• Sonuç bulunamadı

Hitit dini ritüellerinde kullanılan objeler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hitit dini ritüellerinde kullanılan objeler"

Copied!
376
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI

TARİH BİLİM DALI

HİTİT DİNİ RİTÜELLERİNDE KULLANILAN

OBJELER

Murat TURGUT

134102001005

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Hasan BAHAR

(2)
(3)
(4)

III

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğrenci ni n

Adı Soyadı: Murat TURGUT Numarası: 134102001005

Ana Bilim / Bilim Dalı: Tarih / Tarih

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Hasan BAHAR

Tezin Adı: Hitit Dini Ritüellerinde Kullanılan Objeler

ÖZET

Hititler, dini ritüellerinde çok sayıda obje kullanmışlardır. Tanrıların günlük ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla yiyecek – içecek sunuları gerçekleştirmişlerdir. Bu sunuların içerisinde ekmek, bira ve şarap önemli olmuştur. Sunular haricinde Hitit ritüellerinde insanlar, hayvanlar, ağaç – bitkiler, aletler, giysi ve süs ürünleri, kap çeşitleri, kraliyet sembolleri, ateş, sunaklar gibi birçok obje kullanılmıştır. Bu objelerin bazıları hem ritüelin gerçekleştirilmesinde yardımcı olmuşlar hem de çeşitli semboller olarak görev yapmışlardır.

Çalışmanın içeriğinde hem Hitit yazılı belgeleri hem de arkeolojik malzemeler incelenmiştir. Bu çalışmada sunu veya diğer amaçlarla kullanılan objelerin nasıl kullanıldıkları, bazı objelerin neleri sembolize ettikleri konusu araştırılmıştır.

(5)

IV

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğrenci ni n

Adı Soyadı: Murat TURGUT Numarası: 134102001005

Ana Bilim / Bilim Dalı: Tarih / Tarih

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Hasan BAHAR Tezin İngilizce Adı: The objects was Used in the Hittite Religious Rituals.

SUMMARY

The Hittites used a large number of objects in their religious rituals. They offered food and beverage offerings for fulfilment of daily needs of gods. Bread, beer and wine was important in these offerings. Apart from offerings peoples, as objects animals, trees, plants, tools, clothes, ormaments, utensils, regalias, fire, altars were used in Hittite religious rituals. Some of them in these objects, both help to made rituals and served as a various symbols.

In the content of this work, were examined both Hittite cuneiform texts and archeological objects. Also were researched objects, to used offerings and other purposes, how used in the their rituals and the objects whats and how symbolized.

(6)

V

ÖNSÖZ

“Hitit Dini Ritüellerinde Kullanılan Objeler” isimli tez çalışmasını yapmakla, hakkında önemli bilgiler bulunsa da Hitit dini ritüellerinde hangi objelerin ne amaçla ve nasıl kullanıldıklarını ortaya çıkarmak amaçlanmıştır.

Çalışma gerçekleştirilirken ilk aşamada konu ile ilgili literatür çalışmaları yapılmıştır. Yapılan literatür çalışmalarında, bazı çalışmaların sadece metinler; bazıların da arkeolojik malzemeler üzerinde durulduğu görülmüştür. Bu yüzden çalışmamızın konusu, hem yazılı hem de arkeolojik malzemelerin incelenerek, bunların mümkün olduğunca birlikte ele alınabilmesi olmuştur.

Bu doğrultuda, I. Bölüm’de Hititlerin dini inançlarında da yer alan, insanlık tarihindeki tapınımlar ve dini inançlar incelenerek kökenleri, gelişimleri ve içerikleri hakkında bilgi edinilmeye çalışılmıştır. Daha sonra ise objelerin nasıl ritüele dahil olabildiklerini yani ne şekillerde kutsal olma özelliklerini elde edebildikleri incelenmiştir. Çalışmanın II. Bölümünde, tanrıları memnun etmek ve onların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yapılan, hayvan, yiyecek – içecek ve bazı nesne sunuları araştırılmıştır. III. Bölümde ise sunu olarak kullanılmayarak, ritüelin içerisinde ve gerçekleştirilmesinde farklı görevlerle yer alan objeler ele alınmıştır. Bu bölüm başlığı altında, İnsanlar, hayvanlar, ağaç – bitki çeşitleri, aletler, kap türleri, ateş, ocak, taht, madenler ve bazı bilinmeyen objeler yer almıştır. Bu objelerin ritüelde ne şekilde kullanıldıkları ve eğer metinlerde ip ucu bulunuyorsa, neleri sembolize ettikleri hakkında fikir yürütülmeye çalışılmıştır.

Bu tez çalışmasının gerçekleşmesi sırasında pek çok kişi ve kurumun yardımları olmuştur. Öncelikle bilimsel desteğinin yanında manevi yönden de babalık yapan, danışmanım Prof. Dr. Hasan BAHAR hocama; hiçbir zaman yardımlarını esirgemeyen ve her zaman destek olan Dr. Öğretim Üyesi Hatice Gül KÜÇÜKBEZCİ, Prof. Dr. Özdemir KOÇAK, Prof. Dr. Yusuf KILIÇ ve Dr. Öğretim Üyesi Mustafa ARSLAN hocalarıma, özellikle tez yazım döneminde anlayış ve fedakarlık gösteren eşim Fatma TURGUT’a; bu süreçte hayatımıza katılarak bana büyük bir moral kaynağı olan kızım Defne TURGUT’a; sonsuz teşekkür ederim. Ayrıca resmi işlemlerde yardımları bulunan SÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü personelleri Levent ALTUĞUL ve Osman ÇETİNKAYA ile SÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü personellerine teşekkürlerimi bildiririm.

(7)

VI İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ___________________________________________________________________ V İÇİNDEKİLER ______________________________________________________________ VI GİRİŞ _____________________________________________________________________ 1 I. BÖLÜM __________________________________________________________________ 5 DİN VE RİTÜEL ______________________________________________________________ 5 1.1. Din Hakkında Genel Bilgiler ______________________________________________ 5 1.1.1 Tanımları ___________________________________________________________ 5 1. 1. 2. Dinin Kökeni – Gelişimi ve Bazı Olgularla İlişkisi ___________________________ 6 1. 1. 2. 1. Dinin Kurumsallaşması ___________________________________________ 8 1. 1. 2. 2. Dinin Kutsallık ve Tapınım ile Olan İlişkisi ___________________________ 10 1. 1. 2. 3. Dinin Sembol ve Sanat İle Olan İlişkisi ______________________________ 11 1. 2. Dinler İçerisinde Yer Alan Bazı İnançlar ___________________________________ 13 1. 2. 1. Gök _____________________________________________________________ 13 1. 2. 2. Su ______________________________________________________________ 15 1. 2. 3. Tarım ____________________________________________________________ 18 1. 2. 4. Ağaç ____________________________________________________________ 20 1. 2. 5. Hayvan __________________________________________________________ 22 1. 2. 6. Maden – Taş _____________________________________________________ 24 1. 3. Ritüel ______________________________________________________________ 26 1. 3. 1. Ritüel ile ilgili Kavram – Yaklaşımlar ____________________________________ 26 1. 3. 2. Ritüellerin Amaç – Önem ve Faydaları __________________________________ 30 1. 3. 3. Ritüellerde Yapılan Bazı Uygulamalar __________________________________ 34 1. 4. Bazı Ritüel Çeşitleri ___________________________________________________ 39 1. 4. 1. Büyü ____________________________________________________________ 39 1. 4. 2. Yapı _____________________________________________________________ 43 1. 4. 3. Doğum __________________________________________________________ 44 1. 4. 4. Arınma __________________________________________________________ 45 1. 4. 5. Erginleme ________________________________________________________ 47 1. 4. 6. Yedek Ritüelleri ____________________________________________________ 49 1. 4. 7. Kehanet Ritüelleri __________________________________________________ 50

(8)

VII

1. 4. 8. Cenaze __________________________________________________________ 53 1. 4. 9. Günah Keçisi, Kefaret _______________________________________________ 56 1. 4. Dini Düşüncede Kutsallık ______________________________________________ 58 1. 4. 1. Kutsallığın Tarihçesi ________________________________________________ 59 1. 4. 2. Kutsallık Anlayışı ___________________________________________________ 62 1. 4. 3. Kutsal Olmayandan Kutsala Geçiş _____________________________________ 65 1. 4. 4. Kutsal - Sembol İlişkisi ______________________________________________ 70 II. BÖLÜM ________________________________________________________________ 75 RİTÜELLERDE KULLANILAN ADAK – SUNULAR ____________________________________ 75 2. 1. Ritüellerde Kullanılan Hayvan Sunuları ___________________________________ 75 2. 1. 1. Küçükbaş Hayvan Sunuları ___________________________________________ 77 2. 1. 1. 1. Koyun _______________________________________________________ 77 2. 1. 1. 2. Kuzu ________________________________________________________ 81 2. 1. 1. 3. Keçi _________________________________________________________ 82 2. 1. 1. 4. Koç _________________________________________________________ 84 2. 1. 2. Büyükbaş Hayvan Sunuları ___________________________________________ 85 2. 1. 2. 1. Boğa, Sığır, Öküz _______________________________________________ 85 2. 1. 2. 2. At, Eşek ______________________________________________________ 87 2. 1. 3. Domuz ___________________________________________________________ 88 2. 1. 4. Köpek ___________________________________________________________ 90 2. 1. 5. Kuş _____________________________________________________________ 91 2. 1. 6. Hayvan Organları __________________________________________________ 93 2. 1. 7. Diğer Hayvanlar (Balık, Fare?, Maymun) ________________________________ 95 2. 2. İçecek Sunuları ______________________________________________________ 97 2. 2. 1. Bira Sunuları ______________________________________________________ 97 2. 2. 1. 1. KAŠ _________________________________________________________ 98 2. 2. 1. 2. Marnuṷan Birası ______________________________________________ 100 2. 2. 1. 3. Walḫi Birası __________________________________________________ 102 2. 2. 1. 4. Tawal Birası __________________________________________________ 103 2. 2. 1. 5. Diğer Bira Çeşitleri ____________________________________________ 104 2. 2. 2. Şarap ___________________________________________________________ 105 2. 2. 3. Diğer İçecek Sunuları ______________________________________________ 108 2. 3. Yiyecek – Nesne Sunuları _____________________________________________ 109

