• Sonuç bulunamadı

2.4. Eş Seçimi

2.4.2. Türkiye ‘de Eş Seçimi Yaklaşımları

2.4.2.2. Tanışıp Anlaşarak Evlenme Yaklaşımı

Toplumdaki hızlı değişim ile birlikte geleneksel evlenme yöntemi olan görücü usulü, yerini “tanışarak evlenmeye” bırakmaktadır. Tanışarak evlenme, görücü usulünün birçok sakıncasını giderse de yeni başka sakıncaları beraberinde getirmiştir. Bu yaklaşımda bireyler çeşitli ortamlarda etkilendikleri kişilerle duygusal arkadaşlık kurup evlilik

18

birliliğini oluşturma kararını alırlar. Bu kararlarının işleme süreci ailelerinin yaşadığı sosyal çevreye, gelenek ve göreneklere, ekonomik ve kültürel değerlere göre farklılık gösterebilir. Bu karar ailelere duyurularak onayları alınır. Daha sonra devam eden süreç geleneksel eş seçme yaklaşımı ile genellikle aynıdır (Yağbasan ve Çiçek, 2009, s. 1). Sezen (2005) tarafından Türkiye’de gerçekleştirilen bir araştırmaya göre 33 evlilik biçimi bulunmaktadır. Bu evlilik türleri ise; görücü usulü ile evlenme, kız kaçırma, başlık parası karşılığında evlenme, oturak alma evliliği, baş örtüsü kaçırma yoluyla evlilik, beşik kertme, taygeldi, kuma, berdel (bedel), kepir (yaban değişimi), ölen kardeşin karısıyla evlenme, baldızla evlilik, iç güveyi, yetim evliliği, yakın akraba evliliği, oldu bitti evlilik, para karşılığı, kan parası karşılığı evlenme, öç alma karşılığı evlenme, çok eşli evlilik, anlaşmalı evlilik, hileli evlilik, rastlantı evliliği, ilan yoluyla eş seçme (evlenme), tercihli evlilik, yabancı ile evlilik, farklı mezhep evliliği, metres edinme, muta evliliği, dış güveyi evliliği, dul evliliği, tanışıp anlaşarak evlenme ve televizyon evliliğidir (Sezen, 2005, s. 185-193).

Günümüz evliliklerinde aile büyüklerinin engelleyici kararlarının etkisi azalmış ve kişilerin hareketliliğinin artması sonucunda, potansiyel eş adayları ile karşılaşma şansları artmıştır. Bu durum eş bulma olasılığını arttırarak önce evlenme yaşını düşürmüş, sonrada topluma hakim hale gelen bireysellik değerleri evlenme yaşını yükseltmiştir. Hiç kuşkusuz evlilikte en önemli sorun, kadın ve erkeğin kendine uygun ve ideal bir eş bulmasıdır. Bu nedenle evlilik değerleri, ideal eş modeli ve bir eşte bulunması gereken özellikler etrafında dönüp dolaşmaktadır. Ayrıca eşlerin birbirlerine karşı yükümlülükleri ve tutumlarının nasıl olması gerektiği de değerler ve normlar tarafından belirlenmektedir. Bu alanlarda önerilen tüm değer ve normlar, ideal ve huzurlu bir aile ortamı hazırlamaya yönelik olup, topluma ve yeni evlenen kişilerin davranışların yön vermektedir. İdeal olan eş özelliklerine ve tutumlarına kişi ne kadar yaklaşırsa, o kadar hedefe yaklaşmış olacaktır (Canatan ve Yıldırım, 2011, s. 271).

2.5. Televizyon ve Televizyondaki Evlilik Programları

Sanayileşme ile birlikte metropollere yönelen göçlerin, bireyin yalnızlaşarak topluma yabancılaşmasına ve dolayısıyla sosyal çevre ile olan bağılarının zayıflamasına neden olduğunu söylemek mümkündür. Eş bulma konusunda güçlük çekenler için farklı amaçlarla veya ticari kaygıyla kurulan bazı özel evlendirme kurumlarının ve şirketlerinin

19

yanı sıra, son zamanlarda aynı rolü üstlenen televizyon yapımlarının yayınlandığı görülmektedir (Yağbasan ve Çiçek, 2009, s. 1).

