• Sonuç bulunamadı

Kız Kulesi, kentin kırık şiiri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kız Kulesi, kentin kırık şiiri"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ELAMSIZ'DAN BİR AİLE

Ankara-Altındağ ’da kalaycılık yaparmış.

İşler bozulunca Kayseri, Sivas,

Erzurum da yaşamış. Sonra da çadırını

kurduğu her yerde. Şimdi Üsküdar’ın

Selamsız Mahallesi nde yaşıyor kalaycı

kel Veysel, İstanbul’un göbeğinde...

M

2. SAYFADA

D

EPREME HAZIRLIK: 2 MUHTAR

‘Afetle ilgili yasalarımız depreme karşı

önlem almaya yönelik düzenlenmemiş ”

diyor, gazeteci-mimar Ahmet T. Altıner.

Hazırladığı “İhtisaslaşmış Afet Yönetimi ”

bin kişilik uzman kadroyu öngörüyor.

M

6. SAYFADA

OPÜLER OLMAK İYİ DERİDİR.

Yusuf BesaleVin, “Osmanlı ve Türk

Yahudileri ” adını taşıyan araştırması

Gözlem Yayınevi ’nce kitaplaştırıldı.

Besalel profesyonel bir tarihçi değil.

Ancak araştırması Türk Yahudisinin

günümüzdeki kurumlaşması üzerine.

■ 18. SAYFADA

KIZ KULESİ, KENTİN KIRIK ŞİİRİ

İstanbul Boğazı’nın ortasında bir asi,

Kız Kulesi... Onca tartışmanın içinde yeni

bir yüzle çıkacak karşımıza: Kafeterya.

Oysa bir kültür merkezi olabilirdi diyor

sanatçılar, mimarlar... Rant beklentisi

içinde özel sektöre verilmesine kızgınlar...

HHBBHi BHHHHBH B

YAZI VE F O T O Ğ R A FL A R : FÜSUN AKAY_________

iz Kulesi... Ne çok olaya ve kişilere tanıklık etmiş­ tir yüzyıllar boyu. Bunlardan belki en ilginç olan- ■' lanndan birini SunayAkın’ın “İstanbul’un Nazım

Planı” adlı kitabından öğreniyoruz.

1827 yılında, Almanya’nın Brandenburg kentinde Kari Detroit adında bir çocuk dünyaya gelir. Aile içindeki huzur­ suzluktan dolayı bir yetimhaneye gönderilen Kari, gemiler­ de miço olarak çalışma belgesini alır almaz, Hamburg Li- m anı’ndan kalkan bir gemiyle İstanbul’a doğru yola koyu­

lur. Henüz on iki yaşındadır.

Gemi İstanbul’a geldiğinde Kari Detroit denize atlar ve yüzmeye başlar. İstanbul’un gözbebeği, Boğaz’m incisi Kız Kulesi’ne doğru. Kendisini kurtaran kule bekçisine gemiye geri dönmek istemediğini söyler. Bu durum iki ülke arasın­ da küçük bir politik sorun yaratmış olsa da, Detroit kısa za­ manda dönemin Dışişleri Bakam olan Sadrazam Ali Pa- şa’nın sevgisini kazanır. Paşa’nın himayesine alman Kari, Harbiye’de okutulur ve M ehmet Ali adını alır.

Aradan yıllar geçer ve on iki yaşında Kız Kulesi’ne yü­ zen çocuk, Kırım Seferi, Bosna . Devamı 10-13. sayfada

(2)

Kız Kulesi önümüzdeki yıl kafeterya olarak kapılarını açacak İstanbullulara... Onca

itiraza rağmen süren restorasyon çalışmalarında sona yaklaşılıyor. Yine de sanatçılar

ve mimarlar bir sihrin bozulduğuna ve Kız Kulesi’ne ihanet edildiğine inanıyorlar...

CUMHURİYET DERGİ 21 KASIM 1999. SAY! 713 '

ve Karadağ savaşlarından sonra “ Paşa" unva­ nını alır. 1878’de imzalanan Berlin Antlaşma- s ı’ndaO sm anlI’yı temsil eden üç kişiden bi­ ridir. Bu anlaşmada Hıristiyan cemaatlere hak tanınmasıyla bazı çevreler “O sm anh’yı gavura bu sattı” diye halkı kışkırtınca, Meh­ met Ali Paşa Arnavutluk’ta linç edilir.

Kari Detroit,yani Mehmet Ali Paşa, Nâzım Hikmet’in büyük dedesidir.

Tıpkı büyük dedesinde olduğu gibi Nâzım Hikmet’in hayatında da derin izleri vardır Kız Kulesi’nin.

1950 yılının sıcak bir Temmuz günü... Nâ­ zım H ikm et’in cezaevinden çıktığı ilk gün. Bir arabanın içinde dostlarıyla birlikte “çıka­ cağı zaman ilk yapmak istediği şey ” e doğru yaklaşır.

Ü sküdar’a geldiklerinde gece olmuştur. Her yer zifiri karanlık. Deniz kenarına gel­ diklerinde çakıllara yığılı tomrukların üstüne otururlar. Kız Kulesi tam karşı 1 anndadır. Nâ­ zım Hikmet, kulenin karşısında eğilerek elini denize daldınr ve sonra yere uzanıp yıldızları seyre dalar.

