• Sonuç bulunamadı

Çağdaş Türk resminde toplumsal gerçekçilik bağlamında kentsel atıkların plastik değer oluşumları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çağdaş Türk resminde toplumsal gerçekçilik bağlamında kentsel atıkların plastik değer oluşumları"

Copied!
93
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

RESİM BİLİM DALI

ÇAĞDAŞ TÜRK RESMİNDE TOPLUMSAL

GERÇEKÇİLİK BAĞLAMINDA KENTSEL ATIKLARIN

PLASTİK DEĞER OLUŞUMLARI

AYŞE ŞAHİN ÖZTÜRK

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN:

DR. ÖĞR. ÜYESİ AHMET TÜRE

(2)

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Bu tezin hazırlanmasında bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Ayşe ŞAHİN ÖZTÜRK

Ö

ğre

ncini

n

Adı Soyadı Ayşe ŞAHİN ÖZTÜRK

Numarası 17811901012

Ana Bilim / Bilim Dalı RESİM/ RESİM

Programı Tezli Yüksek Lisans X

Doktora

Tezin Adı ÇAĞDAŞ TÜRK RESMİNDE TOPLUMSAL GERÇEKÇİLİK

(3)
(4)

ve manevi desteğini sonsuz bir sabırla sunmasından dolayı teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunarım. Ayrıca burada ismini anamadığım çalışmalarıma emeği geçmiş olan herkese bir kez daha teşekkür ederim. Son olarak yaşamım boyu desteğini aldığım aileme, beni daima ve sabırla destekleyen eşime teşekkürlerimi sunarım.

Ayşe ŞAHİN ÖZTÜRK

(5)

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fak. A1-Blok 42090 Meram Yeni Yol /Meram /KONYA

Tel: 0 332 201 0060 Faks: 0 332 201 0065 Web: www.konya.edu.tr E-posta: sosbil@konya.edu.tr ÖZET

Modern sanat, genellikle 1880'lerin izlenimcilerinden (empresyonistler) 1960-70'lere kadar devam ettiği kabul edilen sanat dönemidir. Sanatta modernizmin temelleri, ressamların dünyayı gördükleri gibi temsil etmeyi bırakmalarıyla atılmıştır. Temsil, temel sorun haline gelmiş; sanat kendi kendisini konu haline getirmeye başlamıştır. Yirminci yüzyılın başlarında akımların ortaya çıkması ve birbiri ardı sıra hızla artması sanat tarihinin gelişim süreci içerisinde ilerlemenin, değişimin ve arayışların en çok olduğu çağımız modern sanatını doğurmuştur. Hızla gelişen bu süreçte birçok teknik ve konu farklı zeminlerde kendisine vücut bulmuştur.

Modern şehir hayatıyla birlikte insan nüfusunun artmasıyla büyüyen şehirlerde kentleşmenin getirdiği önemli problemlerden biri de kentsel atıklarımızdır. Atıklarımızın bir kısmı geri dönüşebilmekte bir kısmı ise kirli atık olarak kalmaktadır. Bu çalışmada; Atıkların sanatla olan ilişkisi noktasında öncelikle konunun kuramsal temelinin oluşturulması için, toplumun sanatla bağını sağlayan temalardan olan, toplumu sanatla bilinçlendirme noktasında çalışan emekçiler, onların ağır çalışma şartları toplumdaki yerleri, her zaman toplumsal içerikli sanatta büyük önem ve yere sahip olmalarıdır. Çalışma bu konuda yapılmış modern sanat içerisindeki sanatçıların ve çalışmalarının incelenmesini kapsamaktadır. Yapılmış olan bu araştırmaların sonucunda sanat tarihsel çalışmaların bilimsel veriler ışığında incelenmesi ve gelişim süreci irdelendikten sonra bilimsel literatüre ve sanata katkıları araştırılmıştır. Elde edilen kazanımlar ile sanata katkı sağlaması amacıyla pilot çalışmalar yapılmış ve araştırmacının kendi üslup ve tekniği ile sanat eserleri üretilmiştir. Yapılan eserler eleştirel bir yaklaşımla sanata ve bilime katkıları noktasında sorgulanmış ve sonuç bölümü oluşturulmuştur. Ö ğre nci ni n

Adı Soyadı Ayşe ŞAHİN ÖZTÜRK

Numarası 17811901012

Ana Bilim / Bilim Dalı Resim/ Resim Programı

Tezli Yüksek Lisans X Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet TÜRE

(6)

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fak. A1-Blok 42090 Meram Yeni Yol /Meram /KONYA

Tel: 0 332 201 0060 Faks: 0 332 201 0065 Web: www.konya.edu.tr E-posta: sosbil@konya.edu.tr ABSTRACT

Modern art is a period of art generally accepted to continue from the impressionists of the 1880s to the 1960-70s. The foundations of modernism in art were laid when painters ceased to represent the world as they saw it. Representation has become the main problem; art began to make itself a subject. The emergence of currents in the beginning of the twentieth century and the rapid increase in succession, gave rise to the modern art of our age, where progress, change and quests are the most during the development of art history. In this rapidly developing process, many techniques and subjects are embodied on different grounds.

One of the important problems of urbanization is the urban waste in cities that grow with the increase of human population with modern city life. Some of our wastes are recyclable and some of them remain as dirty wastes. In this study; In order to establish the theoretical foundation of the subject in relation to the relation of wastes with art, laborers who are among the themes that provide the connection of the society with art, working at the point of raising the awareness of the society with art, their place of work in the society and their place in the social content art are always of great importance and place. The study includes the study of the artists and their works in this field. As a result of these researches, after examining the historical studies of art in the light of scientific data and examining the development process, its contributions to scientific literature and art were investigated. In order to contribute to art with the gains obtained, pilot studies were conducted and artworks were produced with the researcher's own style and technique. The works were questioned in terms of their contributions to art and science with a critical approach and the result section was formed.

A

uthor’

s

Name and Surname Ayşe ŞAHİN ÖZTÜRK

Student Number 17811901012 Department Study Programme Master’s Degree (M.A.) X Doctoral Degree (Ph.D.)

Supervisor Assistant Professor Ahmet TÜRE

Title of the

Thesis/Dissertation Plastic Value Formations of Urban Wastes in the Context of Social Realism in Contemporary Turkish Painting

(7)

İÇİNDEKİLER

1. BÖLÜM: GİRİŞ ... 1

1.1. KONU VE PROBLEM DURUMU ... 2

1.2. AMAÇ ... 2

1.3. ÖNEM ... 3

1.4. SINIRLILIK ... 3

1.5. YÖNTEM ... 3

1.5.1. Evren ve Örneklem ... 3

1.5.2. Veri Toplama Araçları ... 4

2. BÖLÜM: KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 5

2.1. ÇAĞDAŞ TÜRK RESMİNİN GELİŞİMİ... 5

2.1.1. 1950 ÖNCESİ ÇAĞDAŞ TÜRK RESMİNİN GELİŞİMİ ... 5

2.1.2. 1950-1970 ARASI TOPLUMSAL GERÇEKÇİ ANLAYIŞ ... 8

2.1.3. 1970-1980 ARASI TOPLUMSAL GERÇEKÇİLİK ... 15

2.1.3.1. Mehmet Güleryüz ... 17

2.1.4. 1980 VE SONRASINDA TOPLUMSAL GERÇEKÇİ YAKLAŞIMLAR ... 21

Bilimsel Etik Sayfası………..………...…. I

Tez Kabul Formu……….…….…. II

Önsöz………..…….….. III Özet……….………... IV Abstract………...……….... V Görseller Listesi………...…. VI

(8)

2.2. TÜKETİM TOPLUMU VE KENTSEL ATIKLAR ... 35

2.2.1. TÜKETİM TOPLUMU ... 36

2.2.2. KENTSEL ATIKLAR ... 44

3. BÖLÜM: BULGULAR VE YORUMLAR ... 49

3.1. ÇAĞDAŞ TÜRK RESMİNDE TOPLUMSAL BAĞLAMDA KENTSEL ATIKLARI YORUMLAYAN SANATÇILAR ... 49

3.1.1. CİHAT ARAL ... 49

3.1.2. EROL BATIRBEK ... 52

3.1.3. BARAN KAMİLOĞLU ... 55

3.1.4. NEDRET SEKBAN ... 58

3.1.5. AHMET UMUR DENİZ ... 60

3.2. UYGULAMA ÇALIŞMALARINDA TOPLUMSAL BAĞLAMDA KENTSEL ATIKLARIN PLASTİK OLUŞUMLARI... 63

3.2.1. ESER 1 ... 63 3.2.2. ESER 2 ... 64 3.2.3. ESER 3 ... 65 3.2.4. ESER 4 ... 66 3.2.5. ESER 5 ... 67 3.2.6. ESER 6 ... 68 3.2.7. ESER 7 ... 69 3.2.8. ESER 8 ... 70

(9)

3.2.9. ESER 9 ... 71

3.2.10. ESER 10 ... 72

4. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 73

(10)

Resim 2.2: Turan Erol, Gecekondu Tepe-II, Kağıt Üzerine Guaj, 68x50 cm, 1968

13 Resim 2.3: Neşet Günal, Toprak Adam, 185x96cm, T.Ü.Y.B, 1974 15 Resim 2.4: Mehmet Güleryüz, Otobüs Biletçisi, T.Ü.Y.B, 130x96cm, 1970 18 Resim 2.5: Gürkan Coşkun (Komet), Bindik Bir Alamete, T.Ü.Y.B,

42x50cm, 1972

19 Resim 2.6: Aydın Ayan, Kuş Yemi Satıcısı, T.Ü.Y.B, 82x53cm. 1976 20

Resim 2.7: Alaettin Aksoy, Tüo, T.Ü.Y.B, 50x50 21

Resim 2.8: Neş’e Erdok, Otobüste, T.Ü.Y.B, 200x160cm, 1986 23 Resim 2.9: Aydın Ayan, Karda Kadın, T.Ü.Y.B, 89x116cm, 1985 24 Resim 2.10: Özer Kabaş, İstinye Dokları, T.Ü.Y.B, 116x98cm, 1990 25

Resim 2.11: Ramiz Aydın, Yankılı Oda, T.Ü.Y.B, 90x120cm 26

Resim 2.12: Seyyit Bozdoğan, Kırmızı Evli Vücut Manzarası, T.Ü.Y.B, 120x95 cm.

