• Sonuç bulunamadı

Arkadaşım Behice Boran

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Arkadaşım Behice Boran"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUM HURİY ET/8

HABERLERİN DEVAMI

%

j

\

; ;

17 EKİM 1987

HAVA DURUMU

M.

.'c.^

; ^

j L

- A . --- ı i. ■ateofoloji Senet Mûdûriûgû’nden alman

bilgiye gbie, yünlün kuaey ve İç kesimlen ge­ nel olarak parçalı bulutlu İç Ege İle İç Anado­ lu'nun kureybatsı yer yer sağanak yağışlı ge çecek OWo yedeı ar bukıOu ve açık geçecek Marmaıafda sahalı saatlerinde sis gbfUlecek HAMA SICAKüfiı Önemli bir değişiklik olma­ yacak. RÜZGÂR Vurdun kuzey kesimlennde kuzey ve doğu, diğer kesimlennde güney ve doğu ydnlerden naili ara sıra orta kuvvet» ese­ cek Denizlerde Kararı Karadeniz ve Marmara'da yıl­ dız ve gündoğusu diğer denizlerde 2-4 a man zaman 5 kuvvetinde saatle 4-16 zaman zaman 26 deniz mili tuzla esecek. DENİZ: Bü­ tün denizler parçalı ve az bulutlu geçecek De­ niz küçük yer yer mutedil dalgalı olup, gbrûş uzaklığı 10 km. dolayında olacak. DENİZ SU­ YU SICAKLIKLARI: Kumküyde 16 Samsun, Trabzon, Sinop, TsMtdag, Çanakkale, Hopa ve

Florya'da 17, Dildi w Ayvalıkda 18, Kuşada- - u ; „ , K . . , , r

sı'nda 19, Bodrum ve Çeşme'de 2 9 İzmir'de - Q r K ‘* 011 u0u J ya4mu,lu 51511 / b

21. Antalya'da ve Marmans'de 23, İskenderun, Finike, Anamur. Gırne, Alan­ ya ve Fethiye’de 24 derecedir Man gölünde bava az buludu ve açık geçecek Rüzgâr kuzey ve doğu yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek, göl kü­ çük dalgalı olup görüş uzaklığı 10 km. dolayında olacak.

Bir Ölümün Anlam ı...

TÜRKİYE'DE BUGÜN

Adana A 34« 17° Diyarbakır A 28° 11“ Manisa A 26° 10“ Adapazarı B 23“ 12“ Edirne B 24“ 9“ K.Maraş A 28“ 14“ Adıyaman B 27“ 13“ Erzincan B 23“ 6“ Mersin A 31“ 16“ Alyon B 26“ 5“ Erzurum B 21“ 0“ Muğla A 29“ 10“ Ağrı B 18“ 8“ Eskişehir B 24° 6“ Muş B 23“ 9“ Ankara B 23“ 6“ Gaziantep A 27” 10“ Niğde 6 26“ 13“ Antakya A 34“ 20“ Giresun B 22“ 13“ Ordu B 24“ 14“ Antalya A 33“ 16“ Gümüşhane B 24“ 8 ° Rize B 23° 13° Artvin B 23“ 14“ Hakkâri A 22“ 9“ Samsun B 21“ 13“ Aydın A 28“ 12“ İsparta A 26“ 4“ Siirt A 30“ 16“ Balıkesir B Z7” 6“ İstanbul B 21“ 13“ Sinop 8 22“ 12“ Bilecik Y 26“ 13“ İzmir A 27” 11“ Sivas B 25“ 7“ Bingöl B 27” 13° Kars A 19“ -2” Tekirs.g A 24“ 12“ Bidıs B 24“ 8“ Kastamonu V 21“ 9° Trabzon B 24“ 15“ Bolu Y 24“ 6“ Kayseri A 26“ 6“ Tunceli A 25” 10° Bursa B 26” B“ Kırk)arell B 23” 11“ Uşak B 24” 7” Çanakkale B 25“ 10“ Konya B 24“ 10” Van B 24“ 7“ Çorum B 23” 5“ Kütahya 8 26” 6” Yozgal A 23“ 6° denizli B 26° 12“ Malatya B 27” 10” Zonguldak B 24“ 13”

A-açık B-buludu G-güneşli K-karlı S-srslı Y-yagmurlu

DÜNYA'DA BUGÜN

Amsterdam Y 18° Leningrad 6 15“ Amman A 29° Londra Y 17° Atına B 28“ Madrid Y 21“ Bağdat A 35° Milano B 21° Barcelona B 27” Montreal B 20“ Basei B 22“ Moskuva B 13" Belgrat A 28“ Münih Y 26“

/ ö . Berlin Y 23“ New York B 21°

f

/

Bonn Y 19° Oslo Y 16°

\ V

Brüksel Y 19° Paris B 19° Budapeşte B 26“ Prag Y 24° Cenevre Y 26° Rıyad A 36°

(

Coayir A 25“ Roma B 28° Cidde A 23“ Sofya S 23“

Dubayı A 37* Şam A 26"

T e b r iz Frankfurt Y 19° Tel Aviv B 33° Girne A 32° Tunus A 25° Helsinki B 14° Varşova A 24° Kahire A 31° Venedik B 23" Kopenhag B 19° Viyana A 22° Kûm Y 19° Washington A 23“ Lefkosa A 33° Zúrih Y 24°

Arkadaşım Behice

(Baştarafı 1. Sayfada) rak anılacaktır.