Yıllar sonra sisli birsonbahar sabahı. ..S a­ lacak sahilindeki balıkçı koyundan yol alıyo­ ruz. Kız Kulesi’ne doğru. Küçük balıkçı tek­ nesiyle yaklaşık beş dakika süren yolculuğun ardından kuleye ayak basıyoruz. İnşaatın ya­ rattığı toz bulutunun içinden çıkan bir işçi, yanındaki iki beyaz köpekle karşılıyor bizi. Tanışıyoruz.

“ Ben Selahattin Budak. İnşaat ekibi olarak bir buçuk yı I dır buradayız.”

Uzaktan bakıldığında küçük bir bibloyu andıran KızKulesi’nindokuz katlı ve yayıldı­ ğı alanın-şaşıracaksınız-bin 21 1 metrekare olduğunu öğreniyoruz ve kuleyi bir an önce gezmek için sabırsızlanıyoruz.

İnşaatta bir gün...

Üst katta bir işçi kaynak yaptığı için, kule­ nin arkasından dolanıp binanın pencerelerin­ den giren ışığın loşluğunda, merdivenlerden çıkmaya başlıyoruz. Birinci kat. Duvarda oyuklar. Selahattin Budak bu oyukların çok eskiden şömine olarak kullanıldığını söylü­ yor. “ Şömineler herkatta ters yöndedir. Du­ varların içinden geçen baca sistemiyle de ha­ va sirkülasyonu sağlanması düşünülmüş."

Balkona kadarolan katların hepsi birbirine benziyor ve her katta bir çalışma var. Kimidu- vartamiratı yaparken, kimi ise aşağıdan mal­ zeme almak için koşturuyor. Kulenin balko­ nuna doğru merakla yol alırken bir heyecan bası veriyor birden. Bal konda sol uğum uz ke- siliyor. Asya ve Avrupa ayaklarımızın altında.

“ Balkondan sonra üç kat daha var. Buy run gezelim.”

“ Ü çkatdaham ı?”

“ Haydi korkmayın. Verin fotoğraf makine­ nizi bana. Sıkı sıkı tutunun! ”

Bizzorlukla merdivenleri çıkmaya çalışır­ ken, birakrobat gibi tırmanıyormerdivenleri. Üstümüz toz toprak. Dar ve karan I ık bi r oda­ ya ulaşıyoruz. Bir sonraki kat, ondan daha da küçük. Ve son kata çıkıyoruz. Yani kulenin zirvesine. Tüm yorgunluğumuzu unutuyor ve İstanbul’u seyre dalıyoruz yeniden...

Tarihi kuleden ayrılırken aklımıza şu soru düşüyor: “ Pekiyi İstanbul’un simgelerinden biri olan Kız Kulesi içinde yapılan restoras­ yon ne kadar doğru?”

Dilerseniz soruyu kulenin ihaleye çıkarıl­ ma öyküsüylebirlikte, çeşitli kaynaklarla ya­ nıtlamaya başlayalım. Turizm Bakanlığı Ya- tırımlarGenel Müdür!üğü’niin24M art 1995 tarihli yazısındaşöyledcnilmektedir:

“ İstanbul Kız Kulesi’nin amacına uygun işletilmesi şartı ile yılda 4.000.000.000 TL. kira ile tahsisi teklifedilmektedir.

Tahsisi teklifedilen yerin de içinde

yeraldı-ğı Turizm Yatırımcıları’na Kamu Arazisi Tahsisi ’ne ilişkin duyurumuz günlük gazete­ lerde ve 14 Mart 1995 gün ve 22227 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır...”

Yazı, Demir İnşaat San. ve Tic. A.Ş.’ye ce­ vaben yazılmıştır. Ve yazının sonunda şöyle denilmektedir: “ Sözkonusuyerle ilgili tekli­ finizin yukarıda bahsi geçen şartnameye uy­ gun şekilde yinelenmesi durumunda diğer başvurularlabirlikte değerlendirilecektir.”

Restorasyon hikâyesinin izini sürmeye de­ vam edelim: Kültür Bakanlığı İstanbul 111 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koru­ ma Kurulu (KTVKK), 23.03.1995 tarihinde aldığı kararın bir bölüm ünde, Kız Kulesi’nin “kafeterya ve satış ünitesi ” işleviyle ve “900 metrekare kapalı inşaat alanı” bilgisiyle 49 yıllığına kiraya çıkartıldığı tespit edildiğin­ den bahseder ve Kız Kulesi gibi simgesel bir yapının yıpranmasına ve konumunun zede­ lenmesine yol açacakküllanım lan benimse­ mediğini vurgulayarak şu karara varır: “ Bu nedenle bahse konu olan kiralama işlemin­ den önce, yeni fonksiyon ve restorasyona iliş­ kin karar ve onayın kurulumuzdan alınması gerektiğinin Turizm Bakanlığı’na bildirilme­ si için Kültür Bakanlığı’na ivedi bilgi veril­ mesine karar veri İdi.”