27 Resim 2.13: Kemal İskender, Talih Sofrası, T.Ü.Y.B, 80x105cm. 28

Resim 2.14: Hüsnü Koldaş, Fenerci, T.Ü.Y.B, 200x150cm. 28

Resim 2.15: Sezai Özdemir, Son Akşam Simidi, T.Ü.Y.B, 200x260cm. 29 Resim 2.16: Kasım Koçak, Gittikçe Çoğalır Delimiz Bizim, T.Ü.Y.B,

210x210cm,1996

30 Resim 2.17: Cihat Aral, Çöp İnsanları, T.Ü.Y.B, 100x81cm, 1998 31 Resim 2.18: Nedret Sekban, Çiçekçiler, T.Ü.Y.B, 150x180cm, 1996 32 Resim 2.19: Ahmet Umur Deniz, Site Önünde Çöp Toplayanlar, Tuval

Üzeri Karışık Teknik, 146x114cm. 2002

33 Resim 2.20: Hakan Gürsoytrak, Portatif Bahçe, T.Ü.Y.B, 141x161cm. 2002 34 Resim 3.1: Cihat Aral, Çöp İnsanları, Ölçüleri Bilinmiyor, T.Ü.Y.B,2008 49 Resim 3.2: Cihat Aral, Çöp Toplayıcıları, 92.00 x 130.00 cm, T.Ü.Y.B.,

2005

50 Resim 3.3: Cihat Aral, Karda Çöpçüler, 70.00x100.00 cm., T.Ü.Y.B., 2009 51 Resim 3.4.: Erol Batırbek, Çöp Toplayanlar, 80 × 61 cm, T.Ü.Y.B. 52 Resim 3.5: Erol Batırbek, Çöp Toplayanlar, 80 × 60cm., T.Ü.Y.B. 53 Resim 3.6: Erol Batırbek, Çöp Toplayanlar, 75 × 45 cm., T.Ü.Y.B. 54 Resim 3.7: Baran Kamiloğlu, Hurdacı, 80x 100 cm, Karton Ü.K.T., 2012 55 Resim 3.8: Baran Kamiloğlu, Bahar Temizliği 2, 180x150 cm, T.Ü.Y.B.,

2012

56 Resim 3.9: Baran Kamiloğlu, Bahar Temizliği 1, 150x150 cm, T.Ü.Y.B.,

2012

57 Resim 3.10: Nedret Sekban, Çağımızın Azizleri "Çöpçüler", 140x180 cm.

T.Ü.Y.B., 1988

58 Resim 3.11: Nedret Sekban, Çağımızın Azizleri "Çöpçüler", ölçü

bilinmiyor, T.Ü.Y.B.,1988

59

Resim 3.12: Ahmet Umur Deniz, Kağıt Dönüştürenler, 2003 60

Resim 3.13: Ahmet Umur Deniz, Kağıt Toplayanlar, 2003 61

(11)

Resim 3.18: Ayşe Şahin Öztürk, Hurdacı 3, T.Ü.A.B., 100x120cm, 2019 66 Resim 3.19: Ayşe Şahin Öztürk, Hurdacılar, T.Ü.A.B., 100x120cm, 2019 67 Resim 3.20: Ayşe Şahin Öztürk, Hurdacı 4, T.Ü.A.B., 100x120cm, 2019 68 Resim 3.21: Ayşe Şahin Öztürk, Hurdacı Arabası, T.Ü.A.B., 100x120cm,

2019

69 Resim 3.22: Ayşe Şahin Öztürk, Hurdacı Arabası 2, T.Ü.A.B., 100x120cm,

2019

70 Resim 3.23: Ayşe Şahin Öztürk, Kağıt Toplayanlar, T.Ü.A.B., 100x120cm,

2019

71 Resim 3.24: Ayşe Şahin Öztürk, Kağıt Toplayanlar 2, T.Ü.A.B.,

100x120cm, 2019

(12)

1. BÖLÜM: GİRİŞ

Modern sanat, genellikle 1880'lerin izlenimcilerinden (empresyonistler) 1960-70'lere kadar devam ettiği kabul edilen sanat dönemidir. Sanatta modernizmin temelleri, ressamların dünyayı gördükleri gibi temsil etmeyi bırakmalarıyla atılmıştır. Temsil, temel sorun haline gelmiş; sanat kendi kendisini konu haline getirmeye başlamıştır. Yirminci yüzyılın başlarında akımların ortaya çıkması ve birbiri ardı sıra hızla artması sanat tarihinin gelişim süreci içerisinde ilerlemenin, değişimin ve arayışların en çok olduğu çağımız modern sanatını doğurmuştur. Hızla gelişen bu süreçte birçok teknik ve konu farklı zeminlerde kendisine vücut bulmuştur.

Modern şehir hayatıyla birlikte insan nüfusunun artmasıyla büyüyen şehirlerde kentleşmenin getirdiği önemli problemlerden biri de kentsel atıklardır. Atıkların bir kısmı geri dönüşebilmekte bir kısmı ise kirli atık olarak kalmaktadır. Bunların sanatla olan ilişkisi noktasında yapılan bu çalışma da, öncelikle konunun kuramsal temelinin oluşturulması için:

Araştırma da ilk olarak ele alınan konu tüketim toplumunun oluşumu ve kentsel atıklar konusu incelenmiştir. Akabinde toplumun sanatla bağını sağlayan temalardan olan, toplumu sanatla bilinçlendirme noktasında çalışan emekçiler ve onların ağır çalışma şartları, toplumdaki yerleri her zaman toplumsal içerikli sanatta büyük önem ve yere sahip olmalarının önemine istinaden incelenmiştir. Bu konu üzerine yapılmış modern sanat içerisindeki sanatçılar ve çalışmaları incelenip araştırılmıştır. Yapılmış olan bu araştırmaların sonucunda sanat tarihsel çalışmaların bilimsel veriler ışığında incelenip gelişim süreci irdelendikten sonra bilimsel literatüre ve sanata katkıları araştırılmıştır.

Elde edilen kazanımlar ile sanata katkı sağlaması amacıyla araştırma kapsamında pilot çalışmalar yapılmış ve araştırmacının kendi üslup ve tekniği ile sanat eserleri üretilmiştir. Yapılan eserler eleştirel bir yaklaşımla sanata ve bilime katkıları noktasında sorgulanıp ve sonuçlar değerlendirilmiştir.

(13)

1.1. KONU VE PROBLEM DURUMU

Araştırmanın konusu, Çağdaş Türk resminde toplumsal bağlamda kentsel atıkların plastik oluşumları;

Yapılan çalışma kapsamında toplumsal olgulardan hareket eden sanatçıların eserleri ve atık dönüşüm sisteminden nasıl estetik çerçevede nasıl istifade ettikleri noktası araştırılıp incelenmiştir.

Problem durumu:

Çağdaş Türk resminde toplumsal bağlamda kentsel atıkların uygulama pratiklerinde yeri ve önemi nedir? Sorusu araştırmanın problem cümlesini oluşturmaktadır.

Araştırmanın alt problemleri ise;

Çağdaş Türk resminde toplumsal konu bağlamında kentsel atıkları kullanarak eserler üreten sanatçılar kimlerdir?

Kentsel atıkların resim sanatı içerisindeki yeri nedir?

Kentsel atık dönüşüm sisteminden nasıl estetik çıkarımlar yapılabilir?

Sorularına cevap aranmıştır.

1.2. AMAÇ

Yirminci yüzyılın başlarında akımların ortaya çıkması ve birbiri ardı sıra hızla artması ile ortaya çıkan modern sanat eserlerinin içerisinde, gelişen şehir hayatı ile artan evsel atıkların önemi ve bu atıkların çevresel dönüşümünü konu alan ve bu sistemden faydalanan sanatçılar ve eserlerinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu konuda elde edilen bulgulardan yola çıkarak oluşturulan literatür ve yapılan eserlerin Çağdaş Türk Resim sanatına katkıda bulunması amaçlanmaktadır.

(14)

1.3. ÖNEM

Bu çalışma yakın dönem modern sanat bilgilerinin farklı bir yaklaşımla derlenmesi açısından önemlidir. Ayrıca modern sanat bilgilerinin kent ve toplumla ilişkilendirilmesi açısından önem taşımaktadır.

1.4. SINIRLILIK

Araştırma Türkiye’de Cumhuriyet dönemi toplumsal gerçekçi anlayışta çalışmalar yapan ressamlar ve eserleriyle sınırlıdır. Çalışmada ressamlar seçilirken sanat hayatının belirli bir döneminde konu olarak kentsel atıkları ve bunların geri dönüşümünü konu alan sanatçılar ve eserleri incelenmiştir.

Çalışmanın literatürü oluşturulurken Konya’da bulunan kütüphaneler ve internet üzerinden yayınlanmış bilimsel kaynaklar, görseller kullanılmıştır.

1.5. YÖNTEM

Bu araştırma; konu ile ilgili kaynak kitaplar, veri toplama, tez, makale, sanat dergileri, gazeteler, kataloglar, ansiklopediler, internet ve arşivlerin taranması ile yapılacaktır.

Bu araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılacaktır. Nitel araştırma yöntemlerinin kurallarına uyularak güvenilirliği olan kaynaklardan yararlanılacaktır. Çağdaş Türk resminde toplumsal bağlamda kentsel atıkların plastik oluşumlarını inceleyen bu çalışmada, araştırma modeli olarak doküman incelemesi kullanılmıştır.

1.5.1. Evren ve Örneklem

Araştırmanın evreni Çağdaş Türk resminde toplumsal gerçekçi sanatçılardır, örneklemi ise bu sanatçılar içerisinde kentsel atıkları konu olarak ele alan sanatçılardır.