1960’lı ve 1970’li yıllarda bu mücadeleyi, Türkiye işçi Partisi (TİP) çatısı altında legal olarak sürdürmüştür. Behice Boran'ın da ara­ larında bulunduğu 15 T İP ’II 1965 genel se­ çimlerinde TBM M ’ye girmiştir. Behice Boran dört yıl boyunca, Meclis çatısı altında bir par­ lamenter olarak yer almıştır.

Peki, sonra ne oldu?

60’lı yıllarda Meclise soktuğumuz bir insa­ nı, 1980’ll yıllarda ülkeye sokmadık!

Olacak iş mi?

Sürgündeyken Uğur Mumcu'ya şöyle diyordu:

“İstanbul’u bazen öylesine özlüyorum ki... Ama biliyorum, ömrüm yetmeyecek Türkiye'■ ye dönmeye..."

Ve yetmedi de.

Sürgünde öldü Behice Boran.

60’lı yıllarda Meclise soktuğumuz, 80’li yıl­ larda ülkeye sokmadığımız Behice Boran'ın ancak cenazesinin yurduna getirilmesine izin verdik.

Ne acil

önce vatandaşlıktan çıkardık, “vatan haini"

ilan ettik, sonra da TBMM önünde tören dü­ zenledik onun için.

Ne hazin çelişki!

Vatandaşlıktan atmaları, sürgünleri, “vatan

haini" damgalarını, siyasal idamları bıraka­

lım artık. Politikada kan davaları güdülerek bir yere varılamıyor. Sağdan sola en geniş yelpazede bütün siyasal güçlerin yer alabi­ leceği çoğulcu Batı demokrasisinin koşulla­ rını ülkemizde gerçekleştirelim. Sağda da, solda da hoşgörü, diyalog, uzlaşma gibi kav­ ramları hayata geçirmeye özen gösterelim. Herkesin görüşlerine, inançlarına saygıyı devlet ve toplum yaşamında geçerli kılalım.

Bu çerçevede atılacak ilk adımlardan biri, Anayasa ve yasalardaki demokrasinin özü­ ne ters düşen hükümlerin temizlenmesidir. Siyasal şiddete karışmamış olanların yurda dönmelerine ve vatandaşlık hakkına kavuş­ malarına artık olanak tanınmalıdır.

Avrupa Topluluğu'na tam üyeliği amaçla­ yan Türkiye'nin demokrasi ve çağdaşlık açı­ sından bazı ayıplardan bir an önce kurtulma­ sı şarttır.

Behice Boran için TBMM’de tören

(Baştarafı 1. Sayfada)

bu nedenle ta b u tu n T ürk b ay ra­ ğına sarılm asının, Bayrak Kanu- n u ’na aykırı o ld u ğ u n u ileri sü r­ dü. Ş ansal ise, bu m ahkûm iyet k a ra rın ın A skeri Yargıtay 3. D a- iresi’nce bozulduğunu ve m ahkû­ m iyet k a rarın ın o rta d a n k alk tı­ ğını kaydetti. E ryılm az, ta b u tu n teslim alınm asıyla ilgili tutanağa ŞansaP ın söylediklerini geçirdi.

B oran’ın cenazesi saat 11.10’da u çak ta n indirilerek, karşılam aya gelenlere teslim edildi. C enaze d a h a so n ra getirilen b ir cenaze arab asın a konuldu. B oran’ın ce­ nazesinin g ü m rü k işlem leri, bir saate yakın sürerken, cenazeyi karşılam aya gelenlerin polis ta ­ ra fın d a n videoya kaydedildiği d ik k a t çekti. C en azen in teslim alındığı kargo binasının önü n d e çok sayıda sivil polis aracının b u ­ lu n d u ğ u görüldü.

H av aalan ın d a B o ran ’ın oğlu

D u rsu n H atk o , annesiyle en son y u rtd ışın a ç ık m ad an 7 yıl önce y üzyüze g ö rüşebildiğini söyledi. T ören için gelen Batı A lm an Ko­ m ü n ist P a rtisi Prezidyum üyesi W erner C ieslak ise, gazetecilerin bir so ru su üzerine, “ Bu büyük insan B ehice B o ran ’ı kendi to p ­ rağ ın d a size veda etm esi için g e tird ik ” dedi.

B oran’ın cenazesi saat 12.15’te h av aalan ın ın ç ık ışın d a b u lu n an U SA Ş beklem e s a lo n u n u n ö n ü ­ ne getirildi. B u rad a b ir d a k ik a ­ lık b ir saygı d u ru şu yapıldı. Bo- ran ’ın cenazesi, konvoy halin d e törenin yapılacağı T B M M ’ye gö­ tü rü ld ü . T B M M ’ye E m niyet Sa- rayı’nın ö n ü n d en götürülen k o n ­ voy; gerekli ön lem lerin a lın m a ­ ması nedeniyle, birçok kez kırm ı­ zı ışıkta beklem ek zoru n d a kaldı.