Öyle veya böyle, sonuçta ihaleyi Hamoğlu Holding Turizm-Otelcilik Sanayi veTicaret A.Ş. kazanır.

4 Nisan 1995’te M imarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Kız Kulesi Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası’nın ortak giri­ şimleriyle bir basın toplantısı düzenlenir. Ba­ sın toplantısına davet metninde, “ Yüzyıllar­ dır İstanbul kültürüne ilham kaynağı olan Kız Kulesi’nin, kafeterya yapılmak üzere49 yıl­ lığına kiraya çıkartıldığı” ndan söz edilerek “ Oysa Kız Kulesi, bu tür rant beklentisi için­ de 49yıllığma özel birticari kullanıma verile­ mez. Kentin duygu yüklü bir simgesi olarak sanatçılara, yazarlara, ressamlara ve kent kül­ türüne yaptığı yüzlerce yıllık eşsiz katkının ürünlerini de içeren bir kültür müzesi olarak korunmalı, İstanbul ve İstanbul halkıyla olan efsanevi sevgi bağlarını sürdürmelidir.”

Metinde devamla “ Bu nedenle, Turizm Ba­ k an lığ ın ın talihsiz girişimini durdurmak amacıyla, kiralam a kararını iptal ettirmek

11

üzere İdare M ahkem esi’nde dava açıyoruz. Tüm duyarlı çevreleri, bu davada Kız Kule- s i’ni ve İstanbul’u desteklemeye çağırıyo­ ruz” denir.

Ne var ki, dava kaybedilir. Çünkü, birkaç ay sonra dönemin ANAP’lı Kültür Bakanı Agâh Oktay G üner’in Kız Kulesi ’ndeki özelleştir­ meye “hayır” diyen üyelerini görevden alıp yeniden oluşturduğu Koruma Kurulu projeyi onaylamıştır.

Kız Kulesi nasıl satıldı?

Şimdi yeniden bir önceki yıla dönelim ve Evrensel Gazetesi ’nin 28.06.1995 tarihli ha­ berine bakalım: Haberde, Turizm Bakanı’nın M imarlarOdası’na ihaleye katılma çağrısına yer verilmektedir. “Turizm Bakanı irfan Gür­ pınar, 2 bin 500 yıllık geçmişi bulunan Kız

Kulesi’nin özelleştirilmesine karşı çıkan ve konuyla ilgili olarak idare mahkemesinde da­ va açan M imarlar Odası ’na çağrıda buluna­ rak, “Gelin burayı size verelim’ dedi. Gürpı­ nar’ın önerisine tepki gösteren M imarlar Odası İstanbul Büyükkent Yönetim Kurulu üyesi Şener Özler, ‘Böyle bir öneri kesinlikle akılcı ve anlaşılır değildir. Bizim amacımız Kız Kulesi’ni ele geçirmek değil, şaibeli elle­

rin eline geçmesini önleyerek, efsaneleri ve gizleriyle bir simge olarak varlığını sürdür­ mesini sağlamaktır’ karşılığını verdi.”

Yine bir grup mimar, dönemin Turizm Ba­ kanı İrfan Gürpınar’a bir dilekçeyle başvurur ve “ Kız Kulesi’nin satış sözleşmesinin taraf­ larına gönderilm esi”ni ister. Dilekçeyi yaz­ ma nedenleri, Kız Kulesi’nin nasıl ve hangi şartlarla satıldığına ilişkin bir açıklama yapıl­ mamış olmasıdır. (...) “ Değeri,önemi,korun­ ması ve satışının önlenmesi için çeşitli kesim­ lerce uyarıcı eylemleryapılan, hatta satış iha­ lesinin iptali için dava açılan Kız Kulesi ’nin satılmasından sonra sorumlu birhükümet ve­ ya Kültür Bakanı veya satışı yapan Turizm Bakanı veya herhangi bir resmi sorumlu ka­ muoyuna bilgi vermek zorundadır ve bunun üzerine de gidilmelidir diyoruz...”

Ancak bu girişimden de sonuç alınamaz. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube­ si Yönetim Kurulu Sekreter Yardımcısı Mi­ mar Şener Özler, projenin, satış sözleşm esi­ nin ve Çevresel Etki Değerlendirme Rapo- ru ’nun hâlâ gizlendiğini belirtiyor.

Haziran 1999’a geliyoruz... K ızKulesi’nin çevresi, ihaleyi alan firm a olan Hamoğlu Holding Turizm-Otelcilik Sanayi veTicaret

A.Ş. tarafından metal kazıklarlaçevrilir. Bu­ nun üzerine Şener Özler, Kız Kulesi’nin bu­ lunduğu adanın doğal yapısının değiştirilme­ sinden duyduğu kaygıyla 30 Haziran 1999’da, Kültür Bakanlığı İstanbul 111 Numa­ ralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Ku­ rulu Başkanlığı’na bir başvuru dilekçesi gön­ derir. Yapılan işlemin hiçbirkorum aanlayı- şınca kabul edilemez olduğu belirtilen yazıda şu görüşlere yer verilir:

“ ...Süreç içinde yasal prosedüre ne kadar uyulmuş olursa olsun, Kız Kulesi gibi bir de­ ğere uygulanması, yerleşmesi ve emsal olma­ sına izin verilemeyecek bir restorasyon soru­ nu ile karşı karşıya kalındığına inanıyorum... (...) Bir süre sonra Kız Kulesi ’nin çizgili bran­ da örtülü rıhtımında gözleme yediren koruma projesi uygulanmasının, literatürde yer alma­ sına kimse şaşırmamalıdır... Tüm bu neden­ lerle Kız Kulesi’ndeki restorasyon uygula­ masından doğrudan sorumlu olan kurumu- nuzdan, uygulamanın tahsis tarihli koşulları­ na, koruma kurulu kararlarına, projesine, ruhsatına, arkeolojik kazı kurallarına ve ka­ mu vicdanına uygun olup olmadığı konusun­ da bana bilgi verilmesini, kent, çevre ve insan haklarının, yasaların ve hükümetimizin im­ zaladığı uluslararası kültürel sözleşmelerin verdiği haklarla istiyorum.”

Proje m üellifi m im ar Mehmet Alper de, aynı tarihte KTVKK’ye bir dilekçe gönderir. Alper, yazısında Kız Kulesi rıhtım çalışmala­ rında bazı sorunların ortaya çıktığını, sualtı topografyasının Haydarpaşa yönünde yapıla­ cak olan iskeleye uygulama olanağı verm e­ mesi nedeniyle proje ile uygulama arasında bazı değişikliklerin yapılması zorunda kalın­ dığını, bu durumun kurul bilgisine sunulma­ sı gerektiğini,ancak uygulamacı firmanın ça­ lışmalarına devam ettiğini belirtir. Bunun üzerine KTVKK Müdürü Bülent Bilgin, M ehmet A lper’e gönderdiği yazıda, onaylı proje dışında herhangi bir uygulama olması halinde inşai faaliyetlerin durdurulmasını, yeniden değerlendirme yapılması amacıyla müdürlüğe ivedilikle bilgi verilmesi gerekti­ ğini vurgulayarak, gereğinin yapılmasını Al­ per’den ister.

Aradan yaklaşık dört ay geçmiştir ve Meh­ met A lper’den henüz bir yanıt gelmemiş-

(3)

m-■ $*

m.

takdirde, kurul tarafından alınacak ka­ rara kadar inşaatın durdurulması husu­ sunda proje mimarı M ehmet A lper’den gereğinin yapılması istenmektedir. Ku­ rul, aynı gün Şener Özler’in dilekçesine cevabi bir yazı göndererek M ehmet Al­ per’den cevap beklenildiğini ve konuyla ilgilenildiğini bildirir.

Mehmet Alper ise, Ağustos ayı başın­ da kurula bir başvuru yaptığını, ancak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu müdürünün ve ilgili raportörle­ rin o sıralar değişmesinden dolayı cevap verilmemiş gibi gözüktüğünü iddia eder.

Soğutulan biberon...

Kız Kulesi’ne özel bir ilgi gösteren yazar-şair Sunay Akın “ Kız Kule­ sin d e k i Kızılderili” , “ İstanbul’un Na­ zım Planı” , “Ayçöreği ve Denizyıldı­

Kız Kulesi proje mimarı Dr. M ehmet Alper.

Mimar Şener Özler.

z ı” , “ 62 Tavşanı” adlı kitaplannda ku­ leye gönderm eler yapar, kule sanki sü­ rekli olarak onun göz erimindedir.

“Çocuğunu asma köprüde sallayan bir annedir İstanbul

ki onun içi süt dolu

biberonudur Kız Kulesi soğusun diye suya tutulan”

diye seslenir. 1992’de Kız Kulesi’ni Şiir Cumhuriyeti ilan eden de odur. Kız K ulesi’ni ilk defa İstanbul’a göç etme­ den önce Trabzon’da bir çay tabağının içinde görmüştür ve o gün bugün aşıktır ona.

“ Denizin ortasında duran Kız Kulesi beni ilgilendirmiyor. Ben düşünceler­ deki, imgelerdeki, çay tabağındaki Kız Kulesi’nin peşindeyim. Orası benim de­ nize düşen oyuncağım.”

Hayalindeki Kız Kulesi, bulunduğuo küçük kaya parçasıyla sınırlı değil. Ora­ nın Şiir Cumhuriyeti olmasını istiyor. Yeryüzündeki tüm dillerle ve ülkelerle temasa geçilerek sadece şiir kitaplarının toplanması ve Kız K ulesi’nin yalnızca kültür merkezi haline getirilmesi tek

di-Kız Kulesi’nin restorasyonunda yapı ve rutubet sorunları yaşandı...

Kız Kulesi’nde çalışmalar hızlandı; amaç, açılışı 2000’e yetiştirmek...

p* tir. Bu defa, KTVKK M üdür vekili M. Kemal Can imzalı bir yazıyla Mehmet Al­ per’den ikinci kez yanıt istenir. Yazıda, resto- rasyonunheraşam asındaprojem üellifince ayrıntılı raporların kurula ivedilikle bildiril­ mesi gerektiği dile getirilir. Ayrıca kulede yapılan uygulamaların projeye uygun yapı­ lıp yapılmadığı, aykırı bir uygulama olduğu

Basından takip edenler bilirler. Kız Kule­ si’nin halka açılarak bir kültür merkezi hali­ ne getirilmesi için uğraş vererek bu konuyu gündemde tutmaya çalışanlardan biri de C H P ’li eski Ü sküdar Belediye Başkanı N i­ yazi Yurtseven.