(15)

1.5.2. Veri Toplama Araçları

Bu araştırmada, veri toplama aracı olarak kaynak tarama yöntemi kullanılacaktır. Var olan yerli ve yabancı kitaplar taranıp, konuyu içeren onaylanmış makale ve bilimsel araştırmalar taranarak, bu araştırmalardan faydalanılacaktır. Yayınlanmış kitap, dergi ve internet kaynaklarından amaca yönelik araştırmalar yapılacaktır.

(16)

2. BÖLÜM: KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2.1.ÇAĞDAŞ TÜRK RESMİNİN GELİŞİMİ

2.1.1. 1950 ÖNCESİ ÇAĞDAŞ TÜRK RESMİNİN GELİŞİMİ

Türkiye de batılı anlamda resim eğitiminin başlangıcı olarak, Mühendishane-i Berri Hümayun’un ders programına resim derslerinin konulduğu 1795 tarihi kabul edilmektedir.

II. Abdülhamid tahta geçtikten sonra, Osman Hamdi Bey resim ve mimarlık alanında eğitim vermesi amacıyla 1883 yılında kurulan Sanayi-i Nefise’nin kuruluş çalışmalarını da yürüterek okulun başına geçmiştir.

1908-1909 yıllarına kadar süregelen bu gelişmelerden Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin kuruluşuna kadarki geçen dönem Türk resminde erken dönem olarak değerlendirilir. Bu cemiyet ortak bir sanat fikrinden çok, güç için birlikte olma fikrinden hareket etmiştir. Osmanlı ressamlar cemiyeti, ülkemizde “Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi” adındaki ilk sanat dergisini çıkarmışlardır. Dergi her ne kadar on sekizinci sayıya kadar çıkarılabilmiş olsa da Türk sanat tarihin de önemli bir yere sahip olmuştur. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, 1921 yılında “Türk Ressamlar Cemiyeti”, 1926 Yılında “Türk Sanayi-i Nefise Birliği” daha sonra ise “Güzel Sanatlar Birliği” adı altında faaliyetlerini sürdürmüştür (Kaya, 2005).

Çağdaş Türk resminin temeli Osmanlı Ressamlar Cemiyeti ile atılmış, çağdaş sanat akımlarına geçiş yine bu cemiyetle sağlanmıştır. Zira 1910’da bu cemiyet mensubu sanatçıların çoğu sanat eğitimi almaları amacıyla yurtdışına gönderilmiştir. Bu sanatçılar daha sonra I. Dünya Savaşı başlayınca yurda dönmüşlerdir, toplumsal anlayışta izlenimci resim yapmışlardır.

Çallı Kuşağı sanatçılarından bazıları Sanayi-i Nefise’ye hoca olarak, sanat anlayışlarını bu yolla yayarken, onların öğrencilerinden bir grup 1925 yılında sanat öğrenimi için Paris’e gönderilmiştir, 1928 yılında tekrar yurda çağrılmışlardır. Yurda dönüş yaptıktan sonra Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği adıyla anılan

(17)

grubu oluşturmuşlardır. Ortak bir sanat anlayışı tanımayan birlik üyeleri farklı tarzlarda resimler yapmışlardır.

Genç Cumhuriyetin onuncu yılı olan 1933’te ise Müstakillerden ayrılan bir grup sanatçı “D Grubu” adıyla anılan grubu kurmuştur. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, Güzel Sanatlar Birliği ve Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliğinden sonra, kurulan dördüncü ressamlar birliği olması nedeniyle alfabenin dördüncü harfi olan “D” den ismini almıştır (Candan, 2004:40). Bu gurup ile dönemin getirdiği yeni akımlar doğrultusunda sanat üretilmeye başlamıştır. Bu grup Çallı Kuşağına Müstakillerden de fazla tepki göstermiştir. Genç Cumhuriyetin çağdaşlaşma hedeflerine ulaşmasının Kübizm’le olacağını düşünmüşlerdir. Yapmış oldukları faaliyetlerle 1950’lerde modern sanat anlayışının Türkiye de tutunabilmesini kolaylaştıran, toplumun modern soyut sanatı yadırgamadan kabullenebilmesi için bir tampon görevini, farkında olmadan üstlenmişlerdir.

1936 yılında akademi hocalarının değiştirilmesi, 1937 yılında Leopold Levy’nin resim atölyesi şefliğine getirilmesi, Levy’nin Türk kültür ve geleneksel sanatlarına büyük bir ilgi duyması ve bunu her fırsatta dile getirmesiyle çevresinde büyük bir etki yaratmış ve öğrencilerini de bu felsefe doğrultusunda etkilemiştir.

Bunun sonucunda Leopold Levy’nin atölyesinde çalışan öğrencilerden bir kısmı 1940’larda Yeniler Grubu adıyla birleşmişler ve etkinliklerini sürdürmüşlerdir. Yeniler’le, ilk kez Türkiye’de bir sanat grubu belirli bir görüş etrafında birleşmiştir. Yeniler, Türk resminin gerçek kimliğine kavuşabilmesi için; memleket yaşantısından alınan konuların yine konuya uygun bir üslupla işlenmesi gerektiğini savunmuşlar ve ulusal yerel bir sanat anlayışı sergilemişlerdir. (Giray, 1994: 46). Yeniler grubu ile toplumsal gerçekçi resim anlayışı tekrar tuvalde vücut bulmuştur.

Yeniler Grubu 1940’lı yıllardan 1960’lı yıllara kadar resim sanatına figüratif ve toplumsal gerçekçi bir anlayış getirmişlerdir. Toplumun sorunlarıyla birebir ilgilenen grup üyeleri tüm sosyal gerçekleri halkın sıkıntılarını eserlerine yansıtmışlardır (Arda, 2007:40).

(18)

1937 yılında İstanbul Dolmabahçe Sarayının Veliaht Dairesinde Resim ve Heykel Müzesinin açılması, 1940’lı yıllarda etkinliğini sürdüren sanatçıların kendilerini kabul ettirmelerinde önemli bir rol oynamıştır. 1938 yılında CHP tarafından düzenlenen yurt gezileri ile sanatçıların yurdun çeşitli yörelerinde çalışma yapmaları ve Anadolu’nun gerçeklerini yakından görmeleri Çağdaş Türk Sanatı’nın kimlik arayışında, etkisini gösteren bir diğer faktörü oluşturmuştur (Dalkıran, 2006:).

1940’lı yılların başındaki bu kimlik arayışına çözüm olarak görülen yerel ya da yöresel bir sanat yaratma anlayışı, 1940’lı yılların sonuna doğru geleneksel sanatlardan hareket edilerek Türk resminin gerçek kimliğine kavuşabileceği anlayışına dönüşmüştür. Bu bağlamda o yıllarda Akademi kadrosunda hocalık yapan ve çevresinde, güçlü kişiliği ile saygın bir yere sahip olan Bedri Rahmi Eyüboğlu da bu düşünceyi savunanların başında yer almış ve akademideki öğrencileri bu düşünce yönünde çalışmaya sevk etmiştir.

Eyüboğlu, Batı sanatını taklit etmekle bir yere varılamayacağını, ancak Batı’nın resim tekniklerinin, geleneksel Türk el sanatlarının kaynaklarıyla birleştirilmesiyle Türk resim sanatının gerçek kimliğine kavuşturulabileceğini savunmuştur.

1946 yılında Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun atölyesinde eğitim gören on öğrenci onun fikirleri doğrultusunda On’lar Grubunu kurmuşlardır. Grubun Üyeleri Mustafa Esirkuş, Saynur Kıyıcı, Leyla Gamsız (Sarptürk), Fikret Elpe, Nedim Günsür, Hulusi Sarptürk, Mehmet Pesen, Ivy Stengali, Meryem Özacul ve Fahrunnisa Sönmezdir. Onlar Grubu hem ortak bir görüş açısında birleşmeleri hem de belirli bir üslup oluşturmaya çalışmaları açısından kendilerinden önceki tüm gruplardan ayrılmışlardır (Özsezgin, 1982:x).

Onlar Grubunun mücadelelerinin yaşandığı dönemler de, yani, II. Dünya Savaşının sona ermesinden sonra Türkiye de çok partili demokratik sisteme geçilmesi, kültür ve sanat yaşamında modern ve evrensel programlarla tanışılmasını sağlamıştır. Demokratik düzenin getirdiği sosyal, ekonomik ve siyasal değişmeler halk kitlesi üzerinde etkili olmuş, düşünce ve yaşam tarzını etkilemiştir. Doğal olarak

(19)

halk kitlesi içerisinde yaşayan sanatçılarda bu etkileşimden nasibini almış ve Türk resminde, modern sanat anlayışı filizlenmeye başlamıştır (Dalkıran, 2006: ).

2.1.2. 1950-1970 ARASI TOPLUMSAL GERÇEKÇİ ANLAYIŞ

Türkiye 1950’lerde sanayileşmenin başlaması ile toplumun yaşantısında değişikler olmuş ve köyden kente göçler yaşanmıştır. Yaşanılan bu değişimi eserlerine yansıtan Nedim Günsür ve Neşet Günal Anadolu insanının yaşam gerçeklerini konu almışlardır (Doğan, 2003: 33).

Nedim Günsür gibi Paris'te Andre Lhote ve Fernand Leger atölyelerinde çalışmış, toplumsal gerçekçi anlayışta verdiği yapıtlarla ve yetiştirdiği öğrencilerle Türk resim sanatında yerini kanıtlamış diğer sanatçı da Neşet Günal (1923-2002)'dır. Günal, anıtsal yapıdaki biçimleriyle, eserlerinde kırsal kesimin geri kalmışlığını ve durağanlığını toplumsal anlayışta resimleriyle anlatır. Soyut Sanat dünya platformlarında hızlı değişimlere neden olurken Türkiye’ye gelişi ve sanatçılar tarafından benimsenmesi 1950 yıllarına rastlar. O yıllara kadar sanatçılarımız resimde klasik, empresyonist ve ekspresyonist tarzda eserler üretmekteydiler. Oysa yüzyılın başından itibaren soyut sanat; dünya sanat arenasında gözde bir üslup olarak kabul edilip çoğu sanatçının ilgi alanını oluşturmuştur (Baraz, 1998:x).