TBMM’de tören

K o n v o y , s a a t 13.30’d a T B M M ’ye geldi. B u rad ak i

töre-ne, M eclis B aşkan Vekili Ö zer G ü rb ü z, S H P G enel B aşkanı E r­ d a l İn ö n ü , G enel S ekreter F ikri Sağlar, D S P G enel B aşkanı B ü­ len t Ecevit ile p a rti yöneticileri, DYP m illetvekilleri N am ık Ke­ m al Ş e n tü rk , D oğan K asaro ğ lu , M em duh Yaşa, Lezgin Ö nal, C e­ m al Ö zdem ir, Yılmaz H a stü rk , k a p a tıla n T İ P ’in eski S e n a tö ­ rü Fatm a H ikm et İşm en, av u k at­ ları, ark a d a şla rı ve ço k sayıda y u rtta ş katıldı. B urada yap ılan b ir d a k ik a lık saygı d u ru ş u n d a n so n ra b ir süre saygı yürüyüşü ya­ pıldı. P ro to k o l ve polisler, saygı y ü rü y ü şü n ü n an cak 10 m etre ya­ p ılm asın a izin verdiler. Y ürüyü­ şe k a tıla n siyasiler, İşm en’e b a ş­ sağlığı dilediler.

B oran’ın cenazesi d a h a so n ra karayolu ile İsta n b u l’a g ö n d e ril­ di. B o ra n ’ın cenazesi yarın Şişli cam isin d e kılınacak öğle n a m a ­ z ın d an so n ra Z incirlikuyu M e­ z a rlığ ın d a to p rağ a verilecek.

MİNA URGAN __ ___ ____________ _

Barışsever, insan h a k la n savunucusu ve sosyalist olarak Behice Boran’ın kişiliğinden ölüm ünden son­ ra, övgüyle söz edildi; ilerde de hşr zam an söz edi­ lecek. Bense, onun “ resm i” diyebileceğimiz kişili­ ğini d e p ; arkadaşım Behice Boran olarak özel ki­ şiliğim anlatm ak istiyorum. Bunu da içtenlikle; duy­ gulanarak yapm aktan çekinmeyeceğim.

Benden beş yaş büyük olan Behice B oran ile Ar- navutköy A m erikan KjzKoleji’nde öğrenciliğimin ilk yılında, on yaşındayken karşılaştım . O sırada başlayıp yıllar yılı süren dostluğum uz boyunca Be­ hice Boran’ı yakından tanım ayanların, onu bir hayli katı ve hırslı olm akla suçladıklarını duydum . Oysa Behice B oran ne katıydı ne de hırslı. Katı olsaydı çevresindekilerin güçsüz yanlarım kolayca bağışla­ yam azdı; beni de bağışlayam azdı. Ç ünkü, 1950’de Barış Severler D eraeğl’ne girmemi önerdiği zam an aile geçindirdiğimi, m aaşım dan başka gelirim olm a­ dığım , hapse düşersem , işimden atılırsam , yakınla­ rım ın aç kalacağından k o r k tu p m u söyledim. Bu­ nu söylerken de çok, am a çok ezildim. N e var ki, Behice beni ayıplam adı, dostluğunu da esirgemedi benden. Bunun nedenini de yıllarca sonra açıkladı. T ütum um a bir özür bulm ak için bahaneler uydur­ m a m s a m . Açıkça söylem iştim korktuğum u. Behi­ ce ise ancak ikiyüzlülük edenlere katı davranırdı. A ncak öylelerini bağışlayam azdı kolayca.

Behice B oran haris değildi. Eğer faşist eğilim le­ rin egem en o l d u p bir üniversitede çalışm am ış ol­ saydı, çevresinde uygarca b ir hoşgörüyle karşılaş- saydı, işinden atılm asaydı, Behice Boran Marksist bir öğretim üyesi olarak sosyoloji dalında parlak bir akadem ik kariyer yapardı. İstediği de buydu zaten. 1965’te milletvekili seçildiği sırada “Şu işe bak” de­ mişti bana; “Ben kürsümde kalıp okuyup yazmak, ders vermek, öğrencilerinde uğraşmak, sadece kü­ çük bir dost çevresiyle ilişki karmak istedim öte­ den beri. Oysa şimdi siyasal savaşın tam ortasına atdmak zorunda kaldım. Kimbilir bu işin altından nasıl kalkacağım.”

1948’de Behice Boran, Niyazi Berkes ve Pertev Na­ ili Boratav ile birlikte mahkemeye verilmişti. M ah­ kem ede aklanınca, üçünün de kadrosu lağvedilmiş, açıkta kalmışlardı. Böylece ülkesinin koşulları bu inançlı sosyalisti öğretim üyeliğinden koparm ış, ey­ leme itmişti. Behice Boran bu eylemi sonuna değin, büyük özverilerde bulunarak, büyük acılara k atla­ narak, başarılı bir dirençle sürdürdü.