(9)

VIII

2. 3. 1. Yiyecek Sunuları __________________________________________________ 109 2. 3. 1. 1. Yağ, Un, Tahıl, Tuz Sunuları _____________________________________ 110 2. 3. 1. 2. Bal _________________________________________________________ 112 2. 3. 1. 3. Peynir ______________________________________________________ 113 2. 3. 1. 4. Diğer Yiyecek Sunuları _________________________________________ 115 2. 3. 2. Nesne Sunuları ___________________________________________________ 116 2. 3. 2. 1. Maden Sunuları ______________________________________________ 116 2. 3. 2. 2. Ağaç – Çelenk ________________________________________________ 118 2. 3. 2. 3. Heykel Sunuları _______________________________________________ 119 2. 3. 2. 4. Alet – Silah __________________________________________________ 120 2. 3. 2. 5. Diğer Sunular ________________________________________________ 121 2. 4. Ekmek Sunuları _____________________________________________________ 122 2. 4. 1. Kalın Ekmek _____________________________________________________ 124 2. 4. 2. İnce Ekmek ______________________________________________________ 128 2. 4. 3. Asker Ekmeği ____________________________________________________ 129 2. 4. 4. Yağlı Ekmek ______________________________________________________ 130 2. 4. 5. Yuvarlak Ekmek ___________________________________________________ 131 2. 4. 6. Wageššar Ekmeği _________________________________________________ 132 2. 4. 7. Diğer Sunu Ekmekleri ______________________________________________ 133 2. 4. 8. Bazı Özel Sunular _________________________________________________ 143 III. BÖLÜM _______________________________________________________________ 148 RİTÜELLERDE KULLANILAN OBJELER __________________________________________ 148 3. 1. İnsan – Hayvan Kullanımı _____________________________________________ 148 3. 1. 1. İnsan ve İnsan Uzuvları _____________________________________________ 148 3. 1. 2. Hayvan Kullanımları _______________________________________________ 154 3. 1. 2. 1. Boğa _______________________________________________________ 154 3. 1. 2. 2. Koyun – Keçi _________________________________________________ 156 3. 1. 2. 3. Köpek – Domuz _______________________________________________ 158 3. 1. 2. 4. Kuşlar ______________________________________________________ 160 3. 1. 2. 5. Hayvan Organları _____________________________________________ 163 3. 1. 2. 6. Boynuz _____________________________________________________ 165 3. 1. 2. 7. Diğer Hayvanlar ______________________________________________ 166 3. 2. Ağaç – Bitki Kullanımı ________________________________________________ 168

(10)

IX 3. 2. 1. Ağaç Kullanımları _________________________________________________ 168 3. 2. 1. 1. Sedir _______________________________________________________ 169 3. 2. 1. 2. Ilgın Ağacı ___________________________________________________ 171 3. 2. 1. 3. Zeytin ______________________________________________________ 172 3. 2. 1. 4. GIŠeya _______________________________________________________ 173 3. 2. 1. 5. GIŠhatalkešna _________________________________________________ 174 3. 2. 1. 6. Diğer Ağaçlar ________________________________________________ 175 3. 2. 2. Bitki Kullanımları __________________________________________________ 178 3. 2. 2. 1. İncir ________________________________________________________ 178 3. 2. 2. 2. Gangati _____________________________________________________ 179 3. 2. 2. 3. AN.TAH.ŠUMŠAR_______________________________________________ 179 3. 2. 2. 4. Diğer Bitkiler _________________________________________________ 180 3. 3. Aletler ____________________________________________________________ 183 3. 3. 1. Balta ___________________________________________________________ 183 3. 3. 2. Çivi ____________________________________________________________ 186 3. 3. 3. Bıçak – Hançer ___________________________________________________ 188 3. 3. 4. Diğer Aletler _____________________________________________________ 190 3. 4. Giysi – Süs Eşyaları – İp Ürünleri _______________________________________ 194 3.4.1. Giysi – Kıyafet _____________________________________________________ 195 3. 4. 2. Taç – Başlık ______________________________________________________ 198 3. 4. 3. Süs _____________________________________________________________ 199 3. 4. 4. Kumaş – Deri – Havlu ______________________________________________ 202 3. 4. 5. TUGkureššar – TUGkušiši ______________________________________________ 203

3. 4. 6. Maske __________________________________________________________ 204 3. 4. 7. Asa – Baston _____________________________________________________ 206 3. 4. 8. İp – İğ- Yumak – Yün _______________________________________________ 209 3. 4. 9. KUŠkurša _________________________________________________________ 212

3. 5. Kaplar ____________________________________________________________ 214 3. 5. 1. DUGKUKUB kabı ___________________________________________________ 219

3. 5. 2. DUGḫuppar Kabı ___________________________________________________ 220

3. 5. 3. DUGḫarši Kabı _____________________________________________________ 222

3. 5. 4. DUGḪAB.ḪAB _____________________________________________________ 223

(11)

X

3. 5. 6. DUGšašanna ______________________________________________________ 224

3. 5. 7. šehelliški ________________________________________________________ 225 3. 5. 8. Diğer Kaplar _____________________________________________________ 226 3. 6. Ateş – Ocak – Meşale – Tütsü _________________________________________ 235 3. 6. 1. Ateş ____________________________________________________________ 236 3. 6. 2. Ocak ___________________________________________________________ 240 3. 6. 3. Meşale _________________________________________________________ 243 3. 6. 4. Tütsü ___________________________________________________________ 244 3. 7. Tanrı Heykeli – Sunak ________________________________________________ 246 3. 7. 1. Tanrı Heykeli _____________________________________________________ 246 3. 7. 2. Sunak __________________________________________________________ 252 3. 7. 2. 1. GISbansur ____________________________________________________ 254 3. 7. 2. 2. GIŠbansurAD.KID ______________________________________________ 256 3. 7. 2. 3. GIŠZAG.GAR.RA _______________________________________________ 257 3. 7. 2. 4. Diğer Sunaklar _______________________________________________ 258 3. 8. Su, Yağ, Kan, Bal ____________________________________________________ 258 3. 8. 1. Su _____________________________________________________________ 259 3. 8. 2. Yağ ____________________________________________________________ 263 3. 8. 2. 1. Kaliteli Yağ __________________________________________________ 265 3. 8. 2. 2. Diğer Yağlar __________________________________________________ 266 3. 8. 3. Bal _____________________________________________________________ 267 3. 8. 4. Kan ____________________________________________________________ 269 3. 9. Kapı – Kapı Sürgüsü, Pencere – Perde ___________________________________ 271 3. 9. 1. Kapı ____________________________________________________________ 271 3. 9. 2. Kapı Sürgüsü _____________________________________________________ 273 3. 9. 3. Pencere – Perde __________________________________________________ 275 3. 10. Taht - Silahlar _____________________________________________________ 277 3. 10. 1. Taht ___________________________________________________________ 277 3. 10. 2. Silah __________________________________________________________ 279 3. 10. 2. 1. Mızrak _____________________________________________________ 280 3. 10. 2. 2. Ok - Yay ____________________________________________________ 282 3. 11. Maden - Taş ______________________________________________________ 283 3. 11. 1. Altın ___________________________________________________________ 283

(12)

XI 3. 11. 2. Gümüş _________________________________________________________ 284 3. 11. 3. Diğer Madenler __________________________________________________ 285 3. 11. 2. Taşlar _________________________________________________________ 286 3. 12. Müzik Aletleri _____________________________________________________ 290 3. 13. Diğer Objeler _____________________________________________________ 294 3. 13. 1. Gök Cisimleri ____________________________________________________ 294 3. 13. 1. 1. Güneş _____________________________________________________ 294 3. 13. 1. 2. Ay ve Yıldız _________________________________________________ 295 3. 13. 2. Dil ____________________________________________________________ 296 3. 13. 3. Çukur __________________________________________________________ 298 3. 13. 4. Sandalye - Doğum Sandalyesi ______________________________________ 299 3. 13. 5. Üçgen _________________________________________________________ 301 3. 13. 6. Çadır __________________________________________________________ 302 3. 13. 7. Merdiven ______________________________________________________ 302 3. 13. 8. Çamur _________________________________________________________ 303 3. 13. 9. Ulaşım Araçları __________________________________________________ 304 3.13. 9. 1.GIŠgıgır ______________________________________________________ 305 3. 13. 9. 2. GIŠhuluganni ________________________________________________ 306

3. 13. 9. 3. GIŠMAR.GID.DA ve Diğer Araçlar _________________________________ 307

3. 14. Bilinmeyen Bazı Objeler _____________________________________________ 308 SONUÇ _________________________________________________________________ 311 KAYNAKÇA ______________________________________________________________ 316 Ekler ___________________________________________________________________ 344

(13)

1

GİRİŞ

Hititler, M. Ö. II. Binyıldan itibaren Anadolu’da yaşamış Hint-Avrupa kökenli bir kavimdir. Hititlerin Anadolu’ya dışarıdan mı geldikleri yoksa daha önceki dönemlerden itibaren Anadolu’da yaşayıp yaşamadıkları konusu kesin bir şekilde bilinmemektedir. Anadolu’ya dışarıdan geldiklerini savunan bilim insanları, Anadolu topraklarına nereden giriş yaptıkları ve başkentlerine hangi yolları izleyerek ulaştıkları konusunda farklı görüşler belirtmektedirler.

