• Sonuç bulunamadı

Başlık: Meclis’in Kayseri’ye nakli tartışmaları ve Mustafa Durak (Sakarya) BeyYazar(lar):YALÇIN, EmruhanSayı: 48 Sayfa: 893-909 DOI: 10.1501/Tite_0000000350 Yayın Tarihi: 2011 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Meclis’in Kayseri’ye nakli tartışmaları ve Mustafa Durak (Sakarya) BeyYazar(lar):YALÇIN, EmruhanSayı: 48 Sayfa: 893-909 DOI: 10.1501/Tite_0000000350 Yayın Tarihi: 2011 PDF"

Copied!
17
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Meclis’in Kayseri’ye Nakli Tartığmaları ve

Mustafa Durak (Sakarya) Bey

Doç. Dr. Emruhan Yalçın

Özet

Mustafa Durak Bey, 1876 yılında Erzurum’da doßmuğ, “93 Harbi”nin elem ve sıkıntılarını, II. Meğrutiyet döneminin karığıklık ve siyasi çalkantılarını görmüğtür. ðttihat ve Terakki yanlısı faaliyetlere katıldıßından cezalandırılmığ, ðkinci Meğrutiyetin ilânı ile cemiyetteki fedakârane çalığmalarından dolayı Erzurum Polis Müdürlüßüne getirilmiğtir. Daha sonra Bitlis, Ankara, Adana’da Polis Müdürlüßü ve Cumhuriyet Dönemi ilk Emniyet-i Umum Müdürlüßü görevlerinde bulunmuğtur. Mustafa Kemal Pağa’nın 19 Mart 1920 genelgesi ile vatan için hizmete davet edildißi safta yerini almığ ve Erzurum Mebusu olarak Birinci Dönem TBMM’ne girmiğtir. Meclis’in II. Dönemi için adaylıßını koymamığ ve iki dönem Erzurum Belediye Bağkanlıßı yapmığtır. Atatürk’ün daveti üzerine Beğinci Dönem Gümüğhane Saylavı (Milletvekili) olarak tekrar Meclis’teki görevine bağlamığtır. 1942 yılında Bursa’da vefat ederek Bursa Emir Sultan’a defnedilmiğtir.

Anahtar Kelimeler: Mustafa Durak Bey, I. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mebus, Erzurum, Polis, ðttihat ve Terakki, Kayseri.

The Discussions About the Transfering of the Assembly to Kayseri and Mustafa Durak (Sakarya)

Abstract

Mustafa Durak Bey was burn in Erzurum in the year 1876, he had seen the turbulence and grief of the ’93 War” and the throes of political and constitutional mess of the Second Monarchial Constitution period. He was punished because of

Bilkent Üniversitesi Yarı Zamanlı Ö

(2)

joining the pro-activities of the Union and Progress, with the declaration of the Second Monarchial Constution, his generous contributions to the society was rewarded by his appointment to the Chief Deputy of Erzurum Police Department. Later on, he was appointed as the Chief of Bitlis, Ankara, Adana Police Departments and became the first Police Department General Chief Deputy of the Republican Era. Mustafa Kemal Pasha’s 19 March 1920 declaration he was repositioned on the front he was ordered to and became the Representative of Erzurum at the First Term Grand National Turkish Assembly. He did not wish to run for the Second Term and performed as the Mayor of Erzurum for the two consecutive terms. With the order-proposal of Ataturk, he re-appointed to the Parliament as the Representative of Gümüğhane at the Fifth Term. He was deceased in 1942 in Bursa and buried in Bursa Emir Sultan.

Key Words: Mustafa Durak Bey, First Term Grand National Turkish Assembly, Representative, Erzurum, Police, Union and Progress, Kayseri.

1. Giriğ

Birinci Dünya Harbi sonunda Baßlağık Devletlerle Osmanlı ðmparatorlußu’nun 30 Ekim 1918’de imzaladıßı Mondros Mütarekesi’ni müteakip, bu mütarekenin hükümlerini hiçe sayan ve sözlerini inkâr eden galip devletler yurdumuzu paylağma plânlarına Yunanlıları da dâhil etmiğlerdi. Bu, baßımsızlıßı ußruna bütün varlıßını ortaya koyan Türk ulusunun ğahlanmasına vesile olmuğtur.

Mustafa Kemal Pağanın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basığıyla Millî Mücadele hareketi bilfiil bağlamığ oldu. 1919 yılı, Türk siyasî hayatında önemli geliğmelere sahne olmuğ, düğman kuvvetlerinin yurdu parçalama emelleri karğısında doßan “Millî Mücadelede”, vatanın parçalanmaktan ve milletin esir olmaktan kurtarılması amacının yanında, uygar uluslar çizgisine yönelmek durumuna giriğilmiğtir. Çünkü Türk yurdunu dört yandan kuğatan düğmanlara karğı milletçe ölüm – kalım mücadelesi yapıldıßı sırada dahi, yurt içinde de birlißi bozacak, ulusu uygarlık anlayığından yoksun gösterecek bir takım olaylar da geliğmiğtir.

Ülkenin durumu öylesine karığıktı ki, tam bir keğmekeğin içine düğülmek üzere idi. Aynı ulusun insanları birbirini kırıyor, kardeğ kanı döküyordu. Bir büyük savağ bağlar gibiydi. Bu halin bir süre daha devamı sonunda devletin nereye varacaßını kimse kestiremezdi. ðstanbul iğgal edilmiğ, devlet bağkanı olan padiğah düğman iğgalindeki ðstanbul’da kalmığ, Meclis-î Mebusan daßılmığ, ðstanbul Hükûmeti ise millî irade ve millî güvenlik desteßinden yoksun, hatta millî iradeye karğı düğmanların elinde oyuncak olmuğtu.

(3)

ðğgal yıllarında, Türk aydın ve idarecilerinin bazıları manda, bazıları himaye, bazıları bölgesel kurtuluğu, bazıları Bolğevizm’i kurtuluğ çaresi olarak önerirken; bağlangıçta az olmakla birlikte bir kısmı da baßımsızlıktan bağka kurtuluğ çaresinin Türk Milleti için söz konusu olamayacaßını savunmuğlardı. Daßılan birlißi saßlama yolunda en sıkıntılı yıl 1920 yılı olmuğtu.1

Bu düğünceyi savunanlar Millî Mücadelenin çekirdek kadrosunu oluğturacak, zaman içerisinde sırayla bölgesel kurtuluğu, mandayı, Bolğevizm’i ve himayeyi önerenlerin bir kısmı bu çekirdek kadronun etrafında kenetlenmiğtir. Mondros Mütarekesi sonrası iğgaller, Türk aydın ve idarecilerini farklı kurtuluğ çareleri aramaya yöneltirken, baßımsızlık düğüncesini gerçekleğtirmeye çalığanlara da uyarıcı etkisi yapmığtır. Bu durum Türk halkının kenetlenmesini saßlarken yeni bir devletin kurulmasına da yol açmığtır.