Behice Boran, öteki iki arkadaşı gibi, yabancı üni­ versitelerden iş önerileri aldı. A m a ülkesinde kal­ mayı yeğ tu ttu . Bunun başlıca nedeni, Behice Bo- ran’ın tu tk u lu yurtseverliğiydi. Mem/eketini sadece soyut bir kavram olarak değil, elle tu tu lu r bir ger­ çek olarak sevendi. Azgelişmişliğiyle yoksulluğuy­ la. eşitsizlikleriyle, haksızlıklarıyla, b u r; U adlarıyla

severdi, işte bu yüzdendir ki, öm rünün son yedi yı­ lım sürgünde, m em leketinin taşından toprağından uzak, sevdiği her şeyden uzak geçirdiğim düşünm ek, dayanılm az bir hüzün verir on u yakından tan ı­ yanlara.

★ ★ ★

Ben ortaokuldayken Behice B oran’ın bir ara biz- Iere ders verdiğim; o konuşurken, sanki kafam ın içi­ ni devinen güçlü projektörler tarıyorm uş da, bu ışık­ la r tüm karanlık köşeleri aydm latıyorm uş gibi, öğ­ rettiklerini hem en kavram am ı unutam ıyorum .

Dünyanın en vefalı dostu o lan Behice Boran’ın siyasal nedenlerden ö tü rü bazı gençlik arkadaşla- n ıu yitirince duyduğu kederi; “Herkesin aşk acıla­ rı vardır, benim de arkadaşlık acılarım var” dem e­ sini unutam ıyorum .

Doğa sevgisini; soğuk bir kış akşamı karanlık bas­ m ak üzereyken evimin balk o n u n a çıkıp lodos fırtı­ nasını bir saat seyretmesini unutam ıyorum .

Kadınlığına özgü becerilerini, evinin tertem iz dü­ zenini, herkese açık sofrasının güzelliğini, yemek­ lerinin tadım , c o ş t u p zam anlarda duyarlı sesiyle tü rk ü ler söylemesini unutam ıyorum .

C errahpaşa H astanesi’nde felçli yatan Nevzat H atko’yu görevim yapan bir eş gibi d e p de, gülüm ­ seyerek, şakalaşarak, iki aylık bir bebeğe b ak ar gi­ bi tem izlemesini, unutam ıyorum .

Yirmi yedi yıl önce 147’lik olup üniversiteden atıl­ dığım zam an, beni ve iki çocuğum u, A rm u tlu ’da kum salda bir kaç kuruşa kiraladığı, elektriksiz, su­ suz, kırık d ökük eve götürüp, sanki lüks bir otel­ deymişçesine haftalarca rah at ettirm esini, ü züntü­ m ü giderm esini unutam ıyorum .

Altı günlükken yitirdiği ilk ç o c u p E lifin ölüm ü yüzünden yıllar boyu çektiği acıyı; d a h a sonraları çok p ç koşullar altında dünyaya gelen oğlu Dur- sun’a sevgisini; ikide bir hapse girdiği için b ir anne olarak görevlerini yerine getiremediğini düşünerek d u y d u p kaygıyı unutam ıyorum .

Tüm küçük çocuklara, bu ara d a Sakarya H ap is­ h an e sin d e kocasını baltayla kesen b ir köylü kadı­ nın çocuğuna gösterdiği ilgiyi; o dokuz aylık bebe­ ği b a n a dem ir parm aklıkların arkasından hayran­ lıkla gösterm esini unutam ıyorum .

Brüksel’in yağm urlu, soğuk p ark ların d a yürür­ ken, İstanbul’un şu ya d a bu köşesi üzerine benden ayrıntılı bilgiler istemesini unutam ıyorum .

Deniz sevgisini; Gökova’da bir tekneyle gezerken d u y d u p keyfi; o nu son görüşüm de O stend’de de­ nize girişimizi; koskocam an dalgalar bizi devirdik­ çe çocuksu sevincimi unutam ıyorum .

★ ★ *

A rkadaşım Behice B oran ile dostluğum uzun ya­ rım yüzyıldan fazla sürm esi bir m utluluk kaynağı oldu benim için, ö lü m haberini alınca d u y d u p m acı, bu m utluluğu hiç gölgeleyemez.

PO L İT İK A VE ÖTESİ

MEHMED KEMAL

Hepsi Gözler Önünde...

Sıkıyönetimin Ankara Komutanı ile Ankara Başsavcısı, 12 Ey- lül adaleti üstüne tartışıyorlar. Şöyle ya da böyle birlikte ne de güzel adalet dağıtmışlar. İşkenceler, zulümler, ölenler, öldüren­ ler gırla gitmiş. Ne diyordu 12 Eylül generalleri? "Biz tutar ada­

lete teslim ederiz, artık o ne işlem yaparsa o olur."

Perde gerisinde ne işlemler görülüyormuş.

işlemler yapılıyor, yaptırılıyor, sonra kanavlçe gibi İşliyorlar, işle babam f$le.. Ankara’da, İstanbul’da, Adana’da, Diyarba­ kır’da ne işlemler yapıldı.