1950’li yıllar da ki özgürlükçü demokrasi, ülkenin sanat yaşamına, Batı’daki sanatsal akım ve yenilikleri, günü gününe izleyen bir zihniyet ve çok yönlü eğilimler getirmiştir. Türkiye de resim ve heykel alanında hızla modern akımların içine girildiği dönem, bu dönem olmuştur.

1960’lara gelindiğinde Türkiye de; Avrupa’da 1960’larda çıkan yeni figürasyon eğilimi Batı’da olduğu gibi, Dışavurumcu- Sürrealist ve Toplumsal Eleştirel Gerçekçi anlatımlarla kendini göstermiştir. İnsanın içsel yaşamı yönünde gelişen yeni bakış açısının yanı sıra toplumsal eleştirel gerçekçi sanat görüşünün de yeniden gündeme gelmesini sağlamıştır (Doğan, 2003: 39).

1950’den sonra, Demokratik Parti iktidarlarının devlet yönetimine gelerek, askeri, ekonomik ve siyasi alanlarda batılı ülkelerle yaptığı antlaşmalardan sonra,

(20)

Batı kültürü bütün ürünleri ile Türkiye’ye girmeye başlamıştır. Doğal olarak sanat kitapları da bu dönem de ağırlıklı olarak Türkiye’ye girmeye başlamıştır.

Birçok sanatçı 1960 ve 1970’lerde bu anlatım doğrultusunda yeni görüşler kazanan yapıtlar üretmeye başlamıştır. Yaşlı kuşak sanatçılar, bireysel sanat anlayışları arasına soyut anlatımları katmanın yollarını ararlarken, yeni yetişen gençler bu sanat anlayışını sanat üretimlerinin odağına yerleştirmişlerdir. Rus sanatının konstrüktivist eğilimleri ile tanışılması, bu eğilimlere yeni boyutlar katmış, Malavich ve Tatlin’in resimleri tanınmaya başlamıştır (Giray, 1998).

Bu eğilim içerisinde 1960’larda hicivsel ve mizahi anlatımıyla Cahit Burak, iri yüzlü kadın portreleriyle Nuri İyem, kent insanının yaşamından sahneler yansıtan Neşe Erdok, toplumdaki sıkışıp kalmış insanların yabancılaşmasını, yalnızlığını, zevk alemlerini insanı ürperten bir anlatımıyla Mehmet Güleryüz söylenilebilir.

Toplumsal konuların sanatın resim, edebiyat ve tiyatro gibi alanlarında ele alındığı 1950 ve 1960’lı yıllarda köyden kente göç olgusunun ve kentleşmenin hızlandığı bir süreç olarak karşımıza çıkar.

Neşet Günal, Orhan Peker, Nedim Günsür ve Turan Erol’un yapıtlarında, dönemin ifadeci eğilimleriyle toplumsal siyasal sorunlar arasında daha dolaysız bir köprü kurma çabası yer alır. 27 Mayıs Askeri müdahalesi ve 1961 Anayasası toplumda ve sanat alanında bir özgürlük havası estirmiş, gerçekçi bir bakış açısı geçerlilik kazanmıştır. 1960 ve 1970’lerde soyut sanat ve soyutlama devam ederken, aynı zamanda, toplumsal gerçekçiliği sorgulayan, eleştirel ve politik figüratif bir sanat anlayışı güç kazanmıştır. Figüratif çalışan sanatçılar arasında halk kültürünün alışılmış biçimlerine yönelenlerin yanısıra, kültür verilerini, yaşadıkları coğrafyanın geçmişinden sağlamak isteyen sanatçılar da bulunmaktadır. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencilerinden Neşet Günal, Nedim Günsür, Orhan Peker ve Turan Erol değişen kenti ve yaşantısını, Anadolu insanını ve onun kendine özgü gerçeğini güncel tartışmalar kapsamında anlatarak, figürü bir anlatım aracı olarak görmüşlerdir (Erdemci vd, 2007: 14).

1968 olayları Türk sanatında politik içerikli toplumcu ve toplumsal gerçekçi sanat anlayışının devam etmesinde etkili olmuştur. Ressamlar kırsal kesim insanının

(21)

sıkıntılarını, dramını tuvallerine aktarmışlardır. Türkiye’de, sanayileşmeyle beraber işçi sömürüsü ve grevler baş göstermiş, işsizlik beraberinde göçü getirmiştir. (Giray, 2007: 281). Bu süreçte, kentlerin sokaklarında öğrenci olayları da başlamıştır. Sanatçılar, yaşamın güçlüklerini, bu güçlükler içinde ezilmiş olan insanların dramlarını resimlemenin yöntemlerini irdeleyerek, toplumsal gerçekçilik söylemi çevresinde buluşmuşlardır. Mehmet Güleryüz, Alaettin Aksoy, Gürkan Çoşkun (Komet), Burhan Uygur ve farklı bir sanatsal kimlik sergilemekle beraber Neşe Erdok, gibi sanatçıların öncelikle birey olarak ortaya çıktıkları, figüratif anlatıma yöneldikleri, yapıtlarında, insana, yaşama, kendi iç dünyalarına ve topluma yönelik düşüncelerini betimlemek istedikleri görülmektedir. 1968 kuşağı sanatçıları iç dünyalarını çeşitli yönleriyle tuvallerine yansıtmaya öncelik vererek, insani değerleri ve zaafları bazen trajik bir yorumla ele almışlardır. Bu sanatçılar Türk resminde figüre, yapıtlarında öznel bir anlam yükleyerek işlemişlerdir (Erdemci vd, 2007: 16). Bu sanatçılar ilgilendikleri konular nedeniyle bir ortaklık gösterirler. Neşe Erdok yapıtında olduğu gibi topluma eleştiriden çok gözlemci olarak yaklaşır. Toplumsal gözlemleri kadar iç sorunları yapıta katan bu sanatçılardan her biri anlatımına uygun bir dil geliştirmiştir. Geleneğe, değişmez olana tepki, özeleştiri, cinsellik, çocukluğa dönüş ve ölüm 1968 kuşağı sanatçılarının ele aldıkları temalardır (Erdemci vd, 2007: 17).

Toplumsal konuların sanatın resim, edebiyat ve tiyatro gibi alanlarında ele alındığı 1950 ve 1960’lı yıllarda köyden kente göç olgusunun ve kentleşmenin hızlandığı bir süreç olarak karşımıza çıkar.

Neşet Günal, Orhan Peker, Nedim Günsür ve Turan Erol’un yapıtlarında, dönemin ifadeci eğilimleriyle toplumsal siyasal sorunlar arasında daha dolaysız bir köprü kurma çabası yer alır. 1960 ve 1970’lerde soyut sanat ve soyutlama devam ederken, aynı zamanda, toplumsal gerçekçiliği sorgulayan, eleştirel ve politik figüratif bir sanat anlayışı güç kazanmıştır. Figüratif çalışan sanatçılar arasında halk kültürünün alışılmış biçimlerine yönelenlerin yanı sıra, kültür verilerini, yaşadıkları coğrafyanın geçmişinden sağlamak isteyen sanatçılar da bulunmaktadır. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencilerinden Neşet Günal, Nedim Günsür, Orhan Peker ve Turan Erol değişen kenti ve yaşantısını, Anadolu insanını ve onun kendine özgü gerçeğini

(22)

güncel tartışmalar kapsamında anlatarak, figürü bir anlatım aracı olarak görmüşlerdir (Erdemci vd, 2007: 14).

2.1.2.1.Cihat Burak

Cihat Burak, 1960’larda figüratif resim dalında yeni bir kişilik olarak, fantastik, eleştirel, gerçekçi ve naif nitelikli resimler üretir. Resimlerinde Fantastik yaklaşımla beraber toplumsal eleştiri göze çarpmaktadır. Cihat Burak, 1943’de Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü’nden mezun olmuştur. Burak, Fransa’da kaldığı yıllarda 1961-1965 yılları arasında resim çalışmalarına yer vermiştir. Sanatçı, resimlerinde toplumun ve bireylerin içinde bulunduğu çelişkileri bir halk sanatçısının saf ve önyargısız bakış açısıyla yorumlamaktadır. Günlük yaşam kesitlerini, anılara ve bir düş alemine bağlayan sanatçının yapıtlarında, derin bir öyküsel anlatımla ilişkiler kuran zengin bir iç dünyanın yansımaları görülmektedir. Özellikle çirkinliği ve yozluğu vurguladığı kent görünümlerinde de gerçekleri bu bağlam içinde yansıtmıştır (Tan, 2011: 57).

Cihat Burak, halk sanatıyla Osmanlı sanatının ögelerini Batılı bir şekilde bağdaştırarak sunmaktadır. Düş dünyasıyla gerçek dünyanın bileşimini naif üslup içinde yansıtmıştır. Dış dünyada gördüklerini, gözlemlerini olduğu gibi yansıtmaz; burada gördüklerini bir araç olarak kullanıp kendi iç dünyasını tüm içtenliğiyle dışa vurmaktadır. Toplumsal psikoloji, toplumsal eleştiri ve toplumsal gerçekçilik anlayışını fantastik bir duyarlılık ve mizah duygusuyla tuvallerine aktarmıştır (Giray, 2007: 266).

Cihat Burak, “Pehlivanlar” (Resim 2.1.) resminde figürü neredeyse bütünüyle şematize etmiştir. Mekanı kurgularken ve figürleri istiflerken, geleneksel minyatür sanatının yöntemlerini kullandığı görülür. Burak, geniş bir konu yelpazesi içinde ayrıntılı betimlemeleri ve sağlam kompozisyon kurgusuyla çok sayıda iç mekan resmi, kent görünümü, günlük yaşam sahnelerini tuvaline taşımıştır (Erdemci vd, 2007: 162).

(23)

Resim 2.1.: Cihat Burak, Pehlivanlar, Duralit Üzeri Yağlıboya, 72x59cm, 1955 Kaynak: Erdemci vd, 2008: 164.