Hititlerin Anadolu’daki ilk izleri olarak değerlendirebilecek verilere göre, ilk olarak Kuššara Bölgesinde görülmüşlerdir. Kuššara kralı olarak bilinen Pithana, Neša (Kayseri Kültepe) kentini ele geçirmiştir. Pithana’dan sonra kral olan Anitta da Hititlere gelecekte uzun yıllar başkentlik yapacak olan Hattuša kentini ele geçirmiş ve bu kentin bir daha yerleşilmemesi için lanetlemiştir. Ancak Anitta’nın laneti uzun süreli olmamış ve Labarna, bir daha yerleşilmemesi için lanetlenen kenti tekrar yerleşmeye uygun hale getirmiştir. Kendisi de ismini değiştirerek “Hattuša’lı” anlamına gelen Hattušili ismini kullanmaya başlamıştır.

I. Hattušili döneminde (M. Ö. 1650 – M. Ö. 1620) Hititler, Kuzey Suriye ve Assur toprakları üzerine askeri seferler düzenlemişlerdir. Bu seferlerde Halpa, Uršu, Hahhu gibi kentler mağlup edilmiştir. Özellikle Halpa galibiyetinin sonunda, Halpa kentinin Fırtına Tanrısı’nın kültü Hattuša’ya taşınmıştır. I. Hattušili’den sonra kral olan I. Muršili döneminde (M. Ö. 1620 – M. Ö. 1590) Güney doğu yönündeki askeri seferlere devam edilmiştir. Hatta Hitit ordusu bu seferler sonunda Babil’e kadar ilerlemiştir. Ancak Hititlerin, Babil’deki varlığı uzun süreli olmamıştır. I. Muršili, Hattuša’ya geri döndükten sonra, I. Hantili tarafından öldürülmüştür. Bu cinayet ile birlikte Hititlerde, birbirlerini öldürerek tahta geçen kralların kısa süreli hakimiyetleri görülmüş ve “Gasıp Krallar Dönemi” olarak adlandırılan dönem başlamıştır.

Bu dönemde krallığın başına geçen Telepinu (M. Ö. 1530 – M. Ö. 1500), yazdırdığı Fermanı ile kendisinin kral olma durumunu meşru hale getirmiştir. Ayrıca fermanın içeriğinden, kendisinden önceki dönem hakkında bilgiler elde edilmiştir. II. Tuthalia döneminde Batı Anadolu’da yaşayan Aššuwa Krallığı üzerine sefere gidilmiş

(14)

2

ve Hitit kralı bu seferden galip dönmüştür. Kral, savaşta elde ettiği başarılardan dolayı, Fırtına Tanrısına üzerinde yazıt bulunan bir kılıç sunmuştur. Ayrıca bu kral, Kaška, Išuwa ve Hurri toplumları ile de askeri mücadelelerde bulunmuştur.

I. Šuppiluliuma döneminde (M. Ö. 1350 – M. Ö. 1320) Hitit Krallığı oldukça güçlü bir konuma ulaşmıştır. Mısır Kralı Tutankhamon öldüğü zaman, onun karısı Ankhesenamun, Hitit Kralı’ndan oğullarından birisini kendisine eş ve ülkeye kral olması için istemiştir. Hitit kralı olayı araştırdıktan sonra oğlu Zananza’yı Mısır’a göndermiştir. Ancak Zananza yolda, Hititli bir kişinin kendilerine kral olmasını istemeyen insanlar tarafından öldürülmüştür. Bunun üzerine Hitit ve Mısır arasındaki iyi ilişkiler bozulma sürecine girmiştir. II. Muršili’nin hükümdarlığı döneminde (M. Ö. 1320 – M. Ö. 1290) Kaška kavimlerinin tehlikesi uzaklaştırıldıktan sonra Batı Anadolu’ya, Arzawa Krallıkları olarak bilinen küçük krallıklar üzerine askeri sefere çıkmış ve bu seferler sonucunda büyük başarılar elde etmiştir.

Hitit ve Mısır toplumu dönemin en önemli yol güzergahlarına sahip Kuzey Suriye bölgesini hakimiyetlerinde tutabilmek için mücadelelerde bulunmuşlardır. İki toplum arasında yaşanan bu mücadeleler tarihin en önemli savaşlarından birisi olan Kadeş Savaşı’nın başlamasına kadar ilerleyebilmiştir. Savaştan kısa süre önce Hitit Kralı Muwattali (M. Ö. 1295 – M. Ö. 1270), kontrolü daha iyi sağlayabilmek amacıyla başkenti Hattuša’dan, lokalizasyonu konusunda birçok tartışma yaşanan Tarhuntašša’ya taşımıştır. Hititler ile Mısırlılar arasında yapılan savaşın on altıncı yılında güneş tutulması yaşanmış ve taraflar arasında, tarihin en önemli antlaşmalarından birisi olan Kadeş Antlaşması imzalanmıştır.

Mısırlılar ile Kadeş Antlaşmasını imzalayan III. Hattušili’den sonra Hitit Krallığının başına IV. Tuthalia geçmiştir. Bu kral döneminde (M. Ö. 1240 – M. Ö. 1210) Anadolu’da kuraklık dönemi yaşanmıştır. Belki de yaşanan bu kuraklıktan dolayı Hitit Kralı, dini işlere oldukça büyük önem vermiş, ülkedeki birçok kutsal mekanı onartmış, yenilerini yaptırmış ve kült envanterlerini hazırlatmıştır. Sonraki kral II. Šuppiluliuma döneminde (M. Ö. 1210 – M. Ö. 1180) Kıbrıs adası ele geçirilmiştir. Ancak M. Ö. 13. yüzyılın sonlarında yaşanan “Deniz Kavimleri Göçü” – “Egeli Kavimler Göçü” ile Hitit Krallığı çökmüştür. Hitit Krallığı’nı yıkılmasından

(15)

3

sonra Anadolu’da yazılı belgeler görülmemektedir. Bu dönemde Anadolu’da küçük krallıklar yer almış ve bu döneme de “Geç Hitit Krallıkları Dönemi” adı verilmiştir.

Hitit toplumu, Mezopotamya toplumlarından öğrendiği çivi yazısı sistemini, kendi dillerine uyarlayarak kullanmışlardır. Yazıyı kullanmaları sayesinde Hitit toplumunun dini hakkında bilgi sahibi olabilmekteyiz.

Yazılı ve Arkeolojik kaynaklardan öğrenildiği üzere Hititler çok tanrılı inanca sahip olmuşlar ve ülkeleri için “Bin Tanrılı Ülke” demişlerdir. Ancak Hititlerin erken dönemlerindeki, Hattušili’nin Vasiyetnamesi, Telepinu Fermanı gibi yazılı belgeler incelendiği zaman, o, dönemlerde Hitit panteonundaki tanrı sayılarının, Hititlerin son dönemlerine oranla oldukça az sayıda olduğu görülmektedir. Hitit panteonundaki tanrı sayısının artmasının nedenleri, askeri seferlerle ele geçirilen bölgelerdeki tanrı kültlerinin Hitit panteonuna dahil edilmesi ve komşu kültürlerinin Hitit toplumuna olan etkileri (yazı, mit, sanatçı, din görevlileri transferleri) şeklinde gösterilebilir.

Hititler, Fırtına Tanrısı, Güneş Tanrıçası, Ay Tanrıçası vb. tanrısal varlıkların yanında, dağların, nehirlerin, su kaynaklarının hatta bazı objelerin de tanrısal güce sahip olduklarını düşünmüşlerdir. Hatta bu tanrısal varlıkları, yapmış oldukları siyasi antlaşma metinlerinde, şahit olan tanrısal varlıklar olarak belirtmişlerdir.

Hattuša kenti, Hitit siyasi hayatının merkezi olduğu gibi Hitit dini hayatının da merkezi olmuştur. Özellikle Tapınak I (Büyük Tapınak) Hitit panteonunda yer alan Fırtına Tanrısı ve Güneş Tanrıçasına adanmıştır. Kentte bulunan diğer tapınaklar da özellikle Tapınaklar Mahallesindekiler, Hitit panteonunda yer alan tanrı-tanrıçaların tapınakları olmuşlardır. Bu tapınaklarda, tapınağın sahibi olan tanrısal varlıkların günlük ritüelleri düzenlenmiş, tanrı tasvirlerinin ve dolayısıyla da tanrıların bakımları yapılmış olabilir. Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı ise Hitit dini içerisinde yer alan tanrısal varlıkların temsil edildiği ve Hitit dini hakkında en önemli bilgi sağlayan arkeolojik kalıntılardan birisi olmuştur.

Eskiçağda birçok toplumda olduğu gibi Hititlerin de dini hayatlarında, belirli süre aralıkları ile kutladıkları bayramlar olmuştur. Bu bayramların en önemlileri

AN.TAH.ŠUMŠAR, Nuntarriyašha, KI.LAM, Išuwa, Hadauri ve Haššumaš bayramları olmuşlardır. Bu bayram kutlamaları sırasında, Kral-Kraliçe ve bazı ritüeller sırasında

(16)

4

prens, kutsal mekanlara giderek, geleneksel hale gelmiş bayram ritüellerini gerçekleştirmişlerdir.

