ölür, genekadar ölümle geldi kapımızı diyen düşünür,
çaldı.
Ah Tarkan ah, hepimizden bir parça atarak göçüp gidiverdin.
Arkadaşlığına mı yanayım, gençliğine mİ ya nayım, sanatına mı yanayım düşünemiyorum ca nım, ciğerim 30 yıllık dostum Sezgin Burak.
Tarkan öldü!.. İnanmak clblliyetsizllğln! ken dime yakıştıramıyorum. O, içi pırıl pınl yanan gözler, kulaklanmda 30 yıldır bir pınar şınltısı “Merhaba abl” sesin, ya o erişilmez dahi çizgile rin hepsi birden nasıl ölüverlr.
Bir gün önce başının ucunda İki doktorun ba na teselli vermişlerdi, “Tansiyonu düzeldi, nor male dönüyor” dedikleri an. Kuruyan dudakla- nmda ‘inşallah” bir serinlik olarak dolaşıvermiş- ti.
Aslan yelesi saçların gene darma dağınıktı, Tarkan’ın ta kendisi olan yapın yakışmıyordu o hastane yatağına.,
Doktorlarının, bünyesi sağlam, kalkacak müj deleri İle bsşucundan koptum.
Demek bu bir veda aynlışı İmiş. Yanıyorum o şiir çizgilerine, sanatın ölmesi ne demek bir kez daha hissediyorum, bir saray çökmesi bu, bir karanlığa gömülme şuursuzluğu.
Sevmenin, düşünmenin, sanatın bir anda yok oluşu.
Tarkan’ı basın tarihine bu kadar acele ve er ken verişimiz bir kaderslzllğimlzdir.
Seni, kara toprağa değil, sanat dünyamızın enginliğine teslim etmek, unutulmaz çizgilerin de yaşamak artık tek tesellimiz olacaktır.
—
Tahsin OZTİN—
Yıl 1967 idi. Sesli ve vurucu bir isim üzerinde karar kılınmıştı: T AR KAN. Kendi yapısına uygun bir tip yarattığından son derece memnun du. Sırım gibi taş gibi Tarkan daima vicdanının esiri olacak. Mehmetçik düşüncesinde toprak ve vatan sevgi sinin erişilmez kahramanı olarak sa
vaşacak ve yaşayacaktı.
K ısa sürede sevildi, birçok Hürri yet okuyucusu aile doğan erkek ço cuklarına Tarkariadını vererek Sezgin Burak’ın kahramanına yürekten bağ dandılar. Günümüzde çizilen birçok çizgi romanların kahramanları Tar kan’ın benzeri oldular.
r
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi