• Sonuç bulunamadı

B. Hasan Ali'nin iddianamesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "B. Hasan Ali'nin iddianamesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T | - r - ‘ — r — — ■---■ '

B. HAŞAN Â L İ’NİN

İDDİANAMESİ

C

,

ı

r?

‘1

B. Nihâi Atsız’m ana baba bir kardeşi

tanık B. Necdet Sancar

12

Yücel - ön er dâvasının duruşması sırasında İstanbul mahkemesinde es kİ Konservatuvaı- Müdürü Orhan Şaik'in gazetelerde okuduğum ifa­ desinde bildirdirildiği üzere kendisi­ nin bu işe vukuf k'esbetmesı bir te­ sadüf mahsulü değildir. Kendisine Ankara garında tesadüf ettiği­ mi hatırlamamakla beraber bu işi gar dahilinde anlatmadı­ ğım muhakkaktır. Zira Milli E ği­ tim Bakanı Haşan - Ali Yücel'in emri mucibince Çankırıya gitmek ü- zere her defasında müdür sıfatiyle Orhan Şaik’ten izin almağa mec­ burdum ve bu sebeple Çankırı’ya her gidişimden kendisini resmen ha­ berdar ederek izin almış ve dolayı- siyle Nâzını Hikmetle birlikte çalı­ şacağımı haber vermiş bulunmakta­ yım. Bu itibarla Orhan Şaik’in Çan­ kırı seyahatlerimi müphem ve biraz da garip bir tarzda mahkemeye nak letmek isteyişindeki maksadı anlı- yamadıın. Bu İşte hiç bir gayri ta^ biilik yoktur. Mahkûm olan bir in­ sana tercüme yaptırılaııuyaeağını emreden bir kanun hükmü de mev­ cut değildir. Ben Çankırı'ya gitml- : yerek operayı doğrudan doğruya kon i dişine yani Nâzım Hikmet'e gönde- , ıebilirdim. Hattâ tercüme ücreti na- I ıııına dahi tahakkuk ettirilebilirdi.

Ancak Nâzım H ikm etle karşılıklı olarak çalışmakta fayda mülâhaza ettiğim için ve kendisine şahsen ha- zı direktifler vermek için Çankırı’­ ya gitmeğe zaruret gördüm. Bir o- peranın tercümesi işi zannedildiği gibi kolay ve basit değildir. Ortaya muvaffak olmuş bir eserin konabil­ mesi ancak musikişinas ile kuvvet­ li bir şairin veya bu iki sıfatı nef­ sinde toplamış bir sanatkârın işe el koyması lâzımgelir. Bu itibarla benim Nâzım Hikmet’le kombine bir şekilde çalışmam eserin muvaf­ fakiyetini temin eden bir unsur ol­ muştur.

Bu işte eski Bakan Haşan-Ali Yü-cel'in alâkası derecesi az evvel an­ lattıklarımdan ibarettir. Fikir ben­ de doğmuş ve tarafımdan tatbik sa­ hasına konmuştur. A çıkça ifade ede­ rim }ci Haşan-Ali Yücel bu tercü­ meyi Nâzım H ikm etle beraber yap- maklığuıı hususunda kendiliğinden bana bir emirde veya telkinde bulun mamıştır. Hattâ bu husus hatırıma gelmemiştir.

Yücel ve ön er dâvasının duıuşma- sına bugün devam edildiğini bilsey­ dim mahkemeye usulü dairesinde ! müracaat ederek seyahate çıkıııa- i dan önce beni dinlemelerini ve bu suretle bir noktanın İnkişafı için a- dalete hizmet etmekliğime imkân verilmesini rica ederdim. Ancak müteakip celsenin yapılacağı gün İngiltere’de bulunacağım İçin buna başka türlü imkân bulamadım'. E- ğer avdet ettiğim sırada duruşma- nın devam etmekte olduğunu gö­ rürsem Mahkemeden, liizum görül­ düğü takdirde dinlenmemi tekrar rica ederim; dedi.

Şahitten soruldu:

Tercüme edilecek operanın ilgili zata tevdiinden önce mütehassısı tarafından, tercümenin kime yaptı­ rılması lâzım geldiği hakkında bir rapor hazırlanarak Konservatuvar Müdürlüğüne verilir ve müdüriyet­ çe bir tezkereye rapten icabeden mucip alındıktan sonra işe başlanır, diye ilâve eylemesi üzerine tehirinde zarar melhuz olması itibariyle C. M. U. K. nun 57 nci ve 59 ncu maddele­ rine tevfikan yemini tekrar icra et­ tirildikten sonra müştereken okuna­ rak ve münderlcatmın doğruluğu kabul ve teyidedtlerek beraberce İm­ za altına âlındı.

12.7.947 C. Savcısı Kâtip Şahit

Şimdi bu iki ifade karşılaştırıldı­ ğı zaman, benim Nâzım Hikmet'i hi­ maye kasdiyle herhangi bir hareke­ tim olmuş mu. olmamış m ı? Bunu anlamak güç olmasa gerektir. Gön­ lüm çok ister ki sanık Kenan ön e r de hak namına, adalet namına bunu i teslim etsin.

Eğer bu kadarı hakikate inan­ mak için kifayet etmiyorsa Orhan Şaik’in sözlerini değil, Konservatu­ var dosyalarında aslı bulunan ou tezkereleri tanık olarak kabul etsin;

Devlet Konseıvatuvarı Müdür­ lüğüne:

Haşan Ferit Alnar tarafından Türkçeye çevrilen Puccini’nin Tosça operasının birinci perdesine ait ter­ cümenin lisan ve prozodi bakımından doğru olduğu tesbit edilmiştir.

5.7.1910 Ebert Praetorius Necil Aks as 8.VII.1940 2/610

Maarif Vekilliğine Ankara

Haşan Ferit Alnar tarafından dilimize çevrilen Puccini’nin Tosça operasının blılnct perdesi tetkik e- dilnılş ve ilişik raporla birlikte say­ gılarımla sunulmuştur.

Müdür

Orhan Şalk Clökyay Nâzım H ikm etin himayesi hak­ kında ikinci mesele de müdafaa ta­ nıklarından yüksek tahsil öğrencisi Talât Clrit’ ln İfadesiyle meydana çıkmıştır. Bursa hapishanesinde, ta­ nığın İfadesine göre, hapishanenin en güzel odasında, felsefe öğretmeni He beraber ziyaret ettikleri Nâzını .Hikmet, "bizim Haşan - Alinin ver­

diği tercümeleri yapıyorum” demiş. Diğer talebe tanıklar da bunu teyit ediyor. Yalnız oıılan hapishaneye götüren felsefe öğretmeni “ Haşan - Alt Yücel tarafından verilen" deme­ di, "M aarif Vekâleti tarafından ha­ vale edilen” dedi, diyor. Şu veya bu şekilde söylemiş, bence bunların ehemmiyeti yok. Ehemmiyeti olan noktalardan biri Nâzım Hikmet'in benim hakkımda (bizim Haşan - Â - 11) diylp demediğidir. Ben, Nâzını Hikmet ile ne fikir, ne meslek ve ne meşrep arkadaşlığı etmiş değilim. Etseydim bunu İfadeden çekinmez­ dim. Onun sanatını, şairliğini ilk zamanlardan beri takdir etmişimdir. Duruşma sırasında adı geçen ve onun millî şiire sembol olarak aldığı (Üç Telli Saz) hakkındakl ağır hücum­ larını doğru bulmadığım içki 1624

de yazdığım ve İlâvelerle 1933 de neşredilen (Dönen Ses) isimli şiir mecmuama da aldığını şu manzume­ yi Yüksek Mahkemenize bütüniyle a »e d e ce ğ im ."

B. Yücel burada "Ü ç Telli Saz Şairine, Üç Telli sazdan cevap" adlı şiirini okumuş ve iddianamesine şöyle devam etmiştir:

1925 te ilk defa Milli Mecmuada neşredilen bu şiir; Nâzını Ilikmet’lıı duygularına gönlümün razı olmadı - ğtm, Türk oğluna gönülden türkü dinletmediğini söylemiyor mu? Bu da mı komünistlik? Kaldı ki Nâzını Hik- met’in, Talât Cirit tarafından yapı­

lan şahadet üzerine yazdığı bir mektupla, veya sözle benim hakkım­ da şöyle dediği kulağıma geldi :

Ne meşrebi meşrebime, ne ka­ fası kafama uymıyan Haşan - Âli için bizim Haşan Ali diye bir şey söylemedim.”

Böyle bir şey söyleyip söylemediği. Yüksek Mahkemenizce her zaman tahkiki kabil bir husustur. Meşrep ve kafalarımızın birbirine uymadığı­ nın, onun söyliyebileceği bir söz ol­ duğunu ben de tasdik ederim.

Asıl meselenin kendisine gelince, klâsikler arasında veya haricinde kendisine ne Bakan olarak benim ta­ rafımdan, ne de Millî . Eğitim Ba­ kanlığı tarafından herhangi bir ter­ cüme verilmemiştir. Nitekim bunun kanunen imkânsızlığını görerek bu husustaki talebi Yüksek Mahkemeniz reddetmiştir. Resmen kendisine ter­ cüme verilmiş olanlardan biri Nâ - zım Hikmet’e bu tercümenin bir kıs­ mını vermiş olabilir. Bu cihetin beni a'âkalaııdu'abilnıesi için o zata be­ nim "tercümeyi Nâzım Hikmet’le be­ raber yapınız” demem, yahut bunu şart koşarak tercümeyi kendisine v e r -' dürmem icabeder. Ne sanık, ne de tanıklar böyle bir şey söylemiyorlar. Doğru konuştukça söyliyemezler. Şu takdirde sanığın isbat edeceği cihet, tanıkların sözleriyle ortaya çıkan hâ­ disenin zatını ve aslım ortaya koy­ mak olmalıdır. İstinabe esnasında Talât Ciıit’e sarili olarak şu noktayı sormuştum;

— Bizim Hasarı-Ali diyen Nâzını Hikmet, resmen Bakanlık tarafından mı bu tercümeleri yapmıya memur edilmiştir; yoksa beıı mİ hususi ola­ rak kendisine para yardımı yapmak suretiyle bu tercümeleri verdirmi­ şim?

Tanığın verdiği cevap şu olmuştu! — Ben hususi vardım demedim. Vekâlet tercüme ettirmiş.

Bakanlığın tercüme ettirmesi için resmi bir emir bulunmalıdır. Bu emir nerede? Hususi yardım ¡se Nâzım Hikmet’e atfedilen bir sözden ibaret kalmıyor mu?

3 — Tanık Necdet Sancar

Halen Sıkıyönetim Mahkemesinde devanı eden, Ankara nümayişi sebe - biyle çıkmış Irkçılık - Turancılık dâ- vasinin sanıklarındandır. Yukarda durumunu ve siyasi fikirlerini arzet- tiğiın Nihal Atsız’ın ana baba bir kardeşidir. Bulunduğu okullarda ge­ çimsizliği ve tahrikçiliği dolayısıyla yeri değiştirilmiş bir öğretmendi. Si­ vas'tan Balıkesir’e nakledilmesini, müteakip orada da rahat durmadı. Talebeye Turancılık telkinleri yap­ mak. avladığı talebe ile ona buna tehdit mektupları göndermek, tale­ beyi öğretmenlerini tahkire sevket- mek, gazino ve demiryolları idarele­ rine ait levhaları ve tabelâları indir­ mek için yine talebeyi teşvik etmek gibi hareketleri üzerine Müfettişler, hakkında tahkikat yaptılar. Bu tah­ kikat fezlekelerinin birinde şöyle ya­ zılıdır:

“ Necdet Sancar’ın derslerde tale­ beye Irkçılık - Turancılık üzerine tel­ kinlerde bulunduğu; buna delil o l­ mak üzere Atatürk’ün hususi haya­ tını yakından bildiğini, onun yatak odasında ve başının ucunda büyük bir Turan hartası asılı bulunduğunu, Turanı almak istediğini, ölmeseydl onu almış bulunacağını ve İnönü’ nün de Rusya’daki Türlcleri getirmek için çalıştığını söylemek suretiyle talebe­ ye çok kuvvetli tesirler yaptığı sabit olmuştur.”

