• Sonuç bulunamadı

II. Abdülhamit ve sonrakiler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "II. Abdülhamit ve sonrakiler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

H A F T A K O N U Ş M A S I

II. Âbdülhamit ve sonrakiler

B üyük tuzm etleri ve hayırlı inkılâpları ancak, kendilerinden önce

yapıl­

mış hatalara düşm ekten nefislerini esirgeyebilen D e v le t adamları başara­

bilir. B u sebepledir ki geçmişteki kusurları ve suçları belirten eserleri oku­

mak — siyasî terbiyem izi olgunlaştırmak

bakımından — pek faydalıdır

N

e kadar uzak tarihe ait olursa olsun her hangi bir rejimin veya Devlet adamı­ nın geçmişte memleket zararına işlediği büyük suçlan bir kitap­ ta okurken insan öfkeye kapıl­ maktan kendini alamıyor. Hele kabahatler, idaresizlikler, müna­ sebetsizlikler arasında öyle sun- turluları var ki hariçte haysiye­ timizi bir paralık ettiği, millî onura dokunduğu için bugün yapılmışçasına başımıza kan çık­ masına, ruha derin bir bezginlik çökmesine bile sebeboluyor.

En soğukkanlı, ölçülü konuşur biri, bu gibi çirkin ve utandırıcı vakaları öğrenince ağzım tuta­ mayıp ölülere kadar dil uzatırsa şaşmamalıdır.

Netekim son hafta içinde be­ nim sinirlerimin bozulmasına — gündüzün vakit bulamadığım için üstelik yatma sırası — oku­ duğum bir kitabın II. Âbdülhamit devrile alâkalı bir takım vesika­ larından öğrendiğim bazı yüz kızartıcı hakikatler sebeboldu.

Meselâ şuna bakınız: Zemane Mısır fevkalâde komiseri Mabe­ yin başkitabetine bir telgraf çe­ kiyor, diyor ki: «Yemen den al­ dığı silâh ve mühimmatı Garp Trablusuna nakledecek olan Mekke vapuru Süveyş kanalın­ dan geçerken ödenmesi lâzım ge­ len yedi bin frangı verememişti; veremeyince de beklemeğe mec­ bur dilmişti. Ben kumpanyaya kefil oldum, lütfen vapura yol açtılar. Halbuki yaptığım sayısız müracaatlar neticesiz kaldı, hü­ kümetimiz borcunu ödemedi. Kanal kumpanyası bundan böy­ le Osmanlı bayrağını taşıyan hiç bir geminin geçmesine müsaade etmemek kararını almış bulun­ duğundan şimdi kanaldan geç­ mek isteyen Marmara vapurunu . Süveyş ağzında alakoy muştur.»

Yedi bin frangı, yani üç yüz elli Fransız lirasını ödeyemiyen, ödemek istemiyen ve o yüzden bayrağına karşı en büyük haka­ retin yapılmasına tahammül eden bir Devlet, bir Padişah?

Nasıl kan başa çıkmaz ve insan küfürbaz olmaz? Üç yüz elli lira ki o Devletin bütçesinden ve o Padişah emrile her ay sarayda «tüfenkçi» denilen haydutlardan birine maaş diye kolaycacık veri­ lirdi. Bir «cum a!» m bahşişi de çok defa bu paradan fazlaydı!

* * *

i şte (inkılâp tarihimiz ve »Jön Türkler) kitabında — ki (AK ŞAM ) da vesikalara da­ yanan bazı tarihî makalelerini okuduğumuz Ahmet Bedevi’nin kocaman bir eseridir — bu ka­ bilden daha nice telgraflar, mek­ tuplar, ehemmiyetli dokümanlar bulabilirsiniz.

Hele yine II. Abdülhamid’iıı dış ve iç politikasındaki aksak- bkları, korkunç şuursuzlukları, haysiyetsiz idare tarzım açığa vuran vesikalar arasında Yemen faciasını aydınlatan telgraflar içler acısı...

San’a’da bulunan müşir Feyzi paşa birbiri arkasına Yıldı z’a .başvuruyor, yanıp yakılıyor:

«Buradaki askerin ne yiyecek ekmeği, ne de düşmana karşı kullanacak kurşunu kalmıştır. İmam Yahya halimizi haber al­ dığından tedarikâta koyulmuş, tehlike vehamet kesbetmiştir. Yemen vilâyetini-' ki ava kadaı elimizden kamilen çıkması mu­ hakkak gibi göründüğünden eğer bu hal başa gelirse zerre kadar mesuliyet kabul etmiyece- ğimi tekrar beyan eylerim.» Mü­ şir, tehlikeye karşı yeniden asker ve mühimmat da istiyor.

Nasılsa gelen bir cevapta «ah­ vali mâruzanm fevkalâde teessü­ fü şahaneyi mucibolduğu» söy­ lendikten sonra muhtelif sebep­ lerden dolayı asker gönderilemi- •yeeeği bildirilmekte ve «şimdilik muhafazai mevki edilmek üzere idarei maslahat» lüzumu bâ ira- dei seniye tavsiye olunmaktadır!