Kitle iletişim araçları arasında en yaygın enformasyon kanalı olan televizyon, hem mevcut sosyo-ekonomik ve siyasal değişimlerin yansıdığı bir araç mı olması, hem de kitlenin bilgilendirilmesi, farkındalığının arttırılması, hakim ekonomik yapının ön gördüğü birey tipolojisinin ve toplum yapısının inşa edilmesi noktasında önemli ölçüde dönüştürücü bir etkiye sahip olması yönüyle çok yönlü ilişkisel ağda varlık kazanmaktadır. Kitleler üzerinde köklü değişimler yaratırken kendi dinamiklerinden beslenen televizyon, rekabete dayalı serbest piyasa koşullarında kar oranlarını arttırmak amacıyla daha fazla kitleyi etkileme yönünde hareket etmektedir. Bunun için de programlarını hedef kitlenin ihtiyaçları, beklentileri, özellikleri, duyarlılıkları doğrultusunda sürekli yinelemekte; yeni formları ve türleri kitlelere sunmaktadır (Çiçek ve Meder, 2011, s. 74).

Televizyonun aile içindeki konumu, ailenin bir bireyi; ama ailenin diğer bireylerine neyi nasıl yapacaklarını, yapmaları gerektiğini öğreten ve diğer bütün seçenekleri kapayarak onları buna zorlayan zorba bir bireyi biçimindedir. Büyüsüne teslim olmuş toplumlarda televizyon, ailenin oluşmasındaki formalitelerden, ailedeki rollerin bölüşülmesine, aile bireyleri arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine, ana babanın çocuğa karşı yaklaşımına, çocukların ebeveyne karşı tutumuna kadar hemen her konuda esas belirleyici ve yönlendirici durumundadır.

Söz gelimi Türkiye’de “görücü usulü ile evlilik” kurumuna bakış açısındaki değişimin, televizyonun değerlerin değişimine olan etkisini göstermesi açısından özel bir önemi vardır (Oktay, 2011, s. 53-54).

Evlendirme programları, Türkiye özelinde farklı formatlarla seyirciye ulaşsalar da temelde sonu evliliğe varması beklenen kadın-erkek ilişkilerini aşk üzerinden kurgulayan ve evlilik ritüellerini konu edinen programlardır (Aytemur Nüfusçu ve Yılmaz, 2007, s. 28).

Kadın programları arasında en çok dikkat çeken bu yayın farklı kişileri bir araya getirip tanışmalarına, evlenmelerine olanak tanıyan izdivaç programları olduğu görülmektedir. Benzer programlar farklı ülkelerde de bulunmaktadır. Türkiye’deki görünümü yaş değişkeni ve eşlerin birbirilerini tercih etme kriterleri bağlamında ele alındığında Türkiye’ye özgü bir durumun ortaya çıktığı gözden kaçmamaktadır. Normal yaşamda kendilerine eş ya da arkadaş bulamayan kişiler bu programlara başvurmaktadırlar. Katılımcıların eşlerini seçerken birbirlerine yönettikleri sorular, aradıkları kriterler ve diğer

20

katılımcıların yorumları cinsiyetçi söylemler üzerinden sürdürülmektedir. Evlenilecek erkeğin eve, arabaya sahip olması, her iki cinsin dul olmaması, çocuklarının olmaması, yakışıklı ya da güzel olması, erkeğin belli bir kazanca sahip olması, evine bağlı olması, kadının eşine destek ve sadık olması, erkeğin ihtiyaçlarını karşılayabilecek potansiyelde olması gibi kadınlık ve erkeklik söylemleri üzerinden inşa edilen sıradan ve ön yargılarla yüklü kriterler toplumsal cinsiyet kalıplarını pekiştirmektedir (Çiçek ve Meder, 2011, s. 77).

