• Sonuç bulunamadı

İmbikten çekilmiş adam:Arif Dino

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İmbikten çekilmiş adam:Arif Dino"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yaşar Kemal yazdı

İmbikten Çekilmiş

Adam: A rif Dino

YAŞAR KEMAL

** * O

Arif Dino’yla dostluğumuz on yedi yıl sürdü. Onu tanıdı­ ğımda ben on yedi yaşındaydım. Şiirler yazıyor, ağıtlar, te­ kerlemeler derliyordum. Tanıştığımız gün bana

resim dersi vermeye başladı. Adana Halkevi- nin bahçesindeydik. Çok güneş vardı. Sıcak güneşin alnına sereserpe oturmuş, gözlerini kısmış, derin düşüncelere dalmıştı. Gözlükleri de, her zaman olduğu gibi alnındaydı. On yedi dostluk yılında Arif Dino’yla hemen hemen hiç ayrılmadık. Beni de Cumhuriyet gazetesi­ ne Arif Dino getirdi, Nadir Nadi Beyle konuş­ tu, röportaj yazarı olarak gazeteye girmemi sağladı. Durmadan, on yedi yıldan söz ediyo­ rum, bu on yedi yılda ben Arif Dino’nun elle­

rinin bir kez olsun durduğunu görmedim. Bir kahvede otu­ rurken, yürürken bile, yatakta, konuşurken, şiir okurken,

(2)

im bikten çekilmiş adam : A rif D ino

(Baştarafı 1. Sayfada)

onun elleri hep çalışırdı. Sigara kutularına, gaze­ te kâğıtlarına, kurşun kalemle, kahve telvesine dal­ dırdığı bir kibrit çöpüyle resimlerini yapardı. Son­ ra çakıitaşiarından heykeller oymaya başladı. Bel­ ki altı ayda bir heykel oyuyordu ya, koca bir dün­ yayı, Arif Beyin rahleyi tedrisinden geçmiş birisi olarak böyle bir benzetme yapmak istemezdim, başka olanağım yok, o heykele sığdırıyordu. Hey­ kellerin en büyüğü bir başparmak kadardı. İlk baş­ ladığı zamanlar çok zorluk çekiyor, elindeki alet­ lerle ancak, o sert çakıltaşlarına ancak derince bir çizgi çekebiliyordu. Sonra İsveç’ten, canını dişi­ ne takarak, ne yaptı ne eyledi de çelik aletler ge­ tirtti, işte o zaman dünyalar onun oldu, sevinç için­ de üç günde bir heykel yonttu ki, amanallah... Yonttuğu heykeller de neydi, diyeceksiniz, insan yüzleri... Şimdi bir küçük heykelini anımsıyorum, bir yüzdü bu, hangi yönden bakarsanız başka bir insan oluyordu. Örneğin yukardan bakarsan öf­ keleniyor, aşağıdan bakarsan gülümsüyordu... Sağdan alaycı oluyordu yüz, solda yaşlanıyordu. Bu, marifet mi diyeceksiniz, elbette marifet değil, yalnız imbikten geçmiş Arif Dino inceliği işin içi­ ne karışınca iş değişiyor, o da Hitit ustalarının, aydınlıkçıların yoluna giriyordu. Sonra bu heykel­ ler yok oldu. Arif Bey, o heykelleri fotoğrafçı bir arkadaşına vermişti. O da, heykellerden bir teki­ nin fotoğraflarını çekmişti ki... Küçük çocuğu çek­ mecedeki çakıltaşlarını alıp bahçeye fırlatmıştı. Belki de kuş lastiği taşı yapmıştı. Arif Bey, hey­ kellerinin başına geleni duyamadı, bilemedi. Bil­ seydi, kahkahalarla güler, sevincinden okkalı bir kahve söyleri bir de köylü cıgarası tellendirir, bir de çizgileri, renkleri uçan, ele avuca sığmaz resim­ ler döktürürdü eline geçen kâğıda. Arif Dino, bu sanat inceliğini, düşünce inceliğini sonuna kadar inceltip, kendi kendini imbikten çekmiş adam, o kar kadar lekesiz, yanma yöresine en ufak bir zevksizlik, kabalık bulaşmamış adam, sergi aç­ maktan, çok güvendiği dostları dışında resimleri­ ni göstermekten sakınan bir kişiydi. Çok tuhaf, heykellerini göstermek isterdi, o da, belki de ken­ dine karşın bir devinimdi, bu yolla da heykelleri kurban gitti. Arif Dino, bunu alçakgönüllülüğün­ den mi yapardı sanırsınız, Arif Dino çapındaki bir sanatçı, alçakgönüllülüğe düşecek kadar yavan olamazdı. Hiçbir büyük sanatçı öyle sanıldığı gi­ bi uydurma alçakgönüllülüklere düşmez, bir bü­ yük sanatçı alçakgönüllüdür, ama doğa gibi alçak­ gönüllüdür. Arif Dino sonuna kadar mükemmel­ liği arıyordu. Biliyorum, günde on beş yirmi tane resim çiziyor, sonra da birçoğunu yırtıyordu. Arif Bey, sonsuz bir sanat denizinin içine düşmüş, kor­ kunç dalgalarla boğuşarak arıyordu. Arıyor, bu­ luyor, buldukları kendisine yetmiyordu. O, bir ye­ re, sanatın sonsuz inceldiği, son haddini buldu­ ğu, sınırsız, lekesiz, bulut gibi bir yere varmak is­ tiyordu. O, varacağı yeri biliyor, o varacağı yere doğru, günün yirmi dört saatinin yirmi dördünde

de doludizgin, kantarması köpük içinde koşuyor­ du. Oraya varmadan önce ne resim sergisi, ne hey­ kel sergisi... Kendini dünyanın en ince zevk imbi­ ğinden çekmiş adama ne kendisini, ne de başka­ sını beğendirmek kolay olmuyordu. O kendisini doğanın, sanatın imbiğinden çekerek zenginleştir­ miş, inceltmiş, olağanüstü bir kişiliğe varmıştı, ö r ­ neğin, o arıların, otların, çiçeklerin, pamukların dilinden anlardı. Ö da, Lokman Hekim gibi bir Çu- kurovalıydı. Bütün çiçekler, otlar kendi dillerin­ ce, Lokman Hekim gibi Arif Beye de konuşurlar­ dı.

