• Sonuç bulunamadı

Yalovada yeni araştırmalar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yalovada yeni araştırmalar"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Y A L O V A D A

Y E N İ A R A Ş T I R M A L A R

Bu yazı Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni­ nin Haziran 1953 tarih ve 137 sayılı nüshasından

çıkarılarak ayrıca basılmıştır.

İ S T A N B U L

TÜRKİYE TURİNG VE OTOMOBİL KURUMU

(2)

2

Yalovada yeni araştırmalar

Istanbulun yakın bir sayfiyesi olan Yalova, eski eserleri bakımından da zengindir. K aplıca­ ları, orm anları ve güzel plajı ile son zamanlar­ da büsbütün inkişaf eden bu hareketli yer, yeni yapılan m ektepleri, iskelesi ve diğer binalariyle m odem bir şehir haline gelm iştir. Süratli va­ purlarla Köprüden en çok iki saatte gidilm ekte olduğundan, Y alova artık îstanbulun bir parçası addedilebilir.

Y alova ve civan m uhtelif devirlerde îstan- bulu kısa yoldan Anadoluya bağhyan bir mınta- ka olmuştur. Im perator Jüstinian, K adıköy - Gebze arasındaki kara yolunu tahrip ettirerek Iç Anadolu, Suriye ve M ısıra gidecek olanlan ev­ velâ İzm it körfezinin cenup sahiline çıkıp, bura­ dan İzniğe uğram aya mecbur etm iştir. Daha sonraki im peratorlar şarka gitm ek için ayni şekilde körfezin cenup sahilindeki Karamürsel (P rain etos), Pylai yahut Nea Kom e’deki hususî iskelelerine çıkıp buradan İzniğe giderlerdi. Türklerin Istanbulu, sonra da Suriye ve M ısın zaptetm eleri üzerine, onaltm cı asırda Istanbulu buralara birleştiren kısa yolun tekrar Yalova civarından geçm esi, hamamlann ve mıntakanın rağbet görm esini temin etm iştir (1 ).

Bugün de vaziyet aşağı yukarı aynıdır. Ka­ rayollarının ve m otörlü vasıtaların inkişafı Y

a-Yalova — KarakUisenin İçten görünüşü

Yalova — Karakilise harabesi

lovayı îstanbuldan Anadoluya gideceklerin git­ tikçe fazla tercih ettikleri bir uğrak haline ge­ tirm iştir. K artal-Yalova araba vapuru seferleri­ nin ihdası, Yalovanın tarihî vazifesini adeta ay­ nen tekrarlam asını temin etm iştir.

Yalovada tarihî devirlerden kalan bakiyeye sıksık rastlanır. Kaplıcalarda Helenistik ve Ro­ ma çağlarına ait bir çok mezar ve adak steli vardır. Bizans çağm a ait diğer eserler arasında da, Vl.rncı asırda îm perator Justin n zamanın­ da yapılm ış güzel bir binanın, Park Lokantası arkasmda meydana çıkarılm ış olan bakiyesi zik­ re değer. Bundan başka İstanbul Müzesi tara­ fından araştırm alar yapüan, Yalovanın beş ki­ lom etre kadar doğusunda, Çiftlik köyü yakının­ da, sahilde, Pylai olması gereken harabede, «K

(3)

3

rakilise» denilen Bizans çağm a ait, kubbeli bir bina kalıntısı, su kemerleri ve rdıtım izleri mev­ cuttur. Bu harabe civarında bulunan Helenistik ve Rom a çağlarına ait kitabeler ve diğer malze­ me İstanbul Müzesine götürülm üştür (2 ).

Yukarda anlatılan bu eserler Bizans, Roma ve en eskisi Helenistik çağa aittirler. Daha eski devirlerde de buraların iskân edildiği kat’î ola­ rak bilinmekle beraber, bu devirlere ait eserler elimize geçm em işti. Geçen yrl (1952) Yalovanm baüsm da Baltacı çiftliği dahilinde Samanlı de­ renin batı sahilindeki Göztepe’den kum alınır­ ken, bazı mezarlara rastlanması üzerine, burada İstanbul Müzesi adına araştırm a yapılm ış ve me­ zarlar incelenirken prehistorik bir iskân baki­ yesiyle karşılaşılm ıştır(3 ). Yalova ve civarının M. E. IV.üncü bin yılın sonundan itibaren iskân edildiği bilindiği halde(4 ), bu buluntu bunun ilk maddî deülini teşkil ettiği için üzerinde durul­ m ağa değer.

Göztepe, Yalovanm 4 kilom etre kadar batı­ sında ve Samanlı derenin batı sahilinde, dere­ den takriben 300, denizden ise 500 m etre kadar içerde bulunmaktadır. Tepenin doğu tarafı sarp­ tır. Kuzey doğudaki tepe ile deniz arasında ka­ lan sahanın yakın zamanlara kadar bataklık ol­ duğu bilinmektedir. Bu kısım Samanlı derenin getirdiği alüvyon ile dolmuş olm alıdır. Sahilin tepe hizasında bulunan kısmında ise antik bir iskân izi görülm ektedir. Bu iskân sahil boyunca 250 metre kadar devam etmekte, dahile doğru Göztepe yamacına kadar uzanmaktadır. Antik

m ezarların bulunduğu tepenin doğu tarafının bu iskân yerinin nekropolu olm ası gerekir.

Küçük teknelerin barınmasına elverişli Sar manlı derenin ağzında bulunan Göztepe, prehis­ torik iskân yerlerinde aranan şartlan az çok haiz bir m evkidir. Sahile çok yakın olm akla bera­ ber, m üdafaaya elverişlidir; bünyesi ince kum­ dan müteşekkildir. Kum alınan sahadaki mezar­ ların tetkiki sırasında tepenin taban seviyesin­ de açılan bir tranşede ancak bir kaç m etre ka­ relik bir sahaya inhisar eden bir noktada pre- historik çanak-çöm lek ile bazı yanm ış sıva par­ çalan bulundu. M iktar itibariyle az olan bu eser­ ler, burada bir tabakalaşma tesbitine imkân ver­ m ediği gibi, bu mahdut yer dışında yaptığım ız aramalar da buluntunun yayılış sahasını açıkla­ yacak kadar etraflı olm am ıştır. H iç şüphesiz bu prehistorik iskân bir kaç m etre karelik bir sa­ haya inhisar etm iş olam az; fakat bahsedilen me­ zarların kazılması sırasında, ve sonra kum alı­ nırken tabakaların tahrip edilmiş olması, bun­ dan başka tepenin üst tarafından inen kaim toprak tabakası altında kalmış bulunması do- lâyısiyle, yayılış sahasını tesbit edemedik. Bu­ nunla beraber burasının ele geçen sıva parçala­ rına göre, ormanlık bölgelere mahsus bir düz iskân yeri olduğu, tepenin batı yam acında araş­

tırm a yapılhisa fazla parçalar bulunabileceği söylenebilir. Biz şimdilik prehistoryacılar için buluntuyu haber vermekle yetiniyoruz.

Ele geçen parçalar elle yapılm ış kaba mut­ fak eşyasıdır, gri kahverengi harmududur,

(4)

4

m um iri kum taneleri ihtiva ediyor, iyi pişme­ m iştir. Ekserisi düz kenarlı derin kâse ve ten­ cerelerden ibarettir, ay biçim li basit kulpları vardır. D em irci-H üyük(5) ve T ru va(6) gibi prehistorik istasyonlarla yapılan mukayese, bunların M. E. III üncü binin ikinci yansına ait olabilecekleri neticesini verm ektedir.

Bu eserlerin böyle düz bir iskân sahasında ele geçm esi ve bir tabakaya ait olm alan, burada oturanlann orman bölgelerine mahsus mesken­ lerde oturduklanna ve burada çok kalmayıp başka bölgelere gittiklerine delâlet eder. N etice olarak bu haliyle dahi bu buluntu, Yalovanm her zamanki rolünü prehistorik çağda da oyna­ dığım , o zaman da burasının bir geçit yeri ol­ duğunu meydana koym aktadır.

N O T L A R :

(1) A rif Müfid Mansel, Yalova Kılavuzu, (İstanbul, 1936) s. 7-9.

(2) Louis Robert, Hellenica, VII, (Paris, 1949), S. 30 vd. Lev. V, 1, 2; İstanbul Arkeoloji Müzeleri Yıllığı No. 8, (İstanbul, 1949) s. 20, Res. 8.

(3) Bu araştırma Arkeoloji Müzeleri Müdür Muavini Rüstem Duyuran’ın başkanlığında yapılmış ve on gün kadar sürmüştür. Çalışma sırasında Arkeoloji Müzeleri Müdürü Sayın Aziz Oğan, Prof. A rif Mansel ve Eski Eserleri Koruma Encümeni üyeleri araştırma sahasını ziyaret ederek irşat edici hasbihal ve tavsiyelerde bulun­ muşlardır. Araştırmanın daha geniş bir raporu Arkeoloji Müzeleri Yıllığının VI mcı sayısında yayınlanacaktır.

(4) A rif Müfid Mansel, Yalova ve Civan, (İstanbul, 1936), S. 3 vd.

(5) Kurt B itte!-H einz Otto, Demirci-Hüyük, (Berlin 1939), s. 16, lev. 6/1-3 ve 12/4.

(6) Blegen, Caskey, Rawson, Troy II, 2 Lev. 173, Res. 5, 6, 14. S. 143, 137.

Yalova — Park Lokantası arkasındaki harabenin bugünkü vaziyeti.

Çituri Biraderler Basımevi

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmanın amacı; Samsun ili Atakum sahillerinden 2016 yılı yaz sezonu boyunca alınan deniz suyu numunelerinin mikrobiyolojik analiz sonuçlarının fekal indikatör

Böylelikle elde edilen netice yer sarsıntısına uğrayan binaların yıkılışı es- nasında cereyan eden mihaniki hâdiselerin aynını göstermektedir.. «Bu hususta profesör

ASPIRE HIGHER programı çerçevesinde tamamlanmış olan çalışmalar, AVOID, ALOFT ve ALLAY, aliskirenin, kardi- yovasküler ve renal hastalıkların temsilci ölçütlerine (surrogate

Lokasyon x uygulama dozu interaksiyonunda en yüksek plastiklik indeksi (% 14.1) killi tın tekstüre sahip deneme arazisinde (Akçatepe) ve kontrol grubunda, en düşük plastiklik

Daha açık bir deyişle Marksistler, bir toplumda egemen sınıf hangisi ise o sınıfın adalet anlayışının geçerli olduğunu, egemen sınıfın dışında kalan diğer

son çeyrek yüzyılda gerek UNESCO gibi küresel kuruluşlar gerekse Tarihi Kentler Birliği ve ÇEKÜL Vakfı başta olmak üzere pek çok ulusal kuruluşun bilinç ve

Dünya Savaşı’nda pek çok cephede siper savaşı yaşanmış olmasına karşın bunların hiç birinin Batı cephe- si kadar uzun siperlere ve neredeyse dört yıl süren

Buna göre Roma imparatoru Decius tarafından Hıristiyanlara karşı gerçekleştirilen kovuştur- malar sırasında (MS 249-251) pagan tanrılarına kurban sunmayı reddeden