2.1.2.2.Turan Erol

Turan Erol, 1951 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olmuştur. Erol, Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi’nde çalışmıştır ve 10’lar Grubu’nun kurucuları arasında yer almıştır. Turan Erol, 1950 ve 1960’larda resimlerinin konusunu kırsal kesim insanının yaşamının dramı olan göçler ve gecekondular (Resim 2.2.) üzerine yoğunlaştırmıştır. Ankara çevresindeki tepelerin üzerine konan gecekonduların ev dokusunu betimlemiştir. Erol, 1070’lerde ise gecekondulardan zeytin ağaçlarına, Bodrum’dan İstanbul Boğazı görünümlerini resimlemiştir. Sanatçı gecekonduları işlediği çalışmalarında, büyük kentlerin yaşam özelliklerini, lirik, duygusal anlamlar yükleyerek seyirciye iletmeye çalışmıştır.

(24)

Resim 2.2.: Turan Erol, Gecekondu Tepe-II, Kağıt Üzerine Guaj, 68x50 cm, 1968 Kaynak: www.sanalmuze.org, 01.11.2011.

2.1.2.3.Neşet Günal

Neşet Günal, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Resim Bölümü’nde öğrenimi sırasında, Nurullah Berk, Sabri Berkel’in ve Leopold Levy’nin öğrencisi olmuştur. 1948 yılında resim öğrenimi için Paris’e gönderilmiş, Lhote ve Leger’in atölyesinde öğrenim görmüştür. Günal, Paris’te, vitray ve duvar halısı teknikleri konusunda çalışmıştır. Neşet Günal, resimlerinde hem toplumsal anlayışa bağlıdır hem de bunu yaparken bir yandan da akademik geleneği ve müze bilgilerini unutmaz. Döneminin büyük boyutlu resimleri olarak dikkat çeken bu örneklerdeki anıtsallık etkisi Günal’ın temel özelliklerindendir. Sanatçının Paris’te ilk yaptığı resim “Üç Güzeller” (1951) Leger’in etkisi altındadır (Erdemci vd, 2007: 14).

Türkiye’ye döndükten sonra bu etkileri geleneksel Doğu sanatının özellikleriyle birleştirerek figür üzerinde yoğunlaştı 1960’lardan itibaren de anlatımı ön plana aldı. Anadolu insanının yaşam zorluklarını yansıtan “Tarla Dönüşü ve Dananın Ölümü” sanatçının bu alandaki ilk çalışmalarındandır. Günal, özgün

(25)

üslubunun erken örnekleri olan bu resimlerde anıtsal bir figür anlayışı ile toplumsal gerçekleri birleştirerek, Anadolu insanını kompozisyonun merkezine oturttu. Sanatçı, daha sonra “Korkuluk”, “Kapı Önü” ya da “Duvardibi” gibi gerek tek, gerek ikili-üçlü ya da daha kalabalık figür gruplarını ele aldığı dizilerinde, insanı tüm yoksulluğu içinde çorak bir doğa, yığma taş duvarlar ya da yıkıntılar önünde betimlemiştir. Figürlerin yüz ifadeleri ve giysileri ile el ve ayaklarındaki biçim bozmalar bu tür bir arka planla birleştirerek anlatımı güçlendirmiştir. Günal, eserini oluşturmadan önce, figürleri ve kompozisyon düzeninin eskizlerini çizer ve kompozisyona son halini verdikten sonra deseni renklendirir, renk düzenini kağıt üstünde çözümlemektedir (Erdemci vd, 2007: 134).

Anadolu bozkırı içinde verimsiz toprakla uğraşarak yaşam mücadelesi veren yüzlerce insandan birisi; baltasına dayanmış dinlenen “Toprak Adamı”nı (Resim 2.3.) resmetmiştir. Yoksulluk, çaresizlik, ezilmişlik içine işlemiştir. Sanatçının geldiği toplumsal ve doğal ortamın onun kişiliğinde oluşturduğu duyarlılığın resimsel bir ifadesi olarak toprak adamın yaşamı ve psikolojisi tuvale yansımıştır. Günlük yaşamda insan emeğine pek değer verilmezse de, figürün abartılı şekilde büyük yapılmış elleri ve ayakları emeğe saygının işareti olarak klasik figüratif bir biçimsel anlatımla şekilleniyor. Toprak adamın gerçeğini inanarak, yaşayarak, duyarak resimlerken, sanatın gerçeğinin de insan ve toplum gerçeğini dile getirmek olduğuna inanmıştır (Ersoy, 2004: 249).

Neşet Günal, toprak insanının yaşam dramını inanarak, yaşayarak ve duyarak aktaran resimleri ile Türk Resim Sanatında özgün bir yer alır. Günal, 1960’lı yıllarda kırsal kesim insanının acılarını resimlemeye başlamıştır. Onların yaşam çabalarını, yoksulluklarını belirgin kılacak bir anlatım yöntemi geliştirir. Abartılı biçimsel deformasyonlar katılır resimlerine, Günal bu yaklaşımına şu açıklamayı getirir: “Önce içimden geldiğim toplumsal ve doğal ortamdan ayrı düşemezdim. Bu ortamın kişiliğimde oluşturduğu duyarlık, çevremle ilişkide hareket noktası oldu. Ve gene, içinden geldiğim toplumsal ortamın yaşantısını biçimlendiren sınıfsal sorunların etkisi altında olmam doğaldı. Ben bu ortamın ürünü olarak, toprak adamlarının yaşamını ve Psikolojisini biçimlendirmek çabası içindeyim” (Giray, 2007: 281).

(26)

Resim 2.3.: Neşet Günal, Toprak Adam, 185x96cm, T.Ü.Y.B, 1974 Kaynak: Ersoy, 2004: 249.

Günal’ın “Toprak Adam” (Resim 3.6) resminde, baltasına dayanmış dinlenen, yoksul, çaresiz toprakla uğraşan bir çiftçi resmedilmiştir. Toprak adamın yaşam içindeki psikoloji anlatılmaktadır. Figürün abartılı büyük elleri ve ayakları emeğe saygıyı işaret etmektedir (Ersoy, 2004: 249).

2.1.3. 1970-1980 ARASI TOPLUMSAL GERÇEKÇİLİK

1970’lerde Türk sanatçısı toplum içinde aradığı yeri bulmuş, bireyselliği kazanmıştır. Bu bireysellik, sanatı akademinin tekelinden de kurtarmıştır. Bu tarihten sonra, Türk sanatçısı, sorgulayan, tartışan, araştıran, kendi imkanlarını kullanarak sanat çalışmalarını sürdüren bir yaratma sürecine girmiştir. Sanat’ta yeninin ve orijinal’in, çok çalışarak, adeta bir bilim adamı titizliğiyle davranılarak elde edilebileceğinin farkına varmıştır. 1970’li yıllar sanat ve kültür yaşamında belirgin değişimlerin yaşandığı yıllar olarak dikkat çekici bir konuma sahiptir.

(27)

Sanatçıların herhangi bir çağdaş akıma ya da eğilime bağlanma çabalarındaki dar kalıplar giderek kırılmıştır. Türk sanatçısı, Batı’daki güncel ve çağdaş sanat gelişmeleri karşısında dikkatli bir gözlemci tavrını korumakla beraber, bu gelişmelere, kendi kültür gelenekleri, yaşam deneyleri ve çevre olanakları açısından da bakmayı öğrenmiştir.

1980'lerde ortaya çıkan Yeni Dışavurumculuk, dünyada ve Türkiye'de aynı anda görülmüştür. 1970'li yıllardaki sosyo-politik baskıların ve teknolojinin gelişmesinin sonucu oluşan varoluşçuluk düşüncesiyle beraber gelişmiştir. İnsan psikolojisine ve bireyselliğe önem veren varoluşçu düşünce, insanı ezen düzene, kişiliğini sindirmeye çalışan topluma karşı koyar. Bireyin kendini tanımasını, baskıdan kurtularak kişiliğini yaratmasını amaçlayarak topluma yabancılaşmasını ve yalnızlaşmasını engellemeye çalışır (Arda, 2007:51). Türkiye’de Yeni Dışavurumculuk akımı içerisinde Cihat Aral, Nedret Sekban, Kasım Koçak, Seyyit Bozdoğan, Hüsnü Koldaş gibi sanatçılar söylenilebilir.

1970’lerde Türkiye’de, siyasi baskı ve ekonomik bozuklukları dikkat çekmektedir. Siyasi olaylar, ekonomiye ve halkın gündelik yaşamına yansımaktadır ve ülkede şiddet artmaktadır. Tüm bu olumsuzluklar içinde sanatta da politik, toplumsal eğilimler güç kazanmıştır. Sanatçılar günün toplumsal olaylarını politik mesajlar içinde aktarmaya ve halka yaşanan olumsuzlukları göstermeye çalışmışlardır. 1970’li yıllarda Neş’e Erdok, Cihat Aral, Nedret Sekban, Aydın Ayan, Hüsnü Koldaş, Seyit Bozdoğan gibi sanatçılar toplumsal gerçekçi eserler üretmeye devam etmişlerdir. 1970’li yıllarda iki farklı tavır ortaya çıkmıştır. Birincisi, toplumu ilgilendiren konuları gerçekçi bir bakış açısında ele alan sanat, ikincisi ise ajitasyon ve propaganda amaçlı gerçekçilik diye tanımlanabilir (Berksoy, 1998: 128).

1980’lerde Dünya’yı vuran ekonomik kriz ile birlikte etkisini arttıran Yeni Dışavurumculuk ve bunun yanısıra teknolojik gelişmelerle kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, akabinde internet yayıncılığı ile toplumsal olayların ve sanat olaylarının hızlı etkileşimine yol açmıştır. Bazı sanatçılar resimlerinde figüratif dışavurumlar ve biçimi bozan dışavurumları ile sanatlarını göstermişlerdir.

(28)

Sosyal, ekonomik, kültürel ve politik parçalanmalarına yabancı kalamayan sanatçılar ise, içsel duygularını dışa vurmaya ve olanları sorgulamaya başlamışlardır. Türkiye'nin gündeminde yer alan olayları kendi bakış açılarıyla farklı teknik ve anlatımlarıyla, konu çeşitliliği içerisinde yansıtan sanatçılar, figüratif resim sanatına ve toplumsal gerçekçi resmin gelişmesine katkılarda bulunmuşlardır. Zamanın aynası niteliğindeki bu işlerin her biri, toplumun yaşadığı olayları tek tek gözler önüne sermekte ve sanat yoluyla insanlara yol göstermektedir (Arda, 2007: 58).