“ Biz, belediye olarak Kız Kulesi’nin kül­ türel amaçlı olarak halka açı İmasını istiyor­

duk. Ancak dönemin hükümeti ve aynı siya­ si görüşte olan bakan bile bu konuyu kaale almadı. Ödenek yok dendi. Ankara’ya kadar gittik, kulenin belediyeye devredilmesini is­ tedik, ama olmadı. Bizim zamanım ızda be­ lediye gelirleri yetersizdi. Oysa şimdi emlak, çevre vergileri belediyenin büyük işlerini karşılıyor. Ancak bugünkü Büyükşehir Be­

lediyesi çok gereksiz yatırımlar yapıyor. Bir kaldırımı on kere yapmanın ne anlamı var? Kısacası Kız Kulesi, devlet eliyle çevreden alman destek ve gelir kaynaklany la çok ra- hatyapılabilirdi.”

Şimdi söz sırası Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Sekreter Yardımcısı Mi­ m ar Şener Ö zler’de. Tüm İstanbullular gibi

EFSANELERİYLE KIZ KULESİ...

Kız Kulesi’nin tarihte ilk izlerine rastlanması oldukça eski... M.Ö.411 yılında Atina ile Sparta arasında çıkan savaşta, boğazın Asya tarafı Atinalılar’ın eline geçer. AtinalI kumandan Alkibiades de boğazın giriş- çıkışlarını kontrol altına almak ve bunu bir gelir kaynağı haline getirmek için, Kız Kulesi’nin bulunduğu kayalık üstüne kale şeklinde bir gümrük istasyonu kurar. Bölge, Atina egemenliğine girdikten sonra Makedonya Kralı II. Philippos’un saldırı tehdidine uğrar. Atina, 40 gemiden oluşan bir donanmayı yardım için gönderir. Donanma komutanı Hares, çok sevdiği eşini de beraberinde getirmiştir. Kadının adı, dana yavrusu anlamına gelen Voidion’dur. Ne var ki Voidion, sefer hazırlıkları sırasında Üsküdar’da hayata gözlerini yumar. Hares, kansının anısını ölümsüzleştirmek için, Kız Kulesi’nin kayalığı üstüne, kale yanına bir sunak yaptınr. Mermer bir kaide ile bir sütundan ve üstündeki bir dana heykelinden (bazı

kaynaklarda öküz veya inek heykeli) oluşan sunak, bazı tarihçilerin söylemlerine göre kısa zamanda kaybolmuştur; ancak sebebi bilinememektedir. Eremya Kömürciyan ve birçok yazar ise, bu sunağın Kız Kulesi kayalığında değil, Üsküdar sahilinde bir yerde olduğunu söyler.

Yıl, M.S.1170... Bizans İmparatoru Manuel Comnenos, zayıflayan devletinin

başkentine iki tane savunma kulesi ekler. Birini Topkapı Sarayı’nın bulunduğu kıyılara, diğerini ise Kız Kulesi’ne. BizanslI Nicephore Choniates’e göre, böylece Kız Kulesi’ne tarihte ilk kez kule yapılmış olur. Batı’da Kız Kulesi üzerine yakıştırılan efsaneler dilden dile dolaşmaya başlamıştır bile... Günümüze kadar söylenegelen Ovidius’un kaydettiği efsane şöyledir: “Sestos’daki Afrodit mabeti rahibelerinden Hero, Abydos köyünde yaşayan Leandros’a aşık olur. Hero, fener bekçisinin kızıdır ve kuleden ayrılması yasaktır. Leandros, sevgilisi Hero’yu

görmek için her gece karşı yakaya yüzer. Hero da hasretle bekler Leandros’u her gece... Şafak sökene dek sevişirler. Ve fırtınalı bir gün, azgın dalgalarla boğuşarak kuleye yüzmeye çalışan Leandros, rüzgârın kule fenerini söndürmesiyle yolunu şaşınr ve boğulur. Ertesi sabah Leandros’un ölüm haberini alan Hero, bu acıya dayanamaz ve kendini kuleden atarak intihar eder.”

Sözü edilen efsanede adı geçen Sestos ve Abydos, aslında Çanakkale Boğazı’na ait yerler olduğu halde, bazı yazarlar efsaneyi İstanbul Boğazı'na ve Kız Kulesi’ne uyarlamışlardır. Bu efsaneyle Kız Kulesi, Fransız kaynaklarda “Tour de Leandre” , Alman kaynaklarda da “ Maedchen-Turm” olarak adlandırılmış ve Kız Kulesi bu efsaneyle Batı’da büyük bir ün kazanmış. 1453... İstanbul Osmanlılar’ın eline geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet, kulede varolan kaleyi yıktırarak kendi binasını yükseltir.