Gene aynı tahkikat evrakı içinde bulunan, bir Öğretmene yazılan teh­ dit mektubunda şöyle denilmektedir: “ Güvendiğin Kemalizm’in dayandı­ ğı partinin hiçliğini anlanıadınsa pek yazık. Bize iltihak etmiyenler ölüme mahkûmdur.”

Bu tanığın ne ruhta' bir insan ol­ duğunu anlatmak için dâva açıldık -tan sonra ve benim aleyhimde şaha­ det ettikten sonra kendisini görüp dinlediğim. Millî Eğitim Bakanlığı'■ Teftiş Heyeti Reisi Ekrem Saracın şu sözlerini arzedeeeğim:

“ Bir güıı mektepte sabahleyin bah­ çede bir feryat, bir gürültü olmuş; Müdür, odasından fırlayıp ne oldu - ğunu anlamak için dışarı çıkarken Necdet-, Sancar’a tesadüf etmiş. Ne var diye soranca "duymadınız mı, Atatürk, geberdi” demiş. Müdür bu­ na şiddetle mukabelede bulunmuş. Kumı duyan talebeler ona taarruza kalkmışlar. Müdür mâni olmuş.”

O zaman uıüdiir olan zat, şimdi Balıkeair Lisesi Müdürü Raaim Baş- göz’dür. Bu hâdiseden şimdi Bakan­ lık Müfettişi olan Cezmi Berktin’! « haberi olduğunu Ekrem Saraç ayrıca ifade etmiştir, işte bu adam, bana komünist hâmisi diyor; yine bu adam, Irkçılık - Turancılık dâvasında işken­ celer yapıldığını ve bu dâvanın bu şekle getirilmesinde en büyük âmil­ lerden blı-tnln ben olduğumu söylü­ yor ve gene bu adam “ 19 mayıs 1944 nutkunu Cumhurbaşkanına söyleten, yanlış malûmat verenler­ den biri de Hasan-Ali’dlr.,, diyor,

(Sonu var)

; Kanadlı Türk gençliğinin ■

; çekirdeğini meydana getiren, ;

; uçağın yurdumuzda Türk mü- ;

; heııdisleriyle, Türk işçileriyle ■

; yapılabileceğini ispat eden *

S Türjc Hava Kurumuna yardım J

için Kurban Bayramı en uy- *

; gitn bir {irşattır.

Si m im • ı * ı ı ı > ı ı i ju jı ı jı jt ii i k i m İ

Referanslar

Benzer Belgeler

Mithat Cemal Kuntay bir yemekte Sedat Simavi’ye “Hürriyet nasıl

Bir meta-analizde genel sağlık, mental sağlık, fiziksel fonksiyon ve çevresel faktörler açısından yaşam kalitesinin sosyal ve davranışsal destekle arttığı

jM /ÿiÎH ju Jc Ceux MsÛUliAİüU^Ui

In this sense, informing the readers about green credits, green stock certificates and index funds, green cards, green project financing, green indices, carbon

Ya «bakanlık vazifesinden istifa ettikten sonra...» diye âdeta böbürlenm esine ne demeli? H aşan Ali’nin bu istifa­ sının, tutkalla yapışılm ış k a d a r

Fakat o tarihlerde de kayık bütün bu vasıtalar İçinde halk tara­ fından kâh ucuzluğu, kâh her an j emre hazır oluşu bakımından ve yük­ s e k sınıf

İbn Âbidîn burada sigorta akdi ve sigorta sistemi hakkında hiçbir özel bilgi sunmayıp, konuya sadece bir kişinin (ecîr-i müşterek olan armatörün) tüccara malını

Fareler bir süre sonra, patilerine elektrik sinyali uygulanma- yıp sadece asetofenon koklatıldığında dahi elektrik sinyali verilmiş gibi korktular.. Yani asetofenon koku-