• Sonuç bulunamadı

Orly kararları olumlu karşılandı:Özal:Fransız adaleti iyi örnek verdi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Orly kararları olumlu karşılandı:Özal:Fransız adaleti iyi örnek verdi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

8

M illiyet

~ R

- K

HABERLER

4 MART 1985

İP

ÂLTAN ÖYMEN

W □

Davada deliller

,

güçlü d eğ ild i

..

J ü ri

“vicdani

kanaatine

” göre ¿arar vtrcfı

ibret olsun

o

RLY Davası Duruşması' nın sonunda kararı "de­

liller" değil, jüri üyeleri- viedani kanaatleri" belirle­

nin di.

Önceki gece, Türkiye saatiy­ le sabaha karşı 03.00'e kadar sü­ ren jüri toplantısında Başkan

Saurel’in sorduğu 81 sorudan,

polisçe ve istihbarat Örgütlerin­ ce getirilen ve tanıkların ifadele­ riyle ortaya çıkan delillerle ilgili olanların çoğunu, jüri üyeleri ye­ tersiz buldular. Görgü tanıkların­ dan hostes C'hristine Bodier ile Türk gazetecisi Ergun Çağa­

tay’ın, sanıkları havaalanında

gördükleri, ancak bundan kesin­ likle emin olamadıkları şeklinde­ ki ifadeleri de onların bombayı Orly Havaalam’na götürdükleri­ ni kanıtlamaya yetmedi. Ayrıca bombanın hazırlanmasında kul­ lanılan malzemenin Soner Naşir tarafından alınıp yerleştirildiği yolundaki polis bulguları da bu fiili ispatlamakta geçerli sayılma­ dı.

Ancak mahkeme, başlangıç­ tan itibaren tarafsız gözlemciler tarafından kabul edilen bu delil eksikliğini, öteki bulgularla güç­ lenen, "vicdani kanaati" ile ta­ mamladı. Ve sanıklara, son yılların böyle bir olayla ilgili en ağır cezasını verdi. Varujan Gar-

bicyan'a ömür boyu hapis, So­ ner Nayır’a 15 yıl, Ohannes Semerciyan’a 10 yıl ağır hapis

şeklinde belirlenen bu cezada, son zamanlarda Fransa’da gittik­ çe tırmanan terör olaylarının ka­ muoyunu etkilemesinin büyük bir rolü olduğu, dün Fransız te­ levizyonunun yayın larındadalıeiir- tildi. Bu yayınlara ve hukuk­ çulara göre bu ceza, Fransa’da eylem yapmak isteyecek terörist­ lere "ibret olması” amacını da taşıyor.

Fransız ceza usullerine göre,

Türk-Frcmsız

ilişkilerinde

olumlu adım

PARİS, ÖZEL

RLY Davası sonucunda, mahkemece verilen kara­ rın, şimdiye kadar hayli

»Fransa'da, tırmanan terör olaylarının kamuo­

yunda yarattığı tepkiler, cezaları ağırlaştıran

başlıca neden oldu

üç yıl önce sosyalistlerin iktida­ ra gelmesinden sonra kaldırılan giyotinle idam cezası yerine en ağır ceza olarak kalan "omur

boyu hapis", uygulamada otuz

>ıl süreli hapis anlamına geliyor. Eğer Fransız Temyiz Mahkeme- si'nde karar bozulmazsa Orly’ de patlayan bombanın planla­ masında, hazırlanmasında ve uy­ gulamaya konmasında "iştirak

halinde" sorumlu sayılan Varu­ jan Garbieyan hapiste otuz yıl

kalacak. Soner Nayır ile Ohan­

nes Semerdyan’ın cezaları da, iyi

halleri görüldüğü takdirde, meş- ruten tahliye yoluyla ikişer yıl ka­ dar azalabiliyor.

Duruşmayı izleyen hukukçu­ lar arasında, sonuç alma bakı­ mından en başarılı göıüneni

Zavriyan sayılıyor. Semerci-

van’ın avukatı Zavriyan, Erme­ ni asıllı olmasına rağmen, bu ko­ n u d a çok fazla polem ik yapmadı. Hatta her türlü teröre karşı olduğunu vurgulayarak, daha çok olayın delilleri ile ilgili

tartışmalara yer verdiği savun­ ması ile Semerciyan'ı, evinin bir cephanelik haline gelmiş olması­ na rağmen en hafif ceza ile kur­ tarmış sayılıyor.

Verges'in ise, büyük konuş­

ma ve polemik yeteneğine rağ­ men daha çok kendisini göster­ mek, Fransız Hükünıeıi’ni hedef alıp konuyu oraya kaydırmak ve kendi kitabında yazdığı tezleri doğrulamak amacıyla davrandığı belirtiliyor. Özellikle, Ermeniler arasında Verges, "Bizim dava­

mızla değil, kendi davasıyla meşgul" diye eleştiriliyor.

Katar, delil yetersizliği dola­ yısıyla, sanıklara verilecek ceza­ nın daha düşük olabileceğini tahmin eden Fransız kamuoyun­ da da sürpriz etki yaptı. Fransız televizyonunun ikinci kanalının yorumunda bu nokta belirtildi, ancak son sıralarda Fransa’da iş­ lenen terör suçları tek tek sayı­ larak, varılan sonuçta bunların etkisinin olduğu kaydedildi.

