• Sonuç bulunamadı

Prof. Dr. Köksal BAYRAKTAR  (s. LXIV)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Prof. Dr. Köksal BAYRAKTAR  (s. LXIV)"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

LXIV

Durmuş Tezcan Dostluğu

Durmuş, benim için iyi niyetin ve açık kalpliliğin bir sembolüdür. İnsanın en zor anlarda aklına gelen, bu işi Durmuş yapar ve başarır dediği kişilerden biridir. Yıllarca önce Marmaris’te bir Adli Tıp Kongresi sırasında geçirdiğim ağır rahatsızlıkta, helikopterle İzmir’e götürülüp bir gece hastanede zorla kaldığım bir gecenin sabahında, Eşime İstanbul uçağı kalkıncaya kadar hemen Durmuş’a gidelim, orada istirahat ederim dediğimi hiç unutmam…

Durmuş ile sevgili Eşi İsabel’in, İzmir Karşıyaka’daki olağanüstü güzel-likte deniz manzaralı evlerinde geçirdiğim birkaç saat ve her iki kardeşinin misafirperverlikleri unutulacak gibi değildir.

Başka bir yönden, Durmuş benim için Konya demektir. Konya Hukuk Fakültesi’ne rotasyonla gittiğim 1984 yılında, “Üniversite’nin çok zor koşulları içersinde” Durmuş’un arkadaşlığını değil, kardeşliğini görmüştüm. Her hafta Çarşamba günleri Konya’ya trenden indiğimde ve “herhalde bu hafta da kalacak bir yerim olmayacak” diye içimden geçirdiğimde, Durmuş imdadıma yetişirdi. Konya’daki Kamu kurumlarının misafirhanelerine Durmuş’la gider, yetkililere dil döker ve o haftayı ilgili kuruluşun temiz, tertipli, modern misafir hanesinde geçirirdim. Durmuş’un bu gibi ilişkilerde ikna edemeyeceği bir Devlet memuru, bir yetkili olabileceğini hiç sanmıyorum. Misafirhanenin müdür odasına Durmuş’la beraber gider ve Durmuş, insanı şaşırtan ayrıntılara girerek, on dakikada Müdürün gönlünü alır ve en güzel odanın kapısını bize açtırırdı. O yılım, hep Durmuş’un yol göstericiliği ile geçmişti.

Konya’ya gittiğim ilk günlerde Mevlana’nın anma töreni nedeniyle kala-balıktan bütün İstanbul otobüslerinin ve trenlerinin dolu olduğu hafta sonu gününde tabiidir ki, tren bileti bulamayınca tren istasyonunun Müdürünün oda-sına girmiş ve yataklı vagon bileti alarak çıkmıştım. İnsanların tıklım tıklım olduğu trende, yataklı vagonun birinci mevkiinde, tek kişilik bir yer bulabil-menin ayrıcalığı içinde şaşırıp kalmıştım. Bunun nedeni de şu idi; Müdürün odasındaki konuşmamız önce Üniversite’den başlayıp Konya’nın güzelliği, trenlerin halka ne kadar hizmet verdiği, Konya civarındaki Kervansarayların ne kadar muhteşem olduğu, havaların ne kadar soğuk gittiği, suyun ne kadar değişik olduğu gibi konularla sürüp gittikten sonra Gar Müdürünün çocukken kahveye çok düşkün olduğu annesinin kendisine kahveyi büyük fincan içinde içirdiği ve kahveyi de bisküvi banarak içtiğini uzun uzun dinlemiştim. Tabii bu sohbette baş rolü Durmuş, uzun tiratlarla hep gülerek, ilgili ilgisiz fıkralarla beraber sürdürmüştü. Sohbette şaşıran ve bu işin sonu nereye varacak diyen bendim ama bu sohbetin sonunda İstanbul’a yataklı vagonla giden gene bendim. İşte Durmuş budur.

(2)

LXV Soyadı Tezcan’dır, ama canı tez bir insan değildir, kilosu ve boyu buna engeldir. Ancak her işin altından kalkabilmesi, her şeyi güleryüzle ve fıkralarla anlatması en ciddi konularda dahi bulunacak bir takım konuları bulabilmesi ve her yerde tıpkı Rauf Denktaş gibi fotoğraf çekmesi Durmuş’un özelliklerin-dendir. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile ilgili bir sempozyumda öğrencilerin, Hakim ve Savcı-ların bulunduğu bir oturumda “iletişimin denetlenmesi” konusunda kuşkularımı anlatırken ön sıralardaki bir kişinin alabildiğine kalın ve davudi sesle anlaşılmaz bir takım harfleri ve sayıları söylemesi ve sonra ayağa kalkıp hem benim hem de diğer konuşanların ayrı ayrı fotoğraflarını çekmesi beni gene şaşkına çevirmişti. Davudi sesle sayıları ve harfleri söyleyen kişi Durmuş’tu. Çünkü o günlerde bu harflerin ve sayıların yan yana getirilmesi ile telefonda konuşurken konuşulan kişiden başka bir kişinin cevap vermesi ona göre telefonun dinlenmesinin işare-tiydi. Durmuş, yüzlerce kişinin önünde bunu açıklıkla söyledikten sonra gülebi-liyordu. Aslında gülmesi yeni Kanunun ağır bir eleştirisinden başka bir şey de değildi.

Durmuş, çok değerli bir Cumhuriyet çocuğudur. Devletin kendisine sağla-dığı imkanlarla gördüğü yüksek Lisans ve Doktora öğreniminde mükemmel bir tez yazdığı gibi olağanüstü Fransızca bilme ve konuşabilme yeteneğini de elde etmiştir. İçinden yetiştiği Taşucu’nu hiç unutmamış ve Taşuculu çocuklara ve gençlere armağan olarak bir Lise yaptırarak topluma sunabilmiş, ender ve değerli kişidir.

Referanslar

Benzer Belgeler

İkincisi, Gölün güney kıyısında bulunan yaklaşık 150 m2 alanın göldeki su seviyesinin de altına inilerek üst linyit tabakalarının altına ulaşmak ve taban killerindeki taş

Arkadaşımız Hikmet Çetinkaya “ Menemen’de Bir Devrim Şe- hiti: Kubilay” başlıklı yazı dizisinde görgü tanıklarından Ragıp Dere'den böyle dinlemiştir

Mahmiye-i Konya sâkinlerinden Âişe ve Safiye bint-i Mustafâ nâm hâtûnlar tarafından bey‘i âtiyü’l-beyânı ve kabz-ı semeni ikrâra vekîl olub merkûmetânı ma‘rifet-

duyulan her konuda İzmir halkının yanında olmaya devam edecekleri- ni söyledi.İzmir’de meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depremin ar- dından arama kurtarma ve destek

Olumsuz duygu durumunda, bebekler duygusal uyarılmayı azaltmak için, anne ile ilgilenme,. kendi kendini yatıştırma, dikkatini dağıtma, temas ve yakınlık arayışı gibi bazı

▪ Yaratıcılığı engelleyen öğrenilen etmenler daha çok bireyin eşyaların kullanımı (işlevsel kalıplaşma), farklı uyaranlara anlam verme, kutsallaştırılmış

Bkz: Konya İli Hizmet Sektörü Yatırım Kılavuzu 2013, sayfa; 42-53.... Canlı Ekonomi ve