ŞÖVALYELER V E
SÜRGÜNLER ADASI
Malta, Osmanlı için
gerçek bir çıban başıydı.
Ne gariptirki aynı ada
tarihimizde, bitmek
tükenmek bilmeyen
savaşların yanısıra, Osmanlı
aydınının sürgün yeri
olarak da yerini aldı.
Sayfa: 119
f ‘ T İfjjği ____ Fjlp’ ' y'} VffiTmlI
*
M
¿ i l
B.r Aı ><?Serna FENEMENİ
imine ÇAYKARA
Malta Şövalyeleri'uin
asıl adlan St. Jeaıı â
Şövalyeleri'ydi.
i
Yanda Pieire
P lige t tarafından
mermere oyulmuş
Aziz Jeaıı 'ın başı
görülüyor.
m m
Asiller için, asiller tarafından iıı§a
edilmiş şehir" olarak nitelendirilen
Valetta'da, denize yönelmiş yüzlerce
topun yanısıra düzinelerce kilise ve
saray bulunuyor.
Madonna ve (gizler
Fra Angelico'nun en yetenekli
öğrencisi olan Domenico di Michelino
tarafından yapılan "Madonna ve Azizler
adlı resim
,
adada bulunan ve şaheser
olarak nitelendirilen yüzlerce eserden
yalnızca biri.
¿U
U
a&
M
İ
Malta sürgünleri
Arkasında ”20 Ocak 1920 Vardela Kışlası, Malta” yazılı bu fotoğraf,
İngilizler tarafından Malta'yû sürülen Türk aydın ve yöneticilerinin bir
bölümünü toplu halde gösteriyor. Fotoğraftakiler: Konya Valisi Muammer
Bey, Ali Rıza Bey, Mehmet Şükrü Bileda, Suudi Bey, Şevket
-
Galatalı, Celal Nuri, Tevfik Hadi, Ali İhsan Sâbis, Salâh
Cimcoz, Hüseyin Cahit, Ziya Gökalp, Hacı Adil, Ferit
Hamal, Halil Menteşe, Ahmet Ağaoğlu, Nevzat Bey,
Mazlum Bey, Sabrı Mey, Macit Bey, Memdııh Bey
{Taka Toros Arşivi’nde,
ü r . *3 ■ ■?*
>
W
W
¡ s6 Ekim 1530. K udüs’ün hastabakıcı S a in t-J e a n ş ö v a ly e le r i M a lta ’ya ayak basar. O nlar, kutsal topraklar da geçen d ö rt yüz y ıllık d estan ın sem bolü, haçlı seferlerinden kalm a bir tarika tın üyesidirler.
1099’da G odefroy de B ouillon ve onun h a ç lıla rı K u d ü s’ü ele g e ç ird iğ in d e şeh ird e y a ş a y a n h a s ta b a k ıc ı b ir to p lu lu k v a r d ı. G erard de M a rtig u e s'in etk isiy le y aralılara yardım a geçtiler. Y alnızca askerleri ve haçlı ları tedavi etm ek yeterli değildi, aynı zam an da onların S ain t-S ep u ltere’e v arm alarına da y a r d ım c ı o lm a k g e r e k liy d i. B ö y le c e K u d ü s’ün S ain t-Je an şö v a ly e le ri, d o ğunun latin krallıklarını korum akla yüküm lü askeri bir tarikat haline geldiler.
1291 ’de A cre düşüp de , Haçlı prenslikle ri ortadan kalk ın ca m ezhep üyeleri b ir gün yeniden başlam ak um uduyla K ıbrıs’a çekildi ler, b u rad a da h a c ıla r ve h a stalara yön elik ç a lış m a la r ın ı s ü r d ü r d ü le r . 1309 y ılın d a B izans’ın R odos'unu ele geçiren Jean de La V ale tte b a şk a n lığ ın d a k i ş ö v a ly e le r b u ray a yerleştiler. K urdukları hastaneyle faaliyetleri ne devam edip güçlü bir dononm a kurdular. B uradaki yaşam , 1523 yılına, K anuni Sultan Süleym an zam anında T ürklere yenilm elerine k a d a r sü rd ü . Ve a rd ın d a n k a ra n lık y ılla r geldi. 1530’da Sicilya kralı im parator Charles Q u in t (Ş a rlk e n ) M alta ad a sın ı şö v a ly e le re
Bu salon bir zamanlar Malta
Şövalyeleri tarafından yatakhane
olarak kullanılıyordu.
bağışlayınca durum değişti.
T arikat bundan böyle kendi f ie f’indeydi (feo d al y ap ıd a k ö y lü le riy le b irlik te verilen to p rak p arç ası). H er b ir ucun İn c il’e özgü m utluluğu sim gelediği sekiz uçlu haçlarıyla süslü kırm ızı giysileri onların geleneklerinin bir parçasıydı. Şövalyeliğe geçişte dua tören le ri v a rd ı. V e ta rik a tta a s illik ana p ren sip olduğundan zevk unsuru ön plandaydı.
E skiden tarikata giriş çok genç yaştaydı. Şövalyeler tarikatın gem ileriyle - ki egemenlik sekiz bölgeye ya da dile ayrılm ıştı- (Auvergne, Provence, Fransa, Aragon, Castille, Almanya, İtalya ve İn giltere “d illeri” ) M arsilya ya da T oulon’a geldiler. M alta’da her dilin iki katlı sarayı andıran “ han” ları vardı ve şövalyeler burada konaklam ak zorundaydılar.
Şövalyeler, bugün olduğu gibi geçm işte de bir kaç kategoriye ayrılm ışlardı, kural olarak tarikatın A dalet şövalyeleri, on altı yaşından büyük olm alı ve anne tarafından olduğu kadar b ab a d an d a se k iz asa le t b ö lg e sin e m ensup olm alıydılar. D aha sonraları sadece “dürüst ve onurlu aile”ye m ensup olm aları gereken H as tabakıcı Şövalyeler (M alta Şövalyeleri) ortaya çıktı. M alta şövalyeleri hiç b ir zam an kendi
içlerine kapanm ış b ir topluluk olm adılar. İlk asker keşişlerin ardılları olarak onlar, eylem de ve düşüncede tarikatın isteğine uym ak zorun d ay d ılar, ki bu da “ Irk, renk ve din ayrım ı yapm aksızın hizm et etm ek” idi.
Uzun süre H ıristiyan dünyasının Osmanlı im p arato rlu ğ u n a karşı kalesi olm a g ö revini üstlenen tarikat, m üslüm anlara karşı giriştiği s a ld ır ıla r ın d a n s o n ra y u rd u n u te rk e tm e k z o r u n d a k a ld ı. E n p a rla k d ö n e m le r in i M alta’da yaşadı. O sm anlı tehdidinin azaldığı 17. ve 18. yüzyılda tarikat gittikçe zayıfladı. A risto k ra sin in y ü rü ttü ğ ü bu so sy a l y ap ıy ı kabul etm ey en F ra n sız D evrim i, N apolyon B onapart’la tarikatı M alta’dan uzaklaştırdı. 12 H aziran 17 9 8 ’de M ısır’a doğru yelken açan Bonapart, bir İngiliz üssü haline gelm e tehli kesi taşıyan M alta’yı ele geçirdi. B üyük Ş ef Ferdinand de H om pesch’i kapitülasyona zor ladı. Şövalyeler de yersiz yurtsuz kaldılar.
B unun üzerine m al m ülklerinden feragat e tm e k z o r u n d a k a la n ş ö v a ly e le r , Ç a r I. P aul'ün him ayesine sığındılar. Tarikatı savun m ak yerine girişilen bu birlik, onu yokolm aya doğru sürükledi.
M a lta 'd a y e n id e n to p la n m a y a y ö n e lik ç a b a la r d a b u lu n u ls a d a ta r i k a t 1 8 3 4 ’de R om a’ya bağlandı. Artık askeri yapısı kaybol m uştu, ne v ar ki yeni üsler edinm eye doğru h arekete geçti. 18 7 2 ’de M a lta’lı bir dernek ortaya çıktı. A rdından ABD ve A vustralya’da başka dernekler kuruldu. Şövalyeler İtalya’da C odotti’ye kadar olan bir kaç bin m etrekarelik alanda yaşam aya başladılar.
