• Sonuç bulunamadı

Ashab-ı Kehf (Mağra Yaraanı) Vakıflarına Dair Orijinal Bir Belge

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ashab-ı Kehf (Mağra Yaraanı) Vakıflarına Dair Orijinal Bir Belge"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A S H A B - I K E H F ( M A Ğ B A Y A R A A N I ) V A K I F L A R I N A D A İ R O R t r t N A L B İ R B E L G E

Mithat SERTOĞLU

(Ephesus) Efes'in Yedi Uyuyanla­ rı Kuran-ı Kerim'de Ashâb-ı Kekf = Mağara Yârân diye anılır.

Mağara Yârân meselesi hakkında batı bilgin lerinini yapdıklan inceleme­ lerin sonucu şöyle özetlenebilir:

Efes şehrinde Roma'nm putperest­ lik devrinde, o zamanlar tek tanrıya inancı telkin eden bir din olan hıris-tiyanhğı kabûl etmiş bir kaç genç, ar­ tık putlara tapmak istemezler. Şehir­ den kaçarlar ve yanlarından ayırma­ dıkları bir köpekle beraber bir mağara­ ya sığınırlar. Orada kendilerini uyku Ijasar, çok geçmeden bir gün putperest­ lerin hükümdan Dakyus (Dakyanus) maiyeti ile birlikde onları yakalamak için mağaranın kapısına kadar gelirse-de, içeri girmeleri mümkün olmaz. Hü­ kümdar da, gençler açlıkdan Ölsün di­ ye mağaranın kuzeye bakan tek kapısı­ nı ördürür. Sonraları bu ulay unutu­ lur. Bir gün, bir sürü sahibi mağara­ nın giriş kapısını örten duvarı yıkdır-mak için işçi gönderir. Buraya koyun­ ları için bir ağıl yaptırır. İşçiler ise, uyuyan gençleri fark etmezler. Bu genç­ ler, Allahm tayin ettiği saatde uyanır­ lar. Henüz uğramış oldukları tehlike­ nin korkusu içindedirler. Çünkü, ara­ dan pek uzun bir zamanın geçdiğini bilmemekdedirler. İçlerinden birisini ekmek alması için şehre gönderirler Ekmekçi, gencin verdiği eski parayı al­ mak istemez ve onu hükümdarın huzu­ runa götürür. Orada herşey anlaşıhr Gençler, 309 yıl uykuda kalmışlardır. Bu müddet içinde putperestliğin yerini hıristiyanlık almıştır. Hükümdar bu

olaya pek sevinir. Çünkü gencin sap­ sağlam çıkagelişi, bazı kimselerin şüp­ helendiği bir inanışın, yani vücudlann da ruhlarla birlikde geri döneceği (Ba' sü ba'del-mevt) hakikatinin deliU ol­ muştur. Genç mağaraya döner dönmez hemen arkadaşlariyle birlikde tekrar uykuya dalar. Buraya bir mabed yapı­

lır.

B u rivayete göre putperest hü­ kümdarın Deçyus (249-251) ve hıristi-yan hükümdarın ikinci Teodosyus 403-450 olması gerekmektedir'.

Bu hususda doğu kaynaklarının en derli toplusu olan namlı Taberî ta­ rihinde ise Mağara Yârânı hakkındaki rivayetlerin özeti şöyledir :

Hazret-i îsâ'nm Havarî'lerinden bi­ ri adı geçen şehre gider. Şehrin kapı­ sında her girenin önünde secde etme si gereken bir put görür. Bımdan do­ layı şehrin dışında kalır ve bir hama­ ma tellâk olarak kapılanır. Hamamda din telkini yapar ve gençleri hıristiyan-lığa teşvik eder. Bir gün hükümadrın oğlu hafif meşreb bir kadınla hamama girerken Havari kendisine bunun doğ­ ru olmadığını anlatır ve bu fikrinden vazgeçirir. Başka bir defasında ise bu müdahalesi fayda vermez. Lâkin, Ce-nab-ı Hak günahkârların her ikisini de hameımda helâk eder. Hükümdar, ola­ yı duyunca Havarî'nın tevkifi için emir verir. Bunun üzerine Havari, hıristiyan ettiği gençlerle birlikde yanlannda hı­ ristiyan ettiği bir çiftçi arkadaşları ve onun köpeği bulunduğu halde mağra

(2)

130 MİTHAT SBRTOÛLU ya sığınır^. Maceranın sonu, aşağı yu­

karı aynıdır.