Günümüzdeki anlamda evlilik programlarının temeli 90’lı yılların başlarında özel radyo ve televizyonların yayın hayatına başlamasıyla birlikte atıldığını söylemek mümkündür. Bu anlamdaki ilk örneklerden birisi Show TV’de yayınlanan “Saklambaç” programı olarak sayılabilir. 90’lı yılların ortalarında yayınlanmaya başlanan programda seçici bir erkeğin karşısında yer alan üç kadın yarışmacı ya da seçici bir kadının karşısında yer alan üç erkek yarışmacı yer almaktadır. Haftada birkaç gün yayınlanan programda seçici kadın ya da erkek bir paravanla yarışmacıları göremeyecek şekilde ayrı yerlerde oturmaktadırlar. Kalabalık bir izleyici topluluğu önünde gerçekleşen programda seçici kadın ya da erkek, yarışmacılara evlilik ve aşk hayatı ile ilgili önceden program yapımcıları tarafından hazırlanmış soruları yönelterek, yarışmacının bu sorulara verdiği cevaplar sonucunda bir karara vararak seçimini yapmaktadır. Seçim sonucunda seçen ve seçilenden oluşan çifte televizyon ekibi tarafından bir akşam yemeği ödül olarak sunulmaktadır. 2000’li yılların başlarında ise kameralarla yirmi dört saat boyunca izlenen ve görüntülerin canlı olarak şifreli kanallarda yayınlandığı evlilik yarışmaları izleyiciye sunulmaya başlanmıştır. Bu yarışmalarda belirli sayıda erkek ve kadına, haftada bir değerlendirme yaparak aralarından bir kişiyi elemeleri istenmektedir. Bu sayede, aynı zamanda izleyici oylarının da etkili olduğu yarışmalarda bir kadın ve bir erkeğin finale kalarak, evlenme kararını vermesi beklenmektedir.

İzleyicilerin cep telefonlarından attıkları mesajlarında etkili olduğu bu yarışmalar, daha sonra yine izleyicilerin yarışmacılar nezdinde taraf olarak gruplaştığı tartışma programlarına dönüşmüştür. Bu tartışma programlarında zaman zaman taraf izleyiciler arasında tatsız olaylar da yaşanmıştır. Bu anlamda belli bir dönem bu türden evlilik programları belli bir popülerite kazanmıştır. Bu tür yarışma programları Show TV’de “Biz Evleniyoruz” (2004), yine Show TV’de “Gelinim Olur musun?” (2005) isimleri altında yayınlanmıştır. Kanal D “Size Anne Diyebilir miyim?” (2005) adlı yarışma programı da kapalı ve kameralarla izlenen bir evde yapılan evlilik programına örnek olarak

21

gösterilebilir. Özellikle son yıllarda evlilik talebi ile medya kuruluşlarına başvurduğu ileri sürülen bekâr kişiler ile bunlarla evlenme niyetinde olanların karşı karşıya getirildiği programlar televizyon kanallarında yer almaktadır. İzleyici karşısında ve kapalı mekânlarda gerçekleştirilen bu programlarda bir sunucu evlenme talebi ile kendilerine başvurduğu bilinen kadın ya da erkekle iletişime geçmek isteyenlerin programa telefon kanalıyla katılmalarını istemektedir. Ekrandaki kişi ile evlenmek isteyen adaylar da sayısı birden fazla ise sırayla seçici kişinin karşısına çıkartılarak görüşmeleri sağlanır. Bu ön görüşmenin olumlu sonuçlanmasıyla da evlilik adaylarının dışarıda da görüşmelerinin sağlandığı bilinmektedir. İzleyici karşısında stüdyoda ve canlı olarak yayınlanan bu tür evlilik programlarında da görüştürülen adayların evlilik niyetlerine ilişkin stüdyodaki izleyicilere yorum yapma olanağı verilmektedir. Bu anlamda kimi zaman adaylardan bağımsız olarak da izleyiciler arasında tartışmalar yaşandığı gözlenmektedir. Bu programlar arasında Flash TV’de yayınlanan “Esra Erol’la Dest-i İzdivaç” (2007), Star TV’de yayınlanan “Zuhal Topal’la İzdivaç” (2009) ve Fox TV’de yer alan “Su Gibi” (2012) yi saymak mümkündür. İki adayın evliliği ile sonuçlanması üzerine kurulu ve kimi zaman bir yarışma şekline dönüştürülen televizyon programlarının özel televizyonların yayına başlaması ile birlikte ortaya çıkarak yaygınlaştığı bilinmektedir. Bu programlarda toplumsal anlamda önemli bir yere sahip olan ve sağlıklı bir toplumsal yapının temeli olarak sayılabilecek evlilik kurumunun, bir yarışma ya da kamuoyunun gözü önünde gerçekleştirilen bir seçimle gerçekleştirildiği görülmektedir.