Bu durum karğısında, milletçe tez elden devlet yönetimine el koymak, bir yandan iç düzeni ve millî birlißi saßlarken, bir yandan da ülkeyi ve padiğahı düğmanların iğgal ve esaretinden kurtarmak ve böylece devletin varlıßını ayakta tutup korumak gerekiyordu. Bundan dolayı M. Kemal Pağa derhal harekete geçmiğtir.

16 Mart 1920 tarihinde ðstanbul’un ðtilaf Devletlerince kesin bir ğekilde iğgal edilmesi ve son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin daßılması üzerine Ankara’da bulunan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Temsil Heyeti Bağkanı ve aynı zamanda Erzurum mebusu olan Mustafa Kemal Pağa, aynı gün yabancı ülke temsilcilerine bir protesto telgrafı göndermiğtir. Mustafa Kemal Pağa bu telgrafında iğgali, yirminci yüzyıl medeniyet ve insanlıßının kutsal saydıßı bütün esaslara ve insanlıßın vicdanına indirilmiğ bir darbe olarak nitelendirmiğtir. Mustafa Kemal Pağa bağlangıçta ismini “Meclis-i

Müessesan” olarak düğündüßü bir Meclis’i Ankara’da faaliyete geçirmek istiyordu. Bazı komutanların bu tabire karğı çıkması üzerine “Salâhiyet-i

Fevkalâdeye Haiz Bir Meclis” tabirinin kullanılması kararlağtırılmığtır. Mustafa Kemal Pağa böyle bir Meclis’e ihtiyaç duyulmasının gereßini vilâyetlere gönderdißi 19 Mart 1920 tarihli telgrafında ğöyle açıklamığtı: “Meclis-i Mebusan daßılmığtır. Ğu halde, devletin masuniyetini, milletin istiklâlini ve devletin bütünlüßünü temin edecek tedbirleri tatbik etmek üzere millet tarafından, salâhiyet-i fevkalâdeyi haiz bir Meclis’in, Ankara’da

1 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk I (1919–1920), Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, Millî Eßitim Basımevi, ðstanbul, 1950, s. 421–422.

(4)

içtimaa daveti ve daßılmığ olan Mebusan’dan Ankara’ya gelebileceklerin dahi bu Meclis’e iğtirak ettirilmesi zaruri görülmüğtür”.2

M. Kemal yine aynı telgrafında seçimlerde her livaya 5’er3 mebus tekabül edecek ğekilde livaların esas alınmasını istiyordu. Ayrıca Meclis’in çok acele toplanması gerekli oldußu için de seçimlerin idare ve belediye Meclisleri’nde toplanmığ olan millî oya dayandırılması yolunu önermiğti.4

Mustafa Kemal Pağa’nın görünüğte kurtarmak ve korumak istedißi devlet “Osmanlı Türk Devleti” idi. Fakat onun asıl amacı bir yeni Meğrutiyet devri açıp orada kalmak deßildi. Büyük Millet Meclisi’ni toplantıya çaßırırken ve ona “Kurucu Meclis” adını vermek isterken, bu Meclis aracılıßı ile rejimi deßiğtirmeyi düğünmüğtür.

Bu ğartlar altında Büyük Millet Meclisi’nin açılabilmesi için hummalı bir faaliyet icra edilirken Adapazarı, Hendek, Düzce bölgelerinde de isyanların hız kazanması dikkat çekiciydi. Mustafa Kemal Pağa 22 Nisan 1920 tarihli teblißi ile Meclis’in açılmasından sonra askerî ve mülkî makamlar ile bütün milletin tek merciinin Büyük Millet Meclisi olacaßını belirtmiğtir.5

M. Kemal Pağa’nın amacına ulağmak için bir ağama olarak yarattıßı ve kabullendißi Birinci Büyük Millet Meclisi, Meclis-i Mebusan’ın bir devamı gibi fakat o günkü tutum ve davranığa göre özel bir halk idaresi rejimine yönelen bir Meğrutiyet parlamentosu olarak göreve bağlamığtır.

ðlk Meclis’te 338 milletvekili bulunması gerekirken, ancak bunlardan 115’i 23 Nisan’a yetiğebilmiğtir. 62 aza Mayıs’ta, 27 aza Mayıs’tan sonra, 3 aza da Ocak’ta katılmığlardır.6 Meclis ilk toplantısını 23 Nisan 1920 günü saat 13.45’de Sinop Mebusu Ğerif Beyin bağkanlıßında yapmığtır.

2. Erzurum Mebusu Mustafa Durak Bey

Mustafa Durak Bey de Erzurum mebusu olarak ilk Meclis’te görev yapanlardandır. Onun dünyaya gözlerini açtıßı 1876 Türkiye’sinde, Türk insanının kendi öz topraklarında millet olarak var olma hakkı yavağ yavağ elinden alınmakta idi. ðkinci Meğrutiyet dönemi onun gençlik dönemidir. Bu karığık, siyasî çalkantılar döneminde ðttihat Terakki içindeki faaliyetlerinden

2 M. K. Atatürk, Nutuk I, s.421.

3 Abdurrahman Çaycı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Atatürk Ara

ğtırma Merkezi, Ankara, 2002, s.169.

4 M. K. Atatürk, Nutuk I, s.422. 5 M. K. Atatürk, Nutuk I, s.432.

(5)

dolayı Mustafa Durak Bey kendini Sinop zindanlarında bulur.7 Millî Mücadele onun en verimli dönemidir. Mustafa Kemal Pağa tarafından yayımlanan 19 Mart Genelgesi ile vatan için davet edildißi safta o da yerini almığtır.8

Birinci Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920’de “Hâkimiyet Kayıtsız

Ğartsız Milletindir” hedefi ve “Millî ðrade” temeli üzerine çalığmalarına

bağlamığtır. Meclis; açıldıßı günlerin çetin ğartlarına, içinde yağadıßı günlerin cesaret kırıcı olaylarına, ðstanbul hükûmetlerinin zaaflarına, isyanlara, istilâlara raßmen ve sosyal yapısından gelen ruh, inanç ve fikrî yapı farklılıklarını da ortadan kaldırarak vatan sathında millî bütünleğmeyi saßlamığ bir tarih abidesidir. Bütün kuvvetini Türk milletinin hürriyet ve tam baßımsızlıßını her türlü düğmana karğı saßlamak gayretinden alan Meclis, ğüphesiz Türk demokrasi tarihinin en önemli eserlerinden biridir. 23 Nisan günü vatanın dört bir tarafından gelen millet evlâtları bu kutsal çatı altında siyasî, sosyal, iktisadî ve kültür hayatımızın her yönünde aldıkları önemli kararlarla, kanunlarla yeni bir Türk Devleti’nin kurulmasının temelini atmığlardır.

Türk tarihine “ðdealistler Meclisi” olarak adını yazdıran I. Büyük Millet Meclisi’nin renkli simalarından biri olan Mustafa Durak Bey, Türk devletini ilgilendiren hayatî önemi haiz konularda millet kürsüsünde dinlemek mebuslar için gerçekten büyük bir zevkti. Kendi ifadesiyle; “Ne çare ki

vatan acısını duydußum için bütün sözleri vatan hissiyatıyla söylemek mecburiyetindeyim”.9 Ğark Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir Pağa da hatıralarında Mustafa Durak Bey’e yer vererek; 3 Nisan 1921 tarihinde Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Pağaya gönderdißi telgrafta, “Durak Bey’den bağka, mebuslara karğı Erzurum’da itimat kalmadıßını”10 bildirmiğtir.

Mustafa Durak Bey, vatan ve milleti ußruna her türlü fedakârlıßı yapmaya hazır her vatansever gibi, önderi bildißi Mustafa Kemal Pağa’nın izinden asla ayrılmamığ, ona sadakatle baßlı kalmığ, onunla kader ve gönül birlißi yapmığtır. Kesinlikle Meclis içinde muhalefet olarak kurulan ikinci

7 Mehmet Nusret, Tarihçe-i Erzurum Yahud Hem

ğehrilere Armaßan, ðstanbul, 1922, s.68. 8 TBMM Ar

ğivi, Dosya Numarası: 162/1 (8 Nisan 1920); I. Dönem TBMM Mebuslar Albümü, s. 27.

9 Türkiye Büyük Millet Meclisi Gizli Celse Zabıtları, Devre: I, C.4,

ðkinci Baskı, Türkiye ðğ Bankası Kültür Yayınları, Sanem Matbaası, Ankara, 1985, s.156.

10 Kâzım Karabekir,

(6)

grubun içinde yer almamığtır.11 “Ben grup mebusu deßil, vatan

mebusuyum”12 diyerek tarafsız bir mebus oldußunu açık bir ğekilde ifade etmiğtir.

O, Mustafa Kemal Pağanın kurmaya çalığtıßı Türkiye Cumhuriyeti’ni canı gönülden desteklemiğ ve saltanat ve hilafetin artık zamanın ğartlarına ayak uyduramadıßını görenler arasında yerini almığtır. O devrin bazı fikir adamları ya da aydın geçinen zümre gibi padiğahın izinden asla ayrılmayan ona körü körüne baßlanan bir ğahsiyet deßil de, tam aksine devrin ğartlarına ayak uyduran, aydın düğünen bir fikir adamıdır.

Mustafa Durak Bey, bir eßitimci ve gazeteci olarak, bir toplumun ilerleyip yükselebilmesi için öncelikle eßitim seviyesinin yükseltilmesi gerektißinin bilinci içerisinde idi. Meclis’te pek çok defa bu konudaki düğüncelerini dile getirmiğtir. O, maarife ayrılan tahsisatları sürekli olarak az ve kifayetsiz bulmuğtu. 28.03.1923 tarihinde, ðlkokul Kanunu’nun deßiğtirilmesine iliğkin yapılan müzakereler esnasında yapmığ oldußu bir konuğmasında ğunları söylemiğtir: “Efendiler hiç ğüphesiz ki bugün

köylerimizin de, kasabalarımızın da maarife birer suretle yardım etmesi lâzımdır. Biz bugünkü bütçe ile memleketin maarifini ileri götüremeyiz ve bu memlekette maarif namına bir ğey yapamayız ve nitekim bugün de maarifimiz yoktur”.13 O, her ğeyin devletten beklenmemesi gerektißini, bağta maarif olmak üzere, halkın, köylünün devlete yardım etmesi gerektißini savunmuğtur.

Dönemin Ermeni komitacıları ile basın yoluyla mücadele etmek maksadıyla, 1 Aralık 1908 tarihinde “Hadikatül Ahrar” adlı gazeteyi de çıkaran M. Durak Bey, basının yazılarında halkın millî, mukaddes duygularıyla oynamaması gerektißini savunmuğtur. 09.09.1922 tarihinde, Matbuat ve ðstihbarat Müdürlüßü’nün bütçe görüğmeleri sırasında yapmığ oldußu konuğmada, “Matbuattan çok rica ederim. Halkın mukaddesatı ile

oynamasınlar, halkın mukaddesatıyla oynamak ateğle oynamak demektir”14 diyerek bazı genç yazar ve gazetecileri uyarmak istemiğtir.

Mustafa Durak Bey, vazifesine baßlı, vatanını, milletini seven bir mebus idi. Meclis’in bir oturumunda izin ve vazife anlayığı üzerine

11 Mahmut Golo

ßlu, Cumhuriyete Doßru, Millî Mücadele Tarihi, Dördüncü Kitap, Goloßlu Yayınları, Ankara, 1971, s.408.

12G.C.Z., 4, s.156.

13 Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, Devre: I, C.28,

ðkinci Baskı, TBMM Matbaası, Ankara, 1960, s.220.

(7)

tartığmalar yapılırken bir kısım milletvekilleri Ramazan ve bayram münasebetiyle uzun bir tatil istemektedirler. Bu arada seçim bölgelerine giderek yeni seçim için çalığacaklardır. Fakat Meclis Hükûmeti yeni Meclis gelinceye kadar devleti kontrolsüz bırakmak istemiyordu. Lozan’da sulh görüğmeleri yapılıyordu. Her an bir hadise olabilirdi. ðğte böyle bir dönemde Mustafa Durak Bey’in gösterdißi hassasiyet ibret vericidir. Hatta Birinci Büyük Millet Meclisi sonunda adaylıßını koymadıßı gibi, bütün mebusların da seçimlere katılmayarak Meclis’i denetleme görevinde bulunmasını önermiğtir. Eßer yeni Meclis millî vazifesinde ve millî hâkimiyetin yürütülmesinde ihmal gösterirse, tekrar gelerek onlara doßru yolu göstermesini teklif etmiğtir. 05.04.1923 tarihinde mebuslara izin verilmesi konusu görüğülürken yapmığ oldußu bu ibret verici konuğmasıyla Büyük Millet Meclisi’nde sandalye ve mevki hırsına kapılanlara seslenerek; “Büyük

Millet Meclisi azaları, sandalye kavgası ile meğgul deßildir. Yalnız vatan-kavgası ile meğguldür”15 demiğtir.

O, kuvvetli bir hitabet gücüne sahipti. Bazen tartığmalarda asabî davrandıßı olurdu. Fikirleri, inançları ve vatana hizmet etme arzuları doßrultusunda Meclis’te Erzurum Mebusu olarak Müdafaa-i Hukuk davasının bir aksiyon ve fikir adamı olarak yerini almığtır. Millî hâkimiyet idealine büyük bir vatanperverlik duygusuyla baßlıdır. Meclis tutanaklarını inceledißimiz zaman o, Büyük Millet Meclisi’ni her zaman devleti teğkil eden müesseselerin en üstünü görmüğtür. Millî Hâkimiyet davasına olan baßlılıßı da samimidir. Meclis’in kabul ettißi rejimin, Türk milletinin geleneklerine, ihtiyaçlarına ve tarihî mazisine uygun oldußunu savunan Mustafa Durak Bey, Meclis’in haklarının da kutsal oldußunu verdißi takrirler ve yaptıßı konuğmalarla ifade etmeye çalığmığtır.16

Asıl mesleßi polislik olan M. Durak Bey; Erzurum, Bitlis, Ankara ve Adana’da Polis Müdürlüßü yaptıktan sonra,17 TBMM azası iken, Dâhiliye Vekâleti’nin ricası, M. Kemal’in daveti üzerine Hükûmet-i Milliyenin Umum-i Emniyet Müdürlüßünü de deruhte etmiğ ve yeni bir teğkilât kurmuğtur.18 Mebus olduktan sonra polislißi ve polisleri unutmamığ, çeğitli vesilelerle kürsüye çıktıßında onları hep korumuğ, teğkilâtın yararı için elinden geleni yapmığtır. 12.10.1922 tarihinde yapmığ oldußu bir konuğmasında; “Bendenizin polislik mesleßim oldußu için ve bu meslekte on

15 Samet A

ßaoßlu, Kuvay-ı Milliye Ruhu, Kültür Bakanlıßı, Ankara 1981, s.245.

16 Emruhan Yalçın, Millî Mücadele’ye Sadakat ve Mustafa Durak Sakarya, Biz Bize Yayınları, Ankara, 2008, s.392.

17Emniyet Genel Müdürlü

ßü Arğivi, Dosya Numarası:3978/128. 18TBMM Ar

(8)

iki senelik emektar bulundußum için söz söylemek salâhiyetini kendimde görüyorum. Efendiler, polis öyle bir kuvvettir ki, hudutlarda düğmana karğı ordular nasıl mühim bir kuvvet ise, dâhilde de memleketin asayiğini inzibatını temin nokta-i nazarından polis de mühim bir kuvvettir. Bunlar iki kardeğtirler. Biri hariçte düğmana karğı asker, dißeri de dâhilde polis ve jandarmadır. Fakat ihtimal ki bizim polis teğkilâtımızda bazı noksanlıklar vardır. Bunu kabul edelim. Bunu daha iyi ğekle sokalım”19 diyerek teğkilâtın gereklilißini, ihtiyaçlarını ve yeni bir reorganizasyona ihtiyaç gösterdißini ortaya koymuğtur.

M. Durak Bey’in fevkalâde zamanlarda fevkalâde mahkeme ve hukuk kurallarının iğleyebileceßi görüğünde oldußunu görüyoruz. O, ðstiklâl Mahkemeleri’nin teğkil edilmesini ve Bağkomutanlık Kanunu’nu fevkalâde halin gerekleri olarak görmüğtür. 27 Temmuz 1922 günü, ðstiklâl Mahkemeleri Kanunu’nun deßiğtirilmesi konusunda yapılan görüğmeler sırasında yapmığ oldußu konuğmasında, “Yapacaßımız iğ mühimdir.

Dünyanın her tarafında oldußu gibi, nerelerde fevkalâde iğ görülürse oralarda hemen idare-i örfiye ilân edilir. ðdare-i örfiyede en ziyade aranılacak ğey o meseleyi çarçabuk hal ve feshetmektir”20 diyerek ðstiklâl Mahkemeleri’ni savunmuğtur. Hukuk kurallarının bağarılı ya da bağarısız görülmesinde bu kuralları tatbik edenlerin de önemli rol oynadıklarını belirten Mustafa Durak Bey, muhaliflerin sık sık kanunlarda deßiğiklik yapılması isteklerine ğiddetle karğı çıkmığtır. Ona göre kanunların iyi ya da kötü oldußunu anlayabilecek kadar bir tatbikat süresi tanınmalıdır. Ğahsî ve genel afların aleyhinde bir tutum sergileyen Mustafa Durak Bey’e göre, inkılâbı henüz tamamlanmamığ bir ülkede inkılâbın aleyhinde bulunanları salıvermek, kendi elimizde aleyhimizdeki bıçaßı bilemek gibidir. Ona göre; “Yolsuzluklar iyi takip edilmelidir. Memlekette kanun hâkim olsun. Bunun

müsebbibi kimse en ğedit cezaları verelim. TBMM’nin vazifesi memlekette adaleti temin etmektir. Yoksa böyle körü körüne af kanunu kabul edilemez”.21

Bolğeviklißin ve komünistlißin henüz memleketimizde yeteri kadar tanınmadıßını, zararlarının bilinmedißini savunan M. Durak Bey, Kars ve Gümrü bölgelerinde arağtırmalar yaparak gerekli bilgi ve belgeleri toplamığ ve bölge üzerinde oynanmak istenen siyasî entrikaları, 10 Aralık 1920 günü Meclis kürsüsünden yapmığ oldußu açıklamalarla ğöyle dile getirmiğtir:

19Z.C., 15, s.148-149. 20Z.C., 22, s.9. 21Z.C., 23, s.21.

(9)

“Ben milletin mukadderatını omzuma almığım. Milletin mukadderatıyla oynayanların çok dikkatli ve saßduyulu olmaları gerekir. Efendiler Bolğeviklißin dört esası vardır. Dinsizlik, Allah yoktur. Din ne için iğlerine gelmiyor, çünkü dinde namus var, ahlak var, iyilik var, milliyet de yoktur. Vatan da yoktur. Namus da yoktur. Bolğeviklißin esasları bunlardır. Komünistlißi Yahudiler çıkardılar. Bolğeviklikte herkes memurdur; çiftçi, çoban, ekinci memurdur. Çünkü kimsenin mülkiyet hakkı yoktur. Bolğeviklik iktisaden de memleketi öldürmüğtür, çünkü rekabet yok. Efendiler bugün Rusya açlık içindedir ve sefalet içindedir. Pek periğandır. Yiyecek ekmek bulamıyorlar. Ruslar, bizim nüfuzumuzdan istifade ederek Türkistan’ı, Buhara’yı, Azerbaycan’ı elde ettiler. Zavallı Müslümanlar aldanıyorlar. Hiç bu meselelerin farkında deßildiler. Fakat ne vakit anladılar? Epey zaman geçtikten sonra... Buhara’da parça parça edilmedik namus bırakılmadı. Cengiz Han’ın hazinesi yaßmalandı, Türk bölgelerinde binlerce münevver evlâtlar kurğuna dizildi. Ermenistan’da Bolğeviklik ilân edilmesine raßmen, Ruslar burada herhangi bir kıyım hareketine giriğmediler. Ermenilerin Rusya’da ayrıcalıklı bir millet olmasının sebebi de Ermeniler; Rusların elinde bize karğı bir silahtır ve emin olunuz ki bir gün bize karğı kullanacaktır. Gürcüler zavallı bir millettir. Rusların siyaseti yalnız bizi deßil, bizi elde ettikten sonra ðran’ı da elde etmektir. Ondan sonra

Hindistan’a doßru uzanmaktır. Çünkü maksat ðslâmı mahvetmek,

parçalamaktır. Zannediyorum ki Türkistan ve Azerbaycan da yavağ yavağ kendilerini kurtarırlar. Onlar da Rusların ne oldußunu takdir ediyorlar. ðnğallah onlar da kurtulacaklardır. Gözlerinizi iyi açınız. Zannetmeyiniz ki Ruslar bizi parçalamayacaklar. Onlar Bolğeviklißi memlekete süs için sokmuyorlar. Maksatları bizi mahvetsinler.... Efendiler, Türkiye komünistlißi kabul etseydi Mustafa Suphi’nin raporu var, onda da göreceksiniz. Türk’ün payitahtı Moskova’dır. Bizi birden bire Moskova’ya raptedecekler.” 22

Ğahsî problemlerini bağkalarına yansıtmayan Mustafa Durak Bey, hürriyet sever bir milliyetçi oldußu gibi haksızlıßa da tahammülü yoktur. Mustafa Kemal Pağanın en çok savundußu “millet olma” inancını içinde millî bir duygu olarak yağatır, Türk milletinin bir ve beraber oldußunu ırk ve kavim gözetilmeyeceßini hemen bütün konuğmalarında dile getirmiğtir. Harici meselelerde son derece duyarlı davranarak, zaman zaman hükûmetin dikkatini çekmeyi kendisine bir vazife bildißini görüyoruz. Lozan Barığ görüğmelerinde Türk Devleti’ni temsil eden murahhasların Misak-ı Millî sınırlarından kesinlikle taviz vermemelerini ve Türk Devleti’nin hukukunu eğitlik ve savağ galibi devlet prensibi çerçevesinde savunmalarını istemiğtir.

(10)

Azınlıklar meselesinin de Lozan’da Türk Devleti’nin millî menfaatleri doßrultusunda halledilmesini ifade etmiğtir. Meclis’te Musul Meselesi’nin görüğüldüßü 24 Ğubat 1923 günkü gizli oturumda Mustafa Durak Bey yaptıßı konuğma ile Musul’un önemine deßinmiğ ve o bölgenin mutlaka elde tutulması gereßini vurgulamığtır.23 O Meclis kürsüsünde ğöyle seslenmiğtir:

“Efendiler Musul Meselesine atfı kelam edersek arkadağlardan birçoßu buna temas ettiler. Görüyorum ki bundan sonra yeni hudutlarımız dâhilinde, Musul gayet mühim bir meseledir. Bendeniz bugün harbin Çanakkale’sini ne kadar mühim görüyorsam, Türkiye için Erzurum’u, Kars’ı nasıl mühim görüyorsam, Musul’u da o kadar mühim görüyorum. Çünkü orada bir Kürdistan Hükûmeti teğekkül etmiğtir. Efendiler, o Kürdistan muhiti bugün Erzurum’a sekiz saat güneyine kadar geliyor. Efendiler mesele gayet mühimdir. Açık söylemek lâzım gelirse, ğimdiye kadar memlekette iyi bir idare tesis edememiğizdir. Halk gayri memnundur. Efendiler eßer memlekette iyi bir idaremiz olmuğ olsaydı, ben bunu bu kadar mühim görmeyecektim. Fakat iyi bir idare görmedißim için gelecekteki tehlikenin pek yakında olacaßını görüyorum.”24

M. Durak Bey, ekonomiyi Türk Milletinin yağama teminatı olarak kabul etmiğtir. Türk devletinin ve kurumlarının varlıßını sürdürebilmeleri için malî hayatı kontrol altına almanın ğart oldußunu verdißi takrirler ve yaptıßı konuğmalarla açıkça ifade etmiğtir. Maliyeye karğı sorumsuz davranığlar yüzünden hükûmetin yağamasının mümkün olmadıßını ve yapacaßımız harcamaların bir santiminde bile milletin hakkı oldußunu belirtmiğtir. Anadolu’nun ziraî durumunun düzeltilmesi için eßitimin ğart oldußunu, ziraat memurlarını eßitmek için bu sahada mektepler açmak gerektißini söylemiğtir. Büyük Millet Meclisi’nin memleket ğartlarında gerçekleğtireceßi adil bir idare ile millî birlik ve beraberlik ile dığ düğmanlarımıza karğı muzaffer olmanın tek yol oldußunu ifade etmiğtir. Anadolu’daki iktisadî durumun düzeltilmesi, halkın refahını saßlamak için vergi adaletinin ğart oldußunu belirtmiğtir.25

3. Meclis’in Kayseri’ye naklini tek bağına durduran Adam: Mustafa Durak Bey

Sakarya Savağı günlerinin gizli oturumlarından kalmığ hatıralar var! Bunlar o zaman yağayanların ğimdi çocuklarına anlattıkları ibret dersleridir:26

23 E.Yalçın, Millî Mücadele’ye Sadakat ve Mustafa Durak Sakarya, s.252. 24G.C.Z., 4, s.153.

25Z.C., 3, s.206. 26 S. A

(11)

Yunanlılar Ankara Hükûmeti’nin reddettißi Sevr Antlağması’nı gerçekleğtirmek üzere, durmadan Anadolu topraklarına kuvvet çıkararak Türklere karğı yeni bir taarruza hazırlanmaktaydı. ðnönü önlerinde ikinci kez ußradıßı yenilginin kendi milleti ve dünya kamuoyundaki kötü izlenimlerini silmek, Megali ðdea’sını gerçekleğtirmek amacında olan Yunan Ordusu, 10 Temmuz 1921’de büyük kuvvetlerle genel bir saldırıya geçmiğti. Bu hızlı ve hırslı saldırı sonucunda henüz gereßi kadar organize edilememiğ olan Türk ordusu adım adım çekilmekteydi ve kentler ard arda düğmekteydi; 13 Temmuz’da Afyonkarahisar, 15 Temmuz’da Tavğanlı, 17 Temmuz’da Simav, Emet, Kütahya, Seyitgazi, 20 Temmuz’da Eskiğehir düğmüğtü.27 Türk ordusunun Kütahya, Eskiğehir muharebelerini kaybetmesi gerçekten ðstiklâl Harbini en kritik noktasına getirmiğti. 21 Temmuz’da yapılan karğı taarruzun bağarılamaması ordunun büyük kayıplarla, taktik savunma yapmak için geri yürüyüğe geçerek 25 Temmuz 1921’de tamamen Sakarya gerisine çekilmesi, Ankara’da gizlenmesi mümkün olmayan bir moral kırıklıßı meydana getirmiğti. Ankara’da gergin, tedirgin bir hava vardı. Kulaktan kulaßa fısıldanan kara haberler halk arasında panik yaratmığtı. Tehlike Ankara’ya yaklağtıßından kentin elden çıkabileceßi düğünülmüğ, bir kısım hükûmet daireleri daha içerilere gitmeye hazırlanmığtı. Birçok aileler Anadolu içerlerine doßru göç halinde, ğehir yavağ yavağ boğalmığtı. Bu arada Sakarya Cephesi’nde bulunan Bağkomutan Mustafa Kemal Pağa, cephenin yarılma riski ve durumun kritiklißini görerek Refet Bele’ye ve Meclis ðkinci Bağkanı Adnan Adıvar’a gizli bir telgraf göndererek Meclis’in, Kayseri’ye tağınmasını istemiğti.28 Hükûmet ve Meclis’in Kayseri’ye nakli için yapılan hazırlıklar durumu daha da gergin bir hale sokmuğ ve morali büsbütün sarsmığtı. Bu sarsıntının en ğiddetli dönemi 23 Temmuz ile 5 Aßustos arasında idi.29