Ş ö v a ly e le r b u g ü n beş k ıta d a , 1 5 0 ’ye yakın hastane, tedavi merkezi, dispanser, okul ve çeşitli birim ler yardım ı koordine ediyor ve im dada koşuyorlar. 50 ülkede delegeler, dok torlar, araştırm acılar, am bulanslar, acil y a r dım cılar ve gönüllüler cüzzam ve A id s’e karşı m ücadele ediyorlar. Bu çok etkili yardım ağı, ne sığınm acılara el uzatm ayı, ne sakatlara hiz m et etm eyi, ne de ilaçların toplanm asını unut m uyor. B ethlehem ’deki ana okulundan L üb n a n ’dak i 14 d is p a n s e re , A frik a ve G ü n ey Doğu A sya’daki cüzzam m erkezlerinde M alta tarikatı, hala ekipleri ve doktorlarıyla hazır. T ayland ve K am boçya’daki sığınm acı kam p larına, F ra n sa’daki sakat m erkezlerine kadar tarikat hala yaşıyor.
B aşkent V aletta toprak ren g in in hakim olduğu şaşırtıcı bir sanat şehri. Bugün şöval yelerin bir zam anlar nasıl yaşadığını anlam aya olanak veren yeterince kilise, kule ve saray var burada.
Ş ö v a ly e le r, V a le tta ’d a b u lu n a n gü m ü ş m utfak takım larıyla hastalar ve yoksullara hiz met ediyorlardı. R odos’dan getirilm iş üzerin de çok ince işlenm iş kıym etli taşlar bulunan güm üş haçı dua sırasında onlara veriyorlardı.
İ Ü
S ÊÊm
1
| 1
1
1
^
■V-
/Ê Ê Ê Ê i i j l H k ' i . \ . J f i ;: . •' H w v f l A M H J f c i ^ w ^ S Î* ;. • ■ ' ‘jr •'•JŞS’jŞ - 4 f f ■ ‘“ ÿ ^ S p ^ ’ *OSMANLI'NIN BAŞ AĞRISI
S ain t-Je an Ş ö v aly e leri, M a lta ’yı A kde n iz ’in üzerinde H ristiyanlığın bir kalesi haline getirdiklerinde, ada eskisine oranla çok büyük önem kazanm ıştı. T ü rk ler 1530-1565 yılları a r a s ın d a h e m e n h e r y ıl M a lta ’yı v u ru p G ozo’yu işgal ettilerse de, Ş övalyeler'i bura dan çıkarm aları m üm kün olmadı.
A ylarca süren ve adada oynatm adık tek kaya parçası b ırakm ayan A lm an b o m b ard ı m anlarının bile II. D ünya S avaşı’nda M alta’yı d ü şü rem e d iğ i g ö zö n ü n e a lın ırsa 16. yüzyıl tekniğiyle bunu başarm anın ne denli güç oldu ğu anlaşılabilir. Ş övalyeler’in am acı Türklerle “ K utsal Savaş” yapm aktı. Asıl faalliyetleri de T ü rk le r’e karşı korsanlıktı. Bu sırada M alta Başkanı de La V alette P arisot’tu.
La V alette O sm anlılar’ın eninde sonunda M a lta’ya ciddi b ir sefer y apacağım biliyor, özellikle de T ra b lu sg arp ’ın kaybından sonra T urgut R eis’den çok çekiniyordu. Bu yüzden M alta’yı dünyanın en iyi korunan kartal yuva sı haline getirdi. (K aptan-ı D erya Sinan Paşa, M alta kayalıklarını görünce: “ kartal yuvası” dem işti.) 1561 ’de İstanbul’dan henüz Trablus- g a rp ’a d ö n m ü ş o lan T u rg u t R eis ile M alta Ş övalyeler’i arasında Strom boli D eniz Savaşı olm uştu. Bu savaş so n rasın d a M alta Filosu
bozguna uğradı. Bir ara La V alette O sm anlı d en iz ak ın ların d an b unalarak Ş ö v a ly e le r’in M alta’yı boşaltm alarına karar verdi. La V alet te S ain t-Je an Ş ö v a ly e le rim e O sm a n lıla r’ın çok da yollan üzerinde olm adığı için K orsika A d a sı’nın v erilm esin i istedi. A m a C en ev iz Cum huriyeti bu adayı boşaltm ak için çok ağır şartlar ileri sürünce La V alette M a lta’yı ter- ketm ekten vazgeçti.
