• Sonuç bulunamadı

Kadın ve erkeklerin televizyonda yayınlanan evlilik programlarına ilişkin tutumları üzerine bir araştırma (Tokat İli Örneği)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kadın ve erkeklerin televizyonda yayınlanan evlilik programlarına ilişkin tutumları üzerine bir araştırma (Tokat İli Örneği)"

Copied!
90
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

i

KADIN VE ERKEKLERİN TELEVİZYONDA YAYINLANAN EVLİLİK PROGRAMLARINA İLİŞKİN TUTUMLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

(TOKAT İLİ ÖRNEĞİ)

SERDAL UÇAR

YÜKSEK LİSANS TEZİ

AİLE VE TÜKETİCİ BİLİMLERİ EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)

i

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren 12 (oniki) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Serdal

Soyadı : UÇAR

Bölümü : Aile ve Tüketici Bilimleri Eğitimi Bölümü İmza :

Teslim Tarihi :

TEZİN

Türkçe Adı : Kadın ve Erkeklerin Televizyonda Yayınlanan Evlilik Programlarına İlişkin Tutumları Üzerine Bir Araştırma (Tokat İli Örneği)

İngilizce Adı : “A Research On The Attitudes Of Men And Women Regarding Marriage Programmes Broadcast On Television(Tokat Province Sample)”

(4)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelerine uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazarın Adı Soyadı : Serdal UÇAR İmza :

(5)

iii

(6)

iv

(7)

v

TEŞEKKÜR

Üzerinde çalıştığım araştırmada, çalışmalarım boyunca değerli yardım ve katkılarıyla beni yönlendiren Hocam Prof. Dr. Hacer TOR’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Çalışmalarım süresince manevi destekleriyle beni hiçbir zaman yalnız bırakmayan eşime ve aileme teşekkürü bir borç bilirim.

Ayrıca çalışmalarımın sürdürülmesine katkıda bulunan Tokat halkına içtenlikle teşekkür eder saygılarımı sunarım.

(8)

vi

KADIN VE ERKEKLERİN TELEVİZYONDA YAYINLANAN

EVLİLİK PROGRAMLARINA İLİŞKİN TUTUMLARI ÜZERİNE BİR

ARAŞTIRMA (TOKAT İLİ ÖRNEĞİ)

(Yüksek Lisans Tezi)

Serdal UÇAR

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EYLÜL 2015

ÖZ

Günümüzde gittikçe artan reyting değerlerine sahip olan “evlendirme programları” genç, yaşlı demeksizin tüm insanların “evlenme” süreçlerine yardımcı olduğu varsayılmakta fakat aile değerlerini zedelediği, evliliğin şova dönüştürüldüğü, katılanların özel hayatını ortaya döktüğü nedeniyle ciddi eleştirilere neden olmaktadır.

“Kadın ve erkeklerin televizyonda yayınlanan evlilik programlarına ilişkin tutumları” üzerine yapılan bu araştırma Tokat İlinde yaşayan kadın ve erkeklerin televizyonda yayınlanan evlilik programlarına ilişkin tutumlarını ortaya çıkarmak amacıyla toplam 500 kişi üzerinden yürütülmüştür. Araştırmada anket yöntemi kullanılmıştır. Anket formunun birinci bölümünde araştırmaya katılanların sosyo demografik özellikleri ikinci bölümde araştırmaya katılanların en uygun evlilik türleri ile ilgili sorular yer almıştır. Üçüncü bölümde araştırmacı tarafından geliştirilmiş olan evlilik programlarına ilişkin tutum ölçeği kullanılmıştır.

Araştırmada kullanılan anket verilerin değerlendirilmesinde SPSS for Windows 17.0 (Statistical package for social sciences) programından yararlanılmıştır. Niceliksel verilerin karşılaştırılmasında iki grup arasındaki fark t-testi, ikiden fazla grup durumunda parametrelerin gruplar arası karşılaştırmalarında tek yönlü (one way) anova testi ve farklılığa neden olan grubun tespitinde scheffe testi kullanılmıştır. Elde edilen bulgular %95 güven aralığında, %5 anlamlılık düzeyinde değerlendirilmiştir.

Araştırmanın bulgularına göre kadın ve erkekler cinsiyetlerine göre eşit dağılım göstermekte (%50); %19.4’ü ilköğretim, %35.8’i ortaöğretim (lise), %22.6’sı yüksekokul, %22.2’si fakülte (lisans) ve üstü mezun olup; %72.2’si evli, %26’sı bekar ve %1.8’i eşinden boşanmıştır.

Araştırmaya katılan kadın ve erkekler çoğunlukla en uygun evlilik türünün tanışıp görüşerek yapılan evliliklerin olduğunu, televizyonlarda yayınlanan evlilik programlarını eğlence amaçlı olarak izlediklerini ve bu programların izleyiciler üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini düşündüklerini belirtmişlerdir. Yine araştırmaya katılan, evlilik programlarına katılma sebebini kadınların çoğu evlenmek için cevabını verirken erkeklerin çoğu ise şöhret olmak için diye cevaplandırmıştır.

Araştırmaya katılan bireylerin evlilik programlarına ilişkin tutum puanları ortalamalarının cinsiyet değişkenine göre yapılan t-testi sonucunda grup ortalamaları arasındaki fark istatiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (p<0.05).

(9)

vii

Araştırmaya katılan bireylerin evlilik programlarına ilişkin tutum puanları ortalamalarının eğitim durumu değişkenine göre yapılan Anova testi sonucunda grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (p<0.05).

Araştırmaya katılan bireylerin evlilik programlarına ilişkin tutum puanları ortalamalarının medeni durum değişkenine göre yapılan Anova testi sonucunda grup ortalamaları arasındaki fark istatiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (p<0.05).

Araştırmaya katılan bireylerin evlilik programlarına ilişkin tutum puanları ortalamalarının meslek değişkenine göre yapılan Anova testi sonucunda grup ortalamaları arasındaki fark istatiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (p<0.05).

Araştırmaya katılan bireylerin evlilik programlarına ilişkin tutum puanları ortalamalarının yaş değişkenine göre yapılan Anova testi sonucunda grup ortalamaları arasındaki fark istatiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır (p>0.05).

Bilim Kodu :

Anahtar Kelimeler : Televizyon, Evlenme, Evlilik Programları Sayfa Adedi : 90

(10)

viii

A RESEARCH ON THE ATTİTUDES OF MEN AND WOMEN

REGARDİNG

MARRİAGE PROGRAMMES BROADCAST ON

TELEVİSİON

(TOKAT PROVİNCE SAMPLE)

(Master Thesis)

Serdal UÇAR

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

September 2014

ABSTRACT

That have higher and higher ratings day by day are supposed to be useful during the marriage processes of people regardless of their ages but they are also exposed to severe critisms for giving damage to the values of family interpretation, making marriage seem as frivolous by making ridicilous shows during the programmes and lastly for degrading their private lives during the programmes.

This research on the attitudes of men and women, living in Tokat, regarding the marriage programmes being broadcast on TVs has been applied on totally 500 people in order to release attitudes of men and women regarding the marriage programmes being broadcast on TVs. The Survey method has been used for the research. The socio-demographical features of people who attended the survey have taken part in the first section of the survey and the questions of people about the most appropriate type of marriage were included in the second section of the survey. And on the third section, there is The scale of the attitudes of men and women regarding the marriage programmes being broadcast that is formed by the researcher.

SPSS for window 17.0 programme was used for the evaluation of the datas got by the survey. The T- test was used for the comparison of the quantitive data consisting of two groups. And the anova (one-way) test was used for the comparison of parameters in groups for the data consisting of over two groups. The findings are at aproximately 94 % reliability and 5 % signifance level.

According to the findings, women and men are at equal range concerning the sexes. (% 50); 19.4 primary , % 35.8 secondary, % 22.6 college, % 22.2 faculty (also bachelors etc.), %72.2 married , % 26 single, % 1.8 divorced.

Men and women state that marriages which are done when they know each other well are the most appropriate type of marriage and that they watch those programmes for amusement and that they may have negative effects on people who watch them. According to the research, when they are asked why they attend such programmes, women give the answer that they just want to get married. However, when men are asked such a question, they give the answer that they want it to be famous.

(11)

ix

As a result of the T- test that has been done regarding gender variabilities on the people average attitude points towards those marriage programmes, It has been found out that the difference among average group points are statically significant (p<0.05).

As a result of the Anova test that has been done regarding educational status on people average attitude points regarding those marriage programmes, It has been found out that the differance among average group points are statically significant (p<0.05).

As a result of the Anova test that has been done regarding marital status on the people average attitude points regarding those marriage programmes, It has been found out that the differance among average group points are significant (p<0.05).

As a result of the Anova test that has been done regarding professional variability status on the people average attitude points towards those marriage programmes, It has been found out that the difference among average group points are statically significant (p<0.05).

As a result of the Anova test that has been done regarding age range on the people average attitude points regarding those marriage programmes, It has been found out that the difference among avarage group points are statically significant (p<0.05).

Science Code :

Key Words : Television, Marriage, Marriage Programs Page Number : 90

(12)

x

İÇİNDEKİLER

TEŞEKKÜR ... v ÖZ ... vi ABSTRACT ... viii İÇİNDEKİLER ... x

TABLOLAR LİSTESİ ... xii

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xiv

KISALTMALAR LİSTESİ...xv

BÖLÜM I

GİRİŞ

... 1 1.1. Problem Durumu ... 3 1.2. Araştırmanın Amacı ... 4 1.3. Araştırmanın Önemi ... 4 1.4. Araştırmanın Sayıltıları ... 5 1.5. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 5 1.6. Tanımlar ... 5 1.7. İlgili Araştırmalar ... 6

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

...11

2.1. Aile Tanımı ve Unsurları ...11

2.2. Aile Değerleri ...13

2.3. Evlenme ve Evlilik Kurumu ...14

2.4. Eş Seçimi ...15

2.4.1. Eş Seçme Kuramları ...16

2.4.2. Türkiye ‘de Eş Seçimi Yaklaşımları ...17

2.4.2.1.Geleneksel Eş Seçme Yaklaşımı ...17

2.4.2.2.Tanışıp Anlaşarak Evlenme Yaklaşımı ...17

2.5. Televizyon ve Televizyondaki Evlilik Programları ... 18

BÖLÜM III

YÖNTEM

...23

(13)

xi

3.1. Araştırmanın Modeli ...23

3.2. Evren ve Örneklem ...24

3.3. Verileri Toplama Araçları ...24

3.4. Verilerin Analizi ...26

BÖLÜM IV

BULGULAR VE YORUMLAR

...27

BÖLÜM V

SONUÇ VE ÖNERİLER

...59 5.1. Sonuç ...59 5.2. Öneriler ...61

KAYNAKLAR

...63

EKLER

...67 Ek – 1. Anket Formu ...68

ÖZGEÇMİŞ

...72

(14)

xii

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Evlilik Programlarına İlişkin Tutum Ölçeğinin Faktör Yapısı ...25

Tablo 2. Araştırmaya Katılan Bireylerin Cinsiyetlerinin Dağılımı ...27

Tablo 3. Araştırmaya Katılan Kadın ve Erkeklerin Yaş Gruplarının Dağılımı ...27

Tablo 4. Araştırmaya Katılan Kadın ve Erkeklerin Eğitim Durumlarının Dağılımı ...28

Tablo 5. Araştırmaya Katılan Kadın ve Erkeklerin Medeni Durumlarının Dağılımı ...28

Tablo 6. Araştırmaya Katılan Kadın ve Erkeklerin Mesleklerinin Dağılımı ...29

Tablo 7. Araştırmaya Katılan Kadın ve Erkeklerin En Uygun Evlilik Türüne İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ...29

Tablo 8. Araştırmaya Katılan Kadın ve Erkeklerin Evlilik Programlarını İzleme Nedenlerinin Dağılımı ...30

Tablo 9. Araştırmaya Katılan Kadın ve Erkeklerin Evlilik Programlarını İzledikleri Kanalların Dağılımı ...31

Tablo 10. Araştırmaya Katılan Kadın ve Erkeklerin Evlilik Programlarını Nasıl Öğrendiklerinin Dağılımı ...32

Tablo 11. Araştırmaya Katılan Kadın ve Erkeklere Göre Evlilik Programları Katılanların Katılma Sebeplerinin Dağılımı ...33

Tablo 12. Kadın ve Erkeklerin Evlilik Programlarının Aileler Üzerinde Kültürel ve Ahlaki Etkisine İlişkin Görüşlerinin Dağılımı ...33

Tablo 13. Evlilik Programlarının Kadınların ve Erkeklerin Düşüncelerini Etkileme Durumlarının Dağılımı ...34

Tablo 14. Kadın ve Erkeklerin Evlilik Programlarına İlişkin Tutumlarının Aritmetik Ortalama ve Standart Sapması ...35

Tablo 15. Cinsiyete Göre Evlilik Programlarına İlişkin Tutumların T Testi Sonuçları ... 38

Tablo 16. Yaş Gruplarına Göre Evlilik Programlarına İlişkin Tutumların Tek Yönlü Varyans Analizi (Anova Testi) ... 42

(15)

xiii

Tablo 17. Eğitim Durumlarına Göre Evlilik Programlarına Yönelik Tutumların

Tek Yönlü Varyans Analizi (Anova Testi) ...47 Tablo 18. Evlilik Programlarına İlişkin Toplam Tutum Puanları İle En Uygun Evlilik

Türü Arasındaki Tek Yönlü Varyans Analizi (Anova Testi) ...52 Tablo 19. Evlilik Programlarına İlişkin Toplam Puanları İle Evlilik Programlarının

Varlığını Öğrenme Durumları Arasındaki Tek Yönlü Varyans

Analizi (Anova Testi) ...53 Tablo 20. Evlilik Programlarına İlişkin Toplam Tutum Puanları İle Öğrenim Durumları

Arasındaki Tek Yönlü Varyans Analizi (Anova Testi) ...54 Tablo 21. Evlilik Programlarına İlişkin Toplam Tutum Puanları İle Medeni Durumları

Arasındaki Tek Yönlü Varyans Analizi (Anova Testi) ...54 Tablo 22. Evlilik Programlarına İlişkin Toplam Tutum Puanları İle Meslek Durumları

Arasındaki Tek Yönlü Varyans Analizi (Anova Testi) ...55 Tablo 23. Evlilik Programlarına İlişkin Toplam Tutum Puanları İle Yaş Durumları

Arasındaki Tek Yönlü Varyans Analizi (Anova Testi) ...56 Tablo 24. Evlilik Programlarına İlişkin Toplam Tutum Puanları İle Cinsiyet Arasındaki

(16)

xiv

ŞEKİLLER LİSTESİ

(17)

xv

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

RTÜK Radyo ve Televizyon Üst Kurulu KİA Kitle İletişim Araçları

KMO Kaiser-Meyer-Olkin

SPSS Statistical Package For Social Sciences MEB Milli Eğitim Bakanlığı

(18)

1

BÖLÜM I

GİRİŞ

Aile, tarihin her döneminde farklı kültürlerde her zaman gündemde bulunan ve özel ilgi gösterilen bir kurum olmuştur. İnsanlar, doğdukları ilk andan itibaren ilkel olsun medeni olsun birbirine dil, kültür, inanış ve çoğunlukla ırk ve kan bağları ile bağlı bireylerden meydana gelen toplum içerisinde, aile hayatı yaşamaktadırlar. Aile, insanların gözünü açtığı anda kendisini içinde bulduğu ve ilişkiye geçtiği ilk toplumsal birimdir (Şenyuva, 2007, s.4). Aile; evlilik birliğine adım atmakla başlar.

Evlilik; bir erkekle bir kadının toplumun bilgisi dâhilinde hayatlarını birleştirmek üzere karşılıklı rıza ile kurdukları sosyal bir müessese olarak tanımlanmaktadır. Bu beraberliğin toplumun yasal ve örf normlarına uygun olarak kurulması, geçerliliği bakımından zorunludur. Bu normlar kadın-erkek ve çocukların birbirlerine karşı olan hak ve görevlerini tayin ederler. Evlilik Tipleri incelendiğinde karşımıza: geleneksel evlilikler, görücü usulü evlilikler, flört, sanal evlilikler ve kitle iletişim araçları yolu ile evlilikler, eş seçimi evliliklerde yeni bir boyut kazanmıştır (Danacı, 2010, s.43).

Türk toplumunun geleneksel yapısı da, diğer toplumlarda olduğu gibi kitle iletişim araçlarının ortaya çıkmasına paralel olarak değişim göstermiş, evlilikler artık televizyon, internet ve şirketler aracılığı ile yapılabilmektedir (Yağbasan ve Çiçek, 2012. s.4).

İletişim kavramı; Latince “communication” teriminin karşılığıdır. Benzer şekillerde Avrupa dillerine geçmiş olan bu sözcük dilimize Fransızca’dan geçmiştir. İletişim sözcüğü özünde, yalın bir ileti alışverişinden çok; toplumsal nitelikli bir etkileşimi, değiş tokuşu ve paylaşımı içerir. İletişim en az iki kişi arasında yapılan, belli bir ihtiyacı karşılayan her türlü ileti (mesaj) alışveriş sürecidir.

İletişimin temel işlevleri: Bilgilendirme, denetleme, yönlendirme, bilgi ve becerileri iletme, eğitme, duyguları dile getirme, toplumsal ilişki kurma, sorun çözüp kaygı azaltma,

(19)

2

eğlendirme, uyarma ve gerekli rolleri üstlenme olarak sıralanabilir (Koparan, 2007, s.86-87).

Günümüzde iletişim kavramında kitle iletişimin önemli bir rolü olduğu göz ardı edilemez. Kitle iletişimi genel anlamıyla; tek bir kaynak aracılığıyla çok sayıda insanla iletişim kurma yeteneği olarak tanımlanabilir. Bununla radyo, televizyon, bilgisayar, gazete, dergi ve benzer araçlar kastedilmektedir (Konaşoğlu, 2006, s. 9).

Televizyon her şeyden önce, bir medya aracı olarak toplumu kuşatan, derinliklerine nüfuz eden ve toplumsal yapıya etki eden özelliklere sahiptir. Toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelen televizyon; yayın saatleri, program içerikleri, konuları, kahramanları ve dili ile yaygın bir televizyonlu yaşam kültürü oluşturmuş ve toplumsal yapının her yanında önemli bir rol üstlenmiştir (Koparan, 2007, s. 95).

Diğer taraftan görsel-işitsel oluşu nedeniyle güçlü bir kitle iletişim aracı olan televizyon; toplumsal kurumların, yaşam biçimlerinin, değerlerin, boş zaman alışkanlıklarının değişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Bu rol çerçevesinde, toplumsal ilişkilerde ve özellikle aile ilişkilerinde yaşanan değişimler öne çıkmaktadır.

Bir kitle iletişim aracı olarak televizyonun toplum ile ilişkisi bilgi toplumu veya iletişim toplumu dediğimiz toplumsal yapının kendine has dinamikleri ile gerçekleşmektedir. Bir toplumda; ekonomik, siyasal ve kültürel alanlarda görülen değişimler bir yandan iletişim alanını beslerken, diğer yandan kendisi de bu iletişim alanında görülen değişimlerden etkilenen bir süreci desteklemektedir. Kitle iletişim araçları, bireylerin ve kurumların ilişkilerinin düzenlendiği sosyal kontrol sistemini yansıttıklarından, iletişim araçlarında yapılacak bir analiz için toplumun bu görünümlerinin iyi anlaşılması gerekir. Kitle iletişim araçlarının bir toplumsal yapıyla ilişkisi daima ekonomik, siyasal ve kültürel yapılarla olan etkileşimine bağlıdır. Kitle iletişim araçları da zaten toplumların ekonomik, kültürel ve siyasi yapılarıyla etkileşim içine girerek ona göre biçim almaktadırlar (Erdoğan, 2008, s. 30-31).

Televizyon yayınlarının kültürel değerler üzerinde etkisi olduğu gibi popüler kültürle ilişkisi bulunmakta ve eğlence aracı olarak işlevleri bulunmaktadır. Fakat günümüzde televizyon dünyasına evlilik programları da girmiştir ve yapılan gözlemlerde bu programların yoğun ilgi gördüğü de tespit edilmiştir.

(20)

3

1.1. Problem Durumu

Ülkemizde televizyonda evlendirme programının başlangıcı “Biri Bizi Gözetliyor” (Show Tv, 2001) adlı yarışma programına dayanmaktadır. Bu programda on beş kişi bir evde yaşamakta bunu izleyen halk yarışmacılara oy vermekteydi. İlk yapılan evlilik programı ise; “Ben Evleniyorum” (Show Tv, 2003) olmuştur. Bu programlar hazırlanırken Türk yapımcılar genellikle yabancı kanallardan örnek almıştır. Yarışmaların Türk toplumuna en uygun olanları seçildikten sonra bu programların yapımcıları ile görüşülerek telif hakları alınmaktadır. “Ben Evleniyorum” adlı yarışmaya on iki erkek yarışmacı seçilebilmek için; beş gelin adayı da seçmek için katılmıştır. Bu yarışma sonucunda Şebnem isimli kadın yarışmacı ile Atilla adlı erkek yarışmacı evlenmişler ve şu anda bir çocuk sahibi olmuşlar. Daha sonraki yarışmalarda ise son yarışma hariç evlenen olmamış ta ki son yarışmaya kadar; son yarışmada Şale ile Ahmet adlı yarışmacılar evlenmişler ama onlar da boşanmak için karar almışlar fakat mahkemeye dilekçe vermemişlerdir. Bunun sebebi ise yarışmaya gerçek katılma sebepleri para olduğu içindir. Eğer dilekçe vermiş olsalardı, yani bu işi resmiyete dökmüş olsalardı, ellerindeki her şeyi: dayalı döşeli ev, araba, devremülk, yarışma sonunda alınmış olan para ve altınları geri vereceklerdi. Bu yüzden ayrılamamışlardır (Danacı, 2010, s.101).

Muhafazakâr görüşlü partilerin temsilcileri ise katıldıkları tartışma programlarında bu program türünün “Türk örf-adetleri ve aile yapısı ile bağdaşmadığını” ve “Türk ahlâkî değerlerine zarar verdiğini” öne sürmüşlerdir. Bunların yanı sıra, Show TV’ye bu programın yayınından dolayı genel ahlâkî kuralları toplumun huzurunu ve Türk aile yapısını bozduğu için yayını durdurma cezası verilmiştir. Bazı köşe yazarları bu cezayı desteklemişler. RTÜK de bu programın gençlerin ahlâkını bozduğunu ve gayri-ahlâkî ilişkilere gençleri yönlendirdiğini açıklamıştır (RTÜK, 2015)

Bugün ülkemizdeki televizyon programlarında Star Tv’de Seda Sayan ve Uğur Arslan Evleneceksen Gel, Fox Tv’de Zuhal Topal Zuhal Topal’la, Atv’de Esra Erol Esra Erol’da Flash Tv Hülya Bozkaya Ne Çıkarsa Bahtına isimli evlendirme programları yayınlanmaktadır (2015).

Bir kanalda başlayan ve bugün daha fazla kanalda yer alan evlilik programlarına ilişkin yapılmış olan çalışmaların sayısı yok denecek kadar azdır.

(21)

4

1.2. Araştırmanın Amacı

Özellikle Türkiye’de son yıllarda televizyon program türlerindeki değişim ve dönüşümlerin etkisinde bu farklılıkların azaldığı kanaati ortaya çıkmıştır çünkü televizyon programlarının anlatım yapısı ve türsel özellikleri git gide daha birbirine benzeyerek (pek çok program türünün serileşme yönünde gelişiyor olması) kadın ve erkek izleyicinin her ikisini de hedeflemektedir.

Bu nedenle bu araştırma Tokat İlinde yaşayan kadın ve erkeklerin televizyonda yayınlanan evlilik programlarını izleme durumları ve bu programların izlenmeye ne kadar zaman ayırdıkları, programlardan ne kadar etkilendiklerini ortaya çıkarmak amacıyla planlanmıştır.

1.3. Araştırmanın Önemi

Günümüzde gittikçe artan reyting değerlerine sahip olan “evlendirme programları” genç yaşlı demeksizin tüm insanların “evlenme” süreçlerine yardımcı olduğu varsayılmaktadır. Bu programlarda kendi başına veya birinin yardımını alarak “ruh ikizini” bulmayı deneyen fakat bir türlü bulamamış insanlar, hayat arkadaşını kaybetmiş veya boşanmış kişiler bu programlara başvurup “taliplisini” aramaktadır. Fakat bu tür programların birçok yararı olduğu gibi zararları da söz konusudur. İnsanlar birbirlerini tamamen tanımadan evlenebilmekte ve mutsuz bir evliliğe sahip olabilmektedirler. Çünkü evlilik programlarının kadın sorunlarını, toplumsal cinsiyet rollerini ele alış biçimi türsel özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle evlilik programlarının olası olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması için programlarda türsel bir değişiklik gerekmektedir (Bayrak, 2012, s. 132-133).

Günümüzde televizyonlarda yayınlanan evlilik programları eğitim düzeyi ve yaş aralığı ne olursa olsun toplumumuzda yaşayan her birey tarafından ilgiyle izlenmektedir (Sungur, 2011, s. 583).

Bu nedenle yapılan bu araştırma toplumda yaşayan kadınların ve erkeklerin televizyonda yayınlanan evlilik programlarına dair görüş ve beklentilerini ortaya koyması açısından önemlidir.

(22)

5

1.4. Araştırmanın Sayıltıları

Bu çalışmanın, erkeklerin ve kadınların televizyonda yayınlanan evlilik programlarını izleme durumları ile ilgili bilgi ve tutumlarını belirleyici bir nitelik taşıdığı varsayılmaktadır.

Örneklemin evreni temsil edebileceği varsayılmaktadır. Araştırmanın sonunda elde edilebilecek sonuçların, araştırma evrenine genelleyebileceği varsayılmaktadır.

Anket formunda yer alan soruların araştırma probleminin tespitine yönelik olarak hazırlanabileceği varsayılmaktadır.

Araştırma verilerinin analizinde uygun bir istatistiksel teknik kullanılabileceği varsayılmaktadır.

Katılımcıların sorulara içten, samimi yanıtlar verdiği varsayılmaktadır.

1.5. Araştırmanın Sınırlılıkları

Bu araştırma Tokat İli merkezinde yaşayan 18 yaş üstü erkekler ve kadınlara yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Tokat İli merkezinde yaşayan farklı eğitim düzeyindeki ve farklı yaş gurubundaki erkekler ve kadınlar oluşturmaktadır. Araştırma kapsamına alınan bireyler rastgele örnekleme yöntemi ile seçilmiştir.

Araştırmanın Sınırlılıkları: Araştırma ulaşılabilen örneklem grubu ile sınırlıdır.

1.6. Tanımlar

Erkek: Türk Dil Kurumu’na (Erkek, 2015) göre anlamı “Yetişkin adam, bay, er kişi”dir.

Kadın: Türk Dil Kurumu’na (Kadın, 2015) göre anlamı “Erişkin dişi insan, hatun, hatun kişi, zen”dir.

Televizyon: Türk Dil Kurumu’na (Televizyon, 2015) göre anlamı “Vericiden iletilen dalgaların görüntü ve ses olarak görünmesini ve duyulmasını sağlayan aygıt, televizyon alıcısı” dır.

Evlilik: Bir erkekle bir kadının toplumun bilgisi dâhilinde hayatlarını birleştirmek üzere karşılıklı rıza ile kurdukları sosyal bir müessesedir (Danacı, 2010, s.43).

(23)

6

Evlilik Programı: “Evlenmek isteyen adayların, ekrandan gördükleri kadın ve erkeğin fiziksel cazibesi, güzelliği, sosyo-ekonomik özellikleri, kişisel tercih ve beklentilere bakılarak gelin ya da damat adaylarının belirlenmesi” tekniğidir. Flörtten daha çok görücü usulüne yakın ancak çok karmaşık ve garip bir TV programı tekniği ve taktiğine dayanmaktadır (Yılmazçoban, 2015).

1.7. İlgili Araştırmalar

Sevim (2004)’in “Televizyon yayınlarının Keban İlçesinde çalışmayan kadınlar üzerine etkisi” konulu çalışma da; kitle iletişim araçlarından televizyon yayınlarının kadınlar üzerindeki etkisini ve bunun toplumsallaşma süreci ile ilişkisini araştırılmıştır. Televizyon yayınlarının çalışmayan kadınların aile hayatına, komşuluk ilişkilerine, toplumun diğer kesimleriyle olan etkileşimlerine ya da geniş anlamıyla topluma uyumlarına ne gibi etkiler yaptığının tespiti, bu araştırmada gözetilen başlıca amaç olmuştur. Çalışmanın sonucunda, toplumsallaşma, kitle iletişimi ve toplumsal değişme kavramları önem taşımaktadır. Görüşmeye katılan ev kadınların büyük çoğunluğunun ev işlerinden fırsat buldukça televizyon izleyerek zaman geçirdikleri, kadınların ilgi duydukları, hoşlandıkları yayınları izledikleri, kendilerine hitap etmeyen yayınları ise izlemedikleri, yaşlı kadınların ise televizyonu genellikle haberleri izlemek amacıyla kullandıkları saptanmıştır.

Konaşoğlu (2006)’nun “Kadınların sabah ve öğleden sonra kuşağı programlarını izleme durumlarının” incelendiği çalışma, müzik, eğlence, yarışma programlarını, izleyen kitle üzerindeki etkilerini araştırmak, izleyenlerin düşünceleri hakkında bilgi sahibi olmak ve konu ile ilgili kişi ve kurumlara yardımcı olmak amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. Çalışmada, kadınların eğitim durumlarına göre programların yarattığı sorunlar ile ilgili düşünceleri incelenmiş, genel olarak kadınların hepsi birbirlerine yakın oranlarda programların kötü insan ilişkileri örnekleri taşıdığı, geleneklere ve göreneklere uygun olmadığı, aile içi kötü davranışlara örnek oluşturduğu, bireyleri ruhsal yönden olumsuz etkilediği gibi toplum üzerinde ciddi olumsuzluklara neden olduğu ortaya çıkarılmıştır. Koparan (2007)’ın “Medyanın kadınlar üzerindeki etkisi” nin incelediği çalışmasında, Çorum İli Merkez İlçesinde ikamet eden sosyo-ekonomik düzeyleri farklı 500 kadın üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmada farklı sosyo-ekonomik ve demografik özellikteki kadınların, medya araçlarından etkilenme biçim ve boyutu incelenmiştir. Çalışmada, kadınları medyanın hem olumlu hem olumsuz etkilediği, kadınların öğrenim

(24)

7

ve çalışma düzeyleri arttıkça; gazete, dergi okuma ve internet kullanma düzeylerinin arttığı, şiddet, korku ve cinsellik içeren yayınlardan rahatsızlık duydukları ve bu gibi yayınlardan çocuklarını uzak tutmak istedikleri, kadınların televizyonu daha çok aileleriyle birlikte izledikleri, sağlık ile ilgili konuları dikkatle izledikleri ve bu konularda medyadan büyük oranda faydalandıkları, kadınların eğitilmesine ve korunmasına yönelik programların, televizyonun yoğun olarak izlenen saatlerde yayınlanmasını ve bu programların uzman kişilerce yapılması gerektiği belirlenmiştir.

Aytemur Nufüsçü ve Yılmaz (2007)’ın “Evlilik pratiklerinin dönüşüm/yeniden üretim sürecinde evlendirme programları” konulu çalışmada televizyon programlarının rolünü ve evlilik pratiğinin televizyon programları aracılığıyla oluşturulan farklı görünümlerini incelemiştir. Toplumsal gerçekliğin izdüşümü olan televizyon programları üzerinden evlilik kurumunda dönüşen ve yeniden üretilen alanlar gözlemlenmeye çalışılmıştır. Bu çalışma öncelikle toplumsal cinsiyet kavramsallaştırması alanındaki sosyal bilimler literatürüne katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Araştırmada; evlendirme programları yoluyla toplumsal cinsiyet ilişkilerinde meydana gelen dönüşümleri ve değişmeleri anlama gayreti içinde olan bir ön çalışma olarak görülmesini gerektirdiği, sosyal bilimler alanı, çalışma boyunca bahsi geçen öznelerin hassasiyetlerini ve doğrudan ifadelerini çözümleyen yeni nitel çalışmalara ihtiyaç duyulduğu vurgulanmaktadır.

Türkarslan ve Süleymanov (2009) “Üniversite Son Sınıf Öğrencilerinin Evlilik Konusundaki Görüş ve Düşünceleri-Azerbaycan ve Türkiye Karşılaştırması” konulu incelediği çalışma; Türkiye’de 1680 ve Azerbaycan’da 530 denek üzerinde gerçekleştirilmiştir. Üniversite son sınıfta okuyan öğrencilerin aile ve evlilik konusundaki görüş ve düşüncelerini karşılaştırmalı olarak ortaya konulmuştur. Öğrencilerin evlilik kurumuna ilişkin görüşlerini değerlendirmek amacıyla Türkiye’de 48, Azerbaycan’da 45 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Araştırmanın soruları Türk Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü uzmanları tarafından hazırlanmıştır. Gençlerin temelde aile kurmak ve özünde de sağlıklı toplumun ana unsuru olarak ailenin korunması, güçlendirilmesi ve kutsallığının devamı konusundaki düşünceleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda araştırmada, üniversite öğrencilerinin içinde doğdukları aile yapıları ile ilgili bilgiler uygun sorularla derlendikten sonra gençlerin kendi kuracakları aileye ilişkin düşüncelerinin saptanması amaçlanmıştır. Sonuç olarak: Her iki ülkede de evlilik müessesesinin önemini koruduğu, üniversitede okuyan öğrencilerin aile oluşturmadaki tutumları, eş seçimi gelenekselden modernliğe doğru geçişte üniversitenin

(25)

8

tek başına yeterli olmadığı; ailenin sosyo- ekonomik düzeyi, kültürü, yaşam tarzı, köy ve kent kökenli olması gibi faktörlerin etki olduğu saptanmıştır.

Yağbasan ve Çiçek (2009)’in “Gelenekselden popülere medyada evliliğin temsili ve etik” (İzdivaç programlarının toplum tarafından algılanışı) konusunun incelediği bu çalışmada, televizyonlarda yer alan evlilik programlarının toplum üzerindeki etkilerini ve toplumun evlilik programlarına karşı olan tepkisini ölçmeyi amaçlamıştır. Elde edilen verilere göre; deneklerinçoğunluğunu erkekler, lise mezunu, asgari ücretle çalışanlar, 26 ile 35 yaş arası olanlar ve evliler oluşturmaktadır. Deneklerin çoğunluğunun günde 2–5 saat arası Tv izledikleri sonucuna ulaşılırken, en fazla haber ağırlıklı programların tercih edildiği, eğlence programlarının ise izlencede ikinci sırada yer aldığı görülmüştür. Araştırmaya katılanların en çok haber için daha sonra eğlence için televizyon izledikleri belirtilmiştir. Evlilik programlarından haberdar olduğu ve ara sıra izledikleri sonucuna da ulaşılmıştır. Bu programları genelde ahlaki bulmadıklarını, gerekli görülmediğini ve televizyonda evlenmelerin uygun bulunmadığına ulaşılmıştır. Evlilik programlarının reyting amaçlı olduğunu ve evlenen kişilerin mutlu olunamayacağı kanaatine ulaşılmıştır. Evlilik programlarının yayından kaldırılması istenmektedir.

Çakır (2005)’ın “Bir sosyal etkinlik olarak eğlence ve televizyon (Konya Örneği)” olarak incelediği çalışmasında, Konyalı televizyon izleyicilerinin televizyon izleme alışkanlıkları ve motivasyonlarını etkileyen faktörler kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı geleneğinde belirlendikten sonra, söz konusu alışkanlıklar ve motivasyonlar ile eğlence amaçlı yerel topluluk katılımı arasındaki etkileşimler ortaya konulmuştur. Çalışmanın sonucunda en önemli televizyon izleme nedeninin boş zaman değerlendirme ve eğlence amaçlı olduğu ve izleyicilerin günlük ortalama televizyon izleme süresinin ortalama 3.87 saat olduğu ve kadınların erkeklerden daha fazla televizyon izledikleri yayınlanan program türleri içerisinde ana haber bültenleri, sinema filmleri ve diziler en çok tercih edilen program türleri olduğu sonucuna varılmıştır. Erkekler televizyonda haber, belgesel, açık oturum gibi enformasyon ağırlıklı programları daha çok tercih ederken, kadınlar; dizi, magazin, müzik-eğlence programları gibi müzik-eğlence ağırlıklı programları daha çok tercih etmektedirler. En çok izlenen televizyon kanalları ise; Show Tv, Atv ve Kanal D gibi popüler yayın politikası güden televizyon kanallarıdır. Araştırma sonucu, televizyon izlemede etkili olan beş temel faktörün olduğu ortaya çıkmıştır. Bunlar; eğlence/rahatlama, kaçış/arkadaşlık, moral desteği, enformasyon ve alışkanlık faktörleri olarak belirlenmiştir.

Danacı (2010)’nın “Türkiye’de ulusal televizyonlarda yayınlanan evlilikle ilgili programların, halk üzerindeki sosyo-kültürel etkileri” (Elazığ İli kırsal alan örneğiyle)

(26)

9

olarak incelediği çalışmasında, Türkiye’de yayınlanan evlilik yarışma programlarının Elazığ kırsalı üzerindeki etkileri ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. Bu araştırma kapsamında televizyonda yayınlanan evlilikle ilgili tüm yarışma programlarının (farklı formatta ve farklı kanallarda) Elazığ kırsalı üzerindeki etkileri alan araştırmasıyla analiz edilmiştir. Araştırmanın sonucunda, Elazığ kırsalında yapmış olduğumuz evlilik programlarına ilişkin anket sonuçları yörenin ve soruların özelliklerine göre gruplar halinde değerlendirilmiş ve ileri sürdüğümüz hipotezler bu sonuçlar ile kıyaslanmıştır.

Sungur (2011)’un “Evlilik ve televizyonda yayınlanan evlilik amaçlı tanışma programları: İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencileri üzerine betimsel bir çalışma” konulu bu çalışma, genel olarak üniversite öğrencilerinin evlilik ve özel olarak da televizyonda yayımlanan evlilik amaçlı tanışma programları hakkındaki görüşlerini ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. Televizyonda yayınlanan evlilik amaçlı tanışma programlarına “katılımcı” olarak müracaat edenlerin günde ortalama 4.000 kişi olduğu ve söz konusu programların yüksek izleyici oranı ve yoğunluğuna sahip olduğu bir ortamda İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencileri büyük çoğunluğu evlilik amaçlı tanışma programına katılarak evlenebileceği biri ile tanışmak istememektedir. Araştırma sonucunda bireylerin eğitim seviyeleri arttıkça evlilik amaçlı tanışma biçimleri konusunda daha rasyonel düşündükleri, toplumda moda olan, gerek katılmak gerekse izlemek bakımından geniş kitlelere cazip gelen evlilik amaçlı tanışma biçimlerini benimsemedikleri bulgusuna ulaşılmıştır.

Bayrak (2012)’ın “Televizyonlardaki Evlilik Programlarında İdeal Eş Söylemi” konulu çalışmasında, popüler kültür ürünü olarak evlilik programlarının, sosyo-ekonomik ve kültürel koşulların bir ifadesi olduğu görüşünden hareketle, bu programlardaki ideal eş söylemini sürekli yeniden üretilen ataerkil söylem ve toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden incelemeyi amaçlamıştır. Popüler kültür ürünü olarak kabul edilen, televizyonlarda yayınlanan evlilik programları, Atv’de “Esra Erol’da Evlen Benimle” ve Fox Tv’de “Su Gibi” programlarının bir haftalık kayıtları üzerinden, Van Dijk’ın ideolojik ve eleştirel söylem analizi yaklaşımı kullanılarak analiz edilmiştir. Sonuç olarak, Van Dijk’ın ideolojik ve eleştirel söylem analizi yaklaşımın kullanılarak yapılan analiz sonucunda popüler kültür ürünü olarak evlilik programlarındaki ideal eş söylemi üzerinden egemen/yerleşik ve muhalif/eleştirel anlamlar arasındaki mücadele sürecinde toplumsal cinsiyet rolleri, Türk toplumunda kadına ve erkeğe atfedilen değerlerin ve geleneksel toplumsal değerlerin gizli/örtük bir biçimde yeniden üretildiği belirlenmiştir.

(27)

10

Ertürk (2012)’ün “Medyada kültürel değerlerin temsili ve sosyal sorumluluk: evlilik yarışmaları ve programlarının etik açıdan değerlendirilmesi” konusunu incelediği çalışmasında, etik ile yakından ilgili bir alanda kurumsal sosyal sorumluluk bir örgütün eylem ve işlemlerinde içinde faaliyet gösterdiği toplumun kültürel değerlerini ve sosyal faydasının ön planda tutulmasını ifade etmiştir. Bu anlamda televizyon aynı zamanda birer işletme olan televizyon kuruluşlarında yayınlanan evlilik programları, Türk toplumunun aile yapısı üzerinde olası olumsuz etkileri bakımından sosyal sorumluluk ve etik açıdan tartışılmıştır. Bu programlarda Türk kültürü ve toplumsal yapısı açısından büyük bir öneme sahip olan evlilik kurumu, kimi zaman bir yarışma şeklinde, birçok seyirci ve ekranlar karşısında tesis edilmeye çalışılmıştır. Programlarda yer verilen bu uygulamalar da kimi zaman muhatap taraflar ve seyirciler arasında şiddetli tartışmaların yaşandığı anlara dönüşmüştür. Bu türden kavga ve tartışmaların Türk aile yapısı ve evlilik kararı vermek üzere olan genç nüfus üzerinde olumsuz etkilere yol açması muhtemel görünmektedir. Bu programlarda sosyal sorumluluk ve etik gibi meslekî ve toplumsal değerlerden çok ekonomik çıkarların ön planda tutulduğunu söylenmektedir.

Renkmen (2012)’nin “Evlilik programlarında hegemonik erkekliğin inşası, temsili ve ataerkil söylem” konulu çalışmada, toplumsal cinsiyete ilişkin algılarla oldukça önemli bir etkileşim içerisinde olan medyadaki ataerkil söylemin ve erkeklik temsillerinin ortaya konması amaçlanmıştır. Türkiye’de ulusal yayın yapan Fox TV’nin 2008 yılından beri yayınını sürdürmekte olan “Su Gibi” adlı programı (pro)feminist ve sosyal inşacı bir bakışla, eleştirel söylem analizi yaklaşımı kullanılmıştır. Türkiye’de son yıllarda hafta içi her gün, özellikle 3 farklı ulusal kanalda günde toplam 10 saate kadar ekranda olan ve oldukça da fazla izlenen evlendirme programlarında sunucular, katılımcılar ve seyirciler tarafından kullanılan ataerkil söylemin ve bu söylemde erkekliğin temsilinin profeminist bir bakışla çözümlenmesine çalışılmıştır. Araştırmanın odağını erkeklik ve ataerkillik olmasından da yola çıkarak, gündüz kuşağının bu popüler programında çok baskın bir şekilde ataerkil söylemin hakim olduğu görülmüştür. Farklı medya organlarında, kitaplarda, gazetelerde yer alan ataerkil ve cinsiyetçi söylemin söz konusu televizyon programında da gerek kadınlar gerekse erkekler tarafından benimsenerek kullanıldığı, yaygınlaştırıldığı ve pekiştirildiği saptanmıştır.

(28)

11

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Araştırmanın bu bölümünde aile, evlilik, eş seçim kuramları, televizyon ve evlilik programları ile ilgili kuramsal bilgilere yer verilmiştir.

2.1. Aile Tanımı ve Unsurları

İnsanlar, doğdukları ilk andan itibaren ilkel olsun medeni olsun birbirine dil, kültür, inanış ve çoğunlukla ırk ve kan bağları ile bağlı bireylerden meydana gelen toplum içerisinde, aile hayatı yaşamaktadırlar.

Aile; sadece geçerli bir evlenme sözleşmesi ile bir araya gelmiş eşlerden yani karı ve kocadan oluşan birliktir (Şenyuva, 2007, s. 4-6).

Aile; anne, baba ve çocuklardan oluşan en küçük örgütlenmedir (Göral ve Deniz, 2012, s. 28).

Aile, “Evlilik, kan bağı veya evlâtlık yoluyla birbirine bağlı bireylerden oluşan ve aralarında karşılıklı hak ve ödevler bulunan küçük toplumsal birimdir” (Öztürk, 2004, s.22).

Aile; birbirleri ile biyolojik, psikolojik veya sosyal ilişkiler ve duygusal etkileşim içinde olan bir gruptur. İnsan “katılım” ve “çevre” etkilerinin bireysel bir ürünüdür. Bireyin sosyal ortamı ve çevresi, toplumun “en küçük birimi” olarak nitelendirilen ailedir (Özgüven, 2014, s.1).

DPT Türk Aile Yapısı Özel İhtisas Komisyonu tarafından hazırlanmış olan raporda “Aile; kan bağlılığı, evlilik ve diğer yasal yollardan, aralarında akrabalık ilişkisi bulunan ve çoğunlukla aynı evde yaşayan bireylerden oluşan; bireylerin cinsel, psikolojik, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılandığı, topluma uyum ve katılımlarının sağlandığı ve düzenlendiği temel bir toplumsal birim” şeklinde tanımlanmıştır (Battal, 2008, s.9).

(29)

12

“Aile” bir grup veya örgüt, “evlilik” ise, karşı cinsten iki kişinin birlikte yaşamak, yaşantıları paylaşmak, çocuk yapmak ve yetiştirmek gibi amaçlarla yaptıkları bir “sözleşme”dir. Evlilik, kurumlaşmış bir yol, bir ilişkiler sistemi, bir kadınla bir erkeği, “karı-koca” olarak birbirine bağlayan doğacak çocuklara belli bir statü sağlayan toplumsal yönden “devletin” kontrol, hak ve yetkisi bulunan yasal bir ilişki biçimidir. Eşlerin ve çocukların hak ve yükümlülükleri yasalarla olduğu kadar, toplumsal kurallar, gelenekler, inançlarla da belirlenmiştir (Özgüven, 2014, s.19).

Aile, birincil grubun ve ilişkilerin en iyi örneklerinden biridir. Toplum, tarihsel süreç içerisinde ne gibi değişikliklerden geçmişse, o bütünün bir parçası olan aile de benzer değişikliklerden geçmesine rağmen aile bireylerinin en sıcak ve yakın ilişkiler kurdukları kurumdur. Özellikle karmaşık kent yaşantısında ailede dayanışmanın sağlanması özel bir öneme de sahiptir. Ailede dayanışmanın temelinde sevgi ve saygı vardır. Ailenin varlığını sürdürmesini ve bireylerin özveride bulunmasını sağlayan en güçlü bağ sevgidir (Öztürk, 2004, s.22).

Ailede yer alan kişiler arasında bir bağlılık bulunmalıdır. Bu bağlılık kan birliğinden ya da evlilik sözleşmesinden doğmaktadır.

Aile içinde yaşayan kişiler aynı mekânı paylaşmaktadırlar.

Aile; içinde yaşayan bireylerin beslenme, barınma, korunma gibi fiziksel, cinsel, psikolojik, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılandığı yerdir.

Aile, bireylerin topluma katılım ve uyumlarının sağlandığı bir sosyal ünitedir (Battal, 2008, s.3).

Aile toplumsal hayatın en küçük temel birimidir. Aile bu yapısı ile bireyin ve toplumun ihtiyaçları olan seks, üreme, korunma ve barınma, sevme-sevilme ve sevgiyi paylaşma, bağımlı ve bağımsız olma, ait olma, statü edinme, güven, kendini gerçekleştirme, çocukların bakımı ve eğitimi, toplumsal töre ve ideallerin, kazanılan mal ve mülkün yeni kuşaklara aktarılması gibi birçok işlevleri yerine getirmekte ve bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyal birçok ihtiyaçlarına cevap vermektedir (Özgüven, 2014, s.24-25).

2.2. Aile Değerleri

İnsan yaşamının ilk ve en önemli toplumsal ünitesi olan aile, bütün toplumsal kurumların temeli olması sebebiyle bünyesinde bulundurduğu, yaşattığı değerler vasıtasıyla tüm

(30)

13

yaşamı etkileyerek ailedeki norm ve değerler günlük yaşamla birlikte, ahlaki, hukuki ve siyasi yaşamların tümünü belirlemektedir. İtaat kültürü, namus ve ahlak anlayışı, komşuluk ilişkileri, güven ve himaye kültürü, sadakat ve ihanet, gizlilik ve mahremiyet, sevgi ve hoşgörü, saygı ve korku, özgürlük ve teslimiyet gibi değerlerin niteliklerine göre ortaya çıkan bir aile kültürü bu doğrultuda bir toplumsal kültüre yönelmektedir.

Aile kurumunun, sosyoloji literatüründe ayrıntılı olarak ifade edilen bu nitelikler aşağıda belirtilmiştir:

a. Aile evrensel bir nitelik taşır,

b. Aile birliği duygusal bir temele dayanır, c. Ailenin kişiyi şekillendirme özelliği vardır, d. Aile biriminin büyüklüğü sınırlıdır,

e. Aile, toplumun çekirdeğini oluşturur,

f. Aile üyelerinin belirli rolleri ve sorumlulukları vardır, g. Aile, sosyal ve yasal kurallara dayanır,

h. Aile toplumsal kurumlarla etkileşim içindedir,

ı. Her aile standart değil özel bir yapıdır (Özgüven, 2014, s.26-27).

Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü tarafından, 2010 yılında yayınlanan Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması’nda (Oktay, 2011, s.35-39), Türkiye’de yaşanan aile değerleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu araştırmaya göre;

1. Türk toplumunda aile kurumu çok değerli görülmektedir.

2. Eşler arasında yaşanan sorunları eşlerin kendi arasında çözmesi gerektiği eğilimi Türk aile yapısında yaygınlaşmakta; ancak eşler arasındaki sorunların aile büyüklerini de ilgilendirdiği düşünülmektedir.

3. Çocuk aile değerleri içerisinde çok özel bir konuma ve değere sahiptir. Ailelerde yaygın şekilde; çocukların kendi ayakları üzerinde duracak şekilde yetiştirilmesi gerektiği, çocukların evleneceği kişiyi kendisinin seçmesi gerektiği, erkek çocuğun aileye itibar kazandırdığı düşüncesinin artık itibar görmediği düşünülmektedir.

4. Evliliğin temelinin sadakat olduğu ve evlilikte eşlerin her türlü fedakârlığı yapması gerektiği yaklaşımı benimsenmektedir.

5. Evlilikte eşler arasında anlaşmazlık çıktığında boşanma bir çözüm olarak görülmesine rağmen çok da istekli olunmamaktadır.

(31)

14

6. Ev içi işlerde kadın ve erkeğin paylaşımcı olması gerektiği anlayışı ön plana çıkmaktadır.

7. Ailede son sözü söyleyecek bir kişi bulunması gerektiği ve bunun da erkek olması gerektiği anlayışı hâkimdir.

8. Evlilik dışı cinsel ilişki kesinlikle kabul görmemektedir.

9. Evlenmeden çocuk sahibi olunabilmesi kesinlikle hoş karşılanmamaktadır. 10. Nikâhsız birlikte yaşama kesinlikle onaylanmamaktadır.

11. Ailede kadına karşı şiddet uygulanması kesinlikle onaylanmamaktadır.

12. Yaşlılara ölünceye kadar aile içinde bakılması anlayışı önemli bir değer olarak devam etmektedir.

13. Günlük hayatta dini kurallar önemli bir yer teşkil etmektedir. Ailenin dini ve manevi değerlere bağlı olması gerektiği düşünülmektedir.

14. Ailelerin büyük çoğunluğu hayatından memnundur.

15. Aile bireyleri arasında ve akrabalara karşı güven düzeyi oldukça yüksektir. Buna karşın yakın sosyal çevreye olan güven düzeyi düşüktür (Oktay, 2011, s.35-39).

2.3. Evlenme ve Evlilik Kurumu

Evlenme, “tam ve sürekli bir hayat ortaklığı yaratmak üzere, cinsiyetleri ayrı iki kişinin hukuken makbul ve geçerli şekilde birleşmesidir (Şenyuva, 2007, s.10).

Evlilik, kadın ve erkeğin birlikteliğinden oluşan her türlü yetki ve sorumluluğu paylaşması ve meşrulaştırmasının toplumsal kurallar çerçevesinde kabul görmesidir (Kasapoğlu ve Karkıner, 2012, s.30).

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş “ evlilik” temeline dayanan “aile” kurumunun, yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişi vardır. M.Ö. 2000 yıllarında Mısır’da başlayan evlilik kurumu, toplum düzenini, kültür ve geleneklerin sürekliliğini, yeni nesillerin bakım ve eğitimini sağlayan bir kurum olarak süre gelmiş toplum, dini kurumlar ve devlet tarafından da desteklenmiştir (Özgüven, 2014, s.125).

(32)

15

Evlilik kurumu, toplumun temel direği olan ailenin başlangıç birimidir. Sağlıklı evliliklerin oluşmasında en önemli unsur, kişinin eşini seçmeyi tesadüflere bırakmaması, bu kararı bilinçli olarak vermesidir (Canel, 2012, s.17).

Kanunların öngördüğü koşullara uygun olarak gerçekleştirilen evlilik işlemi ile birlikte eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olmaktadır (Göral ve Deniz, 2012, s.28).

Evliliğin Amacı; Sevme ve sevilme ihtiyacı, iki kişinin biyolojik, sosyal ve psikolojik gereksinim ve güdülerini doyurması, dünyaya yeni nesiller getirme, toplumda bir yer edinebilme, birlikte güven içinde olma ve korunma duygusu, dayanışma duygusunu hissetme, geleceğe güvenle bakabilme, birbirlerinden onur ve kıvanç duyabilme, cinsel yaşamın sağlıklı olarak düzenlenmesi gibi seçenekleri sağlamaktadır (Canel, 2012, s. 20). Yaşam boyu sürecek evlilik, aşamalı bir süreçtir. Bu gelişimsel süreci “evliliğe hazırlık”, “evliliğin başlaması”, “çocuk yetiştirme” ve “olgunluk” olmak üzere dört aşama içinde incelenmektedir. Ancak çocuk sahibi olmama, eşlerden birinin ölümü, ayrı yaşama ya da boşanma gibi nedenlerle bütün evlenen çiftlerin bu aşamaları geçirmeleri beklenemez (Özgüven, 2014, s.123).

2.4. Eş Seçimi

Evlilikte mutluluk geniş çapta eş seçiminin iyi yapılmasına bağlıdır. Evlilikte, kişilikleri farklı, değişik çevrelerden gelmiş iki kişinin birlikte olacağı ve yaşamı paylaşacakları gerçeği unutulmamalıdır. Bu nedenle eşler önce “kendilerini”, sonra “birbirlerini” iyice tanıyıp değerlendirmelidirler. (Özgüven, 2014, s.31-32).

Eş seçiminde iki temel ilke vardır. Birincisi benzerlik ilkesi ikincisi ise bütünleme ilkesidir. “Benzerlik ilkesi” ne göre, sınırlı bireyler grubu içinde yaş, ırk, din, etnik köken, toplumsal sınıf, eğitim ve kişilik benzerliklerine dayanılarak seçim yapılır. Benzerlik (homogami) ilkesi benzerlerin birbirini çektiği gerçeği üzerine kurulmuştur. Buna karşılık “Bütünlenme ilkesi” eşlerin özellikle kişilik açısından farklı ve tamamlayıcı özellikleri nedeniyle seçildiğini savunmaktadır. Bu ilke karşıtların birbirini çektiği gerçeğine dayanmaktadır. Araştırmalar hangi ilkenin daha çok uygulandığını ortaya koyamamıştır. Ancak benzerlik ilkesinin daha geçerli olduğu yolunda izlenimler vardır. Bu ilkenin daha geçerli olması, böyle bir seçimin sosyo-ekonomik sınıf, din, eğitim gibi alanlarda daha az çatışmaya yol

(33)

16

açması, özellikle evliliğin ilk yıllarında karşılıklı toplumsallaşma sürecinin daha kolay olması nedeniyle olabilir (Tüzemen ve Özdağoğlu, 2007, s.220).

2.4.1. Eş Seçme Kuramları

Sosyal sınıf, statü, eğitim düzeyi, inançlar, yaşam biçimi, aile kökenleri gibi birçok toplumsal faktör bireylerin eş seçme ve eşe ilişkin nitelikleri konusunda tercihlerini şartlandırmakta ve eş seçimini yönlendirmektedir. Oluşan şartlar eş seçimi kuram yaklaşımlarını da açıklık getirmektedir (MEB, 2009, s.15).

Eş Seçmede Ortak Özellikler Kuramı

Eş seçmede “ortak özellikler” görüşüne göre, evlenecek kişilerin benzer yönlerinin çok olmasının evlilikte başarı şansını artıracağına inanılmaktadır. Buna göre eş seçerken tarafların, özellikleri kendisine benzeyen kişileri seçmesi gerekmektedir. Bu tür evlilikte ekonomik durum, dini inanç, ırk, eğitim, yaş, sosyal değerler açısından eşlerin önemli ölçüde birbirlerine yakın ve benzer olmaları istenmektedir (MEB, 2009, s.15).

