• Sonuç bulunamadı

Geçen yılın en mühim neşriyat hadisesi:Atatürk'ün nutku

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Geçen yılın en mühim neşriyat hadisesi:Atatürk'ün nutku"

Copied!
51
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

f

'ck kü l eden yeni devletin ilk iliklerinden biri de milli sth- vfstakil bir vekâlete (Res. 153) is i idi. Bıı vekâlete 'Sıhhiye. K'maiye Vekâleti„ adı verildi deleşerek Sıhhat ve içtimai stiklâl Harbi devarmnea üm ıım î Harpte istilâ gören olm uş halkını yurtlarına yol İzmir, Aydın, Balıkesir, Bursa lâyetlerden istilâya uğramamış fazla nüfusun barınmasına ve,

k, g e ri^ lıııa n ^ ^ rjerd e,. y*mk ' tohumluk vermek, vergi

bulunuldu, alarmı, babaların: m yurtlan açıldı lik, kunduracılık, ek müesseseler sıhhat ve İçtimaî rda hulâsa etti:

etmek, ölü* "< azaltmak, nüfusu çoğaltmak, bulaşıcı ve salgın hastalıkları! tah­ ribine karşı koymak ve bu suretle millet fertlerinin dinç ve ça­ lışmağa kabiliyetli, sıhhatli vücutlar halinde yetişmesini temin etmek [ 1 ] ” . hali TÜRKİYE Rİ YETİN HAT MU (1920). Muaeen maddî i şa.rk vi lamak, Kütahya sahalara açlıktan yuv muaven “ M

Büyük zaferden ve Lozandan sora en birinci işlerden biri sıhhiyede kapitülasyonu temsil ve infaz eden Beynelmilel Sahil Sıhhiye İdaresine nihayet verm ek oldu. Millî Müca dele yıllarında elimigd^y^W>aPı limanların karantina işlerde bu idarenin temapı z/a ^ f ^ ’j surette kesilmişti.

Gazinin, kısa cüm le içinde çizdiği sıhhat

(lj t Mart 1922, zabıtları. KÜTÜPHANE j

(2)

“DAS BUCH UND

DER BUCHHANDEL

FÜNFZEHNTAEGIGE TÜRK. ZEITSCHRIF

V

(3)

Kitap ve Kitapçılık

Le livre et librairie

-Onbeş günde bir çıkar mecmua.

y Sayı 1

1 îkincikânun 1936. Sahibi Hakkı Tarık Us.

Neşriyat direktörü Refik Ahmet Sevengil Basıldığı yer VAKİT basımevi.

< İdare: İstanbul Ankara caddesinde VAKİT Yurdu. ; Posta kutusu İstanbul 46.

Telefon: 24370

Tanesi 7 buçuk kuruş yıllığı TÜRKİYE için 175 > Dışarı memleketler için 250 kuruş.

Revue bimensuelle. No. 1

1 Janvier. 1936

Propriétaire Hakkı Tarık Us ; Gerant Refik Ahmet Sevengil

Administration VAKİT Yurdu, avenue Ankara, İstanbul Boite postale 46 İstanbul .

(4)

K İ T A P

V E

K İ T A P Ç I L I K

Kültür Yolumda

Refik Ahm et Sevengil

Türkiye Cümuriyetinin kuruluşu dünya ölçüsünde bir tarih, bir coğrafya ve bir medeniyet hâdisesidir.

Bir buçuk asır süren bir can çekişmeden sonra artık gözlerini hayata kapamış sayılan ¡bir millet, cümuriyetle birlikte genç ve şerefli bir kuvvet olarak yeniden tarih sayıfalarma çıktı. Hiç bir tarih hâdisesi yoktur ki coğrafya ile sıkı bir alâkası olmasın; onun içindir ki yeni cü- muriyet de dünya haritasının bir zamandır boyandığı renklerin baştan­ başa değişmesine sebep oldm.

Tarih ve coğrafyaya hâkim olan millet, ruhunda taşıdığı sonsuz ve kuvvetli dinamizm ile medeni bir varlıktır..

Cümuriyet, Türkiyeye milli hudutlar içinde müstakil bir yurd ka­ zandırdı. Bu müstakil yurd en ileri teknik hayata uygun vasıtalarla cihazlandırilıyor: Memleketin dışarıya karşı kolaylıkla korunmasını ve içeride ekonomik kalkınmasını hazırlıyoruz.

* * *

Fakat bütün bunlarla beraber ve bunların hepsinden mühim olan bir verim vardır; Türk yurdunu em peryalist orduların işgalinden te­ mizlemek için Akdenizi ilk hedef olarak gösteren kutlu el, tarihin en büyük haile ve hâdiselerinden biri olan Anadolu ihtilâlinin muvaffak olduğu topraklarda ikinci bir savaşın yolunu çizmiş ve emrini verm iştir: Türk milleti, en eski çağlarda olduğu gibi, dünya rpilletleri arasında en yüksek kültür seviyesine erişecektir.

* * *

Türk yurdunun maddi varlığını ortaya koymak ve yer yüzü

(5)

-de kadrosunu çizmek ilk merhale idi; Türk milletinin manevi varlığım her zamankinden üstün bir kıym et olarak belirtmek ikinci merhaledir.

Büyük kütlenin okuyup yazmasını, kolaylaştırmak için önce harf meselesi halledildi. Eski mürettiphane kasalarında üç yüz bu kadar göz dolduran Arap harfleri yerine topu topu yirmi dokuz şekli olan lâtin esasından alınma harfler, 1929 yılının ilk günündenberi Türk fikir hayatı için büyük bir genişleme ve ilerleme imkânının kapılarını ardına kadar açmış bulunuyor.

Günden güne çoğalan ilk v e orta m ektepler okuma yaşındaki ço­ cukları, millet 'mektepleri okuması gecikm iş yaşlıları fikir hayatına hazırlarken İstanbul üniversitesinin yeni bilgi esaslarına göre düzeltil­ mesi ve Ankarada ikinci bir üniversite kurulmasına başlanılması Türk kültür hayatının yükselmesi yolunda atılmış sağlam adımlardır.

Bir yandan Türk Tarihi Tetkik emiyeti, bir yandan Türk Dili Tet­ kik Cemiyeti kurularak milli ve medeni varlığın geçmiş asırlardaki yüce görünüşü aydınlatıldı. Tarih ve dil işinde ortaya konulan hakikat­ ler, Türkiye Cümuriyetinin yalnız Türk milletine değil, ayni zamanda bütün dünya milletlerinin bilgi hayatına ettiği bir mühim hizmettir ki bu buluşun büyüklüğünü ve şerefini asırlar asırlara saygı ile nakle­ deceklerdir.

* * *

Müsbet ve modern kafalı Türkiyenin yeniden en canlı bir fikir hayatına kaynak olmasını istiyoruz; öyle ise gidilecek yol ortadadır: önünde eğileceğimiz şey kitap abidesi olmalıdır; mabetlerimiz kitap ev­ leri, okumak da ibadetimiz.

Kitap abidesi kurmak için konulacak en küçük taş, Türk milletinin kültür seviyesini yükseltm e yolunda yapılmış büyük bir hizmet sayılır. Bu hizmetleri bir araya toplayıp randımanın kıym et ve kuvvetini arttır­ mış olmak istiyoruz.

Bu mecmua bu yolda gönüllü bir işçidir; çalışmasını iki sahadan yürüterek faydalı olabileceğine inanıyor:

1 — Memleketimizde ve başka m emleketlerde çıkan kitapları size tanıtarak okumanıza hizmet edecek.

2 — Kitap yazılmasını ve basılmasını kolaylaştırmağa, bu yoldaki engelleri kaldırmağa, azaltmağa çalışacak.

Biribirini besliyecek olan iki güç iş!...

Okumak istiyen millet ve okutmak istiyen devlet m uvaffakiyet yolunda umudumuz ve inanımızdır.

K İ T A P

V E

K İ T A P Ç I L I K

(6)

KİTAP

Bugünkü şekline ge­

linceye kadar hangi

safhalardan geçti ?

Yazan

Ömer Rıza Doğrul

Bugün elimizde dolaşan “ Kitab,, in lardı. Sümerler, dillerinin bir lûgatçe- bugünkü şekli alması, bu kılığa gir- sini bize bu şekilde bırakmış, onların mesi, uzun bir tarihin, uzun bir te- bu pek değerli kitabı yıllarca önce mey- kâmülün eseridir. “ Kitab,, m her dana çakarılmıştı. Milâttan yirmi devirde bugünkü kılığı ile ellere geç- dört asır önce “ Babil,, devletinde hu- tiğini, bugünkü gibi rahat rahat o- kukî kararlar, hesaplar çamurdan kunduğunu, bir yerden bir yere rahat yuğrulmuş levhalar üzerine çivi yazı- rahat götürüldüğünü ve her yere siyle hakkedilir, bu levhalar büyük gönderilebildiğini zannetmek ne ka- küpler içinde saklanır, küpler raflara dar yanlıştır. Bütün bu kolaylıklar, u- dizilir ve her birinin üzerine, içinde ne- zun asırların son tekâmül konağıdır. 1er bulunduğunu anlatan gene çamur- Bu tekâmülün bu konakta duracağını dan yapılma levhalar, birer etiket gibi sanmak da, kitabın bugünkü biçimiy- konurdu.

le doğduğunu zannetmek kadar doğru Milâttan önce yedinci asırda kral değildir. Kitap, basımı, biçimi, boyu, Sargon, Ninevada bu şekilde hazırlan- eni, içi, dışı bakımlarından, kimbilir, mış, yazılmış kitaplardan bir edebî daha ne mühim tekâmül konaklarına kütüphane vücude getirmişti. Bu çe- varacak ve ilerideki kitaplar, bugünkü şit kitapların biri “ Hilkat,, hikâyesini kitaplara göre, kimbilir ne kadar baş- anlatmakta ve Britanya müzesinde bu-

kalaşacak. Ilınmaktadır.

