SAYFA DÖRT
CUMHURİYET
Saidi Nursi’nin, dini politikaya alet
etmesi, iki ile ikinin dört etmesi kadar
kesin ve ispatı kolay bir gerçektir.
Bir Hâdis-i Şerif:
«Üzkürti mevtaküm bil
hayr - Ölülerinizi h a
yırla anınız!» der. E -
vet ama, bu devlete,
büyük
kötülüklerden
birini daha «Nurculuk»
adı altında getirmek
isteyen bir Saidi Kürdi
ile hesaplaşmak için
ölüm, bir engel teşkil
etmez.
Ç
ÜNKÜ, ölüm ünden sonra b i re k a la n h a y a t g rafiğ in d en , söz ve yazı h alin d ek i iz le rin d e n ; b u g ü n m ü rid le rin in ta n ı t m ak isted ik lerin d en çok d ah a b aşk a ve gizli k alm ış asıl Saidi K ü rd i’yi m ey d an a ç ık a rm a k m ü m k ü n d ü r, ö y le s in e ki, on u n y en i k u şa k la rc a b ilin m ey en k i ta p la rın a ve m a k a le halin d e kalm ış ilk y a z ıla rın a d ik k a tle eğilirsek, y ılla r so n rası bile bu ad am ın y aşan tısın ın , b aşlan g ı cında olduğu gibi hiç değişm e diğini g ö rü rü z. Böylece, onun ilk d ü şü n celerin in so n rad an k a fasında, k en d in e göre sistem le şerek , b ü tü n h a y a tın ı g ö tü re n b ir ro ta o lu şu n u te s b it e d e b ili, riz !.1912 y ılların d a, İs ta n b u l’da ,A - sadoryan B asım evi’nde İkinci baskısını da y ap an «İki M u sib e tin Ş ahadetnam esi y a h u t. D i vanı H arp ve Saidi K ürdi» adı a ltın d a y ay ım lan m ış b ir k ita b ı v a rd ır. K ü rd îzad e A hm et Ram iz ism inde b ir y ard ak çısı ta r a f ın dan b astırıld ığ ı da ilk say fasın
da b e lirtile n b u y a p ıtın sa tırla rı arasın d a, Saidi K ü rd i’n in d ü şünce d u ru m u n u n anaçizgilerini de b u la b iliriz .
K ita b ın yayım layıcısı önsöz de şöyle d iy o r:
«... İs ta n b u l'a gelm esiyle b e ra b e r (S aid i K ü rd i) A bdiil b a m it tara fın d a n ciddî s u re tte gözaltına a ld ırıld ı. Ve b irk aç k e re tu tu k la n d ı. S o nuç o larak T optaşı (ü n lü t ı - m a rh a n e )’n a y o lla d ıla r. Ç ü n k ü , hap ish an ed e u y aracağ ı k im seler bulm ası m u h te m e l, di. B im arh an ed en ik id e b ir ç ık a r ılır; m aaş, r ü tb e m ü j d elen ir. H azreti S ait (B en K ü rd is ta n ’a okul a ç tırm a k için geldim . B aşkaca b ir d i leğim y o k tu r. B unu isterim v e b a şk a b ir şey istem em !.)» dediğini y azar.
