• Sonuç bulunamadı

Dahiliye Servislerinde Yatan Hastalarda Kanser Risk Faktörleri Ve Erken Tanı Belirtilerinin Saptanması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dahiliye Servislerinde Yatan Hastalarda Kanser Risk Faktörleri Ve Erken Tanı Belirtilerinin Saptanması"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

C.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 2000, 4 (2)

DAHİLİYE SERVİSLERİNDE YATAN HASTALARDA KANSER RİSK

FAKTÖRLERİ VE ERKEN TANI BELİRTİLERİNİN SAPTANMASI*

Nesrin NURAL** Nuran AKDEMİR***

__________________________________________________________________________________________ ÖZET

Kanser riski altında olan bireylerin saptanması, kanser taramalarının yapılması ve erken tanıda hemşirenin önemli rolü vardır. Bu çalışma, dahiliye servislerinde kanser tanısı dışında nedenlerle yatan hastalarda kanser risk faktörleri ve erken tanı belirtilerini saptamak amacıyla yapılmıştır. Araştır-mada anket ve fizik muayene tekniği kullanılmıştır. Örneklemi, KTÜ Farabi Hastanesi ve Nümune Hastanesi dahiliye servisinde yatan 517 hasta oluşturmaktadır. Verilerin çözümlenmesinde yüzde-lik hesapları ve ki-kare önemliyüzde-lik testi kullanılmıştır. Araştırmada, hastaların kendi ifadelerine göre tamamında kansere ilişkin bir veya birden fazla risk faktörü ve olası erken tanı belirtisi ve fizik muayene sonucunda da cilt, ağız-boğaz, tiroid, lenf nodları ve kadınlarda memeye ilişkin doktor tarafından önemsiz bulunan ya da değerlendirilmeyen bulgular saptanmıştır. Böylece hemşirelerin veri toplama aracı kullanarak ve fizik muayene yaparak erken tanıda etkili olabileceği ortaya çıkmıştır.

Anahtar Sözcükler: Hemşire, kanser risk

faktörleri, erken tanı

SUMMARY

Determining the risk factors and early diagnosis of cancer in patients staying in the internal medicine unit

Nurses play an important role in the determina-tion of patients under cancer risk, cancer screening, and in early diagnosis. This research was, therefore, conducted to determine the risk factors for and early diagnosis of cancer in patients staying in hospitals for reasons other than cancer. The study was carried out in the internal medicine unit of Farabi Hospital of Karadeniz Technical University, and Numune Hospital. Data were collected through a questionnaire and physical examination involving 517 patients. The data collected were analyzed and evaluated by employing such statistics as percent-age calculations and chi-square significance tests. Results derived from the statements of the patients indicated that all the patients surveyed had at least one risk factor and a possible early diagnosis symptom of cancer. Physical examination results revealed more significant findings which were overlooked, not detected, or not noticed by the patient’s doctor concerning skin, mouth-throat, thyroid glands, lymph nodes, lungs, abdomen and breasts of women. Thus, it was clearly established that nurses, through collecting data and conducting physical examination, can be very useful in the early diagnosis of cancer.

Key Words: Nurse, canser risk factors, early

detection

________________________________________________________________________________________________________________

GİRİŞ

Tüm kanser türlerinin görülme sıklığı ve ölüm oranları ülkeler, bölgeler ve kıtalar arasında büyük farklılıklar göstermektedir. Kesin olmamakla birlikte bu farklılıklar beslenme, yaşam biçimi, atmosfer kirleticileri gibi nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Yapılan araştırmalar tüm kanserlerin % 85’inin yaşam

tarzı faktörleriyle ilişkili olduğunu ve kontrol edilebilir kişisel alışkanlıklardan kaynaklan-dığını göstermektedir (Barclay 1987).

Burgut ve ark.nın 1991 yılında Türkiye’de kanser tanısı koyan ve patoloji servisi olan 16 merkezde kanser verilerinin değerlendirilme-sine ilişkin çalışmalarında, tüm kanser olguları içinde insutu kanserleri erkeklerde % 0.96,

* I. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi’nde sunulmuştur, 1999, Antalya

** Yrd.Doç.Dr. Karadeniz Teknik Üniversitesi Trabzon Sağlık Yüksekokulu,Trabzon *** Prof.Dr. Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu, Ankara

(2)

kadınlarda % 1.1; metastatik kanserleri ise erkeklerde % 9, kadınlarda % 9.4 olarak bulunmuştur Burgut ve ark. 1994). Bu bulgu, Türkiye’de kanserin geç devrede saptandığını, erken devrede yakalamak için risk gruplarına yönelik tarama çalışmalarına gereksinim oldu-ğunu göstermektedir.

Kanserin önlenmesinde, kanser riski altında olanların saptanması ve erken tanı, iki önemli faktördür. İnsanlar aktivitelerini engelleyecek sağlık problemleri olmadığı sürece genel sağlık kontrolünden geçmemektedirler. Sağlık perso-neli tarafından risk altında bulunan bireylere gerekli uyarı yapıldığı zaman kişiler, bu uyarıyı ciddiye alarak sağlık kuruluşuna baş vurmakta ve hastalıkların taranmasında pasif rolden, aktif role geçirilmiş olmaktadır. Kanserde erken tanı konulduğu zaman hastanın kesin tedavi şansı da artmaktadır (Akbayrak 1998, Bilir 1990, Croghon ve Omoto 1991).

Hemşireler uygulamaları sırasında, risk altında olan kişilerin saptanmasından ve kanser, hipertansiyon, diyabet, kalp hastalığı gibi hastalıkların önlenmesinden sorumlu olmalıdır-lar. Hastaneye bir başka nedenle yatan hastalar özellikle de dahiliye servislerinde yatan ve birden fazla problemle karşı karşıya olan hastalar kanserin erken belirti ve semptomlarını diğer hastalıklarına bağlıyabilirler ya da silik belirtiler olduğu için önemsemeyebilirler. Bu nedenle kanserin önlenmesi ve erken tedavi-sinde risk faktörlerinin yanı sıra erken tanı belirtilerinin hemşireler tarafından bilinmesi ve risk altındaki bireylere öğretilmesi çok önemli iki faktördür.

Hastalara ilişkin risk faktörlerini ve erken tanı belirtilerini saptamada en iyi yaklaşım tam bir fizik muayene ve iyi alınmış öyküdür. Hemşirenin, hemşirelik tanısını koyabilmesi risk faktörlerini ve erken tanı belirtilerini belirlemesi için fizik muayene konusunda yeterli bilgi ve deneyimi kazanmış olması gerekir. Bu durumda, hemşirenin hastanın durumunu daha doğru değerlendirmesine ve uygulanan tedavide almış olduğu sorumluluğun artmasına neden olacaktır. Hemşire bağımsız fonksiyonlarını yerine getirirken daha yetkili ve beceri ile donanmış olarak hasta bakımına ilişkin sorumluluğunu yerine getirecek ve meslekte uzmanlaşma sürecini hızlandıracaktır (Block 1981). Daha yaygın ve etkili sağlık

hizmetinin verilmesi için hemşirelerin değişen bu rollerini benimsemeleri ve geliştirmeleri kaçınılmaz zorunluluktur.