Hititlerin dini inançlarında, bayram kutlamaları sırasında gerçekleştirdikleri ritüellerin dışında, bireysel veya toplu bir şekilde uyguladıkları birçok ritüel de yer almaktadır. Bu ritüeller, doğum, erginleme, cenaze, arınma, günah çıkarma, yerine koyma, kehanet, büyü ve yapı ritüelleri olmuşlardır. Bu ritüellerin gerçekleştirilmeleri sırasında birçok obje kullanılmıştır. Kullanılan bu objelerin, bazı ritüellerde ortak obje, bazı ritüellerde ise ünik obje olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu çalışma ile, Hititlerin dini hayatlarındaki ritüellerde kullanılan objelerin, hangi obje türlerinin hangi ritüellerde az veya yoğun bir şekilde kullanıldığını, ritüeldeki kullanım amaçlarının nasıl olduğunu belirlemeye çalıştık.

(17)

5

I. BÖLÜM DİN VE RİTÜEL

1.1. Din Hakkında Genel Bilgiler

İnsanoğlu var olduğu andan itibaren din ile iç içe olmuştur. Bu birliktelik günümüze kadar süregelmiştir. İnsanlık tarihine baktığımız zaman, günümüzde olduğu gibi, geçmişte de insanların birçok farklı dine inandıkları görülmüştür. Yapılan araştırmalarda bu dinlerin, birbirinden faklı içeriklere ve özellikle, farklı ayin ve ibadetlere sahip oldukları ortaya çıkarılmıştır1. Böylece aynı dönemde, birbirine yakın bölgelerde yaşayan insanların dinlerinde bile büyük farklılıkların olduğu görülebilmiştir. Bu farklılıklar da din çalışmalarında araştırma yapmayı ve sonuç çıkarmayı zorlaştıran etmenler olmuştur.

1.1.1 Tanımları

Tarihi süreç içerisinde çok çeşitli dini inançlar olduğu gibi, benzer şekilde, birçok din araştırmacısı tarafından da dinin tanımları yapılmıştır. Araştırmacıların bu tanımları yapmaları konusunda Droogers, dini tanımlamanın bir yanda gerekli, açıklayıcı ve yararlı bir çalışma olduğunu; diğer yandan ise gereksiz imkansız ve kendini merkeze alan bir çalışma olduğunu belirtmiştir2. Şüphesiz Droogers’ı böyle bir yoruma götüren düşünce, alanın oldukça karmaşık olmasıdır. Çünkü din tanımını yapan uzmanlar, inceledikleri dinin özelliklerine veya onun içerisindeki çalışma konularını merkeze alarak tanımlar üretmeye çalışmışlardır.

Turner, Din (Religio) kelimesinin kökünün bir araya getirmek, bağlamak, birleştirmek anlamlarına geldiğini belirterek, dinin, insanları bir araya getiren duygu olduğunu belirtmiştir3. Durkheim dini, ayrı ve yasak görülen olgularla ilişkili olan ve kendisine katılan insanları, tapınak adı verilen manevi topluluk durumunda birleştiren

1 Freyer 2013, 53. 2 Droogers 2012, 415.

3 Ayrıca bir araya getirmenin toplanma amaçlı; bağlamanın ise düzene koyulmuş bir zihniyet oluşturma amacı taşıdığını da belirtmektedir. Turner 2012, 150.

(18)

6

tutarlı inanç ve eylemler dizgesi olarak tanımlamıştır4. Geertz, yaratılışla ilişkili düşünce sistemini açıklayan, bu açıklamayı inanan insanlara onaylatan, kabul ettiren ve bu insanlara uzun süreli güçlü ve kapsamlı bir ruh hali sağlayan bir semboller sistemi olarak belirtmiştir5. Starke ve Finke, dinin, tanrı veya tanrılarla alışverişin kurallarını belirleyen açıklamalar olduğunu ifade etmişlerdir6. Cox ise, birçok din araştırmacısının teolojik olarak yaptıkları tanımları inceleyerek, onların yaptıkları tanımlardan özet bir tanım üretmektedir. Onun tanımına göre bir şeyin din olabilmesi için, genel bir yüce varlığa, gizemli tabiatüstü varlıklara hem korku hem de cezbedici yönden yaşanılan inanca sahip olması gerekmiştir7. Droogers ise dini, kutsalın tecrübe edildiği bir alan şeklinde tanımlamıştır8. Vergote’ye göre din, kültür içerisindeki sembolik sistemler, sübjektif bir hayat ve sosyal kurum şeklinde olmuştur9.

Araştırmacıların belirttikleri tanımlar incelendiği zaman Turner, Durkheim ve Geertz’e ait din tanımlarının, insanları birleştirici, bir araya getirici yönü üzerinde durduğu görülmektedir. Cox’un tanımında ise dolaylı bir şekilde, korku, fayda ve gizem aracılığı ile birleşme bulunmaktadır. Bu tanımlamaları göz önüne alarak çalışmamız için, din, “verebileceği iyilikler ve kötülükler sebebiyle insanları bir araya getirebilen, tapınım, dua, gibi çeşitli kutsallıklara sahip öğeleri bulunan, manevi varlık ya da varlıklara duyulan inanç sistemidir” şeklinde kendi din tanımımızı üretebiliriz.

1. 1. 2. Dinin Kökeni – Gelişimi ve Bazı Olgularla İlişkisi

İnsanoğlunun ortaya çıktığı dönemlerden itibaren var olduğu düşünülen din veya tanrı kavramı, daha sonra hızlı bir şekilde gelişme göstermiştir. Dinlerin kökeni yani nasıl oluştuğu, insan zihnine din, tanrı düşüncesinin nasıl belirdiği konusunda çeşitli görüşler belirtilmiştir. Ancak Cox, dinlerin durağan olgular olmadığını

4 Durkheim 2010, 76. 5 Geertz 1998, 182. 6 Stark – Finke 2000, 91.

7 Ayrıca Cox, din için ne kadar çok tanımlama yapılırsa yapılsın mükemmel bir tanıma ulaşılamayacağını, yapılan tanımların ancak çalışma tanımı olabileceğini de belirtmektedir. Cox 2004, 18, 19, 33.

8 Droogers 2012, 435. 9 Vergote 1999, 16.

(19)

7

belirterek, dinlerin temellerinin öğrenebilmesi amacıyla yapılan çalışmaların önemli sonuçlar getiremeyeceğini belirtmektedir10. Eliade de benzer şekilde günümüzde aktif olarak yaşamayan dinlerin kökeni hakkında kesin bilgilerin elde edilemeyeceğini düşünmektedir11.

Dinin kökenleri hakkında kesin bilgiler elde edilemeyecek olsa da dinin ortaya çıkışı hakkında önemli görüşler belirtilmiştir. Frazer’ın düşüncesine göre; ilkel insanlar doğaüstü varlıkların olduğunu düşünmeye başladıkları zaman, bu varlıkların, kendilerinden üstün varlıklar olduğunu düşünmemişlerdir. Kendi istediklerini tanrılara yaptırabilmek için onları korkutup zorlayabilmişlerdir. Dolayısıyla bu doğaüstü varlıkları kendileri ile eşit veya denk olarak görmüşlerdir. Ancak insanların dünya hakkında bilgileri arttıkça, kendilerinin güçsüz olduğunu anlamaya başlamışlardır. Frazer’a göre bu durumda insanlar, kendi güçsüzlükleri ile birlikte bu doğa üstü güçlerinde zayıflığını düşünmemişlerdir. Onun düşüncesine göre, bu durumun tersine düşünerek onların kendilerinden çok üstün varlıklar olduklarını düşünmüşler ve bu varlıkların dünyayı yönettiklerini kabul etmişlerdir12. Yani Frazer ilk dinsel oluşumun, korku ve kaygıdan ortaya çıkmış olabileceğini belirtmektedir. Durkheim ise Frazer’ın bazı inançların kökenlerini göremediğini belirterek, dinin korku ve kaygı ortamında değil de tamamen dostluk, doğal koruyuculuk şeklinde ortaya çıktığını düşünmektedir13.

İnsanlar, kendilerinden üstün güçlerin olduğunu kabul etmelerinden sonra, onları çeşitli varlıklarla özdeşleştirmeye başlamışlardır. Bu aşamada insanlar, doğada gördüğü her varlığın bir ruhu olduğunu düşünmüşler yani animizm dönemini yaşamışlardır. Daha sonra ise yaşadıkları dünyalarını bu ruhlardan arındırma sürecine girerek, her nesnenin bir ruhu olmadığını düşünmüşlerdir. Bu aşamadaki düşüncelerine, her bir ağacın tek tek kutsal olmaları yerine, ağaçları yöneten idare eden

10 Cox 2004, 66.

11 Eliade, bu düşüncesini belirtirken, düşüncesini ispatlamak amacıyla, günümüzde gerçek bir Eleusis ritüeline katılamayacağımızı, bu ritüelin pratiksel bir katılımcısı olamayacağımızı belirtmektedir. Eliade 2014, 205.

12 Frazer 2004, 33; Frazer 2015, 383, 384. 13 Durkheim 2010, 49, 311.

(20)

8

bir Orman Tanrısı ya da Kutsal Orman’ın bulunmasını örnek verilebilir14. Ağaç için verilen örnek haricinde, dağ, ırmak gibi diğer varlıkların da benzer şekilde düşünülmesi sonucunda insanlığın, bu dönemden sonra çok tanrılı dini inançlara geçtiği söylenebilir15.