Doğu kaynaklan genellikle Mağa­ ra Yârânınm adlarını şöyle sıralamış 1 ardır :

Yemlihâ, Mislinâ, Mekselinâ, Mer-nûş, Debernûş' ŞazMer-nûş, Kefestatyûş ve köpekleri Kıtmir.

Kur'an-ı Kerim'de ise kıssa şu şe­ kilde anlatılır^:

Bir kaç genç, mağaraya sığınmış ve :

— Rebbimiz. katından bize rahmet ver ve işimizde başarılı kıl. Demişler­ di. Mağaranın içinde onlan yıllarca uyuttuk. Sonra, iki taraf dan hangisi­

nin beklediği neticeyi iyi hesaplamış olduğunu belirtmek için onlan uyan­ dırdık. Ey Muhammed, onlann olayı­ nı bir gerçek olarak anlatıyoruz. On­ lar, rablerine inanmış bir kaç gençti. Hidayetlerini arttırmış ve kalplerini f)ekleştirmiştik. Durup:

— Rebbimiz, göklerin ve yerin rab-bidir. Onu bırakıp başka bir tanrıya yalvarmayız. Yoksa and olsun ki bâtıl söz söylemiş oluruz. Şu bizim milleti­ miz Allah'ı bırakıp başka tannlar edin­ diler. Onların gerçek olduğuna açık delil getirmeleri gerekmez mi ?

Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Demişlerdi.

Kendilerine :

— Siz, onlardan ve Allah'dan baş­ ka tapdıklanndan aynidınız. Bunun için mağaraya girin ki rabbiniz size rahmetini yaysın ve size işinizde ko­ laylık göstersin. Denildi. Baksaydın gü neşin mağaralannm sağ tarafından do­ ğup sol tarafından battığım, onların da mağaranın iç tarafında olduğunu görürdün. Bu, Allah'ın mûcizelerinden-dir. Allah'm doğru yola getirdiği kim­ se, hak yolundadır. Kim sapıtırsa artık ona, kendisini doğru yola götürecek bir

rehber bulamazsın. Mağara Yârânı, uy­ kuda olduklan halde baksan onlan uyanık sanırdın. Biz onlan, sağa ve so­ la döndürmekdeydik. Köpekleri dir­ seklerini eşiğe uzatmıştı. Onları görsen, için korku ile dolar, geri döner kaçar­

dın, birbirine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri :

— Ne kadar kaldınız ? dedi. — Bir gün veya daha az müddel kaldık, dediler.

— Ne kadar kaldığınızı rabbiniz daha iyi bilir. Paranızla birinizi şehre gönderin. E n iyi yiyeceklere baksın ve size getirsin. Orada nazik davransın. Sakın sizi kimseye haber vermesin. Dediler. Çünkü, onların sizden haben olacak olursa ya taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine döndürürler ve bu takdirde asla kurtulamazsınız.

Böylece, Allah'ın sözünün gerçek olduğunu ve kıyametin kopmasından şüphe edilemiyeceğini bilmeleri için in­ sanların onlan bulmalarını sağladık Netekim halk, onlar hakkında çekişip duruyor :

— Mağaralannm önüne bir bina kurun. Diyorlardı. Oysa, rableri onları çok iyi bilir. Tartışmayı kazananlar :

— Onların mağaralarının önünde mutlaka bir mescid kuracağız, dediler. Karanlığa taş atar -gibi :

— Mağara Yârânı üçdür, dördün-cisi köpekleridir. Derler yahud :

— Beşdir, altıncıları köpekleridir Derler. Yahud da:

— Yedidir, sekizincileri köpekleri­ dir. Derler sen de k i :

— Onlann sayısını rabbim en iyi bilir. Onlan pek az kimseden başkası bilmez.

Z) Taberl tarihi tercümesi, M . E . B . y a y ı n ı

C. I , K . m , 8. 920 v.d. 3) Kehf sûresi, â y e t 10-26.

(3)

SERTOĞLU

^ . ^ l ^ ^ ^ j r ' ^ ^ - ^ ^ ' ^ J ' ' ' ' ' ' ' ' '

(4)

A S l l A B - I K E H F ( M A G R A Y Â R A A N I ) V A K I F L A R I N A D A İ R O R İ J İ N A L B İ R B E L G E .13:1

Bunun için E y Muhammed, onlar hakkmda bu kısaca anlatılanın dışın cia kimse ile tartışma ve onlar hakkın­ da kimseden bir şey sorma. Herhangi bir şey için Allah'ın demesi dışında :

— Ben yarın onu yapacağım. De­ me. Bunu unuttuğun zaman rabbini an ve şöyle de :

— Inşaallah rebbim beni bundan daha çok doğruya eriştirir.