İstanbul’un fethiyle yönetim el değiştirince kulenin işlevleri de değişir. Geceleri ve sisli günlerde gemilere yol gösterir, fırtınalı

günlerde çevrede zor durumda kalan küçük teknelere çengel atarak, onların kayalara çarpmasına veya akıntıya kapılmalarına engel olur. Bazı özel günlerde (tahta padişah çıkması, şehre yapılan önemli bir devlet ziyareti, bayram günleri gibi) de top atışı yapar.

OsmanlIlar zamanında Türkler tarafından üretilmiş ve Kız Kulesi’ne yakıştırılmış bir efsane vardır ki, günümüze kadar söylenegelmiştir;

“ Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde padişahın birinin çok sevdiği ve kılına dahi zarar gelmesini istemediği bir kızı varmış. Bir gün falcının biri, güzel prensesin yılan sokmasından zehirlenip öleceğini söylemiş. Padişahın aklına da denizin ortasına bir kule yaptırmak gelmiş ve kızını oraya kapatmış. Lâkin kaderden kaçılır mı? Bir gün, kuleye getirilen üzüm sepetinin içinden çıkan yılan, güzel prensesi sokmuş ve prenses ebedi bir uykuya dalmış." Bir başka efsane ise, yine Türkler tarafından üretilmiş olup diğerleri kadar yaygın değildir. Evliya Çelebi’nin anlatımına

(4)

21 KASIM 1999. SAYI 713

Kız Kulesi’nin kimliğinde, hafızasında derin izleri olduğunu söyleyen Özler, restorasyo­ nun amacının Kız Kulesi ’ ni kurtarıp yeniden canlandırmak değil, özelleştirme kavramını toplumun bilincine yerleştirmek için politik bir girişim olarak değerlendiriyor.

“ Kız Kulesi gibi bir değerin ticari amaçlı olarak kullanımını kabul etmek mümkün de­ ğil. Oysa özelleştirme girişimi bu amacayö- neliktir. Devlet bu restorasyonu kendi eliyle yapabilirdi. Örnek vermek gerekirse, Sava- noraY atı’nın özelleştirilerek kurtulacağını söylediler. Şimdi Savanora nerede, hangi amaçla kullanılıyor? O bir simgeydi. Devlet böylesine simgeleri koruyamayacaksa, o devlet değildir. Ayrıca kiraya verme işlemi hiçbir aşamada şeffaf olmadı.”

2000 yılına Kız Kulesi’yle merhaba

Hatırlayacaksınız, bundan beş yıl önce İr­ fan T özüm ’ün yönetmenliğini yaptığı “ Kız Kulesi Aşıklan ’’adlı film tartışmalara neden olmuştu. İrfan Tözüm ’ün görüşlerini alıyo­ ruz.

“ Kız Kulesi, benim çocukluğumun dü­ şüydü. Bir dönem Üsküdar’da oturduk ve her karşıya geçişte bakar, inanılmaz etkilenir­ dim. ‘Cazibe Hanım’m Gündüz Düşleri’ nde bir düş sahnesini çekerken Kız Kulesi’ni gezme imkânını buldum ilk defa. 1990 yılın­ da gitmiştik ve hali içler acısıydı. Lağım fa­ relerinin yaşayamayacağı kadar kötüydü.

‘Kız Kulesi Aşıkları ’m da 1994 başında çek­ tim. O zaman da çok kötüydü kule. Mutlak bir onanm gerekiyordu, ama bu onarım mil­ letvekillerinin birgünlük telefon görüşmele­ riyle bile halledilebilirdi.”

Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Ge­ nel Müdürü Çelik Gülersoy, Kız Kulesi’nin kullanım işlevine farklı bir yönden bakıyor ve bu gibi işlerde inisiyatifi devletin alması gerektiğini söylüyor. Son sözü; Kız Kule­ si’nin restorasyon projesini hazırlayan mi­ mar Dr. M ehmet A lper’e bırakıyoruz. 2 Şu­ bat 1998’de restorasyona başlayabilmek için ruhsat almış ve mevsim koşullan nedeniyle çalışmalara 1999 M artı’nda başlamışlar. Kız Kulesi, eğer bir aksama olmazsa 2000 yılın­ da tamamlanmış olacak.

“Restorasyon hangi plana göre yapıldı?” “ Kız Kulesi, biz elimize aldığımızda çok kötü bir durumdaydı. Denizin içinde olan bir yapı ve rutubet sorunları vardı. Ayrıca bu anıtsal eserimizin özüne yönelik hatalarya- pılmıştı. Bizim amacımız da 1943’te yapılan restorasyonda özünü kaybeden Kız Kule­

si’ne gerçek kimliğini yeniden kazan­ dırmaktı. Bundan dolayı kulenin 1943 öncesi resim ve belgelerini bularak pro­ jeyi hazırladık. Yani uluslararası çağdaş restorasyon kuram ve kavramları doğ­ rultusunda bir restorasyon ile Kız Kule­ si gerçek kimliğini buldu.”

“ Kız Kulesi gibi simgesel biryapının özel sektöre verilmesine karşı çıkanlar var. Bu konudaki düşünceleriniz ne­ ler?”