Türkiye’de hemşirelerin çalışma alanlarının dağılımına bakıldığında, büyük çoğunluğunun tedavi edici hizmetlerde çalıştığı görülmektedir. Özellikle dahiliye servislerinde çalışan hemşi-relerin bakımı altındaki hastaların çoğunluğu uzun süreli hastalığa sahip ve orta yaş üzerindeki bireylerden oluşmaktadır. Kanser insidansı ise yaşla birlikte artmaktadır. Risk faktörlerinin belirlenmesi ve erken tanı her ne kadar koruyucu hizmetlerde çalışan hemşirenin rolü gibi görülmekte ise de, klinikte çalışan hemşirenin de bu konuda önemli rolü olduğu düşünülmektedir.

AMAÇ

Araştırma, dahiliye servislerinde kanser tanısı dışında nedenlerle yatan hastalarda kanser risk faktörleri ve erken tanı belirtilerini saptanmak amacıyla yapılmıştır.

YÖNTEM

Araştırmanın evrenini, 1993 yılında Kara-deniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi ve Numune Hastanesi dahiliye servislerinde yatan hastalar oluşturmaktadır. Kanser tanısı almış ve iç hastalıkları tanısı dışında nedenlerle yatan ve ankete yanıt veremiyecek durumda olan hasta-lar araştırma kapsamı dışında bırakılmıştır. 1992 yılında KTÜ Farabi Hastanesi ve Numune Hastanesi dahiliye servisinde yatan toplam hasta sayısı göz önünde bulundurularak, bir sonraki yılda bu kadar hasta yatacağı tahmin edilmiş ve evrenin % 20’si örneklem olarak alınmıştır. KTÜ Farabi Hastanesi dahiliye servisinde 1992 yılında 672 hasta yatmış olup, bu hastalardan kanser tanısı olan 174 hasta örneklem kapsamı dışında bırakılmıştır. Kalan 498 hastadan % 20'sini oluşturan 99 hasta örnekleme alınmıştır. Numune Hastanesinde ise aynı yılda 2360 hasta yatmıştır. Bu hastalardan kanser tanısı olan 81 hasta ve iç hastalıkları dışında bir başka nedenle bu servislerde yatan 194 hasta örneklem kapsamı dışında bırakıl-mıştır. Kalan 2085 hastanın % 20'sini oluşturan 418 hasta örneklem kapsamına alınmıştır. Böylece, bu çalışmanın örneklemi 517 hastadan oluşmuştur.

(3)

Anket formunun hazırlanması Anket formu, Preventive Medicine Institute Strang Clinic tarafından geliştirilmiş anket formundan yararlanılarak hazırlanmıştır. Preventive Medicine Institute Strang Clinic Tarafından geliştirilen anket formu iki bölüm-den oluşmaktadır. Birinci bölümde hastanın tanınmasına ilişkin özel tanıtıcı bilgiler, ikinci bölümde her bir sisteme yönelik kanser risk faktörleri erken tanı belirtilerinin saptanmasına ilişkin bilgiler yer almaktadır. Örnek alınan anket formuna, literatüre dayanılarak her bir sisteme ilişkin muayene ve gözlem sonuçlarının yer alacağı bölümler eklenmiş ve konuyla ilgili uzmanların görüşü alınarak anket formuna son şekli verilmiştir (Croghan ve Omoto 1991, Dillon 1994, Knop ve Croghon 1991,

Strom-borg 1986a, StromStrom-borg 1986b, Stromborg

1989, White1986, White ve ark. 1988). Verilerin toplanması

Araştırma kapsamına giren birimlerden ve hastalardan izin alınarak veriler toplanmıştır. Verilerin toplanmasına Şubat 1993 yılında başlanmış Mayıs 1994 yılında tamamlanmıştır. Haftanın salı ve perşembe günleri araştırma kapsamında bulunan birimlerde uygulama yapılmıştır. Uygulamada, fizik muayene ve anketin uygulanması araştırmacı tarafından yapılmıştır. Önce araştırmanın özelliklerini taşıyan deneklere anket formunda yer alan sorular yöneltilmiş, yanıtlar anket formuna işaretlenmiştir, aynı hastaya fizik muayene yapılarak veriler kaydedilmiş, daha sonra aynı hastanın dosyası incelenerek veri oluşturabile-cek bilgiler alınmıştır. Bu işlemlere yıl boyunca örneklem büyüklüğüne ulaşıncaya kadar devam edilmiştir. Uygulama sırasında hastalarda fizik muayenede fark edilen olağan dışı bulgular doktor ve hemşireye bildirilmiş ve hastalara gerekli uyarılarda bulunulmuştur.

Araştırmanın sınırlılığı

Hasta odalarının uygun olmaması, araştır-macının larenks, mesane, rektum, erkek ve kadın genital sistem muayenelerine ilişkin yeterlilik düzeyinin az olması nedeniyle bu muayeneler araştırmacı tarafından yapılama-mıştır. Ayrıca iç hastalıkları tanısı dışında çeşit-li nedenlerle dahiçeşit-liye servisinde yatan hastalar araştırma kapsamı dışında bırakılmıştır.

Verilerin değerlendirilmesi

Hastanın her bir sistemin içinde yer alan sorulara “evet” yanıtı vermiş olması, risk faktö-rü taşıdığı ya da erken tanı belirtisi taşıdığı biçiminde kabul edilmiştir. “Hayır” yanıtları bu özelliklere yanıt vermediği için değerlendiril-memiştir. Örneğin, “Tahriş olabilecek yerde bene sahip misiniz?” sorusuna “evet” yanıtı veren hastanın cilt kanseri riski altında olduğu kabul edilmiştir. “Bir aydan uzun süredir iyileşmeyen yaranız var mı?”, sorusuna “evet” yanıtı veren hasta cilt kanseri için erken tanı belirtisi olarak kabul edilmiştir. Cildin fizik muayenesinde “lenfadenopati” bulgu olarak değerlendirilmiştir. İstatistiksel değerlendirme, örneklemin sosyodemografik özellikleri, risk faktörleri, erken tanı belirtileri ve fizik muaye-ne bulguları frekans ve yüzde değerler kullanı-larak tablolar oluşturulmuş, sigara kullanan hastaların içtikleri sigara miktarına göre sigara içme sürelerinin dağılımı Ki-Kare önemlilik testi kullanılarak yapılmıştır.

BULGULAR VE TARTIŞMA

Bu bölümde, hastaların sosyodemografik özellikleri, kansere ilişkin risk faktörleri, erken tanı belirtileri ve fizik muayeneye ilişkin bulgulara ve yorumlara yer verilmiştir.

Tablo 1’de görüldüğü gibi, araştırma kapsamına alınan hastaların % 20.3’ü 34 yaşın altında, % 24.9’u 35-54 yaş arasında, % 54.73’ü 55 ve daha yukarı yaşlardadır. Dahiliye servislerinde yatan hastaların büyük çoğunlu-ğunun orta yaş üzerinde olması kanser riskini de beraberinde getirmektedir.

Hastaların eğitim düzeyine bakıldığında kadınların % 76.24 gibi büyük çoğunluğunun, erkeklerinde % 24.61’inin okur-yazar olmadığı görülmektedir. Erkeklerin % 41.4’ü ise ilkokul mezunudur. Fişek’in de belirttiği gibi kültür düzeyi düşük ve olanakları kısıtlı toplumlarda düzenli hekime gitme olmadığı gibi hastalık belirtisi rahatsızlık vermez işini yapmasını engellemezse doktora gitme de gecikme olabi-lir. Bu gecikmenin nedeni, genellikle kişinin duyduğu hastalık belirtilerinin bazı hastalık-ların başlangıcı olduğunu bilmemesinden kaynaklanabilir (Fişek 1985).