Kürtçülük
S
A İDİ K ü rd i ise, k en d isiy le ilg ili esas bölüm ünde sayfa 9’cfa, günüm üzün T ü rk ç e siy - le a y n en «... Ben öğrenciyim ! O nun için h e r şeyi Ş e ria t ö lç ü süyle d en k leştiriy o ru m . B en,m illiyetim izi y aln ız İslâm iy et biliyorum ..» d iy o r. O ysa, aynı k ita b ın d iğ er b ö lü m le rin d e bu ü m m etçilik v aizin in irşa d la rı b ird e n k ılık d e ğ iştiriy o r. K ita bın sa y fa la rı için d e h e r d eğ in m e fırs a tın ı b u ld u k ç a « K ü rtç ü lük» te n söz a ç ıy o r; K ü rt m illi yetçiliği te lk in ed iy o r. B ilhassa k ita b ın son say faların a doğru, K ü rtle re y ö n elen b ir p a rç a v a r ki, S aid i K ü rd i’nin gerçek k iş i liğ in i ap açık o rta y a k o y m a k ta d ır. O nun ağ d alı dilinden, b u g ünün d ilin e aynen a k ta r ır s a k : «... K endi cinsim den kişilere (K ü rtle re ) b u ra d a b irk aç söz söylem ezsem , sonuç o la ra k b a h si b itirm e d e n k a lır. Ey A su riler ve G eld an ilerin cih an g irlik z a m a n ın d a öncü, k ah ram an a sk e ri olan K ü r tle r !.. 500 y ıld ır y a t tın ız !.. Y e te r a rtık uyanınız, sab ah tır. Y oksa y ab an a la n ın d a ki dalgı sizi ö ld ü re c e k tir !..» d e m ekte ve ay n ı s a tırla rın b iraz daha aşağısında, T a n rın ın , K ü rt 1ère b ir b u y ru ğ u old u ğ u n a işa re t e d e re k «Size e m red iy o r ki, d alg ın lık ile p a rç a p a rç a s a v r u l m u ş su gibi, k aybolan d eğ er ve gücünüzü, m illiy e t düşüncesi ile b irle ştire re k , z e rre le ri to p lay an b ir çekim gücünü ö rg ü tley en K ü rt gibi b ir b ü y ü k kitleyi...» Böylece u y an m ay a , to p lan m ay a ve b e n lik le rin i d u y m ay a z o rlu y o r !.
Kürdistan
S
tM D t so ra b ilir m iy iz: H ani, sadece «okul açtırm ak» için İ s ta n b u l’a k a d a r gelm işti?.. H ani «İslâm iyet» i, Ş e ria t ölçü sü ile d en k leştirecek ve m illi yetçilik a n la m ın ı da, to p lu m b i lincinde sadece «İslâm iyet» o la r a k y erleştirecek ti?..O nun b ir d iğ e r y ap ıtı olan «A zam etli, B ahtsız B ir K ıtanın . Ş a n lı, T alihsiz B ir D evletin - D eğerli, S ahipsiz B ir K avm in R eçetesi» adını ta ş ıy a n b ir b a ş ka y a p ıtın ın incelenm esi de çok d ik k ate d eğ er so n u çlar v e rir.
D iyalog ta rz ın d a yazılm ış bu k itabın 7. sayfasında a y n e n : «... Ben K ü rtç e d ü şü n ü rü m , T ü rk ç e ve A rap ça y azarım !» diyor.
A dı geçen k ita b ın ın 150. say fa sın d a , k u rm a k isted iğ i « K ü r- dlstan» için tem el d ü şü n ce ola r a k bazı ta s a v v u rla rı v a rd ır.
B u n la rla ilgili o la ra k geleceğin K ü rd istan ı için b a şk e n t saydığı B itlis’te, M ısır’d ak i C a m i-ü l E z h e r’in k ızk ard eşi o laca k b ir « M edrese-tül Z ehra» adı ile a - n ılacak b ir çeşit ü n iv ersiten in ö rg ü tlen m esi k an ısın d a d ır. A y rıca bu m edreseye öğretici k a d ro için h a z re t: «... K ü rtle rin inanabileceği ve e k ra t ulem asın dan v ey a y e tiştiric i .olarak o ra nın dilini bilen (K ü rtç e ) k im se le ri seçm ek gerek lid ir» der.
Y ine aynı k ita b ın 107. say fa sın d a : «... T a rih denilen geçm i şin d erelerin d en , sizin y ü k sek geleceğinize u za n a n telsiz t e l g ra fla rla , sizinle konuşuyorum ... Ne yapayım , acele ettim , k ış’ta geldim ! Siz, c e n n etasa b ir b a h ard asın ız ! Şim di ekilen t o . h u m la r, zam anında çiçek a ç a c a k tır !!».