Ekmeksiz ve kurşunsuz askerle düşmana karşı muhafazai mevki ve idarei maslahat? Ve bütün bu İşlerde Nazırların, Sadrâzamın esamisi okunmamaktadır; her şeyi Padişah idare ediyor.

Yemenden gelmekte devam eden telgraflar tam bir sene zar­ fında askerin ancak iki maaş alabildiğini ve silâhlarım bırakıp savuşacağını da bildirmektedir. Ama saraydan cevap çıkmamak­ tadır. Nihayet İmam Yahya yol­ ları kesiyor. San’a y’ı kuşatıyor. İskele olan Hüdeyde’de ise mem­ leketlerine dönmek üzere aç ve bîilâç vapur bkleyen istibdal as­ keri çarşıya hücum ederek yağ­ maya kalkışıyor. Ahali karşı' ko­ yuyor. Çarpışmalar neticesinde askerden beşi ve halktan dört kişi ölüyor ve bir çoğu da yara­ lanıyor.

Fırsat bu fırsattır, İtalya kon­ solosu «eğer kargaşalık devam ederse hükümetinden bir harb gemisi gönderilmesini istiyeceğL ni», İngiliz konsolosu da «ieabe- den tedbirlere İngiltere hüküme­ tinin binnefis kendisi müracaat eyliyeceğini» kaymakama bildiri­ yorlar. Kaymakam saraya telgraf çekiyor. Cevabın ne olduğu ki­ tapta yoksa da her halde yine şudur: İdarei maslahat!

* * *

O a d iş a h hükümetini bu de- * rece perişan gören devlet­ lerin imtiyazlar koparmak mak- sadile Yıldız’a nasıl saldırdıkları da ibret alınacak ve utanç duyu­ lacak hâdiselerdendir.

Almanlar Bağdat hattına mu­ sallat... İngiltere Aydın hattının İğdır’a kadar uzatılmasını isti­ yor ve bu işe bir kaç gün içinde karar verilmezse «haysiyetini muhafaza etmek üzere münasip göreceği bilcümle tedabire müra­ caatta kendisini haklı addeyliye. ceğini» büyük elçimize bildiriyor. Avusturya hükümeti Manastır - Metroviçe, İtalya hükümeti de Avlonya - Manastır demiryolla­ rına göz dikmiş. Fransanm Ereğ­ li hattını almasına Almanya ba­ zı şartlarla müsaade edeceğini anlatıyor. Hülâsa bir rezalettir gidiyor, vesikaları okuyanlar da kime, hangi birine lanet okuya­ cağını şaşırıyor.

Hele Almanya imparatorunun Padişahtan menfaat koparmak karşılığı Tüıkiyedeki Alman pos­

talarına saray tarafından bir sansür memuru konulmasına bizzat müsaade edişi ve Berlin elçimizin bunu Y ıldız’a müjdele- yişi, Cermen kafasında hürriyet mefhumunun kalite düşüklüğü­ nü göstermesi bakımından pek mühim...

Kitapta yalnız II. Abdülhami- din idare tarzı değil, meşrutiyet­ ten sonra gelen rejimin de hata­ ları vesikalarla aydınlatılmakta­ dır. İnsan bu kısımda da öyle cahilce, aptalca, körcesine işlen­ miş politika suçlarına raslıyor ki içi tıkanıyor; havasız kaldığını, nefes alamadığım sanıyor; pen­ cereyi açmak, havkrmak ihtiya­ cını duyuyor.

Hükümeti ele alanlar hakkın­ da en iyi teşhisi büyük bir va­ tanperver olan Manyas! zade Refik bey koymuştur. Bu zat meşrutiyetin ilk aylarında — Ad­ liye Nazırlığında bulunmuştu — hastalanıyor, ölüm döşeğinin ayak ucunda oturan Ahmet Rıza beyin yanında, bir dostuna di­ yor ki:

— Biz meşrutiyeti ilân için canla başla çalıştık: fakat korka­ rım ki« bu çocuklar» memleketi batıracaklar!

«Bu çocuklar» gerçekten o işi yapmışlardır. Nasıl yaptıklarını hem iç, hem dış siyaseti çeviriş tarzlarından kitapta pek güzel takibedebiliyoruz. Nihayet son darbeyi de indiriyorlar: Birinci dünya harbine giriyorlar.

* * *

A

hmet Bedevi’nin eseri kıy­ metli vesikalarla dolu ve değerli olmakla beraber bir kaç bakımdan az çok kusurludur da... Zira bazı noktalarda görünüşe

kapılarak indî hükümler ver­ mekten kendini alamadığı gibi her meselede tamamile tarafsız kalamadığını, sempatilerine ve antipatilerine kapıldığını da gös­ teriyor. İki rejimi baştan başa çürüten hürriyetçi muharririn bir kitap hakkında bu kadarcık bir tenkid yapılmasına rıza gös­ termesi pek tabiîdir.

Şu var ki inkılâp tarihimiz ve Jön Türkler hakkında şimdiye kadar çıkmış kitapların yine de en ciddîsi onunkidir. Daha etraf­ lı ve daha ilmi şekilde yazılacak bir eser için mükemmel bir kay­ nak teşkil edeceğine, bu itibrla da büyük bir boşluğu doldurup yarma malzeme hazırladığına, kısacası azmısanamıyacak bir hizmette bulunduğuna hiç şüphe yok.