1970’lerin sonunda, özellikle de 1980’lerde, Mehmet Güleryüz, Gürkan Coşkun (Komet), Alaettin Aksoy politik bir tavır ortaya koymuşlardır. Politik duruşlarında kişisel üsluplarını sürdürmüşlerdir. (Erdemci vd, 2007: 261).

Günümüz Türkiye’sinde resim sanatımızı ve sanatçılarımızı çağdaş sanat içinde değerlendirirken, belli görüşler veya eğilimler çerçevesinde sınıflandırmak çok güç olmaktadır. Çünkü her sanatçı kendi kişiliği doğrultusunda belli akım veya eğilimlere bağlı kalmadan yapıtlarını üretmeye çalışmaktadır. Bazen de bir sanatçının yapıtları içinde birbirinden çok farklı eğilimlerin de olduğu görülmektedir (Ersoy, 1998).

2.1.3.1.Mehmet Güleryüz

Mehmet Güleryüz, 1958’de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi (MSGSÜ) Resim Bölümü’nü 1966’da bitirmiştir. 1958 yılında tiyatro oyunculuğu öğrenimi görmüştür. Güleryüz, 1970-1975 yılları arasında devlet bursu ile gittiği Paris’te yüksek resim ve litografi dalında uzmanlık eğitimi görmüş, yurda döndükten sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. 1984’de ise Brüksel’de heykel ve gravür çalışmaları yapmış, 1985’de İstanbul’a dönerek, 2000 yılına kadar Bilsak’da sanat eğitimi vermiştir (Giray, 2007: 340).

(29)

Resim 2.4.: Mehmet Güleryüz, Otobüs Biletçisi, T.Ü.Y.B, 130x96cm, 1970 Kaynak: Erdemci vd, 2008: 212.

Mehmet Güleryüz’ün erken dönem resimleriyle görülen soyut anlayış yerini giderek figüratif bir anlatıma bırakmıştır. 1960’ların ortasında gerçeküstücü öğeler resimlerine girmiştir (Erdemci vd, 2007: 210) .

2.1.3.2.Gürkan Coşkun (Komet)

Gürkan Coşkun (Komet), 1960-1967 arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Zeki Faik İzer ve Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyelerinde eğitim görmüştür. 1971’de Paris’e gitmiştir. Vincennes Üniversitesi’nde eğitim görmüştür. Yaşamını Paris ve İstanbul’da sürdürmektedir. Gürkan Coşkun (Komet), 1960’ların sonu ile 1970’lerin başında Mehmet Güleryüz, Alaettin Aksoy ve Utku Varlık gibi dönemin genç sanatçılarıyla birlikte bir önceki kuşağın biçimsel yorumlarından uzaklaşarak çağdaş insanın dramını ve ruhsal durumunu gündeme getiren resimler üretmiştir.

(30)

Resim 2.5.: Gürkan Coşkun (Komet), Bindik Bir Alamete, T.Ü.Y.B, 42x50cm, 1972 Kaynak: Erdemci vd, 2008: 217.

1980’lerde Komet, bazen arka planda açık tonlar kullanarak figürün havada asılı kaldığı izlemini uyandıran resimler yapmıştır. Daha sonraları sanatçı, figürü hareketlendirerek daha tanımlı mekanlar içinde betimlemeye, yeniden kalabalık figür grupları oluşturmaya ve canlı renklerden yararlanmaya başlamıştır (Erdemci vd, 2007: 216).

2.1.3.3.Aydın Ayan

Aydın Ayan, 1972-1977 arasında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü’nde okumuştur. Sabri Berkel’in gravür atölyesinde, ardından Bedri Rahmi Eyüboğlu ve onun ölümünden sonra (1975) Neşet Günal atölyesinde öğrenim görmüştür. MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde öğretim üyesi olan sanatçı, toplumsal konulara resimlerinde yer vermiştir. Ayan’ın esin kaynaklarından biri, öğrenim gördüğü Neşet Günal’ın toplumsal gerçekçilik eğilimindeki yapıtlarıdır. Ayan’ın bu doğrultuda ürettiği en önemli yapıtları “Kuş Yemi Satıcısı” (1983) ve “Yolun Sonu” (1984)’dur. Sanatçı sağlam desen anlayışıyla bir süre sonra bu etkilerden arınarak özgün anlatıma ulaşmıştır (Eczacıbaşı, 2008: 162).

(31)

Resim 2.6.: Aydın Ayan, Kuş Yemi Satıcısı, T.Ü.Y.B, 82x53cm. 1976 Kaynak: Oktay, 1997: 21.

Aydın Ayan’ın, “Kuş Yemi Satıcısı”nda (Resim 2.6.) figürleri deforme etmeyerek, perspektif kurallarına bağlı kalmıştır. Ön plandaki figürün arka plandaki görüntüsüyle ilişkilendirilerek tuval derinliği sağlanmaktadır. 12 Mart darbesinin öncesinde başlayan toplumcu gerçekçi sanat anlayışı başlamıştır ve Ayan kendisini bu gergin ve çekişmeli ortamın içerisinde bulmuştur (Oktay, 1997: 18).

2.1.3.4.Alaettin Aksoy

Alaettin Aksoy, 1963-1968 yılları arasında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesinde eğitimini tamamlamıştır. 1972’de devlet bursu ile Fransa’ya gitmiştir.

(32)

Resim 2.7.: Alaettin Aksoy, Tüo, T.Ü.Y.B, 50x50 Kaynak: www.galerinev.com/tr/sergiarsivi/detay/6, 11.09.2011.

Aksoy, zaman ve mekanın olmadığı bir ortamda insan gerçeğini fantastik kurgular içinde ele almıştır. Alaycı ve iğneleyici, içinde ironi bulunan yaşamla ilgili yorumlar yapmıştır. Fantastik figür anlayışıyla yaptığı kompozisyonlarında, desenleri deformasyon ve klasik renk değerleriyle tamamlamıştır. Belli olmayan bir zaman diliminde yaşayan insanları, fantastik kurgular içersinde ele almıştır. Deformasyona uğrattığı tiplemelerinde davranış ve yaşam gerçeğini etkili bir şekilde yansıtmıştır (Ersoy, 1998: 138).

2.1.4. 1980 VE SONRASINDA TOPLUMSAL GERÇEKÇİ YAKLAŞIMLAR

Türkiye’de, 1980 öncesi ve sonrası süreçte köyden kente göç olgusu hala önemli bir sorun olarak dikkat çekmektedir. Tarımda gelirin düşmesi, makineleşmenin başlaması bunun beraberinde işçi ihtiyacının azalmasıyla, köyden kente göç 1980’lerde hızlanarak 1990’larda da devam etmiştir. Göçün sürekli artarak devam etmesiyle şehirlerde çarpık kentleşme olmuştur. Gecekondulaşmayla birlikte şehirlerde kültürel, sosyal ekonomik yapıda bozulmalar olmuştur. Türkiye’de 1980’lerde 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından Süleyman Demirel’in başında olduğu hükümet görevden alınmıştır. 1961 Anayasası kaldırıldı ve Türkiye’yi

(33)

askerlerin yönettiği bir döneme girmiştir. Sağ ve sol görüşlü insanlar tutuklanarak sivil örgütler kapatılmış, üniversiteleri siyasetten uzaklaştırmak için YÖK yasası getirilmiştir. Özgürlükler kısıtlanarak, toplum baskı altında tutulmuştur. Bu baskı edebiyat ve sanat alanında da etkisini göstermiştir. Baskıya tepki olarak sanatçılar, yasaklanan konuları eleştiren eserler üretmişlerdir. 1980 Darbesi sonrası ekonomide bozulmaların başlamasıyla birlikte, kırsal ve kentsel yaşamda farklılıklar artar. Kırsal kesim yoksullaşırken, kentlerdeki orta sınıf eridi, yeni bir zengin kesim oluşmaya başladı. Lüks tüketim mallarının satışında artış gözlenmiştir (Duben ve Yıldız, 2008: 218).

Sanat etkinlikleri arasında ise 1977-1987 yılları arasında iki yılda bir gerçekleştirilen İstanbul Sanat Bayramı kapsamındaki “Yeni Eğilimler Sergileri”, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Heykel Müzeleri Derneği tarafından 1980 yılından itibaren “Günümüz Sanatçıları İstanbul Sergileri” düzenlenmiştir. İstanbul Sanat Bayramlarının amacı, Türk sanatına evrensel ilişki boyutları kazandırmak, sanatın toplumsal işlevini halkla bütünleşecek şekilde ortaya koymaktır (Yardımcı, 2005: 21). 1987yılında ilki düzenlenen “I. Uluslararası İstanbul Çağdaş Sanat Sergisi” (Uluslar Arası İstanbul Bienali) geleneksel sanat anlayışını sorgulayan çalışmaların yer aldığı etkinliklerdir. İstanbul Bienali’nde, postmodern anlayışta ve kavramsal çalışmalara yer verilmiştir. 1980 sonrası sanat alanında, modern ve postmodern sanatın sorgulandığı, kavramsal sanat bağlamında sanatçıların çalışmalarında, militarizm ve otorite sorgulanmıştır. Bu dönem sanatçılar, şehirlerin değişen yeni görünümlerini, toplumsal değerlerini, gündelik yaşamı, siyasal ve sosyal temaları çalışmalarına konu edinmişlerdir. 1989 yılında bağımsız olarak kurulan Plastik Sanatlar Derneği (PSD), sivil sanatçıların bir araya gelerek kendi haklarını aramalarını sağlamıştır. Derneğin 1991 yılından itibaren düzenlenen panellerin bildirileri, kitaplaştırılarak sanat yayını alanında önemli bir yere sahiptir (Duben ve Yıldız 2008: 23). 1990 da kavramsal sanat devam etmiştir. Çağdaş sanat, toplumsal ve siyasal olana duyarlı yenilikçi bir tutum içerisine girmiş ve soru soran ve sorularına yanıt arayan bir sürece girmiştir (Kahraman, 2002: 217).