G erçekten b ir bak ım a İleri gö rü şü n ad am ı im iş S aid i K ü rd i H azretleri !.. O g ü n lerd e e k tiğ i to h u m la r, u m d u ğ u n d an da çok çiçeklerini açtı !..
İdealist mi?
B
İL İN D İĞ İ gibi, h e r inanm ış ve inandığı düşünce u ğ ru n a savaşm ış b ir kim seyi kesin b ir yargıyla «idealist» kabul ede meyiz. Bu gibiler ancak to p lu m un, aydınların vicdanında, dü şüncesinde değerlenir, yerini bu lu r. Ü stelik b u açıdan Saidi K ü rd î’de m ü sp et olm ayan, körü k örüne b ir inanç vardır. O ger çeklerle ilişki kurm az. A na dü şüncelerini uygulam ak istediği yerde ş a rtla rı hiç dikkate alm az. G enel k ü ltü r yoksunu d a oldu ğu için, yapıcı olm aktan çok, yı kıcıdır. N itekim kendisini de O k ö r inançları uğruna harcam ak tan çekinm ediğini apaçık söyler. Y ukarıda ad ı geçen k itab ın ın ko nuşm alar bölüm ünde de şöyle der: «... Beni korkutm a ile vaz geçirem ezsiniz! Kesin b ir diren m e ile m aksadım ın yoluna ra st layan h er tehlikeye gireceğim !»ö lü m ü n d en az evvel, taşbas- m ası o larak yayım lanm ış ve ken di deyim ince basılm ası, okun m ası da «Perde altında» kalm ış «Şanı H utbeleri» kitabının 158. sayfasının bitim ine doğru, yaşa m ı süresince k u ral kabullendiği şu açıklam ayı yaptığı g ö r ü lü r : «... Son derecede sakınm ak ve aşırı davranm am ak gereklidir!»
O nun çok kurnazcasına bu ku ra la nasıl uyduğunu ve tehlike leri b ir evvelinden görüp, nasıl ç a rk ettiğini, yine yazılarından çık arm a olanağına sahibiz. N ite kim , 1909 yılının 31 M art Olay larında, baş kald ıran askerlere yaptığı b ir konuşm a v ard ır ki, İsyanın b astırılm asından hem en so n ra geçer. H azret, bu konuş m asında ııshlen ask erleri över, ark a sın d a n da şöyle der: «Bili yorum ki, m üşfik zabitlerinizi so ru m lu etm em ek için işe k arış tırm ad ın ız. Şim di ise iş bitti; zabitlerin şefkat kollarına atılı nız!.»
Siyaset
D
İN Î, siy asete ettiğ i için suçlanır. F ak at daim a âlet kendisinin b u açıdan silâh ları kuvvetlidir. K açabilm enin u stasıd ır. Çok lâstikli, kaypak b ir ifade tarzı vardır. N itekim , «T esettür» b roşüründen ö tü rü , m ahkem e önünde yaptığı savun m asında: «... Eğer dünyaya ve siyasete Uarışsaydını, dünyaya işittirilecek b ir top sesi, b ir si nek sesine inm iyecekti!» der. Oysa, hayatı boyunca konuşm a ve davranışlarının esasında ve usulünde daim a «Siyaset» var d ır. Hem öylesine b ir siyasete k arışm a ki, fırsatın ı bulunca, O rduyu bile gayesine âlet etm ek ten çekinm ez!, ö rn e ğ in , 31 M art O lay ların d a, «İttihadı M uham m edi» hin tek am acı, bilindiği gibi O rdunun er kısm ını vasıta yaparak, subay kısm ını k ırd ır m ak ve ezm ekti!. Ç ünkü, ik tid a rı ele geçirm enin ancak b ir yo lu vardı. O da, kendilerine k a r şı çıkm ış olan okullu ve aydın kişilerin engelini yıkm akla m üm klin olabilirdi...İşte Saidi K ü rd i, bu ta k tiğ in uygulayıcılarındandı. N itekim , o sıra gericilere yön verm ekte ci lan «Volkan» ceridesi kadrosun- daydı. Ve en azından Derviş V ah d eti k ad ar olaylardan sorum lu d u ru m d a bulunuyordu.