T urgut Reis, D ivan-ı H üm ayun’u M alta’yı feth e z o rlu y o r, T ürk d en iz y o lla rı ü stü n d e olan bu düşm an yuvasının tahribinin şart oldu ğ u n u sö y lü y o rd u . E n so n u n d a K a n u n i’d e M a lta ’ya sefer d ü zenlenm esine karar verdi. S e fe re ç ık a c a k D o n a n m a -y ı H ü m a y u n ’d a g em ile rd e fo rsa la rd a n b aşk a d en iz ve kara askeri de vardı. Bu kara askerlerinin kum an danı da İsfendiyaroğlu Sultan-zâde K ara M us ta fa P a ş a ’ydı. D o n an m a -y ı H ü m a y û n ’a da K aptan-ı D erya Damad Piyale Paşa kum anda edecekti. O sm anlIlar kuşatm ayı birkaç ay için de sonuçlandırm ak zorundaydı. T urgut Reis
1540, 1541, 1544, 1546, 1547 ve 1551 ’de a d a y a a ltı k e z s e fe r d ü z e n le m iş , G o z o A d a s ı’nı ta m a m e n iş g a l e tm iş ti. 1 N isa n 156 5 ’te İs ta n b u l’dan a y rıla n d o n an m a, 3,5 günde M a lta’ya geldi.. K oca M ustafa Paşa,
Turgut R eis’ten önce davranıp “M alta F atihi” olm ak hayaliyle hareket etm işti. U luç-Ali Reis ve T u rg u t R e is ’de M alta feth in e k atıld ılar. T urgut Reis buradaki çarpışm alarda yaralan ması sonucu 80 yaşında öldü. T urgut R eis’in şehit düştüğü yere bugün hâlâ “Pointe D ragut” yani “T urgut B urnu” denm ektedir.
T urgut R eis’in ölüm ünden sonra kum an dayı Koca M ustafa Paşa ele aldı. Bir çok kanlı ç a r p ış m a d a n s o n r a İ s p a n y o ll a r ’ın a d a y a önem li sayıda takviye asker çıkarm aları üzeri ne, 8 E ylül’de K oca M ustafa Paşa kuşatm ayı kaldırm ak zorunda kaldı. Bundan sonra T ürk ler bir daha adayı alm aya teşebbüs etm ediler.
SÜ RG Ü N GÜNLERİ
M alta, O sm an lı İm p a ra to rlu ğ u ’nun son d ö n em leriy le K u rtu lu ş S avaşı sü resin ce de son derece önem li bir m erkez oldu. A m a ne şövalyeleriyle, ne de defalarca kez uğradığı saldırılarla, kuşatm alarla... Bu kez bir “ sürgün adası” olarak tarihteki önem ini korudu.
“T ü rk K u rtu lu ş S avaşı ta rih in in ilginç sayfalarından biri de M alta sürgünleri olayı dır. M ondros M ütarekesi üzerine, in g ilizler İstanbul’a ayak basınca, T ü rk iy e’de am ansız bir “ insan avı” başlatıldı. Birçok kim se
-■■jâ
m
r -■ f f eV
|
x,: * , t |J i 4 -l A t-»I.'
.
\PSîL.
\W *
/ T
' * \m § M
a
su z y a k a la n d ı. B u n la rın ç o ğ u , “ B e k ira ğ a Bölüğü” denen uğursuz cezaevine tıkıldı. Bir süre sonra, tutukluların bir bölüm ü İngilizler ce apar topar M alta A dası’na sürüldü. 1919-20 y ılların d a tu tu k lam a la r, sü rgüne y o lla m a lar birbirini kovaladı. T oplam , 140 kadar T ürk, M alta’ya gönderildi.Sürülenlerin çoğu T ürkiye’nin ileri gelen leriydi. İçlerinde sadrazam lık, şeyhülislam lık, nazırlık, m eclis başkanlığı, m ebusluk yapm ış devlet adam ları vardı. G enelkurm ay başkanı, harbiye nazırı, ordu kum andanları gibi büyük p aşala r da sü rg ü n ler ara sın d ay d ı. T anınm ış profesörler, yazarlar, düşünürler, gazeteciler, valiler aynı sürgün kam pında çile doldurdular.