Fakat biz buracıkta “ Kitap,, m ile- Bu çeşit eserlere “ Kitap,, demek, risi ile değil, geçmişi ve bugünü ile hiç de yanlış olmaz. Fakat bunları bu- alâkadar olacağız. “ Kitap,, ne idi? günkü kitaplarımızın en eski örnekleri, V e bugün ne oldu? Bu iki suale cevap “ Selefleri,,, saymak doğru olur mu?

vermeğe çalışacağız. Bu nokta üzerinde biraz tereddüt

“ Kitap„ in en eski şekli, taş, tahta, geçirilebilir. Çünkü bu eski kitap ör- tuğla veya kerpiç üzerine yazılan yazı- neklerile bugünkü kitaplar

(7)

ki bütün ilgi, yazı dolayısiledir. Halbuki eski Mısırlıların, Milâttan yirmi asır önce Papirüs tomarlarına yazdıktan eserlerle bugünkü kitapları­ mız arasında daha sıkı bağlılık göze çarpar. Bu yazılar şöyle böyle kâğıda yazılmıştı. Lûvr müzesinde bulunan ve aşağı yukarı kırk asır önceye ait o- lan Ptah - hotep’ in öğütleri, üç sütun yazıyı muhtevi bir tomara yazılmıştı. Bu esere; tuğla, kerpiç, taş ve tahta üzerine hâk olunan yazılardan fazla, kitap demek yaraşır.

Eski Mısırlıların Papirüsleri , milâ­ dın ilk asırlanna kadar üzerine yazı yazılan en belli başlı vasıta idi. Hattâ hıristiyan kilisesi, milâdın on üçüncü asrına kadar emirnamelerini Papirüs üzerine yazmakta devam etti. Taşı, tahtayı, tuğla ve kerpici, ve bunlara benzer vasıtaları, üzerlerine yazı yazı­ lan ilk kitaplar sayarsak Papirüs üzeri ne yazılan yazıları da bunlarla birlikte kaydetmek icap eder. Şu farkla ki Pa­ pirüs, daha önceki vasıtaları yenmiş ve hepsinin yerini tutmuş, bu devir­ lerin kitapları Papirüs tomarları ol­ muştu.

Milâdın ikinci asrında önemlice bir değişiklik ile karşılaşıyoruz. Bu sırada “ Bergama,, kralı olan ikinci Eumenes Papirüsü kendi yurdunda istihsal et­ menin güçlüğünü anhyarak yazı için başka bir vasıtanın bulunmasına yar­ dımda bulundu ve çok geçmeden bu vasıta elde edildi. Çünkü koyun ve buzağıların derilerini, üzerine kolay­ lıkla yazı yazılabilecek bir hale getir­ mek mümkündü, bu suretle Perga- mentom adını alan ve “ Bergama,, nın admı yaşatan, daha sonraları “ Parş- man„ şekline giren yazı vasıtası vücut buldu.

K t T A P ___V E

K

Yeni vasıtanın eski vasıtayı yenece­ ğinde şüphe yoktu. Nitekim öyle ol­ du ve kitap parişmanlara yazılıyordu. Fakat parişmanın papirüse karşı ka­ zandığı üstünlük ancak milâdın onun­ cu asrına kadar devam edebildi. Şar­ kın bulduğu yeni bir yazı vasrtası on birinci asırdan başlıyarak Avrupaya da yayıldı ve buna, parişman karşısın­ da mağlûp olan papirüsten çıkarılma bir ad verildi. Bizim kâğıt dediğimize Avrupada Paper, Papier denilir ki pa­ pirüs kelimesinden alınmadır. Bu ye­ ni vasıta keten paçavralarının ha­ murundan yapılıyordu.

On ikinci asırdan başlıyarak A v­ rupada kâğıt fabrikaları kurulduğu için yazı yazmak için icat olunan bu yeni vasıta her tarafa süratle yayıldı, hele tıbaatın icadı üzerine kitap basmak için ucuz bir vasıtanın tedariki kat’î bir ihtiyaç halini aldığından ve yeni kâğıt matbaaya da elverişli olduğundan bu yeni vasıtanın bütün rakiplerine karşı kazandığı galibiyet birdenbire sağlam­ landı.

Bugünkü kitaplarnnızın tam örnek­ leri, tam “ Ataları,, kâğıdın ve matba­ anın icadiyle vücut bulmuştur. Çünkü, yukarıda dediğimiz gibi papirüsün kullanıldığı müddetçe kitabın şekli, yuvarlak bir sırığın üzerine sarılan bir tomardı. Kitabın modern şekli, evvelâ parşmanın papirüsü yenmesiyle başlar, sonra kâğıdın icadı ile sağ­ lamlanır. Tomar şeklindeki kitaplara tomarın enine göre iki üç sütun yazı yazılırdı. Tıbaatm icadı üzerine el yazısı önemli değişikliklere uğradığı halde papirüs devrinden kalma olan tertip şekli çok az değişti. Belki bu sıralarda yazma bir kitap ile basma bir kitap arasındaki farklar pek basitti.

_

5

(8)

K İ T A P

V E

K I T A P Ç I L I K

Çünkü tabilerin ellerindeki örnek, yaz­ ma kitaplardı ve basma kitapları yazma kitaplara benzetmek en büyük muvaf­ fakiyet sayılırdı.

Bu devre ait kitaplarda eserin adını taşıyan, muharririn kim olduğunu gösteren, eserin nerede ve kim tarafın­ dan basıldığını anlatan bir baş sayıfa ayrılmazdı. Bu çeşit malûmata ancak 1470 ten başlıyarak tesadüf olunur. Bu sırada Kolonya şehrinde Arnold Hoernen tarafından basılan ibr kita­ bın başında bu çeşit malûmat görüldü. Altı yıl sonra Venedikte basılan bir takvimin baş sayıfasında tabilerin isimlerine, eserin basım tarihine, ese­ rin muhteviyatına dair malûmat veril­ diği görülmektedir. Kitaplara baş sa- yıfa ayırmak işi ancak 1520 de te­ kemmül etmiştir.

Kitapların baş sayıfalan bu derece ağır bir tekâmüle tâbi olduğu halde kitapların içi daha fazla süratle tekâ­ mül etmiş bulunuyor. Tahta üzerin­ de oyulan kabaca resimler 1461 de kitaplara girmiş, 1470 ile 1471 de sayıfaların tertibine ehemmiyet verile­ rek her sayıfanın başında bir serlevha koymak âdeti başlamış, kitapları re­ simle süslemek hevesi süratle yayıl­ mış, 15 inci asrın hulûliyle bakır üze­ rinde resim hâk etmek için de tecrübe­ lere girişilmiş ise de bu yolda muvaf­ fakiyet kazanılamamıstı. Fakat bu sı­ ralarda basılan bütün kitaplar, kosko­ camandı ve çok ağırdı. Kâğıtları sağ­ lam, fakat kalındı. Bu büyük ve ağır kitapların değeri de pek yüksekti.

Kitabın geçireceği tekâmül merha­ leleri besbelli idi. Kitap küçülecek, hafifliyecek ve ucuzlıyacaktı.

On altıncı asır, bu yolda atılan ilk adımlara şahit oldu. On yedinci as-

6

— •

rın bilhassa son nısfı zarfında tıbaat, daha fazla süratle ilerledi, kitaplara resimli baş sayıfalar, projeler girdiği gibi bu resimlerin bakır üzerine hâk edildiği görüldü. Kitap bugünkü şek­ line doğru birkaç adım daha atmıştı.

On sekizinci asır, kitap bakımın­ dan sürekli terakkiler asrıdır. Hem kâğıt, hem harf, hem baskı bakımla­ rından evvelâ Fransa ile İngiltere, sonra Almanya ile İtalyada büyük iler­ leme adımlan atılmış, temiz ve itinalı baskıya zerafet ve güzellik hissi karışmıştı. Yalnız ciltli kitap çıkarmak henüz güç ve bahalı olduğu için kitap ları kâğıtla kaplamaktan vazgeçileme­ mişti.

On dokuzuncu asırda kâğıdın yapı­ lışı adeta bir inkılâp geçirdi. Kâğıt kereste hamurundan, isprato çayırın­ dan yapılıyor ve bu kâğıt, keten paçav- ralannlan yapılan kâğıdın yerini tut­ makla beraber adını değiştirmiyordu. Kâğıdın ucuzlamasiyle beraber on do­ kuzuncu asırda mukavva üzerine geçi­ rilen cilâlı bezlerin cilt yerinde kulla­ nılması, kitabı, hiç bir devirde erişeme­ diği terakkiye kavuşturdu. Kitaba re­ sim koymak işi birçok safhaları atlat­ tıktan sonra fotoğrafların olduğu gibi basımını temin eden usulün inkişafı kitapları güzelleştirmeğe kat kat yar­ dım etti. Okur yazar kütlelerin çoğal­ ması, kitap ihtiyacını arttırdığı için u- cuz kitap çıkarmak imkânları bulun­ muş, bununla beraber bu meseleyi an­ cak yirminci asır halledebilmiştir.

Yirminci asrın en mühim hâdisesi olan umumi harp kitap neşriyatı üze­ rinde birkaç yıl süren fena bir tesir yapmakla beraber, şüphe götürmiyen bir hakikat “ Kitab,, in bu asırda eşsiz bir yükseliş ve sürüm bulduğudur.

(9)

K I T A P

V E

K İ T A P Ç I L I K

Okuma yazma bilenlerin nisbeti, bu asrın yaşadığımız senelerinde, hiç bir vakit varılamıyan bir dereceye vasıl olduğundan bu vaziyet kitap sürümüne azami hızı vermiştir. En ucuz kitapla­ rın dahi temiz basılması, ve zarif bir mahfaza içinde sunulması âdet olmuş­ tur.

Bugünkü “ Kitap,, bütün bu şeraitin eseridir.

