İ!l!lllilllllllllllllllllll)l!lllllllllilllll!lllll!lllllllll!llllllllllllllllllllllllllllllll!lllllllllllllllllllllllllllllll!lllllllllllllllll!lllll!llllimilimiHmü ' I I M Í l i l l l i i ' i
I
i k i Z i lı ıı i e t
B
u yazıyı yazmak için birkaç gün geçmesini bekeldik. Doğrusu te mas etmeğe de sıkılıyoruz. Gelerek için îaydaiı olmasını düşünmesek, bu bahse do kunmazdık bile!Alman Devlet Reisi İstan bul'a geldi. Yanında bir hay
li gazeteci, fotoğrafçı ve
ajans muhabiri vardı. De mokrasiler halk effkârı re
jimidirler. Devlet Reisinin
bir seyahati dahi halk efkâ rının açık murakabesi altın dadır.
Basın - Yayın Umum Mü dürlüğünden İstanbul gaze tecileri ile Alman gazeteci lerini tanıştırmasını boşuna bekledik. Bu vazifeyi kim yaptı bilir misiniz? Alman Devlet Reisi ile beraber İs tanbul'a gelen Alman Basın Umum Müdür Muavini! Biz- İcri Liman Lokan lasında bir öğle yemeğine o çağırdı. Bu
misafirperverliği meşhur
Tiirkiyenıizin gazetecileri,
Alman meslekdaşlariyle Al man bütçesinden yemek yi yerek görüşebildiler. Çünkü Alman zihniyeti, hiçbir hür
riyet-zerresi olmıyan bir
memlekette bile gazetenin, gazetecilerle temas etmenin ne demek olduğunu bilir.
Bundan başka Alman mi safirler, kendilerine verilen tercümelerden. Türk gazete
lerinin bu ziyaret üzerine
yazdıklarını okumuşlar ve
kendi halk efkârlarını nasıl
aydınlattıklarını görmüş
lerdir.
* * *
İ
stanbul’da iki protokol,Türk protokolü ve Al man protokolü iki akşam
daveti yaptılar: Biri
Yıl-e—— Yazan :
F. Rıfkı ATAY
-dız'm Şale köşkünde. Bi ri Alman konsolosluğunda. Türk davetine hiçbir Türk
gazetecisi çağırılınamıştı.
Alman davetine bütün Türk gazetecileri çağırılmışlardı. Alman Devlet Reisi ile Türk
gazetecileri konsoloslukta
yani misafirlerin evinde te mas ettiler. Onların yemek
lerini yediler ve içkilerini
içtiler.
İki protokoldan biri resmî davette halk efkârı temsil cilerinin bulunup bulunma masına ehemmiyet verme mişti. Alman protokolü e- henımiyet vermemeği aklın dan bile geçirmezdi; Bilâkis davetlerine gazeteciler gel meseydi. bu ziyaretin halk efkârı üzerindeki tesirinden şüphe ederdi.
♦ * *
talin bir gün:
— Papa mı? Kaç tan kı var Papanın? diye
sormuştu.
Doğu ve Batı zihniyetleri arasındaki derin farkı gös teren bu söz harb sonrası
hâtıralarının hepsine geç
miştir.
Bizim partizanlar arasın da da:
— Aydınlar mı? Kaç me busluk oyları vardır onla rın? sözünü söyliyenler ol muştur. Bu söz. Demokrasi tarihlerinde unutulmıyacak- tır. Eski padişahlar bile ay
dınlar hakkında, ki o za
manki adları ulemâ idi,
böyle bir sakat söz söyleme mişlerdir.
Bizim halk efkârı temsil cilerinin batıdaki benzerle rine göre kusurları ve ayıp ları yok mu dur? Fakat bu fark bu memlekette olan her şeyle, bütün müessese-
lerle, bütün temsilcilerle
batıdaki emsalleri arasında vardır.
Yirmi beş yıllık devamlı «sükût» un bile halk effkâ- rını bir iktidar aleyhine çe virmeği imkânsız kılmadı ğını demokrasi denememiz de gördük. Mırıldanma ve kekeleme kabilinden de ol sa. söylenen her sözün halk efkârı üzerinde tesiri olmı- yacağını. çünkü memleket çoğunluğunun okuma yaz ma bilmediğini sananlar ve bu sanıya dayanarak hesap yapnalar bir gün hatalarını anlayacaklardır.
Taha Toros Arşivi
* 0 0 1 5 1 7 5 2 6 0 0 6 * il ll ll ll ü It tI ll ll ll ll ll ll ll ll ll li ll ll ll ll ll ll ll ll ll lI II II II II II II II II II II II II II II II U Il ll ll H II H IH li n in ii ll ll ll in n im iW ll W II II II II H IU li n il ll ll ll ll li m im il ll ll ll lH ll ll ll ll ll lU ll im il ll li m il ll ll lH IH Il U il U I