Duruşmayı izleyen I ürk işçi­

lerinin kanaati de, genel olarak kararın adil olduğu yolunda. İç­ lerinden bazıları buıııı "Bu ka­

darını beklemiyorduk. Hakkani­ yetli ceza verildi" diye gazeteci­

lere ifade ettiler.

Bulak:

“ Kararı tatmin edici

bulduk”

Türkiye’nin Paris Büyükelçi­ si Adnan Bulak, Orly Katliamı Davası sonunda Fransız adaleti­ nin vermiş olduğu kararı bu se­ fer tatmin edici bulduklarını ve bunun bir emsal teşkil etmesini temenni etliklerini belirtti.

Bir açıklama yapan Büyükel­ çi Bulak, bu defaki kararın, ada­ letin gereklerine uyan, olumlu ve suçluların eylemlerini karşılaya­ cak bir karar olduğunu ifade et­ ti.

Büyükelçi Bulak, "Tutarsız davaları, cinayetler ve terörizm yoluyla kabul ettirmeye kalkışan­ ların layık oldukları cezaya çarp­ tırılmış olmaları, gerek Türk kamuoyunu, gerekse Fransız ka­ muoyunu memnun etmiştir"

şeklinde konuştu.

F ra n s a 'd a k i g u rb e tç ile rim iz

Orly Katliamı Davası duruşmalarını Fransa'da bulu nan çok sayıda Türk işçisi de izledi. Gurbetçi yurttaşlarımız. 250 kişilik salonun hemen hemen her gün 100 kişilik bölümünü doldurdular ve dava ile görevli Türklerle yakından ilgilendiler.

N otlar

UMARTFSİ gecesi (TSİ) saat 19.00'da Garbieyan da son sözlerini söyledi ve jü­ ri. hâkimler heyetiyle birlikte sa kından ayrılıp toplantıya geçti.

Transız ceza usullerine göre bir karara varıncaya kadar aralıksız çalışacaktı.

250 kişilik salondan dinleyici­ ler de çıkarıldı.

Şimdiye kadarki ASALA terö­ rü duruşmalarının aksine, Orly Da- vası'nııı son gecesinde de izleyici­ lerden çoğunu Türkler oluşturuyor­ du. Aralarında, Paris’teki Türk Büyükelçiliği ve Başkonsolosluk mensupları da vardı. Fakat çoğu Paris ve civarından duruşmayı

top-S

O

soğuk olan Türk-Fransız ilişkile­ rine olumlu etkiler yapabileceği, Orly Olayı’nda zarar gören Türklerin ve Türk Hava Yolla- rı’nın müdahil avukatlarından

Thezillat, tarafından belirtildi.

Thezliat, Milliyet'e verdiği de­

meçte, "Soner Navır ve Semer- ciyan'a verilen cezanın biraz daha ağır olması, hiç olmazsa yirmi yılı bulması gerektiği kanı­ sında olmakla beraber, kararı adil ve isabetli saydığım" söyle­

di ve bunun “ Türk-Fransız iliş­

kilerinde yeni bir düzelmenin başlangıcı olabileceğini tahmin ediyorum” dedi. Thezillat’ın gö­

rüşünü doğrulayan Türk Büyük­ elçiliği çevreleri de, şimdiye dek, Türklere ve Türk kurumlarına karşı işlenen terör fiilleri karşı­ sında gereken duyarlığı göster­ mediği izlenim ini veren Fransa’nın, bu davada polis tah­ kikatından savcılık iddianamesi­ ne, mahkeme hazırlığına kadar tam anlamıyla olumlu bir davra­ nış içinde bulunduğunu belirtti­ ler.

Orly kararları "olumlu" karşılandı

Ozal: "Fransız adaleti

iyi örnek verdi"

o

»Mahkemenin şimdiye kadar görülmemiş bir

karar verdiğini belirten Başbakan, Turgut

Özal, "Önemli olan da, bu işin 4-5 günde

neticelendirllmesldir" dedi

i Siyasi partiler: "Fransız adaleti, bu sefer ge­

rekeni yaptı"

> Hukukçular: Fransa'da teröre karşı ilk olum­

lu hukuksal tepki"

Patrikhane açıklaması: "Fransa, daha önce

böyle davransa, terör tırmanmazdı"

MİLLİYET HABER MERKEZİ RLY Davası’nın sonuçları, Türkiye’deki ilgili çevrelerde. hukukçular arasında ve kamuoyunda “ olumlu” karşılandı. Başbakan Turgut Özal, "Mahkeme, şimdiye kadar görül­

memiş örnek bir karar verdi" dedi.

Başbakan Ozal. Ankara 11 Kongresi’ne gelirken, gazetecile­ rin bir sorusu üzerine, "Fransız mahkemesinin şimdiye kadar gö­

rülmemiş örnek bir karar verdiğim" söyledi, özal, "Önemli olan da, bu işin 4-5 günde neticelenmesidir” diye konuştu.

Partilerin görüşleri

SODEP Genel Başkanı Erdal İnönü, konuyla ilgili olarak,

"Suçluların cezalarını bulmalarım olumlu karşıladım. Bir süre­ dir çarpıtılan gerçeklerin anlaşılmaya başladığını görmekten de memnun oldum” dedi.