Hastaların % 70.59’u evlidir. Hastaların meslek durumları incelendiğinde kadın hasta-

(4)

ların % 44.06’sı, erkek hastaların % 35.15’i çiftçilikle uğraşmaktadır. Denizcilik ve çiftçi-likle uğraşanlarda deri kanseri görülme oranı oldukça sıktır (White ve ark. 1988).

Grafik 1’de sigara kullanan hastaların içtik-leri sigara miktarına göre sigara içme sürele-rinin dağılımı görülmektedir. Araştırma kapsa-mına giren hastaların % 37.91’i sigara kullan-maktadır. Günde bir ya da iki paket sigara kullanan hastaların % 25’i 1-9 yıl arasında sigara kullanmış, hastaların % 75’i ise 10 yıldan fazla süre günde bir ya da iki paket

sigara içmekte olduklarını belirtmişlerdir. Hastaların sigara içme süresi ile günlük içilen sigara miktarı arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Buna göre sigara içme süresi arttıkça günlük içilen sigara miktarı artmaktadır denilebilir.

İçilen günlük sigara miktarı, içme süresi ve dumanı inhale etme derinliği ile kanserin mey-dana gelişi arasında doğru orantı vardır. 20 yıl süre ile günde iki paket sigara içen kişide kan-ser oluşma oranı içmeyene göre 16-17 kez daha fazladır (Bayındır 1990, Yavaş ve ark. 1990).

Tablo 1. Hastaların Cinsiyete Göre Yaş, Eğitim, Medeni Durum ve Mesleklerine İlişkin Genel Özellikleri

_________________________________________________________________________________________________

Kadın Erkek Toplam

Genel Özellikler Sayı % Sayı % Sayı %

_________________________________________________________________________________________________ Yaş Grupları 15-24 22 8.42 23 8.98 45 8.70 25-34 32 12.26 28 10.93 60 11.60 35-44 32 12.26 24 9.37 56 10.83 45-54 34 13.02 39 15.23 73 14.11 55-64 54 20.68 57 22.26 111 21.47 65-74 65 24.90 50 19.53 115 22.24 75 ve yukarı 22 8.42 35 13.67 57 11.02 Eğitim Durumları Okur-yazar olmayan 199 76.24 63 24.61 262 50.67 Okur-yazar 7 2.68 23 8.98 30 5.80 Ilkokul 42 16.09 106 41.40 148 28.62 Ortadereceli okul 13 1.14 47 18.36 60 11.60 Yüksek okul - - 17 6.64 17 3.28 Medeni Durumları Evli 164 62.83 201 78.51 365 70.59 Bekar 30 11.49 29 11.83 59 11.41 Dul 67 25.67 26 10.15 93 17.98 Meslek Durumları Ev hanımı 139 53.25 - - 139 26.88 Çiftçi 115 44.06 90 35.15 205 39.65 Ticaret ve şoför - - 57 22.26 57 11.03 Memur ve emekli 4 1.53 50 19.53 54 10.44 İşçi - - 24 9.37 24 4.64 İşsiz - - 26 10.15 26 5.03 Öğrenci 3 1.14 9 3.51 12 2.53 _________________________________________________________________________________________________ Toplam 261 100.0 256 100.0 517 100.0 _________________________________________________________________________________________________

(5)

Grafik 1. Sigara İçen Hastaların İçtikleri Sigara Miktarına Göre Sigara İçme Sürelerinin Dağılımı (n=196)

3 7 1 2 7 2 8 5 1 5 2 2 1 6 4 0 1 3 1 2 3 4 9 0 5 1 0 1 5 2 0 2 5 3 0 3 5 4 0 4 5 1 -9 Y ıl 1 0 -1 9 Y ıl 2 0 -2 9 Y ıl 3 0 -3 9 Y ıl > 4 0 Y ıl S ig a ra iç m e s ü re s i G ünlük içilen sigara m iktar ı % İk i p a k e tB ir p a k e t B e ş a d e t

* Değerlendirmede 1-9; 10-19 satırları ile 20-29; 30-39 yıl satırları birleştirilmiştir. x²=30.02,2,p<0.05

Tablo 2’de, Dahiliye servislerinde yatan hastalarda kanser oluşumu açısından, organlara ilişkin saptanan risk faktörlerinin dağılımı görülmektedir. Araştırma kapsamına alınan hastaların % 67.47’si 50 yaş ve üzerindedir. Bu durum, tüm organlara yönelik kanserlere ilişkin risk altındaki birey sayısını artıran en önemli etkenlerden biridir (Stromborg 1986a).

Hastaların % 53.57'si açık tenli ve güneşten çabuk etkilendiğini, % 35.59’u tahriş olabilecek yerde beni olduğunu ve % 26.11'i bahçe ve tarlada çalışırken uzun süre güneş altında kaldığını ifade etmişlerdir. Bu durumların her biri cilt kanserlerine ilişkin risk faktörü olarak kabul edilmektedir.

Hastaların % 29.98'i sigara içimine bağlı olarak, baş ve boyun kanseri açısından risk faktörü taşımaktadır. Sigara içilmesiyle, oral kavite, larinks kanserleri riski 5-10 kat artmaktadır (Baden 1987, Ergin 1988, Knop ve Croghan 1991, Stromborg 1989). Araştırma kapsamına giren hastaların alkol içme oranı oldukça düşük tespit edilmiştir (% 7.73). Alkol tek başına kanserden ölümlerin % 5'inden sorumlu olmasına karşın, ağız, farenks, larenks ve özafagus kanserleriyle doğrudan ilişkilidir (Baden 1987, Croghan ve Omoto 1991, Gillis 1988).

Hastaların % 16.63'ü takma dişleri ya da sorunlu bir dişi nedeniyle ağızlarında irritasyon olduğunu ifade etmişlerdir. Ağzı vuran ya da irritasyona neden olan dişler oral kavite kanser riskini artırmaktadır (Köksal 1992). Araştırma

kapsamına giren hastaların % 8.9’u bir aydan uzun süredir dudağında, dilinde, yanaklarında, diş etinde yara ya da beyaz nokta, % 2.9’u akrabasında ağız ya da boğaz kanseri olduğunu belitmiştir. Bu özellikleri taşıyan hastaların oral kaviteye ilişkin kanser riski altında oldukları söylenebilir. Orafarengial kanserler, bilinen risk faktörlerine dikkat edilmesiyle üçte iki oranında önlenebilir kanserlerdir. Bu da küçük yaştan itibaren geliştirilen alışkanlıklara bağlıdır (Baden 1987, White ve ark. 1988). Araştırma kapsamına giren 155 hasta (% 29.98) sigara içmektedir. Sigara içen bu hasta-lar akciğer kanseri riski altındadır (Yavaş ve ark. 1990). Wynder ve Graham 605 akciğer kanser olgusu üzerindeki çalışmalarında, kanserli hastaların sadece % 1.3'ünün sigara kullanmadıklarını belirtmişlerdir (Hacıhanefi-oğlu 1993).

Hastaların % 36.17'si (187 kişi) daha önceden bir akciğer hastalığı geçirmiştir. Tekrarlayan bronşit, pnömoni, amfizem gibi hastalıklar akciğer kanser riskini artırmaktadır (Stromborg 1986a). Kanser olgularının çoğun-da uzun süreli bir kronik bronşit öyküsü bulunmaktadır (Hacıhanefioğlu 1993). Hastala-rın hastaneye yatış nedeni olan tanıları incelen-diğinde 190 hastanın (% 36.75) solunum sorunu nedeniyle yattığını ve solunum siste-mine ilişkin hastalıkların kalp-damar hastalık-larından sonra ikinci sırada yer aldığı görül-müştür.

