• Sonuç bulunamadı

Sami Güner kalbimizde yaşayacak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sami Güner kalbimizde yaşayacak"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

77

\ û U f 3

£ 9

SAMİ GÜNER

(2)

Sam iG ÜNER Sami GÜNER

Şubat 1991 tarihinde Türk fotoğrafının bü­ yük ismi, danışma ku­ rulu üyemiz Sami Güner’i bir trafik ka­ zasında yitirdik.

Sami Güner’in kabına sığmayan, aşıp taşan bir özgeçmişi vardır: Göç, öğrencilik, 25 yıl banka memurluğu ve 46 yaşından sonra başlayan gör­ kemli bir ikinci yaşam. 1915 yılında Priştine’de doğdu. 12 yaşlarındaTür- kiye’ye geldi. 1936 yılında İstanbul Erkek Lisesi’nden diploma alarak Hukuk Fakültesi’ne girdi. Geçimini sağlamak amacıyla çalışmak zorun­ da kalması nedeniyle öğrenimini yarı­ da bıraktı. 1961 yılında Merkez Ban- kası’ndan kendi isteğiyle fotoğrafçılık yapmak üzere ayrıldı. Fotoğrafçılığı bir meslek olarak seçmesinde 1958 yılında tanıştığı Kemal Baysal’ın etkisi oldu, insanın sevdiği bir işe başladığı, sıradanlığı aşma yolunda ilk adımları attığı anlar, yaşam saatinin sesini bü­ yük bir haz ve heyecanla duyumsadı­ ğı unutulmaz anlardır. Ama, önce bu saati kurmak gerekir. Sami Güner, fotoğraf yaşamını 1936 yılından baş­ layarak, sürekli artan birtem po içinde kurmaya başlamıştır. O yıllarda çekti­ ği siyah beyaz fotoğraflarda buruk bir duruluk vardır. Sami Güner, aşırı de­ recede duygulu, sıkılan, yaratma he­ yecanıyla kıvranan bir banka memu­

rudur. Çevresinde fotoğraf olayını sa­ natsal bağlamda kavrayan çok sınırlı sayıda insan vardır. 1950’li yıllarda, İstanbul’da çalışmalarını ancak, Fransız Konsolosluğu ya da Ameri­ kan Haberler Merkezi gibi bir iki sa­ londa sergileme olanağı bulabilmek­ tedirler. Sami Güner, “O zaman 27 li­ ra 36 kuruş olan aylığımın yarısını fo­ toğrafa veriyordum. Şifa bulmaz bir hastalığa yakalanmıştım” diyor. Yo­ ğun ve uzun bir amatörlük dönemin­ den sonra geçtiği profesyonel fotoğ­ rafçılıkta, mesleki gelişmeleri adım adım yaşamıştır. 1960’lı yıllarda ülke­ mizde gerçekleşen turizm ve fotoğra­ fa dayalı reklamcılığa ilişkin atılımlar Sami Güner’i yeniden yaratmıştır. Bir kez Anadolu’nun doğal ve kültürel zenginliklerini fotoğraf sanatı aracılı­ ğıyla tanıtma yolu açılmıştır. O ’nun “ Ben dertlerimi Anadolu’nun kuca­ ğında eritiyor... Unutuyorum... Orada kalbim çiçekleniyor” deyişi, sevdalı bir adanmışlığın yarattığı iç huzurunu dile getirmektedir, ilk Uluslararası ba­ şarısı, 1969 yılında Torino’da 36 dev­ let arasında yapılan afiş yarışmasın­ da birinci seçilerek Türkiye’ye bir altın madalya kazandırmasıdır. Sami Güner ile aynı yaşta olan Aziz Nesin, Broy Şiir Dergisi’nin Ocak ’90 sayısın­ da yayınlanan bir söyleşisinde çalış­ malarıyla topluma olan borcunu öde­

mekten sözetmektedir. Sami Güner yıllarca önce, topluma karşı duyduğu aynı borç meselesine değinmiştir. Bu, Cumhuriyetin çok tipik koşullarda yetişen ilk kuşağının özellikle üzerin­ de durduğu bir sorumluluktur. Sami Güner’in son kitabının kapağına koy­ duğu bir Ağrı Dağı fotoğrafı geçtiği­ miz günlerde, Çin’de onikibinbeşyüz fotoğraf arasında birinci olmuştur. Bu fotoğraflar nasıl bir ilişkiden doğmak­ tadır? Bunu biraz açalım. Sami Gü­ ner’in Doğaya, kültürümüze, insanı­ mıza yaklaşımını saptayan çizgiler ol­ dukça yalın ve belirgindir. Doğrudan bir anlatım biçimini yeğlemiştir. Sami Güner’in fotoğraflarında parçanın bütüne biçimsel ve düşünsel katkısı yılların verdiği alışkanlıkla en doğru bir biçimde deklanşör sürecinde çö­ zümlenmiştir. Genelde ele aldığı ko­ nulara ülkenin mutlu geleceğine, in­ sanın sağduyusuna duyduğu inanç­ tan kaynaklanan aydınlık bir bakış açısı vardır. Doğanın kusursuz ilahi ritmini vermeye özen göstermiştir. Yabancı ülkelerde gerçekleştirdiği çekimlerde karakteristik vurgular abartısız ve izleyicinin istemlerini kar­ şılayacak doygunluktadır. Efsaneleri yaşatmak, efsanevi motiflerle özdeş­ leşmeyi, onlarla soluk alıp veren var­ lıkmışçasına kaynaşmayı gerektir­ mektedir; “ Yaşar Kemal’in Ağrı Dağı

(3)

Sam iGÜNER

Efsanesi’ni, bu ne biçim, ne güzel bir dağdır ki öyle bir anlatının baş kişile­ rinden biri olabilmiş diye, düşündüm. O kitapta anlatıldığı biçimde çekebil­ mek için fotoğraflarını, çok uğraştım. Başarabildiğimi söyleyemem. Bazı şeyler var ki aciz kalıyor insan. Sığdı­ ramıyor makinaya. Benim için bunlar­ dan biri oldu işte Ağrı Dağı, iyi fotoğraf çekebilmek için çok uğraşmak gere­ kir de böylesi konuları gereği gibi de­ ğerlendirebilmek için kat kat daha çok uğraşmak zorunda kalıyor insan.

Böyle durumlarda fotoğraf değil ade­ ta çile çekilir. Ağrı Dağı bana çok çile çektirmiştir” . Dağlar, manevi yükse­ liş, yücelik, büyüklük ve tuttuğu kar nedeniyle enerji ve bereketin sembo­ lüdür. Ancak, onu tüm yönleriyle için­ de yaşatabilenler en iyi bir biçimde di­ le getirebilmiştir. Bunlardan biri olan Sami Güner’in fotoğraflarında, saf sezgi ve duyumlara dayalı bir güzellik betimlemesi, akıcı öyküsel bütünlük, “ renk ve biçim sevgisiyle, sevginin rengi ve biçimini” kolaylıkla birbirin­

den ayırarak işleme özelliği bir üslup birliği içinde eriyen faktörlerdir. Sami Güner, sanat yolunda yoğurulmuş ve yüceltilmiş yaşantılar ortasında, u ğ ­ runa ölüme gidilen bir fotoğraf girda­ bına kapılmış biri olarak anımsana­ caktır.

Dönüşü olmayan başka bir yolda ebedi huzura kavuşan değerli büyü­ ğümüzü saygı ve sevgiyle anıyoruz.

S. A. AK

Referanslar

Benzer Belgeler

Tarihi ve do ğal güzelliklerin yer aldığı Kavakdere ve Çatal Değirmen bölgesine, Bodrum Yarımadası Belediyeler Birliği tarafından katı atık merkezi, özel bir firma

Renkler, her mekânın fonksiyonlarına göre seçilmiş, genellikle canlı renkler kulla- nılmış olup sıcak ve soğuk renklerin bir

ıBen, işini, Kendi czkayııaklanyla yapm asını seven bir adam ım Şimdiye kadar bütün yadnm tanm ı, özkayıiaktan yaptım Bu y ıl İlk defa biraz açıldım

1960 son­ rasının ileriye dönük şairleri Nâzım Hik­ met’in ve genel olarak toplumcu Türk şi­ irinin mirasçısı, devam ettiricisi oldukla­ rı gibi, Türk şiirinin

We present in this report a 55 years old married male with giant condyloma located at the involving penis, scrotum, perineum, and inguinal region.. An extensive and

Yalnız, içki şişelerinin sıra sıra dizili olduğu o küçük odada geçen, kutsal aperitif saatlerinde, sevdiğim barlan anmak çok hoşuma gidiyor...”.. 2 0

BizanslIlar tarafından tesis edilmiş olan Hiyeron mevkiini hükümdar Prosyas Milâddan 192 sene evvel zaptetmiş, az sonra buradan çekilme­ ğe mecbur olmuştu.. Çok

Surphiraşdagabet Kilisesi bugün çevresinde ibadet edecek Ermeni vatandaşların sayısı azaldığı için haftanın sadece iki günü kapılarını açıyor: Perşembe ve