Yirminci asrın âdeta kökünden yık­ tığı bir engel, ilim ve edebiyat inhisar­ cılığıdır. Eskiden ilmi eserler, yalnız âlimler için yazılırdı. Edebî eserleri ele geçirmek güçtü. Çünkü ilmi, ede­ bî eserler, koyu bir ihtisas ve inhisar zihniyeti ile yazılırdı. Yirminci asır ihtisasa en büyük saygıyı göstermekle beraber ilim ve edebiyatın verimlerin­ den herkesin istifadesini temin etti, bu da kitap neşriyatına yeni bir hız verdi ve “ Kitab,, in en geniş sürümü bulması, her bakımdan tekemmülünü temin etti.

Bugünkü kitap, temiz basıldıktan başka, hafiftir, zariftir, ömrü uzundur, değeri ucuzdur, tedariki kolaydır ve her yere gönderilmesi mümküdür.

Kitabın bu terakkisinde en büyük âmillerden biri makinedir. Makine sa­ yesinde kâğıt kolaylıkla yapılıyor, eser kolaylıkla diziliyor, kolaylıkla basılı­ yor, kolaylıkla ciltleniyor ve herkesin eline kolaylıkla geçiyor.

Eskilerden bize kalan en değerli mi­ ras, hiç şüphe yok ki onların kitapları idi. Bugünkü nesil ise, her nesilden fazla, istikbale bırakacağı irfan mira­ sı ile yani kitaplarla öğünebilir.

Ömer Rıza Doğrul

Neşriyat hayatında Kültür Bakanlığı

İlk okuma

kitapları

Kültür bakanlığı, memleketi­ mizde neşriyat işile birinci de­ recede meşgul olan en büyük, en önemli müessesedir; bakan­ lığın fikir hayatının genişlemesi için yazdırdığı, bastırdığı, çı­ kardığı eserler ve sarfettiği emekler ne kadar teşekkür ve takdirle karşılansa azdır.

Kültür bakanlığının bastır­ dığı ilim ve sanat eserlerinden bu mecmuada uzun uzadıya bahsedeceğiz.

Bakanlık son yıllarda mek­ tep kitapları yazdırıp bastırma­ ğı da eline aldı; terbiyede bir­ lik temini için kabul edilen tek kitap sistemi derece derece teş­ mil edilerek muvaffakiyetle tat­ bik ediliyor.

Evvelki yıl ilk okul tarih kitapları bakanlıkça hususî bir itina ile bastırılarak çıkarılmış­ tı. Bu yıl da ilk okul okuma kitapları bakanlıkça teşkil edi­ len bir heyete yazdırıldı, güzel ve renkli resimlerle pek nefis bir şekilde bastırılıp çıkarıldı.

îlk okul okuma kitaplarının yazılış, hazırlanış ve basılışı gerek pedagoji, gerek baskı sa­ natı noktalarından mühim bir muvaffakiyet sayılacak şekil­ dedir.

Mektep kitaplarımız, böylece Avrupa kılığına ve Avrupa kitaplarının en iyileri kılığına girmiş oluyor.

(10)

-En irian hazînesi­

ne abone olmak

için

kolaylıklar

/

İki yıldır, Türkiyenin her yerinde bütün kitapçılar da “ Dün ve Yarın,, neşriyatını görüyorsunuz; iki yıldır, memleketin fikir hayatına önemli bir hizmet olmak üzere muntazaman çıkarılan Dün ve Yarın kiapları, işte artık herkes teslim ediyor ki bir irfan hâzinesidir.

Memlekette okuma hevesini yaymak ve kitap teda­ rikini kolaylaştırmak bu neşriyatın başlıca hedeflerinden olduğu için her keseye elverişli ve pratik bir abone usulü konulmuştur. Birinci kitaptan on birinci kitc ba kadar olan on ciltlik birinci serinin abonesi 636 kuruştur; bunun 236 kuruşu peşin verilir ve ondan sonra her ay bir lira ödenir.

On birinci kitaptan yirmi birinci kitaba kadar olan on ciltlik ikinci serinin abonesi 504 kuruştur; 204 kuru­ şu peşin verilir ve ondan sonra her ay bir lira ödenir.

Yirmi birinci kitaptan otuz birinci kitaba kadar olan on ciltlik üçüncü serinin abonesi 532 kuruştur; 232 ku­ ruşu peşin verilir, ondan sonra her ay bir lira verilir.

Otuz birinci kitaptan kırk birinci kitaba kadar olan on ciltlik dördüncü serinin abonesi 520 kuruştur. 220 ku­ ruşu peşin verildikten sonra her ay bir lira ödenir.

Beşinci seriden şimdiye kadar sekiz kitap çıkmıştır; bu seri bu ay içinde tamamlanacaktır. Beşinci serinin abo­ ne fiyatını gelecek sayımızda bildireceğiz.

Beş seriye birden abone olmak istiyenler için de ayrıca kolaylıklar gösterilir, bunu da gelecek sayımızda yazaca­ ğız. Dün ve Yarın neşriyatına abone olmak için V A K İT Yurduna müracaat ediniz.

(11)

NEŞRİYATI

II No. Kitabın adı K§. Müellifin adı Çevirenin adı

1

Safo 100 A. Dodé H. Rifat

2 Aile çemberi 100 A. Morua Î. H. Alişan

3 Ticaret banka borsa 75 Muhlis Ete

4 Devlet ve ihtilâl 75 Lenin Rifat

5 Sosyalizm 75 Kautsky Sabiha Zekeriya

6 J. Rasin I 7 5 ... A. Reşit

7 İşçi sınıfı ihtilâli 60 Lenin H.

8 Ruhî hayatta lâşuur 60 Dr. Yung Dr. Hayrullah

9 İsfahana doğru 100 Piyer Loti İ- H. Alişan

10 J. Rasin II 75 . . . . . A. Reşit

11 Gorio baba 100 Balzak H. Rifat

12 Deliliğin psikolojisi 50 T. Bernard Dr. İzzettin

13 İlkbahar Selleri 75 Turgenyef Süreyya Eren

14 Engerek düğümü 60 F. Moriak Peyami Safa

15 J. Rasin III 75 . . . . . A. Reşit

16 Samimî saadet 50 Tolstoy H. Alişan

17 İstatistik

30

André Les Suphi Nuri

18 Çocuk düşürtenler 60 H. G. Menusier ^ F• Rasim

19 İlim ve felsefe 30 Moris Şilk Hilmi Ziya

20 Cemiyetin asılları 100 F. Engels Muhittin

21 Yeni İlmî zihniyet 75 Başer Lord Hilmi Ziya

i 22 Hükümdar millet 50 Russel Galip Kemah

23 Komünizm 50 Lenin Stalin H. Rifat

24 Günün İktisadî işleri 6 0 ... Suphi Nuri

25 Cumuriyet 50 Ksenefon H. Rifat

26 Tercümenin rolü 1 0 0 ... Hilmi Ziya

! 27 Değişişler 75 Ovid Salih Zeki

28 Laokon 30 Lessing Suud Kemal

¡1

29 Kapitalizm buhranı 50 Pr. Pirou A. Hamdi Başar

30 Salambo 125 Flober İ. H. Alişan

31 J. Rasin IV 6 0 ... A. Reşit

|| 32 Metafizik 40 Aristo Hijmi Ziya

(12)

GEÇEN YILIN EN MÜHİM

NEŞRİYAT HADİSESİ

Ata Türk’ün nutku

=

Yazan: As,m U

. . . r k ~Jt> i X V .

G

eçen yıla ait neşriyat hayatının en mühim hâdisesi, Atatürk’ün büyük nutkunun Devlet matbaasında Türk harflerile fevkalâde temiz bir şekilde, güzel kâğıt üzerine, güzel cilt içinde basılıp çıkarılmasıdır.

Türk milletinin kurtarıcısı Atatürk yalnız büyük bir kumandan, bü­ yük bir diplomat, büyük bir devlet reisi değildir,; o, ayni zamanda ilim ve irfan sahasında eşsiz bir hatiptir. C. H. Partisinin 15-20 birinciteşrin 1927 tarihinde Ankarada toplanan ikinci kongresinde bu eşsiz hatip eşsiz olan büyük nutkunu söylemişti. Beş gün süren bu nutuk ile Atatürk büyük harp, ten sonra Türk milletinin içine düştüğü felâketi tasvir ettikten sonra mille­ tini kurtarmak için nasıl çalıştığını, millî mücadeleye nasıl başladığını, ne gibi zorlukları yenerek, nihayet kurtuluş neticesine vardığım göstermiştir. Sözün kısası büyük halâskâr vücuda getirdiği büyük eserin tarihini gene kendi dili ile yazmıştır; Türk milletinin esaretten kurtulup istiklâline ka­ vuştuktan sonra ne gibi zaruretlerin şevki ile inkılâp hareketlerine başla . dığını da çok güzel anlatmıştır. Büyük nutuk Türk milleti gibi ölmez bir eserdir. Büyük kurtarıcının en kıymetli bir hediyesi olarak gelecek Türk nesillerinin kalbinde yaşıyacaktır. Büyük nutuk öyle bir eserdir ki Türk milletini ve onun aziz şefini anlamak için mutlaka okunması lâzımdır.

Büyük nutkun eski harfler ile basılmış olan nüshası büyük kıt’ada (927) sayfadan terekküp ediyordu. Sonradan yeni Türk harfleri ile ikinci defa basılmış olan nüshası üç cild olup yekûnu (1010) sayfadan müteşekkildir. Birinci cildde üç, ikinci cildde yedi harita olduğu gibi Millî Mücadele1 tarihini canlandıran çok değerli resimler ile de süslenmiştir.