Bir generaller fıkrası anlattık diye bir süre Selimiye'de yat­ tık. Bundan haberi olmadı mı? Haberinin olduğu, bir gün son­ ra gazete sahipleri toplantısında anlaşıldı. Konu üstünde bi­ raz durmuş. “Hele biraz kalsın da, sonra bir şey yaparız" de­ miş. Olayın tanıkları bana anlatmışlardı.

"Hele biraz yatsın!"

Hapise düşen, “Hele biraz yatsın"\n anlamını çok iyi bilir. Bu, karanlık, havasız, bitli, pireli, on kişinin yatabileceği bir yere yetmiş kişi doldurulmuş koğuşta yatmak demektir. Hapishane­ lerin nasıl bir yer olduğunu anlatmak için "Hele biraz yatsın" diyenleri de buralarda yatırmalıdır.

46 demokrasisinin İlk yıllarında idi. Ankara’da bir Kuvvet ga­ zetesi çıkardı. Bu gazetede başyazıları birer gün ara ile Köp­ rülü İle Hikmet Bayur yazarlardı. Hikmet Bayur, İsmet Paşa^ dan ne zaman söz etse, paşalığını unutur, “Bay İnönü" derdi. Hikmet Bayur'un her “Bay İnönü" deyişinde Ankara Savcısı bir kovuşturma açar, bizi karşısına dikerdi.

— Neden Bay İnönü diyor? — Ne bileyim ben, kendine sorunI — Milletvekili soramıyoruz, siz sorsanıza... — Biz nasıl soralım, canı nasıl isterse öyle yazar.

— Hikmet Bey yazdıkça bakanlık soracak, bakanlık sorduk­ ça biz dava açacağız, siz buraya geleceksiniz.

— öyle olacak demek ki...

Bay İnönü yüzünden davalar açılıyor, mahkemeler görülü­ yor, hiçbir dava sonuca ulaşmıyordu. Biz de sorumlu müdür olarak kaç yüz kez adliyeye taşınıyorduk, dosyalar yığılıyordu.

Derken, 14 Mayıs 1950 geldi. Siyasal iktidar değişti. Böyle davaların hepsi düştü, biz de kurtulduk. İsmet Paşa, muhale­ fete geçti. Gene “Bay İnönü" diye dalkavuklar türemişti, ama artık ne kimse dava açıyor ne de ilgileniyordu. Hikmet Bayur da, demekten çoktan vazgeçmişti.

Yavaş yavaş İsmet Paşa “¿aylıktan” çıkıp “paşalığa” doğru yücelmeye başladı. Artık ismet Paşa demiyorlar, paşa diyor­ lardı. Paşa denince, sadece İsmet Paşa anılır olmuştu. Nede­ ni? Demokrat Parti demokratlıktan uzaklaşıyor, demokrasiyi sa­ vunan Paşa, durmadan puan alıyordu.

12 Eylül yönetiminin gün geçtikçe neler yaptığı anlaşılacak­ tır. Adaleti nasılmış, hapishaneleri nasılmış, işkenceleri nasıl­ mış, hepsi birer birer anlatılacaktır. Tanık olanların dilleri çö­ zülecektir.

Nokta dergisinde bir yazı gözüme İlişti. 12 Eylül’den sonra ne kadar emekli general varsa her biri özel sektör şirketlerin­ de bir kapıya yamanmış. Bir yandan en yüksek derecede dev­ letten emekli maaşı, bir yandan özel sektöre hizmet. Şimdi dar­ belerin anlamı daha iyi anlaşılıyor. Atatürkçülük için, demok­ rasi için, yeni anayasa için, yeni meclis için diyorlarsa da hiç­ biri için değil, özel kesim İçin.. Görev yaparken içli dışlı olma­ salar, emekli olunca birbirlerini nereden bulurlar? Bir emekli generalin de sendikalara gidip orada işçilerin haklarını aradı­ ğına hiç mi hiç tanık olmadım.

Bütün bunlar gözleri açmıyorsa, katarakt mı olduk?

D U Y D U K / G İm n İJK

V 1 I Ç I V f l K Ş I V _________

DUYURU

BEHİCE BORAN’m

1. 16 ekim günü saat 14.00’te TBMM’de yapılan töreninden sonra İstanbul’a

doğru yola çıkan naaşı, saat 23.00’te dostlarınca Kartal’da karşılanmış ve Şişli

. Etfal Hastanesi’ne götürülmüştür.

2. Şişli Etfal Hastanesi’ne konulan naaşı, 18 ekim gününe kadar hastanede

kalacak, 18 ekim pazar günü saat 10.00’da Şişli Camii’nde katafalka

konulacaktır.

3. Şişli Camii’nde öğle namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa

verilecektir.

DOSTLARI ADINA

Av. Nermin Aksın, Av. Rasim Öz

Ömrünü işçi sınıfının

mücadelesine adayan,

savaşsız ve sömürüşüz

bir dünya kurulması

için çalışan, onurlu,

inançlı büyük önder

BEHİCE BORAN’ın

önünde saygıyla eğiliyoruz.