Dinin ve dolayısıyla tanrıların varlığını kabul eden insanlar, hayatlarını onlara göre yaşamaya başlamışlardır. Günümüzde modern insanın sadece fiziksel aktivite olarak gördüğü birçok eylem, ilkel insanlar için birer dinsel aktivite niteliğinde olmuştur16. Böylece, dinin, oluşumundan kısa bir süre sonra, dönem insanlarının hayatlarının merkezinde yer aldığını, yani gündelik hayatlarının her anında dinin bulunduğunu düşünebiliriz. Bu durum modern insanlar için biraz mantıksız görülebilmektedir. Ancak Lucien Lévy-Bruhl tarafından, ilkel insanların dini hayatlarındaki bazı olgularda mantık aranmaması gerektiği vurgulanarak, bu toplumların ikili bir gerçeklik içinde yaşadıkları düşüncesi belirtilmiştir. Bu düşünceye göre birinci gerçeklik, insanların gördüğü, dokunduğu yani duyularıyla algıladıkları maddi dünya; ikinci gerçeklik ise duyularla algılanamayan, varlıkları hissedilebilen manevi dünya olmuştur. Bu iki dünyanın, ilkel insan tarafından, ayrı iki dünya olarak görülmediği, tam tersine birbirine karışmış bir şekilde görüldüğü belirtilmiştir17. Böyle bir düşünceye sahip olan insanların da modern insan yaşamına göre kıyasla, çok yoğun olan gündelik yaşamlarındaki dinsel düşünce, normal olarak karşılanabilir. Hitit toplumunda yaşayan insanların da benzer şekilde hayatlarının hemen hemen her yerinde din öğesinin yer aldığını söyleyebiliriz.

1. 1. 2. 1. Dinin Kurumsallaşması

Günümüzde sıklıkla karşılaşılan “kurumsallaşma” terimi genel olarak, modern insanın iş hayatında kullanılan bir terim olmuştur. Kurulan şirketler veya kurumlar gelişmeye başladıkları zaman, belki de gelişmenin bir şartı olarak kurumsallaşma

14 Frazer 2015, 411, 419.

15 Çok tanrılı dine olan inanç aşamasından sonra ise insanlık, özellikle İlahi Dinlerle birlikte Tek tanrılı inanç sistemlerine geçmişlerdir.

16 Eliade 2003, 53, 54; Freyer 2013, 61; Eliade, bu dönem hakkında “İnsan olmak dini bir varlık olmaktır” tabirini de kullanarak, dinin ilkel insanın hayatındaki önemini belirtmiştir. Eliade 2015, 14. 17 Lucien Lévy-Bruhl 2006, 143.

(21)

9

sürecine girerek, işlerin daha kolay ve hızlı gerçekleşmelerini sağlamışlardır. Çünkü bu sayede, kendi içlerinde iş bölümünü oluşturarak, herhangi bir değişiklik veya olumsuzluk durumunda ortaya çıkan boşluk, çok kısa bir süre içerisinde doldurulabilmiştir.

Dinler gelişim süreçlerinde, aynı zamanda kurumsallaşma sürecine de girmişlerdir. Kurumsallaşmanın belirtileri olarak eski dinlerde, özellikle çok tanrılı inançlarda, tanrıların, kendilerine ait olan dünyalarında bir liderleri olmuştur18. Ayrıca panteonda yer alan tanrı – tanrıçalar belirli görevleri üzerlerine alarak, dünyanın ve insanlığın idare edilmesinde görev paylaşımında bulunmuşlardır19. Tanrılar dünyasında belli bir iş bölümü / görev paylaşımı olan toplumlarda, panteonda yer alan tanrıların sayıca çok olmasından dolayı, tanrılarla ilgilenmek, özel din uzmanlarının görevi olmuştur20. Zamanla da bu din uzmanları, yönetim tarafından belirlenen bir hiyerarşi ile resmi görevliler olarak belirlenmişler ve sistemin içerisine dahil edilmişlerdir.

Dinlerin kurumsallaşması ile ilgili veriler sadece bunlar olmamıştır. Bu bilgilerin yanında, ritüellerin yapılacağı zamanları gösteren dinsel takvimin bulunması21; çeşitli dini içeriklere sahip ritüel metinlerinin, yönetim tarafından yazılı hale getirilmesi ile sağlanan standartlaşma22 da dinlerin kurumsallaşması yolunda bilgiler sağlayan önemli hareket noktaları olmuştur.

Hitit dini inaç sistemi içerisinde dinlerin kurumsallaşması ile ilgili dayanak noktaları incelendiği zaman, Hitit dininde de tanrıların başında bir liderlerinin bulunduğu görülmektedir. Panteonda yer alan diğer tanrısal varlıkların da kendilerine ait yerine getirmekle görevli oldukları görevlerinin varlığı bilinmektedir. Bu tanrısal varlıkların kültü ile ilgili dini görevler, yönetim tarafından belirlenen ve

18 Köktürk 2014, 241. 19 Freyer 2013, 24 – 26. 20 Hamilton 2012, 201.

21 Dinsel takvim Eliade tarafından tapınımın zayıflığı ile de ilişkilendirilmiştir. Dinsel takvimi olmayan toplumların ritüellerini rastlantısal olarak gerçekleştirdiklerini belirtmiştir. Eliade 2003, 75, 76. 22 Cox 2004, 174.

(22)

10

görevlendirilen çeşitli rahip – rahibeler yani çeşitli din uzmanları tarafından yürütülmüştür.

Hitit dininde kim tarafından belirlendiği bilinmeyen ancak yönetim tarafından düzenli bir şekilde uygulanan dinsel bir takvim bulunmaktadır. Hititlerin dini hayatlarında bulunan birçok bayram, bu takvimin belirlediği zamanlarda veya zaman aralıklarında, düzenli olarak kutlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca birçok ritüel metni de Hititler tarafından yazılı hale getirilmişler ve dini işlemler bu yazılı metinlerin verdiği bilgiler doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.

Dinlerin kurumsallaşması ile ilgili veriler ile bu verilerin, Hititlerdeki durumunu incelediğimiz zaman, Hitit dininin ilkel ve rastgele gelişen bir din olmadığını, bilinçli bir şekilde gelişen, dönemine göre kurumsallaşmış bir din olduğu söylenebilir.

1. 1. 2. 2. Dinin Kutsallık ve Tapınım ile Olan İlişkisi

Eskiçağ insanları, hayatlarını kolaylaştırabilecek tek varlığın inandıkları tanrılar olduklarını düşünmüşlerdir. Bu yüzden, din, eskiçağ insanlarının hayatlarının hemen hemen her alanında varlığını hissettirmiştir.

Eskiçağ insanlarının dinsel hayatlarında dini herkesin bilmediği, bilen kişilerin de ritüel veya çeşitli törenlerde, uygulamayı gerçekleştirdikleri görülmektedir23. Bu uygulamalar görme, dokunma, işitme öğeleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Cassirer, tapınmalardaki bu uygulamalar ile sadece görülebilir dünya ile iletişim kurulmadığını, aynı zamanda görülmeyen dünya ile de iletişim kurulduğunu belirtmiştir24. Ayrıca çeşitli dinlerin tapınım ile ilgili metinlerinde belirtilen ölçütlerin, asgari ölçütler olduğu, bu yüzden tapınımdaki üst sınırın bir ölçüsünün olmadığı da düşünülmektedir25

23 Eliade 2003, 29, 30. 24 Cassirer 2011, 136. 25 Bilgin 2011, 65.

(23)

11

İnsanlar kendileri üzerinde önemli etkileri olan tanrısal varlıklar ile iyi geçinmeye çalışmışlar ve onların kültlerinin gereklerini düzenli bir şekilde yerine getirmişlerdir. Hitit metinlerinden öğrenildiği üzere, bu külte ait görevler, karşılıklı çıkar ilişkilerine dayanmıştır. Bu çıkar ilişkisi, insanların, tanrılardan hayatlarını kolaylaştırmasını, tanrıların da insanlardan, kendi bakımlarının yapılmasını istemesi üzerine olmuştur.

Bu bilgilerden, kutsallığın, eski toplumların hayatlarının her alanında olduğunu, tapınımlarında ise, kendi menfaatlerini gözeterek tanrılarını memnun etmeye çalıştıkları söylenebilir.

1. 1. 2. 3. Dinin Sembol ve Sanat İle Olan İlişkisi

Sembol kelimesinin tanımı, en basit anlamıyla, somut bir varlığın içinde, soyut bir anlam taşıması şeklinde yapılabilir. Yani bir objenin sembol olabilmesi için, düşünsel bir temele ve aynı zamanda duyusal olması gerektiğine değinilerek onun algılanabilir olması gerektiği belirtilmiştir26. Sembol ile insan arasındaki düşünsel ve duyusal bağ arasındaki ilişkiyi, yani sembolden anlama doğru geçişi, zihin yapmaktadır27.

İnsanın içinde yaşadığı dünyada yer alan nesneler, insan için maddi bir evren oluşturmuş ve insanlar da bu evrenin içinde yaşamışlardır. İnsanların oluşturduğu sembolik formlar da sembolik evreni oluşturmuştur. Yaşanılan dünyanın da bu sembolik evren tarafından çevrelendiği belirtilmiştir28. İnsanların da maddi evrende yani yaşadıkları dünyada gördükleri sembollerin, bu sembolik evrenin yansımaları olduğu düşünülebilir.

Sembollerin insan hayatında önemli rolleri bulunmaktadır. Bu roller kimi zaman, birden çok kişinin paylaştığı kültürel bir dünya oluşturması; bireyleri eylemlere yönelten çağrışımlar yapabilmesi ve öğrenme sürecindeki roller şeklinde

26 Köktürk 2014, 57, 59, 70, 105. 27 Whitehead 2001, 28 – 30. 28 Cassirer 2011, 159, 160.

(24)

12

ifade edilmektedir29. Özellikle dini hayatta semboller aracılığıyla kültürel bir dünya oluşturabilir; herhangi bir kişiyi bir şeye yöneltebilir ve hatta ondan uzaklaştırabiliriz. Görsel olarak da semboller yardımıyla insanların öğrenme süreçlerini de hızlandırabiliriz.