Yine hiç şüphe yok ki kitabı okuyup bitirdikten sonra insan altı asırlık bir Devletin kırk yıl­ da zor zoruna, elbirliğile bir Pa­ dişah, bir komite ve bir muha­ lif zümre elinde nasıl battığını pek iyi anlıyor, öğreniyor. Ab- dülhamit idaresinin ne matah olduğunu demin verdiğimiz ör­ nekler gösterdi. Meşrutiyetten sonraki kördöğüşü üzerine dc — yer bulunsa — çeşitli nürou- neler, vesikalar koyabilirdim. Okuyunca hop oturup hop kal­ kardınız.

Fakat ne kadar üzülseniz, öf kelenseniz de eğer bugün Devlet idaresine herhangi şekilde, uzak­ tan ve yakından, dolayısile de ol­ sa karışan, hele bu idarede rol oynıyan bir adamsanız — gözü­ nüzü açmak, aynı hatalara düş­ mekten kaçınmak, tehlikeleri önlemek için — o gibi eserleri okumanız, hem de çokça oukma- nız lâzım gelir.

Bunun bir faydası daha var­ dır: Şimdiki rejimin o kötü usul­ lere düşmekten kendisini ne de­ rece kurtardığını görüp mütesel­ li olmak. Bir politikacı her şey­ den önce tam objektif bir görüş­ le kıyas yapmağı bilmeli, farkla­ rı hiç bir yabancı hisse kapılma­ dan sezmeğe çalışmalıdır. Eğer meşrutiyet devrindeki hükumet- çiler idare şekillerinde II. Abdül- hamid’e benzedikleri tarafları görüp ayırdedebilselerdi daha az suç işlerlerdi.

Büyük hizmetleri ve hayırlı inkılâpları ancak, kendilerinden önce yapılmış hatalara düşmek­ ten nefislerini esirgeyebilen Dev. let adamları başarabilir. Ve işte bu sebepledir ki geçmişteki ku­ surları ve suçları belirten eser­ ler — ister (inkılâp tarihimiz ve Jön Türkler) gibi vesikalı bir ki­ tap, ister edebî kıymette ve şah­ sî görüşte bir (zeytindağî) ol­ sun — siyasî terbiyemizi olgun­ laştırmağa yaramak bakımından da faydalıdırlar.

Hattâ öyle sanıyorum ki bir Cemal paşa vaktile kendine ben­ zeyen bir başka Cemal paşa hak­ kında yazılmış bir (Zeytindağî) okumak imkânım bulsaydı bam­ başka bir Cemal paşa olurdu. Ben de — ve bir çoğumuz — bir (inkılâp tarihi ve Jön Türkler) kitabı bulup da göz nuru dök. sevdim acemice tükettiğim öm­ rümün arkasından şimdi bön bön bakakalmazdım.

Hattâ diyeceğim ki Tiirkiye- nin siyasî ıüşde ulaşmaktan uzun müddet geri kalması, o ıüşde çabucak ulaştıracak eser­ lerin yokluğundan, kısacası mü­ nevver sınıfın geçmişten politika terbiyesi alamamasından ileri gelir.

Bugün düne ne kadar az ben­ zerse yarınımız da o derece ivi olacaktır; netekim iyi olmakta­ dır.

R efik H a lid K aray

PEARL S BUCK

Bir izdivacın Portresi

Çeviren: İ B R A H İ M H O Y İ

Y A K I N D A

Ç I K I Y O R

.

R E M Z İ K I T A B E V I

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

ADD Batıkent Şubesi’nin Mumcu ve Aksoy anısı­ na düzenlediği panel ve dinleti de bugün gerçekleşti­ rilecek.. Ostim’de bulunan Çeşme Durağı yanındaki

Duygusal emek, tükenmişlik ve iş tatmini ilişkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilen bu çalışmada araştırmanın planı (Şekil 10) dâhilinde öncelikle

Neşe Vural'ın 1992 tarihli yayınlanmamış Cihat Burak üzerine tezinden®, 1963'te ölümün­ den az önce Abidin Dino'nun onu Nazım Hikmet ile tanıştırdığını

Kendi Gök Kub­ bemiz, senin kaybından iki yıl sonra basıldı.. Bu kitap, şimdi seni seven bütün Türklerin evinde en kıym etli şiir

[r]

Abdülhamid devrinde, önceleri sayfiye yeri olarak kullanılan Yıldız Sarayı ve bahçelerinin daha sonraları, mev- kinin Dolmabahçe Sarayına nazaran daha uygun

Gök, deniz, toprak, güneş gibi tabia­ tın en yaratıcı ve en hayret verici kuvvetlerini hatırlatan Büyük Ada­ mın hangi eseri en mühim d e ğ il. O- nun

Milletine yar olan büyük ada­ mın, köylü ruhlarma varıncaya kadar canda nasıl köklü ve özlü yer tuttuğunu kendi gözleri ile görenler bile adeta bir