(13)

Dün ve Yarın Neşriyatı

İsmail Hakkı Ahşa­

nın Dilimize Kazan­

dırdığı Eserler

AİLE ÇEMBERİ, Andrée Maurois' nin eseridir; ruhî ve

hissi pek ince tahlil leri ve Fransız kibar mahafiline ve gü­ nün iktisadi, malî ve siyasî işlerine ait derin tetkikatı havi olmak itibarile ken­

di başına bir âlem­ dir. Döniz küçük bir kızken annesi­ nin hafif meşrebli- ğine ve babasını al­ datmasına taham­ mül edemiyerek evi ni terketmek ve bu muhitten kaçmak ister. Onu bir ma­ nastıra talebe yaz­ dırırlar; orada hem mazlum, ve hem serkeş tavrı alır ve nihayet mektebi ter ke mecbur olur. Ro ven de Senjan lise­ sine girmek için bü yük annesinin yanı­ na gönderirler. O- rada her hafta evi­ ne dönerken yol ar­ kadaşlarından Jan Pelto ile sevişir,

onun metresi olur ancak birlikte ge

1. H. ALIŞAN

Jçirecekleri hayat hakkında onunla anlaşamaz. Bu sıra­ da babası ölür. An­ nesi aşıkının yanın­ dadır. Avdetinde ölünün bulunduğu odaya girmek iste­ yince Döniz ile iki kız kardeşinin kol­ larım gererk yolunu kestiklerini ve Döni zin girmiyeceksiniz dediğini işiterek şa­ şalar.

Döniz Paristedir Jan ile müstakbel hayatları hakkında bir türlü anlaşamaz nihayet yine tah­ sil arkadaşlarından kendini seven zen­ gin bir bankacının oğlu Hofman ile evlenir. Bir müddet mesut ve sakin bir hayat sürerler; ç o ­ cukları olur bunla­ rın hastahğını teda­ vi için gittiği (Nis) de ilk gördüğü ve hiç sevmediği bir adamın metresi olur O sırada Afrikada | bulunan kocası avdet eder, kadın hi-1873 yılı şubatında doğmuştur.

Mülkiye Mektebinden mezundur. 1908 de Marsilya, başşehbenderli_ ğine tayin olunarak umumî harbe kadar orada bulunmuştur. Harici, yede şehbenderlik işleri müdürlü, günü yapmış, son memuriyeti olan Münih başşehbenderliğinden teka. ütlüğünü istiyerek çekilmiştir.

Vaktiyle Mektep mecmuasını Halit Ziya, Mehmet Rauf, Necip, Asım, Cenap Şehabeddin, Stiley. man paşa zade Sami, Hüseyin Si_ ret, Velet Çelebi, Müstecabi zade İsmet ve Andelibin yardımlarını temin ederek çıkarmıştır.

Sevdayı hazan isimli şiir mec. muası ile on dördüncü asrın Türk muharrirleri ve muasır şairlerimiz adı altında tenkide dair bazı eser, ler neşretmiştir. Birçok tercümele. ri arasında G. Lagson’un beş cidl.

lik Fransız edebiyatı tarihi isimli eseri henüz basılmamıştır. Bodle. rin Elem çiçekleri isimli şiir mec. muasile Veri enin ve Müssenin şiir, lerini dilimize çevirmiştir. Son za_ manda Şekspir Külliyatını tercü. me etmektedir. Bunlardan Romeo , Jüliyet, Hamlet, Makbet, Otello, Kral Lir, Fırtına hazırdır.

Alişan zade yüksek kültür sahi, bi, değerli, baştan başa ögülecek bir zattır.

(14)

K î T A P

V fi

K I T A P Ç I L I K

cabından ve kederinden hastalanır, deli olur; nihayet kocasının şefkat ve muhabbetile iyileşir ve Parise avdet ederler. Kadının bu sukutu ve delilik sahneleri hakikaten üstadane tasvir olunmuştur.

Zaten romanın bahsettiği hayatı ve içtimai her mevzu, faraza manastır­ daki genç kızların hayatı, Pariste ta­ lebe hayatı, ve umumî harbe müteal­ lik safhalar Rusyadaki komünizm ce­ reyanı son derecede vukuf ile yazıl­ mıştır. Hofman bankası iflâs etmek üezeredir. Bunu ancak Dönizin meta­ net ve fetaneti kurtarır. Döniz bu se­ fer de Meniko isminde kıymeti bilin­ memiş bir arkadaşının metresi idi. Döniz aşk arıyor fakat onu tanımıyor, aşk zannile başka bin türlü şey takip ediyor onların birini tutar tutmaz ha­ tasını görüyor.

Annesile barışmıştır. Kız kardeşi kendinin ilk aşıkı Jan Pelto ile evlen­ miştir. Onları ziyaret için doğduğu memleket olan Pondoline gidiyor ev­ de annesile üvey babasının keman ve piyano çalarken teşkil ettikleri güzel levhayı hayretle seyrediyor. Annesi­ nin hayatı ile kendi hayatım mukaye­ se ediyor. Düşünüyor: Onu niçin o kadar şiddetle muaheze etmişti? O- nun kabahati ne idi? O kuvvetli par­ lak ve sevilmeğe lâyık olan bu adamı seviyor, iyi kalpli ve zayıf olan baba­ sını sevmiyordu. Zavallı babacığını muztarip etmemeli idi, ya sanki o ko­ casına ıstırap vermiyor mu?

Aile çemberi onu tamamile kuşatı­ yor: “ Ne gariptir ben bu adamln bu kadının yüzünden bu evde ne kadar ıstırap çektim ve on beş sene sonra bu akşam onlara kayıtsızlıkla hattâ

mu-— 12 mu-—

habbetle bakıyorum. O kadar çok za- mandanberi tahammül edilemiye- cek derecede feci olan hatıralar şimdi benden uzaklaştı. Tesirsiz kaldı, acı ve canlı bir hal, ölü bir maziye mün- kalip oldu. Kederden ve hicaptan be­ ni çıldırtan kabahatlerim, ölmüş ma­ zi.. Sanki vaki olmamış ve ebediyen uyumuş bir mazi olacaktır.,, diye dü­ şünüyor. Annesi şarkı söylerken Dö- r.iz onu takip etmekten ona zahir ol­ maktan onunla güzellik ve kuvvet hususunda savaşmaktan maddî bir zevk keskin bir sevinç duyuyor. Çem­ ber kendisini tamamen kuşatmıştı.

Roman bu suretle bitiyor.

* SFAHANA DOĞRU Pierre Lo-1 tinin eseridir; kıskanç ve hod- kâmane bir aşıda şarkın meftunu o- lan Pierre Loti vaktiyle Ekserhas ve Dârâların hüküm sürdüğü İram ziyaret arzusiyle bir nisan ayında Bombaydan Buşire gelmiş, oradan Şiraz yoluyla İsfahana çıkmış, gül mevsiminde bu şehirde bulunmuş ve iki ay süren seyahatinde İranı cenup­ tan şimale katederek Tahrandan En- zotaya varmıştır.

Gördüklerini ve intihalarını “ İs­ fahana Doğru,, ünvanı altında neş­ rettiği bu seyahatnamede toplamıştır. Loti dünyanın diğer mahallerinden büsbütün ayrı olan ve onlarla müna­ sebeti hemen hemen bulunmıyan Şi­ raz şehrini, çarşılarını, camilerini ve civarında gömülü Şeyh Sadi ile Ha­ fızın merkatlarını ne veciz ve ne sade bir üslûp ile tasvir etmiştir . Hele Şirazdan İsfahana giderken yol­ da uğradıkları harabeleri, vaktiyle dünyanın sahip ve hakimlerinin otur­ dukları o muazzam sarayların

(15)

harabe-K t T A P

V E

K İ T A P Ç I L I K

İcrini ve bugün yer yer yıkılmıya yüz tutmuş olan İsfahanın eski ümran e- serlerini ne müessir ve ne hakimane bir tarzda anlatır.

Yakıcı güneşte, yüksek yerlerin sert ve soğuk rüzgâları önünde vak­ tiyle beşeriyetin beşiği iken şimdi çöl halinde bulunan dünyanın en yük­ sek, en geniş yaylalarım onunla bera­ ber dolaşmak, zaman ile bozulmamış bütün mavi çinili kubbeleri ve mavi minareleriyle beyaz haşhaş tarlaları ortasında ve kırmızı gül tarlaları ara­ sında gözü aldatan İsfahandaki met­ ruk kâşaneleri ve harap caddeleri seyretmek hazin ve ibret verici oldu­ ğu kadar cazibeli ve kuvvetlidir.

O AM İMÎ SAADET, Leon Tols-^ toy’un eseri. Baharın tatlı bir gününde bir çimenzarda çiçekler ara­ sından akan saf ve berrak bir derenin taravet, ve safiyetine doyum olur mu? Baştan aşağı bir şiir olan bu aşk mecrasını da okumakla doymak ka­ bil değildir. On yedi yaşında masum bir kız anlatıyor: Akrabasından yaşlı bir adamla sevişiyor, evlenirler, çocuk­ ları olur, saadetlerine son olmaz. Fakat genç kadın köyde yalnız yaşa­ maktan usanmıştır. Gönlünde kibar âlemlerine ve eğlencelerine karşı da­ yanılmaz bir iptilâ vardır. Kocasını ve çocuğuu sevmekle beraber bu is­ teklere bağlanmaktan da kendini ala­ maz. Petresburga giderler; genç kadın balolardan ve kendine gösterilen hay­ ranlıktan büsbütün sarhoş olur. Onun bu haline kocası üzülür, arada sırada kıskançlık münakaşaları olur.

Su şehirlerinde dolaşıyorlar. Ba­ dende kadının başından geçen ufak bir macera kendine hakikati hatırla­

tır, gene eski yurda ve kocasına döner. Fakat eski aşkı bulamaz; o aşk artık yoktur ve bir daha olamıyacaktır, ka­ bahat kimin? Aşk hâlâ mevcut, fakat eskisi gibi değil. Ötekinin yeri daima orada kırılmış, mükedder ve hareketsiz duruyor, hatırası, minneti baki; fakat.

Kocası der ki: — Eski hayatı tek­ rar yaşamayı artık tecrübe etmiyelim, kendimizi aldatmıya kalkışmıyalım, Allaha şükür, heyecansız ve karışılık- sız yaşamak da bir lûtuftur. Bize dü­ şen saadet hissini biliyoruz, yapaca­ ğımız şey bunun için yollan düzelt­ mektir.

Ve bir işaretle o sırada yaklaşan dadının kucağındaki çocuğu gösterir ve sonra karısına doğru eğilerek onu öper, şu kararını verir: — İşte sevgili dostum yapacağımız budur. Bu bir aşk Öpmesi değil, ihtiyar bir dost öpmesi idi.