Eş Seçmede Zıt Özellikler Kuramı

Eş seçiminde bireylerin kendilerinde olmayan niteliklere sahip olan kişileri seçmelerinin evlilik başarısını artıracağına inanılmaktadır. Eş seçiminde tarafların birbirine zıt özelliklere sahip olmalarının yararlı ve geçerli olacağı, nitelikleri zıt olan çiftlerin bir araya gelmesi durumunda konuşulan konu ve yaşantılar da çeşitlilik ve zenginlik kazanacağı belirtilmektedir (MEB, 2009, s.15).

Birbirini Tamamlayan Gereksinimler Kuramı

Birbirlerini tamamlayan gereksinimler kuramı, eş seçiminde, bireysel gereksinimlerin doyumunun önemli olduğunu, benzeyen ve birbirlerini tamamlayan özellikleri olan eşleri başarıya götüreceğini belirtmektedir. Bireylerin temel gereksinimlerinin birbirinden farklı ve bazı gereksinimlerin de diğerlerinden daha önemli olduğunu belirtmekte, cinsiyete göre de bazı gereksinimlerin erkekler, diğer bazılarının ise kadınlar için daha önemli olduğuna işaret etmekte, kişilerin birbirlerine “benzeyen” ve birbirlerini “tamamlayan” gereksinimler

(34)

17

nedeniyle karşılıklı olarak birbirlerinden hoşlandıklarını vurgulamaktadır (MEB, 2009, s.16).

Uyaran-Değer-Rol Kuramı

“Uyaran” dönemi kadın ve erkeğin ilk tanıştığı, birbirini gördüğü ve ilk izlenimlerin alındığı dönemdir. Başlangıç değerlendirmeleri tarafların dış görünümü, sosyal ve zihinsel özelliklerine göre yapılır. Eğer ilk izlenim iyi ise “değerlerin karşılaştırılması” dönemine geçilir. Bu dönem kişilerin ilgi, tutum, inanç ve gereksinimlerinin birbirine uygunluğunun belirlendiği ve “sözel” olarak ifade edildiği bir dönemdir. Son dönem veya rol dönemi esnasında eşler, evlilikte ve birliktelikte birbirini tamamlayıcı veya birbirine uyan rollerinin olup olmadığım test edip denerler ve bir sonuca ulaşırlar (MEB, 2009, s.16).

2.4.2. Türkiye’de Eş Seçimi Yaklaşımları

Ülkemizde “eş seçimi” konusunda iki temel yaklaşım izlenmektedir. Bunlardan, birinci yaklaşımda: Gençler kendi aralarında anlaşıp müstakbel eşlerini belirledikten sonra ailelerinin onayına sunmakta, ikinci yaklaşım da ise, aileler çocukları adına, eşleri seçmektedirler (Özgüven, 2014, s.34).

2.4.2.1.Geleneksel Eş Seçme Yaklaşımı

Özellikle kırsal kesimde oğullarını evlendirmek isteyen aileler; yakın akraba ve komşulardan başlayarak, tanıdıkların da yardımıyla kız aramaya çıkmaktadırlar. “Görücü” usulü diye de bilinen bu yöntemde, görücü grubu, kızları bulunan uygun evleri ziyaret ederek bir “gözlem” grubu gibi çalışarak, kızlarla ilgili bilgi toplarlar. Görücülükte kızın hamaratlığına, temizliğine, saygısına, sadakat ve saflığına, ailenin geçmişine ve sosyo-ekonomik özelliklerine dikkat edilerek, gelin adayı ya da adayları belirlenmektedir (Özgüven, 2014, s. 34).

2.4.2.2.Tanışıp Anlaşarak Evlenme Yaklaşımı

Toplumdaki hızlı değişim ile birlikte geleneksel evlenme yöntemi olan görücü usulü, yerini “tanışarak evlenmeye” bırakmaktadır. Tanışarak evlenme, görücü usulünün birçok sakıncasını giderse de yeni başka sakıncaları beraberinde getirmiştir. Bu yaklaşımda bireyler çeşitli ortamlarda etkilendikleri kişilerle duygusal arkadaşlık kurup evlilik

(35)

18

birliliğini oluşturma kararını alırlar. Bu kararlarının işleme süreci ailelerinin yaşadığı sosyal çevreye, gelenek ve göreneklere, ekonomik ve kültürel değerlere göre farklılık gösterebilir. Bu karar ailelere duyurularak onayları alınır. Daha sonra devam eden süreç geleneksel eş seçme yaklaşımı ile genellikle aynıdır (Yağbasan ve Çiçek, 2009, s. 1). Sezen (2005) tarafından Türkiye’de gerçekleştirilen bir araştırmaya göre 33 evlilik biçimi bulunmaktadır. Bu evlilik türleri ise; görücü usulü ile evlenme, kız kaçırma, başlık parası karşılığında evlenme, oturak alma evliliği, baş örtüsü kaçırma yoluyla evlilik, beşik kertme, taygeldi, kuma, berdel (bedel), kepir (yaban değişimi), ölen kardeşin karısıyla evlenme, baldızla evlilik, iç güveyi, yetim evliliği, yakın akraba evliliği, oldu bitti evlilik, para karşılığı, kan parası karşılığı evlenme, öç alma karşılığı evlenme, çok eşli evlilik, anlaşmalı evlilik, hileli evlilik, rastlantı evliliği, ilan yoluyla eş seçme (evlenme), tercihli evlilik, yabancı ile evlilik, farklı mezhep evliliği, metres edinme, muta evliliği, dış güveyi evliliği, dul evliliği, tanışıp anlaşarak evlenme ve televizyon evliliğidir (Sezen, 2005, s. 185-193).

Günümüz evliliklerinde aile büyüklerinin engelleyici kararlarının etkisi azalmış ve kişilerin hareketliliğinin artması sonucunda, potansiyel eş adayları ile karşılaşma şansları artmıştır. Bu durum eş bulma olasılığını arttırarak önce evlenme yaşını düşürmüş, sonrada topluma hakim hale gelen bireysellik değerleri evlenme yaşını yükseltmiştir. Hiç kuşkusuz evlilikte en önemli sorun, kadın ve erkeğin kendine uygun ve ideal bir eş bulmasıdır. Bu nedenle evlilik değerleri, ideal eş modeli ve bir eşte bulunması gereken özellikler etrafında dönüp dolaşmaktadır. Ayrıca eşlerin birbirlerine karşı yükümlülükleri ve tutumlarının nasıl olması gerektiği de değerler ve normlar tarafından belirlenmektedir. Bu alanlarda önerilen tüm değer ve normlar, ideal ve huzurlu bir aile ortamı hazırlamaya yönelik olup, topluma ve yeni evlenen kişilerin davranışların yön vermektedir. İdeal olan eş özelliklerine ve tutumlarına kişi ne kadar yaklaşırsa, o kadar hedefe yaklaşmış olacaktır (Canatan ve Yıldırım, 2011, s. 271).

2.5. Televizyon ve Televizyondaki Evlilik Programları

Sanayileşme ile birlikte metropollere yönelen göçlerin, bireyin yalnızlaşarak topluma yabancılaşmasına ve dolayısıyla sosyal çevre ile olan bağılarının zayıflamasına neden olduğunu söylemek mümkündür. Eş bulma konusunda güçlük çekenler için farklı amaçlarla veya ticari kaygıyla kurulan bazı özel evlendirme kurumlarının ve şirketlerinin

(36)

19

yanı sıra, son zamanlarda aynı rolü üstlenen televizyon yapımlarının yayınlandığı görülmektedir (Yağbasan ve Çiçek, 2009, s. 1).

Kitle iletişim araçları arasında en yaygın enformasyon kanalı olan televizyon, hem mevcut sosyo-ekonomik ve siyasal değişimlerin yansıdığı bir araç mı olması, hem de kitlenin bilgilendirilmesi, farkındalığının arttırılması, hakim ekonomik yapının ön gördüğü birey tipolojisinin ve toplum yapısının inşa edilmesi noktasında önemli ölçüde dönüştürücü bir etkiye sahip olması yönüyle çok yönlü ilişkisel ağda varlık kazanmaktadır. Kitleler üzerinde köklü değişimler yaratırken kendi dinamiklerinden beslenen televizyon, rekabete dayalı serbest piyasa koşullarında kar oranlarını arttırmak amacıyla daha fazla kitleyi etkileme yönünde hareket etmektedir. Bunun için de programlarını hedef kitlenin ihtiyaçları, beklentileri, özellikleri, duyarlılıkları doğrultusunda sürekli yinelemekte; yeni formları ve türleri kitlelere sunmaktadır (Çiçek ve Meder, 2011, s. 74).

Televizyonun aile içindeki konumu, ailenin bir bireyi; ama ailenin diğer bireylerine neyi nasıl yapacaklarını, yapmaları gerektiğini öğreten ve diğer bütün seçenekleri kapayarak onları buna zorlayan zorba bir bireyi biçimindedir. Büyüsüne teslim olmuş toplumlarda televizyon, ailenin oluşmasındaki formalitelerden, ailedeki rollerin bölüşülmesine, aile bireyleri arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine, ana babanın çocuğa karşı yaklaşımına, çocukların ebeveyne karşı tutumuna kadar hemen her konuda esas belirleyici ve yönlendirici durumundadır.

Söz gelimi Türkiye’de “görücü usulü ile evlilik” kurumuna bakış açısındaki değişimin, televizyonun değerlerin değişimine olan etkisini göstermesi açısından özel bir önemi vardır (Oktay, 2011, s. 53-54).