Onlar mağaralarında üç yüz do­ kuz yıl kaldılar. Derler. De ki, onların ne kadar kaldıklarım en iyi Allah bi­ lir. Göklerin ve yerin gaybı ona aiddir

İşte Ashâb-ı Kehf = Mağara Yârâ-nı hakkındaki islâmî inaYârâ-nış budur. Bir Arşiv Belgesi ise, Mağara Yâ-rânmm Elbistan'da Çoban Pınarı mev­ kiine kadar gelerek burada sürüsünü otlatan bir çobanı ve köpeğini de yan­ larına alıp mağaraya çekilmek üzere gittiklerini kaydeder. Yine bu kayda göre Selçuklu Saltanı Alâüddin Keyku bâd (1220-1236) burada bir vakıf tesis etmiştir. Başbakanlık Arşivinde o böl­ geye aid hicri 932 tarihli ve 998 sayılı arazi tahrir defterinin 479 uncu sahife-sinde bu hususdaki kaydın fotokopisi ni veriyoruz. Bunun metni ise şöyle­ dir:

Zikrolan evkaf Ashâb-ı Kehf-i Şe lifi, merhum ve mağrur Sultan Alâüd din vakfedip serbestlik tarîki ile tasar­ ruf olunmasın şart edip sonra ümerâ-i Zülkadriyî vali olduklarında ber karar-j sâbik vakfiyetin mukarrer dutup te-messükler verip bâdehû Alâüddevle vc Ali Bey merhum dahi mukarrernâmc verip tasarruf olunurmuş. B u veçhile tasarrufları ehl-i vukuf ve âyân-ı mem­ leket ve vilâyet şahadetleriyle sübut bu olup defter-i cedîd-i hâkanîde yine ol veçhile kayd olundu ve Alâüddeyle mer­ hum Çobanpman nam mevzi' hâlî ve muattal olup ve mârûf olan Ashâb-ı Kehf'in idâdmdan olan çoban-ı mârû-fun koyunları otlağı ve kendünün men­

zili olup kendüler Dakyanus'dan kaçup gelüp Hazret-i Bâri âzze ismehû talep ettikde Efsûn nam şehirden halkup zik­ rolan Çobanpınarı'na gelüp çobanı ru-himetlehû anda bulup ol dahi koyunla­

rı hafızı Kıtmîr-ı bile alup ol Kehf-i Ş e r i f e müteveccih olduklarından son­ ra mezbur Çobanpman hâlî ve muattal olmağın Tirmiz Seyyidlerinden

fahr-üs-sâdât Seyyid Huseyn-ül-Hasenî'ye mer­ hum Alâüddevle Bey yurd tarihi ile ve-rüp ve mahsulünden Ashâb-ı Kehf-i Şerife müezzin olan kimesneye her sene yetmişbeş çelebî akçe vermek üze­ re eline temessük verüp ol dahi için­ de evceğizler ve bağçecükler edip ihyâ ve imaret edip hamam bina eylemiş, tlâ hâzil-yevm merhum ve mağfur Huse-yn'in evlâd ve ensabı içinde sâkin olup haricden bivech-i minel-vücûh ki-mesne dahi ede gelmiş olmayup Ali Bey merhum dahi mukarrer tutup Hâliyâ yine ol veçhile kayd olundu ve şâir ev­ kaf dahi alâ mâsabak maktu'ul-kadero ve mefrûz-ül-kalem vakfa tasarruf olu­ na gelmişdir. Yine ol veçhile kayd olun­ du.

Aynı metni bugünkü Türkçe'ye şöyle çevirebiliriz :

Adı geçen Mağara Yârânı vakıfla­ rını merhum Sultan Alâüddin vakf edip serbestlik yoluyle tasarruf olun­ masını şart edip sonra Dulkadirh beyleri vali olduklarında eskisi gi verip sonra Alâüddevle (Dulkadiroglu 1479-1515) ve Ali (Dulkadiroglu 1515-1522) bey merhum mukarrernâmeler verip tasarruf olunurmuş. Bu şekilde tasarrufları bilir kişilerin ve memleket ve vilâyet ileri gelenlerinin şehadetle-riyle sabit olup yeni deftere yine öy­ lece kaydolundu ve Alâüddevle mer­ hum, Çoban Pman adlı yer boş ve kul­ lanılmaz olup mâruf Mağara Yârânın-dan olan çobanın koyunlarının otlağı ve kendisinin yeri olup kendileri Dak yanus'dan kaçıp gelüp Hazret-i Allah talep ettikde Efsun (Efsus) adh şehh-den kalkıp anılan Çoban Pınarına gelip