Etik ile yakından ilgili bir alanda kurumsal sosyal sorumluluk, bir örgütün eylem ve işlemlerinde içinde faaliyet gösterdiği toplumun kültürel değerlerini ve sosyal faydasının ön planda tutmasını ifade eder. Bu anlamda televizyon aynı zamanda birer işletme olan televizyon kuruluşlarında yayınlanan evlilik programları, Türk toplumunun aile yapısı üzerinde olası olumsuz etkileri bakımından sosyal sorumluluk ve etik açıdan tartışmalıdır. Bu programlarda Türk kültürü ve toplumsal yapısı açısından büyük bir öneme sahip olan evlilik kurumu, kimi zaman bir yarışma şeklinde, birçok seyirci ve ekranlar karşısında tesis edilmeye çalışılmaktadır. Programlarda yer verilen bu uygulamalar da kimi zaman muhatap taraflar ve seyirciler arasında şiddetli tartışmaların yaşandığı anlara dönüşmektedir. Bu türden kavga ve tartışmaların Türk aile yapısı ve evlilik kararı vermek üzere olan gençler üzerinde olumsuz etkilere yol açabilmektedir. Bu programlarda sosyal sorumluluk ve etik gibi meslekî ve toplumsal değerlerden çok ekonomik çıkarların ön planda tutulduğunu söylemek mümkündür (Ertürk, 2012, s. 146-149).

22

Televizyondaki Evlendirme Programları günümüzde gittikçe artan reyting değerlerine sahip olan “evlendirme programları” genç yaşlı demeksizin tüm insanların “evlenme” süreçlerine yardımcı olduğu varsayılmaktadır. Bu programlarda kendi başına veya birinin yardımını alarak “ruh ikizini” bulmayı deneyen fakat bir türlü bulamamış insanlar, hayat arkadaşını kaybetmiş veya boşanmış olanlar gibi birçok kategorideki kişiler bu programlara başvurup “taliplisini” aramaktadır. Fakat bu tür programların birçok yararı olduğu gibi zararları da söz konusudur. İnsanlar birbirlerini tamamen tanımadan evlenebilmekte ve mutsuz bir evliliğe sahip olabilmektedirler. Çünkü evlilik programlarının kadın sorunlarını, toplumsal cinsiyet rollerini ele alış biçimi türsel özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle evlilik programlarının olası olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması için programlarda türsel bir değişiklik gerekmektedir (Bayrak, 2012, s. 132-133).

Bu nedenle bu araştırma Tokat’ta yaşayan kadınların ve erkeklerin televizyonda yayınlanan evlilik programlarına dair görüş ve beklentilerini ortaya koyması açısından önemlidir. Özellikle Türkiye’de son yıllarda televizyon program türlerindeki değişim ve dönüşümlerin etkisinde bu farklılıkların azaldığı kanaati ortaya çıkmıştır. Çünkü televizyon programlarının anlatım yapısı ve türsel özellikleri gitgide daha birbirine benzeyerek (pek çok program türünün serileşme yönünde gelişiyor olması) kadın ve erkek izleyicinin her ikisini de hedeflemektedir.

23

BÖLÜM III

Benzer Belgeler