Toplumsal gerçekçi çalışmalar ise bireysel olarak Türk resim sanatı içerisinde yer almaya devam etmiştir.

(34)

2.1.4.1.Neş’e Erdok

Neş’e Erdok, 1963’de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Resim Bölümü, Neşet Günal atölyesinden mezun olmuştur. 1965-1966 yılları arasında İspanya’da, 1967-1972 yılları arasında Fransa’da resim çalışmaları yaptı. 1972’de Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyesi oldu (Tansuğ, 2005: 384). Hocası Neşet Günal’ın yalın figür anlayışından etkilenen Erdok, sağlam bir desen bilgisi ile ışık-gölge, biçim-leke gibi değerlere ve ayrıntıya önem verdiği toplumsal içerikli resimlerinde çocukları, satıcıları, hastaları, sakatları ve yaşlıları konu almıştır. Resimlerinde kişilerin iç dünyalarını karamsar bir bakış açısı ile tuvallerine aktarmıştır. Konunun çarpıcılığını belirginleştirmek biçim bozmalara başvurmuştur (Giray, 2007: 290).

Otobüste karşılaşılan sahne bir bütün olarak ele alınıp, çözümlenirse ilk bakışta pek dikkati çekmemesine karşın, ayrıntılara geçtikçe her şey gitgide belirginleşmeye başlar. Belden aşağı giyime bakıldığında, kürklü botuyla kadın için kış, kısa pantolonlu erkek için yazdır. Suratı erkekten farksız kadın, ancak aşağıya doğru indikçe gerçek cinsel kimliğiyle uyum içindedir. Yanındaki adamın üst tarafı yaşlı, belden aşağısı gençtir (çocuk). Arkadaki figür, eğer cam kırık değilse, otobüsün hem dışında, hem içindedir. Her şeyin görece ve boşlukta olduğu bu belirsizlik ise, sonuçta kaygının mayalanması için kusursuz bir ortamdır (Ergüven, 1997: 194).

Resim 2.8.: Neş’e Erdok, Otobüste, T.Ü.Y.B, 200x160cm, 1986 Kaynak: Ergüven, 1997: 196.

(35)

2.1.4.2.Aydın Ayan

Aydın Ayan, 1970’li yıllarda Türkiye’de politik siyasi baskılar, yasaklanan kitaplar polis çatışmaları gibi konuları tuvaline taşımıştır. Sanatçı, 1980’li yılların sonlarından itibaren yeni arayışlara yönelir. Ayan, 1980 resimlerinde figürlerini yalnızlık, çaresizlik, yoksulluk içinde, toplumsal ve politik gerçekçiliğin anlatımıyla vurgulamıştır.

Resim 2.9.: Aydın Ayan, Karda Kadın, T.Ü.Y.B, 89x116cm, 1985 Kaynak: Giray, 1999: 131.

2.1.4.3.Özer Kabaş

Özer Kabaş, 1957’de Robert Kolej Mühendislik Okulu’nu bitirdikten sonra ABD’ye gitmiş ve 1957-1962 arasında Yale Üniversitesi Güzel Sanatlar Okulu’nda Albers ve Twarkow’un öğrencisi olmuştur. 1976’dan ölümüne dek İDGSA’da Resim Bölümü öğretim üyesi olarak görev almıştır.

Özer Kabaş’ın “İstinye Dokları” (Resim 2.10) resminde, kompozisyonun üst bölümünde, tablonun üst yarısını oluşturacak biçimde, doklara (gemilerin yükünün boşaltıldığı veya onarıldığı, üstü kapalı havuz, ticaret mallarını saklamak için rıhtımda yapılan büyük depo) çekilmiş olan bir gemi ayrıntısı, pervanesiyle birlikte görülmektedir. Bu ayrıntı tablonun alt yarısındaki balıkçı figürleriyle bütünleşmekte, balıkçının arkasında yer alan kırmızı tablalar üzerindeki balık istifleri, bir tele asılı olarak duran balıkçı feneri, figürün bir deniz işçisi olarak resimdeki ağırlığını

(36)

pekiştirmektedir. Balıkçının denize adanmış bir yaşamın izlerini, yüzündeki derin çizgilerde bulmak mümkündür. Sağ elinde tuttuğu sigara ve sırtındaki paltosuyla, yorucu deniz yaşamını vurgulamaktadır (Özsezgin, 2000: 150).

Resim 2.10.: Özer Kabaş, İstinye Dokları, T.Ü.Y.B, 116x98cm, 1990 Kaynak: Özsezgin, 2000: 151.

2.1.4.4.Ramiz Aydın

Ramiz Aydın, 1961 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitirmiştir. 1982-2004 yılları arasında Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitmenlik yapmıştır. Ramiz Aydın, yaşadığı toplumun çelişkilerini ve sorunlarını ele alan toplumsal içerikli eserler üretmiştir. Kırsal kesimin çalışan insanlarını idealize ederek anıtsallaştırmıştır. Anadolu bozkırında yaşayan bu insan figürleri, zor koşullarda yaşamaya hazır görünen bu insanlar, yalın ve sade bir dille tuvale aktarılmıştır. Resimlerinde, az renk kullanan sanatçı, sıcak-soğuk kontrastlar oluşturmaktadır. Yakın planda Anadolu kadınlarını (Resim 2.11.) geniş düzlük içinde kümelenmiş insan grupları, arka plana geniş bir ufuk koyarak resmine dramatik bir hava vermeye çalışmıştır. Aydın, eserlerinde ulusal bir gerçekçiliği ve dünya görüşünü vurgulamaktadır (Ersoy, 1998: 87).

(37)

Resim 2.11.: Ramiz Aydın, Yankılı Oda, T.Ü.Y.B, 90x120cm, Tarih bilinmiyor Kaynak: Ersoy, 1998: 87.

2.1.4.5.Seyyit Bozdoğan

Seyyit Bozdoğan, 1985’de Friedrich Ebert-Stiftung Bursu’yla Almanya’ya gitmiştir, Köln’e yerleşmesinin ardından sanat yaşamını Türkiye ile Almanya arasında sürdürmektedir. Seyyit Bozdoğan, yaşam ve iş koşullarını, sanayi ile birlikte oluşan çevre kirliliğini, çevre sorunun verdiği sıkıntı ve tehlikeyi resimlemiştir. İnsan yaşamının sanayi üretim koşulları altında doğadaki yerine eserlerinde dikkat çekmektedir. Resimlerinde toplumsal eleştiri ağır basmaktadır (www.sbozdogan.de, 11.09.2011). Çıplak insan vücudu, geniş zıt renk lekeleriyle parçalanarak manzara görüntüsü kazandırılmıştır. Manzarada fabrikalar ve bacalarından çıkan duman gösterilmektedir. Sanatçı, bu çalışmasıyla yaşamı tehdit eden çevre kirliliğine tepki göstermektedir (Ersoy, 2004: 119).

(38)

Resim 2.12.: Seyyit Bozdoğan, Kırmızı Evli Vücut Manzarası, T.Ü.Y.B, 120x95 cm. Kaynak: Ersoy, 2004: 119.

2.1.4.6.Kemal İskender

Kemal İskender, 1972’de, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü’de Sabri Berkel, Ali Çelebi, Bedri Rahmi Eyuboğlu ve Neşet Günal’ın öğrencisi olarak mezun olmuştur. 1973-1974 arasında Central School of Art Desing’da vitray ve gravür çalışmaları yapmıştır. 1974’de girdiği Royal College of Art’ta üç yıl resim çalışmış ve 1977’de lisansüstü çalışmasını tamamlamıştır. Aynı yıl İDGSA’da asistanlık görevine başlamıştır. Sanatçı, MSGSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeliğini sürdürmektedir. Kemal İskender, çalışmalarında figürleri, anıtsal ve fantastik kurgular içinde ele alır. Çok figürlü resimlerinde insanların psikolojik ve toplumsal durumlarını gergin, dinamik bir ifadeyle yansıtmaktadır.

(39)

Resim 2.13.: Kemal İskender, Talih Sofrası, T.Ü.Y.B, 80x105cm. Kaynak: Ersoy, 2004: 280.

2.1.4.7.Hüsnü Koldaş

Hüsnü Koldaş, 1977’de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde Neşet Günal Atölyesi’nden mezun olmuştur. 1980’den günümüze aynı üniversitede de Fresk Atölyesi’nde öğretim üyeliği yapmaktadır. Koldaş, 1970’lerde daha çok sebze ve maskelerle Ölüdoğalar gerçekleştirmiş, 1980’lerde figüratif çalışmalarla toplumsal içerikli konulara yönelerek resimlerinin konusunu yaşadığı çevreden, olaylardan ve kişilerin yaşamından almaya başlamıştır (Ersoy, 1998: 91).

Resim 2.14.: Hüsnü Koldaş, Fenerci, T.Ü.Y.B, 200x150cm. Kaynak: Ersoy, 2004: 330.

(40)

2.1.4.8.Sezai Özdemir

Sezai Özdemir, eserlerinde insanı, yaşamını, ölümü, depremleri, savaşları eleştirel gerçekçi bir bakış açısıyla irdeliyor. Ele aldığı konular arasında, hastalık, yalnızlık, yoksulluk, çaresizlik içinde acı çeken insanlar bulunmaktadır.

Resim 2.15.: Sezai Özdemir, Son Akşam Simidi, T.Ü.Y.B, 200x260cm. Kaynak: Ersoy, 2004: 378.

2.1.4.9.Kasım Koçak

Kasım Koçak, “Maltepe Ressamları” olarak anılan topluluğun öncüsü olmuştur ve gerçekçi Figüratif resimleriyle tanınır. 1970-1975 arasında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde Neşet Günal ve Özdemir Altan atölyelerinde öğretim görmüştür. 1979’da eşi ressam Aysu Koçak ile Maltepe’de atölye açan sanatçı, İbrahim Çiftçioğlu, Vural Yıldırım, Burhan ve Ayşen Yıldırım, Celal Özgenç, Timur Çelik, Bayram Gümüş, Arif Hikmet Erciyes, Selahattin Yıldırım, Mustafa Özel, Yüksel Diyaroğlu ve Ahmet Akbaş gibi genç sanatçılarla birlikte “Maltepe Ressamları”nı oluşturmuştur. (Eczacıbaşı, 2008: 889). Kasım Koçak, klasik figüratif üslupla yarattığı yapıtlarını doğa gözlemleriyle birleştirdiği yaşam gerçekleri üzerine kurmaktadır. (Ersoy, 2004: 327).