Sembollerin var olduğu andan itibaren, dünyanın her yerinde aynı anlama ve öneme sahip olduğunu, düşünmememiz gerekmektedir. Çünkü toplumların kültürlerinde görülen farklılıklar, onların sembollere verdikleri değere de yansımaktadır. Aynı zamanda semboller, toplumdan topluma farklılık gösterdiği gibi, zaman içerisinde yeni anlamlar kazanmış, anlamı daralmış veya kaybetmiş de olabilmektedir.

Din ile sanatın ilişkisi, dinin sembol ile olan ilişkisiyle yakından ilişkilidir. Çünkü sanatı, sembollerin görsel olarak insanlara yansıtılması / aktarılması şeklinde düşünebiliriz.

Dini hayatta sanatın, kutsalı ifade etme, onaylama ve tecrübe etmenin birçok tarzını ifade etmeye yarayan, geniş bir terim olduğuna değinilerek, müziğin, dansın, resmin, kıyafetin, heykelin, kabartmanın ve mimari gibi öğelerin bu kapsama girdiği belirtilmiştir30.

İnsanların tarih boyunca dini amaçlarla ürettikleri sanat eserleri incelendiği zaman, bu eserlerde sembollere de yer verildiği görülmektedir. Yani sanat aracılığıyla sembol, insanlara gösterilmiştir. Ayrıca sembolün kendisi de başlı başına bir sanat olarak değerlendirilebilir. Bunlardan dolayı din, sanat ve sembolün birbirleri ile yakından ilişkili olduklarını, özellikle din alanında, birbirlerini tamamlayıcı unsurlar olarak görülmesi gerektiği düşünülebilir.

29 Bilgin 2011, 114. Cox da özellikle dini sembollerin anlamlar yayarak öğrenme ve aktarım sürecinde önemli rolleri olduğunu düşünmektedir. Cox 2004, 30, 31.

30 Cox 2004, 156, 157. Ayrıca Durkheim, sanatın, dinin sert ve katı yanlarını saklayabilecek niteliklere sahip bir araç olduğunu da belirtmektedir. Durkheim 2010, 520.

(25)

13

1. 2. Dinler İçerisinde Yer Alan Bazı İnançlar

İnsanlık tarihi boyunca birçok din tapınım görmüştür. Bu dinlerde tapınımlar sadece baş tanrı veya diğer tanrılara olmamış, aynı zamanda, gök, su, tarım, bitki gibi bazı unsurlar da dinlerde çeşitli inançlar olarak yer almışlardır. Bu inançların oluşmasında belki de yine tanrıların payı olmuştur. Örneğin Fırtına, Ay, Güneş tanrı / tanrıçalarına olan inanç sayesinde, Gök - Gökyüzünün kutsallığına ait inançlar ortaya çıkmış olabilir.

1. 2. 1. Gök

Eskiçağ toplumlarının neredeyse hepsi Gök ile ilişkili kutsal inançlara sahip olmuşlar ve Göğü kutsal kabul etmişlerdir. Göğü kutsal olarak düşünmelerinin en önemli nedenleri, Gök Tanrısına inanmaları veya tanrılarının ve özellikle Gök - Baş tanrılarının31 Gökyüzünde yaşıyor olduğu düşüncesi olmuştur.

Gök Tanrılarının varlığı, tarihi süreç içerisinde, başlangıçtaki orijinal hali ile devam etmemiştir. Bu tanrıları ve onların toplumlar içerisindeki durumlarını irdeleyen Eliade, tanrıların evrim sürecinin oldukça karmaşık olduğuna değinerek, gelişim süreçlerini iki çizgiye ayırmıştır. Bunlardan birincisi, dünyanın efendisi olan mutlak hükümdar şeklindeki Gök tanrı; İkincisi ise toprak tanrıçasının eşi, yağmur yağdıran, toprağı dölleyen Gök tanrıdır. İkinci çizgide verilen tanrısal güç tiplemesi Eliade tarafından Boğa ile sembolize edilerek tarım ile ilişkilendirilmektedir32. Yazılı ve arkeolojik belgelerde görüldüğü gibi, Hititlerin Fırtına Tanrısının sembolü de Boğa olmuştur. Hitit dini inancına göre bu tanrı, yağmuru, ülkeye bereketi getiren dolayısıyla da insan hayatının devam etmesinde en önemli rolü olan tanrı olarak düşünülmüştür.

31 Örneğin, Eski Yunan toplumunda Gök, Zeus’a verilmiştir: “Ben, kura çektiğimiz sırada sonsuza dek kalmak üzere köpük beyazı denizi aldım. Yine Hades, zifiri karanlığı aldı ve Zeus bulutlar arasındaki engin gökyüzünü kazandı.” İlyada XV, 190 – 192. Benzer bir şekilde Sumer mitolojisinde de Tanrı An, gökyüzünü ele geçirerek Gök Tanrısı olmuştur.

(26)

14

Eskiçağ toplumlarında göğün kutsal olmasının diğer nedenleri arasında, göğün, insan ve yaşam gücünün temsil edemediği pek çok durumu temsil etmesi, sonunun bilinmemesi, insanların ulaşamayacağı konumda bulunması, insan hayatını kolaylaştıran Güneş ve Ay gibi gezegenlerin gökte olmaları da diğer nedenler arasında bulunmaktadırlar33.

Göğün bu kutsallığı insanların ilgisini çekmiş ve insanlar, bu bölgeye ulaşmayı arzulamışlardır. Ancak kutsal olan bu gök yüzüne ulaşma ayrıcalığı herkese verilmemiştir. Çünkü bu kutsal yere ulaşabilmek için belirli dini bilgilere sahip olmak gerekmiştir. Seçilmiş veya özel yetenekli bu kişilerin göğe ulaşmak için ritüellerde merdiven kullandıkları görülmektedir.

Ritüellerde merdiven kullanılmasının temel amacı Eski Ahit’te de geçtiği üzere göğe ulaşmaktır. Tekvin 28:1134’de melekler, yeryüzüne merdiven kullanarak inip çıkmışlardır. Böylece merdiven, o anda, axis mundi konumuna yani tanrısal varlıkların bulunduğu gökyüzü ile, insanların yaşadığı yeryüzü arasında bağlantı kuran bir obje olmuştur.

Ritüel sırasında merdiven kullanılması ve seçilmiş kişinin, bu merdiven ile yukarıya tırmanmasının anlamı, insanın kaderini aşması, en üst kozmik zirvelere ulaşması, yani kutsanması ve tanrısallaşması olarak düşünülmektedir35. Bu amaçla Mısır krallarının bazı ritüellerde merdiven ile göğe tırmandığı36, bazı Asya halkları, Trakya halkları, Mithra kültü ritüellerinde37 ve bazı Hint toplumlarının ritüellerinde merdiven kullanılarak göğe çıkıldığı belirtilmiştir38.

33 Eliade 2003, 61, 62.

34 “Ve Yakub Beer-şeba’dan çıktı ve Harana doğru gitti. Ve bir yere erişip orada geceledi, çünkü güneş batmıştı ve o yerin taşlarından birini alıp başının altına koydu ve o yerde yattı. Ve rüya gördü ve işte, yeryüzüne bir merdiven dikilmiş ve başı göklere ermişti ve işte onda Tanrı’nın melekleri çıkmakta ve inmekte idiler.” Tekvin 28, 10 – 12.

35 Eliade 2003, 121. 36 Eliade 2012, 121. 37 Eliade 2003, 118, 119. 38 Eliade 1992, 25.

(27)

15

Gök yüzünün kutsal olarak düşünülmesini sağlayan önemli unsurlardan birisi de Güneş olmuştur. Güneş, gündüzleri dünyayı aydınlatarak hayatı kolaylaştırmış, yaydığı ısı ile de dünyayı yaşanılacak bir hale getirmiştir. Ayrıca her gün yeniden doğmasıyla da sonsuz bir ömre sahip olduğu düşünülerek, insanların düşüncesinde sonsuzluğu sembolize etmiştir39. Birçok eskiçağ toplumunda da tanrı olarak görülmüştür. Bu yönüyle de güneş, zaten kendisi de başlı başına bir tapınım objesi olmuştur.

Eskiçağ toplumlarının dinlerindeki Gök inançlarının oluşmasında Ay’da önemli bir rol oynamıştır. Tüm özelliklerinden önce kendisini sürekli olarak yenilemesinden dolayı, sonsuzluğu temsil etmiştir. Ayrıca kadınların üreme özelliklerinin Ay tarafından düzenlendiği birçok eskiçağ toplumu tarafından düşünülmüştür40. Birçok toplumun inanç dünyasında ölü ruhlarının gittiği ikamet yeri olmuştur41. Dolunay dönemlerinde med-cezir hareketine neden olduğundan suların da Ay’ın kontrolü altında bulunduğu ve özellikle Mezopotamya toplumlarında, suyun geldiği düşünülen yerlerden birisinin, Ay’ın deposu olduğundan bahsedilmiştir42. Ay’ın en önemli sembolleri ise, Dolunay, Yarım ay ve Hilal şekli ile ikili kıvrım şeklindeki boynuzlar olmuştur.

1. 2. 2. Su

İnsanlar için hayati öneme sahip olan suya, insanlar tarafından tarihin her döneminde büyük önem verilmiştir. Suyun insanlar için hangi dönemden itibaren dinsel bir anlam ifade ettiği bilinmese de insanlığın ilk dönemlerinden itibaren dinsel öneme de sahip olduğu düşünülebilir.

