• Sonuç bulunamadı

Resim piyasası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Resim piyasası"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

f

'.ce1^7

CUMHURİYET

2 H AZlM M I S O

Kesim Piyasası

P

aranın deleri, paraşütü açılmamış haracı gibi his- laııarak düştükçe herkes birbirine sorar oldu: — Elimde birkaç kuruş var ne yapayım? — Altın al...

— Arsaya yatır..

— En iyisi küçük bir apartıman katı..

Öyküler anlatılıyor, olaylar aktarılıyor kulaktan kula­ ca... Bilmem nerede filancanın vaktiyle 14 bin liraya s a tın aldığı arsa şimdi 14 milyonmuş; 15 binlik ev beş yık da 750 bine çıkmış. İyice bir kat yarım milyon; liiksçesi bir buçuk milyon... Osmanbey’de Rumeli Caddesinin biti­ mindeki 594 metrekarelik benzin istasyonunu bir banka 40 milyon liraya satın almış. Hesaplamışlar, bir metrekare toprak 67 bin lira ediyormuş. Olur mu hiçi 40 milyonu üretime dönüştüreceğine 594 metrekarelik arsaya yatıran az gelişmiş ekonomi gerçek kalkınmayı sağlayabilir mi? sorusu havada kuşku çengeline takılı. Enflasyon ayrıca is­ tifçiliğe de açık kart çıkarıyor.

— Yahu ne olacak bu işin sonu? — Hayırdır, hayır...

Geçenlerde elindeki parayı ne yapacağını düşünen bir dosta dediler ki;

— Resim satın al!

Galiba Türkiye kapitalizmi bu kesime girdi. On yıl önce parayı değerlendirmek için ünlü Türk ressamlarının yapıtlarını satın almak kimsenin aklına gelmezdi. Şimdi bu alanda bir pazar kuruldu. Çoğu Güney Amerika Cumhuri­ yetindeki gibi sanat koleksiyonu yapan zenginler de tü­ redi. Arjantin’de İsabel Peron’u deviren cuntadan önce m ilyarderler, ünlü ressamların tablolarına merak sar­ mışlar. Bunalımlı siyasal ve ekonomik dönemlerde parayı doğurtmanın bir yolu da resim satın almak. Para kazan­ manın yolları çeşitlidir. Dış alım - satımlardan karabor­ saya değin geniş bir alanda iş tutan büyük sermayecinin, ünlü ressamlara dönük bir ticarete de el atması, sanatçı için yine de yararlı bir aşama sayılmalı. Hem bu yöneliş, hızlı sermayecilerin evlerini daha zevkle ve tadla döşeme kesimine girdiklerini gösterir.

Türkiye şimdi bu noktada.

Eskiden İstanbul’da bir - iki resim galerisi bulunur; sergi açan ressamlar eşe dosta limonlu votka ikram eder, ve yine satılmayan tablolarını eşe dosta armağan ederek hızlarını alırlardı. Bozacının tanığı şıracıysa, ressamın müşterisi de şair, romancı, yazar, gazeteci takımıydı. Şim­ di zenginler işe el attılar; hatta bazı bankalar ve büyük şirketler kurumsal sergiler düzenlemeye başladılar. Cum­ huriyetin ilk dönemlerinde sanatçılar için para kazanma yolu devlet kapısından geçerdi; şimdi özel kesimde kapılar açılıyor.

Ama nasıl?

Alacalı bulacalı bir ortamda yaşıyoruz. Ülkenin sana­ tına büyük katkıları bulunan çoğu ressamımız yurt dışında ya şıyor. Bunların bazısına yurda giriş yasak; bazısı için yasal bir yasak yok ama; içerde tehlikeler dolaşıyor kişiliklerini kuşatan... Söz gelişi Avni Arbaş’ı bizim sermaye yönetim­ leri bir türlü sindiremiyor içine... Ama İstanbul piyasasın­ da Avni Arbaş’m resimleri çok tutmaya, büydik paralar getirmeye başladı. Bir tane de benim duvarımda var. Ge­ çenlerde bu siyah - beyazı seyrederken aklıma geldi:

— Daralırsam satarım... — Yazık değil mi?

ö y le güzel resim ki, insan satmaya kıyamaz. Kişioğlu sevdiği resmi evinin duvarına asar. Sonra seyrine bakar. Aradan bir süre geçer. Unutur. Sonra bir sabah veya ak­ şam, ya da öğle zamanı, gözü takılır. Yine bakmaya baş­ lar ilk kez görmüş gibi... Yenilenir ve yinelenir resim. Taze değerler kazanır. Gerçekte resim kazanmaz yeni de­ ğerleri; insanın benliği kazanır. Resimle sahibi arasında uzun bir serüven, bir tutkunluk öyküsü yaşanır. İnsan ge­ liştikçe, yaşamdan esinlendikçe, olayları özümsedikçe; mevsimlerin, günlerin, saatlerin, dakikaların içinde, yeni­ den yaklaşır duvardaki resimlere... Günün her dakikasında başka ışık vurur tablolara. Kaçırmamak, izlemek gerekil bu oluşumu... Zamanla tadına doyulmaz biçimde d eğ eri» nir resimler...

Ama bu değerleııiş başka; Türkiye’de kapitalizmin ge­ lişmesinden, ya da enflasyondan ötürü değerleııiş başka, Ülkemizde zenginler, ünlü ressamlarımızın tablolarına es­ kiden hiç bakıpaz, aldırış etmezlerdi; şimdi bir mala ba­ kar gibi bakıyor ve ilgileniyorlar.

Kim bilir kapitalizm sürerse, birkaç kuşak sonra re­ simlere, mal gibi değil, resim gibi bakan sermayecilerimi* de yetişecektir.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Her kimse, bu şiveyi taklit etmesi için iyi bir Arap hafızından tavır elde etmesi, radyodan onlarm nasıl Kur'an okuduklarım dinleyerek gırtlağına vasıl olması lazım.. ■

KOAH AA’l› olgularda tedavi öncesi serum ürik asit düzeyi (p<0.001) ve serum ürik asit/kreatinin oran› (p<0.01) tedavi sonras›na göre anlaml› derecede

TRT, törenlerde sürekli bir biçimde atılan "laiklik istemezük" sloganlarını dinleyici­ lere duyurmamak için, yayının sesini kısarak garip bir sansür

Yitirdiklerim izin değerini ve bugünlerde nereye doğ­ ru sürüklenm ekte olduğum uzu kavrayabilm em iz için; Nadir Nadi gibi, Kemalizmi doğru algılamış ve Türk devrim ini,

Bu çalışmada, Osmanlı Devlet 'ndek gayr müsl mler n ulusal muhasebe s stem ne etk ler üzer nde durulacak ve muhasebeye katkısı olan Ermen ve Yahud kökenl

[r]

Türkiye’de HIV’le İlgili Damgalama ve Ayrımcılığın Analizi: HIV’le Yaşayan Kişiler İçin Damgalanma Göstergesi Sonuçları Analysis of HIV/AIDS-Related Stigma

Ama ünlü sanayici Rahmi Koç’un zaman içinde topladığı objeler o kadar çok ve hacimliydi ki, 2100 metrekarelik bir alana kurulu olan Lengerhane binası bu geniş