TBMM çalığmaları için Kayseri Lisesinde konuğma kürsüsü bile hazırlanmığtı.30 Belki de Meclis, Ankara’yı bırakıp bağka bir yere gitmeye karar verecekti. 23 Nisan 1920 gününde açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Meclis’in Kayseri’ye göç etme konusunun konuğuldußu 23 Temmuz 1921 gününe kadar aradan 457 gün geçmiğti. Bu 15 aylık süre içerisinde Meclis, yenilmesi gereken çok önemli yağamsal sorunlarla karğı

27 “Tarihî

ðki Oturum”, Millî Egemenlik, 23 Nisan 1985, s.15. 28 Turgut Özakman,

Ğu Çılgın Türkler, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2005, s.391. 29 Türk

ðstiklâl Harbi, II/IV, (Batı Cephesi) Kütahya, Eskiğehir Muharebeleri (15 Mayıs– 25 Temmuz 1921), Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Bağkanlıßı Yayınları, Genelkurmay Basım Evi, Ankara, 1996, s.630.

30

Ğerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 2. Kitap, Ulusal Direniğten Türkiye Cumhuriyeti’ne, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1998, s.250.

(12)

karğıya gelmiğti. Bütün Batı Anadolu’yu bağtan bağa yakarak, sivil halkı yedisinden yetmiğine dek boßazlayarak, süngüleyerek, toptan kırımdan geçirerek Ankara’ya doßru ilerleyen Yunan ordusunu durdurmak ve iç isyanları bastırmak gibi bir ateğ çemberi içindeydi Büyük Millet Meclisi, orduyu çaßın gereksinmelerine uygun biçimde donatmak ve ekonomik güçlükleri de çözümlemek gibi çok aßır sorunlarla boßuğmaktaydı.

Millî Savunma Bakanlıßı da yakın tehlikenin varlıßına iğaret ederek Bakanlar Kurulu’na Meclis’in Kayseri’ye göç etmesinde zorunluluk bulundußunu belirtmiğti. TBMM, hükûmetin isteßi üzerine gizli oturuma geçmiğti. Bu zorunluluk, Meclis’in 23 Temmuz 1921 günündeki gizli oturumunda Millî Savunma Bakanı Fevzi Çakmak Pağa tarafından Meclis önünde resmen açıklanmığtır. Fevzi Pağa Meclis kürsüsünde, bozguncuların ortaya çıkması ihtimaline karğı Konya ve Kastamonu bölgelerinde iki ðstiklâl Mahkemesi kurulmasını teklif ettikten sonra; “Düğmanı Ankara batısında, Sakarya mevzilerinde karğılamaya hazırlanıyoruz. Fakat biz Ankara’da kaldıkça, ordu daima Ankara’yı korumak zorunlulußunu duyacak ve serbestçe savağamayacaktır. Bakanlar Kurulu, orduyu manevralarında serbest bırakmak için hükûmet merkezimizin Kayseri’ye naklini uygun görmektedir.”31 Birçok milletvekili de bu öneriyi uygun görmüğtür. Bazı milletvekilleri ğağkınlık ve sessizlik, Meclis bir karasızlık içindeydi. ðğte böyle bir durumda uzun, esmer, zayıf bir adam; “Söz istiyorum” diye seslendi ve oturumu yöneten Dr. Adnan Bey’in cevabını beklemeden birden kürsüye fırladı. Bu, Erzurum Mebusu Durak Bey idi. Baßırıyordu: “Arkadağlar, nereye gidiyoruz?... Biz bu davaya bağladıßımız gün, elimizde ne böyle bir ordu vardı, ne bu kadar silah. Bugün eskiye göre çok kuvvetliyiz. Halk gidebilir. Ailelerimiz gidebilir. Memurlar gidebilir. Herkes gidebilir. Ama biz elimizde silah, burada öleceßiz. Hiçbirimiz ğehitlerimizden daha büyük deßiliz... Düğman, bizi burada kendisini yenmek için tedbirler düğünürken bulmalıdır”.32

Meclis’in Kayseri’ye nakli meselesi o gün kesin bir sonuca baßlanamamığ, aynı konu Meclis’in 22 Aßustos 1921 günkü gizli oturumunda tekrar ele alınmığtı. Bu oturumda Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi Pağa Meclis’in Kayseri’ye nakli konusunun ısrarla kabul edilmesini ister. Meclis’te de Fevzi Pağa’nın düğüncelerini tasvip eden mebuslar çoßunlukta idi. Meclis’in kesinlik kazanmamığ bu kararı üzerine Mustafa Durak Bey, memleket sevdası ile mebusları ikna etmek için yeniden söz alır:

31 T. Özakman,

Ğu Çılgın Türkler, s.210. 32 S. A

(13)

“Efendim; zannediyorum ki biz bir tehlikeli oyuna giriyoruz. Bu bizim için çok tehlikelidir. Her ğeyi üzerimize almayalım. Bize lâzım olan bir ğey vardır. Kontrol vazifesini yerine getirmek. Kendileri kaçıyor dedirtmeyelim. Düğmanı aciz bırakmak için ne lâzımsa yapılmalıdır. Bu heyet bunu düğünmelidir.”33

Meclis ayaßa fırlayıp Durak Beyi alkığlamaya bağlamığtır. Bütün Meclis bir heyecan dalgası içinde Meclis’in Ankara’da kalmasını desteklemiğtir. Neticede milletvekillerinin isteßi üzerine Samsun Mahkemesi de eklenmek suretiyle, üç ðstiklâl Mahkemesi’nin kurulması hususu kabul edilmekle birlikte, Ankara’nın boğaltılması, Meclis’in Kayseri’ye nakli reddedilmiğtir.34 Harp devam etmekteydi. Büyük Millet Meclisi zaferden emin olarak bağladıßı inkılâp hareketleri üzerinde duruyor; kömür iğçilerinin korunması için kanunlar çıkarıyor, vilâyetler idaresinin düzeltilmesini konuğuyor, adalet teğkilâtının bozukluklarını gidermeye çalığıyordu. Fakat kalbi hep ordunun yanında olmuğtur.

Samet Aßaoßlu, “Kuvay-ı Milliye Ruhu” adlı eserinde Durak Bey için ğu ifadeyi kullanmığtır : “Erzurum Mebusu Durak Bey, Birinci Büyük Millet

Meclisi tarihine çok karanlık bir günün hatırası ile baßlıdır”.35 Türk tarihinin ender karanlık günlerinden biri ve Aßaoßlu’nun kastettißi gün ordunun Polatlı önlerine kadar çekildißi andı. Avrupalı emperyalist devletlerin uğaßı olan Yunanlılar, sözde Megali ðdea’larını gerçekleğtirmek için ðngilizlerin de yardımları ile 23 Aßustos 1921’den itibaren bütün güçleriyle saldırıya geçtiler. 24 ve 25 Aßustos’ta çarpığmalar bütün ğiddetiyle devam etmiğti. Türk savunma hatlarının yer yer kırılmaya ve geçitler vermeye bağlaması üzerine, Bağkomutan Mustafa Kemal Pağa o tarihi emrini vermiğtir: “Hatt-ı müdafaa yoktur, Sath-ı müdafaa vardır. O

satıh bütün vatandır, vatanın her karığ topraßı vatandağın kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz”. Bu emir doßrultusunda birlikler, müsait bir yerde derhal kendilerine çeki düzen verip karğı taarruza geçmiğlerdir.36 Türk askeri literatürüne “Oynak Savunma” diye giren taktik, iğte bu emirle tarihî deßerini kazanmığtır. 29 Aßustos’a kadar süren savağlarda Türk cephesi güneye doßru yön deßiğtirmiğtir. Türk kuvvetleri biraz daha geri alınırken, Yunanlılar bir hamle daha yapıp 2 Eylül 1921’de Çal Daßı’nı ele

33G.C.Z., 2, s.223. 34

Ğ. Turan, Türk Devrim Tarihi- 2, s. 251. 35 S. A

ßaoßlu, Kuvay-ı Milliye Ruhu, 1964, s.222. 36 Hacettepe Üniversitesi Atatürk

ðlkeleri ve ðnkılâp Tarihi Enstitüsü Ößretim Üyeleri, Ed. Derviğ Kılınçkaya, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, 8. Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2006, s.209.

(14)

geçirmiğler, Polatlı yakınlarına kadar ilerlemiğlerdi. Zafer, Yunan Kralı Konstantin’e meyleder gibi görünmüğtü. “Kemal, kendisi ateğ hattına

koğuyor ve iğin önünü almaya çalığıyor.” diyerek Yunan ordu karargâhında

çok iyimser bir havanın esmesine sebep olmuğtur.37

Türk ordularının Bağkumandanı Mustafa Kemal Pağa ise buna cevabını Sakarya vadisinde vermiğtir. Yunanlıların bulundukları bölgede savunmaya geçmesi üzerine, Türk askeri 10 Eylülde Beylikköprü doßusunda genel taarruza geçmiğtir. Buna karğı koyamayan Yunan kuvvetleri geri çekilmeye bağlamığ ve 12 Eylül’deki Türk saldırısından sonra Sakarya’nın batısına geçmiğtir. 13 Eylül’e gelindißinde Sakarya’nın doßusunda Yunan askeri kalmamığtır. 22 gün ve 22 gece devam eden Sakarya Savağı’nda Türk ordusu 25.000 kiği yitirmiğtir. Yedisi Tümen Komutanı olmak üzere 350 subay ğehit düğmüğ, 800 subay yaralanmığtır. Bu nedenle Sakarya bir “subay savağı” olmuğtu. Ama bu kayıplarla, sadece Ankara deßil, 13 Eylül 1683’te Viyana önlerinde bağlayan Türk geri çekilmesi 238 yıl sonra durdurulmuğ, Türk’ün makûs tarihi kurtarılmığtır.38

Mustafa Durak Bey; Türk milletinin millet olarak var olma hakkının tükendißini kabul etmiyordu. O, muhacirlißin elemini, istilânın sıkıntılarını, Ermeni zulmünün ıstırabını yağamığ ğanlı vatanımızın bir köğesi olan Erzurumumuzun güzide bir evlâdı idi. Mustafa Durak Bey; en karanlık günlerde birkaç kelime ile sarsılmak üzere olan millî imanı canlandırmığ, Sakarya Yunan’a ve Megali-ðdea’sına mezar olmuğtur. Kendisi de bizzat savağa katılmığ ve “SAKARYA” soyadını alarak Türk milletinin tarihî varlıßı içinde yerini almığtır.39

Meclis’in gizli oturumunda yaptıßı heyecanlı konuğması ile dikkatleri üzerine çeken Mustafa Durak Bey, mebuslar arasında bir ruh fırtınası koparmığ ve Meclis’in Kayseri’ye göç etmesine engel olmuğtur.

Mustafa Durak Bey’in, TBMM’nin 23 Temmuz 1921 günkü gizli oturumunda yaptıßı tarih sayfalarına ilham olan konuğmasını aynen ağaßıya alıyorum:

37 Türk

ðstiklâl Harbi, Batı Cephesi, Sakarya Meydan Muharebesi ve Sonraki Harekât, II/5, 2’nci Kitap, Genelkurmay ATASE Bğk.lıßı Yayınları, Genelkurmay Basım Evi, Ankara, 1995, s.128.

38

Ğ. Turan, Türk Devrim Tarihi, 2, s. 251–252; Emruhan Yalçın, Son Haçlı Kalesi: Heybeliada, Elips Kitap, Ankara, 2009, s.16–18.

39 Erol Kürkçüo

ßlu, “Mustafa Durak, Birinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Erzurum Milletvekili”, Atatürk Üniversitesi Atatürk ðlkeleri ve ðnkılâp Tarihî Enstitüsü Dergisi, Erzurum, 1 / 4 ( Mart 1990), s.125.

(15)

“Efendiler! Dün ben ağaßıya inmemiğtim. Baßlara tuhaf tuhaf haberler geldi: ‘ðğte Meclis’te toplandılar; karar almığlar, Meclis kaçıyormuğ, mebuslar kaçıyormuğ’ gibi tuhaf tuhaf sözler iğittim. Ğehre geldim; birçok yerlerle temas ettim, manevîyatları gerçekten kırıktır. Bendeniz böyle demiyorum, bendeniz diyorum ki; ordu, kendisine serbest bir program çizsin; biz müdahale etmeyelim. Ordu ğehir bekçisi deßil, ordu istiklâl bekçisidir. Nerede canı isterse orada harbini yapar. ðkinci meseleye gelince: Büyük Millet Meclisi buradan gitmemelidir. Yalnız, hükûmet bir program çizmeli ve bize söylemeli. Halkı serbest bırakmalı, aileleri serbest bırakmalı. Ne varsa hepsi gitsin. Biz bugün burada öleceßiz. Tam o gün gelmiğtir. Büyük Millet Meclisi azaları birer tüfek alsınlar, top patlayıncaya kadar burada kalsınlar. Meclis’in buradan gitmesi bütün milletin kuvve-i maneviyesini kırar.ðki yüz kadar adam çok bir ğeydir.

Biz burada aziz davaya bağladıßımız gün elimizde ne böyle bir ordu ve ne böyle bir silah vardı. Bugün pek kuvvetli bulunuyoruz. Çünkü karğımızda azametkâr kuvvetli bir ordumuz mevcuttur. Biz hakikaten ordumuza kademe kademe harp ettirirsek yüzde seksen, doksan ihtimal ile galip geleceßimizi ümit ediyorum. Bana göre vekiller heyetinin verdißi bu karar yanlığtır. Büyük Millet Meclisi’nin böyle bir zamanda burayı terk etmesi, hem ahaliye, hem de orduya pek büyük tesir edecektir. Meclis’in buradan kalkması da hem orduya hem ahaliye tesir eder. Meclis’in geri çekildißi duyulursa ordunun kuvve-i manevîyesi kırılır.