39 Herakleitos “Güneş her gün yenidir” demiştir. Fragmanlar, VI.

40 Ay ile ilişkili birçok ilkel inancın temeli, Ay’ın evreleri ile kadın yumurtasının evrelerinin eş görünümlü olduğu düşüncesine dayandırılmaktadır. Ateş 2001, 135.

41 Bu düşünce ile özellikle Yarım Ay simgesinin cenaze ile ilgili bir sembol olarak kullanıldığı düşünülmekte ve yine Ay’ın, ölüm ile ilgili olarak, kader konusunda da yetkili olduğu belirtilmiştir. Eliade 2003, 184, 189, 190.

(28)

16

Babillilerin Enuma Eliş isimli destanında yaratılıştan bahsedilirken, Apsu ve Tiamat’ın sularını ilk başlarda tek bir kaynakta topladığından bahsedilmektedir43. Destanda geçen bu bilgiden hareketle, Babil ve belki de Mezopotamya toplumları için her şeyin öncelinin su olduğu söylenebilir.

Su din alanında birçok anlama sahip olmuştur. Suyun evrenin yaratılışının simgesi, büyüsel bir madde olduğu; suyun iyileştirici bir gücünün varlığı ve suda yaşam, güç ve sonsuzluk olduğu belirtilmiştir44. Ayrıca suyun gerçek varlık haline geçmemiş maddelerin deposu olduğu da düşünülmektedir45.

Dini alanda büyük bir öneme sahip olan su, eskiçağ toplumlarının birçoğunun ritüelinde çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Suyun ritüellerde en yaygın biçimde kullanım şekillerinden birisi banyo uygulaması olmuştur. Birçok toplumun ritüellerinde, ritüelden önce, ritüel sırasında veya ritüelden sonra banyo yapılmıştır46. Benzer şekilde banyo uygulamaları Hititlerde de görülebilmektedir. Ritüellerde bu yıkanma, banyo yapılması gibi uygulamalar, büyük bir ihtimalle temizlik, arınma gibi amaçlardan dolayı uygulanmıştır.

Suya batırma, birçok toplumunun dini hayatlarında görülebilmektedir47. Hristiyanlık dinine “vaftiz” şeklinde geçen bu uygulamanın hangi dönemden itibaren uygulanmaya başlandığı bilinmemektedir.

Ritüellerde suya batırma uygulaması dinsel açıdan büyük öneme sahip olan bir uygulama olmuştur. Bu uygulama iki aşamalı olduğundan dolayı iki aşamalı olarak

43 “Üstte gök henüz mevcut değilken, altta yer henüz mevcut değilken, onları doğurtan ilk öncel Apsu Mummu ve hepsini doğuran Tiamat, hala sularını ayırmamışken otlaklar da yoktu, bir sazlık bile görünmüyordu…” Heidel 2000, 33.

44 Eliade 2003, 200. 45 Eliade 1992, 181.

46 Örneğin Madagaskar’da gerçekleştirilen ritüelde kral halkından madeni para biçiminde Hasina aldıktan sonra bir ritüel banyosu yapmaktadır. Bloch 2013, 108 – 112.

47 Örneğin Pausanias, Arcadia’da kuraklık olduğu zaman rahibin Lycaeus Dağı’ndaki su kaynağına meşe ağacı dalı batırdığını, bu ritüelin işe yaradığını ve kısa bir süre içerisinde de bulutların görünmeye başladığını da belirtmektedir. Pausanias VIII, 38.

(29)

17

incelenmesi gerekir. Uygulamanın birinci aşaması suya batırma eylemi, ikinci aşaması ise sudan çıkarma eylemi olmuştur.

Birinci aşama olan suya batırma, ilk şekle geri dönüşü, maddenin biçimini kaybedişini yani kısacası ölümü, yok oluşu temsil etmektedir48. Bu anlam Hristiyanlıktaki vaftiz uygulamasında da görülmektedir49. Suyun içinde geçirdiği sürede ise batırılan objenin arındığı düşünülebilir.

İkinci aşama olan sudan çıkarılmada ise, birinci aşamadaki anlamların tersinin gerçekleştiği düşünülmektedir. Sudan çıkış eylemi ilk kez yaratılışın tekrarı ve yenilenmedir. Sudan çıkarılan obje, kötülüklerinden ve günahlarından arınmış, yeniden doğmuş gibidir50.

Suya batırma uygulaması, içerdiği anlam ve görünen uygulamalar bakımından genellikle bir çeşit arınma ritüeli olarak düşülmektedir. Ancak Frazer bu uygulamanın hem bereket hem de bir çeşit kehanet uygulamasında da kullanıldığını düşünmektedir51.

Su ile yapılan bir başka ritüel uygulaması da su serpme uygulaması olmuştur. Bu uygulama genellikle yağmur ritüellerinde kullanılmıştır52. Bu ritüellerde bu şekilde

48 Eliade 2003, 196, 197, 202 – 204.

49 “Mesih İsa'ya vaftiz edildiğimizde, hepimizin O'nun ölümüne vaftiz edildiğimizi bilmez misiniz? Baba'nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürmek üzere vaftiz yoluyla O'nunla birlikte ölüme gömüldük.” Romalılar 6, 3, 4.

50 Eliade 2003, 196, 197, 202 – 204.

51 Oberkhain’li Slovenler, hasırdan bir kuklayı köyün içinde dolaştırdıktan sonra, kuklayı suya atmışlar veya yakmışlardır. Çıkan alevlerin yüksekliğine göre de gelecek hasadın bolluğuna karar verdikleri belirtilmiştir. Frazer 2004, 99. Eliade de suya batırma uygulamasının bereket ile ilişkili olduğunu düşünmektedir. Eliade 2003, 202, 203.

52 Rusya Dorpat yakınlarında bir köyde kuraklık dönemlerinde kuraklık olduğu zaman, üç adam ağaca tırmanır ve farklı uygulamalar yapardı. Adamlardan biri bir demet ince bir dal ile kovadan su serperdi. Frazer 2004, 13, 14. Kerakiler, yağmur yağacağı zaman ne oluyorsa, yağmur ritüellerinde onu tekrarlamışlardır. Bu ritüellerde gök gürültüsüne benzeyen sesler çıkarmışlar ya kovadan ya da ağızlarından su püskürtmek suretiyle yağmuru çağırmışlardır. Lucien Lévy-Bruhl 2006, 243. Ayrıca Frazer yağmur yağdırma ritüellerinin uygulanmasından, bilimin gelişmesi ile birlikte, insanların durumu değiştiremeyeceğini anlamasıyla vazgeçtiğini de belirtmektedir. Frazer 2015, 349, 350.

(30)

18

uygulamaların yapılmasının sebebi ise eskiçağ insanlarının düşüncelerinde yer alan “benzer şeyin benzer şeyi doğuracağı” düşüncesi olmuştur53.

Su eskiçağ toplumları tarafından cenaze ritüellerinde de kullanılmıştır. Bu ritüellerde kullanılmasının sebepleri ise, suyun ölüyü kesin bir şekilde öldürme gücü yani insanın kaderine son vermesi ve ölünün acısını dindirmesi olmuştur54. Yani su bu ritüelde de iki aşamalı bir görev üstlenmektedir. İnsanı yaşayan konumundan yaşamayan konumuna geçiren bir obje olmuştur. Ayrıca bazı toplumlarda mezara su dökme geleneği uygulanmaya devam edilmektedir.

1. 2. 3. Tarım

Eski insanlar, kendilerine yaşama imkanı sunan yere yani toprağa karşı büyük bir saygı duymuşlardır. Uçsuz bucaksız yeryüzü insanların gözünde kutsal bir değere sahip olmuştur. Yeryüzünün kazandığı bu kutsallık, sadece yer katmanından dolayı olmamıştır. Yer katmanında ve üzerinde bulunan topraklar, taşlar, sular, ağaçlar gibi objeler tek bir bütünde toplandığı için kutsallık kazanmıştır. Bu katmanın önemli bir unsuru olan toprağın ise, birçok kültürde kadın rahmi ile özdeşleştirildiği belirtilmiştir55.

İnsanların yaşamlarında önemli bir yere sahip olan tarımın, dini inançlar içerisinde, tarımın keşfedilmesinden sonra yer aldığı düşünülebilir. Tarım, dini inançlarda, toprağı işleyen Fırtına Tanrısı kültü ve onun sembolü olan Boğa ile ilişkilendirilmiştir56. Ayrıca Fırtına Tanrısı kültü haricinde, boğanın ilkel tarımda gücünden faydalanıldığı da unutulmamalıdır.

Tarım ile uğraşan eskiçağ toplumlarının birçoğu, tarımsal faaliyetlerinin ve tarımdan elde edilecek hasadın çeşitli sebeplerle artabileceği ya da azalabileceğini

53 Durkheim 2010, 496.

54 Eliade 2003, 204 – 206. Ayrıca Herakleitos: “Ruhlar için ölüm su olmaktır. Suyun ölümü toprak olmaktır…” şeklinde belirtmektedir. Fragmanlar, XXXVI.

55 Toprak için duyulan bu inanç sisteminde, toprak, kadın rahmi ile; saban, erkeklik organı ile ve ekin ise doğum ile özdeşleştirilmektedir Eliade 2003, 244 – 246, 258.

56 Örneğin Eski Mısır toplumunda Memphis’in Apis, Heliopolis’in ise Mnevis boğaları bulunmaktadır. Bu boğaların tahıl ruhu ile bedenleştirildikleri düşünülmektedir. Frazer 2004a, 61.