Mesane kanserlerinde risk faktörü olarak kabul edilen sigara kullanan 155 kişi (% 29.98), alkol kullanan 40 kişi (% 7.73), akrabasında

(6)

böbrek ve mesane kanseri bulunan 2 kişi (% 0.38) saptanmıştır.

Sindirim sistemi kanserlerinde risk faktörü olarak kabul edilen, mide ülseri ya da mide kanaması geçiren 150 kişi (% 29.01), ülseratif kolit yakınması olan 38 kişi (% 7.35), akraba-sında kanser öyküsü olan 46 kişi (% 8.9) saptanmıştır. Mide kanserlerinde ailevi ya da kalıtımsal faktörlerin yanı sıra pernisyöz anemi, atrofik gastrit, gastrik ülser gibi bazı patolojik durumların prekanseröz lezyonlar olduğu ileri sürülmektedir (Dinçtürk 1989, Stromborg 1986a, Stromborg 1989).

Kadın hastalarda genital sistem kanserlerine ilişkin saptanan risk faktörü olarak kadınların % 16.47'si ilk adetlerini 12 yaşından önce gördüğünü, % 23.75'i 50 yaşından sonra meno-poza girdiğini ifade etmiştir. Fazla estrojene maruz kalma ile ilişkili tüm durumlarda endo-metrial kanser riskinde artma olduğu bildiril-mektedir. Premenapozal dönemde ovulasyonun olmaması endometriumu sürekli estrojen uyarı-mına maruz bırakır. Bu süre uzadıkça estroje-nin endometrium üzerindeki etkisi artar (Taşkın 1994, White ve ark.1988) .

Diğer risk faktörleri olarak 15 kadın (% 5.74) infertil, 28 kadın (% 10.72) şişman oldu-ğunu ve 7 kadın (% 2.68) akrabasında jineko-lojik kanser hikayesi olduğunu belirtmiştir. Şişman kadınlarda endometrial kanser görülme riskinin, normal kadınlara göre 3-10 kez daha fazla olduğu ileri sürülmektedir (Ergin1988, Taşkın 1990, White ve ark.1988). Bunun yanın-da 83 kadının (% 31.8) hipertansiyonu, 35 kadının (% 13.4) diyabeti vardır. Diyabet vulvada kronik irritasyona neden olduğu için vulva kanserine zemin hazırlamaktadır (White ve ark. 1988). İnfertil kadınlarda endometrium ve over kanserleri daha sık görülmektedir (Banks ve Beral 1997, Dillion 1994, Robbins ve Kumar 1990).

Araştırma kapsamına alınan kadınlarında meme kanserine ilişkin risk faktörü olarak kabul edilen, 12 yaşından önce menarş olan 43 kadın (% 16.47), 50 yaşından sonra menapoza giren 62 kadın (% 23.75), nullipar ya da ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapan 18 kadın (% 6.90), anne ya da kız kardeş, teyzesinde meme kanseri öyküsü olan 4 kadın (% 1.53) saptanmıştır. Kadınların 28’i (% 10.72) şişman kabul edilebilecek gruba girmiştir. Yağ ile

meme kanseri arasındaki ilişki deney hayvan-larında gösterilmiştir. Diyetteki yağın meme kanseriyle ilişkisi postmenapozal dönemdeki kadınlarda daha belirgindir. Artan riskin nedeni yağ depolarında estrojen sentezine bağlanmak- tadır (Robbins ve Kumar 1990, Ünal ve ark.1991).

Testis kanserleri hemen her yaşta görü-lebilir, ancak en sık görüldüğü yaşlar 15-35 yaşlardır (White ve ark.1988). Araştırma kapsa-mına alınan erkeklerin % 19.92'si 35 yaş ve altındadır. Hasta ifadelerine göre testis kanseri oluşumunda hazırlayıcı faktörler arasında yer alan testislerin skrotumda bulunmadığını 7 kişi (% 2.73) belirtmiştir. İnmemiş testisi bulunan bir erkekte testis kanseri gelişme olasılığı, normal bir erkekten 10-40 kez daha fazladır (Erdil 1994, Williams 1987). Bu erkeklerin dışında 2 kişinin de akrabasında prostat ve testis kanseri öyküsü bulunmaktadır.

Dahiliye servislerinde yatan hastalarda kanser açısından organlara ilişkin saptanan erken tanı belirtileri Tablo 3’de görülmektedir. Hastalardan % 3.87’si bir aydan uzun süredir iyileşmeyen yarası ve % 1.93’ü kanayan, renk, yapı değişikliği olan beni olduğunu ifade etmiştir. Bendeki kanama, yapı ve renk deği-şikliği, arada sırada kanayan iyileşmeyen ülser-ler cilt kanserülser-lerinin erken belirti ve bulguları arasında yer almaktadır (Sherman ve ark.1990). Baş ve boyun kanserine ilişkin olası erken tanı belirtisi olarak kabul edilen, bir aydan uzun süredir ağrılı yutma ve yutma güçlüğü olan 77 kişi (% 14.90), bir aydan uzun süredir sesinde kısıklık ya da bir değişiklik olan 70 kişi (% 13.53) ve bir aydan uzun süredir ağzında hassasiyet, ağrısı olan 31 kişi (% 6.00) saptan-mıştır. Orofarenks kanserlerinde ilk bulgu yutma sırasında ağrı ya da boyunda büyüyen kitledir. Larenks kanserlerinde ise ilk belirti ses kısıklığıdır (Baden 1987, Barclay 1987, Knop ve Croghan, 1991 Stromborg 1986a).

62 (% 11.99) bir aydan uzun süre boynunun üst kısmında basınç ya da yapışıklık hissi olduğunu belirtmiştir. Bu durum tiroid kanse-rine ilişkin olası erken tanı belirtilerinden birisidir.

Bir aydan uzun süredir solunum güçlüğü olan 254 kişi (% 49.12), bir aydan uzun süredir

(7)

Tablo 2. Dahiliye Servislerinde Yatan Hastalarda Kanser Açısından Organlara İlişkin Saptanan Risk Faktörleri (N=517)

_______________________________________________________________________________________________________________

0RGANLAR RİSK FAKTÖRLERİ SAYI % _______________________________________________________________________________________________________________

CİLT 50 yaşın üzerinde olan 323 62.47

Açık tenli olan ya da güneşten çabuk etkilenen 277 53.57

Tahriş olabilecek yerde bene sahip olan 184 35.59

Güneş altında uzun süre kalan 135 26.11

Bir yıl önceki yanık sonrası oluşan skar dokusu olan 8 1.54

Akrabasında cilt kanseri öyküsü olan 1 0.19

BAŞ - BOYUN 35 yaşın altında olan 413 79.88

Sigara kullanan** 155 29.98

Takma diş ya da irritasyona neden olan dişler 86 16.63

Bir aydan uzun süredir oral kavitede yarası olan 46 8.90

Alkol kullanan 40 7.73

Akrabasında ağız ya da boğaz kanseri öyküsü olan 15 2.90

AKCİĞER 35 yaşın üzerinde olan 413 79.88

Sigara kullanan** 155 29.98

Daha önce bir akciğer hastalığı geçirmiş olan 187 36.17

Akrabasında akciğer kanseri öyküsü olan 36 6.96

BÖBREK-MESANE 50 yaşın üzerinde olan 323 62.47

Sigara kullanan** 155 29.98

Alkol kullanan 40 7.73

Akrabasında böbrek-mesane kanseri öyküsü olan 2 0.38

MİDE-BARSAK 35 yaşın üzerinde olan 413 79.88 REKTUM Mide ülseri ya da kanaması olan 150 29.01