“ Bu kadar kısa bir sürede, bu kadar kaliteli bir restorasyon, devlet eliyle ya­ pılabilir miydi? Bunu tartışmak lazım. Keşke özel sektör, kültürmirasımızdaki önemli yapılara sahip çıksa, restore et­ tirse ve bu miras gelecek kuşaktakilere sağlıklı bir şekilde taşınsa. Bu çalışma, bu yönden de ayrı bir önem taşıyor. İn­ şallah örnekleri artar.”

Restorasyon tamamlandıktan sonra, Kız Kulesi’nin yeni işlevinin tam olarak ne olacağını merak ediyor ve Mehmet A lper’e soruyoruz:

“ Kulenin giriş katının bir bölümünde, herkese açık bir kafeterya olacak. Dok­ san beş kişilik kapasiteye sahip olan ka- fede sınırlı bir hizmet verilecek. Ayrıca ressam ve müzisyen köşeleri, deniz fe­ neri, tuvalet, servis mutfağı da bu katta bulunacak. Birinci kat, Boğaz Kültürle­ ri M üzesi, sergi-gösteri salonu olarak kullanılacak. Yönetim ikinci katta. Üçüncü kat, PTT işlemlerinin, hatıra pulu, resim, poster ve gravür satışının yapıldığı kat. Hediyelik eşya satışı ise dördüncü katta yapılacak. Kulenin bal - koni u katına, bir tanesi Boğaz yönüne, bir tanesi tarihi yarımada yönüne, diğe­ ri ise Haydarpaşa ve Adalar yönüne üç tane dürbün konularak m anzara seyre­ dilebilecek. Küçük bir barın da bulun­ duğu katta bir servis mutfağı da yer ala­ cak. Son üç katın ikisi, Boğaz’m güven­ liği için Deniz Kuvvetleri Komutanlı­ ğı ’na ayrıldı . Bu katlarda radar ve telsiz­ ci odaları olacak. Son kat olan fener katı bayrak çekme yeri. Ayrıca lazer şovları da burada yapılacak.”

Ulaşım ise Salacak İskelesi’nden kalka­ cak motorlarla yapılacak. “Taşıma parası ve kuleden yararlanmak, herkesin rahatlıkla ödeyebileceği miktarda olacak. Çok iddialı ve üst düzeyde pahalı bir yer değil ” şeklinde konuşuyor Mehmet Alper ve ekliyor: “ Res­

Sunay Akın, denizde soğutulan bir biberona benzetiyor Kız Kulesi’nL.

rfan Tözüm, iki film inde de mekân olarak Kız Kulesi’ni seçti...

torasyon çalışmaları hız kazandı. Eğer bir aksama olm azsa, Kız Kulesi yeni yıla gör­ kemli bir açılışla girecek ve herkes görecek.” Alper, kulenin kapalı alanının bin 211 metrekare olduğunu söylüyor. Oysa Turizm Bakanlığı kayıtlarında, bu alan “900 m etre­ kare kapalı inşaat alanı ” olarak geçiyor. Ya­ ni Kız Kulesi 311 metrekare genişletilmiş

durumda.

Öyle görünüyor ki, bu çok taraflı tartışma kolay sonuçlanmayacak... Çünkü bu yazı ka­ leme alınırken edindiğimiz bilgiye göre, Ko­ ruma Kurulu, 3 Kasım 1999’da Kız Kule­ si ’nde inceleme yaparak onaylı projeye aykı­ rı uygulamalar nedeniyle inşaatın durdurul­ ması kararını aldı...

göre bu efsane de şöyle:

“ Battal Gazi, Kız Kulesi önündeki kıyıda karargâhını kurmuş ve yedi yıl orada kalıp bağlar bahçeler yetiştirmiş. Bu yedi yılda Üsküdar’ı ve Kadıköy’ü imar edip Şam’a gitmiş. Kral da yaklaşan tehlikeyi görüp, deniz üstündeki kayaya bir kale yaptırmış ve kızını en değerli eşyasıyla birlikte oraya yerleştirmiş. Battal Gazi, Şam’dan dönünce Üsküdar’ı basmış ve bir kayıkla Kız Kulesi’ne geçerek kralın kızını hâzineyle birlikte sahile çıkarmış. Usul gereği iki rekât namaz kılmış ve kıza sahip olmuştur."

1510 yılında meydana gelen depremde hasar gören kule Birinci Selim’in emriyle onarılır.

Kız Kulesi, birkaç kez amaç dışı

kullanılarak dramatik olaylara sahne olur. Bu olaylardan birini aktarıyoruz:

“ Birinci Mahmut’un başlarında çok yüz verdiği Kızlar Ağası Beşir Ağa, zamanla davranışlarına dikkat etmez hale gelir ve bir gün kendini Kız Kulesi’nde bulur. Burada başı vurulduktan sonra, Topkapı Sarayı orta kapısının önündeki ibret

taşında sergilenir.”

Zeytinyağıyla yakılan fener, 1719’da bir rüzgârda alev alır ve iç katları ahşap olan kule yanar.

Lale Devri... Eğlencelerin hüküm sürdüğü bu dönemde, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Kız Kulesi’ni yükselterek üstüne camlı bir köşk yaptırır ve kubbeyi kurşunla kaplatır.