(41)

Resim 2.16.: Kasım Koçak, Gittikçe Çoğalır Delimiz Bizim, T.Ü.Y.B, 210x210cm,1996 Kaynak: Ersoy, 2004: 327.

2.1.4.10. Cihat Aral

Aral, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nü 1969’da bitirdikten sonra 1970-1974 arasında Paris’te Güzel Sanatlar Yüksekokulu’nda resim, Uygulamalı Sanatlar Yüksekokulu’nda da vitray üzerine eğitim gördü ve ayrıca taş baskı ve oymabaskı (gravür) çalışmıştır. 1970’lerin ortasından başlayarak toplumsal gerçekçilik anlayışı içinde insancıl değerleri, insan-doğa çelişkilerini ve toplumsal uyanışı tuvallerine yansıtmıştır. Aral, 1980’lerde de insan ve insan dramına olan ilgisini yitirmeyerek, konusunu yalın figürleri gerçekçi bir dille işlemiştir. Sanatçı figür çalışmaları yaşanan olayların genelleştirilmiş bir yansımasıdır (Eczacıbaşı, 2008: 118).

Cihat Aral, toplumsal gerçekleri eleştirel bir bakış açısıyla işlemiştir. Figüratif resimsel bir anlatım diliyle açlık, savaş, göç, yoksulluk, zulüm gibi her toplumda ve her dönemde insanlığın yaşadığı acıları irdelemektedir. Tanık olduğu, yaşadığı deneyimlerini tuvallerine taşıyarak insan ve yaşam gerçeğini resimlerinin içeriğine almaktadır.

(42)

Resim 2.17.: Cihat Aral, Çöp İnsanları, T.Ü.Y.B, 100x81cm, 1998 Kaynak: Ersoy, 2004: 45.

Aral, “Çöp İnsanları” (Resim 3.26) çalışmasında, yoksul, ezilen, çöp toplayan kadınlar, sırtlarındaki torbaların ağırlığı altında bükülmüş, dokunaklı ve dramatik bir anlatımla betimleniyorlar. Soğuk renklerle savruk fırça vuruşlarıyla ve abartılı siluetleştirilmiş çöpçü kadın figürleri dramatik bir ortamda yoksulluk temasına dayalı mesajını iletmektedir (Ersoy, 2004: 45).

2.1.4.11. Nedret Sekban

Nedret Sekban, 1977’de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni Neşet Günal atölyesinde eğitim almıştır. İlk kişisel sergisini 1987 yılında İstanbul’da, Sanfa Sanat Galerisi’nde açmıştır. 1979 yılında asistan olarak görev yapmaya başladığı Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 2001 yılında profesör olmuştur. Nedret Sekban, sanatın geleneksel değerlerine bağlı kalarak, toplumsal gerçekçiliği kendi üslubuyla yorumlayarak özgün bir anlatıma ulaşan Nedret Sekban, günümüz Türk resim sanatında figür resminin, toplumsal gerçekçi eğiliminin önemli isimlerindendir (Giray, 2007: 288).

(43)

Resim 2.18.: Nedret Sekban, Çiçekçiler, T.Ü.Y.B, 150x180cm, 1996 Kaynak: Erzen, 2001: 105.

Çiçekçiler (Resim 3.28) her gün karşılaşabileceğimiz insanlardır. Sarılı, turunculu giysileri, kolye ve küpeleri, çıplak ayakları ve terlikleriyle, oturup müşteri bekleyen bu insanlar, doğal görünüşleriyle betimlenmişlerdir (Ersoy, 2004: 422).

2.1.4.12. Ahmet Umur Deniz

Ahmet Umur Deniz, 1980 yılında girdiği Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü’nden 1985 yılında mezun olmuştur. 1995 yılında Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev almaya başlamıştır (Giray, 2007: 282). Ahmet Umur Deniz, Neşet Günal Atölyesi’nde yetişen sanatçı, figüratif üslubun genç kuşak temsilcilerindendir.

Ahmet Umur Deniz’in “Erzak Yardımı Çalışması”nda Akşamı ve yangını imleyen kırmızıdan kahverengiye uzanan renk değerleri resmin içeriğiyle biçimi arasındaki dengeyi sağlıyor. Yaşarken sanatçı toplumsal bir yarayı, bu dinamik ve hüzünlü kurgu içinde irdelerken, bu aceleci kalabalık yardım almıyor, sanki yangından mal kaçırıyor (Ersoy, 2004: 171)

(44)

Resim 2.19.: Ahmet Umur Deniz, Site Önünde Çöp Toplayanlar, Tuval Üzeri Karışık Teknik,

146x114cm. 2002

Kaynak: Giray, 2007: 283.

2.1.4.13. Hakan Gürsoytrak

1996 yılında Hakan Gürsoytrak (1963, Ankara), Mustafa Pancar (1964, İstanbul), Antonio Cosentino (1970, İstanbul) tarafından, “herhangi bir üslubun peşinden koşmayan, deneysel bir yaklaşımı benimseyen, boyasal resmin doğasını araştıran, kurum ya da kişilerin desteklemediği” özerk bir topluluk olarak kurulan Hafriyat, kent hayatından, kent hayatının kültürel ikliminden beslenir. Topluluğun çalışmalarında İstanbul’a bakılır, modernleşmenin kent yaşamı üzerindeki izleri sürülür. Hafriyatçılar, kentin sokaklarında gezer, kent hayatını gözlemler, resimleriyle alt kesimlerin sesi olur, sokağın dilini resme taşıyarak kentin toplumsal gerçekliğini yansıtırlar. Güncel hayata dair imgelerin haber fotoğrafı estetiği içinde ele alındığı resimlerde, kentin kazılan, yıkılan, yeniden yapılandırılan alanları, sürekli değişen çehresi, kent yaşamının ritmi, kaosu, kentleşmenin farklı tezahürleri gösterilir. “Hain Geceler”(2001), “Yalan Dünya” (2004), “İmalat Hatası” (2005) gibi sergi adları topluluğun yerel, mahalli olandan ve popüler kültürden beslendiğinin örnekleridir. 1996’daki ilk serginin ardından Murat Akagündüz’ün (1970, İzmit) de dahil olduğu topluluk, sonraki sergilerinde bakış açısına, konuları ele alışına uygun olarak Erim Bayrı (1966, İstanbul), Eyüp Öz (1953, Erzincan), Charlie (1953,

(45)

Üsküp), Nalan Yırtmaç (1969, İstanbul) ve extra mücadele (kuruluşu 1997, İstanbul) gibi çeşitli sanatçıları içine alarak değişken yapısını sürdürdü ve tuval resminin dışında video, fotoğraf, çizim gibi farklı araçlar da Hafriyat’ın çalışmaları içinde yer almıştır (Erdemci vd, 2007: 440).

Hakan Gürsoytrak, 1984 yılında M. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini, 1990 yılında MSÜGSF Resim Bölümü’nü bitirmiştir. 1993’te University of Reading’de yüksek lisans eğitimi görmüştür. 1996’da Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde sanatta yeterlik yapmıştır. Yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli karma sergilere katılmıştır. Hafriyat (1, 2, 3), Süper Hafriyat ve Hain Geceler, Hafriyat Grup Sergilerine katılmıştır. Bir süre Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Öğretim Üyeliği yapmıştır. İlk sergisini 1996’da Eskişehir (Palet Sanat Galerisi)’de açmıştır. Gürsoytrak, çalışmalarını İstanbul’da sürdürmektedir. Hakan Gürsoytrak’ın resimleri çoğu beceriksizce çekilmiş, kötü kadrajlanmış fotoğraf çekimlerinden alınma gibi durmaktadır. Resimler kenarlarını kimi zaman çevreleyen çizgilerle bitirilerek, kimi zaman da boş bırakılarak bir tür gelişigüzel oluşumu imliyor. Silik, yorgun gri tonlar ve güdük fırça darbelerinden oluşan işler, resmettikleri gibi tam da bitirilmemişler, üst üstelerdir (Atar, 2008: 416).

Resim 2.20.: Hakan Gürsoytrak, Portatif Bahçe, T.Ü.Y.B, 141x161cm. 2002 Kaynak: Ersoy, Ayla, 2004: 261.

Referanslar

Benzer Belgeler

Küçük organik moleküllerle hazırlanan OLED aygıtlarında; elektron tabakası olarak n tipi materyal olan AIq3 ve 2- (4-bifenil)-5-(4-t-bütifenil)-1,3,4-oksadiazol (PBD),

yüzyıl bütçelerini inceleyen Ahmet Tabakoğlu’nun; Osmanlı maliyesinin genel durumu ve yapısı hakkında kitap ve makaleleriyle öne çıkan Yavuz Cezar’ın;

A restricted NP based spectrum sensing algorithm is obtained for additive Gaussian mixture noise channels in the presence of imperfect prior information about signals of primary

Cevdet merhumun Tedrisat mecmuasında neş­ redilmiş konferansı iyi bir etiid olduğu gibi, Ahmed Mithat Efendi merhumun (Fatma Aliye Hanım) -isimli eserinden de

Bu dönemde resim yüzeyinde uygulanan kolajlar, resmin plastiği bağlamında düşünüldüğünde, farklı malzemelerin birleşmesiyle nihai sonuçta homojen olmayan

Sonuç olarak sanatçı, şehirdeki insanların gündelik yaşamlarını, şehirlerdeki mimari anıtları ve sokakları kendisine konu edinmiş, özellikle sokakları ve

Avrupa Danışma Komitesi, Uluslararası Je- odezi ve Jeofizik Birliği (IUGG) ile diğer uzman- laşmış bilimsel Avrupa kuruluşlarına danışılarak, Avrupa

Rekreasyon çevresinde birçok alanı barındırmaktadır. Çevresindeki bu alanlara bireylerin katılma amaçları doğrultusunda ortak nokta olmaktadır. Bu çevresindeki