Evlendirme programları, Türkiye özelinde farklı formatlarla seyirciye ulaşsalar da temelde sonu evliliğe varması beklenen kadın-erkek ilişkilerini aşk üzerinden kurgulayan ve evlilik ritüellerini konu edinen programlardır (Aytemur Nüfusçu ve Yılmaz, 2007, s. 28).

Kadın programları arasında en çok dikkat çeken bu yayın farklı kişileri bir araya getirip tanışmalarına, evlenmelerine olanak tanıyan izdivaç programları olduğu görülmektedir. Benzer programlar farklı ülkelerde de bulunmaktadır. Türkiye’deki görünümü yaş değişkeni ve eşlerin birbirilerini tercih etme kriterleri bağlamında ele alındığında Türkiye’ye özgü bir durumun ortaya çıktığı gözden kaçmamaktadır. Normal yaşamda kendilerine eş ya da arkadaş bulamayan kişiler bu programlara başvurmaktadırlar. Katılımcıların eşlerini seçerken birbirlerine yönettikleri sorular, aradıkları kriterler ve diğer

(37)

20

katılımcıların yorumları cinsiyetçi söylemler üzerinden sürdürülmektedir. Evlenilecek erkeğin eve, arabaya sahip olması, her iki cinsin dul olmaması, çocuklarının olmaması, yakışıklı ya da güzel olması, erkeğin belli bir kazanca sahip olması, evine bağlı olması, kadının eşine destek ve sadık olması, erkeğin ihtiyaçlarını karşılayabilecek potansiyelde olması gibi kadınlık ve erkeklik söylemleri üzerinden inşa edilen sıradan ve ön yargılarla yüklü kriterler toplumsal cinsiyet kalıplarını pekiştirmektedir (Çiçek ve Meder, 2011, s. 77).

Günümüzdeki anlamda evlilik programlarının temeli 90’lı yılların başlarında özel radyo ve televizyonların yayın hayatına başlamasıyla birlikte atıldığını söylemek mümkündür. Bu anlamdaki ilk örneklerden birisi Show TV’de yayınlanan “Saklambaç” programı olarak sayılabilir. 90’lı yılların ortalarında yayınlanmaya başlanan programda seçici bir erkeğin karşısında yer alan üç kadın yarışmacı ya da seçici bir kadının karşısında yer alan üç erkek yarışmacı yer almaktadır. Haftada birkaç gün yayınlanan programda seçici kadın ya da erkek bir paravanla yarışmacıları göremeyecek şekilde ayrı yerlerde oturmaktadırlar. Kalabalık bir izleyici topluluğu önünde gerçekleşen programda seçici kadın ya da erkek, yarışmacılara evlilik ve aşk hayatı ile ilgili önceden program yapımcıları tarafından hazırlanmış soruları yönelterek, yarışmacının bu sorulara verdiği cevaplar sonucunda bir karara vararak seçimini yapmaktadır. Seçim sonucunda seçen ve seçilenden oluşan çifte televizyon ekibi tarafından bir akşam yemeği ödül olarak sunulmaktadır. 2000’li yılların başlarında ise kameralarla yirmi dört saat boyunca izlenen ve görüntülerin canlı olarak şifreli kanallarda yayınlandığı evlilik yarışmaları izleyiciye sunulmaya başlanmıştır. Bu yarışmalarda belirli sayıda erkek ve kadına, haftada bir değerlendirme yaparak aralarından bir kişiyi elemeleri istenmektedir. Bu sayede, aynı zamanda izleyici oylarının da etkili olduğu yarışmalarda bir kadın ve bir erkeğin finale kalarak, evlenme kararını vermesi beklenmektedir.

İzleyicilerin cep telefonlarından attıkları mesajlarında etkili olduğu bu yarışmalar, daha sonra yine izleyicilerin yarışmacılar nezdinde taraf olarak gruplaştığı tartışma programlarına dönüşmüştür. Bu tartışma programlarında zaman zaman taraf izleyiciler arasında tatsız olaylar da yaşanmıştır. Bu anlamda belli bir dönem bu türden evlilik programları belli bir popülerite kazanmıştır. Bu tür yarışma programları Show TV’de “Biz Evleniyoruz” (2004), yine Show TV’de “Gelinim Olur musun?” (2005) isimleri altında yayınlanmıştır. Kanal D “Size Anne Diyebilir miyim?” (2005) adlı yarışma programı da kapalı ve kameralarla izlenen bir evde yapılan evlilik programına örnek olarak

(38)

21

gösterilebilir. Özellikle son yıllarda evlilik talebi ile medya kuruluşlarına başvurduğu ileri sürülen bekâr kişiler ile bunlarla evlenme niyetinde olanların karşı karşıya getirildiği programlar televizyon kanallarında yer almaktadır. İzleyici karşısında ve kapalı mekânlarda gerçekleştirilen bu programlarda bir sunucu evlenme talebi ile kendilerine başvurduğu bilinen kadın ya da erkekle iletişime geçmek isteyenlerin programa telefon kanalıyla katılmalarını istemektedir. Ekrandaki kişi ile evlenmek isteyen adaylar da sayısı birden fazla ise sırayla seçici kişinin karşısına çıkartılarak görüşmeleri sağlanır. Bu ön görüşmenin olumlu sonuçlanmasıyla da evlilik adaylarının dışarıda da görüşmelerinin sağlandığı bilinmektedir. İzleyici karşısında stüdyoda ve canlı olarak yayınlanan bu tür evlilik programlarında da görüştürülen adayların evlilik niyetlerine ilişkin stüdyodaki izleyicilere yorum yapma olanağı verilmektedir. Bu anlamda kimi zaman adaylardan bağımsız olarak da izleyiciler arasında tartışmalar yaşandığı gözlenmektedir. Bu programlar arasında Flash TV’de yayınlanan “Esra Erol’la Dest-i İzdivaç” (2007), Star TV’de yayınlanan “Zuhal Topal’la İzdivaç” (2009) ve Fox TV’de yer alan “Su Gibi” (2012) yi saymak mümkündür. İki adayın evliliği ile sonuçlanması üzerine kurulu ve kimi zaman bir yarışma şekline dönüştürülen televizyon programlarının özel televizyonların yayına başlaması ile birlikte ortaya çıkarak yaygınlaştığı bilinmektedir. Bu programlarda toplumsal anlamda önemli bir yere sahip olan ve sağlıklı bir toplumsal yapının temeli olarak sayılabilecek evlilik kurumunun, bir yarışma ya da kamuoyunun gözü önünde gerçekleştirilen bir seçimle gerçekleştirildiği görülmektedir.

Etik ile yakından ilgili bir alanda kurumsal sosyal sorumluluk, bir örgütün eylem ve işlemlerinde içinde faaliyet gösterdiği toplumun kültürel değerlerini ve sosyal faydasının ön planda tutmasını ifade eder. Bu anlamda televizyon aynı zamanda birer işletme olan televizyon kuruluşlarında yayınlanan evlilik programları, Türk toplumunun aile yapısı üzerinde olası olumsuz etkileri bakımından sosyal sorumluluk ve etik açıdan tartışmalıdır. Bu programlarda Türk kültürü ve toplumsal yapısı açısından büyük bir öneme sahip olan evlilik kurumu, kimi zaman bir yarışma şeklinde, birçok seyirci ve ekranlar karşısında tesis edilmeye çalışılmaktadır. Programlarda yer verilen bu uygulamalar da kimi zaman muhatap taraflar ve seyirciler arasında şiddetli tartışmaların yaşandığı anlara dönüşmektedir. Bu türden kavga ve tartışmaların Türk aile yapısı ve evlilik kararı vermek üzere olan gençler üzerinde olumsuz etkilere yol açabilmektedir. Bu programlarda sosyal sorumluluk ve etik gibi meslekî ve toplumsal değerlerden çok ekonomik çıkarların ön planda tutulduğunu söylemek mümkündür (Ertürk, 2012, s. 146-149).

Şekil

Şekil 1. Araştırma Modeli
Tablo 1. Evlilik Programlarına İlişkin Tutum Ölçeğinin Faktör Yapısı
Tablo 3. Araştırmaya Katılan Kadın ve Erkeklerin Yaş Gruplarının Dağılımı
Tablo 5. Araştırmaya Katılan Kadın ve Erkeklerin Medeni Durumlarının  Dağılımı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

baskı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kunımu Yayınları VII. (6) Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkudım Kitabı,

Araştırmanın amacı, KKTC’de yaşayan evli bireylerin evliliklerinde yaşadıkları çatışmalar, çatışma çözüm stilleri ve evlilik doyumları arasında bir ilişki olup

-Sağlık bakımı hizmetlerini arama ve sağlama -Hastalıkta tedavi ve bakım hizmetlerini sağlama.

The purpose of this study was to compare the neuromuscular action and condition of intubation after a bolus dose of rocuronium or vecuronium (2 x ED90).. We also compared the

9 Süleyman Çelebi, Vesîletü’n-necât Mevlid, (Haz.: Ahmed Ateş) TTK. 13 Ahmed Aymutlu, Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Şerîf, MEB. Fâtıma adına yazılanlar için bkz.:

Septoplasti Sonrası Tampon Çekilmesi Esnasında Tampon İçine Lidokain İnfiltrasyonunun Oluşan Ağrı Üzerine Etkisi KBB-Forum 2008;7(1) www.KBB-Forum.net.. 6

Partner mizahına ilişkin algılar ile eşlerin evlilik uyumu ve evlilik doyumu arasındaki ilişkinin incelendiği ikinci modelin analiz sonuçlarına göre kadınların

Tablo 4’de genel olarak; evlilik ve aile yaşamına ilişkin “Yemek yapmak, temizlik ve alışveriş yapmak gibi ev isleri ağırlıklı olarak kadının görevi