(31)

19

düşünmüşlerdir. Onların bu inançlarına göre, tarımı, en başta boğa sembollü Fırtına ya da Gök Tanrıları etkileyebilmektedir57. Bu durum Hitit toplumunda da benzer şekilde olmuştur. Kaybolan tanrı Telepinu mitosunda da görüldüğü üzere, tanrı ülkeyi terk edince ülkede verim azalmaktadır.

Fırtına ya da Gök Tanrılarının etkileri haricinde, insanlar tarafından gerçekleştirilen ritüellerin de ürünleri etkiyebildikleri düşünülmüştür58. Cinsel birleşmeyi içeren Hiero Gamos uygulamaları, bu inancın bir uygulaması olarak görülmüştür59. Ayrıca ritüellerde kullanılan deniz kabuğu ve incilerin, döllenmeyi ve gebeliği teşvik eden objeler olduğu belirtilmiştir60. Üreme ile ilgili olan bu objeler de verimin artması için ritüellerde kullanılmışlardır.

Gündelik hayatlarında din ile iç içe yaşayan eskiçağ insanları, tarımsal faaliyetlerinde de dinsel unsurların varlığını düşünmüştür. Tarım, onlar için, toprağın sürüldüğü, hasat zamanında ekinlerin alındığı basit ve sıradan bir iş olmamıştır. Onlar tarımı, bir çeşit ritüel olarak görmüşlerdir.

Tarımın kendisi ritüel olarak görülmesine rağmen, ekin ekme, hasat toplama dönemlerinde de bazı ritüeller gerçekleştirilmiştir. Frayer, tarım ile ilgili olan bu ritüellerin dönemsel olarak nitelendirilen diğer ritüellerden farklı olduğunu belirtmektedir61. Eliade de benzer şekilde, tarım inançlarının özünde tanrısal bir gücün bulunduğunu ve bu gücün, özellikle hasat dönemlerinde ortaya çıktığını düşünmektedir62. Dolayısıyla dönemsel bir uygulama olan tarımın belirli dönemlerinde tanrısal bir güç ortaya çıkmakta ve bundan dolayı bu dönemlerde tarımsal ritüellerin gerçekleştirildiği düşünülebilir.

57 Eliade 2003, 107. 58 Eliade 2001, 183.

59 Tarım ile cinsellik arasındaki ilişki, doğal olarak tarım yapılmaya başlanıncaya kadar olmamıştır. Morris 2004, 287.

60 Eliade 1992, 151.

61 Bu farklılık, diğer ritüellerdekinden farklı olarak uygulanan ayin ve merasimlerden kaynaklanmaktadır. Freyer 2013,

(32)

20

Eskiçağ insanlarının tarım ile ilgili inançlarında görülen en yaygın uygulama, ilk ürünlerin kutsal olarak görülmesi63 olmuştur. Bu ürünler tanrılara sunulmuştur64. Durkheim ise ilk hasat ürünlerinin, tanrılara sunulması haricinde, ritüellerde kullanılması için ayırıldığından dolayı da kutsal sayıldığını belirtmiştir65. Ritüellerde kullanmak için de kutsal ürünlerin tercih edilmesinden dolayı, ilk ürünlerin tarım inancında kutsal olarak görüldüğünü düşünebiliriz.

1. 2. 4. Ağaç

Günümüzde birçok amaçla kullanılan ağaçlar, eskiçağ insanının düşüncesinde kutsal bir öneme sahip olmuştur. Ağacın bu kutsallık özelliği kazanması çeşitli yollar ve düşünceler sayesinde olmuştur.

Ağaçların yılın belirli dönemlerinde yapraklarını dökerek, daha sonra tekrar yeşillenmesi, insanlar tarafından fark edilmiştir. Onun bu özelliği, insanları derinden etkilemiş ve onların sürekli kendisini yenilemesi, sonsuzluğun ve ölümsüzlüğün sembolü66 olarak görülmüştür. Bazı toplumlarda da bu düşünce daha geniş bir biçimde yer alarak, ağacın evren olarak görüldüğü ve ağacın yenilenmesi ile birlikte evrenin de yenilendiği düşünülmüştür67.

Ağaçların kutsallık kazanması, bazı toplumların inançlarında, ağaçların tanrılar tarafından verildiği ya da dikildiği düşüncesinden kaynaklanmıştır. Eski Ahit’te, verimsiz olan çölü, tanrının su ile bereketli hale getirdiği ve tanrı tarafından ağaçların yetiştirildiğinden bahsedilmektedir68. Tanrının diktiği ve bakımını sağladığı ağaçların kutsal ağaçlar olarak görülmesi oldukça doğal bir olgudur. Ayrıca metinde de

63 Frazer, hasadın ilk ürünlerinin tanrının malı ya da içerisinde tanrının bulunduğu düşüncesinden dolayı kutsal kabul edildiğini belirtmiştir. Frazer 2004a, 43.

64 Örneğin Eski Ahit’te Kabil’in, tarımdan elde ettiği ilk ürünlerini tanrıya sunduğu belirtilmektedir. Tekvin IV: 1 – 9. Roma toplumunda da benzer uygulama bulunmaktadır.

65 Durkheim 2010, 463.

66 Bu düşünce zamanla “Hayat Ağacı” şekline dönüşmüş ve toplumların görsel sanatlarında yer almıştır. 67 Eliade 2003, 270.

68 “Ve Tanrı doğuya doğru Aden’de bir bahçe dikti ve yarattığı adamı oraya koydu. Ve Tanrı görünüşü güzel ve yenilmesi iyi olan her ağacı ve bahçenin ortasında hayat ağacını, iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi…” Tekvin II, 8, 9.

(33)

21

gördüğümüz gibi Hayat Ağacı da tanrı tarafından dikilen bir ağaç olmuştur. Tüm ağaçların ortasında bulunması da onun kutsallığının tüm ağaçlardan üstün olduğunu düşündürebilir.

Bazı toplumların inançlarında ağaçlar, kutsallıklarını mitolojik olaylardan ya da ilk örneğinin mitolojide olmasından dolayı almışlardır69. Bazı toplumlarda ağaçların ruhu olduğu düşüncesi yer almış ve bu düşünce zamanla, tek bir ağaç kutsallığından çıkarak Orman Tanrısı inancına dönüşmüştür70. Bazı toplumlarda ise ağaçlar ile insanlar arasında ortak bir atadan gelindiği düşünülerek soy akrabalığı ilişkisi kurulmuştur71. Toplumların bu türlü düşünceleri, Dünya tarihinde ağaçların niçin kutsal olarak görüldüğünü gösterebilmektedir.

Ağaç kutsallığı denilince en önemli öğe, neredeyse her toplumda görülen Hayat Ağacı inancı olmuştur. Bu ağaç, üç kozmik alem arasındaki bağı, yaratılışı, gençliği, ölümsüzlüğü ve gücü sembolize edebilmektedir72. Ancak eskiçağ toplumlarının birçoğundaki anlamı gençlik, sonsuzluk ve ölümsüzlük olmuştur.

Hayat Ağacı gibi bazı ağaçlar ve onların meyveleri de kutsal veya sembol oldukları kabul edilmiştir. Örneğin Asma, eski doğu toplumları tarafından hayat otuyla özdeşleştirilmiştir. Sumer dilinde GESTIN şeklinde hem Asma hem de şarap biçiminde kullanılmıştır. Göğü kapladığı ve üzüm taneleri de yıldız gibi göründüğü için de kozmik ağaç olarak da düşünülmüştür73. Ayrıca kabartma gibi eserlerde, asmanın meyvesi üzüm, bereketin sembolü olarak tasvir edilmiştir.

Nar, kendisinin içinde çok sayıda tane barındırmasından dolayı bereket sembolü olarak görülmüştür. Doğum, büyüme, üreme ile ilişkili yerlerde nar sembolü yer almıştır. Özellikle tahıl, yağ gibi malzemelerin saklandığı yerlere bu sembol işlenerek bereket beklentisi gösterilmiştir74. Nar’a benzer şekilde incir gibi, dışarıdan

69 Eliade 2003, 269.

70 Ağacın ruhu olduğu düşüncesi ve bu ruhun istediği zaman başka ağaca geçebilir düşüncesi zamanla, ormanda yer alan ağaçların o ruha ait olduğu düşüncesi haline gelmiştir. Frazer 2004, 61, 64, 67, 68. 71 Lucien Lévy-Bruhl 2006a, 35.

72 Hayat Ağacı ve onun çağrıştırdığı anlamlar hakkında detaylı bilgi için bkz. Öztekin 2008, 26 – 33. 73 Eliade 2003, 282, 283.

Referanslar

Benzer Belgeler

Buna göre sınıf değişkeni ve Program İle İlgili Eğitim Gereksinimi boyutundan elde edilen değerlerin farklılığı istatistiksel açıdan anlamlı

Genital yerleĢimli SK ile verruka anogenitalis grupları arasında düĢük riskli HPV varlığı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p>0.05)... HPV

Kavramsal bozuklu¤u olan hastalar, gündelik hayatlar›n› ba¤›ms›z olarak sürdürebilmek için. yak›nda teknolojiden

olmak üzere, Edirne’nin ekinsel yapısı ve müzik yaşamının son 100 yılına tanık olarak bu değerleri günümüze taşıyan, yörenin müzik yaşamına

Türkiye’de ise 15-24 yaş arası öğrencilerin kariyer gelişim sürecinde yaşadıkları kaygı daha çok sınav kaygısı, gelecek kaygısı, işsizlik kaygısı

Öğrencilerin %42.4’ü ruh sağlığı ve hastalıkları hemşireliği intern uygulamasının hemşirelik mesleğine hazırlanma aşamasında iletişim ve problem çözme becer-

This study is analysing the field cases for stuck pipe events and giving the details of lessons learned and how they shall be implemented so that the lost time incidents