HP Genel Başkanı Necdet Calp da, “ ASAI.A'nın kanlı ci­

nayetleri tarih önünde mahkûm edilmiştir” diye konuştu.

DYP Genel Başkan Yardımcısı Gökberk Ergenekon, Fran­ sız mahkemesinin şimdiye kadar göstermediği ciddiyeti göstere­ rek, sanıklarla ilgili her türlü delilleri topladığım söyledi.

Ergenekon, “ Biz yine de 3 sanık için tam ceza bekliyorduk” dedi.

MDP Meclis Grup Başkanvekili Ali Bozer ise, “ Terörizmin

uluslararası boy utlar kazandığı böyle bir dönemde, Fransız yar­ gı organlarının duyarlı tutumu sevindiricidir” şeklinde konuştu.

Patrikhane açıklaması

Ermeni Patrikhanesi Danışma Kurulu Başkanı Dr. Karabet

Arman, İstanbul’da yaptığı açıklamada, Orly Davası sonucunun

Ermeni teröristlere bir "ders” niteliği taşımasını diledi. Arman,

“ Fransa bu hareketi daha önce yapsaydı, terör bu kadar tır­ manmaydı’’ dedi. Arman, Fransız adaletinin, bu konuda

göre-- ini ilk defa, Orly Davası'nda yerine getirdiğim kaydetti.

Hukukçu gözüyle

Creteil Mahkemesi’nin Orly Davası ile ilgili kararı, Türk hu­ kukçularınca da olumlu karşılandı.

Çetin Özek

Ermeni katillerce işlenilen suçun, Türkiye’de olması halinde verilecek cezanın "idam” olacağım belirten Prof. Çetin Özek, şöyle dedi:

"Fransa'da ölıim cezası olmadığı için, böyle bir sonuç orta­ ya çıkmıştır. Mahkeme diğer iki kişi için ise hafifletici neden gör­ müştür. Ancak, Fransa'da genellikle hu kadar ağır ceza verilmezdi. Hukukiden ziy ade, hissi hareket eden jürilerin, etki­ lenmesi kolaydır. Verges de öyle yaptı ve jüriyi etkilemek için çabaladı. Jüri sisteminde bu kadar ağır bir cezanın çıkacağı, doğ­ rusu şüpheliydi. Bu sonuç gösteriyor ki, Fransa'da, son sırada terörıııı fazlalığı, olayın büyüklüğü nedeniyle de teröre karşı gelme durumunda.“

Sulhi Dönmezer

Prof. Sıılhi Dönmezer, mahkemelerin demokratik bir ülke­ de hiçbir politikanın etkisi altında olmadığını sav undu ve şunla­ rı söyledi:

"Fransa’da da höyledir. Benim müşahedem şudur ki, bu olay­ da Fransa'daki umumi tutum, bizi müteessir eden ev velki şekil­ lere nazaran, bir hayli düzelmiştir. Bunu bizzat sizin gazetenizin de naklettiği Fransız basınının tutumundan da kolaylıkla anla­ mak ınuınkün oluyor. Türk Hükümeti’nin bu davada 1915 olay­ larını, gönderdiği profesörler marifetiyle realist bir hiçimde yansıtması, kanaatimizce çok faydalı olmuştur,’’

Sahir Erman

Prof. Sahir Erman da, “ Karaim neticesi tatmin edicidir, (.erek

hukuki bakımdan, gerekse amme vicdanının tatmin edilmesi ba­ kımından memnunluk vericidir. Fransa'nın tutumundan ziyade, öncelikle Fransız adaletinin tutumunu gözönüne almak gerekir. Biliyorsunuz, adlivr bağımsızdır. Bugüne kadar çok az bu ka­ dar ağır ceza verilmiştir. Şimdi artık Fransızların da cam yan­ mıştır ve gerekli en ağır ceza uygulanmıştır" dedi.

Bilim adamları da değişik yorumlarda bulundular. Prof. Tok-

tamış Ateş, kararın Fransız adliyesi için olumlu olduğu görüşü­

nü savunurken, Prof. Önder An, "Bu kadar insana çektirilen

azabın, bedeli bu olmamalıydı” şeklinde görüş bildirdi. Prof Ka­ yıtlan İçel de, "Hak yerini bulmuştur" demekle yetindi.

O

A SA LA ,

F ra n s a 'y ı

t e h d it e t t i

PARİS, AP RLY Davası’nın, Ermeniler aleyhine ağır bir biçimde sonuçlanmasından hemen sonra Ermeni terör örgütü ASA­ LA, Fransa’yı tehdit etti.

Associated Press Ajansı Paris Bürosu’na telefon eden kimliği be­ lirsiz bir kişi, ASALA adına konuş­ tuğunu söyledi ve Orly Davası’nda yargılanan Uç Ermeni ihtilalciye ve­ rilen haksız cezadan Fransa’nın so­ rumlu olduğunu, dünyadaki tüm Fransız kurum ve kuruluşlarına saldırılarda bulunulacağını ifade etti.