Kadın der ki: — Ona baktım, bir­ denbire içimdeki sükûnet tamamlaştr, sanki benden hastalığımın ve duydu­ ğum acının merkezi olan bir siniri çı­ karmışlardı. Anladım ki nihayet hissi­ yat, ebediyen kaybolmuştu ve onun tekrar gelişi benim için ancak azap ve ıstırabı mucip olurdu. Çocuğu aldım, mini mini çıplak ayaklarını dikkatle örttüm ve onu bağrıma basdım. Ve sen benimsin, benimsin! diye ayaklarını, vücudünü, ellerini öptüm, öptüm. Ko­ cama baktım; bana dikilmiş gözleri güldü ve birçok aylardanberi ilk defa ona bakmaktan bir haz duydum. O gün benim romanım bitti. Çocuklarımın babası için duyduğum yeni bir his be­ nim için yeni bir hayatın başlangıcı ol­ du ki bunda henüz nihayetine eremedi- ğim başka bir samimî saadet buldum.

(16)

K İ T A P

V E

K İ T A P Ç I L I K

S

ALAM BO G. Feauber’in eseri- û ir; büyük Fransız edibinin en ziyade itina ederek meydana getirmiş olduğu tarihî romandır. Kartacada üc­ retli askerlerin isyanını ve Mamilikar tarafından isyanın bastırılmasını hikâ­ ye eder.Flauber bu eserinde nekendin- den ve ne de hayat hakkındaki fikir ve telâkkisinden bir şey ifade etmek is­ tememiş, ancak Kartacalılann nasıl yaşıyabilmiş olduklarını anlatmağı, görmeği, ve göstermeği tecrübe etmiş­ tir. Kendi görüşünü geniş ve sağlâm bir ilim ile tesbit etmeğe uğraşmış ve Kartaca hayatı hakkında doğru malû­ mat verebilecek her şeyi faraza ma- halinde Kartaca saanti bakiyelerini, eski ve yeni metinleri o zamanki me­ deniyete yakın olan veya benziyen bü­ tün şekilleri aramış, muayene ve tet­ kik etmiş, ona göre hayalini tahdit ve idare etmeğe çalışmıştır. Bir de Flauber aşari âtika âlemi eseri değil, sanatkâr eseri yapmak iddiasında idi. Bütün eksikleri fennî malûmat ile dol­ dururdu. Metinlerini ikmal için asır­ lara ve ırklara doğru çıkar, şurada İn­ cildeki Sam ırkına mahsus bir işaret bulur, ötede Salambonun hayret efza tipini tasvir için Sent Terezin muave­ netine ihtiyaç gösterirdi. “ Ben atiki- yata gülerim, diye yazıyordu. Şayet görünüş bir değilse, tasfiltta ahenk yoksa, âdetler dinden ve vakalar ih­ tiraslardan neşet etmemiş ve seciyeler takip olunmamış ise, şayet kostümler kullanılanlara tevafuk etmez, binalar iklime uymazsa, velhasıl eserde ifrat ve intizam yoksa ben hata . etmişim de­ mektir. Değilse değil!,, Flauber hata etmemişti; işittiğini yazmıştı ve bu e- ser garip şaşaasile Madam Bovary

ka-—

14

dar kuvvetlidir. Bunda vakıa ruhî tahlil ciheti daha az derindir, daha muhtasardır. Lâkin, bu, mevzuun bir neticesi idi ; bütün ehemmiyet haricî tezahürata verilmiştir ki onlar vasıta- sile bu uzak insaniyet eşya ve saray şe­ killerinde his veya fiil şeklinde görü­ nür. Hulâsa tarifai itibariyle biraz zi­ yadece ağır olan bu roman tasvirin genişliği ve tabloların dramatik kuv­ vetleriyle bu neviden tecrübe edilen­ lerin hepsinden üstündür.

D

İSRAELİNÎN H A Y A TI. Bu e-

ser de André Maurois taarfmdan yazılmıştır. Lord Bikonsfild’in bu ter- cümei hali şüphesiz Moruvanin bu cins eserinin en nefislerindendir . Çünkü onun, Lord hakkında yazmış olduğu kitapların cümlesi fevkalâde rağbet kazanmıştır. Bu eserde Disraeli münasebetile îngilterede parlâmento intihap usulleri, fırkalar ve program­ ları, himaye ve serbest usul taraftar­ larının iddiaları ve Lordlar meclisinin ehemmiyeti hakkında birçok kıymetli malûmat bulunduğu gibi Disraelinin şark seyahati, Istanbulu ziyareti, Türk- lere muhabbeti iktidar mevkiinde bu­ lunduğu sırada husule gelen başlıca si­ yasî ve İktisadî meseleler, Disraeli ile Sir Roberpilin münakaşaları, Glads- tonla münakaşaları derinden derine tetkik ve tasvir edilmiştir. Bilhassa karısına gösterdiği hürmet ve muhab­ bet ve ondan gördüğü merbutiyet, an­ ne şefkati ne müessir bir levha teşkil eder.

Kraliçe Viktorya ile olan münasebeti ve karısının vefatından sonra hissetti­ ği elem ve matem ne ince ne yüksek bir kalemle çizilmiştir.

(17)

Jöftrı ve Yaruı Neşriyatı

G i Z L i

H A R P L E R

Yazan: Antoine Zischka Çeviren: Hamdi Varoğlıı

Hamdi Var oğlu

sokaklarında dolaşıp, küçük şişeler içinde petrol sattığını; harpten yirmi sene evvel Darsy isminde bir mühen­ disin İran şahı Nasıreddinden aldığı imtiyaz fermanım, İngilterenin bu günkü petrol saltanatına temel yaptı­ ğını; Standard Oil kumpanyasının, Amerika siyasetini idare eden, kabi­ Bundan altmış sene evveline gelin

ceye kadar, romatizma ilâcı diye kul­ lanılırken, bugün bütün bir medeniyet âleminin dayandığı muazzam kuvvet­ lerden en mühimmini teşkil eden, eski dünya ile yeni dünya arasında en bü­ yük rekabet vesilesi olan, toprakların­ da fışkırdığı memleketi servete boğan petrol... İşte “ Gizli Harpler,, in mev­ zu.

Antoine Zischkanın, dünyayı dola­ şıp petrol harbinin bütün cephelerini gezdikten, ve bu harbin, cephe gerisi ve cusus teşkiltına varıncaya kadar en gizli, en esrarlı, en kirli taraflarını tet­ kik ettikten sonra yazdığı bu eserde, petrolün, keşfinden bugüne kadar ge­ çirdiği, bütün safahatı görüyoruz.

Muharrir, bu eserde, petrolün ezelî ve ebedî bir mücadele mevzuu olduğu­ nu, petrol harbinin hakikî bir harpten farksız olduğunu bütün delillerile or­ taya koymuştur.

Bugünün petrol saltanatını kuran­ lardan milyarder Rokfellerin baba­ sının bundan altmış sene evvel, şarla­ tanlar ve çalgıcılarla birlikte, Amerika

neler deviren, kanunlar yapan, dev gibi kudretli bir teşekkül olduğunu vesikalara ve tetkiklere istinat ederek anlatan “ Gizli Harpler,, petrolün, So- dom ve Gomoreyi ateşe boğan semavî âfet şeklinden, bugünkü “ sentetik petrol,, haline gelinceye kadar geçir­ diği istihaleleri, sebep olduğu müca­ deleleri, yirminci asır medeniyetindeki rolünü ve manasım anlatan bir tarih­ çedir.

Gizli Harplerde, asırlarca evvel İran mabetlerinde yanan “ Hürmüz,, alev­ lerinin, petrol kuyularından fışkıran alevlerden başka bir şey olmadığım, Sodom ve Gomore şehirlerini mahve­ den âfetin, bugünkü Lut denizinin bulunduğu mevkideki petrol madenle­ rinin yangım olduğunu, Nuhun, tu­ fanda bindiği gemiyi, Irak toprak- rından çıkardığı neft ile sıvadığım, Babil kulesi yapılırken, aynı maddeden imal edilmiş su geçmez tuğlalar kul­ lanıldığım, ve nihayet Dicle kayıkçı­ larının, sepetten mamul kayıklarım, bugün dahi, memleketin her tarafında

(18)

-K İ T A P

V E

K İ T A P Ç I L I K

mebzülen buldukları ziftle sıvadıkları­ nı okuyoruz.

Beşeriyetin en eski devirlerinde, kâh semavî bir âfet şekline bürünüp beldeler ve mamureler yıkan, kâh din bazirgânlarının elinde propaganda ve menfaat âleti olan petrolün, İran şa­ hının, Kanadalı mühendis Darsyye ver­ diği fermanla başlayan bugünkü deb­ debeli hakimiyetini kuranlar arasında, Entelicens Servisi, mahut causus Lâv- rensi, Bazil Zaharofu, Rokfelleri, Lord Pişeri, Çurçili, ve bütün bunların fev­ kinde .tehlikeli bir ateşle oynar gibi, petrolla oyanayan Standar Oili, ve “ petrol Napolyonu,, Deterdingi bulu­ yoruz.

“ Gizli Harpler,, in esrarengiz bir macera filmi gibi hareket ve hadise dolu sayhalarını, bir petrol gemisinde yazmağa başlıyan Antoine Zischka, baştan nihayete kadar tetkik ve teteb- bü neticesi olan eserinin başlangıcında “ bu eserin bir roman gibi lezzetle okunacağım ümit ediyorum,, diyor. Bugünkü İtalyan — Habeş harbinde bile birinci derecede rol oynamak su- retile dünya hadiselerindeki mevkiini bir kere daha belli eden petrol, “ Gizli Harpler,, de hakikaten bir roman mev zuu kadar canlı bir tarzda işlenmiş, eser, petrolün romanı denmeğe lâyık bir üslûp zenginliği ile kaleme alın­ mıştır.