Sonra efendiler! Rica ederim, hiç telağ göstermeyelim, heyecana düğmeyelim. Çünkü millet bizi ciddiyetle takip ediyor. Millet yüzümüze bakıyor. Eßer bizde bir telağ ve heyecan görürse herkesin kuvve-i maneviyesi kaybolur. Millete biz heyecan vermeyelim, metin olalım. Ölürsek ölürüz. Yedi sene içinde milyonlarca insanı telef ettik. Biz o milyonlarca insandan büyük deßiliz. Biz de feda olalım. Hükûmet tedbirini alsın; programını çizsin. ðcabında Kayseri’ye mi, Kırğehir’e mi göndermek lâzım geliyor, nereye göndermek lâzım geliyorsa ve gidecek bir ğehir varsa yavağ yavağ gitsin. Büyük Millet Meclisi azalarının karargâh buradan çıkıncaya kadar buradan çıkması doßru deßildir. Sonra bugüne kadar yaptıßımız ğeyler heba olur, her ğey batar gider.”40

Bu sözler bir ruh fırtınası koparmığ ve Meclis yerinde kalmığtır. M. Durak Bey, Genelkurmay’ın, Savunma Bakanlıßı’nın, Bakanlar Kurulu’nun ve Meclis’in Kayseri’ye göç hususundaki kesin kararına tek bağına

40G.C.Z.,2, s.103-104; “Tarihî

(16)

direnmiğtir. Erzurum Mebusu Mustafa Durak Bey sonunda kırmığtır milletvekillerinin yüreklerindeki kuğkuyu, umutsuzlußu...

3. Sonuç

Asıl mesleßi polislik olan Mustafa Durak Bey, hayatını devletinin, milletinin hizmetine adamığ idealist, yurtsever bir ğahsiyettir. Birinci TBMM’nde Erzurum Mebusu olarak görev yapmığ, Mustafa Kemal Pağanın izinden hiçbir ğekilde ayrılmamığtır. Sakarya Savağı’nın zor günlerinde, Meclisin Kayseri’ye nakli söz konusu oldußunda, kürsüye fırlamığ ve bunun yanlığlıßını izah etmiğ, bu karara direnmiğtir. O, Meclis Kayseri’ye nakledilirse Millî Mücadele ruhunun ve direncinin kırılacaßına inanıyordu. Sonunda tüm mebusları ikna ederek, Meclisin Kayseri’ye naklini durdurmuğtur. Kendisi de Sakarya Savağı’na katılmasından dolayı, Soyası Kanunu sonrasında “Sakarya” soyadını almığtır. Bundan dolayı Mustafa Durak (Sakarya) Bey’i genç kuğaklara anlatırken, “Meclis’in Kayseri’ye Naklini Tek Bağına Durduran Adam”, “Millî Sevdadan Nasibini Almığ Bir Kuva-yı Milliyeci” diye anlatmak gerekir.

(17)

Kaynaklar

Atatürk, Mustafa Kemal; Nutuk I (1919–1920), Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, Millî Eßitim Basımevi, ðstanbul, 1950.

Aßaoßlu, Samet; Kuvay-ı Milliye Ruhu, Aßaoßlu Yayınevi, Ankara, 1964.

Çaycı, Abdurrahman; Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Atatürk Arağtırma Merkezi, Ankara, 2002.

Emniyet Genel Müdürlüßü Arğivi, Dosya Numarası:3978/128.

Goloßlu, Mahmut; Cumhuriyete Doßru, Millî Mücadele Tarihi, Dördüncü Kitap, Goloßlu Yayınları, Ankara, 1971.

Hacettepe Üniversitesi Atatürk ðlkeleri ve ðnkılâp Tarihi Enstitüsü Ößretim Üyeleri, Ed. Derviğ Kılınçkaya, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, 8. Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2006, s.209.

Karabekir, Kâzım;ðstiklâl Harbimiz, Türkiye Yayınevi, ðstanbul, 1988.

Kürkçüoßlu, Erol; “Mustafa Durak, Birinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Erzurum Milletvekili”, Atatürk Üniversitesi Atatürk ðlkeleri ve ðnkılâp Tarihî Enstitüsü Dergisi, Erzurum, 1/4 (Mart 1990).

Nusret, Mehmet; Tarihçe-i Erzurum Yahud Hemğehrilere Armaßan, ðstanbul, 1922.

Özakman, Turgut; Ğu Çılgın Türkler, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2005.

“Tarihî ðki Oturum”, Millî Egemenlik, Yıl:1, Sayı 1, 23 Nisan 1985.

Türk ðstiklâl Harbi, II/IV (Batı Cephesi), Kütahya, Eskiğehir Muharebeleri (15

Mayıs–25 Temmuz 1921), Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Bağkanlıßı Yayınları, Genelkurmay Basım Evi, Ankara, 1996.

Turan, Ğerafettin; Türk Devrim Tarihi, 2. Kitap, Ulusal Direniğten Türkiye

Cumhuriyeti’ne, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1998. Türkiye Büyük Millet Meclisi Arğivi (Dosya Nu:162).

Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, Devre: I, C.1–29, ðkinci Baskı, TBMM Matbaası, Ankara, 1940–1960.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gizli Celse Zabıtları, Devre: I, C.I-IV, ðkinci Baskı, Türkiye ðğ Bankası Kültür Yayınları, Sanem Matbaası, Ankara, 1985.

Yalçın, Emruhan; Millî Mücadele’ye Sadakat ve Mustafa Durak Sakarya, Biz Bize Yayınları, Ankara, 2008.

Referanslar

Benzer Belgeler

İçtüzük Teklifi’nde, Danışma Kurulunun, MM Başkanı başkanlığında si- yasi parti grup temsilcilerinden oluşacağı, Kurulun İçtüzükte kendisine veri- len görevleri

173.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, engelli personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/12777)

1- 2006 yılında Bursa Bölge Müdürlüğümüzde görüntülü servis kurulması planlanmaktadır. Bu yatırım kapsamında kamera, montaj seti temin edilmesi düşünülmektedir.

Üniversitemiz, 11 Temmuz 1992 tarihinde Niğde Üniversitesi adı ile Selçuk Üniversitesine bağlı Eğitim Yüksekokulunu Eğitim Fakültesine dönüştürerek ve İktisadi ve

Engeliler merkezi Çevresinde Çim bicimi sulanması ve cevre düzenlemesi faliyetlerinde bulunuldu. Seramızdaki Biberiye bitkilerinden aldığımız çelikleri toprakla buluĢturduk

a) Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak. b) Kanunların belediyeye verdiği

(Ek cümle: 1/7/2006-5538/29 Md.) Belediye sınırları il sınırı olan Büyükşehir Belediyelerinde il çevre düzeni planı ilgili Büyükşehir Belediyeleri

Eğitime erişim, öğrencinin eğitim faaliyetine erişmesi ve tamamlamasına ilişkin süreçleri; Eğitimde kalite, öğrencinin akademik başarısı, sosyal ve