Akrabasında sindirim sistemi kanseri öyküsü olan 46 8.90

Ülseratif kolit öyküsü olan 38 7.35

Gastrik ameliyat geçiren 9 1.74

MEME 40 yaşın üzerinde olan 196 75.09

(kadın n=261) Geç menapoz (50 yaş sonrası) 62 23.75

Erken menarş (12 yaş öncesi) 43 16.47

Şişman olan 26 9.96

Nullipar ya da ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapan 18 6.90 Anne-kızkardeş-teyze-büyükannesinde kanser öyküsü olan 4 1.53

Meme kanseri öyküsü olan 1 0.38

GENİTAL SİSTEM 40 yaşın üzerinde olan 196 75.09

(kadın=261) Hipertansiyonu olan 83 31.80

Geç menapoz (50 yaş sonrası) 62 23.75

Erken menarş (12 yaş öncesi) 43 16.47

Diyabeti olan 35 13.40

Şişman olan 28 10.72

İnfertil olan 15 5.74

Sigara içen 11 4.22

Akrabasında jinekolojik kanser öyküsü olan 7 2.68

TESTİS-PROSTAT 50 yaşın üzerinde olan (prostat kanseri için) 159 62.10 (erkek n=256) 35 yaşın üzerinde olan (testis kanseri için) 51 19.92

Alkol kullanan 40 15.62

İnmemiş ya da olmayan testis hikayesi olan 7 2.73 Ailede prostat ve testis kanseri öyküsü olan 2 0.78 ______________________________________________________________________________________________________________ * n katlanmış olup, yüzdeler genel toplam üzerinden alınmıştır.

(8)

öksürüğü olan 197 kişi (% 38.10), son bir ay içinde hemoptizisi olan 53 kişi (% 10.25) tespit edilmiştir. Bu durumlar akciğer kanserlerinde olası erken tanı belirtisi olarak kabul edilmek-tedir. Elde edilen bu bulgularla, hastaların yatış nedeni olan tanılar karşılaştırıldığında; bu hastalarda kronik obstüriktif akciğer hastalığı, pnömoni, bronşit, akciğer enfeksiyonu, tüber-küloz, pulmoner emboli gibi akciğer

larının yanı sıra arteriosklerotik kalp hastalık-ları, hipertansiyon, anemi, siroz, böbrek yetmezliği gibi dispne, hemoptizi ve öksürüğe neden olabilecek hastalıkların bulunduğu görül-müştür. Hastalarda saptanan bu bulguların tanılarına bağlı olabileceği düşünülse de bir çok olası durumu gözden kaçırmamak için daha ayrıntılı tetkik ve takibe gereksinim olduğu düşünülmektedir.

Tablo 3. Dahiliye Servislerinde Yatan Hastalarda Kanser Açısından Organlara İlişkin Saptanan Erken Tanı Belirtileri (N=517)

________________________________________________________________________________________________________________

ORGAN ERKEN TANI BELİRTİLERİ SAYI %

________________________________________________________________________________________________________________ CİLT Bir aydan uzun süredir iyileşmeyen yarası olan 20 3.87

Kanayan, renk, yapı ya da şekil değişitiren beni olan 10 1.93 BAŞ-BOYUN Bir aydan uzun süredir yutma güçlüğü ya da ağrılı yutması olan 77 14.90 Bir aydan uzun süredir sesinde kısıklık ya da 70 13.50

herhangi bir değişikliği olan

Bir aydan uzun süredir ağzında hassasiyet,ağrısı olan 31 6.00 TİROİD Bir aydan uzun süren boynun üst kısmında basınç ya da 62 11.99

Yapışıklığı olan

AKCİĞER Solunum güçlüğü olan 254 49.12

Bir aydan uzun süre öksürüğü olan 197 38.10

Son bir ay içinde hemoptizisi olan 53 10.25

BÖBREK-MESANE Son bir aydır miksiyon sırasında ağrı ya da 134 25.91

yanma şikayetleri olan

Miksiyon sırasında zorluk çeken 103 19.92

Son bir ay içinde hematürisi olan 24 4.64

MİDE-BARSAK Son altı aydır karnında ya da midesinde 245 47.40 REKTUM nedenini anlıyamadığı ağrısı olan

Son üç aydır yeme alışkanlığı ile ilişkili 202 39.07

olmayarak zayıflayan

Barsak alışkanlığında değişiklik olan 193 37.33

Sık sık bulantısı olan 145 28.04

Dışkılama sırasında parlak kırmızı renkte kanama olan 50 9.67

Son altı ay içersinde hematemez şikayeti olan 27 5.22

MEME Memesinde ağrı olan 10 3.83

(kadın n=261) Memesinde yumru kitle olan 4 1.53

Meme başında kanaması olan 1 0.38

GENİTAL SİSTEM Kabızlık 63 24.30

(kadın n=261) Vajinal akıntıda değişiklik olan 54 20.68

Anormal kanaması olan 9 3.44

Post menapoz kanaması olan 2 0.76

TESTİS-PROSTAT İdrar yapmaya güçlük çeken 56 21.87

(erkek n=256) Testislerde şişlik ya da ağrısı olan 33 12.89

Prostat hipertrofisi (Doktor tarafından belirlenmiş) 29 11.32

Prostat enfeksiyonu öyküsü olan 11 4.29

Prostat ameliyatı geçiren 12 4.68

________________________________________________________________________________________________________________ * n katlanmış olup, yüzdeler genel toplam üzerinden alınmıştır.

(9)

Akciğer kanserlerinin yaklaşık % 5'i asemp- Tomatik olup rutin radyolojik incelemeler sırasında fark edilir. Hasta tarafından "sigara öksürüğü" diye nitelendirilen ve bronşun tümör tarafından irritasyonuyla oluşan öksürük vardır. Öksürük vakaların % 40’ında şiddetlidir ve bazen balgam çıkarmakla da beraber olabilir. Balgamın renk ve yoğunluğunda değişiklik vardır. Vakaların % 60'ında tümörün ülserasyo-nu soülserasyo-nucu hafif hemoptizi buluülserasyo-nur. Hava yolla-rında tam veya kısmi tıkanma olması wheezing ve dispneye yol açar (Hacıhanefioğlu 1993, Robbins ve Kumar 1990, White ve ark.1988). Böbrek ve mesane kanserlerinde ilk genel belirti hematüridir ve bu belirti sıklıkla bir ya da iki kez görüldükten sonra tekrarlamaz. Ağrısız hematüri genellikle üriner sistem tümörleri için belirgin özelliktir (White ve ark. 1988). Hastaların % 25.91'inde son bir aydır ağrı ya da yanma, % 19.92'sinde idrar yaparken zorluk çekme, % 4.64'ünde hematüri gibi olası erken tanı belirtisi olarak kabul edilen şikayet-ler saptanmıştır.

