• Sonuç bulunamadı

Yeni yönetmenler:Sinan Çetin:Filmlerimi izlemeye dayanamıyorum

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yeni yönetmenler:Sinan Çetin:Filmlerimi izlemeye dayanamıyorum"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

íí— s

Filmlerimi

dayanamıyorum

Ü

Sinan Çetin, film leri gösterim e girdiği zam an İstanbul' u

terk ettiğini söylüyor. “Çektiğim film leri izlem ek bir kâbus gibi

geliyor bana...Seyircinin bilmediği, senin kafanda

oluşturduğun bir dünya var,yönetmen olarak yaptığın binada

tuğlanın eksik olduğunu görüyorsun. Müthiş bir suçluluk duygusu.

İNAN Çetin, Türk Si- neması'mn genç yö­ netmenleri İçinde en çok film çevirenlerden. Sine­ mada altıncı yılını dordur- masına karşın, yaşı da

“genç yönetmen” olarak tanımlanan İsimlerin he­ men hepsinden küçük. 1953 doğumlu olan Çetin, Hacettepe Üniversitesi Sa­ nat Tarihi bölümü mezunu.

Sinemaya giriş nedeni,

“yerli filmleri beğenmeylp Türk Sineması’m kurtarmak İçin” değil. Çocukluğundan beri sinemaya tutkulu.

Sanat dünyasına ilk adımı fotoğraflarla... Fo­ toğraf sergilerinde, sanat dergilerinde Çetln’in çok çeşitli fotoğrafları çıkıyor. Toplumsal yanı ağır basan resimlerden, belirli estetik ölçüler içinde çekilen çe­ şitli nü’lere kadar pek çok fotoğrafın altında Sinan Çetin imzası var.

Sonraları, çektiği resim­ lerin hareket etmemesi, onu sinemaya itiyor. Sü­ rekli düş kuran çocuksu yanı, sinemada kendine yepyeni bir dünya kurma­ sına neden oluyor. .“İnsan­

ların düşlerini perdenin üzerine aktarabilmesi ve bunu başka Insanlann seyretmeleri olağanüstü bir şey” diyor.

Fotoğraf çalışmaları sü­ rerken, Çetin, “Halı Türkü­

sü” isimli bir belgeselle İlk kez hareketli fotoğraflarla tanışıyor. Tutku daha da büyüyünce, Ankara’dan İstanbul’a gelip, ustaların yanında ısınma turları atı­ yor.

1981'de büyük olanak­ sızlıklarla, Nur Sürer ve Ni-

zamettln Arlç'in oynadıkları

“Bir Günün Hlkâyesi”ni

çekiyor. Çetin'in ilk konulu film i, aynı yıl Antalya Film Şenllğl’nde, Sürer'e “en başarılı yardımcı kadın oyuncu” ödülünü kazandı­ rıyor. Ertesi yıl Müjde Ar ve

llyas Salman’ın “Çirkinler de Sever”i çekiyor ve An­ talya Film Şenliği’nde “En

iyi film” ödülünü alıyor. Yine llyas Salman-Ayşen

Gruda-Şener Şen’le çektiği

“Çiçek Abbas” ise, “en ba­

şarılı senaryo” ödülüyle Antalya'da başarı kazanı­ yor. Çetln’in son film i “14 Numara” nın ise, Antalya Film Şenliği’nden iki ödülü birden var: “en başanlı

üçüncü film” ve “en iyi yö­

netmen.”

Sinan Çetin'in son film i

Genç sinemacının en büyük şikâyeti, Türk Sine- ması’na yeni yapımcı gel­ memesi. “Sinemamızda tuhaf bir lonca sistemi var. Dışardan gelene hasım gibi bakılıyor. Sinemamız hiç­ bir zaman bir sanayi haline gelmedi. Sermaye çevreleri 50 milyon verip, reklam fil­ mi yaptırırken, sinemayı fındık fıstık gibi eğlencelik bir şey görüyorlar. Bu as­ lında burjuvazinin kendi yetersizliği.”

Çetin, “Türkiye’de dü­ şünceler birbirine eklenmi­ yor. Bu yüzden düşünce tarihi gelişmeyen bir ülke­ de yaşıyoruz” diyor. Son film i “Prenses”de, yasa.dı- şı bir örgüt üyesi “Pren­

ses” kod isimli bir kız çer­ çevesinde, devrimci genç­ lerin toplumla kopuk dü­ şüncelerini dile getirdiğini belirten Çetin, bu konuda aldığı eleştiriler hakkında şöyle konuşuyor:

“Ben sürekli kendimle kavga halindeyim. Kendimi aşabilmek İçin buna zorun­ luyum. Türk aydınının en zor başardığı şey bu. Ken­ dilerini reddetmedikleri za­ man gelişemeyeceklerlnln farkında değiller. Peter Sel­ lere, “Ben fikirlerimi çorap­ larımdan çok değiştiririm” diyordu. Ben biraz “tutar­ sız bir sanatçı” olmayı, ay­ nı şeyleri söyleyen insan olmaya tercih ederim. Aynı yazılardan, aynı köşe ya­ zarlarından, aynı şarkıcı­ lardan, aynı gazetelerden, aynı şarkılardan bıkkınlık oeldi. Kültür hayatımızın

üzerindeki betonarme fikir­ lerin değişmesi gerekil. SİNEMA VE GENÇLER ~

Türk Sineması’nın yarını açısından, Sinan Çetin

genç insanlara büyük önem veriyor.

“20’li yaşlarda, hiçbir şablonu olmayan, önyargı­ ları kabul etmeyen, soru soran ve merak eden insan­ larla karşılaşıyorum. Bu insanların çok güzel filmler yapacağına inanıyorum. Şu anda Türkiye’de toplumun otosansürü, mevcut san­ sür, sinema yapmanın kendi kurallarının getirdiği sansür, ekonomik sansü­ rün ötesinde, bir de eleş­ tirmenlerin sansürü var. Bir film sosyal bir problemden bahsediyorsa değerli film, eğer kişisel sinemayı orta­ ya çıkarıyorsa, önemsiz film oluyor. Dolayısıyla, bugün sinemamızda, kali­ teli avantür, iyi bir korku filmi veya fantastik bir film, kaliteli komedi çekile­ miyor. Mardin’in bir köşe­ sinde köylünün ağaya di­ renmesi, toplumsal bir problemi anlattığı için de­ ğerli oluyor. Oysa Türki­ ye'nin meselesi “kötü ağa­ lar” olmaktan çoktan çıktı. Sanayileşen bir ülke ve hız­ la gelişen bir yapının so­ runları güncellik kazandı. Ayrıca yönetmen kişisel sinema yapmadığı sürece sinemamız gelişemez.

Yarın: ümit ELÇİ

SENARYO ÖNEMLİ...

Sinan Çetin, 1975'ten beri sinemanın içinde olduğunu, o günden bugüne öğrendiği tek şeyin senaryo yazmak ol- Ç akm aklı-Tunç duğunu belirtiyor. Asistanlık dönemi geçirmeden, yönet­ menliğe başlayan Çetin, kendisi de asistan kullanmaya pek alışamamış...

henüz gösterime girmeyen

Serpil

Okan’ın başrollerde oyna dıkları “Prenses...”

KAÇIYOR...

Sinan Çetin, filmleri İstanbul sinemalarında gösterilirken, kenti terk ettiğini belirtiyor. “Çektiğim filmlerin hiçbirini gönül rahatlığıyla seyredemedim. Filmlerim bittiği zaman müthiş bir acı hissediyorum. Seyircinin bilmediği ve kafanda oluşan bir bina var ve eksik tuğlaları ancak sen

Numara”oan bir sahne...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bruselloz; tüm dünyada yaygın olarak görülen, özellikle Ortadoğu ve Akdeniz ülkelerinin çoğunda olduğu gibi ülkemizde de ende- mik olan, hayvanlardan insanlara

Ku­ lis’i geçtikten hemen sonra bir zamanların Ye­ ni Melek Sineması’na giden pasajda, içkisiz olan, ama Türk mutfağının en güzel örnek­ lerini sunan Hacı

Oyunun ilk aşamalarında kutuya beyaz (ya da siyah) top at- ma olasılığı 1/2’ye çok yakındır, bu olasılığın tam 1/2 olduğunu varsayalım, en azından oyunun baş- larında

Kök, gövde ve dal uçlarını meydana getiren meristem hücreleridir. Bu hücreler zigot’ un bölünmesi ve gelişmesi ile meydana gelen embriyoyu oluştururlar. Daha sonra

Akropolis(Yüksek Kent):Şehrin en yüksek yerinde konumlandırılmış bölüm olup, Yunan kentinin en önemli yapısı olan tapnakların ‘’temenos’’ olarak

Sağlık Bakanlığı Üst Solunum Yolu Patojenleri Referans Laboratu- varında incelenen örnek Rt-PCR ile N.meningitidis pozitif bulundu ve moleküler yöntemle

 Özellikle ana karakterlerden biri olan Kee’nin siyahi olması ve uzun yıllar sonra dünyada ilk defa bir çocuğu doğuran kadın olması filmin politik altyapısında

Herhangi bir zaman için bileşen yıldızların mutlak yörünge elipsi üzerindeki konumları, çiftin ortak kütle merkezi ile denge durumunda olması gerektiğinden, yıldızın