Arif Bey ilmi simya uzmanıydı. Çukurova’da, Anavarza’da, ilmi simyaya dayanarak az deney­ ler yapmadık. Doğanın, insan huyunun, kafası­ nın özüne varmak için ilmi simyayla teşerrüf et­ mek çok gereklidir. Bir sanatçı incelebilmek için ilmi simyadan mutlaka geçmek, doğanın imbiğin­ den süzülmek zorundadır. Arif Dino, sanatla, o kültür dedikleri, yani kitaplarda yazılı olanlarla, onlardan daha da çok doğayla kaynaşmıştı. Do­ ğayla, insanla zenginleşmişti. Bu zenginlik onu mükemmelin en ince, kılıçtan keskin yoluna sok­ muştu. Ve o yolda dolu dizgin... Ondan berisi Arif Beyi hiç ilgilendirmiyordu. İşte bu yüzden çizgiyi yok edecek, rengi yok edecek kadar renge varmış­ tı. Elimizde kalan birkaç deseni onun için, bu ken­ di kendini doğanın imbiğinden ve hem de riyazet­ ten çekmiş kişinin yapıtları, çağımızın en güzel çiz­ gileri, desenleri olmuştur. Resimden anlayan beri gelsin ve hem de A nkara’ya gidip Nev Galeri’de- ki desenleri görsün. Bir de kitabını basmış Nev Ga­ leri onun, sergiyi göremeyenler ona baksınlar, bu dünyadan bir Arif Dino’nun gelip geçmediğini an­ layacaklar. Bir de Arif Dino’nun renk anlayışı var, ona da tam on yedi yıl tanık oldum. O, renge orospu diyordu. Bulaştırılmış renge... Ama onun öyle resimleri vardı ki... Hep, ovadan baktığımız Torosları çizerdi... Bir, iki, beş değil... Belki yüz, yüzelli, çok. Sıra dağlar, mavisi uçuk, daha da açı­ larak, perde perde, dünyanın en tatlı mavisinde, en ince bulut inceliğinde, belli belirsiz göğe karı­ şır giderdi. Toroslar her zaman öyle olmazlar. Renkler kabarır çoğu, sertleşir, keskinleşir... Ama kimi zaman da Toros’un, Arif Bev’in gördüğü gi­ bi, renkleri yumuşar, dünyanın en güzel şiirine bü­ rünür. Arif Dino’nun Toroslar’ından sonra, dün­ yanın çok yerlerinde büyük ustaların dağlarını gör­ düm, Arif Dino’nun tadı başkaydı. Çünkü o, en mükemmele ulaşmanın yolundaydı, ondan berisi ona vız geliyordu, yoksa kendisini saklaması, yi­ neliyorum, alçakgönüllülüğünden değildi. Mükem­ melin, dünyanın ucundaki en parlak yıldızını o görmüştü. Oraya ulaşabildi mi, sanmıyorum, Arif Beyin dediği olmamıştır biliyorum, ama resimle­ rine iyi, çok iyi bakalım, belki de kendisi de, hiç­ birimiz de farkında olmadan o, istediği yere yak­ laşır gibi olmuştur. Arif Dino büyük, bambaşka bir sanat macerasıdır, insanlara Arif Dino sunul­ malı, bu kadar değil, Arif Dino’dan elimizde ka­ lanlar dünyarr’zı zenginleştirebilir.

Referanslar

Benzer Belgeler

MEASUREMENTS: QOL was assessed according to the brief version of the World Health Organization Quality of Life instrument (WHOQOL-BREF), functional balance and gait according to

Loulianos, kendi üvey oğlum Teimokrates ile oğlum (?) Loulianos’u Tanrı’nın buyruğu gereğince Apollon Lairbenos’a tahsis ediyorum. 5 For some examples of the exchange

A symptoms was highly prevalent across tumor types, the purpose of this study is to analysize the symptom cluster in operation head and neck cancer patients who receive

The causes of primary vaginal penetration failure were divided into six categories: vaginismus (49%), poor sex knowledge or techniques (31%), premature ejaculation,

某一位研究者想要測試某種流行性感冒疫苗的效果,有 150 位民眾接受流感疫苗預防注射,180 位接受安慰劑注 射,另外

Yaygın olarak oda mezar ve tholos mezarlar bilinmesine rağmen, toprağa çukur açılıp etrafının taş levhalara çevrelendiği sandık mezarlar, Orta Tunç Çağı’nın

Doktor Nihad Reşad, o andan itibaren ölünceye kadar Prens Sabahaddin’le birlikte çalıştı, mücadele ettikleri kuvvet mutla­.. kıyet değildi, muarızlarını en

Dayalı Değerlendirme Ölçütlerine Ek Olarak Söylenen Ölçütlerin Katılımcı Türüne Göre Belirtilme Durumuna İlişkin Dağılımları………..141 Tablo-56: Üstün