Mide-barsak-rektum kanserleri olası erken tanı belirtisi olarak 202 hasta (% 39.07) son üç aydır yeme alışkanlığı ile ilişkili olmayarak zayıfladığını belirtmiştir. Zayıflama muhteme-len hastalığına bağlı nedenlerle gelişmiş olabi-lir. Araştırma kapsamına giren 517 hastadan 193'ünün barsak alışkanlığında değişiklik oldu-ğu saptanmıştır. Hastaların % 24.35'inde barsak alışkanlığında değişiklik hastaneye yattıktan sonra ya da 1-2 gün önce ortaya çıkan kabızlık, bireysel alışkanlıklardaki değişiklikler, psiko-lojik nedenler ve yatak istirahatı nedeniyle gelişmiş olabilir.

Katran renginde gaitası olan 47 hasta saptanmıştır. Bu hastalardan 9 kişi 1-3 aydır, 10 kişi ise 1-5 yıldır katran renginde gaitası oldu-ğunu belirtmiştir. Bu bulgular hastaların özgeç-mişleriyle ve hastaneye yatışına neden olan tanılarıyla karşılaştırıldığında 31 hastanın mide kanaması geçirdiği ya da mide ülseri olduğu görülmüştür. Bu hastalardan 5 hasta 1 yıldır, bir hasta ise 5 yıldır zaman zaman katran renginde gaitası olduğunu belirtmiş ve hastaneye yatış nedeninin mide kanaması olduğu saptanmıştır. Gaitasının katran renginde olduğunu belir-ten 17 hastanın hastaneye yatış nedenleri arasında ya da özgeçmişinde mide hastalığına ilişkin bulgu gözlenmemiştir. Bu hastaların

daha ayrıntılı takibe gereksinimleri olduğu düşünülmektedir.

Araştırma kapsamına giren hastalardan 27 kişi (% 5.22) son altı ay içinde hematemezi olduğunu belirtmiştir. Bunun yanı sıra 50 hasta (% 9.67) dışkılama sırasında makatından parlak kırmızı renkte kanama, 245 hasta (% 47.4) altı aydır süren karnında ya da midesinde nedenini anlayamadığı ağrı, 145 hasta (% 28.04) ise sık sık bulantısı olduğunu ifade etmiştir. Hasta-larda görülen hematemez ve melana mide kanaması nedeniyle olabilir. Ayrıca iç hemo-roide bağlı olarak dışkılama sırasında taze kanama görülebilir. Hastaların yakınmaları uzun süredir devam ettiği için bilinçlendirilme-leri ve bu konuda ele alınmaları gerekmektedir. Kadınlarda genital sistem kanserlerine iliş-kin olası erken tanı belirtisi olarak 1 kişide menopoz öncesi kanama, 2 kişide postmena-pozal kanama, 9 kişide anormal kanama saptan-mıştır. Postmenapozal ya da menapoz öncesi kanama endometrium kanser belirtisi olup yapılan taramalar sonunda çıkan bulgularla hemşirenin bu kişileri yönlendirerek sevk etmesi gerekir (Stromborg 1986a, White ve ark.1988).

Ovarian kanser belirtileri arasında yer alan orta düzey de konstipasyon 63 kadında (% 24.13) tespit edilmiştir. 53 kadında (% 20.68) vajinal akıntısında değişme olduğunu ifade etmiştir. Vajinal akıntı büyük olasılıkla enfek-siyon nedeniyle olabilir ve toplumumuzda oldukça yüksektir. Yıldırım ve Güven'in yaptığı çalışmada pap smear alınan kadınların % 97'sinde genital enfeksiyon belirlemişlerdir (Coşkun 1992).

Kadınlarda meme kanserine ilişkin olası erken tanı belirtisi olarak; 10 kadın (% 3.83) meme başında ağrı, 4 kadın (% 1.53) meme-sinde yumru ya da kitle, 1 kadın (% 0.38) meme başından kan geldiğini ifade etmiştir (Dinçtürk 1990, Hutter 1988, Mert 1999, White 1986, Stromborg 1986b).

Testis kanserlerine ilişkin olası erken tanı belirtisi kabul edilen; testislerinde şişlik ya da ağrı olduğunu ifade eden hasta sayısı 33 (% 12.89)'dür. Hastalığın en önemli belirtisi testiste yavaş büyüyen ağrısız kitle ve sertliğin bulunması (% 60.70), buna ek olarak testis yoğunluğunun artması ve skrotumda çekilme hissidir. Testislerdeki bu değişikliğin erken

(10)

dönemde farkına varılması, kişinin kendi kendine testis muayenesi ile olabilmektedir (Erdil 1994, White ve ark.1988, William 1987, Yaman 1993). Araştırma kapsamına alınan erkek hastalar, kendi kendilerine testis muaye-nesi yapmadıklarını belirtmişlerdir. Halkın, erken tanıda önemli olan kendi kendine muaye-neye ilişkin eğitim gereksinimi olduğu açıkça görülmektedir.

Prostat kanseri, % 20 oranla bening prostat hipertrofisi ile birlikte bulunur ve belirtileri de benzerdir. Prostat kanserine ilişkin olası erken tanı belirtisi olarak kabul edilen; idrar yapmaya başlarken güçlük çeken 56 kişi (% 21.87), prostat enfeksiyon hikayesi olan 11 kişi (% 4.29), doktor tarafından prostat bezinde büyüme olduğu söylenen 29 kişi (% 11.32) saptanmıştır. Prostat bezinde doktor tarafından büyüme olduğu saptanan ve tanısı olan kişilerin

dışında idrar yaparken zorluk ya da yanma hisseden 27 kişi ve bunun yanı sıra hematüri şikayeti olan 3 kişi saptanmıştır. Bunlardan yalnızca 2 kişinin 45 yaşın altında olduğu tespit edilmiştir. Bu hastalarda görülen belirtiler böbreklere ilişkin bir başka nedene bağlı olarak ortaya çıkmış olabilir.

Dahiliye servislerinde yatan hastalarda kanser açısından organlara ilişkin saptanan fizik muayene bulguları Tablo 4’te görülmek-tedir. Hastaların cilt fizik muayenesinde 18 hastanın (% 3.48) beninde değişiklik saptan-mıştır. Benlerin deriden kabarık, düzensiz ve koyu renkli olduğu görülmüştür. Hastalar bu benlerin zaman zaman kanadığını ama kendi-lerine zarar vermediğini söylemişlerdir. Bu hastaların melonoma tehditi altında olduğu söylenebilir (Knop ve Croghan 1991, Strom- borg 1986a, White 1986). Ayrıca fizik muaye-Tablo 4. Dahiliye Servislerinde Yatan Hastalarda Kanser Açısından Organlara İlişkin Saptanan Fizik Muayene Bulguları (N=517)*

________________________________________________________________________________________________________________

ORGANLAR FİZİK MUAYENE BULGULARI SAYI %

________________________________________________________________________________________________________________ CİLT Bir aydan uzun süredir iyileşmeyen yarası olan 34 6.57

Ağız kenarında iyileşmeyen yara ya da uçuğu olan 21 4.06

Kanayan ya da değişen beni olan 18 3.48

Nodül ya da lipomu olan 29 5.60

Lenfadenopatisi olan 16 3.09

Ameliyat ya da yanık skarı olan 14 2.70

BAŞ-BOYUN Ağız hijyeni kötü olan 194 37.52 Eksik diş,çürük dişve ağzında diş kökü olan 177 34.23

Diş protezi olan 93 17.99

Dil üzeri beyaz kabuklu ya da ağız içinde yara olan 55 10.63 Protez ya da diğer dişlere bağlı tahriş,ezilme 14 2.70 Ağız mukozasında ısırmaya bağlı yumrusu olan 5 0.96 AKCİĞER Solunum sesinde azalma ya da kaybolma 116 21.92 Anormal solunum sesi olan 105 19.84 BÖBREK-MESANE-MİDE

-BARSAK-REKTUM Yan ağrısı olan 27 5.22

Karaciğeri palpabl olan 34 6.57

Karın bölgesi hassas olan 33 6.37

Asiti olan 18 3.48

MEME (kadın=216) Servikal lenfadenopatisi olan 4 1.53

Memesinde ağrı yada nodül olan 3 1.14

Memesi gelişmemiş olan 1 0.38

________________________________________________________________________________________________________________ * n katlanmış olup, yüzdeler kadın hastaların genel toplamı üzerinden alınmıştır.