“ Gizli Harpler,, medeniyet iksiri ha­ line gelen petrolün Iranda başlayan ha­ yatım, Ingilterede ve Amerikada ge­ çirdiği safhaları, Irak ve Musuldaki maceralarım, bu maceraları idare eden ve onlara karışan yüksek şahsiyetleri, petrol yüzünden ortaya çıkan siyasî

16

gürültüleri, kargaşalıkları, kanlı mü­ cadeleleri, Standard Oil kumpanyasile Deterdingin şirketleri arasındaki bit­ mez tükenmez rekabet kavgalarım ve bu kavgaların bütün dünyadaki türlü türlü tezahürlerini ve tesirlerini vu­ kuflu ve etraflı bir şekilde anlatmakta dır. ,

“ Gizli Harpler,, de, petrol, teknik noktai nazarından da mütalea edilmiş, petrolün istihsal tarzına, muhtelif memleketlerdeki istihsal faaaliyetleri- ne, sentetik petrola, Rusya petrolları- na dair birçok fennî ve ihsaî malûmat verilmiştir.

KÜÇÜK BİLGİLER

ON BEŞİNCİ ASIRD A ISTAN- BULDA M ATBAA

Avram Galanti’nin “ Türkler ve Yahudiler,, isimli kitabında yazdığına

göre İspanyadan Tülkiyeye gelen Museviler Türkiyeye matbaayı da getirmişlerdi. Matbaanın terkibat ve akşamım icad eden meşhur Göten - berg 1450 senesinde ilk tecrübelerini yapmış iken 1493 de Avrupamn pek çok yerlerinde henüz matbaanın bu­ lunmadığı bir zamanda İstanbulda ve iki üç sene sonra Selânikte matbaa vardı, ikinci Bayazıd zamanında îs- tanbulda ve Selânikte on dokuz, Bi­ rinci Selim zamanında otuz üç kitap basılmıştır. Sonraları bunlardan baş­ ka on yedi kitap daha tabedilmiştir. İstanbul ve Selânikteki musevi matbaalarında İbranî, Lâtin ve Yu­ nan dillerinde eserler basılırdı. Kanu­ nî Sultan Süleyman zamanında Ya­ hudi harfleriyle Acemistan mıısevi- lerine mahsus olmak üzere bir îbra- nice— Türkçe lügat basrlmıtır.

(19)

T A R İ H İ

Ottu ve yarın Neşriyatı

' ' A / v A A A / ' ' A A A A A A /

D İ N L E R

Dün ve Yarın neşriyatı arasında ehemmiyetle mevzuu bahsedilmesi lâ­ zım gelen eserlerden biri de İstanbul Üniversitesi Dinler Tarihi doçenti A. Hilmi Ömer Budda tarafından yazıl­ mış olan Dinler Tarihidir. Mülkiye Mektebinden 1914 - 1915 yılında en iyi derecede çıkmış ve îngilterede tah­ silini ikmal etmiş olan Hilmi Ömer Buddanın bu eserinin ilk cildi intişar etmiştir, ikinci cildi de hazırlanmada­ dır.

Dinler Tarihi eserindeki önemli bahislerden bazılarım aşağıda göste­ riyoruz.

Hind Dinleri:

Hindistanda Aryalardan önce Sind medeniyeti — Sind medeniyeti ile Sü­ mer medeniyeti arasındaki benzeyiş­ ler — Bu medeniyetleri Türkler kur­ muşlardır — Hind Dinleri Tarihinn büyük devirleri — Veda’lar Dini — Veda’lar dininin kutlu edebiyatı— Ve- da’ların Allahları—Veda’larda Türk Al lahları — Veda kahramanları — Ve- dalar dinine göre ibadet Kurban­ lar — Vedaların kozmogenik kanışları — Ölüm ve ahret hakkında kanışlar — Upanishadlar ve felsefeleri — Brah- mankig’in felsefe sstemleri — Bu fel­ sefede Türklerin rolü — Islâm felsefe ve kelâmındaki tesirleri.

Hinduism:

Hinduismin Allahları — Çiva bir Türk Allahıdır.

A. Hilmi Ömer Budda !

Hindistanda istiklâl hareketleri: Gandi — Bu hareketlerde Vishnu ve Çiva dinlerinin oynadığı roller.

Budda Dini:

Budda, Saka Türklerindendir - Budismin ruh hakkında fikirleri — leri — Istıraba dair yüksek hakikat — Istırabın kaynağı ve ıstırabı gideren hakikatler — Budismin metafiziği — Bodismin ruh hakkında fikirleri — Nirvâana....

Lamaism:

Tibet Budismi — Tibet de Budis­ min tarihi.

Çinlilerine Dini:

Çin medeniyeti bir Türk medeni­ yetidir. — Çin, Sümer, Türk Dinleri. Çinlilerin ilk dini — en eski Çin dini üç türlü tasavvurdan çıkmıştır. — Bunların Türk Kolektif tasavvurları olduğu — Ekin ve biçine, ¿italara, gö- ke dair Türk ve Çinlilerin kanışları.

Taoism ve Konfuçius felsefeleri... Japon Dini:

Japon medeniyeti orta Asyadan göçen Türkler tarafından kurulmuş­ tur. Japonyanın millî dini Shintoism Sikh Dini:

Sikh Dini — Bu dinin siyasal du- — Rahipler, kâhinler, merasim, dualar,

rumu. ibadet, kurban.

(20)

KAYBETTİKLERİM İZ

MUALLİM

Hayatı ve eserleri

CEVDET

[ 1 8 8 3 — 1 9 3 5 | Dört beş aylık acı ve

üzücü bir hastalıktan sonra muallim Cevdeti kaybettik. Gönül onun mahrumiyetine çok

güç katlanacak. Zira onun ölümü bize pex acı geldi. O kıymetli insanlardan ölenlere çok acır, onlar hakkın­ da mersiyeler ve ter- cümei haller yazardı. Şimdi biz de kendisine mersiye söyliyoruz. Muallim Cevdet bu millete yadigâr olarak bir evlât bırakmadı, ar­ kasından ağhyacak çok yakınları da az. Yalnız çok faziletli bir hem­ şiresi var ki Cevdetin yüksek ruhundan bir parça taşıyor. Cevdet sessiz, sedasız aramız­ dan çekildi, lâkin onun ölümünü yavaş yavaş duyanlar çok keder duyacaklardır. İşte bu keder duyacaklar onun ilim ve fazlından 30 sene istifade etmiş ta­ lebelerde onu okumak

yaşamağa hakkı vardı. Lâkin onu günden güne kemiren rahatsızlık ken­

disini son altı aydır ça­ lışamaz bir hale getir­ di. Bu hali bize dağı derun oluyordu. Ar­ tık çok sevdiği kitap­ ları uğrunda istirahat ve dünya saadetlerini terkeden Cevdet bu. y e­ gâne zevkini de tatmin edemez oldu. Dünyada Cevdet kadar kitap sa­ hibi insanlar çok gelip geçmiştir, lâkin hepsin­ den müstefit olanlar arasında başta Cevedt gelir.

Cevdetin ne mühim bilgileri vardı. O ne değerli bir başa malik­ ti. Her baş onun önün­ de hürmetle eğilirdi, onun ciddiyet ve malû­ matı karşısında hayran olmamak kabil değildi. Tam olmak üzere ana dili Türkçeden başka Arapça, Farsça, Fran­ sızca, İngilizce, Alman­ ca, Rusça lisanlarına bahtiyarlığım duyan gençlik ve bü- vakıftı. Bu dillerden tatlı dilimize ne tün Türk milletidir. Milletin her ta- tatlı bahisler çevirmiştir. Cevdet çok bakasına derin bir bilgi ile ve eserle- okumuş ve bu tesirle nevrastenik bulı- rile hitap eden Cevdetten istifade et- ranlara düçar olmuştur; âsabı kolay medik bir fert kalmamıştır denilebilir, kolay düzelemiyecek şekilde sarsıl- Cevdet daha çok yaşamalı idi ve di. Gene eline geçeni kitaba verir ve

(21)

onları mutlaka okurdu. Âlimlerimiz arasında ansiklopedik malûmata vu ­ kufu ile çok mümtaz idi.

İçtimaiyat ve terbiyede bilhassa ih­ tisası vardı. Tarihimiziin kaynaklarını çok iyi bilirdi. Çok kıymetli vesikalara malikti. Güzel ve istifadeli kitaplar çı­ kardı. Pek çok makaleler yazdı ve bir çoklarını da bastırmak üzere hazırladı.

Eskidenberi söylerim, Türkiyede bir insan öldü mü bütün eserleriyle, bil­ gileriyle velhasıl her şeyi ile beraber ö- lür. Cevdet öldü. Onun vücudunu top­ rağa tevdi ettik. Lâkin ruhu bize tak­ sim oldu. Çok şükür gene dostlarının muhabbeti hasebiyle eserleri, bilgileri, her şeyi gene yaşıyacak. Cevdet kıymet bilir arkadaşlardan bazılarına kitapları­ nın mühim kısımlarını vasiyet etmiştir. Lâkin bunlar dağılmıyarak hep bir ara­ da toplanarak Bayazıd İnkilâp müzesi derununda bir muallim Cevdet kütüp­ hanesi kurulacaktır

Hemşiresinin burada ilim âlemi­ mize yüksek feragatlerini büyük bir şükranla yadetmek lâzımdır. Cevdetin kütüphanesinde gıdasından keserek aldığı nefis kitaplar ve hatıralar da ay­ rıca teşhir olunacak ve aramızda dola­ şan ruhuna bu mevduatı bir ziyaretgâh olacaktır.