ASALA üyesi olduğunu belir­ ten kişi, sözlerine devamla, "Fran­ sa y önetimi bir kez daha empery a­ list ve siyonisl güçler yanındı Er- menilere karşı olduğunu tereddüt­ süz göstermiştir. Yargılanan üç Ermeni ihtilalci hakkında verilen adil olmayan karar. Fransız yöne­ timinin maskesini düşürmüştür. Bundan sonra hiç kimse, tüm dün­ yada Fransa’ya karşı girişeceğimiz kanlı eylemlerde, Fransa’yı haklı çıkarmak ve konımak için sesini yükseltmesin. FTmeni ihtilalciler, kendilerini müdafaa ve mücadele etmek için her türlü önlemi ala­ caktır” dedi.

loca izlemeye gelmiş Türk işçileriy­ di.

Türklerin sayısı 100 kadarsa, Ermeııilerinki de 50-60 civarınday­ dı. Ancak, başlıca iki grup halin­ deydiler. Sanıkların akrabaları ya da ASAI A’ya yakın görünenler, gerek salonda, gerek salon dışında bir aradaydılar ASALA lideri Agop AgopywTın lıışınına uğrayan Paris sorumlusu Toranyan’ın gru­ bundakiler, onlardan ayrı duruyor­ lardı.

Geriye kalanlar, Fransızlardı. Aralarında genç hukukçular, ya da yaşını başını almış meraklılar bu­ lunduğu gibi, çok sayıda sivil po­ lis de vardı.

Dinleyicilerin salondan çıktık­ tan sonra bekledikleri yer, Creteil Mahkemesi’mn yüksek tavanlı gi­ riş holüydü...

Açlık ve susu/hık

Dekorasyonu modern, taştan da olsa oturacak yerleri var. An­ cak burada saal 17.00’derı sonra kahve-çay bir yana, su bulma ola­ nağı bile yok. Binanın yakınında­ ki tek kahvehane de akşamları ka­ palı olduğu için, bekleyenler, açlı­ ğa, susuzluğa ve belirli bir saatten sonra da sigarasızlığa alışmak zo­ runda kaldılar

Tfirk-Ermeni

ilişkileri

İşte, bu bekleme sırasında Türklerle Ermeniler arasında bazen tartışmalara varan, bazen de ılım­ lı, hatta dostça geçen görüşmeler oldu. En önemli tartışma konusu "fotoğraf" konusuydu.

Bir gece önce bir olay çıkmış. Türkler, mahkemede akredite ol­ mamakla birlikte, serbest gazeteci kartı taşıyan Ermeni Sıvacıyan ın kendi fotoğraflarını çekmesine en­ gel olmuşlar, filmlerini polise tes­ lim etmişlerdi.

Bu defa Ermeniler, Türk foto muhabirlerinin fotoğraflarını çek­ mesini istemiyorlardı. Zaman za man Haşlar parlayınca, ya da TV ışıkları kendilerine çevrilince, sinirli itirazlarda bulunuyorlar, bir gece önceki olayı hatırlatarak şikâyetçi oluyorlardı.

Aralarında diyaloğa açık olan­ lar daha çok yaşlılardı. Bir kısmı Türkçe bildiği için Türk işçileriyle rahat anlaşıyorlardı. Bazıları, 1915 tartışmasına girmeksizin İstanbul’ dan, İzmir’den söz ediyorlardı Ba ,-ıst, 1915 olaylarıyla ilgili Ermem görüsünü anlavış bekleyerek anlat­ maya çalışıyordu.

Bazıları da sertti. Görüşlerini daha katı cümlelerle ifade ediyor­ lardı. Fakat bizim işçilerimizden de sert olanlar vardı. Sertler arasında­ ki tartışmalar, ılımlıların araya gir­ mesiyle yumuşatılmaya çalışılıyor­ du.

Zaman böyleoe kâh iki tarafı da ilgilendiren diyaloglarla, kâh tar­ tışmalarla geçerken, iki tarafın da avukatlarının meselesi başkaydı. Onlar kendi aralarında konuşarak, toplantının uzamasını yorumluyor­ lardı.

Verges’in iyimserliği

Garbicyan’m avukatı Verges. b«nu kendi açısından olumlu sayı­ yordu. Bu görüşünü bir ara gaze­ tecilere de açıkladı:

— “ Topfantı ne kadar uzarsa, savunmanın lehindedir” dedi. "Demek ki içeride tartışma yapı­ lıyor. Tartışma ila, delil yetersizli­ ği nedeniyledir."

Vakit ilerleyip de nihayet yedi saatin sonunda jürinin işini bitir­ diğini bildiren ziller çalınca, çok kimse Verges’in tahmininin doğru çıkacağına inanmaya başlamıştı. Dinleyiciler yeniden üstleri arana­ rak içeriye alındılar, gazeteciler ba­ sın locasına koşup kâğıt kaleme sa­ rıldılar.

Ve Başkan Saurel, 19 Şubat’ tan beri ilk kez olarak yorgun bir görünüşle mahkeme salonunun ar­ kasındaki yan kapıdan çıktı. Arka­ sından gelen hâkimler ve jüri üye­ lerinin de yüzlerinden yorgunluk akıyordu.

Getirilen sanıklardan Garbic- yan, heyecanlıydı. Semerciyan, ol­ dukça soğukkanlı görünüyordu. Soner Nayır ise, her zamanki ilgi­ sizliği içindeydi. Sanki biraz son­ ra hakkında karar okunacak olan o değil de, başkasıydı.