(11)

ne bulgusu olarak 34 hastanın (% 6.57) cildinde uzun süredir iyileşmeyen yara, 21 hastanın (% 4.06) ise ağız kenarında iyileşmeyen yara tespit edilmiştir.

Cilt muayenesi sırasında 15 hastada (% 2.90) nodül (deriye yapışık, fikse), 14 hastada (% 2.70) lipom (cilt altında, kaygan,yumuşak), 16 hastada (% 3.09) inguinal ya da servikal lenfadenopati, 14 hastada (% 2.70) ise ameliyat ya da yanık skarı olduğu görülmüştür. Eski yanık ya da ameliyat sonrasında oluşan nedbe dokuları takip edilerek değişiklikler kaydedil-melidir. Hastalarda saptanan lenfadenopatiler enfeksiyon nedeniyle savunma mekanizması olarak gelişmiş olabilir. Yine de herhangi bir bölgede gelişen lenfadenopati kanser belirtisi olarak şüphe edilip araştırılması gerekir. Nodüllerde de karakter değişikliğinin olup olmadığı takip edilmelidir (Knop ve Croghan 1991, Stromborg 1986a , White 1986). Oral kavite muayenesi sonucunda ağız sağlığı iyi olmayan 194 hasta (% 37.52), birden. fazla sayıda eksik ve çürük diş ya da çürük diş kökleri olan 177 hasta (% 34.23) saptanmıştır

Hastalardan 3 kişinin (% 17.99) dişlerinin protez olduğu, 14 kişinin (% 2.70) ise protezleri ya da diğer dişleri nedeniyle ağız mukozasında tahriş ve ezilme olduğu görülmüştür. Ağız içinde ısırmaya bağlı yumru olan 5 hasta (% 0.96), bu yumrunun zaman zaman ısırmaya bağlı kanadığını belirtmiştir.

Tiroid bezinin fizik muayenesinde ise 48 hastada (% 9.28) diffüz büyüme, 19 hastada (% 3.67) nodül ya da yumru saptanmış, 1 hasta palpasyon sırasında ağrı olduğunu ifade etmiş-tir. Bu hastalardan iki kişi daha önceden ameli-yat ve tıbbi tedavi aldıklarını belirtmişlerdir. Hastaneye yatış tanılarına bakıldığında yalnızca 7 hastanın (% 1.35) hipertiroidi tanısı olduğu görülmüştür. Bu durum bir başka nedenle hastaneye yatan hastanın sadece şikayetleri yönünde değerlendirildiğini diğer sorunlarının ise dikkatten kaçabildiğini düşündürmektedir. Büyümüş tiroid bezinin büyük çoğunluğu multinodüler adenomatöz guatrlardır. Küçük bir kısmı ise tek nodül şeklindedir. Tek nodül-lerin % 10'u maligndir (Sherman ve ark.1990). Akciğerlerin fizik muayenesinde 308 kişi-de (% 58.20) önemli bir bulguya rastlanma-mıştır. Hastalardan 105 kişide (% 19.84)

anor-mal solunum sesi (wheezing, frodman, ral), 116 kişide (% 21.92) solunum seslerinde azalma ya da kaybolma belirlenmiştir.

Böbreklerin fizik muayenesinde 27 hastada (% 5.22) yan ağrısı tespit edilmiştir. Renal kanserler için klasik tanı kriteri, yan ağrısı, abdominal kitle, hematüri ve daha uzak kriter de hipertansiyondur (White ve ark. 1988). Abdominal değerlendirmede 28 hastanın (% 5.41) karın bölgesinin hassas, 5 hastanın (% 0.96) karnının sert, 34 hastanın (% 6.57) karaciğerinin palpabl, 18 hastanın ise (% 3.48) batınında asit olduğu belirlenmiştir. Abdominal değerlendirmede saptanan bulgularla aynı hastaların tanıları karşılaştırıldığında konjestif kalp yetmezliği, siroz veya hepatit gibi kara-ciğerde büyümeye ya da batında asite neden olabilecek tanıları olduğu görülmüştür. Karın bölgesi sert ve ağrılı olan hastalardaki bu bulgular ise kabızlık nedeniyle gelişmiş olabi-lir. Yine de bu çok önemli bulguların ayrıntılı tetkiki yapılarak araştırılması gerekmektedir. Kadınların meme muayenesinde 4 kadında (% 1.53) lenfadenopati, 3 kadında (% 1.14) memelerde ağrı ve nodül, 1 kadında da (% 0.38) memelerin gelişmemiş olduğu saptanmış-tır. Lenfadenopatinin nedeni enfeksiyon belir-tisi, memelerdeki ağrı ve nodül ise lipom olabileceği gibi kanser erken tanısı da olabilir (Dinçtürk 1989, Robbins ve Kumar 1990, Ünal ve ark. 1991, Stromborg 1986a).

Araştırma kapsamına alınan kadınların tamamı kendi kendilerine aylık meme muaye-nesini yapmadıklarını belirtmişlerdir. Meme kanserinin % 90'ı bireylerin kendileri tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle erken tanıda düzenli meme muayenesi önemlidir (Hutter 1988).

SONUÇ VE ÖNERİLER

Sonuç olarak bir başka nedenle hastaneye yatan hastaların sadece şikayetleri doğrultu-sunda değerlendirildiği diğer sorunların ise dikkatten kaçabildiği saptanmıştır. Hastaların hastaneye yatış nedenleri ile anket ve fizik muayene sonucu elde edilen veriler karşılaş-tırıldığında hastalarda hastaneye yatışın dışında birden fazla belirti ve bulgulara rastlanmıştır. Hastalar bu belirtilerini önemsemedikleri için ya da o anda daha alt sıralarda yer alan sağlık sorunu olarak gördükleri için doktor muayenesi

(12)

sırasında bu sorunlarını ifade etmediklerini belirtmişlerdir. Hastalarda saptanan bu bulgu-ların tanıbulgu-larına bağlı olabileceği düşünülse de bir çok olası durumu gözden kaçırmamak için daha ayrıntılı tetkik ve izleme gereksinim vardır. Seyrek görülen ve silik belirtilerin çok iyi değerlendirilmesi, kanserin olası erken tanı belirtisi olup olmadığının araştırılması, özellik-le de risk altındaki bireyözellik-lerin eğitiözellik-lerek bilinç-lendirilmesi gerekmektedir.