TOLEYİS SENDİKASI

MARMARA BÖLGE

ŞUBESİ ÜYELERİ

Bağımsızlık, demokrasi,

barış ve sosyalizmin önderi

BEHİCE

BO RAN’m

anısı önünde saygı ile eğiliriz.

ÇAĞDAŞ ECZACILAR adına

BARIŞ DOST

Türkümüzü en güzel

söyleyenlerden

B E H İC E

B O R A N

Türküsü söylenecek.

SABİT BAYILDIRAN

M

T ü m yaşam ı boyunca d ü şü n ce ve ö rg ü tlen m e ö zg ü rlü ğ ü n ü yaşam a geçirm ek için m ücadele veren

BEHİCE

BORAN’m

anısı önü n d e saygıyla eğiliyoruz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ

İstanbul şubesi

Bağımsızlık, demokrasi, barış ve sosyalizmin seçkin önderi,

işçi sınıfımızın onuru, ülkemizin yiğit evladı

BEHİCE

BORAN’m

örnek kişiliği önünde saygıyla eğiliyoruz. S am su n ilerici ve d e m o k ra tla rı ad ın a Y A H Y A G Ü N D Ü Z M E H M E T K IR Y AŞAM INI B A Ğ IM SIZL IK , D E M O K R A S İ VE SO SY A LİZM SAVAŞIM INA ADAYAN

BEHİCE

BO RAN’ı

SAYGIYLA A N IY O R U M M A L İ SA V A Ş M A N “ Ş a f a k l a r d a n b i r ş a f a k g ü z e l b ir ü lk e g e tir e c e ğ iz k u c a k la y ıp s a n a ”

B. BORAN’m

s ilin m e z a n ıs ı ö n ü n d e s a y g ıy la e ğ iliy o r u z . Ç a ğ la y a n G ü r s e l O k m e y d a n ı, H ü r r i y e t M a h . B a rış s e v e r ve d e m o k r a t l a r a d ı n a M U Z A F F E R A . K A R A

T ü m em ekçilerin, yoksul h a lk la rın yılm az savunucusu; d e m o k ra si, b arış, özgürlük savaşçısı; T ü rk k a d ın ın ın d ü şü n sel ve m ücadele gücü n ü b ü tü n d ü n y a y a o n a y la ta n

büyük a n a

B E H İC E

B O R A N ’m

m anevi h u z u ru n d a saygı ile eğilir, başsağlığı dileriz.

HÜSEYİN SAÇAKLIOĞLU

K P M İ

K

İ

HÜSEYİN TAHİR

YAZICIOĞLU

1958-1986

Trafik canavarının aramızdan ayırışının

1.

yılında özgür

düşüncenle aramızdasın. YAZICIOĞLU AİLESİ

SATILIK

ld e a lte p e ’de 70 m* k alo rifersiz lüks daire

T el: 140 72 12 N ü fu s cü zd an ım ı yitird im . G eçersizdir. C E N K E R S İN A KA R S U E hliyetim i k ay b ettim . H ü k ü m sü z d ü r. N A D İR M U T L U E R

Bayanlar, çocuk bakarak İn­ gilizce öğrenmeyi ancak Au- Pairlik yaparak gerçekleştirebi-

lirsiniz. 5* 53 42

,

N üfus c ü z d an ım ı, eski Diş Tabipler O dası kartım ı ve

teğm en terh is belgem i kaybettim , geçersizdir.

İ L H A N K O L A Y

» *

Körfez yine

(Baştarafı 1. Sayfada)

teinlerinin sıklaşması üzerine alına­ cak önlemleri ve izlenecek politika­ yı saptamak için toplandı” dedi.

Bu arada, İran Devlet Başkanı Ali Hamaney, Tahran’daki cuma hutbe­ sinde, Sea Isle’nin vurulması konu­ sunda, “Füzelerin nereden geldiğini Allah bilir” şeklinde konuştu.

Hamaney, Amerika’ya çatarak, “ Körfez’de güvenliği sağlamak isti­ yorsanız, bu kadar savaş gemisinin burada işi ne?” dedi.

Gözlemciler, ABD’nin ABD bay­ rağı takan Kuveyt tankerinin vurul­ masına henüz sert bir fiili tepkide bu­ lunmamasına karşın, böyle bir ola­ yın tekrarının, Amerika’nın İran’a misillemede bulunmasına yol açaca­ ğını belirttiler.

Helikoptere ateş______

Dün Basra Körfezi’nde meydana gelen bir başka gelişme de, Amerikan NBC Televizyonu ekibinin bulundu­ ğu bir helikoptere Dubai açıkların­ da bir İran teknesinden ateş açılma­ sı oldu.