Onun notlarından ve kitaplarından hayatında olduğu gibi her ilim adamı ve çok sevdiği türk gençliği istifadeler edecek ve eserlerinde onun namını ya­ şatacaklardır. Kendi gıdalarından ke­ serek her türlü mahrumiyetlere ve ta­ van aralarında oturmağa katlanarak arttırdıkları paralarla kütüphaneler kuran ve bunu bir şey mukabili olmı- yarak badrhava milletine hediye eden

K İ T A P

V E

K

Ali Emiriler gibi Cevdetler de yetişmiş­ tir. Biz onun sayesinde mükemmel bir kütüphaneye malik oluyorsak bunu genç yaşında kendisini ölüme sürük- liyen sebeplerin doğurduğunu unut- mıyalım. Bu kadar feragat dünya ilim âleminde çok az görülmüştür. Ölümün­ de kitapçılardan başka kimseye borcu çıkmamıştır. O daima okumuş, okutmuş ve gene okutmakta devam edecektir. O- nun kütüphanesine girmek bir mabede girmek kadar kudsî olacaktır. Kitapla­ rın mealini aklına nakşetti. O halde kü­ tüphanesi de onun mütekâmil dimağı­ nın büyük bir ntimunesidir. Cevdetin ruhu aziz olsun. Aramızdan ayrılmasın. Bundan sonra da yadigârlarından bize hitap edecektir.

Muallim Cevdet 1299 (1883) de Bo- luda doğmuştur. Bu müstesna zekâ ilk ve orta tahsilini orada yapmış ve Kas- tamonuda da çalışmalarına devam et­ miştir. 1317 (1901) de İstanbula gele­ rek Darülmuallimine girmiş. Muallim dunca evvelâ Daruşşafakada iki sene hocalık etmiştir. Bakû cemaatı islâmiye sinin davetiyle Rusyaya gitmiş, oradan Avrupaya geçerek İlmî tetkiklerde bu­ lunmuştur. Türkiyeye döndükten son­ ra tekrar Cenevre ve Parise Pedagoji ve tarih tetkikleri için gitmiştir. Avdet­ te Darülmuallimine hoca olmuş ve 20 sene mütemadiyen burada hocalık etmiş ve çok değerli binlerce muallim yetiş­ tirmiştir. 1930 senesine kadar muhtelif liselerde hocalıklarına devam etmiş ve ahvali sihhiyesinin müsâit olmaması ha­

sebiyle bu vazifelerden çekilerek tarihî tetkiklerine ve neşriyatına devam et­ miştir.

I T A P Ç I L I K

(22)

K İ T A P

V E

K İ T A P Ç I L I K

1932 de Başvekâlet evrak hâzinesi tasnif komisyonu reisliğine getirilmiş ve hastalanmaya kadar burada çok de­ ğerli hizmetlerde bulunmuştur. Sıhhî vaziyeti müsaade etmediğinden bura­ dan ayrılmış, lâkin kıymetini bilen yük­ sek makamlar kendisini Süleymaniye kütüphanesi kitapları tasnif komisyonu reisliğine seçmişlerdir. Buraya pek az c.evam edebilmiş ve sonra hastalığı ils pençeleşmeğe başlamıştır.

İşte 52 senelik bir ömrün blânçosu. Hep okumak ve okutmak ve bunların sebeplerini hazırlamak. Bunları tamam­ lamış ve ölmüştür. 4 Kânunevvel 1935 de kendisini sevenler tabutunu Bayazıd camiinden almışlar ve göz yaşlariyle onu Edirnekapıya götürmüşlerdir. Sü­ leyman Nazif ile Baban zade Müderris Naimin kabirleri arasına hâki gufrana tevdi olunmuştur. Darüşşafaka müdürü Ali Kami candan bir nutuk irad etmiş ve herkes onun zihinlerde yaşıyan hatı­ ralarım anarak mahzun olarak dönmüş­ lerdir. Onun yeni kurulmak üzere olan muallim Cevdet kütüphanesi bu millete bağlılığını ve yüksek faziletlerini birkat daha meydana çıkaracak ve muallim Cevdet cismen aramızdan ayrıldıktan sonra eserleriyle ve güzel kitap ve not- lariyle çok derin hislerle bağlı olduğu Türk milletine ebedî bir borç olarak ge­ ne muallimliğini ifa etmekte devam ede­ cektir. Onu sevenler çok yaşasın ve kendi de ebedî sükûne ve huzura nail olsun.

Dr. A. Süheyl Ünver

-

20

~

Faydalı Bilgiler:

TÜRKIYEDE İLK M A TBA ALAR Değerli ve bilgin arakadaşımız Selim Nüzhet “ Türk matbaaacılığı

adlı eserinde şu malûmatı veriyor : Tiirkiyede ilk matbaa on beşinci asırda İbranî dilinde eserler basılmak

üzere Yahudiler tarafından kurul­ muştur ; Onaltıncı asırda Sivaslı Apkar isminde bir Ermeni Venedik matbaalarında çalışıp bu işi öğrendik ten sonra matbaa alât ve edevatiyle İstanbula gelmiş, önce getirdiği eş­

yanın ne olduğu anlaşılamadığından yakalanarak hakkında tahkikat ya­ pılmış, fakat suçu görülemiyerek ser­ best bırakılmıştır. Apkar, Kum Kapı da ilk Ermeni matbaasını açmıştır. Lisan ye dine ait Ermenice kitaplar basmağa başlamıştır.

Onyedinci asırda Nikodemos Me- taksas isimli bir papas Londradan

matbaa levazımı getirerek îstanbul- da Sadrazamın müsaadesiyle İngil­ tere sefarethanesine ait binalardan birinde Rumca kitaplar basmak üzere

bir matbaa kurmuştur. Burada bası­ lan ilk eser Yahudiler aleyhinde bir kitaptır.

Onsekizinci asırda da İstanbulda Türk dilinde neşriyat yapmak üzere Devletin müsaadesiyle İbrahim Mü­ teferrika ve Said efendi ilk matbaayı

kurdular.

Mecmuamızın esas hacmi mi

i

16 sayfadır; lüzum görül-

j

<

dükçe 32 veya daha fazla \

j sayfalt olarak çıkacaktır.

;

Bu sayımız 48 sayfadır.

(23)

Mesleğe hizmet edenler:

Kırk yıllık kitapçı!

En çok hangi eserler okunur

Bir muharririmiz memleketimiz­ de kitap basma ve satma işleriyle uğraşanları ziyaret ederek mülakat­ la yapıyor. Ankara caddesinin en

eski kitapçılarından biri olan Kana­ at kitap evi sahibi Bay İlyas ila ko­ nuşmamızı aşağıya yazıyoruz:

— Kitaphanenizi ne zaman te­ sis ettiniz?

— 1905 te.

— Şimdiye kadar tahminen kaç çeşit kitap tabettiniz?

— Dört bine yakındır.

— Neşriyatınızda bilhassa takip ettiğiniz hedef nedir?

— Millî kültürü kuvvetlendire­ cek ve tenmiye edecek olan ilim fen ve içtimaiyat sahasındaki neşri­ yatı daima hedef ittihaz ettim.

— Tabi’lik hayatınızda en ehem­ miyetli saydığınız hâdise ve hatıra­ nız nedir?

— Meşrutiyeti müteakip, henüz tahtından indirilmemiş olan Abdül- hamide karşı basmış olduğum Mah- kemei Kübra,, Teşhiri İzmihlâl Serveti Şahane ve Hakkı Millet adlı kitaplardan dolayı iki gece zaptiye nezaretinde mevkuf kalmıştım.

— Türk irfanına belli başlı han­ gi noktalarda hizmet ettiniz?

— Bilhassa büyük tarih ve içti­ maiyat sahasındaki neşriyatım ve muhtelif devirlerde, muhtelif

lisan-— Meşhur kitap meraklıları lisan-— yeni harflerle neşriyat

larda çıkardığım lügatlerle Türk ir­ fanına daha fazla hizmet etmiş oldu­ ğumu sanıyorum.

— Bastığınız kitaplar içinde en çok satdam hangisidir?

— Meşrutiyeti müteakip Ali Re­ şat merhumun Fransa ihtilâli Kebi­ ri, Hüseyin Cahidin Türkçe Sarf ve nahvi, Fuat Köprülünün Türk Tarihi ve Cümuriyet devrinde de yeni harflerle bastırdığım kitaplar­ dan Bürhan Cahidin Gazi Mustafa Kemal isimli eseri... Bundan maa­ da çocuklara mahsus neşriyatım, muhtelif lisanlardaki lügatler, Faik Sabrinin Atlası, Molyer - Ahmet Vefik Paşa külliyatı ve sair bu sa­ hadaki neştiyatım en çok satdanlar- dır.

— Meşhur kitap meraklıların­ dan kimleri tanıdınız?

— Zaman gazetesi sahibi Velit Ebuzziya, Orman müfettişlerinden

(24)

Une œ u v r e

i m p o r t a n t e

HISTOIRE DE L A REPUPLÏQUE TU R Q U E

REDIGEE PAR LA SOCIETE POUR L’ETUDE DE

L ’HISTORIE TU R Q U E

/ 5 TABLEAU X 12 CARTES 176 FIGURES

Is t a n b u l, d e v l e t b a s i m e v i 1935 p r i x 325 .p

La société pour létude de l’histoire 'Turque avait publie une oeuvre en quatre volumes dont les trois traitaient de l’histoire general et le quat­

rième de la guerre de l’indepandence et de la proclamation de la repuplique.

Dernièrement ce volume est tarduit en ¡langue française et imprimé sous une forme attrayante dont la première page est ornée d’un portrait peint d’ Ataturc.

L ’importance de ce travail considérable est qu’il met au connaissance des étrangers l’affaire grandiose et géniale de le guerre de l’indepan- dence Turque, proclamation de la répuplique, les succès heureux du régime Kamaliste et la comparaison de l’ancien et nouveau régime, basant

sur les documents.

Les lecteurs y trouveront les miracles du genie Turc. Mahfi, şimdi Devlet Şûrası tanzi-

mat dairesi reisi bulunan İsmail Hakkı, Kültür Bakanlığı talim ve terbiye heyeti azasından Ali Hay­ dar, İnhisarlar matbaası müdürü Mahmut Ragıp, ve daha maalesef isimlerini hatırhyamadığım birçok zevat tanıdığım kitap meraklıların- dandır.

— Memleketimizde en çok hangi eserler rağbet görüyor?