İk i k ere ikinin, d ö rt ettiği ka d a r, siyaset adam ı idi. K endisi nin «Şeriat» dediği, siyasetin düpedüz din dilinden anlatım ı değil miydi?.. O. devlet düzeni nin, din esasların a göre planlan m asını İsteyenlerin başında gel m iyor muydu?..
Kim bu adam?
Saidi N ursi, en yetkili bilim ad am ların a güre din yetkilisi olm akşöyle dursun, krim inal b ir araştırm ay a tâ b i tu tu lm ası gereken m ü k e rre r b ir sabıkalıdır.
• K î MÜDAFAA adlı kitabının 1 uzunca b ir önsözü vardır. Bu « başlangıç yazısında ısrarla be lirtir ki Risale-i N ur, zamanımızın bilim ve teknik gibi, müsbet ger çeklerle alınacak sonuçlara para lel, K u r’an hikm etlerini açıkla mış ve K u r’an’ın son derece e t kili b irer tefsirini yapm ıştır!.
B u kendini bilmez ifadeye k ar şılık biz, b ir şey demeksizin sö zü, bu alanda bir otorite sayıla cak «İlahiyat Fakültesi, İslâm Felsefesi Prof. Dr. Agâh Çubuk çu»ya bırakalım :
«...İslâm iyet bakım ından böyle bir iddiayı kabule imkân yoktur. Bir kere Hz. Muiıammcd’in «Kim K u r’an’ı kendi reyine göre tef sir ederse kâfir olur» dediği m a lûm dur. Hz. M uhammed bu sözü ile her hava ve heves sahihinin, şöhret düşkünü kimsenin İndî ve keyfî görüşü ile K ur’an’a mâna verm esini kötülem ek istemiştir. Islâm dinine göre K ur’an tefsir edilebilir fakat bu hayalhaneden atm akla olmaz. «Risale-i Nur» da indî bir tefsirdir. Hem K ur’an’ın özel kısmı ihmal edilmiştir. Öv güye değer olan tefsir, tam olan tefsirdir. Üstelik Risale-i Nur. hu asrın ilim ve fennine muvazi o- larak hiçbir meseleyi halletmiş değildir. Bilâkis yeııi meseleler çıkarm ış ve M iislümanlar arasına tarafgirlik ve ikilik sokmuştur.»
S aid i K ürdi, b ir sü re de «Be- di üz zaman» diye kendisine bir sıfat verm işti. Daha da ileri gi derek, K ur’an-ı K erim ’de bile «Risale-i Nur»a dair delil ve işa retlerin bulunduğunu diretecek kadar aşırı bir tutum göstermiş ti.
B ütün bunlar kendisinin normal insan verilerinin tüm tersi ve akıl dışı çalışm alar yaptığını anlatır b irer işaret, birer belgedir Nite kim Iran Üniversitesinin gerçek ten Bedi-üz zamanı olan Fim ? Fer ki. bütün öm rünü «Mevlâna ve e s e r le rin e ayırm ıştır. Kendisi için bu «Bçdi-üz zaman» deyimi komşumuz İran’ın bilim adam la rınca değil. Batı dünyasının bil gin kistlerince de kabul edilm ek tedir. Su halde Bedi-üz zaman Saidi K ü rd i, gerçek b ir bilim a . damı olması şöyle dursun, gerçek bir din bilgini de değildir. O da ha m aksatlı ve krim inal bir a- rastırm ava tâbi tutulm ası gereken bir nroto-tin’tir Su halde kendi kendine verdiği «B"di-ü? zaman* s'fatı da yerinde kullanılm am ış tır.
Y A R I N :
________
KARANLIĞIN
TEMSİLCİLERİ
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi