• Sonuç bulunamadı

Firdevsi-i Rumi Süleyman-name-i Kebir 10. cilt Giriş-Dil İncelemesi-Metin-Dizin

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Firdevsi-i Rumi Süleyman-name-i Kebir 10. cilt Giriş-Dil İncelemesi-Metin-Dizin"

Copied!
176
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DOKTORA TEZİ

FİRDEVSÎ-İ RÛMÎ SÜLEYMÂN-NÂME-İ KEBÎR Rabia Aksu

Tez Danışman: Doç. Dr. Funda KARA 2016

Jüri: 1. Prof. Dr. Kâzım KÖKTEKİN 2. Prof. Dr. Orhan Kemâl TAVUKÇU

3. Doç. Dr. Süleyman EFENDİOĞLU 4. Doç. Dr. Funda KARA

5. Yrd. Doç. Dr. Faysal Okan ATASOY

Eski Anadolu Türkçesi döneminde yazılmış olan Süleymân-nâme-i Kebîr adlı eserin 10. cildi üzerinde yapılan bu çalışma; "Giriş", "Dil İncelemesi", "Metin", "Dizin" ve "Tıpkıbasım" bölümlerinden oluşmaktadır.

"Giriş" bölümünde eserin yazarı, dili ve üslubu, nüshaları, yazılış tarihi ve eser üzerinde yapılan çalışmalar üzerinde durulmuştur.

"Dil İncelemesi" bölümünde metnin dil özellikleri tespit edilmiş, bu özellikler; "İmla Özellikleri", "Ses Bilgisi" ve "Şekil Bilgisi" alt başlıkları altında belirtilmiştir. "Metin" bölümünde Süleymân-nâme-i Kebîr adlı eserin 10. cildine ait Topkapı Müzesi Kütüphanesi ve Macaristan İlimler Akademisi Kütüphanesi nüshaları üzerine metin tenkidi yapılarak çeviri yazılı metin hazırlanmıştır. Çeviri yazıda Türk Dili çalışmalarında Türkiye'de yaygın olarak tercih edilen transkripsiyon işaretleri kullanılmıştır.

"Dizin" bölümünde iki alt başlık bulunmaktadır. "Birinci Bölüm"de metinde yer alan kelimeler, kelime grupları ve çekim ekleri alfabetik sıraya göre sıralanmıştır. İkinci bölümde ise "Şekil Bilgisi Dizini" yer almıştır.

Çalışmanın sonunda yararlanılan eserlerin sıralandığı "Kaynaklar" bölümü vardır. Eserin son kısmında ise araştırmacıların daha kolay faydalanabilmesi için her iki

nüshanın da tıpkıbasımı verilmiştir.

(2)
(3)

ABSTRACT Ph. D. DISSERTATION

FİRDEVSÎ-İ RÛMÎ SÜLEYMÂN-NÂME-İ KEBİR Rabia Aksu

Advisor : Doç. Dr. Funda KARA 2016

Jury: 1. Professor Kâzım KÖKTEKİN 2. Professor Orhan Kemâl TAVUKÇU 3. Doç. Dr. Süleyman EFENDİOĞLU 4. Doç. Dr. Funda KARA

5. Yrd. Doç. Dr. Faysal Okan ATASOY

The work, which about Süleymân-nâme's volume 10, occurs "Introduction", "Research", "Text", "Translation to Turkish" and "Index" chapters.

In "Introduction" there is knowledge about author of Süleymân-nâme, its language and writing style, its copies, its writet date and studies about it.

In the chapter of "Language examination" was determined its linguistic features. This features presented at "Spelling Features", "Phonetics" and "Morphology" chapters.

In "Text", were studied on two copies of Süleymân-nâme's 10th volume. Topkapı and Hungary copies were criticized and prapered theirs trancriptions text. At

transcription text, were used the transcription alphabet which is used widely in Turkey for studies of Turkish Language.

"Index" contains two subtitle. First chapter there is all words, words groups of text. In the second chapter, there is index of morphology.

At the end of the study, located bibliography. And added facsimile of two manuscripts for researchers.

(4)
(5)

ÖN SÖZ

Türk dili tarihinde pek çok konuda eser yazılmış ve bu eserler, Türkçenin gelişim ve değişim sürecini ortaya koymuştur. Eski Anadolu Türkçesi, Türk dilinin önemli eserlerinin telif ya da tercüme edildiği ve Türkiye Türkçesinin temelini oluşturan bir dönemdir. Bu dönemde yazılan eserler Oğuz ağzı dil özelliklerinin temelinde oluşmuş, Eski Türkçeden farklı özellikler gösteren bir yazı diliyle yazılmıştır.

Eski Anadolu Türkçesinin yeni bir yazı dilinin olması yazılan eserlerde düzenli bir imlanın sağlanamamasına sebep olmuştur. Bu düzensizlik dönemle ilgili standart bir gramerden ya da imladan bahsetmeyi güçleştirmiş ancak farklı ağız özelliklerinin tespit edilmesini sağlamıştır.

Elinizdeki bu çalışma, Eski Anadolu Türkçesi döneminde Firdevsî-i Rumî tarafından yazılmış olan Süleymân-nâme-i Kebîr adlı eserin 10. cildi üzerinedir. Çalışılan metin dönemin dil özelliklerini gösteren bir eserdir.

Süleymân-nâme-i Kebîr, 81 ciltten oluşan oldukça hacimli bir eserdir. Yurt içi ve yurt dışında pek çok nüshası bulunan eserin 10. cildinin iki nüshası vardır. Nüshalardan biri Topkapı Müzesi Kütüphanesi Hazine 1525 numarada kayıtlı olan yazmadır. Diğer nüsha ise Macaristan İlimler Akademisi Kütüphanesi'nde Török F.'de bulunan

yazmadır. Bu nüshanın istinsah tarihi olarak H. 968 yılı verilmiştir.

Hazırlanan çalışmada eserin elde olan iki nüshası kullanılarak tenkitli metin oluşturulmuştur. Nüshaların yazı karakterleri birbirine yakındır ancak dil ve yazım özellikleri açısından farklılıklar görülür.

Tenkitli metin olarak hazırlanan bu çalışma, "Giriş", "Dil İncelemesi", "Metin", "Türkiye Türkçesine Aktarım" ve "Dizin" bölümlerinden oluşmaktadır.

Giriş bölümünde eserin yazarı, konusu, nüshaları, yazılış tarihi, dil ve üslubu ile ilgili bilgiler verilmiştir.

İnceleme bölümünde, 10. ciltteki metnin "Ses ve Şekil Bilgisi" açısından dil özellikleri ortaya konulmuştur.

Metin bölümünde Süleymân-nâme-i Kebîr'in 10. cildi, iki nüsha karşılaştırılarak çeviri yazıya aktarılmıştır. Metni oluştururken izlenen yol metne başlamadan önce izah

(6)

nüshasına göre verilmiştir.

Eser, çeviri yazıda gösterildikten sonra Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Hem nesir hem de manzum bölümlerde metne mümkün olduğunca sadık kalınmıştır.

Metinden takibini kolaylaştırmak için sayfa ve satır numaraları çeviri yazıdaki ile aynı şekilde verilmiştir.

Dizin bölümü, iki alt bölümden oluşmaktadır: İlk bölümde "Genel Dizin" oluşturularak metnin sözlüğü hazırlanmıştır. Metinde geçen kelimeler, kelime grupları alfabetik sıraya göre dizilmiş ve metindeki anlamı esas alınarak tanımlanmıştır.

İkinci bölümde ise "Şekil Bilgisi Dizini" yer almaktadır. Metinde kullanılan biçim birimler son harflerine göre sıralanmış ve metindeki işlevi verilmiştir.

Çalışmada faydalanılan kaynaklar, "Kaynaklar" başlığı altında alfabetik sıraya göre dizilmiştir. Son kısımda ise metnin her iki nüshasının tıpkıbasımı yer almıştır.

Firdevsî'nin Süleymân-nâme-i Kebîr adlı eserinin 10. cildi üzerine yapılan bu çalışma, dönemin dil özelliklerini tespit etme, ağız özelliklerini ortaya çıkarma ve Türkçenin söz varlığına katkı sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.

Türk Diline ufak da olsa katkı sağlamasını umduğum bu çalışmada yardımı ve ilgisi bulunan herkese; özellikle gösterdiği sabır ve bana ayırdığı değerli vaktinden ötürü danışman hocam Doç.Dr. Funda KARA'ya, yardımlarından dolayı değerli hocam Prof. Dr. Turgut KARABEY'e, Macaristan nüshasını temin etmemi sağlayan İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi kıymetli hocamız Yrd. Doç. Dr. Hakan

AYDEMİR'e, Topkapı nüshasını temin etmemi sağlayan meslektaşım Arş. Gör. Yusuf BABÜR'e ve tüm değerli hocalarıma ve arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.

Çalışmam boyunca maddi manevi hiçbir şeyi eksik etmeyen, desteklerini ve dualarını her zaman yanımda hissettiğim aileme minnetimi sunmayı borç bilirim.

Rabia AKSU Erzurum 2016

(7)

- : Fiil soylu öge

(?) : Okumada,

anlamlandırmada

şüphe edilen yerleri gösterir. / : ve, veya

ø : Emir kipindeki fiillere işaret eder. Boş elemanı gösterir. [] : [x]: x, (orijinal metinde)

eksiktir,

işaretli değildir veya düzeltilmiştir.

] : Metinde farklılık gösteren asli unsurdan sonra

kullanılmıştır.

< : x < y: y, x'ten eskidir. > : x > y: y, x'ten doğmuştur. + : isim soylu öge (dizinlerde)  : takdim-tehir

→ : bakınız, gidiniz ____ :Üstteki yazara ait

(Kaynaklarda)

T197a... : Topkapı nüshanın sayfa numaraları

M143a...: Macaristan nüshasının sayfa numaraları

[01], [02]:Topkapı nüshasının satır numaraları

♦ : Macaristan nüshasının satır başı

işareti.

... : başka örnekler olduğu [...] : eksik kısım (Metinde) A : a, e (İncelemede)

Ar. : Arapça bağ. : bağlaç

bk. : bakınız

ç. : çokluk (Şekil Bilgisi Dizininde) çev. : çeviren

C : c, ç (İncelemede) C : cilt

DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

e. : edat (Dizinde) é : kapalı e

e. : ek (Şekil Bilgisi Dizininde) ET : Eski Türkçe

f. : fiil (Şekil Bilgisi Dizininde) f.f.y.e. : fiilden fiil yapan ek

f.i.y.e. : fiilden isim yapan ek Far. : Farsça (Dizinde) g. : geçmiş (Şekil Bilgisi

Dizininde)

G : g, ġ (İncelemede) h. : hâl/ hâli (Şekil Bilgisi

Dizininde) H. : Hicrî Yıl

I : ı, i (İncelemede) i. : cins isim (Dizinde)

İ : iyelik (Şekil Bilgisi Dizininde) i.f.y.e. : isimden fiil yapan ek

i.i.y.e. : isimden isim yapan ek İ. : özel isim

k. : kip/ kipi (Şekil Bilgisi Dizininde)

K : k, ḳ (İncelemede) M. : Miladî Yıl

ns : yükleme hâli eki (Dizinde) s. : sıfat (Dizinde)

s. : sayfa (Kaynaklarda) S. : sayı

ş.e. : şahıs eki (Şekil Bilgisi Dizininde)

t. : teklik (Şekil Bilgisi Dizininde) TDAV : Türk Dünyası Araştırmaları

Vakfı

(8)

TDV : Türkiye Diyanet Vakfı

Yay. : Yayınları, Yayınevi, Yayıncılık tnn : tamlanan hâli (Dizinde) U : u, ü (İncelemede)

zf. : zarf z. : zaman zm. : zamir

(9)

AL : Günay Karaağaç, Türkçenin Alıntılar Sözlüğü

CPED : Steingass, F., A Comprehensive Persian-English Dictionary DKSD : Muharrem Daşdemir, Dedem Korkut Kitabı’nın Söz Dizimi DS : TDK, Derleme Sözlüğü

EDPCT: Sir Gerard Clauson, An Etymological Dictionary Of Pre-Thirteenth-Century Turkish ETG : A. Von Gabain, Eski Türkçenin Grameri

EUTS : Ahmet Caferoğlu, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü FMS : Nimet Yıldırım, Fars Mitolojisi Sözlüğü

FRSK : Yusuf Babür, Firdevs-i Rumi, Süleymanname-i Kebir, 6. ve 7. ciltler FTS : Mehmet Kanar, Farsça Türkçe Sözlük

GTS : TDK, Güncel Türkçe Sözlük KE : Aysu Ata, Kısasü'l-Enbiya KT : Şemseddin Sami, Kamus-i Türkî MA : Milan Adamovic, 16. Yüzyıl Türkçesi OTS : Mehmet Kanar, Osmanlı Türkçesi Sözlüğü ÖTS : Yaşar Çağbayır, Ötüken Türkçe Sözlük RE : Redhouse Sözlüğü

TK : Mehmet Karadeniz, Tefsirü'l-Kur'an TS : TDK, Tarama Sözlüğü

YTS : Cem Dilçin, Yeni Tarama Sözlüğü

ADŞS : İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü ATS : Serdar Mutçalı, Arapça Türkçe Sözlük

(10)
(11)

ء

آ

Â, â

ا

A, a, E, e

ب

B, b, P, p

پ

P, p

ت

T, t

ث

¿, &

ج

C, c, Ç, ç

چ

Ç, ç

ح

Ḥ, √

خ

», «

د

D, d

ذ

±, ≠

ر

R, r

ز

Z, z

س

S, s

ش

Ş, ş

ص

~, §

ض

∞, ∂, ≤, ≥

ط

‰, †

ظ

ª, @

ع

¡

غ

∏, π

ف

F, f

ق

¢, …

ك

K, k, G, g, ñ

ل

L, l

م

M, m

ن

N, n

و

V, v, o, ö, u, ü, û

ه

H, h, a, e

ى

Y, y, ı, i, µ, â

(12)
(13)

GİRİŞ

1. Süleymân-nâme-i Kebîr

Firdevsî-i Rûmî'nin Süleymân-nâme-i Kebîr adlı eseri Anadolu'da 15. yüzyılda yazılmış oldukça hacimli Eski Anadolu Türkçesi dönemine ait bir eserdir.

Firdevsî'nin Süleymân-nâme'den başka pek çok eseri vardır. Eserlerinde astromoni, tarih, garip ilimler gibi alanlar üzerinde durmuştur. Hz. Süleyman'la ilgili yazdığı Süleymân-nâme adlı eserinin yazımı oldukça uzun sürmüştür. Eseri yazmak için Ortadoğu'daki tüm Süleyman kıssalarını derlemiş, Tevrat ve Kur'an'dan Hz. Süleyman ile ilgili ayetlerden yararlanmıştır.

Üzerinde çalışma yapılan 10. cildin iki nüshası vardır: Biri Topkapı Müzesi Kütüphanesi Hazine 1525 numarada kayıtlı olan yazmanın içindedir. Diğeri ise Macaristan İlimler Akademisi Török F. 2 numarada bulunan nüshadır.

1.1. Eserin İsmi

Üzerinde çalışılan eserin tam adı Kitab-ı Süleymân-nâme-i Kebîr'dir. Metinde eserin adı için sık sık Süleymân-nâme, Kitab-ı Süleymân-nâme, Süleymân-nâme-i Kebîr gibi isimler kullanılmıştır. Bazı nüshalarda adı Kıssa-nâme-i Süleymân Aleyhisselamdır1 (Erdem, 2005: 1).

"Süleymân-nâme-i Kebîr'üñ içre ol vechile emla√ ḳı§§a idüp eydür kim: T236b/07"

"...bu Kitâb-ı Süleymân-nâme birle ¡âlem-i kâyinât içre tâ … ıyâmet yâdigâr …ala târî«-i rûzigâr ola. T246a/17"

Klasik Türk Edebiyatında Hz. Süleyman'ı konu alan ve Süleymân-nâme ve Süleymaniyye adıyla birçok eser yazılmış, bazı eserlerde de Süleymân adına bölümler oluşturulmuştur (Köprülü, DİA, 2010: 61).

1.2. Eserin Müellifi ve Yazıldığı Dönem

1 Bu isimde geçen nüsha F. Köprülü'ye göre asıl Süleymân-nâme yazılmadan önce Balıkesir'de yazılan başka bir eserdir (Köprülü, 1996: 129).

(14)

Eserin müellifinin Firdevsî olduğu nesir bölümlerinin giriş cümlelerinde belirtilmiştir:

"Bu üç yüz altmış altı mücelled kitâb Süleymân-nâmenüñ mu§annifi bu biñ sekiz yüz otuz altı maṭla¡ dâsıtânuñ mü’ellifi

Firdevs-i √aḳîr ol vechile T198b/02"

"Mu«târ bu Süleymân-nâmenüñ mu§annifi bu biñ sekiz yüz otuz altı maṭla¡ dâsıtânuñ mü’ellifi Firdevsî dilinden ol vechile..." T206b/19

Çalışılan metinde müellif adı olarak Firdevs-i Rûmî ve Firdevsî geçmektedir. Firdevsî, H. 857 yılında Edincik (Aydıncık) 'te doğmuştur. Babası Edincik zaimi Hacı Kenek Bey'dir. Türk edebiyatında Firdevsî-i Rûmî, Firdevsî-i Tavîl, Uzun Firdevsi, Türk Firdevsisi gibi isimlerle anılır. Bursalı Mehmet Tahir, yazarın asıl isminin İlyas b. Hızır olduğunu belirtmektedir (Erdem, 2005: 3). Ancak çalışılan metnin bir yerinde Orhan adı geçmektedir.

"Loḳmân-ı Ḥakîm ḳavlince, Firdevsî-i mu§annif Eflâṭûn-ı Yunânî naḳlince: Or√an mü’ellif... T236b/06"

Yine eserin 7. cildinde de "Orhan" adı geçmektedir (Babür, 2013: 1). Firdevsî'nin Teşhisü'l-İnsan adlı eserinin 7b varağında ise "Orhan bin Kenek" olarak geçmektedir (Akay, 1990: 10). Bu bilgiler doğrultusunda eserin müellifinin Orhan bin Kenek olduğu, eserlerinde Firdevsî mahlasını kullandığı görülmektedir. Bu mahlası da Şehnâme'nin yazarı Firdevsi'den esinlenerek kullandığı söylenebilir. Çünkü yazar, metnin bir bölümünde Şehnâme'nin yazarı Firdevsî'yi ve kendisini övmüştür.

Anca da«ı gelecekdür yo… gümân Lµki var Firdevsµ'nüñ far…ı hemân Bir [ki] ol Şâh-nâmenüñdür §â√ibi

Bir Süleymân-nâmesinüñ ṭâlibi T206b/05

Firdevsî'nin yaşadığı dönem kaynaklarda 15. yüzyılın sonu 16. yüzyılın başı olarak geçmektedir. Babası Hacı Kenek Bey İstanbul'un fethinde bulunmuş, Edincik kendisine zeamet olarak verilmiştir (Köprülü, 1996: 128). Latifî'ye göre Firdevsî Bursalıdır. Ancak bu bilgi kimi araştırıcılara göre yanlıştır. Mehmet Dursun Erdem, bu

(15)

yanlış bilginin ortaya çıkmasının sebebi olarak Firdevsî'nin gençlik yıllarını Bursa'da geçirmiş olmasını ve orada eğitim görmesini göstermiştir (Erdem, 2005: 4).

Fuad Köprülü, Firdevsî'nin II. Beyazıt döneminde yaşadığını ve eserini ona sunduğunu belirtmektedir (Köprülü, 2011: 382).

Firdevsî, Süleymân-nâme'yi II. Beyazıt'ın emriyle yazmıştır. Daha öncesinde II. Murad Ahmedî, Şeyhî, Şeyhoğlu ve Ahmed-i Daî'ye teklif etmiş, ancak onlar böyle bir eser yazamamışlardır. Mecliste bulunan Sirozlu Sadi 3500 beyitlik bir Süleymân-nâme yazmıştır. Ancak bu eser, Firdevsî'nin ifadesiyle kendi eserinin yanında denizde damla kadardır (Çatıkkaş, 2009: 12). Firdevsî, Süleymân-nâme'den önce Balıkesir'de mensur bir Süleyman kıssası hazırlamış daha sonra Süleymân-nâme'yi yazmıştır (Köprülü, 1996: 128).

Firdevsî bu hacimli eserini Beyazıt'a sunduğu zaman padişah bu kadar laf kalabalığından sıkılarak seksen cüzünü seçmiş, gerisinin yakılmasını emretmiştir. Müellifin padişahı hicvettiği rivayeti de bu söylentiden kaynaklanmaktadır. Ancak çoğu kaynaklarda eserin II. Beyazıt döneminden sonra tamamlandığı bilgisi yer almaktadır.. Çünkü 81. cilt Yavuz Sultan Selim'e dua ve sena ile başladığına göre Firdevsî'nin II. Beyazıt döneminden sonra da Osmanlı ülkesinde bulunduğu anlaşılmaktadır (Köprülü, 1996: 128).

Eserin 81. cildinde Firdevsî, Beyazıt'ın ölümüyle 81. cildin 401-405'inci meclislerini Yavuz Sultan Selim'in padişahlığı zamanında yazdığını ve Yavuz zamanında İstanbul'da bulunduğunu belirtmektedir (Çatıkkaş, 2009: 15). Buna göre eserin Beyazıt'a değil Yavuz Sultan Selim'e sunulduğu bilgisi ortaya çıkmaktadır.

Bu bilgiler eserin 15. yüzyılın sonlarında başlanıp 16. yüzyılda tamamlandığını ortaya koymaktadır. Eserin dili de bu dönemin dil özelliklerine sahiptir.

Firdevsî'nin ölüm tarihi ile ilgili ise kesin bir bilgi yoktur. Firdevsî uzun bir zaman Balıkesir'de yaşamıştır. Kendisinin en tanınmış eseri Süleymân-nâme'yi

Balıkesir'deyken Fatih Sultan Mehmet adına başlamış ve onun döneminde 7. cildi tamamlamıştır. Daha sonra II.Beyazıt tahta geçmiştir. Padişahın isteği üzerine devam etmiş ve eserini II. Beyazıt'a sunmuştur (Akay, 1990: XI). Ancak 81. ciltte Yavuz Sultan Selim'e yaptığı övgüler kendisinin Yavuz Sultan Selim zamanında hayatta olduğunu göstermektedir.

(16)

1.3. Eserin Şekil Özellikleri

Süleymân-nâme, manzum ve nesir bölümlerden oluşan bir eserdir. Nüshalar harekelidir. Sayfalar 21 satırdan oluşmaktadır. Metnin tam harekeli olması bazı kelimelerin okunuşunu kolaylaştırırken bazılarını ise zorlaştırmıştır. Mesela,

"

Kâmiliseñ mekrine aldanmaπıl

Uymaπ olmaz sözni eyü §anmaπıl

beyitinde sözni kelimesi T nüshasında sözüni, M nüshasında sözini şeklinde harekelenmiştir. Ancak vezin gereği sözni okumanın doğru olduğu düşünülmektedir.

Nesir kısımlarında hikâyeler anlatılmış, manzum kısımlarda nesirde anlatılanlar tekrar edilmiş ya da özetlenmiştir.

Firdevsî'nin şairliği edebiyat araştırıcıları tarafından çok beğenilmemektedir. Süleymân-nâme'nin büyük bir kısmını işgal eden manzum bölümlerinde sanat değeri azdır (Çatıkkaş, 2009: 18). Şairlik kabiliyetinden mahrum olan Firdevsî'ye gerek çağdaşları gerekse sonraki tezkireciler tarafından bir şair olarak önem verilmemiştir (Köprülü, 1996: 128). Şiirlerde vezin hataları oldukça fazladır.

Çalışma metnini oluşturan eserin 10. cildi diğer ciltlerde olduğu gibi manzumla başlamaktadır. "fâ¡ilâtün / fâ¡ilâtün / fâ¡ilâtün / fâ¡ilün" kalıbıyla yazılan bu kısımda, önce Allah'a şükür ve duadan oluşan 10 beyitlik tevhid, daha sonra Hz. Muhammed'in övüldüğü 6 beyitlik naat bölümü, ehli beytinin övüldüğü 6 beyitlik dört halife bölümü ve padişaha övgüler sunulan 6 beyitlik bölüm ile münacaat bölümleri yer almaktadır. Bu kısımdan sonra Süleymân-nâme'nin yeni meclisine geçilmiştir. Bu manzum da "fâ¡ilâtün / fâ¡ilâtün / fâ¡ilün" kalıbıyla yazılmıştır. Metindeki şiirler çoğunlukla bu kalıpla

yazılmıştır. Birkaç şiir "mefâ¡îlün / mefâ¡îlün / fe¡ûlün" kalıbıyla yazılmıştır. Metnin T215b varağında bir gazel bulunmaktadır.

Metnin girişindeki şiirlerden sonra nesir kısmına geçilmiştir. Nesir bölümündeki hikâyeler oldukça sade bir dille anlatılmıştır. Bazı yerlerde konunun hemen bitiminde, bazı yerlerde de hikâyenin arasında manzum bölümlerle konu özetlenmiş ya da tekrar

(17)

edilmişir. Manzum bölümün başladığını belirtmek için kırmızı mürekkeple başlık konmuştur.

Hikâyelerin başlıkları Farsça ve kırmızı mürekkeple yazılmıştır. Hikâyeler genelde Lokman Hekim'e ve Yunanlı Eflatun'a dayandırılarak anlatılmıştır. Metinde yazar vurgulamak istediği özel isimleri ve ayetleri de kırmızı mürekkeple yazmıştır.2

Metnin son kısmında süslü bir nesirle yazılmış Firdevsî'nin duası vardır. Bu bölümden sonra Allah'a yalvardığı münacaat bölümü gelmektedir. Ardından padişahı övdüğü nesir ve manzum bölümleriyle 10. cildi tamamlamıştır.

1.4. Eserin Konusu

Türk Dili tarihinde Hz. Süleyman'ın hayatını konu alan pek çok eser yazılmıştır.3 Süleyman peygamberle ilgili kıssaların iki ana kaynağı Kitab-ı Mukaddes ve Kuran-ı Kerim'dir (Daşdemir, 2015: 27).

Üzerinde çalışılan metin, eserin 10. cildidir. Bu cilt, Davud Peygamber'in mertebesini yükseltmek için Allah'tan imtihan istemesi hikâyesi ile başlar. Allah onu imtihan eder ancak Davud nefsine uyar ve hata yapar. Metinde ayrıca Amalika

kavmiyle yapılan savaş, Hz. Davud'un Hz. Süleyman'ın annesi ile tanışması ve onunla evlenmesi, İsrailoğullarının bu evliliğe karşı tepkileri, Sam-Süvar'ın dördüncü kat yer altında devlerle yaptığı savaş ve Hızır (a.s.)'ın yardımıyla kurtulması, Şeytan'ın Hz. Davud'u yoldan çıkarmak için verdiği uğraş, Hz. Süleyman'ın dünyaya gelişi, Hz. Süleyman'ın Lokman Hekim'den ders alması anlatılmaktadır.

Eserin 10. cildi şu hikâyeleri içermektedir: ¢ı§§a-ı İbtilâ-i Mübtelâ-i Dâvud ¡a.m. Dâsıtân-ı ¢al¡a-ı Sümâ& ve Fet√i Dâsıtân-ı İblµs-i La¡µn

Dâsıtân Mâder-i Süleymân

Dâsıtân-ı İπvâ Kerden İblµs-i la¡µn Dâvud ¡a.m. Dâsıtân-ı ¡Iş… Dâvud »atun Urmiyâ

2 "Dâsıtân-ı İġva Kerden İblis Zenân-ı Dâvud-ra ¡a.m. Berây-ı Mâder-i Süleymân

¡a.m." gibi.

3 Daha geniş bilgi için bk. Daşdemir, Özkan (2015). Davutoğlu Süleyman Hikâyesi. Erzurum: Fenomen Yay.

(18)

Dâsıtân-ı Âgâh Şuden Bit-Şâyi¡ Ez ¡Iş… Dâvud ◊ikâyet-i Tem§ilât-ı Dâsıtân-ı Mâ≥i

Dâsitân-ı ‰a¡n Zeden Dâvud râ Bit-Şâyi¡ »atun ¢ı§§a-ı Sâm-Süvâr

Der-beyân-ı ¡Âcâyib Dµden Sâm »urrem Şâh Dâsıtân-ı Dâvud ¡a.m. Ameden bi ¢al¡â-yı ¡Afâ

Dâsıtân-ı Dâvud Ra§µd Vi§âl Bit-Şâyi¡ Dem-â Daşden Dâsıtân-ı Vilâdet-i Ezid bin Dâvud ¡a.m.

Dâsıtân-ı Nâ&an Peyπâmber ¡a.m. ¡İtâb kerden [20] Dâvud-ra

¡a.m. Berây-ı Urmiyâ

Dâsıtân §afÂlim Şuden Vefât Kerden Ber«ıyâ bin Enkiyâ

Dâsıtân-ı Dü Melek Ameden Dâvud-ra Ez-cânib-i ◊a… Berây-ı ¢atl-i Urm¢atl-iyâ

Dâsıtân-ı ◊ükm Kerden Dâvud ¡a.m. Der Beyân-ı Melekût Rumûz u İşâret Dâvud Dâşten

İπvâ Dâden Şey†ân Dâvud-râ ¡a.m. Dâvud »avâtini Dâvud ¡a.m.

¢ı§§a-ı Sâm-Suvâr ve Cenk Kerden Cânavar ¡A§µ-ra

Dâsıtân-ı Yâften-i ‰âlis Perµ√ân Sâm-râ Der-Zemµn Çehârum Ender Tem§ilât-ı Dâsıtân-ı Mâ-√a…

Dâsıtân-ı Dâvud Peyπâmber ¡a.m. Der Beyân-ı »avâtµn Dâvud ¡a.m.

Der Beyân-ı Niyâz Kerden Mâder-i Süleymân »âlı…'a-ra

Dâsıtân-ı Rü’yâ Diden »atun Berây-ı Mevlûd-i Süleymân ¡a.m. Avâz Ameden Ez Hâtif Bi-cihet Süleymân

Dâsıtân-ı Rencµde Şoden İblµs Berây-ı Süleymân Nebµ ¡Aleyhi's-selâm

Dâsıtân-ı Şikâyet Kerden Şey↵n İblµs-ra

Dâsıtân-ı İπvâ Kerden İblµs Zenân-ı Dâvud ra ¡a.m. Berây-ı Mâder-i Süleymân ¡a.m.

Dâsıtân-ı Tedbµr-i Şeyâ†in be-Ḥa……-ı Süleymân Dâsıtân-ı Mevlûd-i Süleymân ¡a.m.

(19)

Dâsıtân-ı Cenk Kerden İblµs Be ¢avm-ı Dâvud ¡a.m.

Dâsıtân-ı Dâvud İn‘âm İ√sân Kerden Dâvud ¡a.m. Mevlûd-i Süleymân-râ ¡Aleyhi'sselâm

Dâsıtân-ı Der-Vilâdet-i Süleymân ∙ Ber Dâvud ¡a.m. Dâsıtân-ı Der Terbiyyet-i Süleymân ¡a.m.

Dâsıtân-ı Lo…mân-ı ◊akµm

Dâsıtân-ı Lo…mân-ı ◊akµm ve ±ikr-i Dâvud ¡a.m. Terbiyyet Kerden Lo…mân-ı ◊akµm Süleymân-râ

¢ı§§a-ı Sâm-Süvâr ve Cenk Kerden ±ürriyât-ı Şey↵n Ameden »ı≥r »al⧠Şuden Sâm Ez Dest-i Şey↵n

Dâsıtân-ı Su’âl Kerden Lo…mân-ı ◊akµm Süleymân-ra ¡a.m.

Metinde geçen hikâyeler ve özellikle manzum bölümler, dinî ve ahlakî öğretiler içermektedir. Manzum bölümler nesir bölümünde anlatılan hikâyenin özetleyicisi şeklindeki beyitlerden oluşmaktadır. Beyitlerde mutlaka nasihat veren, kişiyi dünya zevklerini bırakıp ahirete hazırlanmaya teşvik eden ifadeler kullanılmıştır.

Hikâyeler daha çok sözlü kaynaklardan derlenmiştir. Tevrat'tan, İmran (Yahudi) tarihinden de pek çok alıntılar yapan ve derlediği sözlü kaynaklardan Süleymân-nâme'yi oluşturan Firdevsî, eserinde hem İran mitolojisi hem de İmran tarihi ile ilgili önemli bilgiler paylaşmıştır. Metinde geçen özel isimlerin bir kısmı kaynaklarda bulunmuş, bazıları bulunamamıştır. Metinde Davud Peygamber Hz. Süleyman’a sütanne bulunmasını istemiştir. Hz. Süleyman'ın sütannesinin adı eserde Âmine Hatun'dur. Bilindiği üzere Hz. Muhammed'in annesinin adı da Âmine Hatun'dur. Her ikisinin de adının aynı olup olmadığı konusunda yazılı kaynaklarda bir bilgiye rastlanılmamıştır.

"Enkiyâ da«ı Hârûn neslinden bir «atun buldılar kim adına Amine «atun dirlerdi. T236b/08"

Eser, Tevrat ve Yahudilik dini ile ilgili de bazı bilgiler içermektedir. "Eger kim bu câriyeñe diyecek râzısa luṭf idüñüz söyleñüz. Egerçi kim kitâblaruñuzda kişi râzını ¡avratlara söylemesün dimiş ammâ kim her «atun... T204b/03"

(20)

"Andan ötürü kim kendünüñ ṭo…san ṭo…uz ¡avratı varıdı. Zµrâ kim Tevrât √ükminde budur kim: Bir kişi ne-…adar ¡avrat olursa câyizdür. Nafa…asına …âdir olduπınca alma… ∙ revâyıdı. Ol sebebden Dâvud'uñ da«ı on «atunı seksen ṭo…uz da«ı ma√bûbe câriyesi varıdı. T203b/14"

Çalışılan metinde, Firdevsî Hz. Davud ile ilgili hikâyeleri anlatırken Kur’an'dan ayetlere ve Hz. Peygamberin hadislerine de yer vermiştir. Hikâyeleri anlatan yazar, aynı zamanda anlattığı olaylar ile ilgili yorumda da bulunmuştur. Örneğin Hz. Davud'un karısıyla evlenebilmek için bir askeri öldürtmekle suçlandığı bir konu üzerinde farklı kaynaklardan bilgiler vererek değerlendirmeler yapmıştır.

Metinde tarih, ahlak, felsefe, astronomi gibi farklı alanlarda bilgiler de vardır. Bu da esere ansiklopedik bir mahiyet kazandırmıştır (Köprülü, 1996: 128). Bunun yanı sıra özellikle Sam-Süvar'ın devlerle yaptığı savaşlarda destansı, insanüstü unsurlar

bulunmaktadır. İran mitolojisine ait pek çok isim de geçmektedir. Yazar, eserini yazmak için bölgedeki Süleyman kıssalarını derlemiş, Kur’an'dan, Tevrat'tan ve diğer

kaynaklardan faydalanmıştır.

Metinde özel isimlerin farklı yazılışlarıyla karşılaşılmıştır. Bir isim farklı yerlerde farklı kişiler için kullanılmıştır. Elde edilen bilgilerin çoğu sözlü kaynaklardan olduğu için bu durum ortaya çıkmış olabilir.

"

¡Ava T203a/02, Yo¡â T209b/09, Yo¡â bin Cerûpâ T209b/08, Yo¡âv" = Tevrat'ta Yoav bin Seruya

1.5. Eserin Nüshaları

Firdevsî'nin Süleymân-nâme adlı eserinin Türkiye ve yurt dışındaki kütüphanelerde farklı nüshaları vardır.

Süleymân-nâme'nin yazmalarının bulunduğu kütüphaneler ve kayıtları şunlardır4: 1.Topkapı Müzesi Kütüphanesi, nr. : H. 1525-1526-1527-1528-1529-1530-1531-1532-1533-1534-1535-1536-1537-1231-K.892 (6-13. ciltler)

2. Süleymaniye, Hacı Mahmud Efendi, nr. 4863

4 Nüsha bilgileri Mehmet Dursun Erdem'in hazırlamış olduğu doktora tezinden alınmıştır (Erdem, 2005: 9).

(21)

3. Fatih Millet Kütüphanesi, nr. 317

4. İstanbul Belediye Yazmaları B26 (M. Cevdet) 5. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, TY. 9884, 264 vr.

6. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi TDE Bölümü Kütüphanesi, nr. 4008, 125 vr.

7. Gotha Kütüphanesi, Almanya, nr. 2085 357 vr., 242 vr, 48 vr., (1-2-3. ciltler) 8. Vaticano-Turco, nr. 28 183 vr., XVI. yy. tarihli (4. ve 5. ciltler)

9. Macaristan İlimler Akademisi, Török F. 1-2-3-4-5-6-7-8-9-10-11-12-13-14 XVI. yy. tarihli

10. Bibliotheque Nationale, II suplement 1293 11. Uppsala, nr. 196

12. Berlin, nr. 470 49 vr.

Ayrıca eserin Manisa'da da bir nüshası vardır. Ancak bu nüsha oldukça hasarlıdır (Şimşek, 2013: 18).

1.5.1. Onuncu Cildin Nüshaları

Üzerinde çalışma yapılan 10. cildin iki nüshası6 vardır. Nüshalardan biri Topkapı Müzesi Kütüphanesi Hazine 1525 numarada kayıtlı olan yazmadır. Hazine 1525'te 6-7-8-9-10-11-12-13. ciltler bulunmaktadır. İstinsah tarihi 1544'tür7. Diğer nüsha ise Macaristan İlimler Akademisi Kütüphanesi'nde Török F.'de bulunan yazmadır. Bu nüshanın istinsah tarihi olarak H. 968 (M. 1560) yılı verilmektedir (Şimşek, 2013: 12). Her iki nüsha da harekelidir ve eksiksizdir. Ayrıca nüshaların yazı karakterleri de birbirlerine çok benzemektedir. Yazmaların istinsah tarihleri arasında fazla bir zaman farkı yoktur. Ancak dil özellikleri açısından ve imla bakımından farklılıklar vardır.

1.5.1.1. Topkapı Nüshası

5 Theil, 200.

6 Çalışmaya başlandığında ilk olarak Topkapı nüshası elde edilmiştir. Bu nedenle sayfa ve satır numaraları Topkapı nüshasına göre verilmiştir. Tenkitli metin hazırlanırken her iki nüsha da esas olarak alınmıştır.

(22)

Topkapı Nüshası, Hazine 1525'te yer almaktadır. Bu numarada eserin 6.-7.-8.-9.-10.-11.-12.-13. ciltleri yer almaktadır. Nüsha 1544 tarihinde kopya edilmiştir. 388 varaktan oluşmaktadır. Üzerinde çalışma yapılan 10. cilt ise 47 varaktır. Nesih hattıyla yazılmıştır. Dış tarafı miklep ve şemseli vişne renginde deri ciltle kaplanmıştır.

Eserin b yüzünde sayfa sonunda takip kelimesi vardır. Eserin 10. cildinde kenar notları yoktur. Ancak müstensih ya da yazar eksik yazdığı kelimeleri sayfa kenarlarına yazmıştır. Topkapı nüshasında sayfa kenarında çerçeve çizilmemiştir.

1.5.1.2. Macaristan Nüshası

Eserin Macaristan İlimler Akademisi Török F. bölümünde yer alan bu nüsha ile ilgili olarak İsmail Parlatır bilgi vermiştir. Macaristan'daki Türkçe El Yazmaları Kataloğu Projesi kapsamında el yazmalarını inceleyen Parlatır'a göre, Török F. 2'de 10. cildin de yer aldığı bu yazma, 7. ciltten 13. cilde kadarki kısmı ihtiva eder.8 Bu nüsha XVI. yy. tarihlidir. Aharlı kağıda harekeli nesihle yazılmıştır (Parlatır, 2005: 119).

Sayfa kenarlarına çerçeve çizilmiş ve metin çerçeve içine yazılmıştır. Metindeki bazı sayfalarda boşluklar vardır. Ancak boşluklardan sonra metin olduğu yerden devam etmiştir. Konu bütünlüğü açısından eksiklik yoktur. 10. cilt 57 varak, 21 satırdır. Sayfa sonunda takip kelimesi vardır.

1.6. Eserin Dili ve Üslubu

Firdevsî'nin Süleymân-nâme adlı eseri 15. yüzyılda yazılmaya başlanmış mensur ve manzum karışık bir eserdir.

● Eserin her iki nüshası da harekelidir yalnız bazı kelimeler

harekelendirilmemiştir. Anlamının bulunmasında güçlük yaşanılan kelimeler daha çok bunlardır:

نندفا efdenin ? T235b/11

Metindeki ünlüler çoğu zaman harfle gösterilse dahi hareke kullanılmıştır: ُوب bu T200a/17, مِكْنوُچ çünkim T198a/14

8 Kütüphane tarafından fişlenmiş olan el yazmalarından çok daha fazla el yazması olduğu belirtilmiştir (Parlatır, Hazai, 2007).

(23)

Metinde özellikle Arapça ve Farsça kelimelerde yanlış ya da farklı yazılışlar görülmektedir.9 Bu tarz kullanımların ağız özelliklerinden kaynaklandığı

düşünülmektedir:

πaylân itmekdür T242a/03, ol πaylân iden T242a/04

§uyı πaleyân olup T243b/04, §uyınuñ πaleyânı gidüp T243b/05 ● Eserin genelinde yalın ve sade bir dil kullanılmıştır.

Firdevsî, hikâyeleri önce nesir olarak anlatmış daha sonra manzum olarak aynı olayı tekrarlamış ya da özetlemiştir.

"Zµrâ kim peyπâmberlerüñ günâhı ne-…adar kiçi da«ı olursa ol Allâhu Te¡âlâ'nuñ …atında ulu durur.

Enbiyânuñ ≠errece cürmi tamâm

◊a… …atındadur ba√rice ve's-selâm T203b/03"

"kim biñ yıllı… eyü adı bozar. Bir dem içre ayaπa bıraπur. Elli yıllı… nµk-nâmı yavuz ad

Sır ayaπa bıraπur iy «oş nihâd T205a/12"

Üzerinde çalışılan 10. cilt, Davud Peygamber'in Allah'a mertebesini yükseltmesi için dua etmesi hikâyesiyle başlar. Bu hikâyenin konusu bitmeden manzumla ara verilir ve daha sonra Sam-Süvar'ın başına gelenler anlatılır. Ardından yine diğer konuya geçilir. Eserin tamamı birbirinden bağımsız ama birbirinin devamı şeklinde olan hikâyeler biçimindedir. Firdevsî, bu şekilde 3 hikâye anlatmıştır. Hikâyeleri anlatırken sade bir dil kullanmıştır. Özellikle nesir bölümleri yalın bir dille ifade edilmiştir.

● Firdevsî eserini meclislere ayırmıştır. 10. cildin içinde 5 meclis (46-47-48-49-50) vardır. Eserin 366 cilt olduğu belirtilmiştir. Eserin daha 10. cildinde 366 ciltten bahsetmesi yazarın temennisinin bu yönde olduğunu göstermektedir:

"Cümlesinüñ saña şer√in söyleyem

Üç yüz altmış altı cild şer√ eyleyem T225b/09"

9 Böyle durumlarda kelimenin doğru yazılışı esas alınıp dipnotta parantez içine doğru yazılışı, parantez dışına da metindeki yanlış kabul edilen yazılışı verilmiştir.

(24)

● Hikâyelerin başlıkları hep Farsçadır ve kırmızı mürekkeple yazılmıştır. "Dâsıtân Yâften-i ‰âlis Perµ√ân Sâm-râ Der-Zemµn Çehârum İπvâ Dâden Şeyṭân Dâvud-râ ¡a.m.

Dâsıtân-ı Nâ&an Peyπâmber ¡a.m. ¡İtâb kerden Dâvud-râ ¡a.m. Berây-ı Urmiyâ"

● Metnin manzum bölümlerinde vezin hataları vardır. Bu durum okumayı güçleştirmiştir. Metinde kullanılan Arapça ve Farsça kelimeler manzum bölümlerde daha fazla yer almıştır. Ancak nesir bölümleri daha sade ve düzenlidir. Ki edatıyla bitiştirilmiş uzun cümleler kullanılsa da anlam bütünlüğü bozulmamıştır.

● Dil özelliği açısından Eski Anadolu Türkçesinden Osmanlı Türkçesine geçiş dönemi özelliklerini taşımaktadır. Bu özelliklerden bazıları aşağıdaki gibi gösterilebilir:

- Eski Anadolu Türkçesi döneminde dudak uyumu zayıftır ve bu durum dönemin en önemli fonetik özelliklerinden biri olmuştur (Köktekin, 2008: 75). Bu özellik 16. yüzyıla kadar devam eder. Daha sonraki dönemlerde dudak uyumuna ulaştığı söylenebilir (Ercilasun, 2010: 459).

Metinde dudak uyumuna uyan ve uymayan eklerin bir arada kullanıldığı görülmüştür:

¡afv olınmadı T223b/10 ¡afv olundı T222a/01

- Eski Anadolu Türkçesinde gelecek zaman eki -IsAr'dır. Bu ek 16. yüzyılda da devam etmiş 17. yüzyıldan itibaren yerini -AcAk ekine bırakmıştır (Ercilasun, 2010: 459). Metnimizde -AcAk eki genellikle +dUr bildirme eki ile birlikte kullanılmıştır.

dünyāya gelecek T240a/06 dünyâya gelecegin T231b/07 cefā çekecekdür T231a/04 cefā …ılaca…dur T235a/02 ● Eserde hem özel isimlerde hem de diğer kelimelerde farklı yazılışlar görülmektedir. Özel isimlerde görülen bu düzensizliğin sebebi sözlü kaynaklardan derlenen bilgilerin halk ağzındaki söylenişinden ya da yazarın yanlış okumasından kaynaklanmıştır. Aynı sayfada dahi ismin birkaç farklı yazılışı görülebilmektedir:

(25)

"Urmiyâ'yı teftµş itdiler kim T203a/03, itmeyüp Uryâ'nuñ

T203a/05, nef‘ine[dür] Urmayâ olma… kişi T203a/09" İsim, Kutsal Kitap'ta Urya şeklindedir.

● Türkçe kelimelerin ikili ya da daha fazla sayıda farklı yazılışlarının bulunması ise Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde sık görülen bir durumdur (Köktekin, 2008, 59).

"§aldırdum T202a/16, §aldurdum T202a/16"

● Nesir bölümlerinde kullanılan sade dil manzum bölümlerde de görülmektedir. Tevhid bölümlerinde ve bazı şiirlerde ağır bir dil kullanılmasına rağmen eserde

çoğunlukla halk ağzından kelimeler ve ifadeler kullanılmış, benzetmeler yapılarak eseri herkesin anlaması sağlanmıştır. Çünkü Firdevsî bu eserde her konunun ardından öğütler vermiş ve okuyanların ya da dinleyenlerin bu öğütleri tutmasını istemiştir. Kendisi eserini çoğu yerde övmüş, Şeh-name ile kıyaslamıştır:

"Gerçi-kim Firdevsµdür bµ-zer begüm Lµk anuñ sözi dürdür ü la¡l T209b/06"

¢udretümce na@m u ne&rin söyledüm Men sü«andânlar yolını §uyladum

◊a… bilür »âlı… da«ı kim kâm-yâb Bu Süleymân-nâme bigi yo… kitâb

Ne&ridür yâ…ut u la‘l ü dürr-i «â§ Na@mıdur gevher anı gûşuña a§

Bu Süleymân …ı§§asından özge hem

¢ı§§a yo…dur añlarısañ bµş ü kem T225b/05"

● Firdevsî'nin şairliği edebiyat araştırıcıları tarafından beğenilmemiştir. Ancak eserdeki üslubu ve metindeki bazı ifadelerinden anlaşıldığı üzere kendisinin amacı da

(26)

zaten şairliğini göstermek değildir. Halk metni tarzında yazılmış bu eser, tüm insanların okuması ve ders alması için yazılmıştır. Dilinin sadeliği, verdiği örnekler, Kur’an ayetleri ve peygamber hadislerine yer vermesi gibi hususlar bunun göstergesidir:

"Nu§√ını Firdevsi'nüñ eyle ki gûş Kev&erüñ âbın …ılasın tâ ki nûş

Nuṭ…ıdur Firdevsi'nüñ âb-ı √ayât

Gûş idenler bulısar oddan necât T245b/18"

● Eserin nesir bölümünde az da olsa devrik cümleler kullanılmıştır. Eski Anadolu Türkçesi döneminde yazılan mensur metinlerde devrik cümlenin daha çok tercüme eserlerde görüldüğü belirtilmektedir (İnan, 2008: 438).

"Da«ı Süleymân'uñ dâyeleri bişikde çengile sâz oyunıla ügürürler idi tâ kim uyanınca. T236b/17"

● Yazar cümleleri çoğu zaman ki/kim edatıyla bağlayarak uzun cümleler kurmuştur. Ki'li cümleler Eski Anadolu Türkçesinde ve Osmanlı Türkçesinde sıkça kullanılmıştır (Akalın, 2004: 51):

Ol zamân-kim nitekim ≠ikr eyledük kim pehlevân-ı cihânlı…da; Sâm-Süvâr da«ı üçünci …at yir altında. Ammâ kim bizüm …ı§§amuz ez-ân cânib Dâvud'a geldi. T198a/02"

● Yazar eserde anlamı güçlendirmek ve görüşünü desteklemek için hadis ve dualara başvurmuştur:

Evvel â«ir âdeme oldur √asûd

Devletüñ olur el-√asûd lâ-yesûd T201a/17

Lâ fetâ illâ ¡Alį alâ seyfe illâ ≠ü'l-fi…âr10

¡Alį ∙ kerrema'l-lâhu vechehu11

Mu√ammed Mu§†afâ ¡aleyhi's-selâm didi-kim: Eger sizden biriñüz da«ı biriñüz bey¡ üzerine bey¡ itmeyesiz. T203b/17

10 “Ali gibi başka bir yiğit, Zülfikar gibi başka bir kılıç yoktur.” Hz.Muhammed (sav),

DİA, C: 44, s. 553

(27)

Bi-√amdi'llâhi12 T212a/21

● Firdevsî, anlatımını güçlendirmek ve bazen de süslemek için deyim ve atasözlerine de yer vermiştir:

"...§orduπından da«ı bu añlanur kim eşek ölüsi kelbe

dügündür dimek bigi kim. Bâri bu da«ı «oş-kim: İtden kemüz. İt ṭuz

etmegi bilür, it ṭuz etmek bilmezden ef≥al durur. T207b/09" "güçile üstine da«ı düşmedük T210b/10

benüm adum çekmegil. Bit-Şâyi¡ anası sözin edeblemiş yüzsüzlik …ılmış didürmegil. Ben ölmege râ≥ıyam Dâvud'a varmazam T210b/18"

er adını añma- T207a/12 ad …azan- T224a/15

ad çek- T215a/13 nâm-zâdı adına otur- T207a/12

cânı aπzına gel- T224b/07 ¡ış… ¡a…ılda tarµ… it- T204a/04

dile al- T244b/06 gözlerin uy…u al- T223b/21 §ayda bin- T198a/05

● Nesir bölümlerinde anlatılan hikâyelerde geçen olaylar kimi yerde

örneklendirilmiş, benzetmeler yapılmıştır. Manzum bölümlerinde ise iktibas gibi edebî sanatlara fazlaca yer verilmiştir.

"Velµkin √ayfum añadur kim kendinüñ ṭo…san ṭo…uz gevheri ola bir yo…suluñ bir delüksüz incisiçün anı tâbut-dâr idüp helâkine …a§d eyleye. Ol incüyi da«ı almaπa cehd eyleye T207a/13"

Gelmişiken şânına levlâk anuñ va√y olınup Bû Ceh[i]li gör ki …aldı kâfir ü «or u zâr

Seyyid-i evlâd-ı Âdem Şâfi¡-i her mü≠nibµn

~â√ib-i tâc-ı le¡amruk mâlik-i milk-i kibâr T197b/02

(28)

● Metinde özellikle Sam-Süvar'la ilgili bölümlerde doğa üstü unsurlara yer verilmiştir:

"Başları atlayın altları da«ı perçemleri var. Boyunlarında at yilisi bigi yilisi var iki yaña saçılup §alınup yatur. Cümlesinüñ …anı şöyle §arudur kim za¡ferâna beñzer. Tenlerinüñ etleri da«ı yılanlayın tüysüz …ılsuz pulsuz, dili bir ¡acâyib heybetlü cânavarlardur. T208b/01"

"ol …ır… perµ egerçi-kim ço… cenk itdiler. Velµkin cinnµler be-πâyet ço…luπından Sâm da«ı zebûn oldı ve ol perµlerden «od hµçbirisi …almayup helâk oldılar. ‘Â…ıbet Sâm da«ı zebûn olup bir yire çı…up dâ’ire çizüp du¡â-yı »ı≥r o…uyup içine girür. Allâhu Te¡âlâ'ya münâcât idüp aπladı. Gözleri yaşı Nil Cey√ûn bigi a…up çaπladı ve Şey↵n ≠ürriyatı da«ı Sâm'uñ çevresin alup tes«µre giremeyüp †urdılar T239a/20."

● Eserde aynı görevde olan edatlar üst üste kullanılarak anlam pekiştirilmeye çalışılmıştır:

"Davud'ıla bile" T222b/11

● Süleymân-nâme'deki gibi hikâyelerin anlatıldığı, olağan üstü unsurların yer aldığı eserler genellikle manzum olarak yazılmaktadır. Ancak Firdevsî, eserini manzum ve mensur karışık olarak yazmıştır.

Bu eser sadece dil araştırmaları için değil halk edebiyatı araştırmaları için de zengin bir kaynaktır.

1.7. Eser Üzerinde Yapılan Çalışmalar

Firdevsî'nin Süleymân-nâme adlı eserinin farklı ciltleri üzerine bugüne kadar pek çok çalışma yapılmıştır. Yapılan çalışmaların künyeleri "Kaynaklar" bölümünde verilmiştir.

1.8. Firdevsî'nin Diğer Eserleri

Firdevsî'nin Süleymân-nâme'den başka pek çok eseri vardır. Şatranç-nâme adlı eserinde Firdevsî 44 kitabı olduğunu söylemektedir. Ancak günümüzde tespit edilmiş 18 eseri vardır (Çatıkkaş, 2009: 18).

(29)

-1. Kıssanâme-i Süleyman Aleyhisselam: Firdevsî'nin Süleymân-nâme'den önce Balıkesir'de yazdığı eserdir. Eser üzerinde İsmet Parmaksızoğlu ve İbrahim Olgun ön deneme çalışması yapmışlardır (Köprülü, 1996: 128). Eserin söz dizimi üzerinde Mehmet Dursun Erdem 2005 yılında doktora tezi yapmıştır. Yazma Topkapı Müzesi Kütüphanesinde nr. 1231'de kayıtlıdır.

-2. Da‘vet-nâme-i Firdevsî, Da‘vet-nâme: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi nr. 208'de kayıtlıdır. Astronomi ve garip ilimlerden bahseden mensur bir eserdir. Arapça ve Farsça bazı eserler tercüme edilerek hazırlanmıştır. Eser üzerinde Fatma Büyükkarcı yüksek lisans tezi hazırlamıştır (Köprülü, DİA, 1996, 128).

-3. Şatranç-nâme-i Kebîr: Berlin, Münih ve Nuruosmaniye'de nüshaları olan bu eser mensur ve manzum karışık olarak yazılmıştır. Eserde sayfa sayfa çizilmiş satranç oynama şekilleri ve tarihi kişilerin satranç oyunları örnek olarak gösterilmiştir

(Çatıkkaş, 2009: 21). Eser, Ata Çatıkkaş tarafından 2015 yılında TDK tarafından yayınlanmıştır (Çatıkkaş, 2015).

Şatranç-nâme içinde yazarın bugüne kadar yazması bulunamamış Süleymân-nâme vü Belkıs-nâme adlı eserinden de söz edilmektedir (Erdem, 2005: 11).

-4. Silahşör-nâme: Eser Topkapı Müzesi Kütüphanesinde H. 625 numarada kayıtlıdır. Wickerhauser tarafından 21 sayfa olarak yayınlanmıştır. Eser 18 varaktır. Daha sonra da Bonelli tarafından neşredilmiştir (Köprülü, 1996: 129), (Çatıkkaş, 2009: 20).

-5. Kutubnâme, Kıssa-i Cezîre-i Midilli: Her iki isimle de anılan bu eser II. Beyazıt devrinde Midilli adasında yapılan savaştan bahsetmektedir. Eser Süleymaniye Kütüphanesinde 643 numarada kayıtlıdır. Eseri 1980 yılında İsmet Parmaksızoğlu ve İbrahim Olgun birlikte hazırlamış ve yayımlamışlardır.

-6. Pend-nâme-i Eflâtûn: Farsçadan tercüme edilmiştir. Sağlık ve temizlik konusunda yazılmış küçük bir eserdir. (Köprülü, 1996: 129) Ancak Ata Çatıkkaş bu eserin Firdevsî'ye ait olduğunu düşünmez. Ona göre Bursali Tahir eseri Firdevsî'ye yanlışlıkla mal etmiştir. Eser Arkeoloji Müzesi 164 numarada kayıtlıdır ve tamamen Farsçadır. (Çatıkkaş, 2009: 22)

(30)

-7. Tercüme-i Câme-şûy-nâme: Nüshası bilinmeyen ve aslı Nasıruddin Tûsî'ye ait olan bu eseri Firdevsî bir bab ekleyerek 1508'de Türkçe'ye çevirmiştir. Eserde kumaş lekelerinin nasıl temizleneceği anlatılmaktadır (Köprülü, 1996: 129). Sezer Özyaşamış Şakar, eserin nüshasını tanıtan ve konu başlıklarından bahseden bir makale hazırlamıştır (Şakar, 2007).

-8. Hakîkat-nâme, Tuhfetü'l-Hadi, Hakayık-nâme: Eserin Milli Kütüphanede ve Süleymaniye Kütüphanesinde nüshaları olan eser Firdevsî'nin devrinde tanıdığı şeyhlerden birinin hayat hikâyesiyle tasavvuf hakkında bilgi içermektedir (Çatıkkaş, 2009: 25).

-9. Münâzara-i Seyfü Kalem (Seyf-nâme): Kılıç ve kalemin karşılaştırılmasının yapıldığı 54 varaklık bir eserdir. Eserin diğer bir önemi Firdevsî'nin diğer eserleri hakkında bilgi bulunmaktadır (Çatıkkaş, 2009: 23). Firdevsî'nin bu eserde adı geçen ancak tesadüf edilmemiş başka eserleri de vardır. Aşağıdaki eserler bu eserde adı geçip kendisine tesadüf edilmeyen eserlerdir.

-10. Firâset-nâme: Münâzara-i Seyfü Kalem'de geçmektedir.

-11. Hadikatü'l-Hakayık: Münâzara-i Seyfü Kalem'de geçmektedir. -12. Tecnîsât-ı Süleymân: Münâzara-i Seyfü Kalem'de geçmektedir. -13. Tâli-i Mevlûd-ı Kebîr: Münâzara-i Seyfü Kalem'de geçmektedir.

-14. Musallah-nâme: Münâzara-i Seyfü Kalem'de geçmektedir. Kimi yerlerde Silahşör-nâme ile karıştırılmıştır.

Firdevsî'nin şairliği kendi çağdaşları ve edebiyat araştırıcıları tarafından beğenilmemiştir. Ancak görüldüğü üzere Firdevsî özellikle tarih ve çeşitli ilimlerle hakkında bilgiler veren önemli eserler kaleme almıştır. Eserleri yaşadığı devrin dil özelliklerini ortaya koymaktan başka tarihi ve toplumsal bilgiler vermiştir.

İKİNCİ BÖLÜM İNCELEME

(31)

2.1. İmla Özellikleri

Ulaşılan en eski edebî metinler i 8. yy.'da yazılmış olan Türk dilinin tarihi M.Ö. 4.-5. yy.'a kadar gidebilmektedir.13 Tarihi bilinen ve bugüne ulaşan en eski Türk yazıtı ise Çoyr yazıtıdır. Bir Köktürk erinin İlteriş'e katıldığını anlatan yazıt 687-692 yılları arasında dikilmiştir (Ercilasun, 2010: 128).

Eski Türkçe adıyla adlandırılan dönemde Türkçenin tek bir yazı dili vardır. Bu durum XIII. yüzyıla kadar devam etmiştir. XIII. yüzyılda Anadolu'ya göç eden, çoğunluğunu Oğuzların oluşturduğu Türk toplulukları burada yeni bir yazı dili

oluşturmuştur (Ercilasun, 2010: 429). Böylece doğuda Çağatayca batıda Eski Anadolu Türkçesi ve kuzeyde Kıpçak Türkçesi ile Türkçe üç ana kola ayrılmıştır.

Anadolu'da yeni bir yazı dilinin oluşumu ile ilgili farklı görüşler vardır. Batıya göç eden Oğuzlar, XI. yüzyılın ortalarından itibaren Anadolu ve Azerbaycan'a girmeye başlamışlardır. "Ancak bu dönemde gelen Oğuzlar sayıca az ve Kaşgar edebî dilini bilmeyen göçebe topluluklardır. Başlangıçta az olan sayı XIII. yy.'da Moğolların saldırısıyla batıya göç eden diğer Türk topluluklarıyla birden artmıştır. Giderek artan ve Anadolu'ya yerleşen bu topluluk daha önce Anadolu'da yazı dili olarak kullanılan Arapça ve Farsça yerine kendi yazı dillerini oluşturmuşlardır" (Ercilasun, 2014: 225).

Eski Anadolu Türkçesinin tamamen Oğuz Türkçesi temelli yeni bir yazı dili mi (Tekin, 1974: 70) yoksa Eski Türkçenin devamı mı olduğu (Korkmaz, 2010: 25) konusu hâlâ tartışılmaktadır. Fakat herkesçe kabul edilen durum, bu dönemin Oğuz ağzı temelinde yeni bir yazı dili olduğu ve bu yeni yazı dilinin eserlerinde imlanın düzenli olmadığıdır.

Eski Anadolu Türkçesi ile yazılmış eserlerin hemen hepsinde Arap harfleri kullanılmıştır. Bu dönemin eserlerine imlâ açısından bakıldığında, Uygur ve Arap-Fars imlâsı olmak üzere iki ayrı yazı geleneğinin etkileri görülmektedir (Köktekin, 2003: 59). Üzerinde çalışma yapılan metinde her iki yazım geleneğinin örnekleri vardır:

1. Uygur Yazı Geleneği

a) Ünlülerin yazılması: يدريو virdi T206a/15, يد ْرولِقاي ya…ılurdı T210a/12

b) ñ sesi için كن grubunun kullanılması14: كونِركنت Tengrinüñ T244a/01

13 bk. Esik Kurganı

(32)

c) ç ve p ünsüzlerinin ج ve ب ile yazılması: جوُك güç T210b/16, بولوُب bulup T211a/07

d) Bazı eklerin kelimeden ayrı yazılması: نيِرْغَي رَل yaπrın÷lar T202b/12, ْكِل كَمَلْيَا eylemek÷lik T203b/16

e) Kalın sıradan kelimelerde de س kullanılması: نَدْقِلزُسوُس susuzlı… dan T209b/04

2) Arap- Fars Yazı Geleneği

a) Ünlülerin yazılmaması: هيَسْمِك kimseye T204a/06, رَلِدْتِك gitdiler T207b/21

b) ñ için ك kullanılması15: هلْكوُنَا anuñla T205a/08, بوُيَلْكِد diñleyüp T213b/14

c) Kalın sıradan kelimelerde ص kullanılması: نَدْنِيوُص §uyından T217b/10, هركص §oñra T220b/10

d) چ ve پ'nin kullanılması16: چوُا üç T227a/11, يدچَا açdı T208a/03, ىرَلقوُچَا açu…ları T237a/03, هدپِا ipde T198a/05

e) Eklerin kelimeden ayrılmadan yazılması: ندكَكَا erkekden T204b/05, نَدْقِل ْجَا açlı…dan T209b/02

Eski Anadolu Türkçesi döneminde yazılan eserlerde, hem Türkçe kelimelerde hem de yabancı kelimelerde farklı yazılış biçimleri görülmektedir. Yazı dili sonraki dönemlerde daha ölçünlü bir hâle gelmiştir.

2.1.1. Ünlülerin Yazılışı

Üzerinde çalışılan nüshalar tam harekelidir. Metinde çok az kelimede hareke konulmamıştır. Ünlüler kelime başında genelde harfle (ا,وا,يا) gösterilmiştir. Kelime içinde ise harfle ya da harekeyle gösterilmiş, hatta çoğu örnekte harf ve hareke birlikte kullanılmıştır. Türkçe kelimelerde uzun ünlülerin üzerine hareke konmuştur. Arapça ve Farsça kelimelerde ise çoğunlukla aslına uygun olarak yazılmıştır. Ancak şiirde bazen vezin gereği bazı uzun ünlüler kısaltılmıştır.

15 Metnimizde ñ sesi ك harfiyle yazılmıştır. Birkaç örnekte ن ile yazılmıştır ancak bunun bir yazılış özelliği değil müstensih hatası olduğu düşünülmektedir.

(33)

2.1.1.1. a/e Ünlülerinin Yazılışı

Kelime başındaki a ve e ünlüleri çoğunlukla üstünlü elifle ( َا ) gösterilmiştir. Eski Türkçede uzun olduğu kabul edilen (Tekin, 1995: 171) "aç, aç- al-, at- aπ-" gibi kelimeler ise medli elifle ( آ ) gösterilmiştir. Uzun ünlü olduğu düşünülen bazı sesler ise dik üstünlü elifle ( ٰا) yazılmıştır:17

هدَارَا arada T213a/15 ْرُدْيَا eydür T200b/21 بُرِدْكَا añdırup T199b/17 يِرْكَا egri T208b/06

ْنَدْنَا andan T207b/08 ِىدَلْيَا eyledi T224b/09

يدِجآ acıdı T239b/20 هنِكُودْنَلْكَا eglendügine T211b/17 بوُتآ atup T230a/04 كَمْتَا etmek T207a/10

رسِغآ aπısar T232b/18 لْيَا eyle T200a/01

ينٰا anı T200b/01 بُويلْيَا eyleyüp T215b/10 "Ol" şahıs zamiri çekim eki aldığında çoğunlukla medli elifle yazılmıştır:

كرلنآ anlaruñ T219b/05, كونآ anun T222a/02, هجنآ ança T236a/21, ْنَدْنآ andan T218a/5

a ünlüsü ön seste genellikle üstünlü elifle ( َا) ya da medli elifle ( آ) yazılmıştır. İç seste ise çoğunlukla herekeyle gösterilmiştir. Bazı

örneklerde ise sadece elif (ا) ya da dik üstünle (ٰ) gösterilmiştir: يدلغَا aπladı T220b/11 املَس يدْشَل selâmlaşdı T205b/10 نَدْقَمدقارپي yıpra…ıdma…dan T220b/11 نوُتاَخ «atun T226b/19

ْنِرٰلوپَق …apuların T218b/20 يدَشْمُي yumşadı T211a/07 نِغا ٰرَي yaraπın T215b/10 يخ da«ı T211a/07اد

هدْنِشاي yaşında T218b/10 مِكيدشِمَلْرَمصِا ı§marlamışdı kim T219b/18

Ön seste düzenli olarak üstünlü elif ( َا) ile yazılan e ünlüsü iç seste ise çoğunlukla harekeyle gösterilmiştir. Ancak içerü kelimesinin yazımında tutarlılık yoktur. Bu kelimedeki "e" sesi bazen harekeyle (َ) bazen de elifle (ا) ile gösterilmiştir:

كوسكَا eksük T240b/12 يرّلَا elleri T201b/18 لكَليَا eylegil T246a/07 ْكَجَلَك gelecek T222b/18 كُونَس senüñ T223a/19 ْكَلِي yilek T236b/03

17 aç- fiili ise kimi yerde medli elifle kimi yerde üstünlü elifle yazılmıştır. Ancak bu yazımın genel olduğu mu yoksa yazarın yanlış yazmasından mı kaynaklandığı tam olarak tespit edilememiştir. Metinde "uzun a" ile yazılan kelimelerin düzenli olarak medli elifle (آ) gösterilmesi yazarın el yazısından

(34)

وُرَچِا içerü T219a/01 وُراچِا içerü T234b/14

كج

هديِا idecek T222b/18

eyle- fiili çoğu örnekte ل ile yazılmıştır: ْشِملْيَا eylemiş T210b/08 هسِيكوُدَليَا eyledüñise T221a/02 لْيَا eyle T225b/14 هلْيَا eyle T225b/15 يدلْيَا eyledi T224a/12 كُدَليَا eyledüñ T221a/01

"a" ve "e" ünlüsü son seste genellikle güzel he (ه ) ile yazılmıştır. "a" ünlüsünün elifle yazıldığı örnekler de çoktur. "Bile" edatının

sonundaki "e" ünlüsü çoğunlukla güzel he ( ه) ile, bazı örneklerde ise elifle ( ا) yazılmıştır: هَرنُص §onra T211a/07 انآ ana T210b/17 هدنآ anda T224b/16 هَق ْرَا ar…a T224a/04 اَغَشَا aşaπa T210a/02 شاَب هشاَب baş başa T211b/11 ارَقْپَق …ap…ara T239b/17 هجْنُوب bunca T198b/13 هرزُا üzre T226a/19 هلْيوُب böyle T213b/13 هَنِوَا evine T229a/21 هياَسمِك kimseye T226a/15 لِب bile T240a/07 هتيِن nite T200a/20 هنْسَن nesne T200a/07 هليُوا öyle T221a/10 2.1.1.2. Kapalı e (é) :

Kapalı e ünlüsünün yazımı ve varlığı dilbilimciler tarafından tartışılmıştır. "Eski Türkçeden bugüne yazılmış eski harfli metinlerde bazı kelimelerin hem "e" hem de "i" ile yazılması göz önünde

bulundurularak her iki sesi kendinde toplayan bir kapalı e'nin varlığı ve bunun sonradan e ve i şeklinde inkişafı ileri sürülmüştür"

(Timurtaş, 2005: 35). Kapalı e ünlüsüyle telaffuz edildiği düşünülen kelimeler, metnimizde esreli elif ve ye ( يِا) şeklinde yazılmış, bu nedenle "esreli elif ve ye" ile yazılanlarda "i" sesi, "üstünlü elifle ( َا ) yazılanlarda "e" sesi tercih edilmiştir.

يد ْرِا irdi T214a/10

هكوكُشِا işügüñe T206b/13

بودِيا idüp T198b/05 ْتَليِا ilet T210a/07

(35)

كَجِرِا iricek T208b/17 بُودَلِا iledüp T212b/01 رَلاَيَك geyeler T238b/14 يدِي yidi T214/10 رَلِد ْچَك geçdiler T224b/15 وكُدريو virdügü T223a/21 ىِدْتِشِا işitdi T221a/20 هكوُكوُشيِا işügüñe T206b/13

Ancak metinde "esre ve ye" ( يِد) harfiyle yazılan di- fiili, "déyü ve déyüp" örneklerinin bir kısmında "ye üzeri üstünle" ( َي) yazılmıştır: Bu durum T nüshasında görülmüştür. M nüshasında örneklerin hepsi "i" iledir.

وُيَد déyü T199a/16, بُيَد déyüp T208b/15

M nüshasında ise bir örnekte "it-" fiili kapalı e ile yazılmıştır: رَلِدْتيَا étdiler M160a/10, رَليدْتِا itdiler T215a/19

2.1.1.3. ı/i Ünlülerinin Yazılışı

ı/i ünlüsü ön seste genellikle esreli elif ( ِا ) ile yazılmıştır. Eski Türkçe ve Harezm Türkçesi döneminde kapalı e sesiyle yazılan bazı kelimelerde ise "esreli elif ve ye" ile gösterilmiştir:

ىدْمِا imdi T239a/19 نيشِا işin T228a/18 يدْتِا itdi T207b/07 ُنِجْنِاب incinüp T210b/02 يّسِا issi T219a/09 ْنِدَمَتْسِا istemedin T220b/04 نِدامَلْشِا işlemedin T223a/20 ريِا ir T216b/12 يدريِا irdi T241a/13 ىدْتَليِا iletdi T233b/11 بودَليِا iledüp T212b/01 هروُك ْريِا irgüre T212b/06 ه پؘد ؚا ipde T198a/05 وُرلِا ilerü M153a/06 وُرَلِيا ilerü T208a/17

ı/i ünlüsü iç seste çoğunlukla esreyle ( ِ) , kelime sonunda ise esreli ye ( ِي) bazen de sadece "ye" (ي) harfiyle yazılmıştır:

نَدْنِجوا ucından T227b/08 ْزُكِلَاي yalıñuz T227b/07 رُدِيشِا işidür T223b/04 لِق …ıl T206b/08

ؚْمِكِدِد didi kim T223a/01 ىِدِراَو varıdı T227b/05 ىسيِرِب birisi T227b/10 قاجيِلوا olıca… T229a/15

(36)

Kelime sonundaki ı/i ünlülerinin yazımı düzenli değildir. Özellikle tamlanan eki ve yükleme hâli eki olan "ı/i" ler her kelimede farklı

yazılabilmektedir. Bu seslerin gösteriminde, ünsüzle biten kelimelerde sadece (ى), ünlüyle bitenlerde (ي) tercih edilmiştir:

ىِزُوس sözi T225b/08 ِناج ِنيرِيش cân-ı şîrîni يدُواد Dâvud'ı T201a/14 ِتَر ْوَع avratı T203a/21 ِينآ anı 223a/01 يخؘد da«ı T213b/02 ا ؚتؘر ؘزؚو vizâreti T218b/19 يترْدق …udreti T197b/04 ينِرَكْشلleşkerini T199b/09 يخاد da«ı T213b/07

Görülen geçmiş zaman eki olan /-dI/ eki ise kendisinden sonra başka bir kip eki ya da III. teklik şahıs eki dışında bir şahıs eki geldiği zaman çoğunlukla harekeyle, az sayıdaki örnekte "ye" (ي) ile gösterilir. Bu ekin üçüncü şahıs çekiminde ise çoğunlukla (ي) ile gösterilir. Bu yazım her iki nüshada da görülmektedir ancak düzenli değildir:

مكيدْلك geldi kim T211b/20, يدَلْيُس söyledi T213a/19, رلِدتى yatdılar 229b/09, يدنَلْيُس söylendi T198b/08, رلِدتيَ eyitdiler T198b/08ا

2.1.1.4. o/ö, u/ü Ünlülerinin Yazılışı

Yuvarlak ünlüler ön seste düzenli olarak وُا ,وا şekillerinde yazılmıştır. Ancak bazı Türkçe kelimelerde sadece harekeyle gösterilmiştir. İç seste ise çoğunlukla ötreyle( ُ) gösterilmiştir:

ايَمْلوُا olmaya T203b/21 بوُنِتْرُوا örtinüp T205a/21 بوروُا urup T224a/05 ُولُا ulu T212b/19 وقيُا uy…u T220a/05 يغَشُا uşaπı T234b/11 نوُتْسوُا üstün T229a/10 هنيرَلزوُموُا omuzlarına T224a/05 هدَرْكوُا ögrede T237a/14 يجْنُچُا üçünci T207b/20 قَجِروُط †urıca… T225a/06 ْلُوا ol T231b/07 ىرلوُلوا uluları T232a/20 نوُسَمرَتسُك göstermesün 205a/15