—- Evelce tarih ve edebiyata ait neşriyat daha ziyade rağbet görür­ dü, şimdi çocukları ve cümuriyet neslini teşkil eden gençliği ala - kadar eden ansiklopedik mahiyette kitaplar daha ziyade aranmaktadır.

22

— Yeni harflerin kabulünden sonra çıkardığınız en mühim eser nedir?

— En son ve en mühim eserimiz üçüncü cildi basılmakta olan Fransız­ ca - Türkçe büyük dil kılavuzu ile

Hüseyin Danişin Hukukî ve medenî lügati...

— Yeni harflerle neşriyatınız ne kadardır?

— Binden fazladır.

— Kısaca tercümei haliniz? — İstanbulluyum. Elli altı ya­ şındayım. On altı yaşmdanberi Ba- bıâli caddesindeyim. Şu halde ha­ yatımın kırk yılı kitapçılık saha­ sındaki mesaimle geçmiştir.

(25)

Dün ve Yarın Neşriyata

KAPİTALİZM BUHRANI

Çeviren: A. Hamdi Başar

Son yıllarda bütün dünya basınını en çok dolduran neşriyat, şüphe yok ki, kapitalizm buhranına ait olan yazı­ lardır. İçinde bulunduğumuz buhran­ lı devreler hepimizi alâkadar ettiği için en çok okunan eserler de bu mev­ zu üzerinde yazılanlar oluyor. Profe­ sör Pirou’nun A. Hamdi Başar tara­ fından dilimize çevrilen bu eseri bu kabil neşriyat arasında ön sırada yer almıştır. Bu eser faşist İtalyada ko- operasyon bakanı olarak çalışarak fa­ şist ekonomik sisteminin kurulmasın­ da birinci plânda rol almı şolan M. Dattainin isteği üzerine yazılmıştır. “ Kapitalizmin buhranı,, adile dilimize çevrilen bu eser ekonomik buhranın bir Fransız bilgini gözile etraflı bir tahlilini ihtiva ediyor. Kitabın “ Dün ve Yarın,, külliyatı arasında çıkan Türk çe tercümesi 109 sayıfa tutmaktadır. Kapitalizmin, bir sistem olmak bakı­ mından tenkidi, müellifi tercümede güdümlü ekonomi adı verilen Econo­ mic dirigeeyi incelemeye sevketmiş- tir. Kapitalist direklere dayanarak ku­ rulmuş bir sosyetede güdümlü eko­ nominin vardığı ve ileride varabilece­ ği tehlikeler ise eserin üçüncü faslın­ da tahlil edilmiştir. Bu meselelerin incelenmesinde çok güzel bir metot takip eden müellif dördüncü fasılda “ kapitalizmi müdafaa,, edenlerin gö­ rüşlerini tetkik etmiş ve “ münakaşa­ nın neticesi,, başlıklı beşinci fasılda da güzel bir hulâsa bahsi neticelendir­ miştir.

Pr. Pirou bundan sonra “ kapitalizm

Hamdi Başar

ve yeni sosyalizm,, mevzuunu eşeli- yerek sağ ve sol doktrinlerle hadi­ seler arasındaki birleşen ve aykırı gi­ den noktaları aydınlatmaya çalışmış­ tır. Bu bahsin normal bir neticesi ola­ rak da müellif son zamanlarda geniş bir yayılma ve kuvvetlenme hızı gös­ teren milliyetçilik ile kapitalizmi kar­ şılaştırmış, ve “ İlerinin görüşleri,, başlıklı son fasılda incelediği mevzu­ un genel bir neticesini çıkarmıştır.

Eseri dilimize çeviren Hamdi Ba­ şarın iktisadi meselelerle olan derin alâkası ve ötedenberi yaptığı neşriyatı ckuyucularımızca malûmdur.

20 yıldanberi “ Ticareti umumiye mecmuası,, Türkiye iktisat mecmuası, liman mecmuası, kooperatif mec­ muası gibi kendisi tarafından neşre­

dilmiş olan mecmulardan mada

gündelik gazetelerde vaki neşriyatı mumaileyhin son senelerde çok ehem­ miyetle karşdanmış olan “ İktisadî devletçilik,, adlı iki citlik kitabı da vardır. Hamdi Başarın salâhi- yetli kalemde ve güzel bir üslûple di­ limize çevrilen “ kapitalizmin buhranı,, eserini her münevvere tavsiye ederiz.

(26)

-Kitapçılık âlemine!«: • •

Uç vitrin

(27)
(28)

K İ T A P

V E

K

T H E S O U L O F C H IN A

Mrs. Pear! Buck has written an intro­ duction to an unusual book about China b y ... a Chinese which Heinemann's are bringing out next month under the title

My Country and My People.” Young China, according to Mrs. Buck, is going back to old China, being wearied o f the revolutionary ardours o f its fathers and disillusioned from its idealistic worship o f the West.- The forthcoming book has been, written by Lin Yutang, a modern whose roots are firmly established in the past, and who discusses. the, arts and philosophy, the whole pattern o f life, o f his "native land. “ I can lay bare her troubles,” he writes, because I have not lost hope. China is bigger than her little patriots and does not require their whitewashing. She will, as she always did, right herself again.”

Fame’ s Uncertainty

The fickleness o f fame is the theme o f a book, entitled “ King Edward VII. and Some Other Figures,” by Mr. Ruaraidh Erskine o f Marr, to come from Dent in the new year. Besides Edward VII. the series o f “ characters ” includes Gladstone, John Redmond, Parnell,’ Lord Oxford, Lord Granville, Lord Balfour, and Lord Rose­ bery: chosen not only because the author knew them all in their lifetime, but also because' they illustrate his introductory treatise on the capricious nature o f fame and human fortunes. While the general effect o f the book is to lessen some repu­ tations, in certain cases this process is reversed.

“ The Last Plague of Egypt”

The inner history o f Russell Pasha's campaign against the illicit drug traffic in Egypt is told by Baron Harry d’Erlanger in a volume entitled V The Last Plague o f Egypt,” to be published next month by Lovat Dickson. When Russell Pasha, the chief o f the Egyptian Central Narcotics Intelligence Bureau and Commandant o f the Cairo City Police, appeared at Geneva before the League Advisory Committee on traffic in dangerous drugs his address, tracing the appalling growth o f the evil in Egypt since the War. with 500,000 addicts to a population o f 14,000,000, produced a profound impression. The forthcoming story o f Russell Pasha's subsequent activities has been compiled from the reports o f the secret police o f many nations.

Books and book - publishing EN YENİ İNGİLİZCE ESERLER

Yurdum ve milletim:

Bu eser bir Çinli tarafından Çin milleti ve yurdu hakkında yazılmış­ tır. Eserlerde Çin sanatları, felsefesi, hayatıanlatılmaktadır. Muharrir Lin Yutangtır.

Tab’i: Hernemann’dir.

Yedinci Edvard ile diğer şahsi­ yetler:

Ruaraidh Ersekine bu eserinde kral yedinci Edvard ile Gladiston, Redmond, Parnell gibi şahsiyetleri anlatarak şöhretin ne kadar gelip ge­ çici olduğunu gösteriyor. Tab i “ Dent,, tir.

Mısırın son vebası:

Muharrir Baron Hary bu esrde Mı­ sırda heroin âfeti ile nasıl mücadele edildiğini anlatmaktadır. Tab’i Lo- vad Dikson’ dur.

Aşçılık sanatı:

1747 de yazılan ve 18 inci asrın aşçılığını anlatan bir eserin yeni ta­ bıdır. Muharriri Hanna Ejlosse’ dir. Tabı Oksford üniversitesi matbaası­ dır.

Eighteenth-Century Cooks

Mrs. Hannah Glassc, who was the chief culinary authority o f hci period her book on “ The Art o f Cookery Made Plain and Easy ” appeared in 1747— had a contemporary rival and critic in Mrs. Ann Cook. Mrs. Glasse remains the standard authority o f her day, and Mrs. C ook and her “ Professed Cookery,”, with its de­ nunciations o f the " Lady Teacher " in both verse and prose,' are forgotten. A new lease o f life, however, is being given to selections from the rare third edition o f this book, in which she not only describes her own life in service and her experiences as an innkeeper's wife at Hexham and Morpeth during the rising o f the '45, but also introduces the life and love-story of a friend, the whole presenting an unusual picture o f bygone country life in the North o f England. The book, which is coming from the Oxford University Press next month under the title " Ann C ook and Friend,” has been edited by Miss Regula Burnet, who includes some o f Mrs. C ook’s receipts.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak sulak alanların tarım için aşırı kullanılması, küresel iklim değişikliği gibi nedenler sulak alanların kurumasına ve dolayısıyla batağanlar ve diğer su

Türkiye doğası yabani bitki türlerinin yanı sıra ekonomik değeri olan bitkiler açısından da hayli zengindir.. İnsanlar, bitkileri tarih öncesi dönemlerden bu yana

Cevat Memduh Altar’ın kızı İnci Kut müzikle uğraşmıyor,, çeviriler yapıyor, ama müzik yaşamına güzel bir katkısı var. Hikmet Şimşek'in isteğiyle

Two vessel coronary artery bypass grafting operation was performed (a saphenous vein graft to the left anterior descending coronary artery and a saphenous vein graft to the

Nihayet Şişli meydanına miinazır eski süvari kışla­ sının yeri, bir âbide inşâsı için uygun görülerek, burasının câmi inşâ­ sına tahsisi için

Bu sezginli- ğinden gelen, aldığı izlenimleri sanat­ çı Akkuyu şöyle tanımlıyor: &#34;Parça­ lanmış mermer sütunlar, otlar ve in­ cirlerle örtülü ören

Yeni geliştirilen bir bacak protezi, kullanıcının protezin büküldüğünü ve yere bastığını hissetmesini sağlayarak kullanıcıya çok daha hızlı ve kendinden..

U zun bir bekleyiş döneminden sonra Türkiye’nin ilk ha- vadan erken uyarı ve kontrol uçağı (Barış Kartalı) bu yılın Şubat ayında, ikincisi ise Nisan’da Boeing firması