Olay üzerine bölgede bulunan bir ABD savaş gemisinden yardım iste­ yen helikopterde bulunanlar arasın­ da yaralanan olmadığı haber verildi. Bilindiği gibi yaz başlarında ABD ile Kuveyt arasında yapılan anlaşma­ da 11 Kuveyt tankerine ABD bayra­ ğı çekilmesi kararlaştırılmıştı. İran, şimdiye dek Amerikan bayrağı çek­ miş Kuveyt tankerlerine saldırı dü­ zenlememişti. Dünkü saldırı ile ilk kez ABD bandıralı bir Kuveyt tankeri bombalanmış oldu. Gözlemciler bu olayın ABD-lran gerginliğini büsbü­ tün arttırdığını belirtiyorlar.

ABD’li yetkililer füzenin İran’ın iş­ gali altındaki Fao yarımadasından atıldığım tahmin ediyorlar.

Amerikan Senatosu Silahlı Hiz­ metler Komitesi’nden Sam Nunn, İran’ın bu tür saldırılarının “bir Amerikan misillemesine yol açabile­ ceğini” söyledi.

Kuveyt saptamış______

A P’nin Washington kaynaklı ha­ berine göre Kuveyt Silahlı Kuvvetle­ ri, dün Kuveyt karasularındaki bir tankere bir füzenin atıldığını sapta­ dılar ve füzeyi, başka bir füze ile vur­ mak istediler. Ancak Kuveytlilerin at­ tığı “Strela” füzesi, tankere doğru yol alan füzeyi vuramadı.

Silkworm füzeleri

İran’ın dünkü saldırıda kullandı­ ğı bildirilen Çin yapısı Silkworm fü­ zeleri, ilk kez bu yıl başında dünya basınında adını duyurdu. Tâhran’ın Çin’den aldığı bu uzun menzilli fü­ zeleri Hürmüz Boğazı’ııdaki kıyıla­ rına yerleştirmesi Batı’da derin kay­ gılara yol açtı. İran böylece Hürmüz Boğazı’ndan geçen tüm gemileri vur­ ma olanağına kavuşuyordu. Ancak İran, önceki güne kadar Silkworm füzelerini kullanmadı. Önceki gün Kuveyt’in Miha Al Ahmadi petrol terminaline düzenlenen saldırıda İran’ın Silkworm füzesi kullandığı bildirildi. Dünkü saldırıda ise ABD, İran’ın Silkworm füzesi kullandığı­ nı öne sürdü. Böylece Silkworm fü­ zeleri, 24 saaı içinde iki kez günde­ me geldi.

(Baştarafı 7. Sayfada)

rı bir daha geriye getiremezsiniz... — TV’de bol bol sinema yok mu? Yani sinema bu kez TV’de yaşamı­ yor mu?

_ — Tabii şu dakika o yaşatıyor... Üstelik TRT Yeşilçam’ın başına konmuş anka kuşu...

— Peki televizyonun kendine öz­ gü kuralları yok mudur. Sinama ve TV ikisi birbirinden biraz farklı şey­ ler değil midir?

— Hayır... Bir zaman karıştırıldı bu... TV sanatı, sinema sanatı di­ ye... Televizyon bir yayın aracıysa, sinema sanatının da yayın aracı­ dır... Nasıl gramofon ve radyo mü­ ziğin yayın aracıysa, televizyon da sinema sanatının yayın aracıdır...

— Fakat şöyle söyleniyor: Evin içinde olduğu için... Evde biliyorsu­ nuz bir sürü faaliyet var. Yeniliyor, içiliyor, konuşuluyor. O sinema sa­ lonundaki filme olan konsantrasyon azalmıyor mu?

— Evet bunu söylüyorlar ve ben şaşırıyorum. Ben evi çok seviyo­ rum. Evde televizyon seyretmeyi... Sinema için evinizden kalkacaksı­ nız, hava yağmurlu mu, güneşli mi? Ben şahsen evi seviyorum ve sine­ macılar bana hain gözüyle bakıyor­ lar o yüzden...

SİNEMA VE ABD VE BİZ

— Metin Bey, siz ABD’ye gittiniz ve epey kaldınız. Sinemayı da in­ celediniz orada sanıyorum. Nedir Amerikalıların bu olaya bakış açı­ sı? Neden bu kadar öndeler bütün dünyadan...

— Önce akıl... Türkiye’de bir se­ naryo sorunu var... Ne sinemada ne televizyonda senaryocu oluşma­ mış... Holywood bunu önce büyük Amerikan yazarlarını kadrosuna alarak çözümlemiş... William Faulk­ ner, Hemingway, Steinbeck... Dev­ leri almışlar, çalıştırmışlar... Evve­ la senaryo meselesini halletmiş­ ler... Ne kadar özgün ne kadar gü­ zel senaryolar... Böyle bir şeyi Holl­ ywood akılla yapmıştır. Hollywood demek, hatta sinema demek senar­ yo demektir zaten,,. Bir de tabii meşhur oyuncu oynatacaksınız... Bütün o festivallere gidiliyor. Son­ ra o film o ülkenin kendi sinemala­ rında bile gösterilmiyor. Gösterile­ mez, imkânı yok...

— Kazansa bile..?