T utuklanm aktan kım payı kurtulup A n a d o lu ’ya g e ç m e y i b a ş a ra n M u s ta fa K em a l P a şa , İ s ta n b u l’a “ t e ş r i f i” iç in y a lv a r ıld ı. “Vatanını seviyorsan dön” diye ısrar edildi. O sıralarda Atatürk, İngilizler’in eline düşseydi, N ap o ly o n B o n ap art g ib i b ir İn g iliz sürgün adasında çü rü tü lü r m üydü bilinm ez. O layın a rk a sın d a çetin b ir T ü rk -İn g iliz b o ğ u şm ası y a ttığ ı a p a ç ık tı. S ü rg ü n p o litik a s ı, İn g iliz savaş yöntem lerinden biriydi. Türklerin bahtı n a d a M a lta A d a sı d ü ş m ü ş tü . N e v a r k i, T ü rk ’e karşı girişilen sürgün harekâtı, am ansız bir savaş biçim ini alm ıştı. T ürkiye’nin, işbir lik ç ile r d ışın d ak i tüm y ö n etici k ad ro su n u n sürülm esi am açlanm ıştı.
M alta A dası düşük ittihatçılar için bir çeşit “ Y assıada”mı olacaktı? Y oksa İngilizler ger çek “ savaş su çlu lu ların ı” mı k ovalıyorlardı;
çeyrek yüzyıl önce M alta’da, N um berg M ah k em esi tip in d e b ir y üksek ceza m ahkem esi kurm ayı m ı tasarlam ışlardı? B iraz yakından bakınca, sürgünler arasında -bir rom anın deği şik kahram anlan gibi- çeşitli tipler bulunduğu g ö rü lü r. İn a n m ış K e m a lis tle rle , A ta tü rk ’e İzm ir suikastini hazırlayanlanlar, İstiklal M ah k em esin in yargıç koltuğunda oturanlarla sanık sandalyesinde oturanlar, idam hükm ü verenler le idam hükm ü giyenler, M alta’da, aynı sürgün kam pında kader yoldaşlığı etm işlerdi." (...)
B ila l N . Ş im ş ir ’in “ M a lta S ü rg ü n le ri”
Malta Limanı'nııı Osmanlı
Donanması tarafından
kuşatılmasını gösteren plan.
a d ın d a k i k ita b ın d a k o n u y a iliş k in y a p tığ ı değerlendirm e bu şekilde...
M a lta ’y a sürgün olaylarındaki ilk adım , O cak 1919’da T evfik P aşa H üküm eti zam a nında İstanbul’da başlayan tutuklam alarla atıl dı. İn g iliz le r, sın ır b o y la rın d a , c e p h e le rd e Türk subaylarını tutukluyordu. Padişah hükü m eti ve işgal k ollan bir anlam da işbirliği için deydiler. A ylar geçtikçe yakalanıp, “ B eşirağa B ölüğü”ne atılanların sayısı “insan avı” şek linde d eğ e rlen d irileb ile ce k bir düzeye u la ş m ıştı. U ğursuz bir yer olarak görülen
“Bekira-Malta sürgünleri, Ziya Gökalp'in felsefe dersinde... (Sağdan sola)
Sivas Mebusu Muammer, Ziya Gökalp, General Ali İhsan,
Günümüz Malta’sı
Vittoria
ğa Bölüğü” bu sıfatı alm akta çok da haksız bir y er d eğ ild i. Ç ünkü buraya atılan ve “ savaş suçluları” olarak adlandırılanlar bir süre sonra ya M alta’ya sürüldü, ya sıkıyönetim m ahke m elerince süründürüldü, ya da asıldı.
Sadrazam Tevfık Paşa, çok sayıda insanı y a k a la d ık la rın ı ö v ü n e re k İ n g iliz Y ü k se k K om iseri’ne bildiriyordu. V ahdettin’in İçişleri Bakanı da Erm eni sürgününden sanık 60 kişi lik bir kara liste hazırlattıklarını A m iral Calt- h o r p ’a sö y le d i. A m iral C a lth o rp ’un M a lta V alisi’ne çektiği telgrafla tutukluların sürgün süreci başlam ıştı: “T ürk m akam ları M ütareke hüküm lerinin uygulanm asına karşı gelen eski hüküm et taraftarlarını, kırıma, tutsaklara karşı gaddarlığa adları karışan kişileri tutuklam aya başladılar. Bu kim selerden bazılarının em in bir yerde hapsedilm eleri bakım ından Türkiye dışı na gönderilm eleri gerekirse, bunları m alta’ya k abul etm ek için te rtib a t a la b ilir m isin iz ? ” A tatürk de azledilip sürülecek kişilerin bulun duğu kara listenin en başındaydı ancak hiç yakalanam adı. M alta’ya sürülenler başta Sal vator K alesi olm ak üzere V ardela ve Polveris- ta K ışlaları’na alındılar.