Bu sonuçlar doğrultusunda:

- Toplumdaki tüm bireylere toplumda sık görülen ve ölüme yol açan hastalıklara ilişkin bilgi verilmesi,

- Koruyucu ve tedavi hizmetleri kapsamında, sağlık ekibinin tüm üyelerinin konuya gereken duyarlılığı göstermesi,

- Konu alanı uzmanlarınca; tedavi kurumların-da ve sahakurumların-da çalışan hemşirelere yönelik, toplumda sık görülen ve ölüme yol açan hastalıklara ilişkin veri toplama ve değerlen-dirme formlarının geliştirilmesi ve yaygın-laştırılması,

- Başka nedenlerle polikliniğe baş vuran hastalara; kanser tarama, izlem programlarının başlatılması ve periyodik şekilde uygulanması (risk altında olan kadınlardan pap-smear alın-ması gibi) önerilebilir.

KAYNAKLAR

Akbayrak N, Akdemir N (1998) Kanserin

önlenme-si ve erken tanısında hemşirenin etkiönlenme-sinin belirlen-mesi, Hemşirelik Forumu, 1(5):226-229.

Barclay V (1987) Kanser Hemşireliğinde Temel

Kavramlar. Çev.Ed: N Platin, 1. baskı, Ankara, Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu, s.11-36.

Baden E (1987) Prevention of cancer of the oral

cavity and pharynx, CA, 37(1):49-62.

Banks E, Beral V (1997) The epidemiology of

epithelial ovarian cancer, Gynecol Cancer, 7:425-438.

Bayındır Ü (1990) Solunum Sistemi Hastalıkları: İç

Hastalıkları, A.Öbek (Ed), 4. baskı, Bursa, Güneş Kitabevi, s.581-695.

Bilir N (1990) Kanserden korunma yöntemleri,

Hacettepe Toplum Hekimliği Bülteni, 11: 2.

Block GJ (1981) Health assesment for professional

nursing, Newyork, s.3-10.

Burgut R, Tunceri ve ark. (1994) Türkiye’de 16

Merkezin Kanser Verilerinin Değerlendirilmesi: Türkiye’de Kanser Sıklığı, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adana, s.27-67.

Coşkun A (1992) Ülkemizde ana sağlığı ve

sorun-ları, I. Ulusal Ana ve Çocuk Sağlığı Hemşireliği Sempozyumu, İstanbul, s.17-22.

Croghan IV, Omoto MK (1991) Cancer Prevention

and Risk Reduction. A Cancer Source Book for Nurses, SB Baird (Ed), sixth edition, By The American Cancer Society Printed in The United States of America, s.31-40.

Dillon P (1994) Ovarian cancer, Nursing, 12(2):68. Dinçtürk C (1989) Cerrahi Onkoloji Mide Kanseri,

Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, s.1-76.

Erdil F (1994) Cerrahi ve Üroloji Hemşireliği,

Ankara, Aydoğdu Ofset.

Ergin K (1988) Sigaranın sağlık üzerine etkileri,

Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi, 4(1):65-67.

Fişek N (1985) Halk Sağlığına Giriş, Ankara, Çağ

Matbaası.

Gillis C (1988) The Epidemiology of Human

Cancers, Oncology for Nurses and Health Care Professionals, P Pritchard (Ed), London, Harper & Row Publishers, s.16-40.

Hacıhanefioğlu U (1993) Akciğer Hastalıkları

Patolojisi, İstanbul, Nobel Tıp Kitapevleri.

Hutter R(1988) Cancer preventive and detection,

Cancer, 1(Suppl 61):2372-2378.

Köksal O (1992) Kanser etiyolojisinde beslenme

diyet ve vitaminler, Hacettepe Üniversitesi Toplum Hekimliği Bülteni, 13(1-2):

Knop JM, Croghan İT (1991) Screening,Detection,

and Diagnosis. A Cancer Source Book for Nurses, SB Baird (Ed), sixth edition, By The American Cancer Society Printed in The United States of America, s.41-43.

Mert G (1999) Meme kanserinde erken tanı ve

rehabilitasyon, Sendrom, 11(6):118-123.

Robbins S, Kumar V (1990) Basic Pathology, Ö

Uluoğlu (Çev Ed), Ankara, Güneş Kitabevi.

Sherman CD ve ark. (1990) Klinik Onkoloji, D

Fırat (Çev.Ed), 4. baskı, Sağlık Bakanlığı Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Ortak Yayını.

Stromborg MF (1989) The epidemiology and

primary prevention of gastric and esophageal cancer, Cancer Nursing, 12(2):53-64.

(13)

early detection of cancer: population sixty-six years of age and older, Oncology Nursing Forum, 13(2):66-74.

Stromborg MF (1986b) The role of the nurse in

cancer detection screening: Seminars in Oncology Nursing, 2(3 August):191-199.

Şenocak M (1990) Temel Biyoistatistik, İstanbul,

Çağlayan Kitapevi.

Taşkın L (1990) Genital sistem kanserlerinde risk

faktörleri, II. Ulusal Hemşirelik Kongresi Bildiri-leri, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu, 12-14 Eylül, İzmir.

Taşkın L (1994) Kadın Hastalıkları Hemşireliği.

Ankara, Sistem Ofset, s.61-73.

Ünal AM ve ark. (1991) Meme kanseri, Ankara

Üniversetesi Tıp Fakültesi Mecmuası, 44:487-511.

Yaman Ö (1993) Prostat ve testis tümörlerinde

belirtiler ve hekime başvuru nedenleri, Türk Kanser Haberleri, Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Haber Bülteni, 123: 59-61.

Yavaş Ö, Haydaroğlu A, Aras AB (1990) Akciğer

larinks kanserlerinin sigara ile ilişkisi, II. Ulusal Hemşirelik Kongresi Bildirileri, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu, 12-14 Eylül, İzmir.

White LN (1986) Cancer risk assesment: Seminars

in Oncology Nursing, 2(3 August):184-190.

White LN ve ark. (1988) Cancers Prevention and

Detection, In The Cancer Screening Clinic, The University of Texas M.D. Anderson Cancer Center, Houston.

Williams PA (1987) The role of staging in urologic

cancer: physical assessment and risk factors, Cancer, 60(Suppl. 3):439-449.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tüm Yaş Gruplarındaki Erkeklerde En Sık Görülen Bazı Kanserlerin Bu Grup İçindeki Yüzde Dağılımları (Türkiye Birleşik Veri Tabanı, 2014)... Tüm Yaş

Current trend of phytotherapy research prevailing in Asia pacific country, Ganoderma lucidum is one of the focal point in the development of Chinese herbs.. Ganoderma lucidum

Özellikle henüz tarihlenmesi konusunda bir görü~~ birli~ine var~lamam~~~ olan ünlü Til Barsip hipojesinin yeniden ele al~n~ p, höyük üzerindeki yerinin iyi b~r biçimde

Örne¤in, çiçekli bitkilerin bir zamanlar erkeklik ve diflilik organlar›n› ayr› sürgünler üzerinde gelifltirdikleri, ancak, bu sürgünlerin boyu evrim sürecinde

Tablo 12 incelendiğinde; %95 güven aralığında, internet bankacılığını kullanmama kararında güvenlik problemlerine ilişkin faktörlere verilen önem açısından

De erlendirme için tek ba na imza- temelli bir STS olan Snort’un ba ar m bu bölümde incelenmektedir, Bölüm 6.5’de de istatistiksel-temelli anormallik tespiti için Snort’a

7- Atmosferdeki kirletici gazların (CO 2 gibi ) güneşten dünyaya gelen ışınların geri yansımasını engelleyip dünyanın ısınmasına. Sebep olmasına

T-EMM±SH: Zamana göre sulandırıcı gruplarındaki tahmin edilen marjinal ortalamaları ve standart hata değeri a-b: Aynı sütunda farklı harf taşıyan gruplar istatistiksel