— Hayır gösterilemez . Eğer siz bugün bir Kanuni Sultan Süleyman filmi yapmak istiyorsanız ve bunu da dünyanın görmesini istiyorsanız Mesela Marlon Brando’yu oynat­ maya mecbursunuz... Başka türlü imkânı yok, olmaz... 15 milyon do­ lar alır Marlon Brando.. 5 milyon da onun burada masrafı var... 20 mil­ yon dolar vermek zorundasınız...

— İyi ama Marlon Brando gökten zembille mi indi? Onu da Amerikan sineması yaratmadı mı? Nasıl ya­ rattı işte?..

— Dedim ya, Amerikan sinema­ sı akıl sineması... Oturuyor düşünü­ yor, dil meselesi de yok adamların.. Önce o adamı yaratıyor... Bunun yanı sıra büyük bir teknik, büyük bir beceri, işini bilen insanlar... Bunlar­ la oluyor Amerikan sineması... Şim­ di biz iyi bir film yaparsak mucize olur.. Bizim becerimiz, yatkınlığımız o kadar yok... Eee, paramız da yok o kadar... Yapamıyoruz, ama bizim yapacağımız şeyler yok mu? Var... Oturup bir düşünmek... Ne yapma­ mız gerek diye...

KANUNİ Yİ TANITMAK

— Siz düşündünüz mü bunu?.. — Düşünüyorum ama size de­ min söyledim, sinema kolektif bir çalışmadır... Daha kendi meselele­ rimizi bilmiyoruz biz... Şimdi Kanu- nu’yi tanıtıyoruz Amerika'da güya... Kanuni kaftanlarla, çinilerle, yazma kitaplarla tanıtılmaz ki... Kanuni bu değildir... Kanuni ne yapmış bilen yok... Ben anlatayım isterseniz... Kanuni zamanında Kabız isminde bir İranlı, İstanbul’da Müslümanlık hakkında ileri geri konuşuyor... En sonunda yakalıyorlar. Mahkemede fikirlerini çürütemiyorlar fakat ölü­ me mahkûm ediyorlar... Haber pa­ dişaha gidiyor ve yeniden mahke­ me yapılıyor... Kendisi de bizzat mahkemeye başkanlık ediyor... Be­ raat ediyor adam sonunda... Çün­ kü şunu söylüyor Kanuni orada: “ Hüküm vermek için aksini ispat edene kadar ona inanmak zorun­ dasınız...”

Bunun anlamı çok büyük... “ Suçlanana kadar masumdur” il­ kesi.. Dünyada ilk kez bu ilkeyi ge­ tiriyor Süleyman... İşte Kanuni’yi ta­ nıtmak için yalnız bu olay filme çe­ kilebilirdi... Marlon Brando da oy­ nadı mı bence bütün yapılanlardan daha iyi tanıtılırdı...

VEFAT

TVrnavut Kralı Zogu I’in 1. yaveri Allaman Çupi’nin eşi; İslam ve Bedri Çupi, Aylin A lantar’m biricik anneleri; Fadıl A lantar’ın

kayınvaldesi; Melda ve Şemsi A lantar’m sevgili anneanneleri; Deniz Çupi’nin biricik babaannesi

MADİYE ÇUPİ

16.10.1987 günü Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi bugün (17.10.1987) Fatih Camii’de kılınacak öğle namazım müteakip Topkapı - Maltepe M ezarlığında toprağa verilecektir.

NOT: Çelenk gönderilmemesi ve bağışların Türk Eğitim Vakfi’na yapılması rica olunur.

Göğsünüzde ağrı ve yanma varsa, kalbinizi kontrol ettirin

Türk Kalp Vakti Tel: 172 61 43/44-148 58 66

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunun üzerine Mustafa Kemâl, (Hz. Peygamber ölürken kimi vekil tâyin etti ki siz daha hilâfet is­ tiyorsunuz. Biz sancağı çektik, o sancağa düşman olmadık,

1842 - 1910 yıllan arasında yaşayan Osman Hamdı Bey, Sadrazam İbrahim Ethem’in oğludur ve ilk müze müdürlüğü gribi görevi yanında bugünkü Güzel

BP Türkiye, fotoğraf dem ekleri çalışma kum lu ile birlikte, geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz değerli fotoğraf ustası Sami Güner’in anısına “ Türkiye 92” albüm

İngiltere sefiri Lord Stad ffo rd de Redcliffe’in geniş para yardımla­ rı ile desteklenen Protestan misyonerler Anadolu’da Ermeni- leri Gregoryen kilisesinden

rosuna telefon eden kim liği belir­ lenemeyen kişiler, “ Ermeni S o y ­ kırımının Adalet Kom andoları" adlı cinayet örgütünün adına ko­ nuştuklarını

HYDRO BA020 Suyun çekildiği andaki kıyı çizgisi Zorunlu NAMN1 Birinci ulusal dilde detayın ismi Seçmeli NAMN2 İ kinci ulusal dilde detayın ismi Seçmeli NAMA1

Navigation systems allow people to find their route and explore their surroundings easily and quickly in the places they have not visited before without losing too much time and

In addition, it can be seen from the above figure that the stereoscopic video frame obtained via motion information has more blur in the background than the