(37)

Eklerdeki yuvarlak ünlüler düzenli olarak "vav"la (و) yazılmıştır: هّصِق زوُم …ı§§amuz T207b/19, بوُچَق …açup T208a/21, كوُنايِمروؙا Urmiya'nuñ T220b/17

Kelime sonudaki yuvarlak ünlülerin gösterimi "vav"la (و) yapılmıştır:

ُولُا ulu T212b/19, وقيُا uy…u T220a/05, ولوُا ölü T216b/09 2.1.2. Ünsüzlerin Yazılışı

Metinde ünsüzlerin yazımı dönemin genel özelliklerini yansıtan biçimdedir. Arap alfabesinde ç, p, j, g, ñ gibi sesleri karşılayan harfler bulunmamaktadır. Bu harflerin kullanımını gerektiren durumlarda Farsça imlaya başvurularak ك ,ژ ,پ ,چ harfleri kullanılmış bazen de "p ve ç" sesleri için ب ve ج tercih edilmiştir. Bu durum metinde yer alan bazı kelimelerin yazımında ikiliklere sebep olmuştur:

دژُم

ه müjde M155b/18, پَه hep T220a/10, بَه hep T206b/02

g sesi ise ك harfiyle yazılmıştır. Bu harf hem "g" ve "k" sesi için hem de ñ sesi için kullanılmıştır. Bu sesleri ayıracak herhangi bir işaret konmamıştır:

ىكُص §oñı T217a/01, ِكوُدْنَلْكَاهن eglendügine T211b/17, امُدَلْكَا añladum T214b/13

يد ْصَا a§dı T212a/12, بوُكَچ çeküp T218b/18, جَا aç T207a/20

Metinde bazı Türkçe kelimelerin sonundaki ünsüzlerin yazımında da ikili yazımlar görülmektedir. Kelimeden sonra ünlüyle başlayan bir kelime gelmişse sondaki ünsüz genellikle tonlulaşmıştır:

ا

غاَيَ ayaπ üzerine T214b/21 قاَيَا aya… ba§mış T200a/10 كوُتاَخ «atuñ18 T206b/20 نوُتَخ «atun T206b/20

غَميوُا uymaπ olmaz T202b/10 قَميوُا nefse uyma… her... T220a/02 غَرِا …ıl ıraπ u T225a/18, نَدقَرِا ıra…dan T224a/10

(38)

2.1.2.2. "p ve ç" Ünsüzlerinin Yazılışı

Kelime sonu ve içindeki "p" ve "ç" seslerinin yazılışında bazı düzenli yazılımlar görülmektedir. Türkçe kelimelerde kelime sonundaki "ç" sesi metinde genellikle cim ( ج) ile gösterilmiştir:

جٰا aç T207b/20 جَقرِب bir…aç T238a/21 جيِك giç T238b/02 جنُقرُق …or…unç T208a/19 جَا aç T220a/19 جوك güç T227b/20

جنِليِق …ılınç T229b/16 جليِق …ılıç T229b/17

Üç sayı sıfatının yazımı ise çoğunlukla "çe" (چ) iledir: چوُا üç T233b/15, چوُا üç T236b/11

Türkçe kelimelerde bulunan "p" sesi ise metinde çoğunlukla ب ile gösterilmektedir. Özellikle /-Up/ zarf-fiil eki tamamen be (ب ) ile

yazılmıştır: بُولَك gelüp T198b/10 ب ْرَص §arp T199b/01 بويَمْلوُا olmayup T213a/02 بوُدِشيِا işidüp T220b/21 بُرَدنوُك gönderüp T203b/11

Arapça ve Farsça kelimelerde kelime sonundaki "b" sesinin

orijinalliği Arapça kelimelerde korunmuş ve b (ب) ile yazılmıştır. Ancak bazı Farsça kelimelerin yazımında p (پ) ile beraber b (ب)'li yazılış da görülmektedir: باَطِخ بوُديِا «i†âb idüp T220b/15 ْباَوَج cevâb T221a/02 بَجَع ¡aceb T221b/02 بِكَت ْرُم mürtekip T199a/12 بَه hep T214b/05 پَه hep T227b/11 بَبَس sebeb T227b/11 2.1.2.3. "s" Ünsüzünün Yazılışı

Metnimizde "s" ünsüzü kalın sıradan kelimelerde sad ( ص) ile, ince sıradan kelimelerde ise sin ( س) ile gösterilmiştir. Ancak bu ayrım kelimenin kendi bünyesindeki seslerde görülmektedir. Gelecek zaman eki /-IsAr/ ve şart kipi eki /-sA/ eklerinde böyle bir ayrım

(39)

ْنَس sen T199a/05 بُوِيص §ıyup T202b/21 اَكَس saña T199a/14 ىدامغِص §ıπmadı T218a/06 رُدْبِوَس sevipdür T216a/16 ْرِغِص §ıπır T227a/11

ْكوُزِس sizüñ T228a/01 ْقَجْنرُوص §orunca… T238b/10 رَسِلاق …alısar T218b/15 مَسزَملِق …ılmazsam

T245a/10

رَسِيلَا alısar T221a/17 اسْنوُص §unsa T206b/01 رَسيلِق …ılısar T228a/08 رُدرَسِنوُد döniserdür

T230b/05 2.1.2.4. "t" Ünsüzünün Yazılışı

Eski Türkçe döneminde kelime başında bulunan "t" sesi Eski Anadolu Türkçesinde tonlulaşmış ve "d" olmuştur. Metnimizde henüz tonlulaşmayıp "t" ile yazılan kelimeler de vardır. Metnimizde "t" sesi için ince sıradan kelimelerde (ت) kalın sıradan kelimelerde ise (ط) kullanılmıştır:

غاط †aπ T200a/10 يغُوَت tavuπı

T218a/13

شاط †aş T220a/10 كُنيِرْكَت Teñrinüñ

M168a/17

يدْلِغاَط †aπıldı T223a/15 يسْبَت tepsinüñ كُن T210a/06 يِدْتِغاَط †aπıtdı T215b/07 يدَميوط †oymadı M150b/08 يراواَط †avarı T209b/08 زوُسيوُت tüysüz T208b/03 زوقط

ناسقط †o…san †o…uz T218a/10 2.1.2.5. "ñ" Ünsüzünün Yazılışı

Metnimizde Eski Türkçede "͡ng" sesi Eski Anadolu Türkçesinde "ñ" şeklindedir. Bu ses metnimizde "ك" harfi ile gösterilmiştir:

كِلِق …ılıñ T199a/13 كورَلجاغَا aπaçlaruñ T08a/15 ِكوُتاَخ «atuñı T206b/20 كُنِساتَا atasınuñ T218b/12

(40)

ْكاتَا atañ T244a/18 كُنِيآ ayınuñ T215b/11

Metinde bir örnekte Teñri kelimesi Tengri biçiminde yazılmıştır: bir kimsene Te͡ngri'nüñ şerµkidür T244a/01

2.1.2.6. "…/ « /π" Ünsüzlerinin Birbirinin Yerine Kullanılması Metnimizde az sayıdaki örnekte "…/ «/ π" ünsüzleri birbirlerinin yerine kullanılmıştır. Bu durum ağız özelliklerinden kaynaklanmış olabilir (Efendioğlu, 2013: 39).

غَرِا ıraπ T218a/09 قَرِا ıra… M163b/13

هَسخُي yo«sa T204b/02 هسْقُي yo…sa T207a/03 وقروُق …or…u T222a/08 وخروُق …or«u T222a/20 2.1.3. Eklerin ve Edatların Yazılışı

Metinde eklerin yazılışında tam bir düzen görülmemektedir. Eklerin ünlüleri genellikle harekeyle ( َ, ِ, ُ) gösterilmiştir. Ancak bünyesinde "i,ı" ünlüleri bulunan eklerin "i" ünlüsü genelde (ي) harfiyle yazılmıştır. Yine içinde yuvarlak ünlü bulunan eklerin ilk

ünlüsü (و) harfiyle, varsa ikinci yuvarlak ünlü harekeyle gösterilmiştir. Az sayıdaki örnekte ise sadece harekeyle belirtilmiştir:

بُيَامْنِط †ınma-yup T207a/06 يكَمْتَا etmeg+i T207a/10 د ْرَل ْرَليوُس مِكي söyle-rlerdi kim T211b/11 نيدَمْچَك geç-medin T211b/13 نَدْكُدْتِا it-dükden T210b/15 امايَمْتِا it-meyem T199a/16

Kimi ekler bazen bitişik bazen de ayrı yazılmıştır. Bazı örneklerde ise edatlar kelimeye bitiştirilmiştir. Bitişik yazılması gerektiği hâlde ayrı yazılan ekler çeviri yazılı metinde "÷" simgesiyle gösterilmiştir:

لَدَج زوُس cedel÷süz T200a/21 سَكَم رَل mekes÷ler T201b/08 نيرغَي رَل yaπrın÷lar T202b/12 كَلَه هنِكِل helâk÷ligine T203a/18 تفِچ يدنَل çift÷lendi T203b/05 تسوُد يد ْروُشَل dost÷laşurdı

Referanslar

Benzer Belgeler

Combining with the identity of the Faculty of Fine and Applied Art, which is academic practitioners, proficient in communication, skillful in thinking, and full of

Dede Korkut Hikâyeleri ile yenilenen Türkçe ders programı incelenmiş ve Dede Korkut Hikâyeleri’nin ilköğretim ikinci kademede çocukların ilgilerine ve

Bu yüksek lisans çalıĢmasının konusu, aslı Rodos Hafız Ahmetağa Kütüphanesi’nde bulunan, dijital görüntüleri ise Konya Bölge Yazma Eserler

düşdi ismÀèil hem müttehem gördi òÀn fetóin anuŋ ol ehem vardı sinaba düşer fetó olur bÀb çıúdı ismÀèìl beg yoúdur me'Àb ùoğrulığından aŋa irdi felÀh

(a) per se olarak rekabet politikası ve ticaret, yatırım ve kalkınma konularıyla etkileşimi, (b) rekabet ilkelerinin evrensel anlamda uygulanabilirliği ve bir tarafta

Cahit Sıtkı şiirlerinde yaşam deneyimlerinin şiir kişisinin yaşam-ölüm gerçekliğine olan bakış açılarının değişimine etkisini açık bir şekilde dile

5018 sayılı Kanuna göre iç denetçi, nesnel risk analizine dayanarak kamu idarelerinin yönetim ve kontrol yapılarını, kaynakların verimli, etkin ve ekonomik

Reproductive Medicine, ASRM, http://www.asrm.org/)的友好組織。 這次的頒獎典禮,就是在美國生殖醫 學會 2012 年年會的會議總部所在 Marriott Marquis