(5)

132

M İ T H A T S n t T O O L U

adı geçen çobanı orada bulup o dahi ko­ yunlarının muhafızı Kıtmir-i berabeı

alıp o mağaraya yolandıklarmdan son­ ra Çoban Pman boş ve kullanılmaz ol­ duğundan Tirmiz seyyidlerinden sey-yidler iftiharı Seyyid Huseynül - Hase-nî'ye merhum Alâüddevle Bey yurtluk olarak verip ve mahsulünden Mağara Yârânma müezzin olan kimseye her yılda yetmiş beş Çelebî Akçe (4) ver mek üzere eline sened verib o da için­ de eveceğizler ve bahçecikler yapıp can-landınp ve imar edip hamam bina ey lemiş. Bu güne kadar merhum Huse yn'nin evlâdı ve mensublan içinde sa­ kın olub haricden hiç bir suretle kim­ se kanşagelmiş olmayıp Ali Bey mer­ hum da mukarrer tutub şimdi yine öy lece kaydolundu ve öbür vakıflar da eskisi gibi ayak kesilmiş ve kalem çe­ kilmiş olarsık vakfa tasarruf olunagel-miştir yine öylece kaydolundu.

Defterin incelenmesinden Elbis­ tan da üç buçuk köy^ ve dört mez reanın vergi gelirinin Sultan Alâeddin

Keykubâd tarafından bu maksad için

vakf edildiği ve Alâüddevle Bey tara fmdan Seyyid Huseyn'e bir köy* bir çiflik, altı mezrea, üç yayla ve iki oba vergi gelirinin yurtluk olarak verildiği, ayrıca Elbistan kazasında Ashâb-ı Kehi makamı için bir müderris, bir hatib bir müezzin bir mütevelli bir câbî-tah-sildar-ve bü- evkaf nazırının tayin olun dugu anlaşılmakta ve genel yıllık ge­ lirde 38 125 akçe tutmaktadır.

tşte Osmanlı kaynaklarında Ma­ ğara Yârânı hakkındaki tek resmî bel-ge budur ve verdiği bilgiler bundan ibarettir.

i ) tkinci Selim devrine kadar kullamılan bir para birimi olup 2.5 taneal bir O s m a n l ı akcaaı tutarak (Bk. Mithat Sertoglu, R e -BİmU Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi A k ç a QeleU Akgaaı maddelart). ^ '

5) 993 »ayılı arazi tahrir defterindeki kayda göre bunlardan Nl^anld k ö y ü halkı hizmetleri kar«ılıg:ı vergiden muaf t u t u l m u ş ­ lar. Bfsus - öbür adı Parpur _ k ö y ü v e r ^ gelirinin İse yarısı H a m z a B a b a Zaviyesine vakfedllmlqtlr. Çanlıgan ve Savur k ö y l e r i ver gl gelirinin İse tamamı bu v a k f a dahildir.

Referanslar

Benzer Belgeler

lamalar düzeyinde istatistiksel düzenlilikler gösterir, istatistik, bir ekonomik birimin pazar içerisindeki yaşantısını düzenlemesinde olduğu gibi, daha büyük ölçekte,

Dobutamin çocuklarda da inotropik etki göstermektedir, ancak yetişkinlere kıyasla hemodinamik etkisi biraz daha farklıdır. Çocuklarda kardiyak debi artmasına

Technical requirements determined for this research are politeness, availability, competence, process communication, solution focus, planning and time management, openness to

Cumhuriyetin en büyük Millî Eğitim Bakam, bu çağdaş büğe, otuz yıl önce dile getirdiği bu yalın, sade ilkelere uyarak yaşadı. Halk düşmanlan ona

Sun‘i vasıtalarla baharlar, salçalar süslerle iştiha getirici yapılan ve çok şe­ kerle tatlılandırılan yemekler, yalancı ve.. Yemekden maksad beslenmek ve bu

The aim of this paper is to discuss how the technological developments implemented in the production processes and organizational structures of micro and small

Bunun bir yazım hatası olarak mı yoksa bugün hala bazı Anadolu Türk ağızlarında da görüldüğü gibi, bil- fiilinin bir ağız özelliği yansıtan farklı

“kardeş” olarak kabul edilmesine karşın bunu kanıtlayabilecek ifade geçmediği ifade edilmektedir 51. Sönmez, Kayseri ve Niğde’li olabileceği varsayımında