T ü rk iy e ’den M a lta ’y a ilk sü rü le n eski A ltın c ı O rd u K o m u ta n ı A li İh sa n (S â b is) P aşa’dır. Paşa, aynı zam anda M ütareke döne m in d e İ n g iliz le r ’in tu tu k la d ık la rı ilk ordu kom utanıydı. P aşa’nın tutuklanm ası, tutukla m a çerçevesinin generallere ve ordu kom utan larına kadar genişlem iş olduğunun bir göster gesiydi. İlk sürgün edilenler genellikle İttihat çılardan oluşuyordu. A m a kısa sürede T ürki y e ’de yeni bir “ suçlu” tipi ortaya çıktı. Mini
ciler veya K em alistler. İlk büyük sürgün kafi lesi M ondros ve M alta’ya boşaltıldıktan sonra İngilizler M ustafa K em al’in peşine düştüler.
16 E kim 1920 g ü n ü D am a t F e rit P aşa Hükümeti devrildi. T.B.M .M . Hüküm eti duru m a hakim oldu. Ferit P aşa’nm yerine Tevfik Paşa sadrazam oldu. M a lta’ya sürgün yo lla m aktan da vazgeçildi. 1920’nin Kasım ayın dan sonra kim se M alta’ya sürülm edi. Tek bir kişi hariç: Son O sm an lı P ad işa h ı M ehm ed V ahdettin. U lusal K urtuluş Savaşı gerçekleş tikten sonra K asım 19 2 2 ’de A llahtan sonra İn giltere’ye güvendiğini söyleyen V ahdettin, “ M a la y a ” adlı İn g iliz z ırh lıs ıy la M a lta ’y a “sürgün” gitti...
M ALTA
Siiema
Valetta
A kdeniz’in orta kesiminde küçük bir adalar grubundan oluşan Malta Cumhuriyeti, Sicil y a’nın 93 km kadar güneyinde, L ibya'nın 350 km kadar kuzeyinde, T unus'un 290 km kadar doğusunda yer alıyor. Adalar grubu; Malta, Gozo ve Comino adında diğerlerine oranla büyük sayılabilen üç ada ile Comminotto ve Filfla adında iki küçük ıssız adadan ibaret. Başkenti Valetta olan ülkenin toplam yüzölçümü sadece 320 kilometrekare.
Yüzölçümünün yaklaşık yüzde 78’ini oluşturan Malta adasının kireçtaşı yükseltileri (koralin) çevreden mavi kil yamaçlarla ayrılmakta. Yüksek ve sarp kayalıklarının bulunduğu batı kıyısında doğal limanları az olmasına karşın doğu kıyısında Marsamxett ve Büyük Liman denen iki körfezi var. İşte adanın stratejik önemini artıran da derin sulan olan bu limanlar.
1964’de bağımsızlığını ilan eden Malta, 1974’de gerçekleşen anayasa değişikliğiyle İngiliz Uluslar Topluluğu içinde bir cumhuriyet haline geldi. Okur yazarlık oramnın yüzde 96 ’larda sey rettiği ada topluluğunda eğitim 6-16 yaşlar arasında zorunlu. Konuşulan dil İngilizceyle birlikte, Kuzey Afrika arapçasıyla Sicilya’da konuşulan italyancanm kanşımı olan Malta dili.
Maltalılar çok sevecen insanlar. Ülkeleri, serenadlara uygun balkonlu evleri, hemen hemen sıfır suçluluk oranıyla aynı onlara benziyor. “Kibar beylerin kurduğu kibar bir şehir” olan baş kent Valetta şövalyelerden kalma pek çok kiliseyi, sarayı, yapıyı barındırmakta. Caravaggio ve Preti gibi İtalyan sanatçılar M alta’da bir kaç yıl geçirmişler. Preti, M alta’nın pek çok kilisesini ünlü resimleriyle donatmış. 20 yüzyıldaysa ada Richard England ve başka mimarlar sayesinde kendi yerel mimarlık unsurunu geliştirmiş.
M alta’dan Gozo adasına seyretmek, ada değiştirmek biraz gezegen değiştirmek gibi. Saint Tropez’ye benzeyen Saint Julian’s kıyılan boyunca gitmek, üç adanın en küçüğü Comino kıyı sında denize girmek, Rabat’ı keşfetmek ya da G ozo’nun bakir güzelliklerini tercih etmek Home- rosa özgü destanı yaşamak demek.
130 TURKUAZ