Kız Kulesi, aynı zamanda gündelik hayatın da içindedir. Bir gün lodos rüzgârlarının yol açtığı olaylar konuşulurken, devrin kazaskeri, hat ustası ve “ biraz mübalağalı” konuşan biri olan Yesarizade Mustafa İzzet Efendi, başından geçen bir olayı şöyle anlatır:

“ Bir ramazan günü merhum, Üsküdar’a bir ahbabına iftara gidiyormuş. Ansızın lodos fırtınası kopmuş. Deniz dağlara çıkıyor. Kız Kulesi önüne vardıklarında iftar topu gürlemesin mi? Hazret oruçlu tütün tiryakisi. Elinde çubuğu, çakmağı, kavı hazır. Büyük bir dalga, kayığı havalar havalamaz Kız Kulesi’nin direğindeki fenerin kapağını açıp orucunu bozmuş!” İmparatorluk, on dokuzuncu yüzyılda

çöküntüye girer ve Kız Kulesi de bundan nasibini alır. Artık ne bir deniz feneridir ne de bir cankurtaran. Yeni görevi, çöküntüde olan imparatorluğa savunma kuleliği yapmaktır. Ayrıca ek görevlerine de devam eder. 1830’larda çıkan bir kolera salgınında karantina hastanesi olarak kullanılır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte saltanat işlevi sona eren Kız Kulesi, yalnızca bir deniz feneri olma görevini üstlenir.

1940’lı yıllar... Ekonomik açıdan sıkıntılı bir dönem. Buna rağmen Kız Kulesi ele alınabilir ve içten çürümüş olan ahşap yapı yenilenir. Maarif Vekaleti’nin danışma kurulu halinde, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde çalıştırdığı Eski Eserleri Koruma Encümeni, 1943 yılında, kule içine çeşitli zamanlarda yapılmış parazit eklentilerin kaldırılmasına ve kule ile duvarlarının onarımına karar verir. 1944’te yapılan restorasyonda Kız Kulesi’nin kurşunla kaplı kubbesi, kat döşemeleri ve bayrak direği betonarmeye çevrilir. Yıl 1964... Milli Savunma Bakanlığı, Kız Kulesi’ne talip olur ve kuleyi Ulaştırma Bakanlığından ister. Denizcilik Bankası

Kıyı Emniyet Teşkilatı tarafından Savunma Bakaniığı’na ve onun ilgili bölümleri olan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile Boğaz Komutanlığı’na devredilen Kız Kulesi, on yedi yıl kadar askeri yönetimde kalır. 1966 yılında Boğaz Komutanlığı’na bağlı mayın gözetleme radar istasyonu olarak kullanılmaya başlanır.

Kullanımı, 1983’te Türkiye Denizcilik İşletmeleri Liman Işletmesi’ne bırakılan kule, siyanür deposu olarak kullanılır. Duyarlı çevrelerin ve basının etkisiyle, kuledeki siyanürler Tuzla’da bulunan başka bir depoya taşınır.

1992... Kız Kulesi’nin fener olma dışındaki görevleri alınan bir kararla sona erer. Kulede bulunan radarlarla jeneratör sistemleri ve diğer akşamları tahliye edilerek halka açılabilmesi için hazır hale getirilir.^

Kaynak: “ Kız Kulesi’nin Kitabı” , Çelik Gülersoy-Ülkü Altınoluk, İstanbul 1993 “Tarihsel Süreçlerde Kız Kulesi”, Yüksel Yazıcı, Konferans Notları, 1994.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Şikâyetler üzerine bölgede incelemede bulunan Bursa Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu, bölgede yeniden değerlendirme yapmak üzere 3 Aralık 2012 tarihinde

" KültürBakanlığı " temsilcisi olarak görevlendirilecek üniversite personelinden , Şehir Planlamacısı lisans diplomas ının yada Y.Ö.K onaylı bir

İzmir Barosu'nun bilgi edinmek için yaptığı başvuru sonrası ortaya çıkan ve İzmir 2 No'lu KTVKK'nın 8 Aralık'ta yapt ığı toplantıda alındığı belirtilen karar

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Tuzla Ayazma'daki içinde yüzyıllık tescilli çınar ağaçlarının bulunduğu alana yap ılan sosyal tesis

"Barajların, planlanan alanın dışıMa başka bir yerde yapılmasının kamu yararı ve hizmet gerekleri ile bilimsel ve teknik açıdan mümkün olmadığının,

03/07/2004 tarih ve 25511 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış bulunan 5201 sayılı “Harp Araç ve Gereçleri ile Silah, Mühimmat ve Patlayıcı Madde Üreten Sanayi

Kayseri İli, Melikgazi İlçesi, Cumhuriyet Mahallesinde, sit dışında bulunan tapunun 16 pafta, 193 ada, 115 parselinde kayıtlı, Maliye Hazinesine ait, Kültür ve

Bu taşınmaz malların tahsisi, kiralanması ve bunlar üzerinde bağımsız ve sürekli üst hakkı tesisine ilişkin esaslar ile süreler, taşınmaz malın bulunduğu yer