Başkan, Fransız usullerine gö­ re jüri üyelerine teker teker sorup oylarını aldığı soruları ve cevapla­ rını okumaya başladı:

— “ V urujan Garbicy an’ın sah­ te pasaport taşımaktan suçlu olup olmadığı sorusunda çoğunluk

H - * =

¿¿ÆÊÊÊ

Teoman

"evet" yanıtını vermiştir." — "Soner Nayır’ın bombayı hazırlamakla suçlu, ya da suça iş­ tirak halinde olup olmadığı konu­ suna çoğunluk "hayır” yanıtını vermiştir.”

— “ Soner Nayır’ın kullandığı piknik tüplerinin olayda parçaları bulunanlarla aynı olup olmadığı sorusuna karşı verilen oylar sekiz­ den daha az kalmıştır."

Bu şekilde okunan soru ve ce­ vapların sayısı 8 1 ’i bulduğu için, Başkan Saurel, bunları saymaya devanı ettikçe, basın locasındaki Fransız adliye muhabirleri bunla­ rı noı edip Ceza Hukuku’na göre bazı sonuçlar çıkarmaya çalışıyor­ lardı. "Haıiği konuda evet, hangi konuda hayır..." Sanıkların suçu buna göre belirlenecekti. Başkanın oyların sekizden aşağı kaldığını be­ lirttiği konularda da jüri, bir ka­ tara varmamış sayBıyordu. Dokuz kişilik jüri üyeleriyle birlikte hâkim de ov kullanırken, bir sonuca va­ rılması için, 12 oyun sekizinin ay­ ni yönde kullanılmış olması şartı vardı.

Başkan, sorulardan Garbic- yan’ın bombayı hazırlayıp hava- ıneydantna götürüp götürmediği ile ilgili olanını okuduğu zaman, he­ yecan büsbütün arttı. Bu, ceza ta­ yininde en önemli sorulardan biriy­ di. Başkan:

— " ... çoğunluk "hayır” ya­ nıtını vermiştir" deyince, Fransız adliye muhabirleri, bundan Gar- bicyan da dahil sanıkların sadece silah bulundurmaktan ve silahlı çe­ te kurmaktan mahkûm olabilece­ ği, yani çok hafif cezalar alabile­ ceği sonucuna vardılar.

Bunun gibi Garbicyan’ın ve ötekilerin suçlarını belirlemekte en önemli olan bazı başka noktalar­ da da, jüri, ya "hayır” cevabı ver­ miş, ya da verilen oylar sekizin al­ tında kaldığı için sonuç alınama­ mıştı. Ancak sıra, Garbicyan’ın Orly’deki bomba olayının planla- yıcıları arasında bulunduğu soru­ suna gelince, çoğunluğun buna "evet" dediği görüldü ki, bu, onun içııı savcının istediği cezanın veril­ mesine yeterliydi.

Bu durumda Garhicyan’ın bombayı hazırlayıp, havaalanına kendi götürmese bile, suikasti, sa­ nık olarak yakalanmamış bazı baş­ ka kişilerle beraber düzenlediği ka­ nısına varılmış oluyor, ve Orly Kat- liamı’nın doğrudan doğruya olma­ sa bile, "suça iştirak" halinde so­ rumlusunun Garbieyan olduğu te­ spit ediliyordu.

Diğer sanıklar da, yine jürinin vardığı sonuçlara göre Garbicy an’ la birlikte Orlv Olayı’nın düzenlen­ mesine katılmakla sorumlu tutul­ muş bulunuyorlardı.

Böylece Fransa'da son yılların bir bomba olayıyla ilgili en ağır ce­ zaları verilmiş oldu.

Garbicyan'a müebbet hapis, Soner Nayır’a 15, Ohannes Semer- ciyan’a 10 yıl hapis.

Sonucun Verges için tam bir hayal kırıklığı olduğu, cezaları işi­ tince, kalemi elinden bırakıp yerin­ de kalakalmasından anlaşıldı. Sa­ nıklar ise, biraz şaşırmışlardı. On­ ların da daha hafif ceza bekledik­ leri belli oluyordu. Başkan Saurel. öteki iki hâkimce jüri üyeleri, ka­ rarın açıklanmasından sonra salon­ dan çıkarken avukatlar, sanıklar bölümüne doğru yürüyüp, onları teselli edici sözler söy lediler ve el­ lerini sıktılar.

Sıra, polislerin sanıkları salon­ dan çıkartmalarına gelince, Garbic- yan sağ yumruğunu havaya kaldı­ rarak Ermenice bazı sloganlar ba­ ğırdı. Salonda dinleyicilerin ön sı­ rasında oturan 8-10 kadar Ermeni de gene ellerini kaldırarak slogan­ larla buna cevap verdiler. Polisle­ rin müdahalesiyle kısa süren bir gösteri oldu, bu arada Soner Na- yır’ın ablası ve Ohannes Semerci- yan’ın annesi, Ermenice olarak ba­ ğırdılar, Nayır’ın ablası Türkçe "yıkacağım ortalığı” şeklinde teh­ ditler savurdu, fakat yanındakiler­ den biri eliyle ağzını kapatarak sus­ turdu.

Dinleyicilerin salondan çıkışın­ da, artık Türk-Ermeni diyalogun­ dan eser kalmamıştı. İki taraf, ara­ larında polislerin de bulunduğu ay­ rı gruplar halindeydiler. Ermenile- rin ılımlı olanları bile üzgün du­ rumdaydı.

Creteil Mahkemesi nde salonun tamamen boşalıp, basın mensup­ ları da işlerini bitirdikten sonra, ka­ pılar kapandığında saatler, Fran­ sa saatiyle 03.30'u, Türkiye saati ile 04.30’ıı gösteriyordu.

BEŞİNCİ EĞİLİM NÖBETE !

I^ T A Ş B A K A N ve Anavatan Genel Başkanı Turgut K [Özal, dün partisinin Ankara Kongresi’nde, “Sos- ı

•--- 'yahşilerden daha lazla sosyal adaletçi olduğunu” <

İ ; iddia ederken, galiba bir gün önceki talihsiz İzmir olay- , larının etkisi altındaydı...

İzmir’de avurtları çökmüş zayıf bir yurttaş, "Açız, evi­

mizde ekmek yok” diye haykırarak kendisini Başbakan'ın

otomobilinin önüne atmıştı. Aynı gün Özal, İzmir Kong­ resi’nde, holding sahibi işveren örgütü yetkilisi ve özal’ın kişisel adayı Atila Yurtçu, oylamada mağlup olduğu hal­ de, kongre iptali yoluyla kazandırılmıştı.

Kimdi bu Atila Yurtçu? Turgut Bey için neden önem­ liydi? Biraz geri gidelim. 17 ay önce, genel seçim önce­ sinde, İzmir'den yazdığımız —10 Eylül tarihli— notlarda şöyle demiştik:

“İzmir’deki Anavatancıların pare bakımından da pek sıkıntıları yok gibi. İl binaları gösterişli ve pahalı eşya­ larla döşeli.”

“MDP’nln İzmir’de Selçuk Yaşar’ı varsa” deniliyor, “Anavatan’ın da Atila Yurtçu’su var.”

Yurtçu, son yıllarda, ihracat teşvikleriyle hayli atılım I I yapmış.İşleri genişlemiş. Özal’ın ekonomik politikasına

heyecanla ve cömertçe destek sağlıyormuş...

İşte son İzmir Kongresi’nde oylamada kaybettiği hal­ de, ileride çok sancı verecek bir operasyonla kanırta ka- i ; nırta il başkanlığına getirilen Atila Yurtçu, on yedi ay evvel

sözü geçen o kişidir.

Henüz 44-45 yaşlarında olan bu müteşebbis Türk yurt- İ * taşı, kayrılan ihracatçı şirketlerden biri dahil, 13 kadar şir­

keti kapsayan Izdaş Holding'in sahibidir. Yurtçu, ayrıca cumartesi gecesi, merkez emriyle, İzmir il başkanı oldu­ ğu anda, MESS adı verilen Madeni Eşya İşverenleri Ör- gütü’nün bölge başkanı İdi ve henüz istifa etmemişti.

Turgut Bey'in zamanında MESS başkanlığı yaptığı ha­ tırlanır ise, İzmir il başkanı ile Anavatan lideri arasındaki frekans benzerliği, daha da iyi anlaşılır.

★ ★ ★

İ

ZMİR’deki operasyon üzerine bazı değişik değer­lendirmeler yapılıyor. Turgut Bey’in, katı hizip adamları hâkim olmasın diye “ılımlı İsimleri” empoze ettiği İleri sürülüyor. Bu pek doğru değildir. İz­ mir il kongresini bileğinin hakkı ile kazanan aday “liberal” eğilimliydi. Eski ılımlı merkez sağ partinin uzantısıydı.

Atila Yurtçu ise, zamanında biraz MSP’ye yakın dur­ muş bir holding sahibidir. İstanbul il başkanı, büyük işa­ damı Eymen Topbaş gibi... Ve Ankara il başkanlığına Özal tarafından empoze edilen Rıfat Diker gibi...

Üç büyük ilin Anavatan Partisi örgüt başkanlığına Tur­ gut Bey tarafından empoze edilen isimler, parti tabanın­ daki dört eğilimden herhangi birini temsil etmiyorlar.

Onlar, Atila Yurtçu gibi daha partinin kuruluş aşama­ sında karargâha sızmış ve ağırlık koymuş olan beşinci eğilimden geliyorlar. Yani holdingleri, büyük şirketleri temsil ediyorlar.

Nitekim Özal, dün Ankara Kongresi’nde Rıfat Diker’in partiye büyük hizmetini şöyle anlattı:

“Kendisi, daha ben partiyi kurmadan, Ayrancı’daki da­ yalı döşeli daireyi bana tahsis eden kişidir!”

Ya politik tecrübe, kitleler önünde verilmiş imtihan, kamu hizmeti birikimi?

Bu hususta cevabı Özal'ın Ankara il başkanlığına la­ yık gördüğü işadamı Rıfat Diker’den dinleyelim:

“Politikadan anlamam Tek yöneticiliğim, sınıf mü­ messilliğiydi, dedim. Ama Başbakan, olsun yaparsın, de­ di. Ben de kıramadım...”

★ ★ ★

U gelişmeler, Anavatan’ın büyük kongresi ve son­ rası için pek hayırlı sayılmaz. Parti içi demokrasi, hiç de güçlü görünmüyor. İzmir Kongresi’nde

baş-DO

B

:

i;:;:

kanlık yapan ılımlı Mükerrem Taşçıoğlu, “Eskiden genel

başkan listesi diye alttan alta üste dolaşırdı. Şimdi, oy­ larınızı kullanmakta hürsünüz” demiş ve yalancı çıkmış­

tır. Buna karşılık aynı kongrede “Bir ordunun bir komutanı

olur. Onun dediği olur” diye haykıran ülkücü ve otoriter

eğilimli Genel Sekreter Mustafa Taşar’ın görüşü gerçek­ leşmiş ve oylamada kaybeden Yurtçu, komutanın emriy­ le İzmir örgütünün başına oturmuştur!

Turgut Bey, şu son tercihleriyle demokrasiye ve ılımlı çoğunluğun tarafına değil, kitlulerin çığlıklaşan taleple­ riyle ters düşen, acımasız ekonomik reçetenin devamı­ na ağırlık koyuyor. Sosyal ve ekonomik politikada sert giden bir iktidarın parti yapısını kitlelerin beklentilerine i uygun şekilde yumuşatması, kolay değildir.

IMF reçetesinin devamı, parti yönetim biçiminin

“otoriter” kalmasına ve kritik noktalarda holdingçilerin

nöbet tutmasına bağlı görünüyor.

' i '

M illiyet yazan

,

O rly Davası ’ru

değerlendirdi

Prof Soysal: "Adalet

yerini buldu

♦Türkiye'nin bu davayla inisiyatif aldığını belir­

ten Orly Davası müdahil tanığı Prof. Soysal,

’ Ermeni soykırımını kabul edenler, halen Fran­

sız devletinin başındadır" dedi

• Tunca BENGİN

ılf

O

Fransız TV'sinde

bir küstahlık

daha

» Ahmet SEVER, PARİS

R ANSIZ televizyonu Orly D avası’nın sonucunu, "Türkiye’de sevinç, Erme­ niler arasında havâi kırıklığı” şek­ linde verdi, özellikle Türk basını­ nın “ Fransız adaletini alkışladığı­ nı” belirten birinci kanal, Paris'­ teki Türk Büyükelçisi’nin memnu­ niyetini belirttiğini açıkladıktan son­ ra, Paris’te Ermeni toolumunun bir bölümünün lideri durumunda­ ki Ara Joranvan'ı konuşturdu. To- ranvan, “ Ermeni davasındaki üzü­ cü bir sayfa kapandı vc mücadele­ miz Türk Devleti’ne karşı sürecek­ tir. Bu devlele karşı suikast giri­ şimlerini kınamıyoruz" dedi.

Fransız ikinci kanalı ise, jüri­ de allı kadının bulunmasının başın­ dan beri sonucun ağır çıkacağı kaygısını doğurduğunu, nitekim jü­ rinin A saal tartışmasının, gOrüş ay­ rılığının simgesi olduğunu belirtti.

r

D

i

Toynak Partisi bildiri yayıniaâ

Politik savaşım ı»

yürüteceğiz

ANKARA, UBA

EVRİM Ct Ermeni Federasyonu "Dachnak” (Taşnak) Paris’te bugün resmi bir bildiri yayınladı. Bildiride. Orly'de yapılan katliam delice ve körce yapılmış ola­ rak nitelendirilerek, bu hareketin sonucunda üç Ermeni gen­ cinin de Türkler tarafından lânetlenmesine yol açtığı bildirildi. Devrimci Ermeni Federasyonu “ Dachnak” ın yayınladı­ ğı bildiri aynen şöyle:

"Tüm dünyada politik savaşımızı haklı olan Ermeni me­ sel esi InmmoMhı yürüteceğiz. Orly 'deki delice ve körce ya­ pılan hareket neticesinde ASAI.A’nın yanlış stratejisi ile kandırılmış üç genç Ermenlnin, Türkler tarafından da yük­ sek irsle lanetlenmesine İmkân tanımıştır. Türkiye hu olay­ da kendisini knrhan göstermek savaşı veriyor ve tarihlerinin yanlış versiyonunu yaymak imkânını buluyorlar. Türkiye hu mahkemenin ve başlattığı öbür manevraların Ermeni halkı­ nın insanlık ve mitil haklarının tanınmasını önleyebilecekle­ rini zannetmektedirler."

RLY Davası’nda Erme- nilerin ünlü savunm a avukatı Verges’i “ mat” eden, gazetemiz yazarı Prof.

Mümtaz Soysal dün Türkiye’ye

döndü. Creteil Mahkemesi kara­ rını “ Temyiz’in bozacağını

sanmadığını” belirten Soysal, “ Fransa’daki müebbet, af gele­ neği olan ülkelerden farklıdır. Orada kolay kolay af çıkmaya­ cağı için Garbieyan uzun süre yatacaktır” dedi... Soysal, Ver- ges’in duruşmada “ Tiyatro yap­ tığın ı” , ifad e ederken de,

Fransa’nın Ermenilere sahip çık­ ma düşüncelerinin değişme nok­ tasına gittiğini gösteren işaretler olduğunu söyledi.

Yeşilköy Havalimam’nda ab­ lası Selma Soysal ve gazeteciler tarafından karşılanan Soysal, Orly Davası’mn kendisi için en önemli anım “ Şimdiye kadar bü­

yük bir eziklik yaşamış olan ora­ daki yurttaşlarımızın, işçileri­ mizin mahkemeye gelip de bizim ezilmediğimizi, bilakis karşımız­ dakiler! gerçeğin ağırlığıyla ezdi­ ğimizi gördükleri zaman, yüz­ lerindeki ifadeydi. Güzel bir ge­ cedeki avdetle gibi, yurttaşları­ mız gülüm süyordu” diye açıkladı. Prof. Soysal, Orly Da­ vası ve Türkive’niıı Ermeni olay­ ları bakımından ilk kez gerçek­ leştirdiği değişik yaklaşım konu­ sundaki sorularımızı şöyle yanıt­ ladı:

SORU: “ Davanın seyri ve sonu­ cu hakkında bir değerlendirme yapar mısınız?”

CEVAP: “ Bütün kararlar gl-

, bi, önce bunun da kesinleşmesi gerek. Ama Temyiz’in. bu karan bozacağını sanmıyorum. Burada önemli olan, dava dolayısıyla Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilerdeki olumlu açılış. Fran­ sa’da da adalet, terörün yalnız Türklere zarar vermediğini, Fransızlara ve bütün insanlığa karşı etkisi olduğunu anladı.

Ama bu noktayı beklememek ge­ rekirdi. Yine en sevindirici yanı, yalnız Türkiye’deki Ermeni ce­ maatinin değil, Fransa'daki Er­ meni cemaatinin de, bu cinayet sanıkları ile kendisini bütünleş­ tirmemiş olması.”

SORU: “ Türkiye açısından dava neler getirdi?”

CEVAP: “ Türkiye, bu dava­ da inisiyatif aldı. Karşı tarafın söyleyeceklerini önceden tahmin ederek, peşin cevap verdi. Onla­ ra, tarihin açıklığa kavuşturul­ ması için yardımcı oldu. Bizim bu bakımdan geleceğe güvenle bakmamız gerekir. Gerçekler ne kadar ortaya çıkarsa bizim de te­ zimiz o ölçüde kuvvetlenmekte­ d ir.”

Verges tiyatro yaptı SORU: “ Verges’i mat etme­

niz, dünya ve Türk kamuoyun­ da büyük etki yaptı. Verges nasıl biri?”

CEVAP: “ Verges’in kendine

özgü bir tarzı var. Amerikan filmlerinde bu sıkça görülür. Ta­ nık, sandalyede oturur, avukat gelir, gözlerinin içine bakar, onu şaşırtmak için sorular sorar. Ti­ yatro İmkânına sahipler. Gerçi filmlerdeki kadar burnumun di­ bine sokulup, eliyle gözümü çı­ karacak noktaya gelmedi ama benim karşımda tiyatro yaptı. Ti­ yatroya karşı tiyatro yapmak ye­ rine, daha normal davranmak çok daha etkili oldu."

SORU: “ Verges, en çok ne­ ye bozuldu?”

CEVAP: “ Verges ve diğerle­

ri, daha önceden okuyacakları­ nı tahmin ettiğim bir kitaba bağlı kalıyorlardı. Uç gün önce, ben o kitabı okumuştum. Ve kitabı, ce­ bime koymuştum. Görmesinler diye de, kağıtla sarmıştım. Kitap­ ta yer alan birtakım sorular sor­ duğunda, kitabın hangi sayfa­ sında olduğunu kendilerine söy­ lediğim zaman, baştan hazırlık­ sız olduktan ortaya çıktı. Bunu hissettikleri anda bozuldular. Sonrası da, çok kolay oldu.”

\

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Milletlerarası özel hukuk adaleti en adil hukuk kurallarının uygulanmasından ziyade en objektif hukuk düzeninin tespiti ile

50 Şenel, s. 51 Donald Tannenbaum-David Schultz, Siyasi Düşünce Tarihi Filozoflar ve Fikirleri, Çev.: Fatih Demirci, Adres Yayınları, 2007, s. lemiş olanlar da

 Fransız medeniyeti, Fransız kültürü, Fransız toplumu Fransız yaşam biçimi, Fransız sanatı tarihi, Fransız siyaseti, eğitimi ve aile yaşamında eğilimler

Türkiye’deki mülteci kamplarının koşulları Ürdün ve Lübnan’daki kamplara göre çok daha iyi olmasına rağmen, özellikle kadınların cinsel şiddet, sağlık ve

Daha sonraki çalışmalarında araştırmacılar, nöron susturma araçlarını bilincin ve duyguların sinirsel devrelerini ortaya çıkarmak için kullanmayı planlıyor..

Çağdaş tıp, rahim içindeki yaratılış bozukluklarını teşhiste kul- lanılan bazı araçlar yoluyla bozukluğun şeklini büyük ölçüde belir- leyebilir. Bu da,

Kış geceleri, haftada en az 3-4 gün Hanedan Odalarını ziyaret eden babam, daha ben dogma­ dan önce, Abdülhamit devrinde, İstanbul’daki^ bir tarih dersinde

Biz bu çalışmada; hastanemizde acil sezaryenle doğum yapmış olguları retrospektif olarak inceleyerek uygulanmış olan anestezi yöntemlerinin maternal, fetal ve